28 Aralık 2017 Perşembe

BU GÜN MUTLU OLDUM !...



Burada yani Face'de  bir kaç aydır, blog sitelerimde yayınladığım 30 yıldır neredeyse tüm boş vakitlerimde anlamaya, öğrenemeye, incelemeye çabaladığım Kur'an ağılıklı yazılarımın linkini vererek paylaşıyordum.


Hiç bir Allah'ın kulu arkadaşım, öğrencim bugüne kadar bu yazılarımla ilgilenmedi.

Uzun yıllar öğrencilerime bir şeyler vermek öğretmek gayretimde bir eksiklik yaptığımı düşünmeye başladım:

DEMEK Kİ DEDİM BEN ÖĞRENCİLERİME GÖREV ALDIĞIM DERSLERİN YANINDA MESLEK HAYATI VE ÖZEL YAŞANTILARI ALANINDA BİR ŞEYLER VERME ÇABASINDA İKEN ÖNEMLİ BİR ŞEYİ ATLAMIŞIM, EKSİK BIRAKMIŞIM ...

NEDİR O ?

OKUMANIN, ÖĞRENMENİN ÖNEMİNİ GEREĞİNİ VE KEYFİNİ ÖĞRETMEMİŞİM, VEREMEMİŞİM...

Fakat bugün iki Face arkadaşım birden yazılarımla ilgilenmeye başladı.

Birisi benim 1960 - 63 devrem sıra arkadaşım diğeri de öğrencim olmayan bir arkadaşım.

VE BEN MUTLU OLDUM !...




KUR'AN'IN ÖZET TARİHİ



Ayetlerin vahyolunmaya başlaması Miladi 610 yılındadır. Hicrete kadar ( MS 621 ) Mekke’de Bundan sonra Medine’de inmiştir. Mekke’de vahyolunanlar Mekki Ayet, Medine’de vahyolunanlar ise Medeni Ayet diye isimlendirilmektedir. Ayetlerin yaklaşık 2/3 ü Mekki, kalanı Medenidir. Mekki ayetler kısadır, sert ifadeler ve ihtarlar taşır. Medeni sure ve ayetler uzundur, düşündürücüdür ve yumuşak üsluptadır.

Peygamberimiz, Cebrail isimli meleğin tebliğ ettiği vahyi ezberliyor, sonra vahiy katiplerinden birini çağırarak, gelen kısmı, ait olduğu yeri de tayin ederek yazdırıyordu. O devirde Kur'’n metni tabaklanmış deri, hurma dalları, yassı taşlar, tahta levhalar, deve ve koyunların kürek kemikleri gibi civarda bulunan çeşitli malzemeler üzerine yazılıyordu. Hz. Muhammed olası bir yanlışlığı önlemek için gelen vahyi yazdırdıktan sonra katipten okumasını istiyordu. Doğruluğu denetlenmiş olan bu metin kendisine teslim ediliyor ve evinde korunuyordu. Vahiy ara ara ve parça parça geldiğinden, surenin bitmesi bekleniyor, bitince de daha uygun tarzda sayfalara geçiriliyordu.

Peygamberimiz, yeni inen her vahiy metnini önce erkekler, sonra da kadınlar cemaatine okuyup tebliğ ederdi. Kur’an metnini yazanlar da parçayı hem ezberliyor hem de yazılı olarak evlerinde bulunduruyorlardı. O zamanki ortam ve imkanda hafıza yani bellek daha yaygın bir araç ve çözümdü. Müslümanlar namazda okumak, ibadet etmek, okuyup hayatlarında uygulamak gibi amaçlarla ve büyük bir istekle Peygamberimizden veya onun öğretip de yetkili kıldığı ashabından, ( yakın çevresindeki kişilerden ) Kur’an parçalarını öğrenip ezberliyorlardı.

Her Ramazan ayında Hz. Muhammed, o zamana kadar vahyedilmiş Kur’an metninin tamamını Cebrail’e, Cebrail de kendisine okur, böylece mukabele ederlerdi. ( karşılaştırırlardı ) Ramazan aylarındaki mukabele geleneği buradan kalmıştır.
Peygamber efendimiz hayatta olduğu sürece vahiy devam ettiğinden, Kur’an metni iki kap arasında bir kitap haline getirilemezdi. Böyle yapılmış olsaydı, düzeninde sık sık değişiklik yapmak, araya giren birkaç ayeti yerleştirmek için, ikide bir, çok sayıda metni yok etmek veya yeniden yazmak gerekecekti. Peygamberimizden sonra gelen halifelerin bunu gerçekleştirmeleri zorunluluk haline gelmişti.

