6 Ocak 2018 Cumartesi

Mezhep, cemaat ve tarikat, dinde bölünmektir. Kur'an'da yasaklanmıştır !...



Mezhep, cemaat ve tarikat
Her üçü de Arapça olan bu kelimelerin anlamları:
Mezhep: Gidilen yol demektir.
Tarikat: Yol. Manevi yol, usul tarz anlamındadır.

Cemaat: Tarikat gibi gruplaşmaktır.
Uygulamada farklı işlevleri olmasına rağmen, genel çerçevede birbirine yakın anlamlardadırlar. Bu anlamı, insanları  ‘’ Allah’a ulaştıran yol ‘’  olarak özetleyebiliriz.
Tabii ki, çok sayıda mezhep ve tarikat olunca da, çok sayıda ‘’ yol ‘’ karşımıza çıkmaktadır. Yine uygulamada her mezhep ve tarikat mensupları ‘’ kendi yollarının ‘’ doğruluğuna inanmakta ve taraftarlarına sıcak ve sempati ile bakmakta diğer mezhep ve tarikat taraftarlarına ise aynı yakınlığı hissetmemektedirler.
Hatta özellikle farklı mezheplere inanlar arasında anlaşmazlıklar çıkmakta, aynı dinin mensupları arasında mezhep ayrılığından kaynaklanan bir birleri ile çatışmaya ve savaşa kadar varan fikir ayrılıkları görülmektedir.
Allah’ın Kur’an’la indirdiği dinde ‘’ din kardeşliği ‘’ öngörülmesine rağmen, bırakalım kardeşliği, düşman kutuplar oluşmaktadır. Tarihte ‘’ mezhep çatışmaları ‘’ Hıristiyanlıkta da görülmüştür, ne yazık ki, İslam’ın ilk dönemlerinden itibaren İslam’da da. Ve hatta  ülkemizde de.
Bu dinin bize indirilmesine aracı olan Peygamberimiz zamanında var mıdır, mezhep veya tarikat? Tabii ki yoktur.
Din Allah’ındır. Bu hükme itiraz edilemez. Fakar mezhepler ve tarikatlar dini farklı insanların yorumlamasından meydana gelir. Yorumlarla beraber Kur'an'da yasaklanmasına rağmen din hükümleri de konulumuştur. Bunun yanında özellikle tarikatlarda Kur'an hükümlerinden sapmalar söz konusudur.
Bu dinin kaynağı da, Allah’ın kitabı olan Kur’an’dır. Bu hükme de itiraz edilemez.
Peki, Kur’an’da Allah’a giden çeşitli yolları içeren mezhep ve tarikat kavramı var mıdır Kur’an’da?
Bu soruya bakalım Kur’an ne cevap veriyor ?

*** ‘’ Dinlerini parça parça edip hiziplere ( bölüm, takım, fırka, parti ) bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır. Allah onlara yapıp ettiklerini haber verecektir. ‘’  ( Enam /159 )

*** ‘’ Dinlerini parçalayıp, hizipler fırkalar halinde geldiler. Her hizip kendi elindeki ile sevinip övünür. ‘’   ( Rum/32 )

*** ‘’ Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, çekişmeye girip fırkalar halinde parçalananlar gibi olmayın. ‘’    ( 3/05 )

*** ‘’ Kitapta çekişmeye girenler ayrılığa düşmüşlerdir. Bütününden uzaklaştırıcı tam bir kopuşun içindedirler. ‘’   ( 2/176 )

*** ‘’ Hep birlikte Allah’ın ipine ( Kur’an ) sarılın, bölünüp ayrılmayın. ‘’   ( 3/103 )

Ulaşılacak bir yere, bir noktaya giden bir çok yol olursa, karmaşa olur, anarşi olur.
Allah’a giden yol, Kur’an yoludur. Ve bu yol bir tanedir.

İnsanların yüzde 99'u mantıkla değil duyguları ile hareket ediyor !...



