31 Aralık 2017 Pazar

Bu gece yılbaşı. Haydi Taksim Meydanı'na taciz olmaya !...



Yılbaşı gecelerindeki İstanbul Taksim meydanında taciz olayları artık bir klasik oldu. Örnek olarak 2010 yılı 31 Aralık gecesi için bu meydanda bir eğlence düzenlenmediği halde yine erkek-kadın büyük bir çoğunluk burada toplanıyor ve yeni yıla girme çılgınlığını-pardon-kutlamasını burada gerçekleştiriyor. Tabii ki her sene olduğu gibi  taciz olaylarının yine yaşanıyor. Bu suçlama ile 74 kişinin tutuklanıyor ve taciz olaylarından müşteki kadınların yaklaşık yüzde onu kadar, yalnızca 8 kadının tacizcilerden şikayetçi oluyor bu sebepten 8’i dışında kalanların salıveriliyor.

Hani cinayet olayları için söylenen bir halk deyimimi var: ‘’ Öldürene değil ölene bak ‘’ Bu olaylarda da bu tür düşünmeden edemiyor insan. Son yıllarda Taksim meydanı yılbaşı kutlamalarında ‘’ taciz ‘’ olayları ile özdeşleşmiştir adeta. Yani Yılbaşı ve Taksim deyince, taciz rezaletleri akla gelir oldu. Yazıma koyduğum fotoğraf o gece çekilmişç Bu böyle iken yılbaşı gecesini ve yeni yıla başlangıç kutlama – deliliğini- pardon coşkusunu burada yaşamak hangi mantık ve duygu ile izah edilebilir ki?

Tabii ki taciz, kabul edilebilir bir davranış değildir ve en kısa ve doğru izahı ‘’ sapkınlık ‘’ kelimesi ile olabilir. Bu meydana gecenin ve yılın son saatlerinde bekar erkeklerin veya yanında bir kadın olmayan erkeklerin gelmesi olağandır. Ama benim gibi düşünen büyük bir çoğunluğun anlayamadığı bir şey var ki; bu tür bir taciz olayları ile ünlenmiş bir alana tek kadınların, kadın- erkek çiftlerin gelmesi ve bu tür sapkınlıklara maruz kaldıktan sonra şikayetçi olmaları. Nitekim yılbaşı gecesi 74 taciz  olayında ancak 8 kadın şikayetçi olmuştur. Diğer 66 sanık, şikayetçi olmadığı için salıverilmiştir.

Çılgınca eğlenmek için yanında bir kadın veya tek kadın olarak buraya geleceksin. Rezaletle sonuçlanacak, kavga-tartışma, polis-karakol derken tüm gecen zehir olacak. Ayrıca bu gece buraya gelenlerin büyük çoğunluğu alkol duvarını aşmıştır. Ve muhtemeldir ki, içlerinde uyuşturucu-uyarıcı kullananlar da vardır.

Bu nasıl akıldır ki, cesarettir ki, yanında bir kadın olan erkek veya yalnız kadın veya kadınlar grubu olarak - bile bile – bu ortama gireceksin.

Yani;

Tacize uğramayı göze alıyorsun veya taciz olmaya geliyorsun !

Kur'an'ın ŞİFA ÖZELLİĞİ nasıl oluşuyor ?



Kur’an okumanın şifa özelliği vardır. Bu husus Kur’an’ın kendisinde de ifade edilmektedir.:

’ Ey insanlar ! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir. ‘’ ( 10/57 )

Şimdi Kur’an’ın bu ayette belirtilen faydalarına bir bakalım:
Rabbimizden öğüt
Gönüllerdekine şifa
İnananlara doğru yol gösteriliyor

Yine inananlara rahmet söz konusu.

Rahmet kelimesi kıyametin kötü sonuçlarından yani cehennemden korumak anlamındadır

Evet, Kur’an’ın birşifa etkisi söz konusu. Bu şifa dikkat edersek hastalıklara karşı değil. GÖNÜLLERE ŞİFA’dır. Bu şifanın hastalara muska yazarak, veya onların üzerine Arapça orijinalinden okuyarak gerçekleşmesi söz konusu değildir.

Zaten hastalıkların çoğunun başlangıcı gönüllerde yani insanın moral ve manevi dünyasında değil midir.

Yani insan Kur’an’ı anlayarak okuduğunda,

Verdiği öğütlerden yararlanacak,
Doğru yolu bulacak,
Tüm çevresine ve Yaratanına karşı amellerinde ( davranışlarında ) doğru davranacak yani iyi bir insan olacak, iyi işler yapacaktır.
İyi insanın diğer insan ve Yaratıcısı ile önemli problemleri de olmayacaktır.

Kendisi mutlu olacak, diğer insanlar da ondan memnun olacak ve onunla ilişkilerinden mutlu olacaklardır.
Gönüllere gelecek şifa, insanın yüksek moralle, yakalandığı hastalıklardan da çabuk kurtulması ve etrafına olumlu elektrik vermesine sebep olacaktır.
Gönlü Kur’an’ın bu şifa verici etkisinden yararlanan insan kendisi mutlu olduğu gibi etrafına da mutluluk verecektir. Her türlü bela ve hastalıklar gibi olumsuzluklar ona, diğer insanlara oranla daha az gelecektir.

İşte Kur’an’ın bahsettiği şifa budur.

Aynı konudaki diğer ayetler:

'' Biz, Kur’an’dan öyle bir şey indiriyoruz ki O, inananlar için şifa ve rahmettir, zalimlerin ise yalnızca ziyanını arttırır. ‘’ ( 17/82 )

‘’ Eğer biz onu yabancı dilden bir Kur’an kılsaydık, diyeceklerdi ki: Ayetleri detaylı bir şekilde açıklamalı değil mi idi. ? Arap’a yabancı dilden ( Kitap ) olur mu ? De ki, O inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuzdur ve şifadır. İnanmayanlara gelince onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur’an onlara kapalıdır.... ‘’  ( 41/44 )

Allah'a inananlar Kanseri daha çabuk yeniyor !...





Bir süre önce gazetelerde ilginç bir haber vardı. Başlığı:
Ne derlerse desinler, Allah'a inananların kanseri daha kolay yendiğini gördüm.

Ve haber özeti:

Onkoloji alanında yaptığı çalışmalar ve sıra dışı açıklamalarıyla tanınan Prof. Dr. Erkan Topuz’u konuşmaya ikna etmek kolay değil... Ama Medical Park Göztepe Kanser Hastanesi ekibinin çalışmaları sonuç veriyor, direktörleri Prof. Dr. Erkan Topuz bizimle buluşmayı kabul ediyor. Ünlü hoca tepki alacağını düşünse de anlatıyor: “Yaradana inanmak önemli. Tanrı öyle yaratmıştır ki, kanser tedavisinde en önemli şey inançtır.”
,
Bağnazlardan bahsetmiyorum. Dindar olduklarını bildiklerinizin ve dini kendi hallerine yaşayanların simalarına dikkat edin. Yumuşak ve aydınlık hatlar göreceksiniz. Asık ve gergin bir yüz, bu yüzde keskin ve derin hatlar göremeyeceksiniz. 

Huzurlu mutlu bir görüntü verirler.

Sakin ve huzurlu...

Neden böyledir?

Aslında o insanlar da diğerleri gibi günlük hayatın psikokolojik fırtınaları etkisi altındadırlar. Ama bu fırtınalardan çok etkilenmezler. İyi veya kötü her şeyin Allah'tan geldiğini bilirler. Bu sebepten günlük hayatın üzüntülerinden çok fazla etkilenmezler.
Çünkü büyük bir güce, büyük bir varlığa kendilerini emanet etmişlerdir. Ona sığınmışlardır. Ve her an onun gözetimi ve koruyuculuğu altında olduğuna inanırlar.

Sayın hocamız sayın Prof. Dr. Erkan Topuz herhalde unutmuşlar ve eksik söylemişler:

Allah'a inananlar, diğerlerine nazaran kansere daha az yakalanırlar.

30 Aralık 2017 Cumartesi

ZENGİNLİK VE ŞÖHRET YÜKÜNÜ HER YİĞİT TAŞIYAMAZ !...



