31 Aralık 2017 Pazar

Bu gece yılbaşı. Haydi Taksim Meydanı'na taciz olmaya !...



Yılbaşı gecelerindeki İstanbul Taksim meydanında taciz olayları artık bir klasik oldu. Örnek olarak 2010 yılı 31 Aralık gecesi için bu meydanda bir eğlence düzenlenmediği halde yine erkek-kadın büyük bir çoğunluk burada toplanıyor ve yeni yıla girme çılgınlığını-pardon-kutlamasını burada gerçekleştiriyor. Tabii ki her sene olduğu gibi  taciz olaylarının yine yaşanıyor. Bu suçlama ile 74 kişinin tutuklanıyor ve taciz olaylarından müşteki kadınların yaklaşık yüzde onu kadar, yalnızca 8 kadının tacizcilerden şikayetçi oluyor bu sebepten 8’i dışında kalanların salıveriliyor.

Hani cinayet olayları için söylenen bir halk deyimimi var: ‘’ Öldürene değil ölene bak ‘’ Bu olaylarda da bu tür düşünmeden edemiyor insan. Son yıllarda Taksim meydanı yılbaşı kutlamalarında ‘’ taciz ‘’ olayları ile özdeşleşmiştir adeta. Yani Yılbaşı ve Taksim deyince, taciz rezaletleri akla gelir oldu. Yazıma koyduğum fotoğraf o gece çekilmişç Bu böyle iken yılbaşı gecesini ve yeni yıla başlangıç kutlama – deliliğini- pardon coşkusunu burada yaşamak hangi mantık ve duygu ile izah edilebilir ki?

Tabii ki taciz, kabul edilebilir bir davranış değildir ve en kısa ve doğru izahı ‘’ sapkınlık ‘’ kelimesi ile olabilir. Bu meydana gecenin ve yılın son saatlerinde bekar erkeklerin veya yanında bir kadın olmayan erkeklerin gelmesi olağandır. Ama benim gibi düşünen büyük bir çoğunluğun anlayamadığı bir şey var ki; bu tür bir taciz olayları ile ünlenmiş bir alana tek kadınların, kadın- erkek çiftlerin gelmesi ve bu tür sapkınlıklara maruz kaldıktan sonra şikayetçi olmaları. Nitekim yılbaşı gecesi 74 taciz  olayında ancak 8 kadın şikayetçi olmuştur. Diğer 66 sanık, şikayetçi olmadığı için salıverilmiştir.

Çılgınca eğlenmek için yanında bir kadın veya tek kadın olarak buraya geleceksin. Rezaletle sonuçlanacak, kavga-tartışma, polis-karakol derken tüm gecen zehir olacak. Ayrıca bu gece buraya gelenlerin büyük çoğunluğu alkol duvarını aşmıştır. Ve muhtemeldir ki, içlerinde uyuşturucu-uyarıcı kullananlar da vardır.

Bu nasıl akıldır ki, cesarettir ki, yanında bir kadın olan erkek veya yalnız kadın veya kadınlar grubu olarak - bile bile – bu ortama gireceksin.

Yani;

Tacize uğramayı göze alıyorsun veya taciz olmaya geliyorsun !

Kur'an'ın ŞİFA ÖZELLİĞİ nasıl oluşuyor ?



Kur’an okumanın şifa özelliği vardır. Bu husus Kur’an’ın kendisinde de ifade edilmektedir.:

’ Ey insanlar ! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir. ‘’ ( 10/57 )

Şimdi Kur’an’ın bu ayette belirtilen faydalarına bir bakalım:
Rabbimizden öğüt
Gönüllerdekine şifa
İnananlara doğru yol gösteriliyor

Yine inananlara rahmet söz konusu.

Rahmet kelimesi kıyametin kötü sonuçlarından yani cehennemden korumak anlamındadır

Evet, Kur’an’ın birşifa etkisi söz konusu. Bu şifa dikkat edersek hastalıklara karşı değil. GÖNÜLLERE ŞİFA’dır. Bu şifanın hastalara muska yazarak, veya onların üzerine Arapça orijinalinden okuyarak gerçekleşmesi söz konusu değildir.

