5 Ocak 2018 Cuma

BENİM KALBİM TEMİZ söylemi ve '' kendini kandırmanın '' diğer 39 çeşit yolu...



Olağanüstü farklı bilim ve fikir adamlarımız var bunlardan bir ''  Emre Dorman ''. Felsefe bilim dalında Yrd. Doç.Dr. ünvanlı. Acıbadem üniversitesinde felsefe derslerine, Bahçeşehir Üniversitesinde İslam Felsefesi ve Din Felsefesi derslerine giriyor.

Özel ilgi ve çalışma alanı İslam ve Din Felsefesi olan Emre Dorman'ın kendisini farklı kılan yönü ne ?

Çok sayıda ve herbiri defalarca baskı yapan eserlerine 10 TL gibi kolay ulaşılabilir fiyatlar koyması ve hiç birinden telif ücreti almamış olması. Ayrıca '' www. emredorman.com '' adresindeki sayfasından eserlerini  ücretsiz okumak da mümkün. Eserleri de  çok iyi anlaşılır bir özellikte arı bir Türkçe ile yazılmış. Yine ayrıca İnternet'te videoları da var.

Bu günkü yazımın konusu Emre Dorman'ın '' Dini Konularda KENDİNİ KANDIRMANIN 40 YOLU '' isimli eseri ve bu eserdeki yollardan ilki olan  insanın '' Benim kalbim Temiz '' şeklindeki kendini aldatmacası.

BENİM  KALBİM  TEMİZ

'' Etrafımızdaki insanlar ile konuştuğumuzda “Benim kalbim temiz” ifadesi sıklıkla karşılaştığımız bir cümle olarak çıkar karşımıza. Hatta bu durum öyle boyutlardadır ki neredeyse kalbi temiz olmayan tek bir kişinin bile var olmadığını düşünebilirsiniz. Bazen kötü davranışlar sergileyen, örneğin bir kimsenin arkasından dedikodusunu yapan birinin de aslında kalbinin temiz olduğunu, sadece hakikatin bilinmesi için bu konuşmaları yaptığını iddia ettiğine tanık olursunuz. Ya da “Benim kalbim temiz olduğu için bana önceden malum olur,” “Allah hep gönlüme göre verir,” “Benim kalbim temiz çünkü kimseye zararı olmayan, etliye sütlüye karışmayan kendi halinde bir insanımdır” şeklinde cümleler kurulur çoğu zaman. İşin özeti ise esasen insanların bir anlamda kendilerini aklayarak temize çıkarmaya çalışmalarıdır. ''

Şimdi gelelim Kendimizi  kandırmanın diğer 39 yolu'na.
Buradaki her madde başlıbaşına birer yazı konusu oldukları için başlıklar halinde veriyorum:

'' 1 --  Benim kalbim temiz
2 --  Dinlerin özü iyiliktir
3 --  İleride nasıl olsa yaparım 
4 --  Nasıl olsa Allah affeder
5 --  Nasıl olsa affedilmem artık
6 --  Çalışmak da ibadettir
7 --  Nefsime söz geçiremiyorum
8 --  Emirlerine uyamıyorum ama, Allah’ı çok seviyorum
9 --  Herkes böyle yaşıyor
10 - Ailemde ya da yetiştiğim çevrede görmedim
11 - Hacıdan hocadan korkacaksın
12 - Dindarlar samimi gelmiyorlar bana
13 - Bu kadar kötülüğün ve kötünün olduğu yerde ben yine iyiyim
14 - Şeytana uyuyorum.
15 - Peygamberler ve Allah dostları gibi olamayız
16 - Dini yaşayanlar genelde gelir seviyesi düşük kimseler
17 - Bana dini anlatmasının ardında bir beklentisi var mutlaka
18 - Bu kadar hassas olma, ince düşünme
19 - Elhamdülillah biz de Müslümanız
20 - Artık devir değişti
21 - Önce geleceğimi garanti altına almalıyım
22 - Dünyaya bir kere geliyoruz
23 - Düşündürmeyin beni! Hatırlatmayın bana !
24 - Günahı benim boynuma
25 - Dedikodu değil, ben doğruları söylüyorum
26 - Allah beni böyle yaratmış
27 - İbadetlere güç yetiremiyor, vakit bulamıyorum
28 - Din yeterince açık ve anlaşılır değil
29 - Dinin sürekli ceza vurgusunda bulunması rahatsız ediyor beni
30 - Dini konulara fazla dalmak aklını kaybettirir insana
31 - Aman ‘dinci’ demesinler bana
32 - Kimseye zararım yok kendi halinde bir insanım
33 - Allah ile kul arasına girilmez
34 - Allah sevenleri affeder
35 - Ardımda kalıcı bir iz bırakmalıyım
36 - Aklım ve mantığım yeter bana
37 - Din ilerlemeye manidir
38 - Dinin yerini modern çağda bilim aldı
39 - Din ile bilim arasında çatışma vardır
40 - Dinler savaş ve kargaşaya sebep olmuşlardır '