Herkes zengin olmak, herkes ünlü olmak ister değil mi? Milyonların ve özellikle gençlerin hedefi, ideali, arzusu budur.

Niçin?

Zengin olunca, şöhrete ulaşınca veya her ikisine birden ulaşınca kişi olunca mutlu olacağını zanneder.

Yazımın başlığında ve yazımda buraya kadar zenginlik ve  şöhretten bahsettim.

Şimdi buna  bir de bu iki hedefe ulaşınca veya herhangi bir şekilde gelen makam ve toplumdaki itibarın yani statünün yükselmesi sonucun da ulaşılacak saltanatı ekleyelim.

Acaba zenginliğin, şöhretin ve saltanatı elde etmenin sonucu mutluluk gelir mi?

Heyhaat gelmiyor !...

Zira, zenginlik, şöhret ve itibar yükselişi her yiğidin kaldırabileceği bir yük değil.

Yiğit sözcüğü genellikle erkekler için kullanılır. Ama buradaki yiğit sözcüğü tabii ki de kadınları da kapsıyor.

İşte bunun aklıma geliveren bir örneği mega star Tarkan.

Bundan tam 5 sene önce 2013 yılı başı. Uyuşturucu kullandığı belirlendi ve üzerinde ve evinde uyuşturucu ile yakalandı.

Yargıya intikal etti.

Ceza alması ve yargı kararı ile tedavi ettirilmesi gündeme geldi.

Çünkü uyuşturucu iptilası – ben bırakıyorum – demekle kurtulunabilinen bir durum değil.

Ciddi bir rahatsızlık ve ancak hastanede yatarak tedavi edilebilinen ve ne yazık ki böyle bir durumda dahi tedavi şansı çok 
az olan bir rahatsızlık.

Peki uyuşturucu kullanımı ve iptilası mutluluk sonucu mu oluşuyor ?

Katiyetle hayır !...

Tatminsizliğin ve mutsuzluğun sonucu uyuşturucu kullanımı, alkol iptilası ve kumar geliyor.

Peki nasıl oluyor bu ?

Şöhret, zenginlik gelince ve statü yükselince mutluluğa neden ulaşılamıyor?

Mutluluğu kişiliğinde maddi refah ve itibar yüksekliği ile özümseyenler, başlangıçta bunlara ulaşınca bir an için mutlu oluyorlar ve tatmin duygusu yaşıyorlar.

Çünkü insanlar genellikle hedef ve arzularına ulaşınca tatmin duygusu yaşarlar. Tatmin duygusu istemek, arzulamak ve bunun için mücadele etmek sonucu ulaşılır. Tatmin edilince doygunluk hissi başlar ve ulaşılan o hedef önemini kaybeder. İlginçlik ve cazibesi kalmaz.

Her türlü maddi tatmine kolayca ulaşılınca, ulaşılacak hedef kalmaz. Vee mutluk hissine ulaşılamaz olur.

Sonuç sürekli tatminsizlik ve bunalım.

Hiçbir şeyden tat alamama ve mutsuzluk.

İşte; uyuşturucu, kumar ve bazı sapkınlıklar bu noktadan sonra başlar.

Mutluluğu bunlarda aramanın veya bulduğunu zannetmenin sonucu bilindiği gibi uçurumdur.

Git gide artan şiddette uyuşturucu, kumar ve sapkınlık.

İnsanın ayağı bu doğrultuda kaydığında kurtulması artık imkansız hale gelir.

Bir örnek daha  vereyim:

Bundan 25 sene önce yatılı Demiryolu Meslek Lisesinde yönetici olarak görevliydim. Son sınıflar için öğretim yılı sonunda ödül olarak bir haftalık İstanbul gezisi düzenlenirdi. Ben de bu gezilerde genellikle ekip başı olarak görev alırdım. İstanbul’a gelir, Fenerbahçe’deki Demiryolları idaresinin Eğitim Ve Dinlenme Kampında kalırdık.

Bu kamp yeri İstanbul’un en güzide yeri Fenerbahçe koyunda. Fenerbahçe de bilindiği gibi İstanbul’un en zenginlerinin ikamet ettiği bir dünya cenneti.

Yalılar, köşkler ve İstanbul dışındaki yerlerde yaşayanların hayal bile edemeyeceği zenginlik, debdebe ve ihtişam kaynağı.
Yaz aylarında oluyordu tabii ki bu gezilerimiz, günlük gezi programımız tamamlanıp kamp yerine döndüğümüzde, akşam üzerleri  Fenerbahçe koyunda gezintiye çıkıyoruz bazı öğretmen arkadaşlarımızla

Manzara şu:

Deniz kenarındaki kordonda park edilmiş en lüks ve pahalı arabalar, içinde delikanlılar, yanlarında hanım arkadaşları. Saatlerce oradalar.

Ne yapıyorlar  dersiniz ?

Hissediyor ve anlıyoruz ki uyuşturucu kullanıyorlar…

Tabii ki zenginlik, şöhret ve tatminsizlik duygusunun sonucu her zaman ve herkes için bu değil.

Manevi altyapısı kuvvetli olanlar için böyle bir sonuç söz konusu  hiç değil…

Sonuç olarak diyorum ki;

ŞÖHRET, ZENGİNLİK VE STATÜ YÜKSELİŞİ HER YİĞİDİN KALDIRABİLECEĞİ BİR YÜK DEĞİL

ALZHEİMER ( 2 ) Kimler Alzheimer'e karşı daha riskli



Bilindiği gibi Alzheimer  Hafıza ( bellek ) yani beyin hastalığıdır. Sebepleri ve tedavisi kesin ölçüde bu güne kadar bulunamamıştır. Geri dönüşü, tam giderilmesi yani tedavi edilmesi mümkün olmayan bir hastalıktır. Ancak alınacak tedbirler yavaşlatılabilir, bir ölçüde ilerlemesi durdurabilir. Halk arasındaki ismi bunamadır. Yalnız Alzeimerli bunama günümüzdeki bunamaların büyük çoğunluğunu ( % 75 ) oluşturmaktadır.
Ben kısa bir süre önceki '' ALZHEİMER'E NASIL ÇELME TAKTIM ? '' başlıklı yazımda  20 sene önceki  Alzheimer Başlangıcı teşhisi konduğunda ilerlemesini önlemek için nasıl  çaba gösterdiğimi anlatmıştım.

Çağımızda gittikçe yaygınlaşan bu hastalıkla ilgili piyasada, ciddi bilimsel nitelikte  bir eser aradım, bulmakta zorlandım. Yalnızca Tübitak Kitaplarında bir eser buldumİ:

Jay İngram'ın BELLEĞİN TÜKENİŞİ isimli kitabı.

Ailesi fertlerinde çok kişide bu hastalığa yakalananlar olan ve kendisi de bir bilim adam olan bu kişi konuyu incelemiş, araştırmış ve sonuçlarını bu kitapta toplamış.

Gazetelerde dergilerde  doğru veya yanlış bilgiler içeren yayınlar yapılıyor ve toplumun kafası karıştırılıyor. Ben de bu sebeple  konu ile ilgilendiğim ve başka ilgilenenler olabileceğini düşünerek bu eserden bazı önemli bilgileri anladığım kadarı ile bir kaç seri yazı ile belki biraz faydam olur diye paylaşmayı düşündüm.

Kanserle birlikte ''  Çağımızın Vebası  '' diye  adlandırılan iki hastalıktan biri olan, toplumun az çok fikir sahibi olduğu  Alzheimer'i kısaca hatırlatayım, tanıtayım:

Evet bu hastalıkta hafıza, yani bellek adım adım tükeniyor. Hasta geçmişi hatırlayabiliyor fakat yakın zamanı şimdi olanı anında  unutuyor. Genellikle yaşlılarda ve özellikle ileri yaşlarda görülüyor. İstisnai olarak  50'li yaşlarda ve daha önceleri de başlayabilir. Bu durumda hastalık yaşlılardakine nazaran  çok hizlı ilerliyor ve kısa zamanda ölüme götürüyor.

