22 Nisan 2018 Pazar

Müslümanlara din kaynağı olarak niçin SADECE KUR'AN ?...




Bu güne kadar çeşitli yazılarımda;

*** Kur’an’ın İslam dininin tek kaynağı olduğunu,

*** Çünkü Allah katından iner inmez ezberlenip kayda alındığını yani yazıldığını,

*** Kur’an’ın tahrif edilemediğini ve Hicr /9 ayeti ile korunmasının Allah’ın güvencesi altına alındığı için tahrif edilemeyeceğini

*** İnsanların Tevrat ve İncil gibi kitaplarda yaptıkları tahrifatı Kur’an’da gerçekleştiremeyince, sünnet ve özellikle hadis adı altında çoğunluğu uydurma rivayetlerle ( söylenti ) İslamı bozmayı başardıklarını; vurgulamaya çalıştım.


***  Kur’an Allah sözüdür, ondan iner inmez kayıt altına alınmıştır.  Hadisler rivayettirler,  Peygamberimizden olduğu iddia edilmektedir. Söylendikten itibaren 200 – 300 sene sonra yazılmaya başlanmıştır.

Bu gün de Dinimizin tek kaynağının Kur’an olduğu doğrultusundaki yüzlerce ayetten bazılarını bilgilerinize sunacak ve hatırlatacağım.



*** Din Allah’ındır. Buna itiraz edilebilir mi ? Tabii ki hayır.
............Allah’ın dinini uygulama hususunda acıyacağınız tutmasın. ‘’ ( Nûr /2 )

*** Kur’an kendi dışında tüm hadisleri ( sözleri ) reddeder.  
‘’ -  Allah’ın ayetlerine inanmayanları Allah doğru yola iletmez.  ‘’  ( Nahl / 106 )
‘’ -  Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve şereftir. Ondan hesaba çekileceksiniz.  ‘’   ( Zuhruf /44 )

*** Şimdi aşağıya bir ayet alıyoruz ve onun yorumunu yine diğer başka ayetler ile yapıyoruz.
"Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin, böylelikle korunabilirsiniz." ( Şûrâ /10 )

*** Rabbe kulluk etmek, hükmü Allah’a havale etmektir.
Anlaşmazlığa düştüğünüz her hangi bir şey hakkında hüküm Allah’a aittir. ‘’ İşte o Allah benim Rabbim ! Ben O’na dayanmaktayım ve hep O’na sığınırım. ‘’ ( Şûrâ /10 )

*** Hükmü Allah’a ait kılmak, detaylı olarak indirilmiş, doğrulukça ve adaletçe tastamam ve tahrif edilmesi mümkün olmayan Kitabı, tek hakem ( hüküm kaynağı ) edinmektir.
 ‘’ - De ki ‘ şimdi Allah size her şeyi inceden inceye açıklayan Kitap indirmiş iken ben Allah’tan başkasını mı hakem isteyeceğim........... ‘’ ( En’am /114 )

*** İşte başka bir ayet ve Kur’an’ın yine Kur’an’la yorumu:
‘’  -  Sizin ilahınız tek bir ilahtır.  Rahmandır, Rahimdir. ‘’  ( Bakara /163-164 )

 *** İlah, hüküm koyucu otorite demektir. Allah’ı tek ilah edinmek, hükmü Allah’a ait kılmaktır. Ancak bu şekilde, O, tek ilah kabul edilip, O’na kulluk edilmiş olur. Hükmü Allah’tan başkalarına ait kılmak, O’ ndan başkalarını ilah edinmek ve onlara kulluk etmek demekti
‘’ - Sizin O’ ndan başka taptıklarınız bir takım kuru isimden ibarettir ki onları siz ve atalarınız takmışsınızdır, yoksa Allah onlara başka bir saltanat indirmemiştir. Hüküm ancak Allah’ındır. O size kendisinden başkasına tapmamanızı emretti; doğru ve sabit din budur ve fakat insanların çoğu bunları bilmezler. ‘’ ( Yusuf 40 )

*** Hükmü sadece Allah’a ait kılmak, sadece kitabı ( hüküm kaynağı ) edinerek Allah’ı hakem ( hüküm veren ) edinmektir.
 ‘’ - De ki: ‘ Şimdi Allah size her şeyi inceden inceye açıklayan Kitap indirmiş iken ben Allah’tan başkasını hakem mi isteyeceğim. ‘ Kendilerine kitap verdiklerimiz de bilirler ki o tamamiyle hak olarak senin Rabbinden indirilmiştir. Sakın şüphelenenlerden olma. ‘’ ( En’am /114 )

