29 Aralık 2020 Salı

Kitap Tanıtımı : KUR'AN'IN AÇIKLANMAMIŞ GİZEMLERİ


 
Kitap Tanıtımı : KUR'AN'IN  AÇIKLANMAMIŞ  GİZEMLERİ

Kısa bir zaman önce fark edip edindiğim; bilimin keşfinden 1400 önce Kur'an tarafından açıklanan bilimsel verileri ve yine bu güne kadar Kur'an'da mevcut olduğu halde önemi fark edilemeyen konuların araştırmacı yazar M. Ferda Yamanoğlu'nun  Dorlion Yayınlarından çıkan, KUR'AN'IN AÇIKLANMAMIŞ GİZEMLERİ isimli kitabında yer aldığını gördüm. Etkilendiğim ve ve  ilginç bulduğum bu 356 sayfa hacminde 2018 yılında yayınlanan eseri  bugün sizlere kitabın arka kapağındaki tanıtım yazısının bazı bölümlerini vererek tanıtıyorum:

---  İnsanların en büyük sorunları yoksulluklar ve hastalıklar değil; 

---  Allah'ı inkar etmek, şüphe etmek, imanlı olduğu halde imanı için çalışmayarak, büyük günahlardan uzak durmamak ve hayırlı işler yapmamak,

---  Allah'ın yerine Tanrıya inanarak kitaplarını ve dinini inkar etmek,

---  Baba, oğul ve Kutsal Ruh diyerek Allah'a ortak koşmak,

---  Uydurma Tanrılara ve putlara tapmak,

---  Mürşit, hoca efendi zannettiklerini  Allah'ın yerine koyarak onların Kur'an'a uymayan sözlerini onaylayıp kendine Rab edinmek,

---  Veya ayna rabıtası yaparak mürşidinden aldığı nurla günahlarından arınmak,

---  Allah'ın yaptığı işlere  '' tabiat olayları '' demek, 

---  İstekleri için türbelere gitmek ve ahireti inkar etmektir.

Yoksulluklar ve hastalıklar gelip geçici şeylerdir. Bu saydıklarım bir insan için bu dünyadaki en kötü şeylerdir. Çünkü bunlar insanı ebedi mutsuzluğa götürür.

Bilimle ilgili ayetler ve Kur'an'daki  '' büyük günahlar ''  öğrencilerin Din Dersi kitaplarında mevcut değil, Diyanet ve din görevlileri bunları söylemiyor. 

Evrim teorisini yıkan Mitokandiriyal  DNA dahi öğretilmiyor. Kur'an indiği dönemin bilgisiyle bilinmesi mümkün olmayan bu ayetlerdeki bilgilerin öğrencileri din dersi kitaplarında da okutulmasını sağlamak Allah'a yapılan hizmetlerin en büyüğüdür.
 

28 Aralık 2020 Pazartesi

Ayetlerde HAYATIN OLUŞUMUNDA güneşin yanında AY'IN ROLÜ


''  İbrahim / 33 --  Sürekli olarak Güneşi ve Ayı da hizmetinize sundu. Gece ve gündüzü de hizmetinize sundu.

Nahl / 16 -- Onların içinde Ayı bir nur kılmış, Güneşi de bir kandil yapmıştır.

Bilim ilerlemeden önce insanlar Ayın sadece geceleri Dünyayı aydınlatan bir lamba görevi yaptığını sanıyorlardı. Bu bilgiyi öğrenmeden önce  bazı insanlar '' Ay olmasa da olur ''  diye düşünüyorlardı. Ancak bu gün bilim, Ay olmasa Dünyada hayatın olmayacağını söylüyor. Ayet açıkça, ''Güneşi ve Ayı hizmetinize verdi '' diyerek yani Güneşi ve Ayı yan yana yazarak Ayın da Güneş kadar önemli olduğunu bildiriyor.

Dünyanın ekseni 23,5 derecelik bir eğim gösterir. Bu eğim sayesinde Dünyada mevsimler meydana gelit. İşte bu eğimimin büyük sapmalar yapmasını ayın çekim gücü  önler. Ay olmasa mevsimler olmaz ve Dünyanın ekseni sıfır dereceden, 60 dereceye kadar büyük sapmalar yapardı. Dünyada yaşam olmazdı. Halen 24 saat olan günler ancak bir kaç saat olurdu. Çünkü Dünyanın dönüş hızını Ayın  çekim gücü yavaşlatarak günleri uzatır. '' (*)


(*)  M. Ferda Yamanoğlu --  KUR'AN'IN AÇIKLANMAMIŞ GİZEMLERİ -- Allah Dünyayı Güneşten uzaklaştırdı ve yerçekimini arttırdı -- Dorlion Yayınevi -- 2010 -- say. 61 -62


 



26 Aralık 2020 Cumartesi

:::::::::: ZİNA :: TEKRAR :::: SUÇ ::::: SAYILMALI :::::::





Doğduğu anda  yok sayılıp, nüfus kaydına dahil edilemeyip vatandaş dahi sayılmadığı için için hiç bir hakka sahip olamayan  ve hayatları kararan gayri meşru çocuklar...

Hiç bir hak ve sorumluluk getirmeyen yani hukuki hiç  bir değeri olmayan dini nikahla kendini ve çevresini evli diye kandırma mücadelesi veren  ve bu günkü geçerli hukuki  düzende yine hayatı kararmış biçare zavallı kadınlar...

Toplumda nikah ve  evlilik kurumlarını temelden sarsan, ahlak dışı beraberliklerin çığ gibi artması, çok kadınlı, yani kumalı  sözde evlilikler...  Bu gayri meşrulukların giderek olağan hale gelmesi  ve hak kabul edilmesi gibi yanlış ve çarpık inanış ve uygulamalar.

Dini ve ya resmi nikahlı  evlilikten olan az veya çok sayıda çocuklarını ve eşlerini terk edip başka kişilerle gayi meşru beraberliğe başlayan 15-17 yaşındaki genç kızlar,  genç ve orta yaşlı kadınlar ile erkekler...

Dış siyasette ve savunma sanayiinde önemli başarılar kazanılmasına rağmen içteki ahlaki çöküntünün ve bunun ülkemizin geleceğini olumsuz yönde etkileyeceğinin fark edilmesindeki gecikmeden, ülkesini ve milletini seven samimi  vatandaşların duydukları  endişenin gittikçe artması...

LÜTFEN ARTIK GECİKMEDEN, İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİ FESHEDİLİP, ZİNA NIN TEKRAR  SUÇ SAYILMASININ SAĞLANMASINI BEKLİYORUZ !...


::::::: A K I L ::: T U T U L M A S I ::::::::::::

  

  :::: A K I L :::T U T U L M A S I  ::::::::

'' Ay'ın Dünya ile Güneş arasına girmesine  GÜNEŞ TUTULMASI  denir.