Şimdi gelelim kimler daha çok Alzheimer riski altında olduğuna:

** Babası Alzheimerli olanlara kıyasla, anneleri Alzheimer'li olanlar iki kat daha risk altında,

** GENLER AÇISINDAN: APOE 1,2,3,4 genleri olanlar risk altında  APOE  4  geninden bir kopya taşıyanlar iki kat, 2 kopya taşıyanlar 15 kat  daha riskli imiş.

** Çok yüksek oranda şekerle beslenenler,

** YAŞLILAR RİSK ALTINDA:  65 yaşını aşanların % 10'u, 85 yaşını aşanların % 50'si  risk altında,

** Beyin damarlarındaki dolaşım aksaklığı olanlar: Kan pıhtıları, minik inmeler  ( felçler ) şeklindeki hasarlar,

** Kafatası küçük hacimde olanlar, büyük olanlara oranla daha riskli imiş. Tam genellik yapılamasa da, küçük beyin hacmi daha az nöron içeceğine inanılıyor.

** KAFA TRAVMALARI: Bu da önemli bir konu. Hemen değil uzun seneler sonra Aizheimer'e  yakalanma sonucu doğuruyormuş. Benim sebebim de bu olsa gerek ilk defa 5-6 yaşında olmak üzere, biri 20'li yaşlarımın başında, sonuncusu da bundan 10 sene önce olmak üzere 4-5 şiddetli kafa travması geçirdim.

** EĞİTİMİ AZ OLANLAR: Eğitimin azlığı oranında risk yükseliyor.

** AZ FİZİK HAREKET , AZ ZİHİNSEL FAALİYET:  Beyin ne kadar çok  faal olursa risk azalıyor. Sakin, durgun yaşantı riski yükseltiyor.  Adaleler gibi beyin de zorlandıkça gelişiyor muş. Bu konuda Prof. Sinan Canan'ın internet'te Youtube'deki konferans ve program videolarını takip etmeniz öneririm:

** ADAM SENDE MİZAÇLILAR. Her şeyi oluruna bırakan dert etmeyen kişiler ve bunun tam tersi olaylardan genellikle çok etkilenen, kafasını takan kişiler, problemleri çok büyüten , HAYAT hep KÖTÜMSE BAKAN,  olur olmaz üzülen  sıkılan kişiler risk altında imiş.

** Çok kalabalık ailesi ile birlikte yaşayan kişiler.

** Down sendromlu kişiler.

RİSK ALTINDA İMİŞ.

Tabii ki bu bilgiler çok kesin, mutlaka olabilir ölçüsünde değil, risk altında olanları içeriyor.

Sağlık günler dileklerimle...







29 Aralık 2017 Cuma

Cemaatçılık ve Tarikatçılığın Masonluktan farkı var mı ?



Masonluk neydi ?

Bir öğreti ve buna dayanan kabuller ve inançlar çerçevesinde, dayanışma amaçlı bir topluluk yani cemaat idi. Vitrine koydukları idealleri ve buna dayalı söylemleri başka, fakat sır olarak sakladıkları idealleri ve söylemleri başka bir dernek veya topluluk.

Kendileri dışındaki aleme karşı göstermelik idealleri gayet insancıl ve çok olumlu inançlar ve düşünceler ve bu doğrultuda güya toplum yararına göstermelik yani vitrinsel faaliyetler. Ama gerçek idealleri ve uygulamaları  bambaşka:

Biraderlik yani kardeşlik.

MASON KARDEŞLİĞİ. Türkçesi menfaat dayanışması.

DAYANIŞMA KARDEŞLİĞİ AMAÇLI CEMAAT

Uygulamada da topluluğu cazip kılmak için gizem perdesi altında bir takım ritüel içerikli söylemler uydurma kademeler, ünvanlar, törenler.

Toplum içinde birbirlerini tanımak ve acil yardımlaşmak için yalnızca kendilerinin bildiği özel işaretler, simgeler.
Öyle bir kardeşlik ki, tüm dünya insanları bir yana Mason Biradelerler bir yana. Kardeşlerin kişiliği ve diğer insancıl değerlerinin hiç önemi yok. 

Tek ölçü Mason olmak.

Gelelim TARİKATÇILIĞA VE CEMAATÇILIĞA

İslam'da Kur'an'la ruhbanlık sınıfı yasaklandığı halde, bir hocaefendinin İslamı anlama ve uygulama yorumu çerçevesinde bir araya gelmiş dini bir topluluk.

Topluluğun önderi hocaefendiye putlaştırma derecesinde kutsallık verme.

Aklı ve hatta İslam'ın kaynağı Kur'an'ı geri plana iterek Hoca efendinin, söylemlerini, yorumlarını ve bazı hallerde sapkınlık derecesine varan düşünce ve uygulamalarını öne çıkarma ve bunları körü körüne kabullenme. İTAAT.
Vee KARDEŞLİK. Yani ayn tarikata ve cemaate bağlı olma esasına dayalı kardeşlik.

Tüm tarikatlarda dış aleme karşı söylemlerinde Hucurat Suresi ( 49.Sure ) 10. ayetini  ( '' Müminler ancak kardeştirler '' ) savunma ve dilinden düşürmeme. Ama uygulamada yalnız kendi cemaati fertlerini kardeş bilme. Diğer Müslümanlara aynı ilgi ve yakınlığı göstermeme. Bunun sonucu yine korkunç derecede Cemaat fertleri arasında MADDİ; MANEVİ 

DAYANIŞMA...Yine kardeşlerin kişiliğinin ve insani değerlerinin hiç önemi yok..

CEMAAT KARDEŞLERİNİ KAYIRMA, DİĞER MÜSLÜMANLARI AYIRMA...

Son günlerin olay adamı cemmat lideri Gülen'de Masonluğa sıcak bakıyor ve '' Masonluk kötü bir şey değildir '' diyormuş.  

Mezhepçlilik, tarikatçılık ve cemaatçilik Kur'an'da '' Dini bölme '' yargısı altında yasaklanan bir konu. Bu da ayrıca geniş bir yazı konusu. Daha sonra ele alacağım...

28 Aralık 2017 Perşembe

BU GÜN MUTLU OLDUM !...



Burada yani Face'de  bir kaç aydır, blog sitelerimde yayınladığım 30 yıldır neredeyse tüm boş vakitlerimde anlamaya, öğrenemeye, incelemeye çabaladığım Kur'an ağılıklı yazılarımın linkini vererek paylaşıyordum.


Hiç bir Allah'ın kulu arkadaşım, öğrencim bugüne kadar bu yazılarımla ilgilenmedi.

Uzun yıllar öğrencilerime bir şeyler vermek öğretmek gayretimde bir eksiklik yaptığımı düşünmeye başladım:

DEMEK Kİ DEDİM BEN ÖĞRENCİLERİME GÖREV ALDIĞIM DERSLERİN YANINDA MESLEK HAYATI VE ÖZEL YAŞANTILARI ALANINDA BİR ŞEYLER VERME ÇABASINDA İKEN ÖNEMLİ BİR ŞEYİ ATLAMIŞIM, EKSİK BIRAKMIŞIM ...

NEDİR O ?

OKUMANIN, ÖĞRENMENİN ÖNEMİNİ GEREĞİNİ VE KEYFİNİ ÖĞRETMEMİŞİM, VEREMEMİŞİM...

Fakat bugün iki Face arkadaşım birden yazılarımla ilgilenmeye başladı.

Birisi benim 1960 - 63 devrem sıra arkadaşım diğeri de öğrencim olmayan bir arkadaşım.

VE BEN MUTLU OLDUM !...




KUR'AN'IN ÖZET TARİHİ



Ayetlerin vahyolunmaya başlaması Miladi 610 yılındadır. Hicrete kadar ( MS 621 ) Mekke’de Bundan sonra Medine’de inmiştir. Mekke’de vahyolunanlar Mekki Ayet, Medine’de vahyolunanlar ise Medeni Ayet diye isimlendirilmektedir. Ayetlerin yaklaşık 2/3 ü Mekki, kalanı Medenidir. Mekki ayetler kısadır, sert ifadeler ve ihtarlar taşır. Medeni sure ve ayetler uzundur, düşündürücüdür ve yumuşak üsluptadır.

