11 Ekim 2017 Çarşamba

ALLAH'TAN MESAJ ALMAK !...

Böyle bir şey olabilir mi?

Yüce Allah insanı muhatap edinip ona mesaj gönderebilir mi?

Bildiğimiz ve günlük hayatımıza cep telefonlarının girmesi ile yaşantımızda yoğun ve önemli bir olay haline gelen mesaj, Allah ile kul arasında olabilir mi?

İnsanların duaları Allah'a bir mesaj ve O'ndan isteklerini içerir. Örnekleri çoktur ve olağandır. Ama Allah'tan insanlara bildiğimiz ve örneklerini gördüğümüz anlamda bir mesaj gönderilmesi söz konusu olamaz.

Ama Allah'tan insanlara bir mesaj olabilir:

Allah'a yoğunlaşan gönüllere, kalbe doğma ( vahiy ) , ilham ve çok özel bazı rüyalar ile.
Ben böyle bir olay yaşadım. Anlatayım. Mesaj olup olmadığına siz karar verin:

Yıl 1982 Bir kamu kurumunun Afyon'daki fabrikasında personel ve idari işler müdürüyüm. Fabrikanın personel yemekhanesi görevim gereği bana bağlı. Yemekhanede Şükrü adında eski hükümlü kontenjanından çalışmakta olan bir işçimiz var.

Burada bir parantez açayım. İş Kanunu gereği işçi sayısı belli bir sayıya ulaşan işyerleri, belirli bir oranda '' eski hükümlü '' yani bir suçtan hapis cezası almış, cezasını tamamlamış  kişileri  ve '' özürlü '' kişileri işe almak ve çalıştırmakla yükümlüdürler.

Bizim Şükrü, cinayet işlemiş. cezasını çekmiş ve fabrikada bu kontenjandan işe alınmış. Cinayet sözünü okuyunca birden irkilmiş olabilirsiniz. Ama Şükrü, hani derler ya, pırlanta gibi bir kalbi olan pamuk gibi şeker bir insan. Saf. Çoğumuzda bulunan ön yargı, içten pazarlık gibi olumsuzluklar onda yok. İçi dışı bir. Sevdi mi ölümüne seven kişilikte. Aramızda kısa zamanda bir gönül bağı oluştu. Hissediyorum ki benim ona gösterdiğim sevgi ve ilgi oranının çok üstünde bir duygu ile beni sevip sayıyor.

Tam o sıralar, yani 1982 yılında, 36 yaşındayım. Gönlüme namaza başlama ilhamı, duygusu doğdu. Önceleri az, sonra gittikçe artan bir yoğunlukta namazı düşünmeye başladım.

-- Namaz kılmaya başlamam gerekli.

-- Kılmaya başlayayım mı ?

-- Başlarsam devam etmem gerekli, bunu başarabilir miyim ?

Anlatılması zor bir yoğunlukta bir iç hesaplaşma. Kendimle başbaşa kaldığım günün her anı bu duygu ve düşüncelerdeyim. Çalışırken, yürürken, yatarken.

-- Başlamam lazım, başlarsam acaba sürdürmeyi başarabilir miyim.

Namazla ilgil kitaplar aldım. Bilmediğim duaları ezberliyorum.

Ama o ilk adımı atamıyorum...

Başlayamıyorum...

Ve bu düşünce ve duygu fırtınamı en yakınlarım dahil kimse ile paylaşmıyorum.

Tam o sıralarda. Bir gün sabah işime yani büroma geldim. Bürodaki ilk dakikalarım.

Kapı çalındı:

-- Gelin.

Karşımda Şükrü:

-- Müdürüm sana bir şey söylemek istiyorum.

-- Söyle Şükrü.

-- ..........................

-- Söyle Şükrü

Şükrü sıkılıyor, çekiniyor, konuşmakta zorlanıyor.

-- Müdürüm, dün gece seni rüyamda gördüm.

-- Eeee...........

-- İşte böyle, bu günkü gibi sana bir şey söylemek için yanına geldim. Sana hitap ettim. Beni dinlemedin. Yerinden fırladın. -- Şükrü dur, biraz bekle namaz kılayım geleyim de o zaman söyle dedin.

Birden irkidim. Şok oldum. Tüylerim diken diken oldu!... Kararsızlığım, iç hesaplaşmam bitmişti...

Çünkü, günlerdir kendime sorduğum sorunun cevabı gelmişti!...

O gün hemen namaza başladım...

37
senedir -- ufak tefek aksamalar dışında  Allah Kabul eder ve izin verirse -- devam ediyorum. 

Siz hiç ermiş kişi ( evliya ) gördünüz mü ?

Allah’ın sevdiği ‘’ veli kullarını ‘’ ( ermişleri )  görmek pek mümkün değil. Çünkü onlar sıra dışı insanlardır. Metafizik yani fizik ötesi boyuttadırlar. Ama aşağıda yaşadığım olayda ben böyle bir tereddüde düştüm.