Allah ile insan arasına ŞEYTANİ ZİHİN girerse bu da  AKIL TUTULMASIDIR. Akıl tutulmasının diğer adı da Gaflettir.

GAFLET, zihninizin Şeytan tarafından ele geçirilmesidir.  '' (*)


  (*) UYARIŞ - Mahmut Şişmanyazıcı - MDE Yayınevi - 2018

18 Aralık 2020 Cuma

((( B E N ))) D İ N İ


 

''''  B  E  N  ''''  D İ N İ...

'' Bugün dünyanın en büyük dini  '' B E N '' dinidir.  Sahibi de  şeytandır. Ateistlerin, Yahudilerin, Hristiyanların, Hinduların, Budistlerin ve de Müslümanım diye kendilerini isimlendirenlerin çoğunluğunun artık yeni bir dini var, adı da '' BEN ''  dini.

Şeytani zihinle düşünenler bu  '' BEN  '' dinine çok yakındırlar. Allah, ilk insadan beri insanlara dünyada güzel yaşamaları için ve sonsuz yaşama geçebilmeleri için peygamberleri ile '' DİN  '' göndermiştir. Fakat insanlar her seferinde gönderilen dini ''BEN'' dinine çevirmiştir. Bu günümüze kadar böyle devam etmiştir. Din hakkında konuşulanlara bakın, bir cümlede '' bence '' veya '' bana göre '' geçiyorsa onlar kesinlikle '' BEN '' dininin mensubudur.

Ülkemizde son yıllarda '' BEN '' dininin hızla yayıldığını görüyoruz. Ateistler de dahil olmak üzere, çoğunluğu  ' bence '  veya ' bana göre ' cümleleriyle başlayan - söylemleri - ile bu yeni '' BEN '' dinine inanıyor.

Kelime-i Tevhid'den ayrıldığınızda düşeceğiniz yer '' BEN '' dinidir. '' BEN '' dinine baktığımızda en çok  -- parçalanmayı -- bu  yeni '' BEN '' dininde görüyoruz. Bu '' BEN '' dini çok değişik bir din, inançsız olmanız, başka bir dinden olmanız, bu dinden olmanıza engel değil. Bu dinde ne kadar insan varsa o kadar tanrı ve bir o kadar da inanç var. Çünkü bu dini zihninizde şeytan kurguluyor.

Allah hepimize gerçek kendi dini olan İslam'ı hidayetiyle nasip etsin...  '' (*)


(*) Alıntı -- MDE Yayınevi, Mahmut Şişmanyazıcı, UYARIŞ say.7


17 Aralık 2020 Perşembe

Olağan üstü ilginç bir eseri tanıtıyorum: U Y A R I Ş ...


 

Kısa bir süre önce Eskişehir'de bir sahafta elime geçen ve çok etkilendiğim ve çok ilgi  çekici bulduğum bir eseri tanıtmak istiyorum sizlere bu gün: 

Adı: U Y A R I Ş . Yazarı: MAHMUT ŞİŞMAN YAZICI  Yayınevi ve yılı : MDE -- 2018 -- İstanbul

400 sayfa hacmindeki bu eserin önce arka kapağındaki tanıtım yazısını vereceğim, sonra da kendi görüşümü belirteceğim:

'' Beninizin, şeytanınızın sesini duymak istiyorsanız zihninizi dinleyin. Düşmanınız en bulamayacağınız yerde saklanır. Şeytani zihninizin en korktuğu şey açığa çıkmak, fark edilmektir. Şeytanın zihninizi ne kadar ele geçirdiği çektiğiniz acılarla doğru orantılıdır. Siz şeytani zihninizle ne kadar özdeşleşmişseniz o kadar acı çekersiniz. Bu acıdan kurtulmak için şimdiye, şimdiki zamana, geniş zamana dönmeniz gerekir. Çünkü şeytani zihinden kurtulup özgürleşirsiniz özünüze dönersiniz. Bütün doğa ile evren bir olduğunuzu anlar, tevhidin de gerçek manasını yavaş yavaş anlamaya başlarsınız.

Bu yeniden doğuştur, uyanıştır, var olmaktır ... ''

Yaşamımın son 35 yılında  başta Kur'an olmak üzere ilgi duyduğum konularda inceleme ve araştırma yapıyorum. Öğrendiklerimi ve bulgularımı 10 yıl kadar  milliyet gazetesi blog sitesinde olmak üzere, çeşitli blog siteleri ve son 2 senedir de Blogger'de ( blogspot.com ) ve Twitter, Facebook gibi sosyal medya ortamlarında yayınlıyorum. 22 sene kadar önce de  KUR'AN'IN SIRRI isimli  kitabımı yayınladım.

Bunları neden anlatıyorum ?

Bu eseri çok güzel ve ilginç buldum. Şöyle ki ;

Bu bu eserin yazarı Mahmut Şişmanyazıcı'yı bu eseri ile tanıdım: Bu güne kadar okuduğum incelediğim ve 400 civar özel bir kitaplık oluşturduğum Kur'an konulu eserlerden çok farklı, insanı saran, sarmalayan bir üslubu yani anlatım şekli var yazarın. Tüm anlatımları farklı açılara sahip ve ele aldığı konuları Kur'an çerçevesinde çok güzel, geniş ve derin olarak inceliyor. Eser Kur'an ve din  alanında ufkunuzu açıyor, bakış açınızı geliştiriyor.

Yazarın  yayınlanmış üç eseri daha olduğunu öğrendim. Kısa süre içinde İnternet kitap dağıtım sitelerinden  temin etmeyi düşünüyorum..





 

2 Aralık 2020 Çarşamba

Bir bilim adamı gözüyle KUR'AN *** Nörolog Prof. Dr. GAZİ ÖZDEMİR














İlahiyatçı değilim ama 30 yıldır, din ve özellikle Kur'an ile ilgileniyorum. Amatörce okuyup, araştırıp, inceleyip, yazıyorum. 400 ü aşkın eseri içeren  Kur'an kitaplığım oluştu. Başlangıçta dine ve Kur'an'a yaklaşımım ilahiyatçı hocalar, başka bir söylemle '' Din alimleri ''  aracılığı ile oldu.

Bu hocaların dine yaklaşımının genellikle '' GELENEKSEL İSLAM '' inanç ve kabulleri doğrultusunda olduğunu farkettim. Bu tutumun çocukluğumdan beri beni tedirgin eden bilgi, inanç ve kabulleri vardı. Akıldan, mantıktan, bilimsel yaklaşımdan uzak..

Ne gibi ?