Hz.Ebu Bekir, vahiy katiplerinden Zeyd İbn Sabit’i Kur’an’ı bir kitap haline getirmekle görevlendirdi. Kendisinde Kur’an’da yazılı parça bulunan herkesin Zeyd’e getirmesini şehirde ilan etti. Zeyd, Kur’an ezberinde olduğu halde, diğer hafızlarla karşılaştırdı ve ayrıca her ayet için yazılı iki tanık arayarak bu görevi titizlikle gerçekleştirdi.
Hz. Ebu Bekir tarafından bir araya getirilen bu kitaba ( El Mushaf = sayfalar ) denilmiştir. Bu metin sonra Hz.Ömer’e devir olunmuş, , vefat edince de kızı ve Peygamber’imizin eşi olan Hafza’ya kalmıştır.

Hz. Osman’ın halifeliği zamanında bir heyet teşkil etmiş, Kureyş lehçesi ve imlası ile yeniden yazdımıştır. Beş veya yedi nüsha olarak çoğalarak büyük islam merkezlerine göndemiş, ellerindeki Kur’an nüshalarının buna göre düzeltilmesini emrederek yeknesaklığı sağlamıştır. Kendisinde de bir nüsha kalmıştır. Bu nüshaya ‘’ İmam ‘’ denilmektedir.
Yüce Kitabımız, bu güne kadar hiçbir ayeti, kelimesi ve harfi değişmeyerek ve kaybolmayarak bize ulaşmıştır. Çünkü, O Allah’ın koruması ve garantisi altındadır:

İşte Kur’an’ın 15 sırasında bulunan Hicr Suresi ve 9. ayeti :

¨ Hiç kuşkusuz o Zikr’i biz indirdik, biz. Ve herhalde onun koruyucusu da biziz. ¨

Kur'an Peygamberimizi anlatıyor ...



KUR'AN PEYGAMBERİMİZİ ANLATIYOR

Kur’an’da ele alınan ana konulardan biri de Peygamberimizdir. Bu konu bir şekilde işlenmiş ve Allah’ın Resulü yani elçisi tüm yönleri ile tanıtılmış, görevini nasıl yapacağı konusunda yönlendirilmiştir.

Şimdi Hz.Muhammed konusunun nasıl işlendiğini - isim ve sıfatları dışında - topluca bir çizelgede görelim ve Kur’an’da nasıl bir yoğunlukta ele alındıkları hakkında bir fikre sahip olalım

İŞLENEN KONU.......... MESAJ.....................................................KAÇ DEFA ELE ALINDIĞI
İNSAN OLARAK KİMLİĞİ: ...................................................................................58
İnsan Oluşu...........................................................................................................21
Kavmine Gönderilmiş Ümmî ( yazı bilmeyen ) Resul oluşu..................................15
Ahlak ve meziyetleri ( iyi huy ve davranışları )......................................................22

RİSALETE ( Elçiliğe ) HAZIRLANIŞI : ..................................................................63
İbadet ve Zikre Yönelmeye Çağırması..................................................................22
Davet Üslubunun ve Metodunun Yönlendirilmesi.................................................25
Allah’ın Desteği ve Koruması.................................................................................8
Mescid-i Haram’ın Kıble Oluşu...............................................................................8

PEYGAMBERLİK YÖNÜ : ....................................................................................51
Vahyin Gelişi.........................................................................................................19
Rabbinin Mesajını Tebliğ Edişi..............................................................................19
Risaletinin Bütün Dinleri Neshetmesi ( hükümsüz kılması )..................................10
Alemlere Rahmet Olarak Gönderilmesi..................................................................3

RESULULLAH İNSANLARLA: ...........................................................................120
Müminlerle ( iman edenler )..................................................................................32
Münafıklarla ( İnanmadığı halde inanmış görünenler ).........................................26
Müşriklerle ( Allah’a şirk – ortak - koşanlar ).........................................................27
Kitap ehli ile ( Yahudi ve Hıristiyanlar )..................................................................25

T O P L A M .......................................................................................................293

Örnek Ayetler:

" De ki: ‘ Ben de ancak sizin gibi bir insanım, ancak bana ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunuyor. ‘ " ( 18 / 110 )

" İçlerinden birine ‘ İnsanları uyar ve inananlara, Rabbları katında yüksek makamlar olduğunu müjdele.’ " ( 10 / 2 )

" De ki: ‘ Ey insanlar ! Doğrusu ben, göklerin ve yerin hükümranı , O’ ndan başka ilah bulunmayan , dirilten ve öldüren Allah’ın hepiniz için gönderdiği peygamberiyim. Allah’a ve okuyup yazması olmayan , haber getiren peygamberine – ki o da Allah’a ve sözlerine inanmıştır. – inanın, ona uyun ki doğru yolu bulasınız. ‘ "

