28 Kasım 2018 Çarşamba

'' HEMŞEHRİCİLİK '' KÜLTÜRÜ KABİLECİLİK KÜLTÜRÜNÜN UZANTISIDIR...




Çocukluk çağlarımdan beri  toplumumuzun genelindeki  '' Hemşehricilik  '' kültürü 
uygulamalarına takılırım, bu gereksinimlerini anlamaya çalışırım. Bir şehrin insanları başka şehirlerde, bir ilçenin insanları kendi şehirleri ve komşu şehirlerde, bir köyün insanları kendi ilçeleri ve il merkezinde kendi yöreleri kökenli insanları arar bulur, tanışır ve çoğunlukla  '' KÜLTÜR; DAYANIŞMA VE YARDIMLAŞMA ''  dernekleri kurarlar ve belirli kahvehane, lokal ve dernek çatısı ve himayesi altındaki yerlerde  boş zamanları ve istirahat hallerinde bir araya gelir, sohbet eder ve genelde özel ve resmi iş ve işlemlerinde yardımlaşırlar. Hatta birbirlerine kayırmacılık yapma ve torpil olma imkanlarını arar bulur ve gerçekleştirirler.

Özellikle İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu illeri insanlarımızda bu  faaliyet biraz daha fazla görülür. Her şehirde o şehrin ilçelerinin ve köylerinin Kültür, Dayanışma ve Yardımlaşma  Derneği mutlaka vardır. Ayrıca  her şehrin insanlarının ülkemizin neredeyse tüm kentlerinde, özellikle üç büyük şehrimizde böyle hemşehrilik dernekleri vardır. 

Milletvekillerimizin TBMM'deki makam odalarına gelen ziyaretçilerinin  % 99'u muhtemelen hemşehrileridir. Bu ziyaretlerinin nedenleri mutlaka ve mutlaka resmi bir makamdaki işlerini halletmek için haklı olsalar ve haklı olmasalar da yardım bulma isteğidir. 

Batı illerimizde  bu kültürel yaklaşım biraz daha azalır ama mutlaka vardır. Üç büyük şehrimiz İstanbul, Ankara ve İzmir'de ise bu faaliyet  yok denecek derecede azdır veya yoktur.

İç Anadolu'muzun doğusunda ve merkezindeki iki ilde ve Güneydoğu Anadolu'muzdaki bir ilde çalıştım yaşadım, yakınımı ziyarete gittiğimde gördüm ki, insanların başka yörenin  insanlarını  ''  YABANCI  ''  olarak tanımlakta ve algılamaktadırlar. Bu davranış şekli kökeni genellikle ORTA DOĞU yöresindeki insanlarda binlerce yıl  önceki  KABİLE kültürüne dayanmakta, kişilerin tek başına kendi yaşamlarını sürdürmede yetersiz oldukları inancı  ve bilincine dayanmakta, birbirlerine yardım ve dayanışma ile ayakta kalma güdüsünü tatmine yönelmelerine sebep olmaktadır.

Hemşehricilik kültürünün dayanağı ve tek ölçüsü aynı yörenin insanı olmak, orada doğmuş olmak, az ve çok bir süre o yerde yaşamış olmaktır. 

Liyakatın, haklı olmanın İyi ve ahlaki açıdan muteber olmanın bir önemi değeri yoktur bu kültürün egemenliği altındaki insanlarda. 

Bu satırların yazarı olan ben işte bu tutumu ve kültürü benimseyemedim. Seçici oldum yaşam boyu. Sevmediğim, sevemeyeceğim, davranış ve yaşam şeklini onaylamadığım insanlarla bir araya gelemedim, gelemiyorum. Böyle faaliyetlere hiç girmedim. Kazaen  böyle ortama  girmişsem. Bir daha girmemeye özen gösterdim.

Yani benim tek ölçüm, hemşehri değil, benim benimsediği değerleri benimseyen İNSAN olması....

Ayrıca tüm ahlaki değerler ve İslam dini bu oluşuma karşı....






Not: Yazıma koyduğum resimler  yalnızca birer örnektir. Bu dernekleri hedef almamaktadır.  Bu tür derneklerin  ülkemizde, kentlerimizde binlercesi vardır