20 Ocak 2019 Pazar

'' Babaanne, anneanne '' gibi Türkçemiz yapısına aykırı - uyduruk - kelimeler dilimizden temizlenmeli...



Dilimizde torunları olan kişileri ifade eden çok güzel iki kelime vardı eskiden. DEDE ve NİNE ( Nene ). Baba ve anne kelimeleri gibi kısa ve sade. Bebekler ve küçük yaştaki çocuklar anlamlarını çabuk kavrar ve ilk konuşma dönemlerinde baba ve anne sözcükleri ile beraber çabuk öğrenirlerdi.

Son 30-40 yılda dede kelimesi bir değişime uğramadı fakat nine kelimesinin yerine  - kadınlarımızın  özellikle benimsediği  '' sevimsiz '' babaanne ve anneanne kelimeleri uyduruldu. Türkçemizin kurallarına aykırı olarak. Ben bu kelimelerden hoşlanmaz, eğreti bulur ve tedirgin olurdum.

Gün geldi eşimle ben Yüce Allah'ın lütfu ile bir önceki yazımda anlattığım gibi torunlara sahip olduk. Bende sıkıntı yok, torunlarımız dede demeyi çabuk öğrendiler, özellikle Eskişehir'de çalışan oğlumuzun oğlu Demir henüz iki yaşına gelmeden beraber bulunduğumuz anlarda '' dede, dedee '' diye evde peşimden koşturdu.

Zavallı eşim, torunumuz Demir'in iki yaşın doldurmasına yakın bir süre   Demir'e '' babaanne '' sözcüğünü, kızımızın kızları olan  o zamanlar her ikisi de henüz küçük yaştaki  torunlarımıza da '' anneanne '' demeyi öğretmek için epey ve uzun bir mücadele verdi..

Başka dillerin durumunu bilmem ama, bizim Türkçe'mizin içten ve dıştan uğradığı saldırı ve dejenerasyona başka diller uğramamıştır sanıyorum. Günlük konuştuğumuz, okuduğumuz yazdığımız kelimelerin yarıdan fazlası dilimize sokulmuş yabancı veya uyduruk kelimelerden ibaret.

Hangi insanın cennete gireceğine kim karar verecek ?



Kur'an'ın, İslam Dini'nin ruhuna aykırı hadis iddiasındaki sahte ve uydurma binlerce, onbinlerce sözlere bir örnek daha:
'
'  Peygamber Efendimiz buyuruyor: Bana 6 şeyi yapacağınıza söz verin ben de size cennete gireceğinize söz vereyim. Bunlar, namaz kılmak, zekat vermek, emaneti korumak, namusunu korumak, helal yemek ve dil kullanmak.  ''

Öncelikle bu sözler Kur'an'ın metnine ve ruhuna aykırıdır. Çünkü;
Cennet veya cehenneme gönderme işlemi kıyamette yargılanma sonucunda gerçekleşecektir. Ve bu konuda takdir ve yetki yalnızca Allah'a aittir.

Allah adına kimse  Peygamber de olsa '' söz veremez ''

Kişilerin amellerinin yani davranışlarının değerlendirilmesi verilen sözlere göre değil, gerçekleşen davranışlarına ( amellerine ) göredir.

Ayrıca müminlerin ( inananların ) sorumlu oldukları ameller yalnızca bu sözlerdeki  6 konu ile sınırlı değildir. Kur'an'ın bütününe dağılmış, farz ve ibadet özelliğindeki Muhkem ( kesin ) hükümlerdir.

Neden sahte ve uydurma hadisler konusuna bu kadar önem verdiğim meselesine gelince;  daha önce birçok yazımda değindiğim ve son defa kısa bir süre önce ''  İslam'ın Yumuşak Karnı Hadisler  '' başlıklı bloğumda belirttiğim gibi, İslam'ın en zayıf noktası hadisler daha doğrusu Peygamberimiz'in söylediği iddia edilen fakat İslam'ı ve Kur'an'ı en iyi bilen ve özümseyen kişi olarak söylemediği ve asla söyleyemediği sahte ve uydurma sözlerdir. 
Yahudiler ve Hıristiyanlar dinlerini Kutsal kitapları Tevrat ve İncil'i tahrif ederek  bozmuşlar,  Müslümanlar ise Kur'an'ın Hicr Suresi 15. Ayeti ile Allah'ın koruması altında bulunması sebebiyle kutsal kitaplarını bozmaya güçleri yetmemiş fakat bir takım kişilerin 

Peygamberimiz ağzından uydurdukları sözlerle, Yahudi ve Hıristiyan inanışlarından transfer ettikleri Deccal, Mehdi konulu hurafeleri dine sokmuşlar dini İslam'ı dejenere etmeyi becermişlerdir.

Bugün İslam ülkelerinin sosyal, ekonomik ve teknik konularda en geride olmalarının başlıca sebebi Kur'an'ı anlamadan okumakta israr etmeleri ve bu sahte ve uydurma hadislerdir.

ALLH'TAN İSTEMEYİ BİLMEK ... ( Mustafa İslamoğlu )