iktidar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
iktidar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Temmuz 2021 Cumartesi

Bu resimdeki iki kişiden biri Genel Başkan olursa CHP - ancak - İKTİDAR OLABİLİR !...



 


Bilindiği gibi  demokratik sistemde farklı  siyasal görüşlere sahip siyasi partiler ve onlara inanan,  ideolojilerini benimseyen, sempati duyan,  insanlar vardır.  Bu insanlar, taraftarı oldukları partilerin iktidara gelmesini ve kendi siyasi inanç ve görüşleri doğrultusunda ülkelerinin yönetilmesini beklerler ve umarlar. Uygulamada da genellikle böyle olur. İktidarlar, çok uzamayan süreler içinde el değiştirirler. 

Ülkemizde Cumhuriyetimizin kurulmasından sonra ''çok partili gerçek demokrasi ''  hemen başlayamamış, ilk 27 yıl sürede CHP'nin tek parti  iktidarı ile demokrasi sembolik düzeyde kalmıştır. Ancak 1950 yılında Demokrat Partinin İktidara gelmesi ile ülkemizde Demokratik yaşam hayata geçebilmiş  fakat ne yazık ki bu süreç 10 yıl sonra, 1960 yılında askeri  bir darbe ile kesintiye uğramıştır.

Bu olaydan sonra 2000'li yılların başına kadar geçen 40 yılı aşkın çok çalkantılı  süreçte dış müdahalelerin de etkisi ile darbeler, askeri muhtıralar ile yine demokrasimiz kesintilere uğramış, çirkin siyasi manevra ve etrikalarla örülü zorlu olaylar yaşanmış ve de özellikle koalisyonlarla da insanlarımız ve demokrasimiz yorulmuş ve yıpranmıştır.

2002 yılnda AK PARTİ'nin tek başına iktidara gelmesini takiben oluşan olumlu ekonomik ve siyasi ortam, toplumumuz tarafından benimsenmiş ve bu ortamın devamı için AK Parti'ye destek sürdürülmüştür.

Bilindiği gibi devet geleneğimizde Vali, Kaymakam gibi kritik idari görevlerde çalışanlar ile Yargı sistemimizde çalışan Savcılar,  Hakimler ve benzeri yargı görevlileri genellikle aynı görev ve görev mahallinde uzunca bir süre kalmalarına yozlaşma ve dejenerasyona uğrama sakıncası ile izin verimez, belirli sürelerle görev ve görev yerleri değiştirilir.

Aynı sakınca siyasi hayatta iktidar ve muhalefet dönemlerinin uzamasında da görülebililyor. Bir siyasi parti uzunca bir süre özellkle - tek başına iktidar olduğunda da - söz konusu olabiliyor. Başarı rehaveti ve dejenerasyonu veya başarısızlık stresi ve hırçınlığı, parti ileri gelenleri ve toplumdaki taraftarlarını olumsuz yönde etkiliyebiliyor, son yıllarda  ülkemizde görüldüğü gibi...

Şimdi gelelim yazımızın konusuna; AK Parti'nin tek başına iktidarda kalma ve CHP'nin ve diğer bir kaç muhalefet partimizin iktidara gelememe sürelerinin uzaması son bir kaç yıldır ülkemiz iç siyasetinde huzurszuğa ve gerginliğe sebep oldu. Özellikle CHP, 30 - 40 yıldır hep muhalefet rolü oynamaktan, yakın bir gelecekte de iktidar yüzü görme şansının oldukça zayıf olmasından bunaldı, sıkıldı ve HDP gibi marijinal uç partilerle ortaklıktan medet umar hale gelecek derecede savruldu. Agresif siyaset yapmaya başladı. Bu şekilde devam etmesi, AK Parti'yi alternatifsiz iktidar partisi yapması sonucunu getirir ki, bu da ülkemizin  siyasi iç huzurunu olumsuz yönde etkileyerek, iç barışın oluşmasına engel olacaktır. Bunun siyasi ve ekonomik  faturası ülkemize yüksek olacaktır.

Sözün kısası dostlar ana muhalefet partimiz CHP'nin bir an önce savrulduğu kanaldan çıkıp, iktidar olmaya aday bir düzeye gelmesi ülkemiz ve insanlarının hayrına olacaktır.

Bu nasıl olacaktır ?

Bundan sonraki düşüncelerim ve önerim kişiseldir, yani yalnız bana aittir. CHP'nin en önemli sorunu genel başkandır. Siyasi partiler genelde genel başkanları kişilikleri ve karizmaları ile tanınınırlar, olumlu veya olumsuz yönde yol alılar. Bugünkü genel başkanları ile CHP 9 seçim kaybetmiş ve hiç başarılı olamamıştır. Mutkaka ve mutlaka hemen değiştirilmelidir. Bugünkü mevzuat ve tüzük gibi engellerle  bu da pek olası görülmemektedir. Çünkü kendisine rey verecek delegeleri genel başkan kendisi belirlemiştir. Kendi istediği zamana kadar bu CHP'nin başkanlık makamında kalacaktır. CHP bu çıkmaz sokaktan çıkmak zorundadır. Çıkamaz ise  sıfırı tüketip meclise dahi giremeyecek derecede eriyip bitecektir... Bunun faturası da ülkemiz için çok ağır olacaktır.

