17 Nisan 2018 Salı

ÖLÜMLE BARIŞMAK GEREK !...



İnsanların korkuları olur. Çeşit çeşit ve her insanda farklı.

** Bazıları karanlıktan korkar, bazıları da fazla aydınlıktan, ve loş mekanlar arar

** Bazı kişiler yalnızlıktan korkar, bazıları da kalabalık içinde olmaktan…

** Bazı insanlar hastalık hastasıdır. Her an kendini dinler, iki saatte bir vücut ısısını ölçer.

** Kimilerinde yükseklik korkusu vardır. Kimileri de kapalı yerlerde kalamaz.

Bu listeyi uzatıp gidebiliriz. Belki de insan sayısı kadar korku çeşidi vardır. Fakat tüm insanlarda diye genelleyebileceğimiz bir korku çeşidi daha vardır, ÖLÜM KORKUSU. Ölüm korkusu da herkeste farklı sebeplere dayanır.

** Bazıları sevdiğinden veya sevdiklerinden ayrılacağı için,

** Bazı kişiler de dünya yaşantısına ve zevklerine doyamadıkları için ölümden korkarlar.

** Genellikle de ölümle yok olup gitmekten…

Evet, ölüm korkusu az veya çok herkes de vardır. Ama bazı kişilerde çok fazla… Öyle ki tüm yaşamlarını kavrar ve kapsar. Her an ve her dakika bu korkunun etkisindedir. Bu korkunun esiridirler. Kabussuz ve rahat bir uyku uyuyamazlar. Ölüm korkusundan kurtulmak yani ölümle barışmak için ben size bir ilaç ve bir reçete önereceğim. Bu korkunuz yok olacak. 

Daha huzurlu ve mutlu bir yaşamınız olacak.

Bu korkunun ilacı nedir, biliyor musunuz ? ALLAH SEVGİSİ Allah’ı severseniz, ama gerçekten severseniz. Gerçek gücünü sanatını, büyüklüğünü, adaletini ve tüm özelliklerini tanıyıp severseniz. Bu korkudan kortulacaksınız. Gerçek Allah sevgisine de ulaşmak öyle de kolay ki …

** Allah’ın tüm özellikleri Kur’an’da verilen isimleri ve sıfatlarında saklıdır. Her isim ve sıfatı tek tek ele alıp, anlamaya, kavramağa çalışacaksınız. Ve de bu isim ve sıfatlar ile Yüce Allah’ı anmaya… Ayrıca tüm canlı ve cansız yaratılmışları, yani eserlerini inceleyeceksiniz. Emsalsiz tabiat manzaralarını. Yani, büyülü güzellikleri …

İnceleyince Yaratıcımızın büyük sanatını, maddi ve manevi olarak büyük gücünü tanıyacaksınız, anlayacaksınız.
Her biri, bir tasarım harikası olan büyük, küçük hayvanları ve küçücük böcekleri ve de çiçekleri …
İnsanı unutmayın. Allah'ın özene bezene yarattığı ve ruhundan üflediği insanı

Evrende mevcut olan her şeyin bir yapanı ve tasarımcısı ve yaratıcısı vardır. Olaya böyle yaklaşınca Allah’ı daha yakınınızda hissetmiyor musunuz ?…

Evet, bu canlı varlıkların detaylı resimlerine, fotoğraflarına daha yakından ve bir daha bakın…Ve bir de milyonlarca türdeki gerçeklerini, canlılarını düşünün. Bu kadar büyük bir sanatkarı görmemezlikten gelebilir miyiz ? Bu sanatkarın yaptığının bir örneğini bırakın bir uçtan bir uca 50 milyar ışık yılı boyutunda olan evrendeki küçücük bir böceği dahi, herhangi bir insan, Einstein gibi bir bilgin de olsa yapabilir mi?