*** Kitap hükmü dışında hükümler koyan ve bunları Allah’a ve dine mal eden kimseler,
‘’ -  Gördün mü o , ilahını canının istediğini edineni ? Artık ona sen mi vekil olacaksın ? ‘’ ( Furkan /43 )

*** Bir bilginin Allah katından olabilmesi için, bu bilginin Kitaptan olması gerekmektedir. Kitaptan olmayan bilgi, Allah katındandır dense de, bu gerçeği ifade etmeyecektir. Aktardığı bilgiyi Kitap ile ilişkili göstermek için dilini Kitaba doğru eğip bükenlerin olacağı bildiriliyor. Bu kişiler eğer, kitaptan olmayan bir bilgiyi ortaya koyacaklarsa, öncelikle bunu Kitaptanmış gibi göstermek için , bazı ayetlerin anlamlarını tahrif ederek bunu sokuşturmaya çalışacaklardır. Kur’an bilgisine sahip olan şuurlu Müslüman, derhal bu tuzağın farkına varacaktır. Önce, tahrif etmeye çalıştıkları ayetin anlamını diğer Kur’an ayetleri ile ortaya koyacak, daha sonra Allah ve Resulünün sözü olan Kur’an’a çağıracaktır.
‘’ - De ki: Şimdi Allah size her şeyi inceden inceye açıklayan Kitap indirmiş iken ben Allah’tan başkasını mi  hakem isteyeceğim ? ........ ‘’ ( En’am /115 ) 115 ).
‘’ - Rabbinin kelimesi doğrulukça da, adaletçe de tam kemalindedir’ dur. ‘’ ( En’am /115 )
‘’ - ( Firavun ) dedi ki: ‘ yemin ederim ki, eğer benden başka bir ilah tutarsan, seni mutlaka zindandakilerden ederim ‘ ( 26/29 )sahte bir ilahtır. kendi istek ve arzularını ilah edinen kişilerdir.  ‘’  ( Câsiye /6 )
‘’ - Şüphesiz sana, hak olarak kitabı indirdik. O halde sen, dini Allah’a ait kılarak O’na kulluk et. ‘’ (39/2 )
‘’ - İşte bunlar Allah’ın ayetleridir. Bunları sana hak olarak okuyoruz. Öyleyse onlar, Allah’tan ve O’nun ayetlerinden başka hangi hadise ( söze ) inanıyorlar ? Yazıklar olsun tüm iftiracı, günahkarlara  ‘’  ( Câsiye /6-7 )
‘’ -  Rabbinizden size indirilene uyun, ondan başka rehberlere uymayın. Ne de az düşünüyorsunuz ?  ‘’   ( A’raf /3 )
‘’ - Hiç şüphesiz benim rehberim Kitabı indiren Allah’tır.  ‘’   ( A’raf /196 )
‘’ -  Allah Resulü kıyamet gününde der ki: Rabbim, benim ümmetim bu Kur’anı ilgiden uzak tutulmuş bıraktılar.  ‘’  ( Furkan  /30 )
‘’ - Allah kitabı detaylı olarak indirmişken, ben, O’ndan başka hakem mi ararım. ? Rabbinin sözü, doğruluk ve adaletçe tastamamdır. O’nun sözlerini tahrif edebilecek olan yoktur. ‘’   ( En’am /115-116 )
‘’ - Rabbinin Kitabından vahyedileni oku. O’nun sözlerini tahrif edebilecek kimse yoktur. O’nun dışında bir sığınak bulamazsın. ‘’  ( Kehf  /27 )

***Değerli okurlar, bu ayetlerin sayısı çok fazla. Son bir ayet ve bu ayetin Kur’anla yorumu ile bu yazımı noktalıyorum:
‘’ - Onlardan öyleleri vardır ki, siz, aktardıklarını kitaptan sanasınız diye dilerini Kitap’a doğru eğip bükerler. Oysa, aktardıkları Kitaptan değildir. Bu Allah’ın katındandır derler. Oysa o, Allah katından değildir. Kendileri de bildikleri halde, Allah’a karşı yalan söylerler. ‘’ ( Al-i İmran  /78 )


Not: Bu yazının hazırlanmasında Gösterge Yayınları’ndan İslami Araştırmalar Birliğinden bir ekip tarafından yazılan İSLAM DİNİNDE NİÇİN YALNIZ KUR’AN isimli eserden yararlanılmıştır.