Önce, geleneksel İslam'ın etkisinden kendisini kurtarmış ve doğruyu yakalamış, Prof. Dr. Süleyman Ateş, Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, Bayraktar Bayraklı, Mehmet Sağlam, Prof. Dr. Hüseyin Atay gibi sayın hocaları tanıdım ve onların eserlerini incelemeye yoğunlaştım.

Sonra, ilahiyatçı değilken, dinle Kur'an'la ilgilenen, Kur'an'a temel yaklaşımı Kur'an'ın ön planda tuttuğu akıl, mantık, derin düşünme ( tefekkür ) bilimi öne alma doğrultusunda olan hukuk, felsefe, tıp ve diğer pozitif bilim adamlarının eserlerini okuyunca, yorumlarını görünce dünyam değişti. O günlere kadar öğrendiklerimi sorgulama, bilgi ve inançlarımı daha gerçek temellerle yapılandırma gibi değişime uğradım.

Önce Osmangazi Üniversitesi Nöroloji bölümünde öğretim üyesi, Türkiye Nöroloji Derneği Başkanı Prof.Dr. Gazi Özdemir'in 12 yıl kadar önce  '' Beyin ve Din '' sonra yakın zaman da '' İslamın Şartı Sadece 5 Değil '' isimli eserlerini inceledim. Adeta KUR'AN'I  YENİDEN  KEŞFETTİM. Bambaşka engin ve farklı bir Kur'an denizi ile tanıştım.
Tabii ki değerli ve doğru yolu bulmuş ilahiyatçı akademik kariyerli hocalarımızın da eserleri değerli ve önemli ama  sosyal ve pozitif ( fen ) bilim adamlarının dine ve özellikle Kur'an'a yaklaşımı, yorum ve tefsirleri çok önemli ve  değerli sonuçlar içeriyor. Bambaşka, bugüne kadar farketmediğiniz kapıları açıyor.

Sosyal bilimler alanında temayüz etmiş akademik kariyerli Kur'an yorumcuları iki hocanın daha isimlerini vereyim. Her ikisinin de kitapları ve videoları bulunan İnternet siteleri var.

Birincisi, Prof. Dr. CANER TASLAMAN, Yıldız Teknik Üniversitesi Felsefe bölümü öğretim üyesi,
Diğeri, Yrd. Doç Dr. EMRE DORMAN, Acıbadem Üniversitesi Felsefe, Bahçeşehir Üniversitesi, İslam Felsefesi ve Din Felsefesi bölümleri öğretim üyesi.

Bu arada akademisyen olmayan fakat donanım bakımından  neredeyse  -- görüşüme göre --  tüm akademisyen ilahiyatçı hocalardan daha donanımlı olan bir ilahiyatçı hocamız var:  MUATAFA İSLAMOĞLU. Bu hocamız  derin din ve Kur'an bilgisi yanında, Kur'an'da geçen ve geçmeyen konularla ilgili pozitif bilim dalları ile de ilgileniyor.. Gerçek Kur'an yorumu konusunda şu anda en ehil bir hocamızdır.


************************************************************************************************************

















10 Kasım 2020 Salı

YUMURTA -- BİLGİ ve KONFÜÇYÜS


KONFÜÇYÜS'ün bir sözünü verince bu kadarla yetinmek ona haksızlık olur. Bir kaç sözünü daha verelim:

























 

9 Kasım 2020 Pazartesi

日本人はトルコ人のような立派な国です!...


 私は75歳のトルコ人ですが、日本人が私たちのような非常に名誉ある国であることを知った過去40年間に、彼らの国に投下された爆弾に対する復讐はいつかかるのでしょうか。 私は期待しています...もちろん、原子爆弾の使用は人類に対する犯罪です。 それは環境災害につながります。 日本が進んでいる技術技術開発の時代には、ほとんど原子爆弾を破壊することができ、環境災害を引き起こさない武器があります。 しかし、すべての人々の利益のために米国に立ち寄ってください! それは言う時間です...

7 Kasım 2020 Cumartesi

ŞANLI KURTULUŞ SAVAŞI' MIZ '' CÜRETKARLIK '' MIDIR ?...


 

Yılmaz Özdil'in son kitabı '' SON CÜRET '' piyasaya çıktığında ismi dikkatimi çekti.  Kitabı alıp okumadım ama tanıtım yazılarından Kurtuluş Savaşı'mızı anlattığını öğrendiğimden beri de şanlı kurtuluş mücadelemizin  '' CÜRET '' olarak nitelendirilerek isimlendirilmesi beni tedirgin etti.

Batı ülkelerinden ileri gelen bazılarının ülkemiz topraklarını işgali sonrası başlatmak zorunda kaldığımız ve maşa olarak üzerimize  saldırma görevi verdikleri ve maddi ve manevi olarak da destekledikleri Yunanlılara karşı verdiğimiz TOPRAKLARIMIZ SAVUNMA ve İŞGALDEN KURTULMA MÜCADELEMİZ bir              '' C Ü R E T '' ETME eylemi midir ? ..

Lütfen bir düşünün ve cevap verin, aradan geçen bir asırdır, bu savaşımıza, yani zorunlu olarak girişmek zorunda kaldığımız canımızı, topraklarımızı, namusumuzu  savunma, kurtuluş ve onur mücadelemizin bu güne kadar '' CÜRET ETME '' ismi ve eylemi olarak olarak içte ve dışta isimlendirildiğine  TANIK OLDUNUZ MU ?

Sömürgeci batıya karşı mazlum uluslara örnek olan ve cesaret veren bu NEFSİ MÜDAFA mücadelemiz, cüret diye isimlendirilebilir mi ?

Nedir CÜRET ETME eylemi ?...

Çok zor ama NEFSİ MÜDAFAA amaçlı bir savunma ve korunma eylemi CÜRET olabilir mi ?

CÜRET kelimesinde HADDİ VE HAKKI OLMADAN EYLEME GİRİŞME anlamı yok mu ? 


DEĞERLİ  OKURLAR  LÜTFEN  İNTERNET'TEN  DERLEDİĞİM  CÜRET KELİMESİNİN KULLANILDIĞI  YER İLE ÖRNEK  GÖRSELLERİ  İNCELEYİN  VE  BU  '' KİTABA  VERİLEN   '' SON CÜRET ''   İSMİNE  NEDEN TAKILDIĞIMI GÖRÜN !...
























2 Kasım 2020 Pazartesi

Neden Kıbrıs Türklerinin Yarısı ''' ASİMİLE OLDU '' -- RUMLAŞTI ???...


 




Kısa bir süre önce Kıbrıs Türk kesiminde Kıbrıs Türklerinin ve ülkemiz için hayati önemi olan bir C. Başkanlığı seçimi vardı. Neden  çok önemli idi ?  Çünkü  KKTC' nin C.Başkanı Mustafa Akın açık açık ülkesinin Türk ve Müslüman asıllı insanlarını değil, Kıbrıs Rumlarını temsil ettiğini ve sözcülüğünü yaptığını belli ediyordu ve Türk kesimin topraklarının bir kısmının Rumlara verilmesinin uygun olacağını dahi ifade ediyordu. Ve anlaşılması mümkün olmayan ve tüm ülkemiz insanını şoka sokan bu tutumunu açıkça sergilemekten çekinmiyor ve utanma duymuyordu.

