31 Aralık 2019 Salı

İslam Dini'nin '' Yumuşak Karnı '' HADİSLER...


Geleneksel İslam öğretilerinde Hadisler yani Peygamberimizin sözleri İslam Dininin Kur’anyanında temel kaynağı kabul edilmektedir. Bunun yanlışlığını 15 - 20 senedir  çeşitli blog sitelerinde  bir çok yazımda belirtmiş, vurgulamıştım.

Şimdi bu  görüşümün dayanağı bilgileri kısaca hatırlatarak söze başlayayım:

^^^^^  Kur’an Allah sözü,  Hadis ise insan sözüdür. Hiç ikisi aynı değerde kabul edilebilir mi ?

^^^^^ Peygamberimiz - Kur’an’la karışmaması için - kendi sözlerinin yazılmasını yasaklamış, sağlığında bu söze uyulmuştur. Vefatından sonra üç halife dönminde de bu yasağa riayet edilmiştir. Ancak ölümünden 200 yıl sonra sistemli bir şekilde hadis yazımına başlanmıştır.

^^^^^  Kur’an ayetleri Allah’tan iner inmez ezberlenmiş ve yazılarak kayıt altına alınmıştır. Hadisler ise söylendiği rivayet edildiği andan çok uzun süre sonra yazılmaya başlanmıştır. Bir insan sözünün söylendiği andan kısa bir süre sonra başkaları tarafından bir diğerine aktarılırken oluşan iletim hataları malumdur.

^^^^^^ Kur’an 15/9 ayeti ile korunması Allah’ın garantisi altındadır. Hadislerin için ise doğruluğu için bir garanti yoktur.

^^^^^^ Hadisler ancak Kur’an’ın metnine ve ruhuna uygun olduğu ahvalde kabul edilebilir. Fakat aşağıdaki örneklerdeki gibi Kur’an hükümlerine uygun olmayan ve bazan da tamamen zıt olan sözler Kur’an’la eşdeğer bir kaynak olarak kabul edilebilir mi ?

^^^^^^ Peygamberimiz Kur’an’ın kendisine inmeğe başladığı yani Peygamberlik görevi verildiği andan itibaren yaklaşık olarak 22 seneden biraz fazla süre yaşamıştır.Ortada yaklaşık iki milyon hadis dolaşmaktadır. Bu süre zarfında uyumadan günün her an ve dakikası bir hadis lütfetse bu kadar hadisin oluşması fiilen mümkün değildir.

Aşağıdaki örneklerdeki gibi ‘’ uydurma ‘’ olduğu kesin olan binlerce hadis ne yazık ki bu güne kadar en ciddi yazar ve düşünürlerin ve hatta Diyanet İşleri Başkanlığımızın kitaplarında bulunmaktadır. Bırakalım binleri onbinleri, hadis olduğu rivayet edilen bir tek sözün dahi yanlışlığı kesin olsa tüm hadis rivayetlerini reddetmeğe sebeptir.

Şii  hadis literatüründe  '' Aile fertlerimi seviniz, sayınız '' içeriğinde 250 bin hadis bulunmaktadır ki tamamı uydurmadır. Peygamberimiz gibi ulu bir kişilik '' benim aile fertlerimi seviniz sayınız '' kapsamında sözler söylemez.

Aşağıdaki uydurma hadisler, güvenilir hadis yazarları eserlerinden alınmıştır. Bir de güvenilir olmayan hadis riveyetçilerininin derlediği sözleri düşünün.

Yani kısacası, Din Allah’ındır. Kur’an dinin tek kaynağıdır.

KUR’AN: ‘’ Dinde zorlama yoktur. ‘’ ( 2/256 )

HADİS: ‘’ Dinini değiştireni öldürün ‘’ ( Nesei 7-8/14, Buhari 12/1883 )

KUR’AN: ‘’ Doğrusu hiçbir günahkar bir başkasının günah yükünü yüklenmez. ‘’ ( 53/18 )

HADİS: ‘’ Ölü ailesnin kendisi için ağlamasından dolayı azaba uğratılır. ( Buhari – K Cemiz 32-33-34 )

KUR’AN: ‘’ Ben, sizden erkek olsun, kadın olsun hiçbir çalışanın ürettiğini boşa çıkarmayacağım. Hepiniz birbirinizdensiniz. ‘’ ( 3/195 )

HADİS: ‘’ Kadınlar arasında iyi kadın, yüz tane karga arasında alaca karga bir gibidir. ‘’ ( Buhari 9/1391 )

KUR’AN: ‘’ Gerçekten Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise dilediğini bağışlar. ‘’ ( 4/48 )

HADİS: ‘’ Cehennemde en şidetli azaba uğratılacak kişiler ressamlardır. ‘’ ( Buhari-Tesavir, 89 )

KUR’AN: ‘’ De ki; ‘ Allah’ın kulları için çıkardığı süsü ve temiz rızıkları kim haram etmiş ? ‘ De ki; ‘Bunlar dünya hayatında iman edenler için, kıyamet günün de ise yalnızca onlarındır. Bilen bir topluluk için biz ayetler böyle detaylı anlaatırız. ‘’ ( 7/32 )

HADİS: ‘’ Altın ve ipek ümmetimin kadınlarına helal, erkeklerine ise haramdır. ‘’ ( müslim 2 /16 )

KUR’AN: ‘’ Bundan sonra yeri yumurta biçimine soktu. ‘’  ( 42/11 )

HADİS: ‘’ Dünya balığın üzerindedir. Balık başını sallayınca dünyada depremler olur. ‘’ ( ibni Kesir Tefsiri 2/29 / 68/1’in açıklamaları )

KUR’AN: ‘’.... O’ nun benzeri gibi hiçbir şey yoktur. ‘’   ( 42/11 )

HADİS: Allah ahirette peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir. ‘’ ( Müsli – İman 302, Buhari 97/24, 10/29, Hanbel 3/1 )


NOT: Hadis örnekleri Ozan Yayıncılık tarafından yayınlanan ‘’UYDURULAN DİN VE KUR’AN’DAKİ DİN '' adlı eserinden alınmıştır.

