18 Ekim 2017 Çarşamba

Saçlarımın kırılması, dökülmesi ve kepeklenmesi aniden durdu !...





Evet yanlış okumadınız ! 
2 - ay sonra 73 yaşıma giriyorum. Bundan yaklaşık iki sene kadar önce bir gün fark ettim; saçlarımın kırılması, dökülmesi ve kepeklenmesi hiç bir tedavi görmediğim ve ilaç ve bununla ilgili ilaç kullanmadığım halde aniden durmuştu.

Şaşırdınız değil mi ? O zaman bende şaşırmıştım.

Kendimi bildim bileli, biraz da doğal olarak, saçlarımdaki kırılma ve dökülme sürekli devam etti. Bazen az bazen biraz fazla. Bunun yanında kepeklenme de yine hep vardı, bazen az bazen fazla.
Olayın arkına varınca  5 - 10 gün süre ile tararken dikkat ettim.  Dökülme, kırılma ve kepeklenme kesildi. Saçımı tararken artık tarağıma bir tek saç teli dahi gelmiyordu. Gençliğimde saçlarım çok gür ve başımda daha geniş alana yayılmıştı. Yaşlanmayla birlikte doğal olarak yazıma koyduğum resime benzer bir şekilde seyrekleşti, alnım oldukça açıldı genişledi. Saç tellerim de inceldi ve zayıfladı. 

Bunlar yaşla birlikte olağan gelişmeler. Tamamen kel kalmayı da beklemiyordum. Çünkü yakın akrabalarımda saçlarını tamamen yitiren yok. Bu konunun irsi olduğunu sanıyorum. Rahmetli babamın da saçlarının yaşa bağlı gelişimi aynen benim gibi olmuştu. Seyrekleşme var fakat kellik yok.

Gelelim konumuza:
Bu gelişmenin neden olduğunu o zaman düşündüm. Yukarıda belirttiğim gibi bu konu ile ilgili hiç tedavi görmedim ve ilaç kullanmadım. İhtiyaç da duymamıştım. Ayrıca tansiyon, kalp, damar ve dolaşım problemleri ve  geçirdiğim bazı operasyonlar ile  dolayısıyla sürekli kullandığım ilaçlar da aynı idi. Beslenmemde de bir değişiklik olmamıştı.

Peki neden bu olumlu gelişme ?
Sonradan hatırladım. Tansiyon problemim yaklaşık 30 senedir vardı. Bir çok tansiyon ve dolaşım ilaçları zamanla arttığı ve takviye edildiği halde yine arada bir ani ataklar geliyor ve tansiyonum yükseliyordu.

Sarımsağın tansiyonu düşürdüğüne inancım vardı. Bir TV programında söylenen uygulamayı denemeye karar verdim. Proğramda kalın bağırsaktaki sindirim tüycüklerinin çalıştırılması için önerilen her gün bir küçük diş sarımsağı bütünce öneriliyordu. Ben de denemek istemiştim.

Her akşam orta boy veya küçük bir diş sarımsağın kabuklarını ve zarını soyuyor ve yutmayı kolaylaştırmak üzere bıçakla küçük parçalara ayırıp yutuyordum.
Evet bu uygulamada tansiyonum normal sınırlara geldi rahatladım.

İşte bu uygulamanın saçlarımdaki bu olumlu gelişmeye sebep olabileceğini düşünüyorum. Çünkü yaşantımda sarımsaktan başka bir değişim olmamıştı.

Tıbbi olarak sarımsağın tansiyona mutlak iyi sonuç verdiğini söyleyebilirim. Çünkü bu konuda genel bir kabul var. Fakat saçlara iyi geldiği hakkında  net bir tıbbi sonuç vermek doğru değil. Çünkü başka deneyimlere de ihtiyaç var.
Ben sarımsağa devam ediyorum. Saç problemim kalmadı.
Bir hususu hemen hatırlatayım. Bunu deneyecek kişinin mide problemi olmaması gerekli.

Sağlıkla kalın...


'' EĞİTİMSİZ '' EĞİTİCİNİN MACERALARI !...



