9 Ekim 2017 Pazartesi

ABD'de Yahudi'den daha çok Yahudi olan Hıristiyanlar var: EVANJELİKLER ( Hıristiyan Siyonistler )

Yakın zamana kadar, ABD' nin Filistinlilere karşı İsraillilere karşılıksız desteğini anlamakta zorlanıyordum. Özellikle ticaret ve sanayi alanlarında, gıda ve giyecek eşyası konularında neredeyse en tanınmış markaları küresel anlamda tekelinde bulunduran, bu arada ABD'de ekonomik ve siyasi olarak ABD yönetimini lobileri ile etkilemesinin bu sonuca yol açtığını zannediyordum. 

Taa ki Haber Türk kanalında yaklaşık bir ay önce siyaset ve ekonomi alanlarında araştırma ve eserleri bulunan uzun yıllar ABD'de bulunmuş ve çalışmış akademisyen Prof. Dr Ramazan Kurtoğlu ile bir söyleşi programını izleyinceye kadar. Bu programda içinde bulunduğumuz son dönem ABD Ortadoğu siyasetini, ABD vatandaşlarının bir bölümü ile ile 1970 yılından bu güne tüm Başkanlarının inanç boyutundaki ortak özelliklerininin, yani Evanjelik ( Hristiyan Siyonist ) olmalarının etkili olduğunu anladım:

Evanjelizm Amerikan Ortadokslarının en tutucu bölümünü teşkil eden bir cemaat veya tarikatının inanç sistemine verilen isimdir. 1970' lerde Evanjelikler ABD nüfusunun %20 si civarında iken bugünlerde % 35 - 40' lara yükselmiştir. Bu oranda yaklaşık 100 -120 milyon insan demektir.

Bu arada hemen hatırlatayım  Avrupa insanında dindarlık oranı gittikçe azalırken, dinsizlik ve ateistlik artarken Kuruluşu Avrupalı göçmenlerden oluşan ABD'de kuruluşundan bu güne dindarlık önemli bir gerçektir. Bu durum ABD başkanlarının bir çoğunun, özellikle 1970 yılından bu yana tüm ABD başkanlarının dindar ve Evanjelik olması ABD'nin iç ve dış siyaseti ile dolayısı ile dünyanın siyasetini etkilemektedir. 

Evanjelik Protestanlar, Eski Ahit'in; ( Tevrat ) Yahudilerin Tanrı'nın seçilmiş halkı olduğu, Kutsal Toprak'ların Yahudilerin malı olduğu, Yahudilerin Mesihin gelişi ile birlikte dünya egemenliğine ulaşacakları gibi hüküm ve kehanetlerini tamamen kabul ederler. Bu nedenle de  bu konuda kendileri için en büyük misyonun, Yahudilerin egemenliğine destek olmak olduğunu düşünürler. Bu desteğin en pratik yöntemi, ABD'nin İsrail'e yaptığı her türlü '' 
karşılıksız yardımı '' desteklemektir.

Hristiyan Siyonistler olarak ta anılan, Hristiyan Evanjelikler; Kendilerini  '' Tanrı'nın seçilmiş halkı '' olaragören, diğer tüm ırklardan üstün olduklarını, onları yönetme hakkına sahip bulunduklarını ve Mesih'in gelişi ile birlikte bunu gerçeğe dönüştürüp bir dünya egemenliği elde edeceklerine inanan Yahudilerle tümüyle aynı inanca sahiptirler. Yahudilerin üstün olduklarını kabul etmekte, kendilerini ise onlara destek olmakla yükümlü kişiler olarak görmektedirler.

Evanjeliklerin görüşlerini açıklamaya devam edelim: Tanrı, tüm insanlara aynı şekilde bakmamaktadır. İnsanları iki kaegoriye ayırır; Yahudiler ve Yahudi olmayanlar. Tanrı'nın bir dünyevi bir de uhrevi olan iki planı vardır. Dünyevi olan Yahudiler içindir. Uhrevi olan ise  Evanjelik Protestanlar içindir. Öteki insanlar, örneğin Budistler, Müslümanlar ya da Evanjelik olmayan insanlar, Tanrı için önem taşımazlar.