Güzellikleri görüp hissedebiliyoruz. Ve mutlu oluyoruz. Bu güzelliklerin tasarımcısını, yani yaratıcısını hissetmemek ve hayran olmamak mümkün mü ? İşte olay bu kadar basit ve kolay… Her gördüğümüz güzellikte, büyüklükte ve dahi küçüklükte yaratıcısını yani Allah’ı hissettik mi, gördük mü, Allah sevgisine ulaşmış oluyoruz. Bu noktaya geldikten sonra geri dönüş yok… Bu yol hep ve daima ileri gidiyor. ALLAH SEVGİSİ ile yaşantımız daha bir anlam kazanır, streslerimiz azalır, hatta yok olur. Büyük hayranlık duyduğumuz sevgilimizi darıltmamak isteriz. Artık her şeye bir başka gözle, yani onun gözüyle bakarız. Davranışlarımıza yani amellerimize daha bir çeki düzen veririz Sonra da…. Evet sonra da O’nu daha iyi ve daha çok tanımak isteriz. Bazı sırlar ve bilinmeyenler bize bilinenler olur. Bu arada, ölümün bir kaybolma ve yok olmak olmadığını kavrarız. Ruh insan bedeninden ayrılacaktır, sonsuzluk alemindeki boyutunda yerini alacaktır. Taa ne zamana kadar ? Kıymete kadar.

Kıyametin sözlük anlamı ayağa kalkmak ve yürümek demektir. Nereye yürümek ? Hesap vermek üzere yaratıcısına yürümek. Öyle kabir azabı da yoktur. Bu konuyu bir yazımızda ele almıştık. Ruh bedenden ayrılınca herhangi bir cansız cisimden farkı kalmayacaktır. Cansız bedenimiz toprak altında çürüyecektir. Mezarda hiçbir şey hissetmeyecektir. Orada bizim ölçümüzle binlerce, belki de milyonlarca yıl kalacaktır. Kıyamette diriltildiğinde sanki bir an kalmış gibi hissedecektir. 

Kur’an öyle söylüyor.

Ölüm bir yok oluş değildir. Mezara giren bedenimizin, ruhtan ayrıldığı için maddi ve manevi olarak bir değeri ve anlamı yoktur. Bu bilgiler ışığında da ölüm korkulacak bir olgu değildir. Korkulacak olan şey kıyametteki yargılanmadan yüz akıyla çıkıp çıkamayacağımızdır.

ÇOK ŞÜKÜR '' ZENGİN '' DEĞİLİM !...



Memleketimizde bir zamanlar zenginliğin işareti lüks Mercedes veya BMV marka arabalara sahip olmaktı. Şimdi trend değişti. Artık tuzu kuru vatandaşlarımızı bu lüks ve pahalı arabalar tatmin etmiyor. Bildiğiniz gibi Jeep modası var artık.
Yani dev arazi arabaları.Kırsal kesimde, engebeli ve zor arazi koşullarında seyahat için tasarlanmış dev Jeepler. Büyük şehirlerde, düzgün asfalt yollarda arazi arabaları cirit atıyor artık.

Allah’a şükür zengin değiliz...
Çünkü zenginlik de başa dert.
Ayağımızı yerden kesen, ikinci el 5-10 yaşında yerli arabaya bile sahip olabilmek bizi mutlu ediyor. – Ki o da yok şu anda
Zenginlerimizi ise lüks BMV ve Mercedesler bile kesmiyor.
Çok pahalı...
Dünyanın akaryakıtı en pahalı ülkesi olan memleketimizde yakıt sarfiyatı çok fazla dev jeepler ile piyasa yapıyorlar.

Dedim ya, zenginlik de bir dert.
Çok olan parayı, çok olarak sarf edecek yer bulmak gerek.
Al sana bir problem daha...
Çok şükür ki, öyle bir problemimiz yok.