Kamu çalışma hayatında bir işi mesleki eğitimini alarak yapanlara MEKTEPLİ, eğitimini almadan yapanlara ise ALAYLI denir. İşte efendim ben, alaylı bir eğitimci oldum. Öğretmenlikle ilgili bir eğitim almadan, bir kamu kurumunun meslek lisesinde, 

işe başlar başlamaz; 
*** 7 farklı dersten, 
*** 1.-2.-3. sınıflar olmak üzere, farklı 11 öğretim programını, 
*** Haftada net 31 saat olarak vermekle görevli alaylı bir öğretmen...
*** Eğitimcilik ile ilgili hiçbir eğitim almadan...
*** Hiç deneyimsiz, staj falan yapmadan...

Olmaz olmaz demeyin...
Değerli eğitimciler böyle şey olamaz demesin... 
Memleketimizde Aziz Nesin’i rahmetle andıracak çok şeyler oluyor. Bu da onlardan bir örnek:

Yıl 1982. 15 yıl şef-teknisyenlik ve 4 yılda çalıştığım kamu kurumunun bir fabrikasında personel ve idari işler müdürlüğü yaptıktan sonra, kurumumun meslek lisesine, kendi isteğimle teknik dersler için öğretmen olarak atanıyorum. Yukarıda belirttiğim gibi, haftada çeşitli branşta çok ders ve haftada 31 saat ders görevi verilmek isteniyor. Benim gibi alaylı bir eğitimci olan okul müdürümüze - ki kendisi hukuk eğitimi almıştır, fakat bir teknik bir okulda, meslek lisesinde müdür görevindedir – itiraz ediyorum. Görevlendirilmek istediğim bazı dersler için yeterli olmadığımı beyan ediyorum...

Müdürümüz çok bilge bir eğitimci yaklaşımı ile:
 ‘’ – Öğrencilere bir şey vermesen de, başlarında dur. Yeter ki dersler boş geçmesin ‘’ diyor ve itirazlarımı dinlemiyor...

O zamanki yani 35 sene önceki bizim neslin görev anlayışı ve memuriyet terbiyesinde, fazla itiraz etmemek ve görevden kaçmamak inanışı söz konusudur.

Çaresiz icraata başlıyorum...

Burada bir parantez açayım. Milli Eğitim Bakanlığının tüm okullarında olduğu gibi, Endüstri Meslek liselerinde derslerin eğitim öğretim programları uzman eğitimciler tarafında yapılmıştır. Yine derslerle ilgili ders kitapları da vardır. Ama sözünü ettiğim meslek lisesinde özel bir teknik öğretim olduğu için, derslerin öğretim programları genel müdürlük teknik daireleri tarafından, eğitim ile ilgili yakından uzaktan ilgisi olmayan teknisyenler tarafından düzenlenmiştir. Eğitim programı özelliğinde değildir.

Başka...

Ders kitabı ve araç gereci bulunan dersleri uygulamak zor değildir efendim...
Ama benim görev aldığım okulda ve benim görevlendirildiğim derslerde ders kitabı ve notu olarak da hiçbir alt yapı, tek bir sayfa kaynak yoktu...Benden önce dersler, benim gibi alaylı fakat - geçici görevli -  teknisyenler tarafından verilmişti.

Ne yapacaksınız...
Vereceğiniz dersler ile ilgili bilgiler derleyecek, ders kitabı ve ders notlarınızı da oluşturacaksınız. Aynı zamanda da günde ortalama 6-7 saat, bazı günler 8-9 saat ders işleyeceksiniz...

Sonra...

Sonra da efendim, öğretmenlik ilmini kendiniz keşfedeceksiniz.

Nasıl verimli ve etkili ders anlatılır ?
Nasıl soru hazırlanır ve sınav yapılır ?
İnsan ve öğrenci psikolojisi.
Öğretmenin görevi, öğrencini hak ve sorumlulukları nelerdir ?
Bunları mum ışığında, ve el yordamı ile kendiniz öğreneksiniz, keşfedeceksiniz.

Bu nasıl olur efendim ? ...
Gençseniz, idealistseniz, öğretmenliği seviyorsanız olur efendim !...

Şöyle oldu:
İlk yıl. Her günün gecesi günde 7-8 saat – geceleri saat:03.00 – 04.00 lere kadar evde ertesi günü vereceğim 6-7 saat dersin kaynak metnini araştırdım, derledim yazdım, derse hazırlandım. 3-4 saat uykudan sonra sabahları saat:7.00 da kalkarak okuluma geldim, o dersleri uyguladım.