Yani Mustafa Akıncı asimile olmuş yani Rumlaştı... 

Seçim sonucu bu durum, geçmişte tamamı bize ait, halende ülkemizin bu günü için de  için ekonomik ve siyasi açılardan stratejik önemi olan Kıbrıs adasının insani aidiyet boyutunun ülkemiz lehine yaklaşık % 52 -- 48 oranla Ersin Tatar'ın kazanmasına  hiç sevinemedik, ve Kıbrıs Türkünün yarısına yakınının yani % 48 inin Rumlaştığını gördük.  Bu % 48'in  fazla uzun sürmeyecek bir zaman sonra  % 50 - 51 lere ulaşma riskinin yani adanın Türk bölümünün % 50'nin altına düşme ihtimalin pek uzak olmadığı gördük. Asimile olan yani  maddi ve manevi olarak Rumlaşan Türklerin oranının Rumların çaba ve baskıları ile yapılacak  bir oylamanın sonucunda  % 50'nin altına düştüğünde Ülkemizin başına nasıl bir çorap örüleceğini düşünmek bile bizlerin saçımızı başımızı yolmamıza sebep oluyor. Rumlardan bize ait sayısı 12 ile sembolize edilen ve daha  fazla olan ege adaları üzerinde hakkımızı ararken, yaklaşık  üçte biri bizim insanımıza ait olan Kıbrıs'ın bu küçük kısmını bile elimizden almak için nerede ise  tamamına yakını karşımızda olan tüm  dünyanın seferber olması kuvvetli olasılık olarak karşımıza duruyor...

Tabii ki, akılımızda deli sorular uçuşmaya başladı. Elbette bu olumsuz gelişme aniden olmadı. Bu asimile gerçeği neden görülemedi ?

Son yıllarda ve bu kritik ortamda çok başarılı çalışmaları olan İstihbarat teşkilatımız bu olumsuz gelişmenin farkına mı varamadı, ya da alınan tedbirler mi yetersiz kaldı ?

Bu konuda bir araştırma yapılıp yapılmadığını ve yapıldı ise  ne gibi önlemler düşünüldüğü de cevap bekleyen sorulardan....





22 Ekim 2020 Perşembe

K o n u m u z : DÜŞÜNME ** Görelim bakaım KİM NE DEMİŞ ? -- 1


 
K o n u m u z : DÜŞÜNME ** Görelim bakaım  KİM NE DEMİŞ ? -- 1


*** İnsanlar yiyecek ekmek ve yatacak yer buldular mı, düşünmekten kaçınırlar. ***  Voltaire


***  İnsanların düşünme zahmetinden kurtulmak için yapamayacakları hiç bir şey yoktur.  ***   Edison 


***  Düşünmeyen tutucudur.   

---  Düşünemeyen  aptal,  

---  Düşünmediğine aldırmayan ise  köle  ***  William Drummond


***  Bir insanının üniversiteyi bitirmesine yardımcı olabilirsiniz, fakat istemezse ona düşünmeyi öğretemezsiniz  ***   Henry Ford


***  Düşünceleriniz hareketlerinizi,

---  Hareketleriniz alışkanlıklarınızı,

---  Alışkanlıklarınız huylarınızı,

---  Huylarınız da karakterlerinizi meydana getirir,

---  Karakteriniz de  karakterinizi etkiler  ***  Nüvit Osmay


***  Size kafanız hükmediyorsa kralsınız,

---  Vücudunuz hükmediyorsa Köle   ***  Cato


***   Düşünmeksizin söylenen söz,

---   Nişan almaksızın tüfek atan avcıya benzer   ***   Türk Atasözü


***   Düşünceleriniz ne ise  hayatınız da odur.  

---  Hayatınızın  gidişatını değiştirmek istiyorsanız düşüncelerinizi değiştiriniz.  ***   Marcus Aurelius


***   Kişi zengin olsun, yoksul olsun, hastalığı iyileştiren  de, mutsuzluğu mutlulğa çeviren de zihnidir   ***   Edmund Spenser


***   Gerçekliğinizi tanımlama biçiminiz  gerçekliğniz haline gelir   ***

Roz Townsend


***   Düşünmek  ruhun kendisi ile konuşmasıdır  ***  T. Bernarrd



17 Ekim 2020 Cumartesi

Önce göze ESTETİK ZEVK -- Sonra ağıza LEZZET !...


 

Bütün  ürün veren bitkilerde görülür ya !...

Önce  göze hitap eden ESTETİK  GÜZELLİK  ZEVKİ...

Sonra ağıza LEZZET VEREN  MEYVESİ !...

Yani  Yaratıcının bir  hediyesi ....

Bilin bakalım bu ne bitkisi ?...

2 Ekim 2020 Cuma

HAÇLI RUHU' nun elinde artık RUHU ve HAÇ' I kaldı. ASKERİ YOK !...


 

Hristiyan  Batı'nı 1400 yıllık HAÇLI RUHU sizlere ömür.

Elinde yalnızca HAÇ ve  RUH kaldı,

İnancı yani Haç'ı  ve hatta vatanı uğruna  canını fedaya hazır  ASKERİ DE KALMADI.

İnsanları artık manevi olarak tüm değerlerin yitirdi, bencillik ve maddeye tapma yolunda zirvede artık.

Haçlı ruhu insanı artık kendi vatanı ve insanı için savaşmıyor, hedef aldığı ülkelerin insanlarını tüm değerlerini dejenere ederek çökertme, teknolojik ve ekonomik üstünlüğünü kullanarak ele geçirdiği sosyal medya ve iletişim araçları yardımı ile  düşman olarak hedefine aldığı Müslüman ve diğer gelişmemiş ülkelerin insanlarını terör amacına hazırlayıp yönlendirerek birbirleri kırdırmalarını sağlama  veya başka yöntemlerle  ve siyasi emelleri yolunda kullanma, tüm yer altı ve üstü zenginliklerin ele geçirip ekonomik olarak sömürme ve yoksullaştırıyorlar. 

Menfaatleri yolunda hedefe koydukları ülkelerin insanlarını ve yöneticilerini tehdit edip menfaat doğrultusunda  kullanıp amacına  ulaşma projeleri yapıyorlar. Manevi alanda da inançlarını  manipüle edip  manen ve ekonomik  ekonomik olarak çökertiyorlar. Bu doğrultuda tüm ahlak kurallarını çiğneyerek insanları hiç bir manevi değeri kalmayan robotlar haline getirmek, köle gibi kullanmak gibi amaçları uğrunda sistemli çalışıyorlar. Milyonlarca insanı savaşıp, savatırıp katlediyorlar.