19 Nisan 2018 Perşembe

ALLAH'A ŞÜKRÜNÜZ aktif mi, pasif mi ?





Çoğumuz bir kişiden iyilik gördüğümüzde kuru bir teşekkür ile yetinmez, hemen ona içimizden minnet duyar, halkın deyimi ile ona karşı  '' gebe kalma '' durumuna düşeriz. En basitinden ondan ve yaptığı iyilikten sitayişkar sözlerle bahsederiz. Minnet borcumuzun karşılığı olarak biz de en kısa zamanda ve fırsatta ona bir iyilik yapmak isteriz veya en azından ona bir küçükte olsa bir hediye vermek, katkıda bulunmak isteriz.
Bizlere dünyada yaşama ve arınma fırsatı vermesi yanında biz insanlara yararlanalım diye hava, su ve toprak dışında canlı ve cansız nimetler verdiği için Allah'a da minnet duymak durumundayız. İşte Allahın verdiklerine karşılık olarak duyduğumuz minnet borcumuzu ödeme gayretimize ''şükretme'' faaliyeti diyoruz.
Biz insanların şükretme faaliyeti çoğunlukla  sözde kalmakta sadece kuru bir '' çok şükür,   sana şükürler olsun Allah'ım''  sözleri ile yetinilmektedir. Bize yardımı ve faydası dokunan her hangi bir insana minnet duygumuzu sözle teşekkür yanında maddi veya manevi bir katkı sunarak karşılamakta iken bizi sayısız nimet ve güzelliklerle donatan Yaratıcımıza minnet karşılığımızda da aynı hassasiyeti göstermek durumundayız.
İşte bu ön açıklamamızdan sonra şükretme duygumuzu yerine getirmede iki aşamalı bir faaliyet karşımıza çıkmaktadır:
1  --  Pasif şükretme veya düşünsel ve/veya sözel şükretme,
2  --  Aktif  şükrertme  veya  ameli şükretme,
Pasif veya sözel şükretme konusunu yukrıda açıkladık. Aktif şükretmede bize faydası veya iyiliği dokunanlara sözel teşekkür yanında minnet duygumuz karşılığı olarak  maddi veya manevi bir katkı isteğimiz, yüce yaratıcımız için söz konusu olamayacağından, O'nun yarattığı canlı ve cansız varlıklara katkı şeklinde olabilecektir.
Bu anlattığımızı vurgulayan iki Kur'an ayeti vardır:
Sebe / 13 ayeti:  Şükür olarak iş üretin, hizmet sergileyin. Ancak kullarım arasında şükreden azdır.
Duhan / 11 ayeti:  Ve Rabbi'nin nimetini söz ve fiillerinle dile getir / yansıt.
Aktif şükretmede Allah'a olan minnet borcumuzu yerine getirmek de maddi ve manevi aktiviteler olarak iki şekilde mümkün olabilecektir.
Aktif şükretmenin manevi olanları:
#  Vücudumuz ve duygusal dengemizle ilgili olmak üzere;
Bedenimizi aşırı üzüntülerden uzak tutma, duygusal yapımıza olumlu katkı sağlayıcı etki gösterecek güzel sanatlar, müzik ve eğlenceden uzak tutmama,
##  Yakınlarımız başta olmak üzere diğer canlılara yönelik olumlu katkı olarak;
-----  Başkasının gönlünü almak,
-----  Moral destek vermek,
-----  Hak ettiği iltifatı esirgememek,
-----  Sevindirmek,
-----  Bilgimiz varsa bilgilendirmek, öğretmek,
-----  Onun hakkında olumlu düşünmek,
-----  Onun için dua etmeyi esirgememek,
Ayrıca;
------  Bitkilere, hayvanlara zarar vermemek ve sevgi ile yaklaşmak, bu tip şükretmeye katkı örnekleridir.
Aktif şükretme maddi  katkıları olarak şu örnekleri verebiliriz:
---  Kişi veya bir yardım kurumuna para veya yararlanacağı eşya, kitap vermek, bağışta bulunmak.
---  Hayvan beslemek veya doyurmak, şefkat göstermek,
---  Çiçek bakmak veya sulamak,
---  Çalışıp yararlı şeyler üretmek,
Allah, şükretme işleminin kendisine yapılmasından başka, ayrıca anne ve babaya da yapılmasını istemektedir:
Lokman / 14. ayeti:  Bana ve anne - babana şükret. Dönüşün yalnız banadır.
Gerek pasif, gerekse aktif şükretmede Allah'a teşekkür etmeye yönelik hareket etme yanında, ayrıca Allah'ın bizden olan beklentilerine uygun olmaya çalışmak, olumlu şeyler yapmak ve mesajlarına uygun bir yaşantıda olmaya gayret etmek ve sabretmek de ŞÜKRETMEK DEMEKTİR.
 Not: Bu yazının hazırlanmasında Nörolog Prof. Dr. Gazi Özdemir'in '' DİN VE BEYİN  '' isimli eserinden ( say. 282 )  yararlanılmıştır.