Sonraki 3-4 sene içinde görev aldığım tüm dersler için kaynak ders kitapları ve notlar oluşturdum...
Derslerin eğitim programlarını geliştirerek, eğitim tekniğine uygun yeni programları hazırladım.
Bu arada tüm yaz tatillerini çalışarak; ders kaynakları ve mataryellerini oluşturmak için değerlendirdim...

İşte efendim ben böyle öğretmen oldum...

Beni böyle çok zorlu yokuşa süren müdürümün söylediği gibi, ‘’ bir şey yapmadan, konu mankeni ve sürü çobanı gibi çocuklarımın başında duran bir öğretmen ‘’ olmadım efendim...
Bir şeyler yapmak, çocuklarıma bir şeyler vermek çabasında olan bir öğretmen oldum...

Ama işte o ilk senemi, günde 16-17 saat ders hazırlamak ve vermek için çabaladığım ilk senemi unutamıyorum...
Hele günde 8-9 saat ders verdiğim günleri...
Zihnen çok yorgun...
O zamanlar çok popüler olan Muhammet Ali Clay tarafından dövülüp hırpalanmış gibi fiziki olarak bitmiş ve tükenmiş...
Ama aynı oranda tarifi imkansız mutlu... 
Geleceğin gençlerine bir şeyler vermiş olmanın mutluluğu...
Bir insan olarak, başka insanlara en faydalı olmanın mutluluğu...

İşte ben böyle, Aziz Nesin'i rahmetle anacak, kamu kurumu komedi konusu uygulamalarına örnek bir deneyim yaşadım.
Çok zorlandım ama, kendi kişiliğime de olumlu katkılar yapan bir süreçte;
KENDİ KENDİME EĞİTİMİ VE EĞİTİMCİLİĞİ ÖĞRENDİM, KEŞFETTİM !... 


Abdest alırken '' AYAKLARI YIKAMAK '' zorunlu yani FARZ DEĞİL !...



Neredeyse bütün ilmihallerde, Kur'an meallerinde, tefsirlerde  '' ayakları yıkamak '' abdestin farzı olarak belirtilir. Fakat gerçekte Kur'an'ın abdest ile ilgili Maide / 6 ayetinde ayakları yıkamaktan bahsetmiyor, MESH azası olarak gösteriyor.

Bahsi geçen ayetin abdesti tarif eden bölümlerini kelime meali olarak incelediğimizde bunu açık olarak görüyoruz:

'' Yâ eyyühellezine amenü  [ Ey iman edenler ]  

İzâ kumtüm  [ kalktığınız zaman ]

ilâssalâti  [ Namaz kılmaya ]

fâ'silû  [  YIKAYIN  ]

vücûheküm  [ yüzlerinizi ]

ve eydiyeküm  [ ve ellerinizi ]

ilel merafiki  [ dirseklere kadar ]

vemsehû  [ MESHEDİN  ]

birûsiküm  [ başlarınızı ]

ve ercileküm [ ve ayaklarınızı ]

ilel ke'beyn  [ iki topuğa kadar ]

Hemen bilmeyen için açıklayalım:

MESHETMEK;  ISLAK ELLERİNİZLE BAŞINIZI VE AYAKLARINIZI SIVAZLAMAKTIR

Şimdi koyu harfler ile yazılan Arapça kelimelerin Türkçe anlamlarını yanyana getirelim ve anlama derli toplu bakalım:

''  Ey iman edenler, kalktığınız  zaman namaz kılmaya,  yıkayın yüzünüzü ve ellerinizi, dirseklere kadar. Meshedin başlarınızı ve ayaklarınızı topuklara kadar  '' ..........  ( Maide / 6 )

Türkçemizin aksine Arapça ve bir çok dillerde cümlede kelime diziminde önce fiil geliyor.

Ayet abdest alınmasını tarif eden kısmı iki bölüm halinde:

''  Yıkayın yüzünüzü ve ellerinizi, dirseklere kadar;

Meshedin başınızı ve ayaklarınızı, topuklara kadar  ''

Yıkayın emrinden sonra yüz ve eller geliyor.  Meshedin emrinden sonra baş ve ayaklar geliyor.

Ayrıntı olarak da ellerin dirseklere kadar yıkanacağı, ayakların da topuklara kadar meshedileceği belirtiliyor.

Kur'an'ın bu açık hükmüne rağmen, birileri tarafından ilmuhallere,  meallere ve tefsirlere inatla '' ayakların yıkanması '' gerektiğini sokuluyor.

Sonra ne oluyor ?