Haçlı ruhunun  maddi ve teknolojik üstünlüğünden  başka silahı kalmadı. Bu üstünlüğünü kullanacak değerlendirebilecek  manevi değerleri yani inancı sağlam insanı olmayınca, savaşmak için gerekli istek moral değerler de yok hükmünde oluyor. BATINN MEDENİYET DENİLEBİLECEK sürecinin de sonuna geldiği görülüyor.


29 Eylül 2020 Salı

ATEİST' İM diyenlerden bir ricam var !...


Yazımın başına koyduğum evimizin balkonunda saksıdaki kadife çiçeklerinden birini gösteren bu fotoğrafı kısa bir süre önce tabletimin kamerası ile çektim. Fotoğraf çekmeyi seviyorum. çünkü güzel şeylerin  güzelliğini en iyi görme  olanağı veriyor.

Kimsenin inancını sorgulamak, eleştirmek yine hiç kimsenin haddi değil. Peygamberlere de Kur'an' da verildiği belirtilen '' tebliğ '' görevi oldukça sınırlı:

'' Sen yalnızca tebliğ et, zorlama, insanları inancında serbest bırak '' deniliyor.

Şimdi ben kendilerini Ateist olarak tanımlayan arkadaşlardan ricam şu:

Lütfen bu fotoğraftaki  çiçeği dikkatle, inceleyin. Aşağıdaki bir kaç soruma, bana yazılı olarak cevap verme zorunluluğunda kalmadan,  samimi düşünmeniz sonucu oluşan fikrinizi belirleyin !...

Sorularım şu:

---  Bu çiçek, estetik ve  simetri açılarından da mükemmel ve çok güzel değil mi ?

---  Renklerin uyumu  ve tasarımı her çiçek yaprağında aynı zerafette değil mi ?Öyle ki usta ve gerçek sanatçı özelliğinde bir ressam bu bir tek çiçeğin resmini aynı güzellikte ve canlılıkta bakarak dahi çizip boyaması bile zor olmaz mı ?

Bir saksıda başlangıçta  böyle aynı özellikte 30 kadar kadife çiçeği açıyor. Sonra bu açılmalar bir süre tekrarlanıp duruyor, toplamda 50 - 60 adete kadar devam ediyor. Her birindeki özellikler, güzellikler hiç bir farklılık olmadan sürüp gidiyor.

Uzaktan baktığımızda bu şaşmaz güzellik ve düzeni ilk bakışta pek fark etmesek de yakından bakınca ve böyle biraz ayrıntılı olarak gördüğümüzde, dikkat ettiğimizde  görüyor ve farkına varıyoruz.

Kadife çiçeği renkler ve uyumu açısından tek tür. Dünyamızdaki canlı cansız mevcut olan varlıklardan yalnızca biri. Başka çiçeklerin gül örneğindeki gibi çeşitli renklerdeki versiyonları da var.

---  Uyum, düzen, simetri ve estetik alanlarda böyle bir çiçek, birilerinin  ileri sürdüğü gibi, tesadüfen ve kendi kendine  oluşabilir mi ? Evet derseniz, yalnızca bir tek örnek olsun gösterebilir misiniz ?

---  Bu özellikler arkasında bir akıl ve tasarımın olduğunu göstermiyor mu ?

---  Güzel ve usta bir ressamın ellerinden çıkmış güzel bir yağlı boya resim gördüğümüzde takdir ederiz ve akılımıza ilk gelen soru, ---  Bu kimin eseri'dir.   

Yanlış mı düşünüyorum ?

















 


28 Eylül 2020 Pazartesi

Resme konu ATV' de rezil olayı ele alan programa TEPKİNİN YÖNÜ YANLIŞ !!!...


 

ATV' deki ESRA EROL'ün  günlük programında ele alınan '' 28 yaşında genç bir kadının kendisinden 28 yaş büyük babası yaşındaki bir adamla ilişkisi ve ondan eşinden habersiz bir çocuğu peydahlamasını konu alan, kadın, kocası ve yaşlı adamın program stüdyosunda bir araya gelmesi ile oluşan olaylar, kadının ve komşu adamın her türlü ahlak kurallarını hiçe sayan ilişkileri ve bunun lehinde davranmaları ve konuşmaları bir kaç gün devam etmişti. Tabii ki de toplumda büyük bir infiale ve sebep olmuştu. Yazılı basın ve İnternet'te görülen tepkinin yönü büyük çoğunlukla ATV kanalı ve Esra Erol'ün programı idi:

 ''  Böyle rezil olaylar ve kişiler neden toplumda sergileniyor ?  Toplum bundan olumsuz yönde etkileniyor ''  Doğrultusundaki eleştiriler doğru muydu ?

Şimdi ard arda akla gelen soruları sıralayayım:

***  Önemli olan böyle bir çirkin bir olay gözler önüne gelmesin, benzerleri ile sürüp gitsin mi ?  Yoksa toplumdaki ahlaki dejenerasyonun artışı, ve  ülkemizin geleceğini etkileyecek, ahlaki çürümenin görülüp farkına varılarak, toplumun ve onları idare edenlerin dikkati çekilerek tedbirler alınması  ve  gündeme  gelebilmesinin yolu açılma mı ?

***  Toplumda insanlar arasındaki ilişkilerdeki ahlaki ve hukuki yanlışlar sergilense mi, yoksa gizli kalıp, gözlerden uzak olup, büyüyerek sürüp gitse mi, topluma daha faydalı olur ?

 Gelelim  ahlaki çürümenin gelişip büyüyüp, ülkemizin geleceğini tehlikeye atacak boyuta gelmesinin sebebine:

İnsanların ahlak konusunda geçmişimizde, bu günümüzde ve geleceğimizdeki en büyük problemlerinin ana konusu kadın - erkek, dolasıyla evlilikte eşler arasındaki ilişkilerdir. Bunun için medeni kanun, ceza kanunu gibi kanunlar oluşturulmuş, bir düzen getirilmeye çalışılmıştır.  Başta İlahi yani Allah'tan gelen dinler olmak üzere tüm dinler ve toplumsal yasaların, geleneklerin temel konusu AHLAKTIR.

Ahlak kuralları zayıflayan toplumlar çökmeye yok olmaya mahkumdur.

Ahlak kurallarının en başında ZİNA'nı yanlışlığı gelir. Yani yasal evlilik dışında kadın ve erkeğin cinsel ilişkisi. Bu yüzden bazı batı toplumları dışında tüm toplum ve medeniyetlerde ve  ilahi dinlerde  ZİNA yasaklanmıştır. Hukuk ve din kurallarında genelde yasaktır. Uyulmaması halinde ceza gerektirir.