Peygamberimiz, Cebrail isimli meleğin tebliğ ettiği vahyi ezberliyor, sonra vahiy katiplerinden birini çağırarak, gelen kısmı, ait olduğu yeri de tayin ederek yazdırıyordu. O devirde Kur'’n metni tabaklanmış deri, hurma dalları, yassı taşlar, tahta levhalar, deve ve koyunların kürek kemikleri gibi civarda bulunan çeşitli malzemeler üzerine yazılıyordu. Hz. Muhammed olası bir yanlışlığı önlemek için gelen vahyi yazdırdıktan sonra katipten okumasını istiyordu. Doğruluğu denetlenmiş olan bu metin kendisine teslim ediliyor ve evinde korunuyordu. Vahiy ara ara ve parça parça geldiğinden, surenin bitmesi bekleniyor, bitince de daha uygun tarzda sayfalara geçiriliyordu.

Peygamberimiz, yeni inen her vahiy metnini önce erkekler, sonra da kadınlar cemaatine okuyup tebliğ ederdi. Kur’an metnini yazanlar da parçayı hem ezberliyor hem de yazılı olarak evlerinde bulunduruyorlardı. O zamanki ortam ve imkanda hafıza yani bellek daha yaygın bir araç ve çözümdü. Müslümanlar namazda okumak, ibadet etmek, okuyup hayatlarında uygulamak gibi amaçlarla ve büyük bir istekle Peygamberimizden veya onun öğretip de yetkili kıldığı ashabından, ( yakın çevresindeki kişilerden ) Kur’an parçalarını öğrenip ezberliyorlardı.

Her Ramazan ayında Hz. Muhammed, o zamana kadar vahyedilmiş Kur’an metninin tamamını Cebrail’e, Cebrail de kendisine okur, böylece mukabele ederlerdi. ( karşılaştırırlardı ) Ramazan aylarındaki mukabele geleneği buradan kalmıştır.
Peygamber efendimiz hayatta olduğu sürece vahiy devam ettiğinden, Kur’an metni iki kap arasında bir kitap haline getirilemezdi. Böyle yapılmış olsaydı, düzeninde sık sık değişiklik yapmak, araya giren birkaç ayeti yerleştirmek için, ikide bir, çok sayıda metni yok etmek veya yeniden yazmak gerekecekti. Peygamberimizden sonra gelen halifelerin bunu gerçekleştirmeleri zorunluluk haline gelmişti.

Hz.Ebu Bekir, vahiy katiplerinden Zeyd İbn Sabit’i Kur’an’ı bir kitap haline getirmekle görevlendirdi. Kendisinde Kur’an’da yazılı parça bulunan herkesin Zeyd’e getirmesini şehirde ilan etti. Zeyd, Kur’an ezberinde olduğu halde, diğer hafızlarla karşılaştırdı ve ayrıca her ayet için yazılı iki tanık arayarak bu görevi titizlikle gerçekleştirdi.
Hz. Ebu Bekir tarafından bir araya getirilen bu kitaba ( El Mushaf = sayfalar ) denilmiştir. Bu metin sonra Hz.Ömer’e devir olunmuş, , vefat edince de kızı ve Peygamber’imizin eşi olan Hafza’ya kalmıştır.

Hz. Osman’ın halifeliği zamanında bir heyet teşkil etmiş, Kureyş lehçesi ve imlası ile yeniden yazdımıştır. Beş veya yedi nüsha olarak çoğalarak büyük islam merkezlerine göndemiş, ellerindeki Kur’an nüshalarının buna göre düzeltilmesini emrederek yeknesaklığı sağlamıştır. Kendisinde de bir nüsha kalmıştır. Bu nüshaya ‘’ İmam ‘’ denilmektedir.
Yüce Kitabımız, bu güne kadar hiçbir ayeti, kelimesi ve harfi değişmeyerek ve kaybolmayarak bize ulaşmıştır. Çünkü, O Allah’ın koruması ve garantisi altındadır:

İşte Kur’an’ın 15 sırasında bulunan Hicr Suresi ve 9. ayeti :

¨ Hiç kuşkusuz o Zikr’i biz indirdik, biz. Ve herhalde onun koruyucusu da biziz. ¨

Kur'an Peygamberimizi anlatıyor ...



KUR'AN PEYGAMBERİMİZİ ANLATIYOR

Kur’an’da ele alınan ana konulardan biri de Peygamberimizdir. Bu konu bir şekilde işlenmiş ve Allah’ın Resulü yani elçisi tüm yönleri ile tanıtılmış, görevini nasıl yapacağı konusunda yönlendirilmiştir.

Şimdi Hz.Muhammed konusunun nasıl işlendiğini - isim ve sıfatları dışında - topluca bir çizelgede görelim ve Kur’an’da nasıl bir yoğunlukta ele alındıkları hakkında bir fikre sahip olalım

İŞLENEN KONU.......... MESAJ.....................................................KAÇ DEFA ELE ALINDIĞI
İNSAN OLARAK KİMLİĞİ: ...................................................................................58
İnsan Oluşu...........................................................................................................21
Kavmine Gönderilmiş Ümmî ( yazı bilmeyen ) Resul oluşu..................................15
Ahlak ve meziyetleri ( iyi huy ve davranışları )......................................................22

RİSALETE ( Elçiliğe ) HAZIRLANIŞI : ..................................................................63
İbadet ve Zikre Yönelmeye Çağırması..................................................................22
Davet Üslubunun ve Metodunun Yönlendirilmesi.................................................25
Allah’ın Desteği ve Koruması.................................................................................8
Mescid-i Haram’ın Kıble Oluşu...............................................................................8

PEYGAMBERLİK YÖNÜ : ....................................................................................51
Vahyin Gelişi.........................................................................................................19
Rabbinin Mesajını Tebliğ Edişi..............................................................................19
Risaletinin Bütün Dinleri Neshetmesi ( hükümsüz kılması )..................................10
Alemlere Rahmet Olarak Gönderilmesi..................................................................3

RESULULLAH İNSANLARLA: ...........................................................................120
Müminlerle ( iman edenler )..................................................................................32
Münafıklarla ( İnanmadığı halde inanmış görünenler ).........................................26
Müşriklerle ( Allah’a şirk – ortak - koşanlar ).........................................................27
Kitap ehli ile ( Yahudi ve Hıristiyanlar )..................................................................25

T O P L A M .......................................................................................................293

Örnek Ayetler:

" De ki: ‘ Ben de ancak sizin gibi bir insanım, ancak bana ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunuyor. ‘ " ( 18 / 110 )

" İçlerinden birine ‘ İnsanları uyar ve inananlara, Rabbları katında yüksek makamlar olduğunu müjdele.’ " ( 10 / 2 )

" De ki: ‘ Ey insanlar ! Doğrusu ben, göklerin ve yerin hükümranı , O’ ndan başka ilah bulunmayan , dirilten ve öldüren Allah’ın hepiniz için gönderdiği peygamberiyim. Allah’a ve okuyup yazması olmayan , haber getiren peygamberine – ki o da Allah’a ve sözlerine inanmıştır. – inanın, ona uyun ki doğru yolu bulasınız. ‘ "

" Allah’ın rahmetinden dolayı ey Muhammed; sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. " ( 3 / 159 )

" Geceleyin ve secdelerin ardından O’ nu tesbih et. " ( 50 / 40)

" Suçunun bağışlanmasını dile; Rabbını akşam sabah överek tesbih et. " ( 40 / 55 )

" Rabbının yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır. " ( 16 / 125 )

" Artık sana buyurulanı açıkça ortaya koy, puta tapanlara aldırış etme . " ( 22 / 94 )

" İnkâr edenler, seni bağlayıp bir yere kapamak veya öldürmek, ya da sürmek için düzen kuruyorlardı. Onlar düzen kurarken Allah da düzenlerini bozuyor du. Allah düzen yapanların en iyisidir. " ( 8 / 30 )

" Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz. Hoşnut ( memnun ) olacağın kıbleye seni, elbette çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Harâm semtine çevir; bulunduğunuz yerlerde yüzlerinizi o yöne çevirin. Doğrusu Kitap verilenler, bunun Rabb’larından bir gerçek olduğunu bilirler. Allah onların yaptıklarından gâfil ( habersiz ) değildir. " ( 2 / 144 )

" Böylece şehirlerin anası olan Mekke’de ve çevresinde bulunanları uyarman, şüphe götürmeyen toplanma günü ile uyarman için sana Arapça okunan bir Kitâb vahyettik. İnsanların bir takımı cennete, bir takımı da çılgın alevli cehenneme girer. " ( 42 / 7 )
Ve vahiy gelir :
" Yaradan Rabbının adıyla Oku ! ( 96 / 1 )

" De ki : Ben sadece bir uyarıcıyım. Gücü her şeye yeten Tek Allah’tan başka ilah yoktur. " ( 38 / 65 )

" Ey Peygamber ! Rabbından sana indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan O’ nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. " ( 5 / 67 )

" Allah katında din İslamdır. " ( 3 / 19 )

" Kim İslamiyetten başka bir dine yönelirse , onunki kabul edilmeyecektir. O ahirette de kaybedenlerdendir. " ( 3 / 85 )

" Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik. " ( 21 / 107 )
Müşriklerle ilişkisi :

" Ayetlerimiz onlara açık açık okununca , bizimle karşılaşmayı ummayanlar Muhammed’e ‘ Bundan başka bir Kur’an getir veya bunu değiştir dediler.

" Doğrulardan isen bize melekleri getirsene " ( 15 / 7 )

" Biz melekleri ancak gerekirse indiririz. O takdirde de ceza görecekler asla geri bırakılmazlar. " ( 15 / 8 )

Kitap ehli ile ilişkisi:
" De ki : ‘ Ey Kitap ehli ! Ancak Allah’a kulluk etmek, O’ na bir şeyi eş koşmamak, Allah’ı bırakıp birbirinizi Rabb benimsememek üzere, bizimle sizin aranızda müşterek bir söze gelin Eğer yüz çevirirlerse : ‘ Bizim Müslüman olduğumuza şahit olun ‘ deyin. " ( 3 / 64 )

" Seni yalancı saydılarsa , senden önce belgeler, sayfalar ve aydınlatıcı kitap getiren peygamberler de yalanlanmıştı. " ( 3 184 )
Münafıklarla ilişkisi :

" Doğrusu münafıklar Allah’ı aldatmaya çalışırlar, oysa O, onlara aldatmanın
ne olduğunu gösterecektir. Onlar namaza tembel tembel kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar, ne onlarla ne de bunlarla olur . İkisi arasında bocalayarak Allah’ı pek az anarlar. Allah’ın saptırdığı kimseye yol bulamayacaksın. " ( 4 / 142-143 )

" Bunlar: ‘ Allah’ın peygamberinin yanında bulunanlara bir şey vermeyin de dağılıp gitsinler ‘ diyen kimselerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır, ama münafıklar gerçeği anlamazlar. (...) " ( 63 / 1-7 )

Hadid ( Demir ) adındaki surede '' Demir '' mucizesi



Kur'an'da bakır, gümüş, altın gibi çeşitli elementlerden bahsedilir, fakat doğrudan değil. Direkt olarak tanımlanan tek element demirdir.

57.sıradaki Hadid ( Demir ) Suresinin 25. ayeti meali: '' Demiri de indirdik. Onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır ''  denilmektedir. Bu şekilde bir ayetde  demirden bahsedilmesi ve onun önemine vurgu yapılması, insan hayatında demirin aldığı büyük rol sebebiyle olsa gerekir. Bilindiği gibi demir, bugünkü insanlığın gelişmesinin, medeniyetinin en önemli maddesidir. Dünyamızda en çok bulunan dört elementten biridir. Oksijen, silisyum ve aliminyumdan sonra gelir.

Demir bükülebilir ve eriyebilir beyaz metalik bir elementtir. Gerek ucuz elde edilebilmesi ve sayısız alaşımları - başta çelik - sebebiyle en çok kullanılan ticari metaldir. Bu metal için kullanmılan '' Fe ''  sembolü onun latince ismi olan Ferrium'dan gelir.

Demir, vücudumuz için de çok gerekli bir elementtir. Kanımızda küçük bir demir çivi oluşturacak kadar demir mevcuttur. Kanımızda bulunan demir içeren milyarlarca alyuvar, ciğerlerimize aldığımız oksijeni yüklenip, ücra hücrelere enerji kaynağı dağıtarak ulaştıran ve hücrelerdeki hayati faaliyetlerin yan ürünü olan karbondioksit zehrini yüklenip dışarı atılması için ciğere getiren mini dolmuşlardır. Bu organik dolmuşların yapısında demir bulunmasaydı bu hayati görevlerini yapamayacak, boş gidip boş döneceklerdi.

Demir, elementlerle ilgili periyodik cetvelin VIII.  grubunda yer alır. Atom numarası [ elektron sayısı ] 26 olup, dört dengeli izotopu  mevcuttur. Bu izotopların atom ağılrlıkları [ proton ve nötron toplam sayısı ] 54, 56, 57 ve  58 dir.

'' El-Hadid '' yani '' Demir ''  Suresinin Kur'an'da yer alış sırta numarası 57 dir. Nötron sayısı 31 olan demir izotopunun atom ağırlığı da  '' 57 '' dir.

Bu izotopun nötron sayısı da Bu surenin 31 olan toplam ayet sayısına işaret etmektedir.
Bundan sonraki anlatımın anlaşılabilmesi için, Arap sayı - harf sistemi olan Ebced'den bahsedelim: Kur'anın indiği dönemde Araplar rakamları kullanmıyorlar ve alfabelerindeki 28 harfe bir sayı değeri vererek ( 1 den 9'a, 10 dan 90'a, 100 den 900'e ve 1000 sayısı ) rakamları harfler ile ifade ediyorlardı. Ancak Kur'an'ın inmesinden iki yüz yıl sonra Yahudi, Yunan ve Romalılar gibi rakam ihdas etmişlerdir. Dikkat edilirse Arap rakamları harfleri gibi sağdan sola doğru değil, diğer ülkelerdeki gibi soldan sağa doğru yazılmaktadır. Yani, KUR'AN'IN İNDİĞİ ZAMAN'DA her Kur'an harfinin de bir sayı değeri vardır.

Gelelim sureye de isim olan Hadid [ Demir ] kelimesinin Arapça yazımındaki harflerin Ebced sistemindeki sayı değerlerine:

Hadid kelimesi harfleri.
Ha - Dal - Ye - Dal
Ebced sayı değerleri ve toplamı:
8 + 4 + 10 + 4  = 26 

Arap gramerinde isimler başlarına '' El '' eki alırlar. Böylece '' belirli '' hale gelirler.  Bu ek olmadığında yani Hadid şeklinde yazıldığında  '' herhangi bir demir '' anlamını taşır. El eki geldiğinde ise '' belirli bir demir '' anlamına ulaşır.

Yukarıda belirlilik eki kullanılmadığı halindeki 4 harfin sayı değerleri toplamı 26 olarak karşımıza çıktı. Bu sayının özelliği nedir ?

Demirin atom numarası yani elektron sayısıdır.

El ekiyle ele aldığımızdaki sayı değerleri ve toplamı ise:
El- Hadid ----- Elif - Lam - Ha - Dal - Ye - Dal
1 + 30 + 8 + 4 + 10 + 4  =  57

Bu sayı da yukarıda belirttiğimiz gibi  belirli bir izotopunun atom ağırlığı yani  proton ve nötron toplam sayısıdır.

Gerçekten de herhangi bir demir atomunun atom numarası ( elektron sayısı ) değişmez olup sürekli 26 dır. Bu sayı Demir'in yazımının belirsiz ( El eksiz ) yazımına, İsimlerin belirlilik eki olan '' El ''  ekli olarak yazımındaki sayı değeri '' 57  '' ise   belirli bir demirin atom ağırlığını şifrelemektedir.