Müslümanlara eziyet oluyor.

Evlerimizdeki bu günkü düzene göre ayaklar nerede yıkanacak ?

Tabii ki lavaboda. Lavaboda abdest alanlar bilir: Lavaboların yüksekliği ellere göredir, ayakları lavaboda yıkamak bırakın yaşlıları, gençler için dahi biraz zordur. Nasıl bir sıkıntıya uğranıldığı herkesce bilinir. 

Başka bir örnek daha; Diyelim ki Anadolu insanısınız İstanbul'a ziyarete gittiniz. Süleymaniye veya Sultanahmet camilerinden birini ziyaret ettiniz. Tabii ki hiç olmazsa iki rekat namaz kılmadan olmaz. Abdestiniz yok, alacaksınız. Açık veya kapalı şadırvanda abdest alacaksınız. Tabii ki yanınınzda, cebinizde havlu taşımıyorsunuz. Mevsim de kış ( yaz olsada pek farketmez )  Çoraplarınızı çıkardınız ve ayaklarınızı yıkayacaksınız. Tekrar ayaklarınızı kurulamadan çoraplarınızı giyeceksiniz. Bu durumlarda düşeceğiniz sıkıntıları tahmin edebiliyor musunuz ?

Hele bir de yaşlı iseniz ve bedeniniz ve azalarınızda hareket kısıtlamaları varsa. ( Genellikle de vardır ) Örnek olarak ben 70 yaşımı aştım. Bir kaç senedir çoraplarımı giymek ve çıkarmakta dahi oldukça zorlanıyorum...

İşte herşeyi bilen Yüce Yaratıcı insanları zora koşmamak için böyle bir kolaylık lütfetmiş ve ayakları yıkamak zorunluluğu koymamış. Fakat evinizdesiniz her hal ve durumda müsaitsiniz -- Bedeninizde kısıtlamallar da yok, ayaklarınızı yıkamanıza hiç bir engel yok !...

NOT: Meal için kaynak: Aktif Dağıtımın ''  Arapça Hat, Satır Arası Kelime Mealli KUR'AN-I KERÎM VE MEALİ  '' isimli eseri

Anlamı ve amaçları -- bugüne kadar -- doğru ve tam anlaşılamayan MÜTEŞABİH AYETLER !...

İslam'ın kutsal kitabı Kur'an hakkında bize öğretilen ve beyinlerimize adeta nakşedilen bir öğreti vardı:
'
'  Kur'an son peygamber Hz. Muhammed aracılığı ile Allah'tan insanlığa indirilimiş son kitaptır ve tüm hükümleri kati ve değişmezdir, kıyamete kadar tüm mekanlar ve zamanlar için geçerlidir. ''

Fakat bunun böyle olmadığı, Al-i İmran Suresi 7. ayetinde açıklanıyordu. Kur'an ayetlerinin Muhkem ( kesin ) hükümler ve Müteşabih ( zaman ve ortam ile günün şartlarına göre farklı yorumlanacak ) hükümler olmak üzere iki türlü olduğu belirtiliyordu.

İşte o ayet ile ilgili M.Hamdi Yazır Hoca'nın meali:
'' Sana kitabı indiren O'dur. O kitapta manası açık muhkem ayetler vardır ki, onlar kitabın anasıdır. Bir de manası kapalı müteşabihler vardır. Kalplerinde eğiklik bulunanlar, fitne çıkarmak ve kendilerine göre yorumlamak için onun müteşabih olanlarına uyarlar. Oysa onların yorumunu Allah'tan başka kimse bilmez.  -- İlimde ileri gidenler  --  ise: '  Biz ona inandık hepsi Rabbi'miz tarafından gelmiştir  '  derler. Bunları --- ancak akıl sahipleri  -- düşünebilir.  ''

Müteşabih hükümlerin ne olduğu ve muhkem yani kesin hükümlerle ilişkisinin nasıl gerçekleştiği konusunda vahyin tamamlandığından bugüne geçen yaklaşık 1450 senedir çeşitli yorumlar yapıldı. Ama gerçek yoruma ve bilgiye;  din adamları ve din alimleri değil bir pozitif bilimler alanında uzmanlaşmış, bunun yanında Kur'an'a gönlünü vermiş ve günlük hayattaki önemli ve yoğun meşgalesi yanında öğrenciliğinden itibaren Kur'an'ı 50 yıl süre incelemiş bir hoca, Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilimdalı üyesi ve başkanı Prof. Dr. Sayın Gazi Özdemir ulaşmıştır.

