3 Ocak 2020 Cuma

GELİN BERABER BİR '' OYUN '' OYNAYALIM !...



Gelin basit bir oyun oynayalım. 8-10 sene önce Televizyon kanallarının birinde bir eğlence programında oynanıyordu

Altı yetişkin kişi olalım. Yan yana oturalım. İlk beş kişi, dış çevreden hiçbir şey duymayacak şekilde kulaklarına tıkaçlar koysun.

Altıncı kişi en başa geçsin. yanındakinin kulağına tıkacını alarak diğerleri duymayacak şekilde, 10-15 kelimeden oluşan bir olayı veya bir fikri içeren yazılı bir metni okusun. Bu beşinci kişi de anladığını, hafızasında kaldığı şekilde sıradaki dördüncü kişinin kulağındaki tıkacı alarak aktarsın.

Böylece sonuncu kişiye kadar devam edelim.

Sonuncu kişinin söylediğini bir yere not edelim. Ve elimizdeki yazılı orijinal metin ile karşılaştıralım.

Muhtemelen göreceğiz ki, bahsi geçen sözler aktarıla aktarıla oldukça farklı bir özelliğe ulaşmıştır.

Bazı kelimeler değişmiştir.

Bazı kelimeler tamamen yok olmuştur.

Ve hatta aslında olmayan bazı ilaveler olmuştur.

Sonuçta da belki de olay veya fikir tanınamayacak farklılığa ulaşmıştır.

Ne dersiniz, böyle olmaz mı ?...

Olmaz derseniz lütfen bir deneme yapın ! ...

Değerli okurlar. Böyle bir oyunda yani denemede. Arada zaman mefhumu yoktur.

Her şey birkaç dakikada olup bitmiştir.

Kulaktan kulağa söz aktarımında araya zaman girdiğini varsayalım.

Her aktarma arasında birkaç ay.
Hatta birkaç sene...
Sonuç ne olabilir dersiniz ?
Buradan nereye geleceğim.

Hadislere.

Hadis Arapça’da ‘’ söz ‘’ kelimesi karşılığıdır.

Bilindiği gibi Kur’an vahyolunmuş. Allah tarafından peygamberimizin hafızasına yani ezberine alınmış. Peygamberimizin vahyi ile beraber, vahiy katipleri tarafından kayda alınmış ve ayrıca çok kişi tarafından ezberlenmiştir.
Günümüze kadar bir tek kelime ve harfi dahi değişmeden korunarak gelmiştir.
Ve bu koruma Allah’ın Hicr Suresi ( 15. Sure ) 9. Ayeti ile garantisi altına alınmıştır.

‘’ Onu biz indirdik, koruyacak olan da biziz ‘’

Daha önceki yazılarımda da defalarca belirttiğim gibi. Peygamberimiz kendisinin sözlerinin yani hadislerinin yazılmasını yasaklamıştır. Kur’an’la karışmaması için. O’ nun vefatından sonra 4 halife döneminde de bu yasağa uyulmuş, yani yazılmasına izin verilmemiş, ve hatta yazılanlar da imha edilmiştir. 4 halife devri yaklaşık 30 yıl sürmüştür. 4 halifeden sonra da bu yasağa uyulmuş ve takriben Peygamberimizin vefatından 80 yıl sonra hadis yazımına başlanmıştır.

Şimdi burda lütfen dikkat buyurun !

Yukarıda oyun adı verdiğimiz denemede sözlerin aktarımı birkaç dakika sürdüğü halde olacak değişimi düşünün, bir de aradan birkaç nesil geçtikten sonra bu aktarılan sözlerin sıhhatini ve doğruluğunu tasavvur edin.

Durun daha bitmedi !

Gerçek ve sağlıklı hadis yazımı çabası, sahih ( doğru ) ve zayıf hadis ayrımı Buhari ile başlar. Buhari’ nin ölüm tarihi Hicri 256 dır. Buradan 10 yıl Hicretten sonra Peygamberimizin ölümüne kadar geçen süreyi, takriben de 46 yıl da Buhar’nin bu işle uğraş verdiği süreyi düşelim. Sonuçta Allah Resulünün vefatından tam iki yüz sene sonra ciddi hadis yazma ve derleme faaliyetleri başlamıştır.

Diğer tanınmış Hadisçilerin ölüm tarihleri de şöyledir :

Hicri sene hesabı ile Müslim 261, Tirmizi 279, Ebu Davut 275, Nesei 303, İbni Mace 275.
Yazımın yasaklandığı bir 80 yıl sonra, gerçek anlamda da 200 yıl sonra başlayan söz yazımının sağlığı nasıl düşünülebilir.
Peygamberimizin sevilip sayıldığına hem fikiriz. Kimse itiraz edemez. Peygamberimizin böyle bir yasağı olduğu tüm hadis yazarları tarafından da kabul edilmektedir. Bu yasağa uymanın gerektiğinin de bir hikmeti yok mudur ?
Bu konunun en tuhaf ve vahim tarafı da hadislerin, Kur’an’la birlikte din kaynağı kabul edilmesidir. Burada henüz sahte ve uydurma hadisler gerçeğini yok kabul ediyoruz ve sadece Peygamberimizin gerçek sözlerinin aktarıldığını varsayıyoruz – ki hadis diye günümüze gelen sözlerin en az % 90 ı uydurma ve sahtedir.

Ne dersiniz ?

Bir tarafta Allah’ın iner inmez kayda alınan sözleri, yani Kur’an.

Diğer taraftan kulaktan duyularak yüzlerce yıl sonra aktarılan insan sözleri yani hadisler ve her ikisinde aynı derecede din kaynağı kabul edilmesi.

Bu işteki tersliği hala görmeyecek miyiz  ? ...