Görüldüğü gibi Sure numarası -- Demir isminin belirlilik ekli ve eksiz yazılımdaki ebced değerleri -- atom ağırlığı ve numarası arasındaki üçlü ittifakı ve tutarlılığı tesadüfe bağlamak mümkün mü ?

26 Aralık 2017 Salı

DİN ALLAH' INDIR, Peygamberler dahi '' DİN HÜKMÜ '' KOYAMAZ !...



Bu yazımın başlığını görünce, 

--- Ne diyorsun sen arkadaşım, din tabii ki Allah'ındır. Yeni bir şey mi söylediğini zannediyorsun ?  Bunu bilmeyen mi var ? diye düşünenler olabilir. Evet, bunu herkes biliyor ve bilmesi gerekiyor ama uygulamada dinin sahibinin yalnızca Allah olduğu unutuluyor veya dikkate alınmıyor.

Önce bu temel din hükmü ile ilgili Kur'an mesajlarını bir görelim:

===  ''  Peki onlar, Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar ?...... ''  ( 3/83 )

===  ''  Dini Allah'a has kılarak ( O'na ) ibadet et !...  ''( 4/146, 6/a62-163, 22/31, 39/1-2, 11, 14, 98/5 )

===  '' Halis ( katışıksız,saf ) din yalnızca Allah'ındır. '' ( 39/3 )

'' Dinin yalnızca Allah'ın olması '' ne demek. ?

Din hükümlerini ve kurallarını yalnızca Allah koyar demek.

Bu hükmün yine Kur'anda bir delili ve hatta isbatı var:  5. surenin 3. ayeti:
'' DİN TAMAMLANDI  ''

Kur'an'ın 22 sene 2 ay ve 22 günlük nüzul ( Allah'tan inme ) sürecinde son ayetlerden olması veya en son ayet olması kuvvetle muhtemel olan bu ayet, kendisi ile birlikte dinin tamamlandığını söylüyor. Yani Kur'an ve Kur'an'ın iniş süreci tamamlandı demiyor, DİN TAMAMLANDI  diyor.

Bu ne demektir, Bu ayetten sonra DİN HÜKÜM VE KURALLARI konamayacağını ifade ediyor.

Ama ne yazık ki uygulama böyle olmuyor. Din kuralları konulmasına Kur'an'dan sonra da devam ediliyor: Ve hatta Peygamberimizin ölümünden sonra da:

Peygamberimizin ağzından sözler ( hadis ) uydurularak,

Bazı imamların görüş ve yorumları din kuralları haline getirilerek.

Sonra da bu günlere gelindiğinde bir bakıyoruz ki, yaşadığımız dinin ( İslam ) Kur'an'la indirilen gerçek dinle pek bağlantısı kalmamış ve tanınamaz hale gelmiş.

23 Aralık 2017 Cumartesi

KUR'AN YAHUDİLERİ ANLATIYOR


Yahudiler dünya gündeminin en önemli konusu son dönemde. Bakalım Kur’an İsrail ve Yahudiler hakkında ne gibi mesajlar veriyor, hükümler içeriyor? Evet, Kur’an Yahudiler konusuna çok geniş yer veriyor ve yüzlerce ayeti onları anlatmaya ve tanıtmaya ayırıyor. 
Bir sanatkar, bir üstat eserini tanımaz mı İşte Allah, Yahudi kullarını gayet iyi biliyor ve Kur’an’da tanıtıyor.

Aşağıda Yahudilerle ilgili ayetlerin hepsini değil, din konusundaki tutum davranışlarını anlatan ayetlerin çoğunu dışarıda tutarak ve ayetlerin ana fikirlerini özetleyerek veriyorum. İlgilenenler parantez içinde verdiğim sure ve ayet numaralarını inceleyip ayetlerin tamamı hakkında fikir sahibi olabilirler. 

"..... İnkarlarından dolayı Allah onları lanetlemiştir, artık çok az inanırlar." ( 2/88 – 89 – 5/60 ) 

"Yahudiler, milliyetçiliklerinden, kıskançlıklarından ve makam hırslarından dolayı Kur’an’ı inkar ettiler." ( 2/89 – 90 – 91 – 94 – 95 – 145 – 211 – 4/49 – 50 – 54 – 5/18 – 62/6 – 7 – 8 ) 

"Yahudiler, isyan etmiş, haddi aşmışlardır" ( 3/112 ) 

"Allah, Yahudilerin kalplerini mühürlemiştir" ( 4/155 ) 

"Yahudiler, Allah’ın gazabına uğramışlardır." ( 2/61 – 3/112 ) 

"Yahudiler, Allah’ın rahmetinden kovulmuşlardır." ( 2/88 – 4/ 46 – 156 – 157 ) 

"İsrailoğulları’nın ve Yahudiler’in dünyadaki ve ahiretteki cezaları ve azapları" ( 2/55 – 58 – 59 – 61 – 65 – 66 – 3/12 – 25 181 – 182 – 4/47 – 55 – 153 – 161 – 5/12 – 13 – 20 – 21 – 22 – 23 – 24 – 25 – 25 – 41 – 7/161 – 162 – 163 – 164 – 165 – 166 – 17/4 – 5 – 6 – 7 – 8 – 22/17 – 59/15 ) 

"Yahudilerden dost olmaz" ( 2/105 – 120 – 145 – 5/51 – 80 – 81 – 82 – 60/13 ) 

"Yahudiler, Yahudi olmayan herkese düşmandırlar" ( 2/94 – 111-135 – 145 – 3/72 – 73 – 4/160 ) 

"Yahudiler, dinlerine girmedikçe senden razı olmazlar" ( 2/120 – 5/51 ) 

"Allah, kıyamet gününe kadar onlara azabın en kötüsünü yapacak kimseler gönderecektir" ( 7/167 ) 

"Yeryüzünde fesat ( bozgunculuk ) çıkarmaya çalışırlar." ( 5/64 ) 

"Yahudilere aşağılık damgası vurulmuştur" ( 2/61 – 3/112 ) 


NOT: Bu yazının hazırlanmasında Pınar Yayınlarından Recep Aykan’ın KELİME VE KONULARINA GÖRE ALFABETİK KUR’AN FİHRİSTİ isimli eserinden yararlanılmıştır.

KUR'AN' DA ALLAH'IN TÜM İSİM VE SIFATLARI -- ANLAMLARI ( Bu çizelge başka hiç bir kaynakta yok...)




Yüce Allah kendini kitabı Kur’an’da isim ve sıfatları ile tanıtmaktadır. Kur’an’da Allah’ın isim ve sıfatları çok yoğundur. Öyle ki 506 sayfa hacmindeki Kur’an’da 133 isim ve sıfat toplam olarak tam 5057 defa geçmektedir. Yani ortalama her sayfaya 8,3 isim ve sıfat düşmektedir.
Allah’ın isim ve sıfatları yani Esmâ-yı Hüsnâ Peygaberimizin bir hadisine atfen 99 adet olarak bilinir. Fakat, Kur’an’da bunların 86 adedi vardır. 13 adedi ise yoktur. Ayrıca aşağıda göreceğimiz gibi isim ve sıfatların toplam sayısı çok daha fazladır.
Kur'an ile bu çok meşhur hadis arasındaki tutarsızlık, hadisin sahih yani gerçek olmadığını göstermektedir.
aki listeAşaddeki isim ve sıfat listesi Kayıhan yayınlarından Prof. Dr. Suat Yıldırım'ın ''KUR'AN'DA ULUHİYYET '' isimli eserinden döküm ve sayımı yapılmak ve isim ve sıfatların anlamları özetlenmek suretiyle tarafımdan oluşturulmuştur. Başka hiç bir kaynakta yoktur.