" Allah’ın rahmetinden dolayı ey Muhammed; sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. " ( 3 / 159 )

" Geceleyin ve secdelerin ardından O’ nu tesbih et. " ( 50 / 40)

" Suçunun bağışlanmasını dile; Rabbını akşam sabah överek tesbih et. " ( 40 / 55 )

" Rabbının yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır. " ( 16 / 125 )

" Artık sana buyurulanı açıkça ortaya koy, puta tapanlara aldırış etme . " ( 22 / 94 )

" İnkâr edenler, seni bağlayıp bir yere kapamak veya öldürmek, ya da sürmek için düzen kuruyorlardı. Onlar düzen kurarken Allah da düzenlerini bozuyor du. Allah düzen yapanların en iyisidir. " ( 8 / 30 )

" Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz. Hoşnut ( memnun ) olacağın kıbleye seni, elbette çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Harâm semtine çevir; bulunduğunuz yerlerde yüzlerinizi o yöne çevirin. Doğrusu Kitap verilenler, bunun Rabb’larından bir gerçek olduğunu bilirler. Allah onların yaptıklarından gâfil ( habersiz ) değildir. " ( 2 / 144 )

" Böylece şehirlerin anası olan Mekke’de ve çevresinde bulunanları uyarman, şüphe götürmeyen toplanma günü ile uyarman için sana Arapça okunan bir Kitâb vahyettik. İnsanların bir takımı cennete, bir takımı da çılgın alevli cehenneme girer. " ( 42 / 7 )
Ve vahiy gelir :
" Yaradan Rabbının adıyla Oku ! ( 96 / 1 )

" De ki : Ben sadece bir uyarıcıyım. Gücü her şeye yeten Tek Allah’tan başka ilah yoktur. " ( 38 / 65 )

" Ey Peygamber ! Rabbından sana indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan O’ nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. " ( 5 / 67 )

" Allah katında din İslamdır. " ( 3 / 19 )

" Kim İslamiyetten başka bir dine yönelirse , onunki kabul edilmeyecektir. O ahirette de kaybedenlerdendir. " ( 3 / 85 )

" Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik. " ( 21 / 107 )
Müşriklerle ilişkisi :

" Ayetlerimiz onlara açık açık okununca , bizimle karşılaşmayı ummayanlar Muhammed’e ‘ Bundan başka bir Kur’an getir veya bunu değiştir dediler.

" Doğrulardan isen bize melekleri getirsene " ( 15 / 7 )

" Biz melekleri ancak gerekirse indiririz. O takdirde de ceza görecekler asla geri bırakılmazlar. " ( 15 / 8 )

Kitap ehli ile ilişkisi:
" De ki : ‘ Ey Kitap ehli ! Ancak Allah’a kulluk etmek, O’ na bir şeyi eş koşmamak, Allah’ı bırakıp birbirinizi Rabb benimsememek üzere, bizimle sizin aranızda müşterek bir söze gelin Eğer yüz çevirirlerse : ‘ Bizim Müslüman olduğumuza şahit olun ‘ deyin. " ( 3 / 64 )

" Seni yalancı saydılarsa , senden önce belgeler, sayfalar ve aydınlatıcı kitap getiren peygamberler de yalanlanmıştı. " ( 3 184 )
Münafıklarla ilişkisi :

" Doğrusu münafıklar Allah’ı aldatmaya çalışırlar, oysa O, onlara aldatmanın
ne olduğunu gösterecektir. Onlar namaza tembel tembel kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar, ne onlarla ne de bunlarla olur . İkisi arasında bocalayarak Allah’ı pek az anarlar. Allah’ın saptırdığı kimseye yol bulamayacaksın. " ( 4 / 142-143 )

" Bunlar: ‘ Allah’ın peygamberinin yanında bulunanlara bir şey vermeyin de dağılıp gitsinler ‘ diyen kimselerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır, ama münafıklar gerçeği anlamazlar. (...) " ( 63 / 1-7 )

Hadid ( Demir ) adındaki surede '' Demir '' mucizesi



Kur'an'da bakır, gümüş, altın gibi çeşitli elementlerden bahsedilir, fakat doğrudan değil. Direkt olarak tanımlanan tek element demirdir.

57.sıradaki Hadid ( Demir ) Suresinin 25. ayeti meali: '' Demiri de indirdik. Onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır ''  denilmektedir. Bu şekilde bir ayetde  demirden bahsedilmesi ve onun önemine vurgu yapılması, insan hayatında demirin aldığı büyük rol sebebiyle olsa gerekir. Bilindiği gibi demir, bugünkü insanlığın gelişmesinin, medeniyetinin en önemli maddesidir. Dünyamızda en çok bulunan dört elementten biridir. Oksijen, silisyum ve aliminyumdan sonra gelir.