İstanbul’da Fenerbahçe koyunda, deniz kenarında park ettikleri lüks arabalar içinde yanlarına of oflarını almış yüzlerce zengin çocuğunun, baba paralarını nasıl harcayacaklarını bilememekten bunalıma girdiklerini ve bunalımlarını bazı kimyasal maddeler ile aşma yollarını aradıklarını gördüm.
Bin bir güçlükle sahip olabildiğimiz küçük bir şey dahi bizi mutlu kılıyor.
Garip zenginlerimiz ise böyle bir şansa sahip değil.
Her şeyde vardır bir hayır...

Bundan 25 sene kadar Almanlarla bir fabrikanın montajında bir sene kadar beraber çalıştım. Onlarla sohbetlerimizde, o zamanki koşullarda orta halli işçi ve memur bir çalışanın, küçük taksitlerle bir Mercedes araba sahibi olma imkanının olduğunu, fakat hiç birinin hem pahalı ve hem de yakıt masrafı yüksek lüks araba almayı düşünmeyeceğini anlatıyorlardı. Bizim orada işçi olarak çalışan, köyünden ayrılırken bir eşeği dahi olmayan ve Almanın en ağır işlerini yapan vatandaşlarımızın ise orada ilk hedefi bir Mercedese sahip olmaktı.
Almanya’daki Alman zengininin, kendi memleketinde şehir içinde jeeple dolaştığını zannetmiyorum.

Ve bir şeye akıl erdiremiyorum.
Bu jeep modası zengin şımarıklığı mıdır ?
Yoksa görgüsüzlüğü mü ?

Kur'an'ı ve hükümlerini anlamada yeni ve etkili bir yöntem: KONULU TEFSİR



İnsanlığa rahmet olarak gelmiş olan hidayet yani doğru yol rehberi olan Kur’an’ın anlaşılması için, indiği dönemden beri kütüphaneleri dolduracak miktarda on binlerce ve belki de milyonlarca cilt eser kaleme alınmıştır. Bu eserlerin büyük bir bölümü kısaca Allah’ın muradını anlama ve keşfetme diye niteleyebileceğimiz ‘’ tefsir ‘’ adı verilen eserledir. 

Son 30 – 40 yıl öncesine göre tefsir deyince Kur’an’ı mevcut hali ile yani Sure ve ayetlerin Kur’an’da yer alış sıraları ile açıklayan, her biri 5, 10 veya daha fazla sayıda cilt tutan eserler bilinirdi. Bu tür tefsire artık ‘’ klasik tefsir ‘’ denilmektedir. 

Bilindiği gibi yüce Kitabımız, ; 

*** Bildiğimiz ve örneklerini gördüğümüz diğer kitaplara benzemez. Belirli bir konu bölüm, fasıl ve başlık gibi unsurları içermez. 

*** 22 sene 2 ay 22 gün sürede ve parça parça nazil olmuş yani Allah katından inmiştir. 

*** Bir tespite göre 212 parça halinde inmiştir. Bu günkü haline Peygamber’imiz tarafından Allah’tan gelen vahiyle yapılan düzenleme sonucu ulaşmıştır. Yani Sure ve Ayetlerin iniş sırası başka, Kur’an’da yer alış sıraları başkadır. 

*** Konuların yer almasında dağınık bir görüntü vardır. Bildiğimiz alıştığımız anlamda bir sistem yoktur. Kur’an ele aldığı konuları tüm detayları ile incelediği halde, bir konuya ilişkin bütün hükümler bir arada olmadığı ve tüm Kur’an’a dağıldığı için klasik tefsir yöntemi, Kur’an’ın anlaşılmasında ve gereğince değerlendirilmesinde yetersiz kalmaktadır.
Binlerce sayfa tutarındaki bir eseri okumak için çok geniş zamana ihtiyaç olmakta ve bu geniş zaman içinde incelenip değerlendirilirken anlam bütünlüğünü yakalamak ve sürdürmek çok zor olmaktadır. 

Bir eser kendi özelliklerini dikkate alınarak incelenir ve değerlendirilirse, o eserden amaçlanan sonuca ulaşmak ve daha gerçek doğru bir şekilde değerlendirmek mümkün olmaktadır. 