Bundan 50 yıl kadar önce 20’li yaşlarımın başındayım. İzmir’deyim.

Bir gün akşam yemeğinden sonra Gaziler caddesinde berberim var. Tıraş olmaya gittim. Ben sıramı beklerken iki berber koltuğundan birinde traş olan benimle aynı yaşlarda olan genç bir kişi ile tanıştım. O berber koltuğunda ben misafir koltuğunda. Sohbete başladık. Konumuz metafizik olaylar. Hani derler ya. Kafalarımız sardı. Sonra traş sırası bana geldi. Sohbete devam ettik. Benim tıraşım da bitti. Fakat sohbet bitmedi.. Baktık olacak gibi değil, berberden çıktık, yakında, 24 saat açık sabahçı kahvesi var, orada devam ettik. Konularımız, ilginç ve tatlı sohbetimiz bitecek gibi değil.

Saatler nasıl geçiyor anlamıyoruz. Çaylar birbiri arkasına devam ediyor.

Vakit gece yarısını geçmişti herhalde, yakınımızdaki bir masada tek başına oturan yaşlıca bir amca ( bize göre o yaşta dedemiz yaşında biri ) seslendi:

- Yanınıza gelip, sohbetinize katılabilir miyim?

Hemen kalktık, buyur ettik geldi masamıza oturdu. Kısa boylu, tıknaz kaba yani kalın kumaştan bir elbisesi var. Temiz giyimli, sevimli bir ihtiyar.

Küçük bir kare masada olduk üç kişi. Sohbet devam ediyor ve gittikçe koyulaşıyor. Bir ara irkildim.

İhtiyar amca benim aklımdan geçen, fakat dillendirmediğim konularda bana, yanımızdaki üçüncü kişi anlamadan cevap veriyor.

Derken sabah yaklaştı. Dışarıda günün ilk ışıkları göründü.

Ne o? Sohbet ettiğimiz arkadaşla birlikte birden farkına vardık ki. Masamıza konuk olan amca yok olmuş! Küçük bir masa etrafında üç kişi idik aramızda 20-30 santim mesafe var veya yok. Amca sessizce yok olmuş, gittiğini hiç farketmemişiz

Hani masallarda söylenir ya...

Bir varmış, bir yokmuş.

Yanımıza gelirken, selam verdi. Kalktık buyur ettik. Ama giderken birden yok oldu.

İnsan, 20-30 santim yakınındaki kişinin kalkıp gittiğini görmez mi, hissetmez mi?

Görmedik, hissetmedik.

Biz böyle bir amcayı gördük mü, görmedik mi. Saatlerce sohbet ettik mi etmedik mi?

Tereddüt ettik, şaştık kaldık.

Derken belki de 12 saat süren o sohbet sonunda sabah oldu. Şimdiki gibi. Cep telefonu yok. Evdekiler, merak etmişler. Rahmetli babam hastane hastane beni aramış sabaha kadar. Meraktan perişan olmuşlar.

Gördük mü görmedik mi diye meraktan perişan olduk!

Biz iki yeni arkadaş tamam da bu amcaya ne oldu?

Acaba gördüğümüz kişi velî miydi *

Kur'an'ın açıklaması ve yorumu yalnızca din adamları ve ilahiyatçılara bırakılmayacak kadar önemlidir !...

Yazımın başlığında yanlışlık yok. 

Evet, tekrar ediyorum: Kur'an'ın açıklaması ve yorumu yalnızca din adamları ve ilahiyatçılara bırakılmayacak kadar önemlidir. Kimdir din adamları? Diyanet İşleri Başkanlığı personeli din görevlileri. Din konusunda özel bir eğitim almamış fakat özel ilgisi nedeniyle kendini yetiştirmiş toplumun bir kesimince din konusunda ehil olarak kabul edilmiş kişiler.
Sonra bir de ilahiyatçı hocalar var. Din merkezli eğitim yapmış ve  bu alanda Yrd. Doç. Doçent ve Prof. gibi ünvanlara ulaşmış akademisyenler. İşte Kur'an ayetlerinin açıklanması, yorumu yalnızca bu kişilere bırakılmamalıdır.

Neden?

Çünkü bu kişiler her türlü olaylara, oluşumlara, bilgilere tarafsız olamazlar. Yalnızca inanç penceresinden bakarlar. Bilimsel yaklaşımı gerçekleştiremezler. Bu durumları da Kur'an ayetlerinindeki gerçeklere ulaşmayı zorlaştırır.
Alim deyince dini çevreler de büyük oranla dini bilgilerde ilerleyenler kastedilir. Ama Kur'an'ın yaklaşımı bu doğrultuda değildir. Sık sık insanların etrafına, tabiat olaylarına, gökyüzüne bakmaları, incelemeleri, bu konularda araştırma yapmaları önerilir. Yani pozitif bilimlere  önem verilmesi istenir.