SIRA
No:

 İSİM VEYA SIFAT
                 
ANLAMI
 TEKRAR
   SAYISI
      1ALLAHYÜCE YARATICININ ÖZEL İSMİ. AŞAĞIDAKİ TÜM İSİM VE SIFATLARIN ANLAMLARININ  KAPSAR.     2.704
      2RabbBENZERİ OLMAYAN  EFENDİ. YARATMA VE EMRETMENİN SAHİBİ. TERBİYE EDEN İDARE EDEN,  KEMÂLE ERDİREN.        970
      3el-‘alîmKENDİSİNE KAİNATTA HİÇBİR ŞEY GİZLİ KALMAYAN, HER ŞEYİ BİLEN       153
      4İlâhTANRI,  MA’BÛD       91
      5er-RahîmMERHAMETLİ. AHİRETTE  DE  MERHAMETLİ       114
      6el-GafûrGÜNAHLARI  ÇOK CA  BAĞIŞLAYAN         91
      7el-HakîmDOĞRU OLANDAN BAŞKASINI SÖYLEMEYEN   VE  YAPMAYAN         91
      8el-‘AzîzKENDİSİNE ÜSTÜN  GELİNEMEYEN  GÜÇLÜ         87
      9er-RahmânÇOK MERHAMETLİ, RAHMETİ HER ŞEYİ KUŞATAN, ESİRGEYEN         57
    10el-KadîrKUDRETİ TAM OLAN, İSTEDİĞİNİ TAM OLARAK  YAPAN        45
    11es-SemîGİZLİ VE FISILTI  DAHİL  HER ŞEYİ    İŞİTEN         45
    12el-BasîrGÖREN, BİLEN, HİÇBİR ŞEY KENDİSİNDEN SAKLANAMAYAN         44
    13El-HabîrHABERDAR OLAN. HİÇBİR ŞEY GİZLİ KALMAYACAK TARZDA  BİLEN         42
   14A’lemDAHA İYİ, EN İYİ, PEK  İYİ  BİLEN         40
    15el-‘AfuvvÇOK AFFEDEN         29
   1 6el- Vâhid, el-Ehad              (22+1=23)ORTAĞI OLMAYAN, TEK. BİR.         23
    17  eş-Şehîd,    Şâhidîn             ( 20+1= 21)HER ŞEYE ŞAHİT OLAN. KENDİSİNDEN HİÇBİR ŞEY SAKLANAMAYAN  VE  UNUTMAYAN.         21
    18el-GanîZENGİN,  İHTİYACI  OLMAYAN         18
    19el-HamidHAMD  OLUNAN    ( ÖVÜLEN VE ŞÜKREDİLEN )         16
    20Şedîdu’-l‘ikab  CEZASI  ŞİDDETLİ  OLAN         16
    21el-VekîlYARATTIKLARINI  GÖZETİCİ,  KEFİL         14
    22‘ÂlimBİLEN,  BİLİCİ         13                    
    23el-VelîYARDIMCI,  KORUYUCU,   SAHİP ÇIKAN         13
    24el-HalîmÇOK SABIRLI,  CEZADA  ACELECİ  OLMAYAN         13
    25el-MevlâKENDİSİNDEN YARDIM UMULAN         12
    26el-HakkİNKARI MÜMKÜN OLMAYAN,  VARLIĞININ KABUL  OLUNMASI  GEREKEN         12
    27el-A’lâ, el-‘Alî  el-Müte’âl  (2+8+1=11)ÇOK YÜCE, EN YÜCE         11
    28et-TevvâbTÖVBELERİ  KABUL  EDEN         11
    29er-Ra’ûfMERHAMET SAHİBİ,  MÜŞFİK         10
    30el-MuhîdGÖZETLEYEN VE KORUYAN           8
    31el-Kahhâr,   el-Kahir              ( 6+2=8)GALİP GELEN,  HÜKMEDEN           8
    32Serî’u’l-hisâbHESABI ÇABUK GÖREN           8
   33el-KadirGÜCÜ YETEN,  KUDRETLİ           7
   34Zû’l-fadlı’l-‘azîmBÜYÜK LÜTUF VE İHSAN SAHİBİ           7
   35el-LatîfFAYDALI OLAN ŞEYLERİ KULLARINA VE DİĞER YARATIKLARINA GÜZELLİK VE İNCELİKLE  ULAŞTIRAN.           7
   36Zû’ntikam,  Muntakımûn         ( 4+3=7 )İNTİKAM SAHİBİ. LÂYIK OLANI CEZALANDIRAN.          7
   37el-Melîk,  Melîk                      ( 5+1=6)HÜKÜMDAR           6
   38Fâtıru’s-semâvâti ve’l-ardGÖKLERİ VE YERİ YARATAN           6
   39el-‘AzîmMUAZZAM. MEKAN VE AĞIRLIK OLARAK EN BÜYÜK.           6
   40el-Hâfız,     el-Hafîz                 ( 3+3=6)KORUYAN, SAKLAYAN           6
   41el-KebîrULULUĞU YANINDA HER BÜYÜĞÜN KÜÇÜLDÜĞÜ, MUTLAK  BÜYÜK.           6
   42el-Ekrem,   el-Kerîm,
Zû’l-Celâli ve’l-İkrâm         (1+2+2=5)
TARATTIKLARINA  İKRAMLARDA  BULUNAN.
ULULUK VE İKRAM SAHİBİ
           5   
   43el-GaffârBAĞIŞLAYICI           5
   44KadirûnKADİRLER           5
   45el-HâdîKULLARINDAN DİLEDİĞİNİ HİDAYETE (DOĞRUYA)  ERDİREN           5
   46el-HayyHAYAT SAHİBİ, HER AN DİRİ           5
   47Şekûr,  Şâkir                            ( 3+2=5)TEŞEKKÜR  EDİLEN, ŞÜKREDİLEN           5
   48Hayru’rrâzıkînRIZIK VERENLERİN  EN  HAYIRLISI           5
   49Erhamu’r- râhiminMERHAMET  EDENLERİN  EN  MERHAMETLİSİ           4
   50‘Allâmu’l-guyûbOLMUŞU OLACAĞI BİLEN .KENDİSİNDEN HİÇBİR ŞEY GİZLİ KALMAYAN           4
   51el-Muktedir,    Muktedirun     (3+1=4)ŞİDDET VEYA KUDRET İLE KİMSENİN KENDİSİNE KARŞI ÇIKAMAYACAĞI, TAM KUDRET  SAHİBİ OLAN           4 
   52Zû fadl ‘alâ’n-nâsİNSANLARA KARŞI FAZİLET (ALİMLERE YAKIŞAN OLGUNLUK) SAHİBİ           4
   53Zu’r-rahme
Zû rahme vâsı’a                     ( 2+1=3 )
RAHMET SAHİBİ.
BOL RAHMET SAHİBİ
           3
   54Fâ’ilûnYAPAN          3
    55Hayru’l-hâkimînHÂKİMLERİN  EN  HAYIRLISI          3
    56el-KarîbKULUNA ÇOK YAKIN, KULUNUN HİÇBİR HALİ  KENDİSİNDEN  GİZLİ  OLMAYAN          3
    57el-VehhâbKULLARINA ÇOK ÇOK VE TEKRAR TEKRAR BAĞIŞTA BULUNAN          3
    58el-KayyûmSONA ERMEYEN, DEVAMLI OLAN          3
    59el-Bâri’ÖRNEĞİ OLMAKSIZIN VARLIKLARI İCAD EDEN,  YARATAN          3
    60er-RakîbGÖZETEN, BÜTÜN YAPILANLARI KAYDEDEN  VE  DENETLEYEN          3
    61Hayru’r-râhiminMERHAMET  EDENLERİN  EN  HAYIRLISI          2
    62‘ ÂliminBİLEN          2
    63Zû MağfireBAĞIŞLAMA  SAHİBİ          2
    64el-VedûdÇOK SEVİLEN,  SEVGİLİ                                 2
    65el-MecîdLÜTUF  VE  İHSANI  GENİŞ  OLAN          2
    66Fa’âl li mâ yurîdDEVAMLI , KESİNTİSİZ VE MÜKEMMEL TARZDA YAPAN          2
    67Ahkemu’l-hâkimînHÂKİMLERİN  HÂKİMİ          2
    68Semî’u’d-DuaDUALARI  ÇOK İŞİTEN , ÇOK KABUL EDEN          2