İşte Kur’an’ı yukarıda belirttiğimiz özelliklerine göre değerlendirebilmek için ‘’ KONULU TEFSİR ‘’ metodu daha uygun olmaktadır. 

Bu tür tefsir metodunda bir konu ile ilgili tüm mesajları içeren ayetler bir sistem içinde bir kitapta yer almaktadır. Sonuçta da ele alınan konuya ilişkin bütün ayetler bir arda görülmekte daha genel ve gerçekçi bir değerlendirme mümkün olmaktadır. 

Konulu tefsirin ana hatları:
1 – Konulu tefsir ele aldığı konuyu, Kur’an’ın bütünlüğü içinde değerlendirir. 
2- İnceleme sadece bir konu ile sınırlıdır. 
3 – Araştırılan konu hakkında Kur’an’ın görüşünün ortaya konulması öngörülür. 
4 – Araştırma için seçilen konunun düşünsel, toplumsal veya evrensel bir konu veya Kur’an’ın bir yönü veya anlatım metotlarından birini içermesi gerekmelidir. 
5 – Seçilen konun anlam ve hüküm yönü ile birlikte Kur’an’ın hedeflediği örnek kişileri ve toplumu yetiştirmek için öncelikle onu en iyi şekilde anlamamız gerekmektedir. Tefsir usulleri bu ihtiyaçtan doğmuştur. İndiği günden itibaren yaklaşık 1400 yıl klasik diye isimlendireceğimiz metodla bu ihtiyaca cevap verilmeye çalışılmıştır. 

Daha önce de belirttiğimiz gibi, bir konuyla ilgili olup Kur’an’ın farklı yerlerine dağılmış ayetleri bir araya getirip sistematik bir şekilde inceleyerek sonuca ulaşmak şeklinde karşımıza çıkan  ‘’ Konulu Tefsirler ‘’ Kur’an’ı anlamaya yönelik en uygun yöntem olarak bulunmuştur. 

Kur’an ele aldığı konuları ‘’ giriş ‘’, ‘’ gelişme ‘’ ve sonuç’’ u olan günümüz alışılagelmiş, bilimsel ve edebi yapıtlar gibi işlemez. Kur’an’da yer alan bir konuyu özel kurallarla bir çatı altında değerlendirmek konulu tefsirin alanına girer. 

Konulu tefsirler iki tür olarak karşımıza çıkmaktadır.

Birinci tür; KUR’AN’DA ELE ALINAN BİR KONUYU İŞLEYEN TEFSİRLER. 

Örnekler: 

*** KUR’AN-I KERİM ALLAH’I NASIL TANITIYOR - Dr. Veli Ulutürk – Çağlayan A.Ş. Yayını – İzmir.1985 – 326 sayfa 

** KUR’AN’DA HZ: MUHAMMED’İN ÖZELLİKLERİ – Hamdi Gündoğar – Ravza Yayınları – İstanbul.1999 – 182 sayfa 
*** TEVHİD AYETLERİ – Ümit Şimşek – Zafer Yayınları - İstanbul.2006 – 122 sayfa 
*** KUR’AN’A GÖRE İNANÇSIZLIK - Yrd.Doç.Dr. Yunus Keskin – Işık Yayınları – İstanbul 2001 - 280 sayfa 

*** KUR’AN KUR’AN’I TANIMLIYOR – Yrd. Doç Dr. Muhammed Çelik - Şûle Yayınları – İzmir.1995 – 345 sayfa 
*** KUR’AN’DA ŞER PROBLEMİ – Dr. Lütfullah Cebeci – Akçağ yayınları – Ankara.1985 – 320 sayfa 

*** KUR’AN’I KERİMDE YARATMA KAVRAMI – Dr. Veli Ulutürk – İnsan Yayınları – İstanbul.1995 – 168 sayfa 
*** KUR’AN’DA İBADET KAVRAMI – Dr. İsmail Karagöz – Şûle Yayınları – İstanbul.1997 – 107 sayfa 