Bu ilginç inanca göre, Yahudiler Tanrı'nın seçilmiş halkıdır ve onlar için, dünya egemenliğini öngören ilahi bir plan hazırlanmıştır. Evanjelikler bu plana destek olacaklar ve kendileri için gerçek kurtuluş ahirette gerçekleşecektir. Yahudiler için kurulmuş olan Evanjeliklerin  ''  ilahi '' sandıkları bu plan Yahudilerin Mesih inancından pek de farklı bir şey değildir. Mesih geldiğinde Yahudiler ve onlara destek olan Evanjelikler bir yanda, '' Yahudilerin düşmanları ''  Müslümanlar ve Katolikler diğer tarafta yer alacak, iki taraf arasında büyük bir savaş, ARMAGEDDON, yaşanacak ve Hz İsa dünyaya geri dönecek ve onun önderliğinde Yahudiler savaşı kazanarak bin yıl sürecek bir dünya egemenliği elde edilecektir.

Bu bilgiler ışığında Filistinlilerin işi çok zordur. Allah yardımcıları olsun. Dünyanın baş belası ülke ABD ve İsraildir.

Not: Bu yazının hazırlanmasında ''  Karakutu Yayınları'ndan İsmail Vural'ın  ''   EVANJELİZM -- BEYAZ SARAY'IN  GİZLİ DİNİ ''  ve Kim Yayınları'ndan Grace Hallselll'in  ''  TANRIYI KIYAMETE ZORLAMAK  '' isimli eserlerinden yararlanılmıştır.

Aslında - yüzde yüz - oranında '' ateist ve dinsiz '' insan yoktur !...

Yazımın başlığını yanlış okumadınız.

Evet, aslında  % 100  oranında Ateist veya dinsiz olan insan yoktur.

Yaşamının bir döneminde yaşam şartlarının etkisiyle veya bir ideolojinin saptırması ile böyle bir vehme kendini kaptırabilir.

Veya; sıradışı olmak için, kendini farklı bir kimlikle tanımlayarak toplumun dikkatini çekmek için, veya başkalarının etkisine kolayca giren bir kişilik yapısında ise bir arkadaşının ya da okuduğu bir yazarın etkisinde kalarak  böyle bir düşünce rüzgarına kapılabilir.

Allah yoktur ! ( haşa ) Ben bir yaratıcı olduğuna inanmıyorum, diyebilir. Böyle söyler ama kendi iç dünyasında tereddüt halindedir.  

Bunu nası anlarız ?

Bu söylemi çevresinde sık sık dile getirir.  Böylelikle etrafına bu söylemini, fikrini empoze etme ve ikna etme kamuflajı altında söylemine kendini inandırma çabası vardır.

Bu görüşüme delil olarak kendisini ateist ve dinsiz olarak empoze eden birkaç bloger arkadaşımızın yazılarına dikkat ederseniz din ve inanç konularına sık sık girerler. Hatta bir dindar olduğunu ikrar eden ben benim gibilerden çok din ve inanç konularında bir şeyler söylemek ihtiyacını hissederler..

Yazıma koyduğum resimdeki esprili yazıda görüldüğü gibi, ani bir hayati tehlike anında ellerinde olmadan ''  Allah'a sığınırlar  ''

Biraz önce ne söyledik ?

Aslında  % 100 oranında ateist veya dinsiz olan insan yoktur. 

Çünkü  Allah insanı yaratışında, bir Yaratıcı inancını genlerine işlemiştir. 

Ayrıca Secde Suresi 9. ayetinde yaratırken Allah'ın İnsan'a  '' Ruhundan üflediği  '' belirtilmektedir.

Yaşamının bir döneminde ateist olduğunu ilan edenlerin çoğunluğu ileri dönemlerinde bu inançtan vazgeçerler. Sinema, TV dizileri ve tiyatro oyuncusu Peker Açıkalın gibi...