İşte örnek ayetler:
@  İbrahim Peygambere göklerin ve yerin ilmi öğretildiği, ( 6/75 ) belirtilir.
@  Bilim adamlarınhim peygambere yerlerin ve göklerin ilimlerinde öğretildiğiın üstünlüğü hakkındaki şu ayetlere dikkat:  3/7, 18, 4/162, 17/107, 22/54, 26/197, 29/43, 35/28, 39/9, 58/11
@  Bu misalleri ancak ilim sahipleri anlayabilirler  ( 29/43 )
@  İlmiyle amel etmek, yabi bigisini davranışlarına uygulama, hayata geçirmek  ( 2/214, 4/25, 5/105, 29/2-2, 10,   62/5 )
@  Bilgilerini hayata geçiremeyenler '' Kitap yüklü eşeğe  '' benzetilmiştir.  ( 62/5 )
@  Elbette onlara olan biten her şeyi ilimle anlatacağız.  ( 7/7 )

İşte dini konulara bilimsel bakış açısıyla yaklaşılamadığı için Kur'an'ın bazı önemli ayetlerinin açıklaması yapılamamış, Müslümanlar dinin ve hayatın gerçeklerine tam ulaşamamış ve 1500 yıla yakın bir zaman boşuna geçirilmiş ve geri kalmışlardır.

Son 30 - 40 yıldır bir uyanış hareketi başlamıştır. Müslümanların gerçek dine ulaşamayıp, gelenekleri dinleştirdiği, Kur'an yerine bazı din adamlarının  yorumunu ve neredeyse % 98-99 uydurma ve yalan olan peygamberimizin ağzından uydurulan hadis rivayetlerini Kur'an'ın'da önüne aldıkları farkedilmeye ve dile getirilmeye başlanmıştır.

Bu nasıl olmuştur ?

Ülkemizde bu açılım İlahiyatçı, fakat aynı zamanda felsefe  eğitimi de almış Yaşar Nuri Öztürk '' Kur'an'a dönüş '' hareketini başlatmış. Bu doğrultıdaki eserleri hem gelenekçi İslam taraftarlarından büyük tepki görmüş, hem de  halkın bir bölümü tarafından geniş ilgiyle karşılanmıştır. Yaşar Nuri Hoca'nın geniş ilgi görmesinin sebebi Kur'an'ın yorumuna bilimsel yaklaşması bunun sonucu olarak da insanları daha akla yakın, hurafelerden uzak İslam'la buluşturmasıdır.

Tabii ki, Kur'an'dan uzaklaşmanın ve bunun sonucu bin yılı aşan sürede oluşan dinde yozlaşmanın  getirdiği hasarı, zihinlerdeki ve gönüllerde oluşan tortuyu kısa zamanda yok etmek ve temizlemek kolay değildir.

Bunun yanında Kur'an'daki İslamı hedef edinen bu yolda çalışmalrda bulunan eserler veren çok değerli ilahiyatçı hocalar vardır.  Prof.Dr Süleyman Ateş, Mehmet Okuyan, Bayraktar Bayraklı gibi,  Bu sayın hocalarçok değerli hizmetler yapıyorlar fakat bazı ayetlerin tam anlamlarının açıklanması doğrultusunda keşiflere ulaşamıyorlar. Bunun sebebi de Kur'an'a ve ayetlere bilimsel yaklaşamamalarıdır.

Bunu bir örnekle açıklayayım. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi TIP fakültesi Nöroloji Bilim Başkanı Prof. Dr Gazi Özdemir.
Kendi alanında çok faal ve başarılı bir bilim adamı. Bunun yanında da öğrencilik yıllarından itibaren Kur'an'a yoğun ilgi duymuş ve son 50 yılındaki istirahat saatlerini Kur'an'ı incelemeye hasretmiş bir kişi.  