Çünkü Kur'an'daki çok önemli bu bilgi ve yoruma, bahse konu ayetteki '' İlimde ileri giden  ve gerçek akıl sahibi ''  kişilerin ulaşabileceği ifadeleri bunu öngörlüyordu.

ŞİMDİ GELELİM GAZİ ÖZDEMİR HOCA'MIZIN BU AYETİN   '' İslam'ın Şartı Sadece 5 Değil, Kur'an'daki Bütün Muhkem / Kesin Hükümlerdir ''   İSİMLİ ESERİNİN 11. SAYFASINDAKİ  ' TEFSİRİ  MEALİ'  NE:

== ''  Ey Peygamber ! Allah'ın indirmiş olduğu bu kitabın bazı ayetleri kesin hükümlü, muhkem ( sağlam ) özellikli, değişmez, herkes tarafından kolaylıkla anlaşılan ve kitabın anaları / temeli / ana iskeleti ve hedef / amaç mesajlarıdır.
Geri kalanların bir kısmı ise çok anlamlı semboller halinde ve benzeşimli ( müteşabih ), bir kısmı da muhkemi gerçekleştiterecek amaç/ yöntem mesajlarıdır.
Kalpleri fesat olanlar, insanların arasına fitne sokmak ve kafaları karıştırmak için, çok anlamlı / araç mesajlara bile bile daha fazla önem verirler.
Halbuki onların sembolik olanlarının gerçek anlamlarını bir Allah, bir de  '  Ey Rabbi'miz ! Bildirdiğin ayetlerin hepsine inandık, hepsi Rabbimizdendir diyen,  bilim adamları bilir. Ayetlerin bu ayrımını da yine akıl, bilim ve düşünce sahiplerinden başkası anlayıp, düşünüp yapamaz  '' ==

Bu ayetin açılımı  Gazi Özdemir Hoca'mız tarafından şöyle yapılıyor:

''  Bu ayete göre muhkem mesajlar, Kur'an'ın ana / Temel hükümleridir. Herbiri birer ibadettir. İnsanın yaşamında uyulması gereken, temel hedef olan ve amaç edinilmesi emredilen mesajlardır. İmanı pekiştirecek ve imanın pratik uygulamaları demek olan '' salih ameller  '' Kur'an'da serpiştirilmiş bilgiler halinde olan muhkem / kesinli hükümlere uygun olumlu işler ve mümin oluşu sağlayacak ahlaksal davranışlar demektir. Kur'an'da sık sık tekrarlanan salih amelleri gerçekleştirmek için, muhkem / kesin hükümleri çok iyi bilmek, anlamak, kişiliğe özümsetmek gerekmektedir.

Bu şekilde yaşayışa Kur'an doğru yolda ( hidayette ) oluş demektedir. Bu yolun sunucu da Kamil ( olgun, makbul )  insan olmaktır.
Salih amellerin dayanakları ve dolayısıyla 'Kur'an Şeriatı ' denince bu hükümler ( muhkemler ) anlaşılmalıdır. Çünkü bu hükümler, din denilen kurallar, uyulması uygulanması ve yerine getirilmesi farz olan görevler / ibadetlerdir.

Müteşabih Mesajlar, üç farkılşekilde karşımıza çıkmaktadır. 

a) Ana hedef ve amaç olan muhkem / kesin hükümlere götürücü, onları gerçekleştirici amaçlar, yöntemler
b) Allah, Ahiret, melek, cennet, cehennem, cin, şeytan, vahiy gibi semboller
c) Sembol olmadığı halde  zaman, ortam, toplum ve şartlara göre farklı yorumlar değerlendirmelere uygun mesajlar

Bu sonuncu grup mesajlar, kişisel kanaatler ve  '  benim inancım budur ' şeklinde başlayan sözcüklerle kurallaştırılmalara uygun mesajlar olduğundan gerçek özellikleri yani değişkenliklerini göz ardı ederek muhkem mesajlar gibi değişmez ve farz özelliklte olarak önemseyenlerin  '' fesat kalpli   ''  olacaklarına ayette dikkat çekilmektedir. Örneğin şeriat diye tanımlanan hukuk kuralları da müteşabih mesajlardır. Hz. Muhammed döneminde henüz devletleşmemiş Bedevi Arapları, geleneklerinden kurtarıp devrimsel yenilikler getiren geçici  hukuk kurallarıdır.