İnsanın beyninden alacağı gerçek zevk, onu uyuşturmakta değil çalıştırmaktadır !...



Beyinden nasıl zevk alınır diye bir soru karşısında kalsak, çoğumuz ‘’ şöyle bir kafayı çeker, güzelleşiriz ‘’ diye cevap vermeyi düşünenler çıkabilir. Ama öyle midir ? Beyinden zevk almak, beyni ve onunla bağlantılı sinirleri uyuşturmak veya uyarmakla mı olur ?

Beyin tüm canlılarda vardır. Ama insan beyninin işlevi çok farklıdır, bilindiği gibi. Düşünme yeteneği ile donatılmıştır insan. Bu özelliği ile Dünyadaki en üstün varlıktır. Canlı ve cansız tüm varlıklara hakimdir ve onları kendi menfaatleri için kullanır ve yönetir. 
Bu böyle olunca ondan alınacak zevk, onu uyuşturarak ve bir süre için devre dışına çıkarmakla mı yoksa yaratılış amacına uygun olarak değerlendirmekle mi olacaktır ?

Beynin yeteneklerini değerlendirmeye yönelik aşağıda vereceğim örnekleri inceleyelim ve sonra karar verelim :
Bir mimar düşünelim; emsallerinden farklı özellikleri ve görüntüsü olan bir bina tasarlıyor. Onu kağıda döküyor. Tasarımı beğeniliyor. Uygulanmasına karar veriliyor. Kağıt üzerindeki plan ve proje hayata uygulanıyor. Yani bina projeye uygun olarak inşa ediliyor. Bulunduğu yörede benzeri olmayan hatları, çok farklı görünümü ve estetik güzelliği ile bir eser ortaya çıkıyor. Kentin o yöresine bir başkalık ve güzellik katıyor. Bu binayı, bu eseri her gören beğeniyor, dönüp tekrar tekrar bakmak ihtiyacını hissediyor.
Şimdi bu mimarın yerine koyun kendinizi. Onun duygularını, onun keyfini, onun coşkusunu biraz anlamaya çalışalım: Neler hissedecek ve düşünecektir dersiniz ?
Bu benim eserim, bu eseri, bu farklı güzelliği ben tasarladım, çok beğenildi.

Bir öğretmen düşünelim; iyi insan, sıra dışı farklı insan yetiştirmeyi ideal edinmiş. Her dersinin her dakikası için plan yapmış, senaryosunu hazırlamış ve uygulamış. İyi bir eğitim ve öğretim için eğitim biliminin ve tecrübelerinin gereği olan her şeyi yapıyor. Her gün bedenen ve beyinsel olarak çok yoruluyor. Bu yorgunluk onun için önemli değildir. Çünkü mesleğini seviyor, insanlar için iyi bir şey ve faydalı bir şey yapmış olma duygusu onu mutlu ediyor Yorgunluk da ona mutluluk veriyor. Bir çok öğrenci yetiştiriyor, mezun ediyor. Derken birkaç sene önce mezun olmuş ve hayata atılmış, çalışmakta olan öğrencilerinden birisinden bir mektup alıyor:

’ - Hocam, bize iyi bir eğitim vermek için kendinizden çok şey verdiniz. Her dersiniz için senaryo yazıp bize oynadınız. Mesleğime ve hayata dair her söylediğinizin gerçekleştiğini gördüm. Sözleriniz kulaklarımda ve devamlı olarak bana rehber oluyor. Bize çok faydalı oldunuz. Allah sizden razı olsun ! ‘’

Şimdi bu öğretmenin yerine koyun kendinizi. Onun duygularını, mutluluğunu, coşkusunu başka bir şeyden almak mümkün mü ?