Gelelim benim başkanlık için önerime:  Yazımın başlığında belirttiği gibi iki isim öneriyorum: Bu kişilerin geçmişi için isteyen İnternet'ten araştırma yapabilir.
Bu isimler her ikisi de sıkı Kemalist ve CHP'li:

Gazeteci  HULKİ CEVİZOĞLU ile CHP'nin siyasi anketçisi HAKAN BAYRAKÇI

Peki bu iki arkadaşın başka özellikleri nedir ?

Her ikisi de, memleketini, milletini samimi olarak seven, CHP'ye gönülden bağlı, donanımlı ve dürüst kişilerdir.

Benden söylemesi ...







 


 

6 Ocak 2018 Cumartesi

İnsanların yüzde 99'u mantıkla değil duyguları ile hareket ediyor !...



Yazımın başlığındaki söz biraz iddialı gelebilir, fakat biraz olsun duygularımızın etkisinden sıyrılmaya gayret ederek düşünürsek bu  '' İnsanların yüzde 99'u mantıkla değil duyguları ile hareket ediyor  ''  şeklindeki  düşüncemin haklılığını kabul edeceksiniz.

Evet dostlar insanların çok büyük oranda  çoğunluğu, hatta   ''  binde 999'u  ''  Allah'ın insanlara özel lütfu olan akıllarını değerlendirerek ile değil duygularının etkisi ile düşünüyorlar, karar veriyorlar  ve bunun sonucu olarak hatalı davranıyorlar, yanlış yapıyorlar !...

Bu iddiama delil mi istiyorsunuz ?  İşte buyurun:

***  Bazı insanların ak dediklerine, diğer bazıları kara diyorlar. Her iki tarafta buna inanıyor ve savunuyorlar. 

***  Devletler, insanlar, arkadaşlar, eşler arasındaki ilişkilerde menfaatler ön plana çıkıyor, Anlaşmazlıklar, tartışmalar, kavgalar, savaşlar bu yüzden çıkıyor. Mantıken haklı olan değil duygularının esaretini aşamayanlar, sonucu etkiliyor.

***  İşte bu yüzden insanların bir kişi, konu hakkında bir ön kabulleri oluyor ve bunu değiştirmeleri, tarafsız davranmaları genelde mümkün olamıyor.

***  Ön kabul de kendilerine   olumlu ve sempatik veya tam tersi olumsuz  ve antipatik gelen duygularının etkisindeki düşünceleri, görüşleri  artık pek kolay değişemiyor.

***  İşte bu yüzden mesela bir yer veya yöre hakkındaki bir kişinin bir olayın etkisi ile edinilen olumlu veya olumsuz görüş ve kanaatler o yöreye ve kişilerine teşmil ediliyor, genelleştirilerek hatalı görüş ve davranışlara gerekçe olabiliyor.

Başımdan geçen tipik bir olayla bu konuyu biraz daha açık bir hale getireyim:

Bundan 30 sene kadar önce eşimle beraber Kayseri'deki yeğenimize ziyarette bulunduk. Mevsim kış,bir gün eşim Nivea yağlı el krem  almamı istedi. Dolmuşa binip çarşı merkezine gittim. Önüme ilk çıkan eczaneden bir kutu kremi aldım ve tekrar eve döndüm. Evde eşim kutuyu açıp baktığında ne görsün ?

Kutunun içinden derin bir parmak  krem alınmış, nerede ise kutunun dörtte biri eksilmiş. Bana gösterdi çok canım sıkıldı.  Hemen yine bir dolmuşla şehrin merkezine gittim. Eczacıya  göstererek  krem kutusunu ve döndüm. Alınan kremin değeri belki iki dolmuş ücretinden daha azdı. Ama ben aldatılmışlık duygusundan kurtulup rahatlamıştım.

Her şehir, bölge ve yörede  olumlu kişilikler vardır, olumsuz kişilikler de. Böyle münferit olumsuz bir olayı  tüm yöreye ve insanlarına teşmil etmek doğru değil ve yanlıştır. Bunu biliyor ve kabul ediyorum. Akıl ve mantık bunu gerektiriyor. Fakat o an yaşadığım  duygusal travma bende öyle yer etmiş olmalı ki, 30 senedir ne zaman  o şehrin ismi geçse bende o krem kutusu, o krem gündeme geldiğinde o yöre ismi hafızamda canlanıyor. Anlattığım düşüncenin hemen aklıma gelmesini önleyemiyorum.

İnsanların bu özelliği, Ülkemizde en çok siyasi olay, parti ve kişileri değerlendirme bariz bir şekilde öne çıkıyor. İktidara muhalif düşünenler için İktidarın yaptığı her icraat olumsuz olarak görülüyor veya olumsuzluk adeta aranıyor. İktidarda parti taraftarları da   muhalif düşünce ve önerilerin tamamını olumsuz, yanlış ve haksız olarak değerlendiriliyor...




















  

APTALLAR -- ŞİZOFRENLR -- CAHİLLER

    ================================== APTALLAR .:: Aptal Olduğunu ŞİZOFRENLAR ::  Şizofren Olduğunu C A H İ L L E R  :::: C a h i ...