18 Nisan 2018 Çarşamba

CHP' nin Cumhurbaşkanı adayı yapmayı düşündüğü Büyükerşen 81 yaşında !...



Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan kararını bildirdi ve milletvekili ve C.Başkanı seçimleri için erken seçim kararını açıkladı ve tarih 24 Haziran olarak belirlendi.

Partilerin Cumhurbaşkan adayları hakkındaki uzun süredir kulis yaptıkları malum. CHP adayı olarak ta bir kaç aydır çeşitli isimlerin adı geçti. Bir iki gündür, CHP'nin Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı olan Yılmaz Büyükerşen üzerinde durulduğu söylentisi gündemde.

Eski Anadolu Üniversitesi rektörü ve son üç dönemdir de Büyükşehir Belediye Başkanı olan Yılmaz Hoca flaş bir isim. Demokratik Sol Parti üyesi olarak siyaset arenasına çıktı. Sonra da CHP transfer etti.

Büyükerşen Eskişehir'i  taşra kenti iken devraldı. İlk 2 dönemde de modern ve örnek bir şehir görünümüne soktu.  Şehire hizmetleri ve katkısı çok büyük. Önemli bir konuda eksiği  oldu. Bütün şehir trafiğinin 3-4 ana caddeye sıkıştığı milyonluk Eskişehir'de altyapı yatırımlarına girmedi, giremedi. Sabah akşam, hafta sonu ve yağışlı hava trafiğinde şehir içinde trafik felç oluyor, adeta durma noktasına geliyor.

Çözüm olarak İstanbul ve Ankara'da uygulanan kavşak noktalarında alt ve üst geçitler yapılması idi. Fakat Yılmaz Hoca bu konuya girmedi, giremedi...Çünkü son dönem hizmetinde yaşlı ve yorgun idi.


Son dönem mahalli idareler seçimlerinde tekrar aday olmak istemedi. CHP'nin büyük israrı ve baskısı ile kabul etmek zorunda bırakıldı.


Neden istemedi ?


Yılmaz Hoca 1937 doğumlu, seçim esnasında 77-78 yaşında idi. Doğal olarak, faal görev olan belediye başkanlığı için oldukça yaşlı idi. Çok faal olarak çalışmış ve normal olarak ta yorulmuş idi.


Eskişehirli, milletvekili ve bakanlarla  istese biraz çaba ile görüşebilir. Ama Belediye Başkanı ile mümkün değil. Son 10 sene içinde ben iki defa şehir sorunları için görüşmek istedim. İlk defasında iki ay bekledim. Özel kalem müdürüne dahi ulaşamadım.  Çünkü enerjisi, görevinin zorunlu gereklerine dahi yetmediği için halkla görüşmüyor ve görüşemiyordu.


Şimdi Cumhurbaşkanlığı için CHP teklifini kabul etmeyeceğini düşünüyorum. Zira artık BAŞKANLIK SİSTEMİNE geçen ülkemizde, bilindiği gibi Cumhurbaşkanı aynı zamanda Başbakanlık da yapacak ve çok zinde ve faal olmak zorunda.


81 yaşında bir kimsenin çapını çok aşan bir görev artık başkanlık...
















ALLAH KORKUSU -- SEVGİSİ -- AŞKI ....