Bir bilim adamı düşünelim; branşı olan bilim dalına kendisini adamış. Bilim adına o güne kadar çözülmemiş bir konuyu hedef almış veya bir icadın peşinde. İnceliyor, araştırıyor, yoğunlaşıyor. Çözmeden rahatlayamayacak. Gün oluyor 12 saat, gün oluyor 18 saat çalışıyor. Yorgunluğunu ve de açlığını hissetmiyor. Günler aylar sonra hedefine ulaşıyor. Bilimin o dalındaki, o konu hakkında, o güne kadar başka hiçbir insan aklının ulaşamadığı inceliklere ve çözüme ulaşıyor. Bu buluşu, icadı bilim dünyasında geniş ilgi uyandırıyor. Yurt içi ve dışındaki akademik çevrelerden tebrik ve teşekkürler yağıyor.

Şimdi bu bilim adamının duyacağı, keyfi, zevki, mutluluğu ve coşkuyu tahmin edebiliyor musunuz ?

Ya da ressamsınız yazımızdaki gibi farklı ve çok güzel bir resim yaptınız.
Kendiniz de beğeniyorsunuz. Her gören de...

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün: Güzel besteler yapan ve eserleri dillerden düşmeyen bir bestekarı, yaptığı filmler dış ülkelerde ödüller alan bir yönetmeni ve daha nicelerini örnek verebiliriz. Kim onların yerinde olmak istemez ki ?

İşte bütün bunlar insan beyninin ve dolayısı ile aklının ulaşabileceği güzellikler, zevkler, mutluluklar. 

Demek ki gerçek keyif ve mutluluk insanın beynini alkol ve diğer zehirli maddelerle uyuşturmak, bedenini zehirlemekle değil, onu Allah’ın yaratılış amaçlarına uygun olarak kullanmak ve değerlendirmekle oluyor.

Bu gün yaşantıma renk katan bir olayı aktararak yazımı bitireyim:

Bir torunum var 4 yaşını iki ay önce doldurdu. Adı Demir.  Annesi öğretmen. Doğduğundan beri bu seneye kadar haftada 5-6 gün annesinin çalışma saatlerinde babaannesi olan eşim bakımına yardımcı oldu ve bizde idi bu sene  kreşe verdiler, hafta sonlarında bir iki gün  evimizi ve yaşantımızı şenlendiriyor. Tabii ki her zamane çocuk gibi oldukça zeki.

Bu gün çarşıda dolaşırken 4-6 yaş arası çocuklar için çıkarılan bir dergi keşfettim. Eğitici, öğretici bilgi, resim ve oyunlar, bulmacalar içeriyor. Bir de zeka geliştirici  su doku eki var. 3x3= 9 gözlü  ve 3 er adetten oluşan 3 seyyar kalın karton resim var. Bunları verilen örneklere uygun olarak verilen şablondaki gözlerine yerleştiyorsunuz.

Bu su doku bulmacasına  ilk10 dakika uyum sağlamakta biraz zorlandı. Kavradıktan sonra da iki saat peşimi bırakmadı beni esir aldı. Defalarca farklı  bulmaca çözdü. Demek ki bu akıl oyunundan zevk aldı... 





İnsanların yaptığı '' TASARIM '' dır. '' YARATMAK '' Allah'a mahsus !...