Çoğunluğu Müslüman olan  ülkemizde dinin ana yasası olan Kur'an'da da yasaktır. Buna paralel olarak ta hukuk kurallarımızda son 15 - 20 yıl öncesine kadar ZİNA yasak ve cezayı gerektiren bir davranış olarak mevcut iken ne yazık ki, AB toplumuna girme  sevdamız yüzünden ülkemiz yöneticileri AB'nin baskısı ile hukuk kurallarımızda  özellikle Türk Ceza Kanunda ZİNA' yı suç olmaktan çıkarmış, Kadın erkek ilişkilerinde en önemli yanlışlığa yol açılmış ZİNA SERBEST HALE GELMİŞTİR...

Medeni Kanunumuzda Zina bir kusur ve boşanma sebebi iken, Ceza Kanunumuzda suç olmama gibi tuhaf  hukuki çelişkiler oluşmuştur.

Bu böyle iken ülkemizde evlilikler, azalmış, evli çiftler arasındaki anlaşmazlıklar ve boşanmalar artmış, ahlaki dejenerasyon bir fırtına gibi artmaya başlamıştır. 

Sonuç olarak, Esra Erol gibi TV programlarını yasaklayarak ahlaki dejenerasyonu toplumun gözünden uzak tutmak bu tür ahlaksız ilişkilerin çığ gibi büyümesi sonucunu getirecektir. Kınanacak olan böyle programlar değil, AHLAKİ ÇÖKÜNTÜNÜN ÖNLENMESİ YANi ZİNANIN TEKRAR SUÇ SAYILMASI KONUSUNDA TOPLUMUN  TEPKİ VERMESİ DOĞAL VE DAHA FAYDALI VE GEREKLİDİR....




27 Eylül 2020 Pazar

ÇEKTİĞİM FOTOĞRAFLARDAN SEÇTİĞİM KÜÇÜK BİR ESKİŞEHİR ALBÜMÜNÜ BURAYA BIRAKIYORUM ...

 

.ESKİŞEHİRLİ  OLANLARA  OLMAYANLARA,

ESKİŞEHİR'İ  SEVENLERE

BURAYA;

TABLETİMİN  KAMERASI İLE ÇEKTİĞİM

KÜÇÜK BİR ESKİŞEHİR ALBÜMÜ BIRAKIYORUM  !...


NOT : Fotoları büyüterek izleyin 


=======================

E  S  K  İ  Ş  E  H  İ  R

===============














26 Eylül 2020 Cumartesi

Dayak, Başörtüsü, Namaz! Kuran-ı Kerim'i Yanlış Tercüme Ettiler! Ünlü Pr...

ZİNA' nın yasak olmadığı ülkelerde İLAHİ DİNLER -- yok -- hükmündedir !...

 

Yazımın başında fotoğrafını verdiğim ayet metninde dikkat edilirse '' Zina yapmayın '' denmiyor. ZİNAYA YAKLAŞMAYIN  deniyor. Yani uzaktan yakından zina atmosferi veya ortamı olabilecek yerlerden dahi uzakta kalın deniyor... Bu söylemle Allah'ın dininde zinanın ne kadar çirkin ve kötü bir bir olay olduğu vurgulanmış oluyor.

İlahi dinlerin yani Allah'tan gelen dinlerin -- ki aslında tek dindir -- Musevilik, İsevilik ve Müslümanlık. İnsanların müdahelesi ile Tevrat ve İncil'in asılları yok edilerek Musevilik Yahudiliğe, İsevilik, Hristiyanlığa dönüştürülmüştür. Ülkemizde ise Allah'ın Kur'an'daki taahhüdü ile Kur'an'a müdahale edilip bozulamamış, ama hurafeler ve peygamber ağzından uydurulan sahte sözlerle ( hadislerle ) İslam Dini de ne yazık ki tanınamaz hale getirilmiştir.

İslam Din'in indiği ilk yıllarda Kâbe sayesinde Mekke'de hatırı sayılı zenginler türemişti. Günümüzde olduğu gibi zengin ve fakir arasında büyük uçurumlar oluşmuştu. Herkes zengin olmak istiyordu. Fakat ticaret ve ziraat yapmak için faizle bor almak zorunda kalıyorlar ve borçlarının faizlerini bile ödeyemiyorlardı. Fakat faiz oranları çok fazla yüksek ve  hatta misli ile idi. Mekke'nin zenginleri faiz sistemini kurmuş, kim ticaret yaparsa yapsın aslında onlar kazanıyorlardı. Hz. Muhammed aracılılığı ile gelen dini devrimle  Faiz yasaklanmış faiz zenginlerinin işi bitmişti. 

Bu günkü ekonomik sistemini hatırlayınca aradan yüzlerce yıl geçmesine rağmen aynı pek bir farklılık olmadığını görüyoruz.  Müslümanlıkla beraber bir süre faiz sistemi etkisini yitirse bile tamamen gizlice ve açıkça  yok edilebildiğini söyleyemiyoruz. Günümüzde FAİZ ARTIK TÜM DÜNYA EKONOMİSİNE  HAKİM TEMEL BİR SİSTEM durumundadır. '' Para Ekonomisi '' tüm çirkinliği ile geçerlidir. Dünyada toplam 200 civarında ülke ve hepsinin başında demokratik olsun olmasın yöneticiler vardır. Fakat hepsinde üstünde adı konulmamış yüzlerce yıllık faiz ekonomisinin zenginleştirdiği KAPİTALİST ve KÜRESECİ diye genel isimlendirilen tüm dünya ekonomisini  yönlendiren  tüm büyük kurumlara ve  zengin fakir tüm devletlere borç veren ve istediği doğrultuda siyasi olarak da yönlendiren ve hükmeden sayılı bir kaç aile vardır.  Son bir kaç yüzyılda Kapitalist sistemin  hakimiyeti altındaki dünyada  son  yarım yüzyılda da Küreselci para babalarının etkisi ağır basmaya başlamıştır.

Küreselci sistemin tüm insanları köle haline getirecek projeleri olduğu ve bu amaçlarını başlangıçta gizli yürütürken son 20 - 25 senedir, her türlü çirkin emellerini açıkça uygulamaya TÜM DÜNYA İNSANLARINI ESARETLERİ ALTINA ALMAYA VE DE CANLI CANSIZ HER ŞEYİ YARATAN ALLAH'A ADETA KAFA TUTUP, KENDİLERİNİ  İLAHLAŞTIRIP, FITRATI  YANİ YARATILIŞ KANUNLARINI DEĞİŞTİRMEĞE PERVASIZCA GİRİŞMİŞLERDİR...