Yazımın başlığındaki söz biraz iddialı gelebilir, fakat biraz olsun duygularımızın etkisinden sıyrılmaya gayret ederek düşünürsek bu  '' İnsanların yüzde 99'u mantıkla değil duyguları ile hareket ediyor  ''  şeklindeki  düşüncemin haklılığını kabul edeceksiniz.

Evet dostlar insanların çok büyük oranda  çoğunluğu, hatta   ''  binde 999'u  ''  Allah'ın insanlara özel lütfu olan akıllarını değerlendirerek ile değil duygularının etkisi ile düşünüyorlar, karar veriyorlar  ve bunun sonucu olarak hatalı davranıyorlar, yanlış yapıyorlar !...

Bu iddiama delil mi istiyorsunuz ?  İşte buyurun:

***  Bazı insanların ak dediklerine, diğer bazıları kara diyorlar. Her iki tarafta buna inanıyor ve savunuyorlar. 

***  Devletler, insanlar, arkadaşlar, eşler arasındaki ilişkilerde menfaatler ön plana çıkıyor, Anlaşmazlıklar, tartışmalar, kavgalar, savaşlar bu yüzden çıkıyor. Mantıken haklı olan değil duygularının esaretini aşamayanlar, sonucu etkiliyor.

***  İşte bu yüzden insanların bir kişi, konu hakkında bir ön kabulleri oluyor ve bunu değiştirmeleri, tarafsız davranmaları genelde mümkün olamıyor.

***  Ön kabul de kendilerine   olumlu ve sempatik veya tam tersi olumsuz  ve antipatik gelen duygularının etkisindeki düşünceleri, görüşleri  artık pek kolay değişemiyor.

***  İşte bu yüzden mesela bir yer veya yöre hakkındaki bir kişinin bir olayın etkisi ile edinilen olumlu veya olumsuz görüş ve kanaatler o yöreye ve kişilerine teşmil ediliyor, genelleştirilerek hatalı görüş ve davranışlara gerekçe olabiliyor.

Başımdan geçen tipik bir olayla bu konuyu biraz daha açık bir hale getireyim:

Bundan 30 sene kadar önce eşimle beraber Kayseri'deki yeğenimize ziyarette bulunduk. Mevsim kış,bir gün eşim Nivea yağlı el krem  almamı istedi. Dolmuşa binip çarşı merkezine gittim. Önüme ilk çıkan eczaneden bir kutu kremi aldım ve tekrar eve döndüm. Evde eşim kutuyu açıp baktığında ne görsün ?

Kutunun içinden derin bir parmak  krem alınmış, nerede ise kutunun dörtte biri eksilmiş. Bana gösterdi çok canım sıkıldı.  Hemen yine bir dolmuşla şehrin merkezine gittim. Eczacıya  göstererek  krem kutusunu ve döndüm. Alınan kremin değeri belki iki dolmuş ücretinden daha azdı. Ama ben aldatılmışlık duygusundan kurtulup rahatlamıştım.

Her şehir, bölge ve yörede  olumlu kişilikler vardır, olumsuz kişilikler de. Böyle münferit olumsuz bir olayı  tüm yöreye ve insanlarına teşmil etmek doğru değil ve yanlıştır. Bunu biliyor ve kabul ediyorum. Akıl ve mantık bunu gerektiriyor. Fakat o an yaşadığım  duygusal travma bende öyle yer etmiş olmalı ki, 30 senedir ne zaman  o şehrin ismi geçse bende o krem kutusu, o krem gündeme geldiğinde o yöre ismi hafızamda canlanıyor. Anlattığım düşüncenin hemen aklıma gelmesini önleyemiyorum.

İnsanların bu özelliği, Ülkemizde en çok siyasi olay, parti ve kişileri değerlendirme bariz bir şekilde öne çıkıyor. İktidara muhalif düşünenler için İktidarın yaptığı her icraat olumsuz olarak görülüyor veya olumsuzluk adeta aranıyor. İktidarda parti taraftarları da   muhalif düşünce ve önerilerin tamamını olumsuz, yanlış ve haksız olarak değerlendiriliyor...