İslam Zannettiğiniz 17 Şamanist Davranış...

30 Aralık 2019 Pazartesi

Abdest Alırken Ayakları Yıkamak Zorunlu ( FARZ ) DEĞİL !...


Neredeyse bütün ilmihallerde, Kur'an meallerinde, tefsirlerde  '' ayakları yıkamak '' abdestin farzı olarak belirtilir. Fakat gerçekte Kur'an'ın abdest ile ilgili Maide / 6 ayetinde ayakları yıkamaktan bahsetmiyor, MESH azası olarak gösteriyor.

Bahsi geçen ayetin abdesti tarif eden bölümlerini kelime meali olarak incelediğimizde bunu açık olarak görüyoruz:

'' Yâ eyyühellezine amenü  [ Ey iman edenler ]  

İzâ kumtüm  [ kalktığınız zaman ]

ilâssalâti  [ Salata - Namaz kılmaya ]

fâ'silû  [  YIKAYIN  ]

vücûheküm  [ yüzlerinizi ]

ve eydiyeküm  [ ve ellerinizi ]

ilel merafiki  [ dirseklere kadar ]

vemsehû  [ MESHEDİN  ]

birûsiküm  [ başlarınızı ]

ve ercileküm [ ve ayaklarınızı ]

ilel ke'beyn  [ iki topuğa kadar ]

Hemen bilmeyen için açıklayalım:

MESHETMEK;  ISLAK ELLERİNİZLE BAŞINIZI VE AYAKLARINIZI SIVAZLAMAKTIR

Şimdi koyu harfler ile yazılan Arapça kelimelerin Türkçe anlamlarını yanyana getirelim ve anlama derli toplu bakalım:

''  Ey iman edenler, kalktığınız  zaman salata - namaz kılmaya,  yıkayın yüzünüzü ve ellerinizi, dirseklere kadar. Meshedin başlarınızı ve ayaklarınızı topuklara kadar  '' ..........  ( Maide / 6 )

Türkçemizin aksine Arapça ve bir çok dillerde cümlede kelime diziminde önce fiil geliyor.

Ayet abdest alınmasını tarif eden kısmı iki bölüm halinde:

''  Yıkayın yüzünüzü ve ellerinizi, dirseklere kadar;

Meshedin başınızı ve ayaklarınızı, topuklara kadar  ''

Yıkayın emrinden sonra yüz ve eller geliyor.  Meshedin emrinden sonra baş ve ayaklar geliyor.

Ayrıntı olarak da ellerin dirseklere kadar yıkanacağı, ayakların da topuklara kadar meshedileceği belirtiliyor.

Kur'an'ın bu açık hükmüne rağmen, birileri tarafından ilmuhallere,  meallere ve tefsirlere inatla '' ayakların yıkanması '' gerektiğini sokuluyor.

Sonra ne oluyor ?

Müslümanlara eziyet oluyor.

Evlerimizdeki bu günkü düzene göre ayaklar nerede yıkanacak ?

Tabii ki lavaboda. Lavaboda abdest alanlar bilir: Lavaboların yüksekliği ellere göredir, ayakları lavaboda yıkamak bırakın yaşlıları, gençler için dahi biraz zordur. Nasıl bir sıkıntıya uğranıldığı herkesce bilinir. 

Başka bir örnek daha; Diyelim ki Anadolu insanısınız İstanbul'a ziyarete gittiniz. Süleymaniye veya Sultanahmet camilerinden birini ziyaret ettiniz. Tabii ki hiç olmazsa iki rekat namaz kılmadan olmaz. Abdestiniz yok, alacaksınız. Açık veya kapalı şadırvanda abdest alacaksınız. Tabii ki yanınınzda, cebinizde havlu taşımıyorsunuz. Mevsim de kış ( yaz olsada pek farketmez )  Çoraplarınızı çıkardınız ve ayaklarınızı yıkayacaksınız. Tekrar ayaklarınızı kurulamadan çoraplarınızı giyeceksiniz. Bu durumlarda düşeceğiniz sıkıntıları tahmin edebiliyor musunuz ?

Hele bir de yaşlı iseniz ve bedeniniz ve azalarınızda hareket kısıtlamaları varsa. ( Genellikle de vardır ) Örnek olarak ben 75 yaşındayım. Bir kaç senedir çoraplarımı giymek ve çıkarmakta dahi oldukça zorlanıyorum...

İşte herşeyi bilen Yüce Yaratıcı insanları zora koşmamak için böyle bir kolaylık lütfetmiş ve ayakları yıkamak zorunluluğu koymamış. Fakat evinizdesiniz her hal ve durumda müsaitsiniz -- Bedeninizde kısıtlamallar da yok, ayaklarınızı yıkamanıza hiç bir engel yok !...