İkinci tür : KUR’ANIN ANLATIM METODLARINI KONU ALAN TEFSİRLER 

Örnekler: 

*** KUR’AN’IN İKNA ÖZELLİĞİ – Yrd.oç.Dr. Muhammed Çelik – Çağlayan Yayınları – İzmir.1996 – 402 sayfa 
*** KUR’AN’DA SEMBOLİK ANLATIMLAR – Necmettin Şahinler – Beyan Yayınları – İstanbul.1995 – 343 sayfa 

*** KUR’AN’DA ÖLÇÜ VE AHENK – Abdürrezzak Nevfel - Inkılâb Yayınları – İstanbul.1988 – 192 sayfa 
*** KUR’AN’DA TEŞBİH VE TEMSİLLER – Doç Dr. Sadi Eren – Işık Yayınları – İstanbul.2002 – 240 sayfa 

*** KUR’AN HİÇ TÜKENMEYEN MUCİZE - Komisyon – İstanbul Yayınları – İstanbul 2007 – 453 sayfa 
*** KUR’ANIN ÜSLÛBU VE TEKRARLAR - Erdoğan Baş - Pınar Yayınları – İstanbul.2003 – 280 sayfa 
Görüldüğü gibi konulu tefsirler Kur’an’ı anlamak ve tanımak için çok iyi bir çözüm Kur’an’da yer alan her konu için ayrı bir eser yani kitap gerekiyor. Kur’an’da’da yüzlerce konunun ele alındığını düşünürsek çok geniş kapsamlı bir olay. Konuya bu kadar geniş olarak odaklanmayı düşünmeyen veya buna imkanı olmayanlar için. Daha yüzeysel ve daha pratik olarak bir çözüm daha var: 

F İ H R İ S T L E R

Bunlardan da iki örnek vereyim: 

*** KONULARINA GÖRE KUR’AN-ı KERİM FİHRİSTİ – Nevzat Yüksel – Muvahhid Yayınları - Trabzon – 416 sayfa 
*** KELİME VE KONULARINA GÖRE ALFABATİK KUR’AN FİHRİSTİ – Recep Akyan – Pınar Yayınları – İstanbul.2002 – 1036 sayfa 
Son kitap konusunda çok mükemmel. Hangi konuyu ararsanız, kaç yönlü olursa olsun tüm ilgili ayetlere özet olarak ulaşıyor ve topluca bir arada görebiliyorsunuz. 
Kutsal kitabımızı anlama ve tanıma yolunda Yüce Allah yardımcınız olsun ! 


NOT: Bu yazının hazırlannmasında Nil Yayınları’ndan Dr.A. Cüneyt Eren’in ‘’ KUR’AN-I KERİM’İN ANLAŞILMASINDA YENİ BİR YAKLAŞIM: KONULU TEFSİR METDODU isimli eserinden yararlanılmıştır.


İLK '' OPERA '' SERÜVENİM !...


İLK  '' OPERA ''   SERÜVENİM !...

Yıl l962. Ankara’da bir kamu kurumu özel meslek lisesi olan Demiryolu Meslek Lisesinin ikinci sınıfında yatılı öğrenciyim. Ankara’nın kültürel açıdan olağan üstü özelliği var o yıllarda, Devlet Tiyatroları yalnızca orada. Sonra 4-5 Anadolu şehrinde daha sahne açtılar biliyorsunuz. Ankara’da da 3-4 sahnesi var o yıllarda. Büyük tiyatro, Küçük tiyatro ve Yeni Sahne. Ben o yıllarda en geçerli eğlence kaynağı olan sinema meraklısıyım. Bunun yanında da Devlet tiyatroları müdavimiyim, ayarttığım iki  arkadaşımla beraber. 