Bazı ateistler de ateist inançdan geri dönerler ama söylemlerinden dönmeyi gurur meselesi yaparlarlar. Sözleri ile kendilerini bağlarlar.


  • Kişinin kendisini sözleri ile bağlamasına ve sınırlamasına kendi yaşamımdan bir örnek vereyim:

Küçüç çocukluk dönemlerinde bir gün geniş bir aile topluluğu ile beraberken '' tatlıların her türünü çok sevdiğim '' halde ikram edilen tahin helvasını yemeyi -- belki de nazlanmak amacıyla -- reddettim.  

--  Ben helva sevmem !

Sonraları bu davranışım benim kabusum oldu. Senelerce sözümle kendimi bağladığım için geri dönemedim. Helva yiyemedim...

Bir insanın '' Allah'a inanıyorum, fakat hiç bir dini de kabul etmiyorum demesi de geçerli değil. Çünkü bu inanış şekli de bir inanç sistemi yani dindir. '' Deizm '' adı verilir.

İnsanın gözü '' ALLAH '' ı idrak edemez. ( göremez ) !...

Yani insan gözleri ile Yaratıcısını göremez, onunla bir ortamda karşı karşıya gelemez !

Bu husus Kur’an’da açıkça belirtiliyor: Ve sebebi de açıklanıyor.

’ Gözler O’ nu idrak edemez, ama O gözleri idrak eder. O en gizli şeyleri bilendir, her şeyden hakkıyla haberdar olandır.  ( 6/103 )

Neden gözlerin Allah’ı idrak edemeyeceği, başka bir ayette güzel bir örnek verilerek açıklanıyor:

‘’ Musa belirlediğimiz yere ( Tur’a ) gelip Rabbi de ona konuşunca, ‘’ Rabbim ! Bana kendini göster, sana bakayım ‘’ dedi. Allah’da ‘’ Beni Dünyada katiyyen göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse, sen de beni görebilirsin. ‘’ dedi. Rabbi, dağa tecelli edince onu darmadağın ediverdi. Musa da baygın düştü. Ayılınca, ‘’ Seni noksanlıklardan tenzih ( uzak ) tutarım Allah’ın. Sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim dedi.  ''  ( 7/ 143 )

Allah'ı idrakte sert kayalardan oluşmuş koca bir dağ yetersiz kalınca, insan gözleri ne yapsın ?

‘’ Gözler O’ nu idrak edemez, ama O gözleri idrak eder. O en gizli şeyleri bilendir, her şeyden hakkıyla haberdar olandır. ''   ( 6 /103 )

İŞTE, ALLAH'LA İNSAN ARASINDA, İNSAN OLAN ARACI YANİ '' PEYGAMBER '' GEREĞİ BURADAN KAYNAKLANMAKTADIR

'' Allah Sevgisi '' nin insandaki belirtileri !...

Kur’an’da 90 a yakın ayette, Allah korkusu işlenmiştir. Aşağıdaki örnekler gibi: 

*** Ey iman edenler ! Allah’tan korkun ve doğrularla beraber olun.*** ( 9/119 ) 

*** Onların yalvarıp durduklarını, Rablerine hangi daha yakın diye vesile ararlar ve rahmetini umarlar, azabından korkarlar; çünkü Rabbinin azabı korkunçtur. *** ( 17/57 ) 

Allah sevgisinden ise yalnızca bir ayette bahsedilmektedir: 

*** İnsan arasında, Allah’ı bırakıp, O’na koştukları eşleri tanrı edinenler vardır. İman edenlerin Allah sevgisi ise daha kuvvetlidir. Zalimler azabı gördükleri zaman, bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Alah’ın azabının çok şiddetli olduğunu anlayacaklarını keşke bilselerdi. *** ( 2/265 ) 

'' Allah’tan korkun ! '' mesajı veren bir çok ayet olduğu halde '' Allah’ı sevin ! '' mesajı veren tek bir ayet dahi yoktur. Neden ? Çünkü. Hiç bir büyük, yüce ve ulu bir varlık beni sevin demek basitliğine düşmez ve böyle bir istek şanına yakışmaz. 