NOT: Meal için kaynak: Aktif Dağıtımın ''  Arapça Hat, Satır Arası Kelime Mealli KUR'AN-I KERÎM VE MEALİ  '' isimli eseri

29 Aralık 2019 Pazar

Kur'an Hakkında Bilinmeyenler, Az ve Yanlış Bilinenler ...



Kur'an hakkında bilinmeyenler, az bilinenler

Kur’an’ı tanıyor muyuz diye bir soru ile karşılaşsak hemen ‘’ Biliyoruz, tanıyoruz ‘’ diye cevap veririz. Fakat bu konudaki bazı temel bilgiler hakkında yanlış bildiklerimiz ve bilmediklerimiz vardır.

Şimdi aşağıdaki bilgileri gözden geçirelim ve hafızamızdaki bilgilerle karşılaştıralım:

*** Kur’an’da toplam 114 sureden oluşmaktadır.

*** Kur’an’ın toplam ayet sayısı 6666 olarak bilinir. Fakat bu bilgi doğru değildir. Kur’an’daki 114 surenin ayet sayılarını alt alta yazsak ve toplamını alsak karşımıza 6236 sayısı çıkacaktır. Evet, Kur’an 6236 ayetten ibarettir.

*** Kur’an Allah katından topluca ve bir defada değil parça parça inmiştir. Bu iniş süreci ( vahiy- nüzul ) Peygamberimiz 40 yaşında iken M.S 611 yılında başlamış ve tam 22 sene 2 ay 22 gün sürmüştür. Nüzul tamamlandıktan kısa bir süre sonra da peygamberimiz vefat etmiştir.

*** Elimizdeki Kur’an Allah’tan iniş sırasına göre düzenlenmemiştir. Ayet ve surelerin sıraları inişlerinden sonra yine vahiyle gelen bir yönlendirme ile Peygamberimiz tarafından tayin edilmiştir. Örnek olarak; ilk olarak inen Alak Suresi, Kur’an’da 96. sırada yer almaktadır. Kur’an’ın ilk suresi olan Fatiha ise 5. sırada vahyolunmuştur.

*** Sure uzunlukları çeşitlidir. En uzun sure, Kur’an’ın 2. sırasında yer alan Bakara Suresi olup, 286 ayetten oluşmaktadır ve Kur’an’da her biri 15 satırdan oluşan 48 sayfa hacmindedir.

En kısa sure ise, 3 ayetten oluşan bir buçuk satır hacmindeki Kevser Suresidir. ( 108.sure )

*** Ayet uzunlukları da çeşitlidir: 73. Sure ( Müzzemil ) 20. ayeti tam bir sayfa hacmindedir. Bakara Suresi 1. Ayeti, Elif, Lâm, Mim harflerinden, yani sadece 3 harften oluşmaktadır.

*** Kur’an hakkındaki eserlerde, tefsirlerde, toplam kelime ve harf sayıları konusundaki verilen bilgilerin tutarsız olduğunu ve kati bir tespit yapılamadığını gördüm. Bu bilgisayar çağında, bu önemli bir kitabın sayısal özelliklerini belirlemeyi kendime iş edindim. Mürşid 4.0 ve Muallim 1.0 CD lerinin de yardımı ile aylar süren olabildiğince titiz bir çalışma ile her surenin ve toplam Kur’an’ın kelime ve harf toplamlarını belirledim. Aldığım sonuca göre; Kur’an’da toplam 77.800 kelime ve 329.987 adet harf bulunmaktadır.


*** BESMELE bilindiği Kur’an’ın ve ayetlerinin anahtarıdır. 9. Sure ( Tövbe ) hariç, tüm surelerin başında Besmele vardır. Yani 113 sure başında Besmele vardır. Tövbe suresinin başında yoktur. 27. Sure ( Neml ) suresinin içinde, 30 ayetinde bir Besmele vardır. Yani Neml Suresinde biri başında biri de 30 ayetinde olmak üzere iki Besmele vardır. Böylece toplam Besmele sayısı da toplam ayet sayısı yani 114 adettir.

*** Besmele ilk defa Fatiha suresi ile inmiştir. Fatiha Suresi başındaki Besmele bağımsız bir ayet kabul edilmektedir. Diğer 112 surenin başındaki Besmeleler bağımsız ayet kabul edilmemektedir.

*** Kur’an’ın bir kitap halinde toparlanması için Peygamberimizin ömrü yetmemiştir. Ölümünden 6 ay sonra Hz. Ebu Bekir zamanında delillendirilerek toplanmış ve sonra Hz Osman zamanında ise çoğaltılarak önemli merkezlere birer nüsha örnek gönderilmiş ve önceki tüm yazılanların yok edilmesi sağlanmıştır.

*** Bizim ve tüm dünyadaki Müslümanların ellerindeki Kur’an’lar işte bu Hz. Osman tarafından toplanmış ve çoğaltılmış Kur’an’dır. Tek harfi değişmeden günümüze kadar gelmiştir. Korunması 15/9 ayeti ile Allah’ın koruma garantisi altındadır. ‘’ Onu biz indirdik ve koruyacak olan da biziz ‘’

*** Kur’an bildiğimiz tüm kitaplara benzemez. Ele aldığı her konuyu tüm detayları incelediği halde, bir konu ile ilgili olarak verdiği bilgiler ve mesajlar derli toplu bir arada değildir ve tüm Kur’an’a dağılmış bir vaziyettedir. Bu özelliği sebebiyle Kur’an’a ilk yaklaşanlar dağınık bir görüntü ile karşılaşmaktadırlar. Bu da konuya yüzeysel yaklaşanlara olumsuz bir imaj vermektedir.