Ankara’da da o yıllarda tek bir özel tiyatro var ‘’ Halk Oyuncuları ‘’

Neyse efendim. Devrem ve şu anda Facebook'da arkadaşım olan Habibullah Köstekli ve yanılmıyorsam  aynı sınıftaki arkadaşım  Yaşar Büyükyörük ile ( onunla irtibatım koptu ) 3 arkadaş   bir opera gösterisi izleyelim, ne menem bir şeymiş tanıyalım dedik. Bir ay öncesinden biletimizi alıp, opera sahnesi mevcut bulunan Büyük Tiyatro salonunda yerimizi ayırttık. En önlerden paşa paşa izleyeceğiz. Haa biletler tam 3.5 0 Lira, öğrenci 2 Lira. Zaten sinemalar da 1.50 – 1.75 Lira. Oldukça ucuz bir kültür ve eğlence ortamı bizim için.
Ankara Büyük Tiyatro’da. Ankara’lılar bilir, Büyük Tiyatro sahnesi özeldir ve operalar da orada sergilenir. Büyük bir salon büyüklüğünde döner bir sahne. Çok özel sahne ve ses düzeni. Sahne önünde çukur içinde orkestra bölümü.




Günü geldi. Tiyatroda yerimizi aldık. Sahne ve orkestra burnumuzun dibinde.

Eser Şekspir’in: Kral Lear'ı

Opera baştan aşağı bir beste ve sahne gösterisi. Bir buçuk iki saat uzunluğunda. Tabii ki sözler genellikle İtalyanca. 

Opera’nın bir özelliği var. Konusunu bilerek gidiyorsunuz. Orada yalnızca gösteriyi ve müziği izliyorsunuz. Tabii ki biz bu özelliği bilmiyoruz. Konudan ve özelliklerinden haberimiz yok o anda. İlk gidişimiz.

Bizim o zamanki algılamamızla. Müzik türü yabancı. Alabildiğine bağıran anlamadığımız bir dilden şarkı söyleyen sanatçılar. Seyirciler Ankara’nın elit tabakası ve gösteriyi büyük bir keyifle ve huşu içinde izliyorlar.
Bizim için ise bir işkence...

Opera çok büyük ve olağanüstü bir sahne olayı. Her anı bestelenmiş uzun bir müzik ve tiyatro eseri. Çok farklı bir kültür olayı.
Kulaklarımızın ve gönlümüzün alışık olmadığı bir kültür ürünü.
Her şeyi ile bize yabancı.
Çok sesli müzik türü eseri.
Çok sesli müzik olağan üstü güzel ve kaliteli bir müzik ziyafeti
Ama beste ve ezgiler biraz bizden olabilirse.
İzlenmesi inanılmaz keyifli olacak...

Neyse efendim.
İki saatlik süreyi zor tamamladık.
Bu gösteriden bir şey anlamadık ve keyif almadık.
Biz  böyle olacağını tahmin ediyorduk. Zaten olayı tanımak için gitmiştik...

Sonra yerli birkaç opera eserimiz oldu. Onlara rastlarsam, gitmek istiyorum.
Bu defa işin keyif kısmını da tatmak için.

Yine derken efendim. Benim için opera serüveni son olmadı. Sanat olaylarında öncü Eskişehir Büyük Şehir Belediyemizin de sanat olaylarında faal olduğu malum. Bundan 8 sene kadar önce Belediye bir opera festivali düzenledi. Ben de bir Japon opera grubunun sergilediği gösteriyi izledim. 

Sahne tekniğinde zamanın teknolojisine uygun gelişmeler olduğunu da gördüm. Sahnenin bir kenarında dijital küçük bir bantta açıklayıcı bilgiler verildi.

Bir şeyin ilk ve son olması için kesin karar vermemek gerekiyor. Yabancı da olsa her olaydan biraz tatmak gerekiyor....


Not: Yazımdaki  resimler Kral Lear'ın  ülkemizde çeşitli zamanlardaki gösteriminden sahneler.