Allah sevgisi kendiliğinden gelir. Ve Allah sevgisinin başlangıcı ve ilk basamağı Allah korkusudur. Korku duygusu ile korktuğu yüce varlığı anlamayı ve tanımayı amaç edinir. Tanıdıkça, eserlerini, büyüklüğünü, büyük sanatkarlığını anladıkça, kavradıkça korku duygusu ikinci plana düşer. Hayranlık duygusu ve bunun paralelinde sevgi duygusu öne çıkmaya başlar. Başlangıçta Allah’ın azabından, korkusundan, cezasından çekinerek Allah’a saygı duyan kişi, Allah’ı tanıma yolunda önemli adımlar atabilmişse O’na olan sevgisi ön plana çıkmaya başlar. 

Başlangıçta Allah’a korku duygusu ile ibadet etmekte iken sonradan sevgi ve saygı ile ibadete ihtiyaç duyar. Yine başlangıçta Cehennem cezası ve Cennet ödülü; Allah ile ilişkisinde ön planda iken; Allah sevgisi yolunda önemli ilerleme kaydetmişse artık, sevgiliyi darıltmamak ; sevgilinin sevgisini, ilgisini yitirmemek duyugusu ön plana geçmektedir. 

Allah sevgisini üç aşama da gerçekleşir: 

*** Allah korkusu  

*** Allah sevgisi  

*** Allah aşkı  

Allah korkusunun temelinde dünya ve ahirette Allah’ın azabına yani cezasına uğramamak olduğunu biliyoruz. 

Allah sevgisinin işareti ise kişinin baktığı her şeyin, her büyük ve küçük şeyin Allah’ın eseri ve tasarımın sonucu olduğunu düşünmesi ve O’ nun sanatının büyüklüğünü hissetmesidir. 

Zaten büyük şeyleri görmek, bilmek, hissetmek; Allah’ın büyüklüğü duygusuna bilgisine bizi ulaştırır. Mesela evrenin büyüklüğü; bu büyüklüğün boyutlarının 300 milyar galaksi ve her galakside Güneş’imiz gibi ortalama 300 milyar yıldız olduğu bilgisine ulaşmak gibi. Fakat Allah sevgisi, ilk bakışta küçük ve önemsiz gibi görünen şeylerde de, Allah’ın yüceliği ve sanatının büyüklüğünü kavramaya götürür. Örnek olarak çok küçük bir böceği bir büyüteç altında incelediğimizde ondaki tasarımın güzelliği, sanatın inceliği ve büyüklüğünü görebiliyor ve düşünebiliyorsak ve onu incelerken Yaratıcısı ve Tasarımcısını hatırlıyor ve sanatına hayranlık duygusu benliğimizi sarıyorsa, Allah sevgisi duygusuna ulaşmış olan bahtiyarlardan olarak kendimizi görebiliririz. 

Evet, Allah sevgisinin belirtisi, insanın baktığı, gördüğü, kavrayabildiği her şeyde Allah’ı hatırlaması ve onu anmasıdır. Allah aşkı, yani ilahi aşk ise bu sevginin çok daha ileri bir boyuta ulaşmasıdır. Allah sevgisi artık kişinin tüm benliğini kuşatmıştır. Allah için yaşar, düşünür, çalışır ve Allah için sever. Kendi benliğinin ve dünya hayatının bir önemi kalmamıştır. Böyle bir sevgi çok az kişiye nasip olur. Onlar da her halde Allah’ın Velî kullarıdır. Ve bu velî kulları normal yani sıradan insanlar, bilemez, tanıyamaz, varlığını hissedemezler. 

ORKİDEYİ KORKUTMAK !...

Orkide bir çiçek, korkutulur muymuş demeyin. Yazımı izleyin:

Orkide nadide bir çiçek, hem nadide, hem nazenin. çünkü sık çiçek vermiyor.