*** Kur’an’ın anlaşılması için son 20 – 30 sene öncesine kadar en önemli kaynak, Kur’an’ı sure ve ayet sırası ile tek tek ele alarak yorumlayan KLASİK TEFSİRLER di. Geniş kapsamlı ve çok geniş hacimli bu tefsirler, Kur’an’ın yeterince anlaşılıp değerlendirilmesinde yeterli olamıyordu.

Son 20- 30 senedir, KONULU TEFSİRLER adı verilen; bir konu ile ilgili tüm ayetleri bir arada toplayıp, Kur’an’ın o konuya tüm bakışını bir arada görüp değerlendirmeyi sağlayan eserler öne çıkmaya başladı. Ayrıca pratikte daha çabuk ve kestirmeden sonuç almayı sağlayan – geniş açıklamalara yer vermeyen - yalnızca aynı konu ile ilgili ayetleri topluca görmeyi sağlayan, konulara göre düzenlenmiş fihrist eserler de vardır.

28 Aralık 2019 Cumartesi

Cemaat ve Tarikatçılığın '' Masonluktan '' Farkı Var mı ?...




Masonluk neydi ?

Bir öğreti ve buna dayanan kabuller ve inançlar çerçevesinde, dayanışma amaçlı bir topluluk yani cemaat idi. Vitrine koydukları idealleri ve buna dayalı söylemleri başka, fakat sır olarak sakladıkları idealleri ve söylemleri başka bir dernek veya topluluk.

Kendileri dışındaki aleme karşı göstermelik idealleri gayet insancıl ve çok olumlu inançlar ve düşünceler ve bu doğrultuda güya toplum yararına göstermelik yani vitrinsel faaliyetler. Ama gerçek idealleri ve uygulamaları  bambaşka:

Biraderlik yani kardeşlik.

MASON KARDEŞLİĞİ. Türkçesi menfaat dayanışması.

DAYANIŞMA KARDEŞLİĞİ AMAÇLI CEMAAT

Uygulamada da topluluğu cazip kılmak için gizem perdesi altında bir takım ritüel içerikli söylemler uydurma kademeler, ünvanlar, törenler.

Toplum içinde birbirlerini tanımak ve acil yardımlaşmak için yalnızca kendilerinin bildiği özel işaretler, simgeler.
Öyle bir kardeşlik ki, tüm dünya insanları bir yana Mason Biradelerler bir yana. Kardeşlerin kişiliği ve diğer insancıl değerlerinin hiç önemi yok. 

Tek ölçü Mason olmak.

Gelelim TARİKATÇILIĞA VE CEMAATÇILIĞA

İslam'da Kur'an'la ruhbanlık sınıfı yasaklandığı halde, bir hocaefendinin İslamı anlama ve uygulama yorumu çerçevesinde bir araya gelmiş dini bir topluluk.

Topluluğun önderi hocaefendiye putlaştırma derecesinde kutsallık verme.

Aklı ve hatta İslam'ın kaynağı Kur'an'ı geri plana iterek Hoca efendinin, söylemlerini, yorumlarını ve bazı hallerde sapkınlık derecesine varan düşünce ve uygulamalarını öne çıkarma ve bunları körü körüne kabullenme. İTAAT.
Vee KARDEŞLİK. Yani ayn tarikata ve cemaate bağlı olma esasına dayalı kardeşlik.

Tüm tarikatlarda dış aleme karşı söylemlerinde Hucurat Suresi ( 49.Sure ) 10. ayetini  ( '' Müminler ancak kardeştirler '' ) savunma ve dilinden düşürmeme. Ama uygulamada yalnız kendi cemaati fertlerini kardeş bilme. Diğer Müslümanlara aynı ilgi ve yakınlığı göstermeme. Bunun sonucu yine korkunç derecede Cemaat fertleri arasında MADDİ; MANEVİ 

DAYANIŞMA...Yine kardeşlerin kişiliğinin ve insani değerlerinin hiç önemi yok..

CEMAAT KARDEŞLERİNİ KAYIRMA, DİĞER MÜSLÜMANLARI AYIRMA...

Son seneleri olay adamı cemmat lideri Gülen'de Masonluğa sıcak bakıyor ve '' Masonluk kötü bir şey değildir '' diyormuş.  

Mezhepçlilik, tarikatçılık ve cemaatçilik Kur'an'da '' Dini bölme '' yargısı altında yasaklanan bir konu. Bu da ayrıca geniş bir yazı konusu. Daha sonra ele alacağım...

Aytunç Altındal'ın 13 Yıl Önce -- İSTANBUL'A KANAL -- Uyarısı !...

27 Aralık 2019 Cuma

OTOMATİK MÜSLÜMANLIK !...