MUHAFAZAKARLIK

Muhkem kesin hükümler gibi  müteşabih mesajları da mutlak ve değişmez kurallar olarak kabul etmek ''  muhafazakarlık ''  diye tanımlanmaktadır. Bu da Kur'an'ı  tamamen değişmez, tek topluma sınırlı, bütün insanlara ve zamanlara hitap etmeyen, bir kaba hapsedilmiş donuk bir su misali cansız, stabil bir kitap olarak kabul etmek olacaktır. Bu tür görüş ve yaklaşımda olan insanlar Müteşabih hükümlerin geçmişte olduğu gibi, günümüzde de İslam Şeriatı / hukuku kimliği altında devam ettirilmesini isteyenlerdir. Dolayısıyla Müteşabih Mesajlar  '' insan şeriatı '' diye istismar edilen mesajlardıır. Hukuk kuralları dışında Müteşabih Mesajlar o zamanın toplumsal yapısına sosyal ve ekonomik muhkem, yani kesin hükümlere götürücü  araç kurallardır.

İnsanların Hz. Muhammed'den yaklaşık 150-200 yıl sonra mezhepler şeklinde gruplaşmaları daha sonra da mezheplerin tarikatlar şeklinde  bölünmeleri, muhkemlerden ziyade Müteşabih Mesajları ön plana almaları, bu yorumu yapanın etrafında gruplaşmaları ve yıllar içinde de ek dini kurallar, rivayetler ve gelenekler eklemeleri, bu görüşlerin din olarak kabul edimesi  sonucunu doğurmuştur.  ''

Matematikte eğri çizginin sonsuz çeşidi olmasına rağmen, doğru çizginin bir tek olması gibi dinde de, daha doğrusu İslam'da da doğru yalnızca bir tanedir. Mezhep ve tarikat sözcükleri kişiyi Allah'a götüren yol  anlamındadır ve Allah'a götüren yol, yani doğru yol da bir tanedir ve o da Kur'an yoludur...

Bu ayetin iyi anlaşılmamasına örnekler vermek gerekirse Kur'an'daki Cihad kelimesini ele alalım. Geniş anlam kapsamlı bu kelimenin '' anlamları içinde  -- savaş --  olmakla birlikte '' Kur'an'da bu kelime daha ziyade, uğraş, çaba, mücadele anlamlarında kullanılmaktadır. Fakat İslam'ı ve ve genelde dini anlamayan, Kur'an'ı, anlamadan ibadet ediyorum kasdıyla okuyan ve de çok cahil olan bazı çevreler, Kur'an'da '' DİNDE ZORLAMA YOKTUR '' hükmünü bir kenara iterek, cihadı, Allah için, din için savaş anlamında kabul ederek kan dökmekte, terör faaliyetlerine bu kavramı alet etmektedirler. Yani müteşabih anlamı olan bir kelimeyi kesin hüküm halinde görmektedirler.

Bir başka örnek olarak Gazi Özdemir Hocamız vermektedir:

'' Hac / 27 ayette ' insanlara hacca gidişi bildir, yürüyerek veya develeri üstünde gitsinler '  hükmü bulunmaktadır. '' Hacca gitsinler ifadesi kesin bir hükümdür. Yani farz hükmündedir. Bu hedef için o zaman araç yürümek veya devedir, bu da müteşabih mesajdır. Çünkü zaman ve ortama göre değişken bir hükümdür. Yani insanlar hac için  Mekke'ye yürüyerek, otomobil ve taksi, otobüs, kamyon, helikopter veya uçak gibi farklı araçlarla gidebilirler demektir.  ''

Demekte ve muhkem kesin hükmü müteşabih hükümlerden ayırabilmek için şu üç kıstası ortaya koymaktadır

''  1 - Muhkem / kesin hüküm tartışılmaz özellikte ise

2 - Zaman üstü ve her zamana uygun nise
3 - Her topluma uygun ve uygulanabilir ise  ''

Ve Prof. Dr. Gazi Özdemir, yukarıda ismini verdiğim eserinde her suredeki muhkem / kesin hükümleri  ayrı ayrı belirtmekle beraber Kur'an'da 400 kadar sayıda farz ve ibadet hükmündeki ayeti ortaya koymakta ve açıklamaktadır.