Açtığı zamanda çok güzel ve estetik bir görüntü veren iri çiçekleri uzunca bir zaman, iki üç ay - taze  ve diri - kalıyor.
Orkide farklı ve özel bir çiçek. Saksısı ve toprağı da farklı. Saksısı dipten suyu kendisi alacak şekilde dizayn edilmiş. Toprağı da bildiğimiz toprak değil, toprakta beklemiş tamamen organik, bitki kök ve diğer artıkları.

Sık açmıyor derken, açtıktan sonra en erken bir sene daha açmıyor. Evimde iki orkide saksısı var. Benim deneyimim ve bilgim onlarla sınırlı. Farklı özellikte Orkideler var mı bilyorum. Orkidelerin çiçeklerinin güzelliği kadar yeşil, iri ve kalın 4-5 yaprağı da o ölçüde çirkin. Yani hiç bir estetik değeri yok.

Çiçekleri döküldüğü zaman  su ver, bakımını yap, aylarca, belki de yıllarca o sevimsiz yapraklara bak dur.

Hani emeklyim ya, kadınlara yönelik sabah televizyon programlarını biz emekli erkeklerde bazan izliyoruz. Bir gün bir uzman, açmayan orkideleri açmaya zorlamak için bir çare önerdi. 

Çiçeği korkutacaksın !

Nasıl olacak bu iş ?

Güneş ışığı almayan bir dolaba okideyi koyacaksınız. Üç gün üç gece dolabın kapısını hiç açmayacaksınız.  Üç günün sonunda dolaptan çıkaracasınız.  Çiçek üç gün güneş ışığı almadığından  '' kendini hayati tehlikede '' olarak algılayacak, acele açma formuna gircek.

Durur muyum, hemen uygulamaya giriştim. Evde torun var. Annesi çalıştığı için babanne olarak iş günleri  Demir'in bakımını eşim üstleniyor.  Şimdi iki buçuk yaşında, çok hareketli. Konuşmaya da başladı ve çok dillendi. ( Allah herkesin çocuk ve torunlarını bağışlasın ) O evde olduğu anda tüm evi allak bullak ediyor. Girip çıkmadığı yer, açmadığı kurcalamadığı dolap ve çekmece kalmıyor. 

Dolaplara koyamayacağım için ne yapacağım ?

Büyükçe bir karton koli buldum. İçine saksıları yerleştirdim. Üstünü de iki kat örtü ile örttüm Gözden uzak bir yere kaldırdım. Üç günün bitiminde   saksıları heyecanla çıkardım ve gözlemeye başladım. Hareket yok. 8-10 gün sonra iki çiçek dalı olan saksının  birinin dalında 2-3 milimetre boyunda çok küçük filiz belirdi. Öbür tek çiçek dalı olan saksıda tık yok. 

Derken, iki üç gün sonra, filiz veren saksının ikinci çiçek dalında da küçük filiz belirdi. Yine öbür saksıda tık yok... 
Heyecanla bekliyorum ve gözlüyorum. Her gün büyüteçle olmuş filizleri ve olacak filiz yeri dalları heyecanla inceliyorum.
Gelişme devam edecek mi yoksa duracak mı ?

Eğer olumsuz bir sonuçla karşılaşırsam ne yapacağımı merak edenlere hemen söyleyeyim efendim:

Bir veya ikisine de hücre hapsi cezasını son defa ve  bu kere 10 gün süreli olmak üzere uygulayacağım.

Yine sonuç alamaz isem çiçeklerimle helallaşacağım...

'' Din '' ALLAH'ındır

Bu yazımın başlığını görünce, 

--- Ne diyorsun sen arkadaşım, din tabii ki Allah'ındır. Yeni bir şey mi söylediğini zannediyorsun ? Bunu bilmeyen mi var ? diye düşünenler olabilir. Evet, bunu herkes biliyor ve bilmesi gerekiyor ama uygulamada dinin sahibinin yalnızca Allah olduğu unutuluyor veya dikkate alınmıyor.