'' OTOMATİK  MÜLÜMANLIK  '' deyimi de nereden çıktı diye düşünenler olabilir. Hemen açıklayayım. Daha önce böyle bir söz duymuş veya okumuş olamazsınız, çünkü bu sözler benden çıktı.
Ülkemizde;
Müslüman bir çevrede,
Müslüman ana babadan doğmuş,
Aklı erdiği andan itibaren kendini müslüman bilmiş,
İnsanlarımızın sen, ben, biz  yani hepimiz diyecek kadar büyük çoğunluğu otomatik müslümanız.
Neden ?
Çünkü  benimsediğimiz bu dini hazır bulduk, araştırmadık, diğer dinlerlle karşılaştırmadık. Aklımızla, irademizle biz seçmedik. Hazıra konduk. 
Sonuçta ne oldu ?
Dinimiz İslam'ın tek ve gerçek kaynağı Kur'an'ın ifadesi ile '' ATALAR DİNİ  '' mensubu olduk.
Bu din ile ilgili sınırlı, yetersiz ve çoğunlukla gerçek kaynağı Kur'an'dan kopuk bilgileri  bazı aile büyüklerimizin, bazı hoca efendilerin şifahi söylemlerinden öğrendik.
Doğru olup olmadıklarını hiç merak etmedik, Kur'an'ı kuru bir saygı ile evlerimizde kolay erişilemeyecek yüksek yerlere, süslü kılıflar içinde astık.
Kur'an diriler için indirildiğini defalarca bildirdiği halde onu ölülerimize okuyup hediye ettik. Halbuki özelliklere ölülere okuduğumuz Yasin suresinin 70. ayetinde diriler için indirildiği vurgulandığı halde.
Kur'an kendisinin apaçık bir mesaj olduğunu defaatle bildirdiği, ve kitapları anlamadan okuyanları '' kitap yüklü eşeklere '' benzettiği halde, inatla ve israrla anlamadan ibadet etme kasdıyla Arapça orijinalinden okumaya devam ettik. Onun makamla musiki lezzeti tatmak için dinlemeyi ibadet zannettik.
Tekrar soralım; '' neden atalar dini '' mensubuyuz. ?
Kur'an'ın Allah'tan kullarına emir ve mesajlarını ileten ve salih bir kul yani iyi ahlaklı bir insan olma hükümlerini bir kenara iterek, yüzlerce yıl önce yaşamış ve zamanın  bilgi ve düşünce ortamına uygun olarak iyi bir şeyler yapma gayretinde olmuş din adamları ve mezhep imamlarının -- zamanımız teknolıojik gelişme ve düşünce ortamına uymayan --  yorumlarını kutsallaştırdık ve tartışılamaz din hükmü haiine getirdik. 
Kur'an'daki '' DİN ALLAH'INDIR ve PEYGAMBERLER DAHİ DİN HÜKMÜ KOYAMAZ '' şeklindeki temel hükümlere rağmen bazı kerameti kendilerinden menkul hoce efendi ve din adamlarının düşünce ve yorumlarını Allah'ın dinine monte etme çabasında olduk.
Peygamberimize izafe edilen % 99'u ve belki de binde 999'u sahte ve uydurma sözleri Kur'an hükümlerine eşdeğer hale getirip HADİS adı altında din kaynağı ve ilim yaptık. Uygulamada da Kur'an'ın önüne dahi geçirdik.
Bütün bu çabalar sonucu Kur'an'ın yerdiği atalar dini bugün artık ülkemizde ve bir çok İslam ülkesinde  '' Geleneksel İslam '' diye isimlendirebileceğimiz şekliyle ve hakimiyetiyle ne yazık ki hükmünü icra ediyor.
Şimdi de Kur'an'ın atalar dini diye isimlendirdiği bu günkü Geleneksel İslam  tanımına uygun, Kur'anda olmayan fakat dinleştirilmiş bazı gelenekleri hatırlayalım:
@@ --  Kur'an'da tek kutsal gece olarak '' Kadir Gecesi '' kabul edilmiştir. KANDİL deyimi de yoktur. Fakat Kadir gecesi ile birlikte toplan 5 kandil -- KUTSAL GECE --  ihdas edilmiştir.
@@ --  Kur'an'da insanlar öldükten sonra Kıyamette sorgulanmak üzere diriltilecekleri apaçık beyan edildiği halde, kabirde de bir sorgu ve azap inancı insanlara benimsetimiştir.
@@ -- Yine Kur'an'da Kıyametin beklenmedik bir anda ve ansızın geleceği ifade edildiği halde bir KIYAMET ALAMETLERİ -- İŞARETLERİ edebiyatı oluşturulmuş ve bu konuda yüzlerce, binlerce kitap yazılmıştır, yazılmaktadır.
@@ -- Kur'anda şefaat yani yardım Allah'ın iznine tabi olduğu belirtildiği halde  Peygamberimize bu izin verilmiş gibi, peygamberimizin müslümanların kusurlarını bağışlatacağı inancı müslümanlara benimsetilmiş ve insanlar günahlarının peygamberleri tarafından Allah'ın indinde bağışlatılacağı beklentisine sokulmuştur.
@@ -- Al-i İmran Suresi 7. ayetinde Kur'an ayetlerinin muhkem ( sağlam- temel - ana - ahlaki ) hükümler ve müteşabih ( zaman ve ortama uygun olarak değişebilen ) hükümler olmak üzere iki türlü olduğu belirtilmekte ve ahlaki temel hükümleri içeren muhkem ayetlerin getirdiği 400 farklı ahlak kuralı İslam Dininin esası olduğu halde, Geleneksel İslam öğretisinde  -- İslam'ın şartı sadece 5'e indirgenmekte ve temel ahlaki hükümler tamamen öğreti dışında tutulmaktadır. Ve işte bunun sonucu İslam ülkeleri Kur'an'ın gerçek hükümlerinden koparılarak bugünkü ahlaki zafiyetin ön planda olduğu insanlar topluluğu haline getirilmiştir.
Kur'an'da yer almadığı halde dinleştirilen uygulamaların yukarıda bir kaç tanesinini örnek olarak verdim. Bu liste 200 adede kadar çıkıyor.
SONUÇTA İSLAM DİNİ Geleneksel İslam öğretisi ve uygulamaları ile 400 civarındak ahlaki kuralların bilinmediği ve bir kaç temel inanç ve yine bir kaç  namaz, hac gibi ibadet ritüelinin öne çıkarıldığı gerçeğindem tamamen koparılmış bir inanç toplamı haline gelmiştir.
Bir tarafta dinin gerçek  dayanağı Kur'an diğer tarafta ondan bihaber, atalarından öğrendiği sadece bir kaç temel bilgi ile Müslüman olduğunu sanan ve gerektiğinde gerine gerine ''Elhamdülillah Müslümanım'' diyen ve gerçek müslümanlıktan bihaber ve ilgisiz bilgisiz insanlar...