5 - 6 aydır tüm dünyayı esareti altına alan Korona Virüsü salgını da bu küreselcilerin marifet olduğuna neredeyse tüm dünya insanları inanmışlardır.  Yeterli bilgim yok ama insanların labaratuar ortamında istedikleri özellikte hastalık yapan bir virüsü insanların yapabileceğine pek inanasım gelmiyor. Ama belki mevcut bir virüsün DNA'sını etkileyebilir mi diye düşünüyorum...

Bu küreselci çetenin insanları köleleştirmek için uzunca bir süredir çalıştıkları projede; 

***  İnsanları ahlaken çökertmek ,bunun için ahlak ve din kurallarının en temel konusu kadın erkek ilişkilerini dejenere etmek, zinayı suç olmaktan çıkarmak.

***  İlahi dinleri dejenere edip, insanlar üzerindeki olumlu etkisini yok etmek.

***  Dünya milletleri birbirlerine kırdırarak, 8 milyar insanı 500 bine indirmek.

***   İnsanları teknolojik ürünlere ve  sosyal medyaya bağımlı hale getirip sömürmek, kendilerince öngörülen yanlış davranışlara yönlendirmek.

***  Sinema filmleri ile TV yayınları ise herkesin bildiği ve genellikle şikayet ettiği fakat umursamadığı seviyesizlikte...

Gibi bir çok niyetleri ve bunlara bağlı projeleri var. Bunların teknolojik alt yapıları genelde  başarı ile tamamlanmak üzere...

Sistemin  son zamanlarındaki uygulamalarında, karşılarındaki en büyük engel olarak gördükleri Allah inancı yani Din ve dinin en önemli hedefi erkek kadın ilişkilerinde ahlak kurallarını yok etmek. Yani ZİNAYI SUÇ OLMAKTAN ÇIKARMAK. 

Bu konuda ne yazık ki, ülkemizde çok büyük başarı elde ettiler: İslam aleminin görüntüdeki önderi olan ülkemizde zina artık  hukuk sistemimizde suç olmaktan çıktı. Bunun sonuçlarını, medyanın magazin haberlerinde ve Esra Erol TV programındaki  gündeme gelen olaylarda görüyoruz. Ülkemiz insanında ahlak çöküntüsü hızla ilerliyor. Aile kurumunun değeri  toplumumuz nezdinde gittikçe düşüyor. Sapık ve dejenere olmuş insan ilişkileri, aklı başında ve ahlaklı insanlarımızı şoktan şoka sokuyor... Bunlar uğradığımız felaket yalnızca bir kaçı...











14 Eylül 2020 Pazartesi

Kur'an'ın bir konu hakkındaki hükümlerini hemen nasıl öğrenebiliriz ?



























Önce bildiğimiz tüm diğer kitaplardan farklı bir kitap olan Kur'an'ı tanıyalım:

İnsanlığa rahmet olarak gelmiş olan hidayet yani doğru yol rehberi olan Kur’an’ın anlaşılması için, indiği dönemden beri kütüphaneleri dolduracak miktarda on binlerce ve belki de milyonlarca cilt eser kaleme alınmıştır. Bu eserlerin büyük bir bölümü kısaca Allah’ın muradını anlama ve keşfetme yolu diye niteleyebileceğimiz ‘’ tefsir ‘’ adı verilen eserlerdir. 
Son 30 – 40 yıl öncesine göre tefsir deyince Kur’an’ı mevcut hali ile yani Sure ve ayetlerin Kur’an’da yer alış sıraları ile açıklayan, her biri 5, 10 veya daha fazla sayıda ve hatta  30 cilt tutan eserler bilinirdi. Bu tür tefsire artık ‘’ klasik tefsir ‘’ denilmektedir. 


Bilindiği gibi yüce Kitabımız, ; 

*** Bildiğimiz ve örneklerini gördüğümüz diğer kitaplara benzemez. Belirli bir konu bölüm, fasıl ve başlık gibi unsurları içermez. 

*** 22 sene 2 ay 22 gün sürede ve parça parça nazil olmuş yani Allah katından inmiştir. 

*** Bir tespite göre 212 parça halinde inmiştir. Bu günkü haline Peygamber’imiz tarafından Allah’tan gelen vahiyle yapılan düzenleme sonucu ulaşmıştır. Yani Sure ve Ayetlerin iniş sırası başka, Kur’an’da yer alış sıraları başkadır. 

*** Konuların yer almasında dağınık bir görüntü vardır. Bildiğimiz alıştığımız anlamda bir sistem yoktur. Kur’an ele aldığı konuları tüm detayları ile incelediği halde, bir konuya ilişkin bütün hükümler bir arada olmadığı ve tüm Kur’an’a dağıldığı için klasik tefsir yöntemi, Kur’an’ın anlaşılmasında ve gereğince değerlendirilmesinde yetersiz kalmaktadır.
Binlerce sayfa tutarındaki bir eseri okumak için çok geniş zamana ihtiyaç olmakta ve bu geniş zaman içinde incelenip değerlendirilirken anlam bütünlüğünü yakalamak ve sürdürmek çok zor olmaktadır. 

Bir eser kendi özelliklerini dikkate alınarak incelenir ve değerlendirilirse, o eserden amaçlanan sonuca ulaşmak ve daha gerçek doğru bir şekilde değerlendirmek mümkün olmaktadır. 

İşte Kur’an’ı yukarıda belirttiğimiz özelliklerine göre değerlendirebilmek için ‘’ KONULU TEFSİR ‘’ metodu daha uygun olmaktadır. 

Bu tür tefsir metodunda bir konu ile ilgili tüm mesajları içeren ayetler bir sistem içinde bir kitapta yer almaktadır. Sonuçta da ele alınan konuya ilişkin bütün ayetler bir arda görülmekte daha genel ve gerçekçi bir değerlendirme mümkün olmaktadır. 

Konulu tefsirler teorik olarak çok yararlıdır, fakat pratikte ilgilendiğimiz konu hakkındaki  tüm ayetleri içeren eseri istediğimiz veya gerektiği anda bulup incelemek çok zordur. Çünkü bunlar farklı zamanlarda, farklı yayın evleri tarafından yayınlanmış eserlerdir. Bunlara kolayca ve kısa zaman içinde ulaşmak zor ve bazı hallerde de olanaksızdır. 