Zaten hastalıkların çoğunun başlangıcı gönüllerde yani insanın moral ve manevi dünyasında değil midir.

Yani insan Kur’an’ı anlayarak okuduğunda,

Verdiği öğütlerden yararlanacak,
Doğru yolu bulacak,
Tüm çevresine ve Yaratanına karşı amellerinde ( davranışlarında ) doğru davranacak yani iyi bir insan olacak, iyi işler yapacaktır.
İyi insanın diğer insan ve Yaratıcısı ile önemli problemleri de olmayacaktır.

Kendisi mutlu olacak, diğer insanlar da ondan memnun olacak ve onunla ilişkilerinden mutlu olacaklardır.
Gönüllere gelecek şifa, insanın yüksek moralle, yakalandığı hastalıklardan da çabuk kurtulması ve etrafına olumlu elektrik vermesine sebep olacaktır.
Gönlü Kur’an’ın bu şifa verici etkisinden yararlanan insan kendisi mutlu olduğu gibi etrafına da mutluluk verecektir. Her türlü bela ve hastalıklar gibi olumsuzluklar ona, diğer insanlara oranla daha az gelecektir.

İşte Kur’an’ın bahsettiği şifa budur.

Aynı konudaki diğer ayetler:

'' Biz, Kur’an’dan öyle bir şey indiriyoruz ki O, inananlar için şifa ve rahmettir, zalimlerin ise yalnızca ziyanını arttırır. ‘’ ( 17/82 )

‘’ Eğer biz onu yabancı dilden bir Kur’an kılsaydık, diyeceklerdi ki: Ayetleri detaylı bir şekilde açıklamalı değil mi idi. ? Arap’a yabancı dilden ( Kitap ) olur mu ? De ki, O inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuzdur ve şifadır. İnanmayanlara gelince onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur’an onlara kapalıdır.... ‘’  ( 41/44 )

Allah'a inananlar Kanseri daha çabuk yeniyor !...





Bir süre önce gazetelerde ilginç bir haber vardı. Başlığı:
Ne derlerse desinler, Allah'a inananların kanseri daha kolay yendiğini gördüm.

Ve haber özeti:

Onkoloji alanında yaptığı çalışmalar ve sıra dışı açıklamalarıyla tanınan Prof. Dr. Erkan Topuz’u konuşmaya ikna etmek kolay değil... Ama Medical Park Göztepe Kanser Hastanesi ekibinin çalışmaları sonuç veriyor, direktörleri Prof. Dr. Erkan Topuz bizimle buluşmayı kabul ediyor. Ünlü hoca tepki alacağını düşünse de anlatıyor: “Yaradana inanmak önemli. Tanrı öyle yaratmıştır ki, kanser tedavisinde en önemli şey inançtır.”
,
Bağnazlardan bahsetmiyorum. Dindar olduklarını bildiklerinizin ve dini kendi hallerine yaşayanların simalarına dikkat edin. Yumuşak ve aydınlık hatlar göreceksiniz. Asık ve gergin bir yüz, bu yüzde keskin ve derin hatlar göremeyeceksiniz. 

Huzurlu mutlu bir görüntü verirler.

Sakin ve huzurlu...

Neden böyledir?

Aslında o insanlar da diğerleri gibi günlük hayatın psikokolojik fırtınaları etkisi altındadırlar. Ama bu fırtınalardan çok etkilenmezler. İyi veya kötü her şeyin Allah'tan geldiğini bilirler. Bu sebepten günlük hayatın üzüntülerinden çok fazla etkilenmezler.
Çünkü büyük bir güce, büyük bir varlığa kendilerini emanet etmişlerdir. Ona sığınmışlardır. Ve her an onun gözetimi ve koruyuculuğu altında olduğuna inanırlar.

Sayın hocamız sayın Prof. Dr. Erkan Topuz herhalde unutmuşlar ve eksik söylemişler:

Allah'a inananlar, diğerlerine nazaran kansere daha az yakalanırlar.