24 Aralık 2019 Salı

DON'T FEAR THE 3rd WORLD WAR !...





Day after day, the media around the world by making the 3rd World War prophecy of people's hearts to spread the fear and anxiety of the war to spread the false news and comments. The picture in the title of this article was published on the Internet in the first days of January 2018, a period of 2 years has passed. Today, the same horrifying news headlines and continues to appear.

I strongly disagree about this war concern. In the title of my article, '' 3. World War Will Not Come '' assertion does not make a prophecy, fortune-telling, the first two world wars in this opinion by evaluating the environment of the first and second world wars, according to the environment of this day, because of the political, economic, military, social The requirements and technological developments are very different. Most importantly, the people of the world have changed. The indispensable values ​​and value judgments of people have changed very much in comparison with those days.

The main actors of a possible world war are inevitably used for two or three hundred years, who see all the countries of the world as colonies, use their underground and above ground wealth in favor of their own countries, and have become accustomed to swimming in the excessively rich and prosperity and using the majority of the world's people as slaves. Christianity - Western countries that are bogged down by swamps of alcohol, drugs, and stimulants. and the scourge of the whole world will be Zionist Israel. These countries have not developed in the last century, underdeveloped countries, hundreds of millions of people '' democracy '' with the deception, darkened their lives and took their lives, displaced from their homes. They have thrown poor people into a bigger swamp of poverty.

Material development has unfortunately led the people of these countries to degenerate and decline in terms of their human values. Parallel to this, moral collapse has started. In the so-called civilization of the West, people were eroded in the spiritual sphere, completely individualized, selfish, and could not afford to fight for values ​​such as homeland and nation. It should be noted that in the last 30-40 years, western countries have been fighting the war not directly with their own people, but by providing financial support to the terrorist organizations they have formed in backward nations. As an example, the US has openly supported the YPG terrorist organization against our country in Syria, supported them with thousands of trucks and airplanes of weapons and provided military training.

In addition, the relations of family, kinship, men and women and husband and wife were consciously degenerated by globalist outbreaks through media and cinema, TV, sexual deviations were almost protected and societies were directed to them. In a article I published about a year ago, I quoted the fact that 70 percent of children in the United States grew up in a so-called family environment without a father, with a mother's boyfriend or husband.

Yes, my dear friends, the population of Western countries is getting older. Some men and women continue to be together before marriage. Those who get married do not have children for their personal comfort and comfort or content themselves with a child. The young population is decreasing. People who will protect their own countries and who will fight for their lives do not grow. The grown-up is not willing to do such tasks. So the present and future 10 - 15 years of the West as material and spiritual are dark.

The moral values ​​of the people of our country unfortunately suffered erozana. But it is not incomparably comparable to the West and is not completely exhausted. For this reason, despite the negative external and internal efforts in our country, we have valiant people who will protect their country and are ready to give their lives in this direction and for the last two years, our word has become more prominent in world politics. Our military success has increased. We have become positive and beautiful steps in the war industry.

In addition, nuclear arming is a deterrent in terms of possible world war. There are several major western countries with nuclear weapons, and Russia and China, as well as countries that have this power, whether open or secret. When a nuclear bomb is thrown, the world becomes unpredictably confusing and there is no single man standing and standing. That's why a starter like this cannot afford to take it for granted, because it is at risk for itself.


It should be noted that the two great countries of the world, the USA and Russia, cannot even send the people of their own countries to foreign countries and they use mercenaries. A great war cannot be won by a mercenary. THAT'S MY CANCACIZLAR, NO NEW WORLD WAR IS NOW IN THE CINEMA MOVIES.


KORKMAYIN 3.DÜNYA SAVAŞI ÇIKMAYACAK !...



Gün geçmiyor ki, dünyanın her tarafındaki medya 3. Dünya Savaşı kehaneti yaparak insanların gönüllerine dünya savaşı  korku ve endişesi yayan düzmece haber ve yorum yayınlamasın. Bu yazımın başlığındaki resim 2018 yılı Ocak ayının ilk günlerinde İnternet'te yayınlanmış, Aradan tam 2 yıl bir süre geçti.. Bu gün de aynı  dehşet saçan haber başlıkları ve çıkmaya devam ediyor.