Bu durumda son daha önceleri örnekleri az olan fakat son 25 - 30 yıldır  gündeme gelen bir ağılıklı ve öncelikli bir yer edinen;

'' KONULARINA GÖRE KUR'AN AYETLERİ ALFABETİK KONU DİZİMİ  -- Sözlük ''  ( Fihrist ) 

Şeklinde  tanımlanabilinecek  eserler  öne çıkmaya başlamıştır

Kur'an'la yoğun olarak ilgilenip inceleme ve araştırmaya başladığım son 35  senede, yaklaşık 400 eserden oluşan KUR'AN KAYNAK ESERLERİ kitaplığımda, bu süre zarfında yayınlanan 3 eser belirledim ve  kitaplığıma kattım:

Bunlar;

KONULARINA  GÖRE DÜZENLENMİŞ  KUR'AN  FİHRİSTLERİ     ( KONU DİZİMİ SÖZLÜKLERİ  )
---  Listedeki 1. sıradaki kitap  çok kapsamlıdır. Hem fihrist halinde konu başlıklarını, hem de  ilgili ayetlerin meallerini ve kısa tefsirlerini içermektedir. Çok faydalı  bir esedir... Ayrıca kendisi bir fihrist  niteliğindeki 1264 sayfa hacmindeki bu eserin  özet başlıklar halinde özeti yani fihristi kitabın sonunda 143 sayfa toplamında aranan bilgiye kolay ulaşmak amacıyla eklenmiştir. Birinci hamur lüks kağıda, kaliteli baskı ve lüks ciltli haldedir.


Ben  Recep Aykan'ın eserini yaklaşık 20 sene önce edindim son 8-10 sene öncesine kadar başucu kaynak kitabı olarak yararlandım. Ama son 7-8 senedir, daha kullanışlı ve faydalı olduğu için Gazi Hoca'nın kitabından daha çok yararlanıyorum. Ama bazı hallerde  Recep Aykan'ın ayetleri özetler halinde  bir arada vere

*** KONULARINA GÖRE KUR'AN AYETLERİ ALFABETİK KONU DİZİMİ  --  Nörolog Prof. Dr.   Gazi Özdemir --  Büyük boy -- Lüks baskı -- 1260  sayfa

*** KELİME VE KONULARINA GÖRE ALFABETİK KUR’AN FİHRİSTİ – Recep Aykan – Pınar Yayınları – İstanbul.2002 – Büyük boy 1036 sayfa

***  *** KONULARINA GÖRE KUR’AN-ı KERİM FİHRİSTİ – Nevzat Yüksel – Muvahhid Yayınları - Trabzon – Normal boy 416 sayfa


---  2. sırada  sıradaki kitap konusunda oldukça başarılı ve faydalı. Hangi konuyu ararsanız, kaç yönlü olursa olsun tüm ilgili ayetlere özet olarak ulaşıyor ve topluca bir arada görebiliyorsunuz.



Şimdi fotoğraflar ile bu iki eseri   tanıtıyorum:




Yukarıda Recep Aykan'ın fihristindeki bir örnek konunun başlangıç sayfasını görüyorsununuz: İLİM

Önce ilim kelimesinin geçtiği tüm ayetlerin adresleri topluca listeleniyor, sonrada bu ayetler alfabetik sırayla ve Kur'an'daki sure ve ayet sıra numarasını içeren adresleri ve meallerdeki konuya ilişkin mesaj özetleri ile veriliyor.

Gazi Özdemir'in fihristinde ise  meallerdeki konuya ilişkin mesajların özetleri değil,  ilgili ayetlerin tamamının Kur'an'daki yerlerinin sure isimler ve ayetlerin sıra numaraları içeren liste başlangıç listeleniyor ve sonra bu ayetlerin  tamamının mealleri veriliyor.

Şimdi anlattıklarımın iyi anlaşılabilmesi için örnek sayfaların fotoğraflarını aşağıda veriyorum;


















FOTOĞRAFLARI TABİİ Kİ BÜYÜTEREK İZLEYECEKSİNİZ !...

Şimdi, OKU ! -- KONULARINA GÖRE KUR'AN AYETLERİ ALFABETİK KONU DİZİMİ -- Sözlük adındaki eserin yazarı Prof. Dr. GAZİ ÖZDEMİR hakkında bilgi vereyim:

İlahiyatçı değil, bir pozitif bilim dalının (TIP) NÖROLOJİ  alanında akademisyen hocasıdır. Bu dalda ülkemiz çapında çalışmalar yapmış olup eserleri vardır. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi  Tıp Fakültesinde uzun yıllar çalışmış ve emekli olmuştur.


Arap asıllı ve ana dili Arapça olu Hatay 1945 doğumludur. Kur'an'a öğrencilik yıllarından itibaren geniş ilgi duymuş araştırma ve incelemeler yapmıştır. Kur'an ile ilgili 9 eseri yayınlanmıştır. Bunlardan 6 tanesinin ve Hoca'mızın  fotoğrafı:



















Kur'an'a bir ilahiyatçı değil bir bilim adamı gözüyle ve titizliği ile yaklaştığı için Kur'an ve mesajları konusunda çok ilginçve farklı görüşleri ve tesbitleri vardır. Ben 75 yaşındayım ve son 35 yılımdaki sevdam Kur'an olduğu için bu güne kadar incelediğim Kur'an kaynaklı 400 civarındaki kaynak eserlerden en çok ilgi ve dikkate değer bulduğum Gazi Hoca'nın kitaplarıdır.

Bu değerli insan, Kur'an'ın ve dinin  tebliği ve eğitimin ücretsiz yapılması konusundaki Kur'an emrini esas alarak, mesleki çalışmaları yanında tüm ömrünü adadığı Kur'an hakkındaki  kitaplarının gelirini , bir trafik kazasında ölen eşi Prof. Dr. Necla Özdemir adına  yine akademisyen olan çocukları ile birlikte kurduğu Maddi durumu zayıf tıp öğrencilerine yardım ve destek amaçlı NÖVAK VAKFINA bağışlamaktadır.  Kitaplarınnın her bir uzun seneler çalışmalarının ürünüdür.

Resimde bu yazımda söz ettiğim OKU isimli kitapla beraber  çok değerli bir eser olan  SON DAVET KUR'AN isimli meali  ve diğer eserleri vardır.  Bu Hoca' nın eserleri beni son 15 yılımdaki Kur'an yolculuğumun en önemli kaynaklarıdır.

Kur'an konusuna yönelmek ve doğru bilgi ve yorumlara ulaşmak isteyenlere  SON DAVET KUR'AN isimli meali ve  OKU ! isimli  Fihristi tavsiye ederim. Her iki kitap toplam ciltli 2100 sayfa civarındadır. Kitapların son fiyatlarını bilmiyorum ama, Mealin 60 - 70 Tl, Fihristin ise 80 - 100 TL civarında olacağını tahmin ediyorum. Kitapları tüm büyük kitabevlerinde bulabilirsiniz ama ben  ödeyeceğiniz ücretin tamamının da bir hayır işine dönüşebilmesi bakımından vakfın aşağıda vereceğim adresinden talep edilmesini öneriyorum:

https://novak.org.tr/index.asp?hpr=1

SON DAVET KUR'AN  isimli meal kısa tefsirlidir,  büyük boy 900 sayfa