DİN VE BEYİN, İSLAM'IN ŞARTI SADECE 5 DEĞİL KUR'AN'DAKİ BÜTÜN MUHKEM/ KESİN HÜKÜMLERDİR, ALLAH'IN TEK DİNİ İSLAM'A SON DAVET KUR'AN, KUR'AN KADINI KORUYOR, MEVLANA'DAN GERİYE KALANLAR isimli eserleri yayınlanmış. Bir trafik kazasında kaybettiği eşi Prof. Dr. Necla Özdemir adına Kurduğu maddi imkanları az veya olmayan öğrencilere destek amaçlı bir vakıf kurmuş. Eserlerinin gelirlerini  bu vakfa hasretmiş bir bilim ve gönül adamı.
Bu hocamızı 4-5 yıl önce DİN VE BEYİN adlı eserinden tanıdım. Bu kitaptaki abdesti konu alan bilgilerden etkilenerek yazdığım '' Abdest almanın sebebi bilinenden farklı imiş '' başlıklı  yazım  bu blog sitemde 95 bin kadar okundu. Sonra da İSLAM'IN ŞARTI SADECE 5 DEĞİL isimli kitabını edindim. Bu kitaptaki, MUHKEM MÜTEŞABİH AYETLER iklilemine şimdiye kadar hiç bir din adamı ve akademisyenin erişemiyeceği keşfine ulaşarak  yorum ve açıklama getirdiğine şahit oldum. Hocamız bu eserinde yaklaşık 1450 yıldır gerçekleştirilemeyen bir keşfe ulaşıyor. İslam'ın esası olan muhkem yani kesin hükümlü ayetleri vahyedilme sıraları ile sure sure belirlemiş. Eşi emsali bulunmayan bir çalışma yapmış ve önemli bir kapıyı açan bir yorum getirmiş bu eserinde.

SON DAVET KUR'AN isimli tefsiri de alışılagelen tefsirlerden çok farklı. Anlatımlar bu günkü Türkçemizle  uyumlu net ve 
güzel.
İ
şte İslam'a yeni ufuk açan keşiflere din adamları değil de inançlı bilim adamlarının ulaşabildiğine çok önemli bir delil. 

Bu doğrultuda çalışmalar yapan iki bilim adamı akademisyenin ismini daha vereceğim:
Birincisi   Yıldık Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. CANER TASLAMAN.  İlgi alanları: Bilim, felsefe din ilişkisi  -- Küreselleşme ve İslam  -- Din Felsefesi, --  Bilim Felsefesi -- Fizik, Biyoloji Felsefesi. Çeşitli TV kanallarında ve özellikle Habertürk kanalında programları var.
Eserlerinden bazıları: KURAN VE BİLİMSEL ZİHNİN İNŞAASI -- TANRI PARÇACIĞI -- AHLAK, FELSEFE VE BİLİM -- AHLAK FELSEFE VE ALLAH -- KUANTUM TEORİSİ, FELSEFE VE TANRI  --  BİG BANG VE TANRI.
Bu eserlerini İnternet sitesine yüklemiş ve buradan ücretsiz olarak okumak mümkün. Ayrıca YOU TUBE' de tüm TV programlarının videolarına ulaşmak ve izlemekte mümkün
İkinci  akademesyen: Acıbadem Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç Dr.  EMRE DORMAN  İlgi alanları: FELSEFE -- DİN FELSEFESİ -- İSLAM FELSEFESİ -- DİN ve BİLİM İLİŞKİSİ
Bu hocanında Caner Taslaman gibi eserlerini PDF formatında İnternet'ten okumak mümkün ve YOU TUBE'de videoları var.
İşte gerçek ve bilimsel İslam'ı bu hocalarımızın eserlerinden tanımak mümkün.

Taraftar kazanma faaliyetleri olan cemaat ve tarikatların '' gizli ajandaları '' vardır !...

Taraftar kazanma ve sayılarını arttırma faaliyetleri cemaat ve tarikatların çoğunda belirgin bir şekilde görülür.  Bunu gerçekleştirmek için  kendilerine bağlı dernekler ve özel çalışma grupları oluştururlar. Bir siyasi parti gibi çalışırlar çünkü  '' gizli bir siyasi ajandaları ''  yani hedefleri vardır.

Nedir bu hedef ? 


Taraftarlarının sayısını arttırıp  kitlesel bir çoğunluğa ulaşmak ve kendi inançlarını ve taraftarlarını toplumda etkin bir konuma ulaştırmak. FETÖ örneğindeki gibi.

Bir biri ile bağdaşamayacak çok farklı iki toplumsal alanı yani  siyaset ve dini kendi  siyasi bir hedefleri uğruna kullanmak.

Yani DİNİ SİYASETE ALET ETMEK

Samimi ve bilinçli bir dindarın siyasi hedefi olamaz. Zira din maneviyat alanı, siyaset ise tamamen dünyevi ve nefsi istek ve hırsların etkin olduğu alandır.

Aslında cemaat ve tarikat oluşumları İslam Dininin anayasası olan Kur'an'da  '' bölünme ve parçalanma '' olarak nitelenmekte ve çok sayıda ayette yasaklanmaktadır. ( 6/159 -- 21/93 -- 23/53 -- 30/32 -- 42/13 )

==  Dinlerini parça parça edip, grup grup olanlar var ya, senin onlarla bir ilişkin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. ( 61/59 )

==  Dini doğru tutun ( ayakta tutun )  Allah'ın birliğine inanın ve O'nun hükümlerine teslim olun. Hurafeler karıştırıp dini bozmayın ve onda ayrılığa düşmeyin ( 42/13 )