Demir bükülebilir ve eriyebilir beyaz metalik bir elementtir. Gerek ucuz elde edilebilmesi ve sayısız alaşımları - başta çelik - sebebiyle en çok kullanılan ticari metaldir. Bu metal için kullanmılan '' Fe ''  sembolü onun latince ismi olan Ferrium'dan gelir.

Demir, vücudumuz için de çok gerekli bir elementtir. Kanımızda küçük bir demir çivi oluşturacak kadar demir mevcuttur. Kanımızda bulunan demir içeren milyarlarca alyuvar, ciğerlerimize aldığımız oksijeni yüklenip, ücra hücrelere enerji kaynağı dağıtarak ulaştıran ve hücrelerdeki hayati faaliyetlerin yan ürünü olan karbondioksit zehrini yüklenip dışarı atılması için ciğere getiren mini dolmuşlardır. Bu organik dolmuşların yapısında demir bulunmasaydı bu hayati görevlerini yapamayacak, boş gidip boş döneceklerdi.

Demir, elementlerle ilgili periyodik cetvelin VIII.  grubunda yer alır. Atom numarası [ elektron sayısı ] 26 olup, dört dengeli izotopu  mevcuttur. Bu izotopların atom ağılrlıkları [ proton ve nötron toplam sayısı ] 54, 56, 57 ve  58 dir.

'' El-Hadid '' yani '' Demir ''  Suresinin Kur'an'da yer alış sırta numarası 57 dir. Nötron sayısı 31 olan demir izotopunun atom ağırlığı da  '' 57 '' dir.

Bu izotopun nötron sayısı da Bu surenin 31 olan toplam ayet sayısına işaret etmektedir.
Bundan sonraki anlatımın anlaşılabilmesi için, Arap sayı - harf sistemi olan Ebced'den bahsedelim: Kur'anın indiği dönemde Araplar rakamları kullanmıyorlar ve alfabelerindeki 28 harfe bir sayı değeri vererek ( 1 den 9'a, 10 dan 90'a, 100 den 900'e ve 1000 sayısı ) rakamları harfler ile ifade ediyorlardı. Ancak Kur'an'ın inmesinden iki yüz yıl sonra Yahudi, Yunan ve Romalılar gibi rakam ihdas etmişlerdir. Dikkat edilirse Arap rakamları harfleri gibi sağdan sola doğru değil, diğer ülkelerdeki gibi soldan sağa doğru yazılmaktadır. Yani, KUR'AN'IN İNDİĞİ ZAMAN'DA her Kur'an harfinin de bir sayı değeri vardır.

Gelelim sureye de isim olan Hadid [ Demir ] kelimesinin Arapça yazımındaki harflerin Ebced sistemindeki sayı değerlerine:

Hadid kelimesi harfleri.
Ha - Dal - Ye - Dal
Ebced sayı değerleri ve toplamı:
8 + 4 + 10 + 4  = 26 

Arap gramerinde isimler başlarına '' El '' eki alırlar. Böylece '' belirli '' hale gelirler.  Bu ek olmadığında yani Hadid şeklinde yazıldığında  '' herhangi bir demir '' anlamını taşır. El eki geldiğinde ise '' belirli bir demir '' anlamına ulaşır.

Yukarıda belirlilik eki kullanılmadığı halindeki 4 harfin sayı değerleri toplamı 26 olarak karşımıza çıktı. Bu sayının özelliği nedir ?

Demirin atom numarası yani elektron sayısıdır.

El ekiyle ele aldığımızdaki sayı değerleri ve toplamı ise:
El- Hadid ----- Elif - Lam - Ha - Dal - Ye - Dal
1 + 30 + 8 + 4 + 10 + 4  =  57

Bu sayı da yukarıda belirttiğimiz gibi  belirli bir izotopunun atom ağırlığı yani  proton ve nötron toplam sayısıdır.

Gerçekten de herhangi bir demir atomunun atom numarası ( elektron sayısı ) değişmez olup sürekli 26 dır. Bu sayı Demir'in yazımının belirsiz ( El eksiz ) yazımına, İsimlerin belirlilik eki olan '' El ''  ekli olarak yazımındaki sayı değeri '' 57  '' ise   belirli bir demirin atom ağırlığını şifrelemektedir.

Görüldüğü gibi Sure numarası -- Demir isminin belirlilik ekli ve eksiz yazılımdaki ebced değerleri -- atom ağırlığı ve numarası arasındaki üçlü ittifakı ve tutarlılığı tesadüfe bağlamak mümkün mü ?