Ben bu savaş  endişesine katiyetle katımıyorum. Yazımın başlığındaki  '' 3. Dünya Savaşı Çıkmayacak ''  iddiamla kehanet yapmıyor, fala bakmıyor, ilk iki dünya savaşındaki ortamla bu günü değerlendirerek bu görüşe varıyorum.Çünkü  Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının  ortamına göre bu gün, dünya ülkelerinin siyasi, ekonomik, askeri, sosyal şartları ve teknolojik gelişmeleri çok farklı. En önemlisi tüm dünya insanları değişime uğradı. İnsanların olmazsa olmaz değerleri ve değer yargıları o günlere kıyasla olumsuz görüş ağılıklı olarak çok çok değişti.

Olası bir dünya savaşının baş aktörleri kaçınılmaz olarak yine yaklaşık 2 - 3 yüz yıldır, tüm dünya ülkelerini sömürge olarak gören, yer altı ve yer üstü zenginliklerini kendi ülkeleri lehine kullanan bu sebeple aşırı zengin ve refah içinde yüzüp, dünya insanlarının çoğunluğunu köle olarak kullanmaya alışmış, refahın verdiği şımarıklıkla alkol, uyuşturucu ve uyarıcı maddeler bataklığına saplanmış Hristiyan inançlı batı ülkeleri. ve tüm dünyanın baş belası Siyonist İsrail olacaktır. Bu ülkeler son yüzyıl içinde gelişmemiş, az gelişmiş ülkeler insanlarından yüz milyonlarcasının '' demokrasi getiriyoruz  '' aldatmacası ile , hayatlarını karartmışlar ve canlarını almış, yerlerinden yurtlarından sürmüşlerdir. Yoksul insanları daha büyük yoksulluk bataklığına atmışlardır.

Maddi olarak gelişmişlik bu ülkelerin insanlarını  ne yazık ki onları insani değerleri açısından yozlaşmaya, gerilemeye götürmüş. Buna paralel olarak ta ahlaki çöküş başlamasına sebep olmuştur. Batı'nın sözde medeniyetinde insanlar manevi alanda erozyona uğramış, tamamen bireyselleşmiş, bencilleşmiş,vatan ve millet gibi değerler uğruna savaşmayı göze alamayacak duruma gelmiştir.  Dikkat edilirse son 30 - 40 yıldır batılı ülkeler, savaşı doğrudan kendi insanları ile değil,  geri kalmış uluslarda oluşturdukları terör örgütlerine maddi destek sağlayarak yapmaktadırlar. Örnek olarak ABD Suriyede bizim ülkemize karşı olarak YPG terör örgütünü açıkça desteklemiş, binlerce tır ve uçak dolusu silahla onları desteklemiş ve askeri eğitim vermişti.

Ayrıca  aile müessesi, akrabalık, kadın erkek, karı koca ilişkileri küreselci mihraklarca bilinçli olarak medya ve sinema, TV aracılığı ile dejenere edilmiş, cinsel sapkınlıklar adeta korunmuş ve toplumlar bunlara yönlendirilmişlerdir.  Yaklaşık 1 sene önce yayınladığım bir yazımda ABD'de çocukların yüzde yetmişinin babasız, annesinin erkek arkadaşı veya kocası yanında sözde bir aile ortamında büyüdükleri gerçeğini aktarmıştım.

Evet değerli arkadaşlarım Batı ülkelerinin nüfüsu gittikçe yaşlanıyor. Bazı erkek ve kadınlar evlenmeden beraberliklerini sürdürüyorlar. Evlenenler ise kişisel rahat ve konforları için ya çocuk yapmıyorlar veya bir çocukla yetiniyorlar.  Genç nüfus azalıyor. Kendi ülkelerini koruyacak, canını ortaya atarak savaşacak insanları yetişmiyor. Yetişenlerde böyle görevlere istekli değil.  Yani Batı'nın maddi ve manevi olarak  bu günü ve gelecek 10 - 15 yılı karanlık.

Ülkemiz insanlarının da manevi değerleri ne yazık ki erozyana uğradı. Ama Batı ile kıyaslanamayacak derecede değil ve  tamamen tükenmedi.  O yüzden ülkemizde oldukça olumsuz dış ve iç çabalara rağmen ülkesini koruyacak ve bu yönde canını vermeye hazır yiğitlerimiz var ve bu sebeple son bir iki senedir, artık dünya siyasetinde sözümüz geçer hale geldi.  Askeri başarılarımız arttı. Savaş sanayiinde de olumlu ve güzel adımlar atar hale geldik.

Ayrıca, nükleer silahlanma da  muhtemel dünya savaşı açısından oldukça caydırıcı bir husus. Nükleer silahlara  sahip olan bir kaç büyük batılı ülke ve Rusya ve Çin yanında, açık veya gizli olarak bu konuda bu güce sahip ülkeler de var. Nükleer bir bomba atıldığında, dünya  tahmin edilemeyecek derecede karışır ve ayakta ve sağlam bir tek insan dahi kalmaz. İŞTE BU YÜZDEN BÖYLE BİR BAŞLANGICI KENDİ CANI DA RİSK ALTINDA OLDUĞU İÇİN KİMSE ÇARESİZ KALMADIKÇA GÖZE ALAMAZ.