Yaratma kelimesini bazen yerinde ve doğru olarak kullanmıyoruz. Sanatçıların, yazarların eserlerini oluşturmasına yarattı diyoruz.Yaratmak, örneksiz emsalsiz olarak yoktan var etmektir. İnsanlar yoktan var edemezler, ancak bilgi dağarcıklarının ve yeteneklerinin harmanlanması ile tasarım yapabilirler. Ressamların, heykeltraşların eserleri; Müzisyenlerin besteleri bir yoktan var etme değil ancak tasarım ürünleridir.
Görülen görülmeyen, bilinen bilinmeyen, evrende tüm var olanları varlık sahnesine çıkaran kişi kim ise Allah O’ dur.
Varlık konusu üzerinde pek çok felsefi açıklamalar yapılmıştır. Ancak bunlar varlığı gerçek sahibinden adeta kaçırmaya çalışmışlardır. Halbuki gerçekte yaratan kim ise , varlığın hakiki sahibi O’ dur. Başka yaratıcı olmadığından O’ ndan başka ilahta yoktur. Bu bakımdan yaratma kavramı Kur’an’da Allah’ı tanıtıcı en belirgin unsurdur.

Varlık aleminde bulunan her şeye Allah bir beden bir şekil vermiş ve ona yol göstermiştir.

*** Yalnız yaratıp ortada bırakmamış, yaşamını sürdürmesi için gerekli olan otomatik yeteneklerle donatmıştır.
---  Çocuğa anasından doğar doğmaz emmeyi,
---  Ördek yavrusuna yumurtadan çıkar çıkmaz yüzmeyi öğretmesi,
---  Bin bir çeşit yaratılışla yaratılan canlıların, bin bir şekilde erkeklerinin dişisine varmasını öğretmesi,
---  Arı beyinin arıları, karıncaların reisinin karıncaları yönetmesi ve uzak mesafelerden yuvalarını, kovanlarını bulabilmelerin öğretmesi,
---  İnsanlara doğru ve yanlış yolları göstermesi, hep O’ nun gerçek Rabb ( Düzenleyici, terbiye edici ) ilâh ve Allah oluşundandır.

*** Herşeye varlık veren, yollarını gösteren kim ise işte hakiki ilâh, yani Allah O’ dur.
---  Atomları yaratan, elmayı yaratan bir çekirdeği yaratan kim ise,
---  Güneş sistemini, yedi semayı, muazzam galaksileri, genişleyen evreni de yaratan O’ dur.
O halde hiçbir şey yaratamayanların Allahlık iddiası ve hiçbir şey yaratamayan nesnelere Allahlık yakıştırması geçersizdir, boştur.


*** Demek ki, Allah’ı tanıcı en önemli özellik yaratma kavramıdır:
’ İşte Rabbiniz Allah budur. Her şeyin yaratıcısıdır. O’ndan başka tanrı yoktur. Nasıl da imandan çevriliyorsunuz ‘’ ( 40/62 )
‘’ Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeyin yöneticisidir. ‘’ ( 39/62 )
‘’ Rabbiniz Allah budur, O’ndan başka tanrı yoktur. O her şeyin yaratıcısıdır. O’na kulluk edin, O her şeye vekildir. ‘’ ( 6/102 )

*** Allah her şeyi yaratmakla birlikte, yarattığı her şeyi en güzel şekilde yaratmıştır.
’ O’dur ki her şeyin yaratılışını güzel yaptı. ‘’ ( 32/7 )
‘’ Sizi şekillendirdi, şekillerinizi de güzel yaptı ‘’ ( 40/64 )

*** Her varlığı ve her varlığın azalarını hikmeti gereğince yapacağı göreve göre elverişli yaratmıştır. Her organı yerli yerince koyup yerleştirmiştir. Yaratmasında bir eksiklik, bir kusur ve bozukluk yoktur.
‘’ Rahman’ın yaratmasında, bir aykırılık uygunsuzluk göremezsin. Gözünü döndür de bak, bir bozukluk görüyor musun ? Sonra gözünü iki kez daha döndür ( bak ) Göz hor, hakir ve bitkin ( aradığını bulamadan ) sana döner ‘’ ( 67/3 )

Yani, yaratmak yalnızca Allah'a mahsustur !...