Önce bu temel din hükmü ile ilgili Kur'an mesajlarını bir görelim:

'  Peki onlar, Allah'ın '   dininden başka bir din mi arıyorlar ?...... ''  ( 3/83 )

''  Dini Allah'a has kılarak ( O'na ) ibadet et !...  ''  (4/146, 6/a62-163, 22/31, 39/1-2, 11, 14, 98/5 )

'' Halis ( katışıksız, saf ) din yalnızca Allah'ındır. '' ( 39/3 )

'' Dinin yalnızca Allah'ın olması '' ne demek. ?

Din hükümlerini ve kurallarını yalnızca Allah koyar demek.

Bu hükmün yine Kur'an'da bir delili ve hatta isbatı var:  5. surenin 3. ayeti:

'' DİN TAMAMLANDI  ''

Kur'an'ın 22 sene 2 ay ve 22 günlük nüzul ( Allah'tan inme ) sürecinde son ayetlerden olması veya en son ayet olması kuvvetle muhtemel olan bu ayet, kendisi ile birlikte dinin tamamlandığını söylüyor. Yani Kur'an ve Kur'an'ın iniş süreci tamamlandı demiyor, DİN TAMAMLANDI  diyor.

Bu ne demektir, bu ayetten sonra DİN HÜKÜM VE KURALLARI konamayacağını ifade ediyor.

Ama ne yazık ki uygulama böyle olmuyor. Din kuralları konulmasına Kur'an'dan sonra da devam ediliyor: Ve hatta Peygamberimizin ölümünden sonra da:

Peygamberimizin ağzından sözler ( hadis ) uydurularak,

Bazı imamların ve din adamlarının görüş ve yorumları din kuralları haline getirilerek.

Sonra da bu günlere gelindiğinde bir bakıyoruz ki, yaşadığımız dinin ( İslam ) Kur'an'la indirilen gerçek dinle pek bağlantısı kalmamış ve tanınamaz hale gelmiş...


Ölüler için okunan Yasin Suresi'nin 70. ayeti çok ilginç !...



Kur'an'ın 36. sırasında yer alan Yâsîn Suresi bilindiği gibi yüzlerce yıldır ölülere okunma özelliği ile tanınır. Müslümanlara ölüm anında  başucunda daha çok o sure okunur. Mezar ziyaretlerinde mezarı başında, ölenleri yad etmek için düzenlenen anma mevlitlerinde, Cuma günleri evlerde ve çeşitli vesilelerle, yine aynı amaçla Kur'an'dan okunma için hep bu sure tercih edilir.

Bu eylemin gerekçesini hep merak ederim. Birkaç defa da mealini inceledim. Bu surenin ölümle ve ölülerle ilgisi çözemedim. Gerekçe olarak karşıma hep
Peygamberimizin olduğu öne sürülen oldukça yoğun hadis  rivayetleri çıktı.

Kısa bir süre önce ilahiyat hocası Yard. Doç Dr. Emre Dorman'ın bir videosunda  konu ile ilgili bir ayetin mevcudiyetini belirledim. İrkildim. Yâsîn Suresinin 70. ayetinde şu çok ilginç mesaj var:

''  [ O Kur'an ]  ''  diri olanları uyarmak ''  kâfirlere [ azap ] sözünün gerçekleşmesi için [ indirilen anlamı ] açık bir  Kur'an'dır.   ''  

Dikkat ettiniz mi Müslümanların zihinlerine  '' ölülere okunma '' şeklinde bir takım hadis rivayetleri ile nakşedilmiş bu surede  ''  KUR'AN'IN DİRİLERİ UYARMAK İÇİN İNDİRİLDİĞİ ''  mesajı var.

Çok ironik değil mi ?...

Demek ki, bu uygulama ve inanışın bir dayanağı yoktur. Delili de bu surenin 70. ayetidir. Diğer bir çok yanlış bilgi ve inanış gibi Peygamberimizin ağzından uydurulan hadis adı verilen sözlerle İslam'a monte edilmiş ve Müslümanlar yanıltılmıştır...