Dikkat edilirse Dünyanın başına bela iki dev ülke ABD ve Rusya, dış ülkelere kendi ülkesinin insanarını dahi gönderemiyor, paralı askerler kullanıyor.  Büyük bir savaş da öyle paralı askerle kazanılamaz. BU YÜZDEN  HİÇ  CANINIZI SIKMAYIN  CANCAĞIZLARIM,  YENİ BİR DÜNYA SAVAŞI ARTIK ANCAK SİNEMA FİLMLERİNDE OLUR....












20 Aralık 2019 Cuma

'' BİRİ '' BİZİ ÇOK SEVİYOR !...


Birinin sizi sevdiğini nasıl anlarsınız ?
Tabii ki yakınlığından, ilgisinden, şefkatinden.
Yani bize karşı sevecen davranmasından.
İşte birinin bizi yani insanları çok sevdiğini, her an bizi koruyup gözettiğini size ispat edeceğim.
Nasıl mı ?
Bize gönderdiği kitaptaki belirtilen özelliklerinden. Bu özelliklerini simgeleyen isim ve sıfatlarından. Bu isim ve sıfatların 
Arapça orijinal isimlerini değil, Türkçe anlamların vereceğim. Çok sevildiğimizin delili olan bu isim ve sıfatlardan sonra 
parantez içinde Kitabı'nda bu isimleri kaç defa tekrarladığını da belirteceğim. 

Bize gönderdiği Kitabında 133 adet isim sıfatla kendisini tanımlayan bu yüce varlık, bakalım biz insanları sevdiğini ve her an düşünerek gözettiğini nasıl belirtiyor? 

1- Yarattıklarına karşı merhametli ( 114 defa )

2- Çok merhametli ( 57 )

3- Çok affedici ( 29 )

4- Bağışlayan ( 14 )

5- Yarattıklarını gözeten, kefil olan ( 14 )

6- Yardımcı, koruyucu ( 13 )

7- Çok sabırlı, cezaları affedici ( 13 )

8- Tövbeleri kabul edici ( 11 )

9- Merhametli, müşfik ( 10 )

10- Gözetleyen koruyan ( 8 )

11- Büyük lütuf ve ihsan sahibi ( 7 )

12- Faydalı şeyleri kullarına ve yarattıklarına güzellik ve incelikle ulaştıran ( 7 )

13- Koruyan, saklayan ( 6 )

14- Yarattıklarına ikramlarda bulunan ( 5 )

15- Hidayete, doğru yola erdiren ( 5 )

16- Hayat veren ( 3 )

17- Rızık veren ( 10 )

18- Kendisinden yardım istenilen ( 2 )

19- Bol rahmet sahibi (3 )

20- Hakimlerin en hayırlısı ( 3 )

21- Kullarına çok yakın ( 3 )

22- Kullarına tekrar tekrar bağışta bulunan ( 3 )

23- Merhamet edenlerin en hayırlısı ( 2 )

24- Bağışlama sahibi ( 2 )

25- Lütuf ve ihsanı geniş ( 2 )

26- Hakimlerin hakimi ( 2 )

27- Duaları ve dilekleri kabul edip yerine getiren ( 2 )

28- Sözünde ve vaadinde doğru ( 1 )

29- Rızkı, mülkü ve nimeti genişleten ( 1 )
30- Kullarına karşı şefkatli ( 1 )

31- Yarattıklarının her türlü ihtiyaçlarını gideren ( 1 )

32- Günahları bağışlayıcı ( 1 )
33- Bağışlayanların en hayırlısı ( 1)

34- Bağışlaması geniş ( 1 )

35- Adaletle hükmeden ( 1 )

36- Yardım eden ( 1 )

37- Yardım edenlerin en hayırlısı ( 1 )

38- Özen ve ihtimam gösteren ( 1 )

39- Koruyan gözeten ( 1 )

40- İnananlara karşı lütufkar ( 1 )

41- İyiyi kötüden ayırt edenlerin en hayırlısı ( 1 )

Şimdi de insan için olumsuz kabul edilebilecek isim ve sıfatlarını ele alalım: 

1 – Cezası şiddetli ( 16 defa  )

2 – Kahredici ( 8 )

3 – Cezalandırması seri olan ( 2 )

4 – Azabından korkulmaya layık ( 1 )

5 – Kimsenin kendisine karşı çıkamayacağı kadar kudretli ( 4 )

6 – Azabı şiddetli olan ( 1 )

7 – Elem ve azap sahibi ( 1 )

8 – Yarattıklarını geçimleri yönünde zorlayan ( 1 )

Yarattıklarına karşı sevgisi, ilgisi, merhameti ve bağışlayıcılığını gösteren isim ve sıfatları 41 adet, fakat bunların karşısında azap verici ve cezalandırıcı özelliklerini gösteren isim ve sıfatları bunun 1/5 i kadar, yani 8 adet, ve bunlar toplam olarak 34 defa tekrarlanıyor. 

Bir öncekilerin 1/11 i kadar. 

Kısaca özetlersek; terazinin bir kefesinde 41 isim ve 374 tekrar, öbür kefesinde 8 isim ve 34 tekrar. 

Yani azap etmek ve cezalandırmak değil daha çok bizi korumak, gözetmek, bağışlamak isteyen bir yaratıcı. Yani bizi çok seven bir yaratıcımız var diyebilir miyiz ?