    69el-HâlıkYARATICI                    2
    70el-HallâkDEVAMLI OLARAK VE MÜKEMMEL BİR ŞEKİLDE  YARATAN          2
    71Ahsenu’l-hâlikînYARATANLARIN  EN  GÜZELİ          2
    72el-VârisÖLÜMSÜZ, HAYAT SAHİBİ. HER ŞEYİN YOK OLMASINDAN SONRA BÂKİ ( SONSUZ )  KALAN.          2
    73el-Mucîb,   Mucîbûn               ( 1+1=2)DUALARI VE DİLEKLERİ KABUL EDİP YERİNE GETİREN               2
    74el-Muste’ânKENDİSİNDEN YARDIM İSTENİLEN          2
    75Bedî’u’s’semâvâtî ve’l-ardDAHA ÖNCE VAR OLMAYAN GÖKLERİ VE YERİ  ORTAYA  ÇIKARAN,  YARATAN.          2
    76Serî’u’l-İkabCEZALANDIRMASI  SERİ  OLAN          2
    77Muhyî’l-mevtâÖLÜLERİ  DİRİLTEN          2
    78MursilînMUTLAK SURETTE ( RESULLER,ELÇİLER ) GÖNDEREN          2
    79Câmi’u’n-nâsHESAP  GÜNÜ  İÇİN    YARATTIKLARINI    TOPLAYAN          2
    80el-KuddûsKUTSAL,  KUTLU. HER TÜRLÜ KUSURDAN ARINMIŞ.          2
    81el-Mu’minİNANMIŞ, İMAN ETMİŞ EMİN KILAN, GÜVEN VEREN          2
    82Ehlu’t-takvâ ve Ehlu’l-mağfireAZABINDAN KORKULUP KORUNULMAYA LAYIK. VE  BAĞIŞLAMAYA  EHİL
.
          1
    83Mâlîk-i yevmi’d-dînDİN GÜNÜNÜN SAHİBİ          1
    84Mâlikü’l-mülkDÜNYA VE AHİRETİN  MÜLKÜ YALNIZ KENDİSİNE AİT OLAN          1
    85Zû’l-arşBÜTÜN YARATILMIŞLARIN ÜSTÜNDEKİ YÜCE VE MUAZZAM ARŞIN SAHİBİ                                  1
     86es-SamedYARATTIKLARININ HER TÜRLÜ İHTİYACINI   GİDEREN          1
  87Gâfiru’z-zenbGÜNAHLARI  BAĞIŞLAYICI          1
  88Hayru’l- gâfirînBAĞIŞLAYANLARIN   EN   HAYIRLISI                                                    1
  89Vâsi’u’l-mağfireBAĞIŞLAMASI GENİŞ   OLAN          1
   90el-HakemHÜKÜM KENDİSİNE AİT OLAN, HÜKMÜ ELİNDE  TUTAN          1
   91el-FettâhADALETLE  HÜKMEDEN           1
   92Hayru’l-fâtihînHÜKMEDENLERİN   EN   HAYIRLISI           1
   93el-VâliBÜTÜN  VARLIKLARIN   HÜKÜMRANI           1
   94en-NasîrYARDIM  EDEN           1
   95Hayru’n-NâsırînYARDIM  EDENLERİN   EN   HAYIRLISI           1
   96el-HafîÖZEN VE İHTİMÂM  GÖSTEREN  (DİKKAT  EDEN )           1
   97el-Kâ’imKORUYAN   GÖZETEN           1
   98KavvâmİDARECİ  HAKİM           1
   99Zû fadl ‘alâ’l-âlemînALEMLERE - ÖZELLİKLE İNSANLARA- KARŞI  LÜTUFKÂR           1
 100Zû fadlin ‘alâ’l-Mü’minînMÜMİNLERE  KARŞI  LÜTUFKÂR            1
  101Hayru’l-vârisînVÂRİSLERİN   EN   HAYIRLISI            1
  102Zû’l- kuvveKUVVET  SAHİBİ            1
  103Galib ‘alâ emrihiİSTESELER DE İSTEMESELER DE YARATTIKLARI HAKKINDA DİLEĞİNİ GERÇEKLEŞTİREN.            1
  104Hayru’l-fâsılînİYİ İLE KÖTÜYÜ AYIRT EDENLERİN, HÜKMEDENLERİN  EN  HAYIRLISI            1
  105HâsibADALETLE  HESAPLAYAN,   SAYAN.            1
  106Fâlıku’l-habbi ve’n-nevâ KURU TOHUMLARDAN BİTKİLERİ, AĞAÇLARI YEŞERTEN.            1
  107Fâlıku’l-ısbâhTAN YERİNİ AĞARTAN            1
  108SâdıkSÖZÜNDE, İŞİNDE VE VAADİNDE DOĞRU OLAN            1
  109er-RezzâkRIZKI  ( CANLILARIN HAYATTA KALMASI İÇİN GEREKEN ŞEYLER )  ÇOK VE TEKRAR TEKRAR VEREN.            1
  110el-KâfîKİFAYET  EDEN,  YETEN            1
  111Kabilu’t-tevbTÖVBELERİ   KABUL   EDEN            1
  112Şedîdu’l-‘azâbAZABI   ŞİDDETLİ    OLAN            1
  113Şedîdu’l-mihâlYAKALAMASI   ŞİDDETLİ   OLAN            1
  114Zû ‘ikabin elîmELEM   VERİCİ   AZAP   SAHİBİ            1
  115Zî’t-tavlGENİŞ  İHSAN  VE  ZENGİNLİK  SAHİBİ            1
  116Refi’u’d-derecâtDERECESİ,   MAKAMI   YÜKSEK    OLAN              1
  117MunzirînİNSANLARA DİNEN ZARAR VERECEK HUSUSLARI  ÖNCEDEN  VE  ZAMAN  ZAMAN  BİLDİREN.            1
  118MûsiûnRIZKI, MÜLKÜ VE NİMETİ GENİŞLETEN.           1
  119el-MetînSAĞLAM,  KUVVETLİ           1
  120el-BerrKULLARINA KARŞI ŞEFKATLİ, ONLARA İHSAN EDEN, İYİLİKLERİ  BÜTÜN  YARATIKLARA YAYGIN  OLAN           1
  121Zî’l-me’âricYÜCELİK, NİMETLER VE DERECELER SAHİBİ           1
   122el-MukîtHER ŞEYİN TEDBİR VE İDARESİNİ YÜKÜMLENEN            1
   123el-EvvelBÜTÜN VARLIKLARDAN ÖNCE VAR OLAN            1
   124el-ÂhirBÜTÜN VARLIKLARIN YOK OLMASINDAN SONRA  ARTA  KALAN            1
   125ez-ZâhirHER ŞEYE GALİP, HER ŞEYİN ÜSTÜNDE OLAN            1
   126el-BâtınYARATTIKLARININ GÖRÜŞLERİNDEN VE İLİMLERİNDEN SAKLANAN, GİZLENEN HİÇBİR GÖZÜN İDRÂK EDEMEYECEĞİ, GÖREMEYECEĞİ VARLIK.            1
   127es-SelâmHER TÜRLÜ EKSİKLİKTEN UZAK OLDUĞU GİBİ, BAŞKALARINA  DA  ESENLİK  VEREN.            1
   128el-Muheymin KIYAMET GÜNÜNDE, KENDİSİNE İTAAT EDENLERİN ÖDÜLLERİNİ TAM OLARAK VEREN            1
   129el-CebbârYARATIKLARINI GEÇİMLERİ YÖNÜNDE ZORLAYAN           1
   130el-MutekebbirKULLARI ARASINDA AZAMETTE KENDİSİ İLE YARIŞMAYA YELTENEN TAŞKINLIKLARA KARŞI BÜYÜKLÜĞÜNÜ KORUYAN VE ONLARI HELÂK EDEN.           1
   131el-MusavvirHERHANGİ BİR ŞEYİN OLMASINI İSTEDİĞİ ZAMAN, İSTEDİĞİ, SIFATTA VE SEÇTİĞİ GÖRÜNÜMDE  VAR  EDEN.           1
   132el-MubînHER HAKKI GERÇEKLEŞTİREN, VARLIĞINDA  HİÇ   ŞÜPHE   OLMAYAN           1
   133Nûru’s-semâvâti va’l-ardGÖKLERİN   VE   YERİN   NURU           1