Kur’an’da 90 a yakın ayette, Allah korkusu işlenmiştir. Aşağıdaki örnekler gibi: 

Ey iman edenler ! Allah’tan korkun ve doğrularla beraber olun.***   ( 9/119 ) 

Onların yalvarıp durduklarını, Rablerine hangi daha yakın diye vesile ararlar ve rahmetini umarlar, azabından korkarlar; çünkü Rabbinin azabı korkunçtur. ***   ( 17/57 ) 

Allah sevgisi' nden ise yalnızca bir ayette bahsedilmektedir: 

İnsan arasında, Allah’ı bırakıp, O’na koştukları eşleri tanrı edinenler vardır. İman edenlerin Allah sevgisi ise daha kuvvetlidir. Zalimler azabı gördükleri zaman, bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Alah’ın azabının çok şiddetli olduğunu anlayacaklarını keşke bilselerdi. ***   ( 2/265 ) 

'' Allah’tan korkun ! '' mesajı veren bir çok ayet olduğu halde '' Allah’ı sevin ! '' mesajı veren tek bir ayet dahi yoktur. Neden ? Çünkü. Hiç bir büyük, yüce ve ulu bir varlık beni sevin demek basitliğine düşmez ve böyle bir istek şanına yakışmaz. 

Allah sevgisi kendiliğinden gelir. Ve Allah sevgisinin başlangıcı ve ilk basamağı Allah korkusudur. Korku duygusu ile korktuğu yüce varlığı anlamayı ve tanımayı amaç edinir. Tanıdıkça, eserlerini, büyüklüğünü, büyük sanatkarlığını anladıkça, kavradıkça korku duygusu ikinci plana düşer. Hayranlık duygusu ve bunun paralelinde sevgi duygusu öne çıkmağa başlar. Başlangıçta Allah’ın azabından, korkusundan, cezasından çekinerek Allah’a saygı duyan kişi, Allah’ı tanıma yolunda önemli adımlar atabilmişse O’na olan sevgisi ön plana çıkmaya başlar. 

Başlangıçta Allah’a korku duygusu ile ibadet etmekte iken sonradan sevgi ve saygı ile ibadete ihtiyaç duyar. Yine başlangıçta Cehennem cezası ve Cennet ödülü; Allah ile ilişkisinde ön planda iken; Allah sevgisi yolunda önemli ilerleme kaydetmişse artık, sevgiliyi darıltmamak ; sevgilinin sevgisini, ilgisini yitirmemek duyugusu ön plana geçmektedir. 

Allah sevgisini üç aşama da gerçekleşir: 

Allah korkusu  

Allah sevgisi  

Allah aşkı  

Allah korkusunun temelinde dünya ve ahirette Allah’ın azabına yani cezasına uğramamak olduğunu biliyoruz. 

Allah sevgisinin işareti ise kişinin baktığı her şeyin, her büyük ve küçük şeyin Allah’ın eseri ve tasarımın sonucu olduğunu düşünmesi ve O’ nun sanatının büyüklüğünü hissetmesidir. 

Zaten büyük şeyleri ve yaratılıştaki muhteşem düzeni ve güzelliği  görmek, bilmek, hissetmek; Allah’ın büyüklüğü duygusuna bilgisine bizi ulaştırır. Mesela evrenin büyüklüğü; bu büyüklüğün boyutlarının 300 milyar galaksi ve her galakside Güneş’imiz gibi ortalama 300 milyar yıldız olduğu bilgisine ulaşmak gibi. Fakat Allah sevgisi, ilk bakışta küçük ve önemsiz gibi görünen şeylerde de, Allah’ın yüceliği ve sanatının büyüklüğünü kavramaya götürür. Örnek olarak çok küçük bir böceği bir büyüteç altında incelediğimizde ondaki tasarımın güzelliği, sanatın inceliği ve büyüklüğünü görebiliyor ve düşünebiliyorsak ve onu incelerken Yaratıcısı ve Tasarımcısını hatırlıyor ve sanatına hayranlık duygusu benliğimizi sarıyorsa, Allah sevgisi duygusuna ulaşmış olan bahtiyarlardan olarak kendimizi görebiliririz. 

Evet, Allah sevgisinin işareti, insanın baktığı, gördüğü, kavrayabildiği her şeyde Allah’ı hatırlaması ve onu anmasıdır. Allah aşkıyani ilahi aşk ise bu sevginin çok daha ileri bir boyuta ulaşmasıdır. Allah sevgisi artık kişinin tüm benliğini kuşatmıştır. Allah için yaşar, düşünür, çalışır ve Allah için sever. Kendi benliğinin ve dünya hayatının bir önemi kalmamıştır. Böyle bir sevgi çok az kişiye nasip olur. Onlar da her halde Allah’ın Velî kullarıdır. Ve bu velî kulları normal yani sıradan insanlar, bilemez, tanıyamaz, varlığını hissedemezler

KUR'AN'DA 91 DEFA '' Salih Amel '' DEYİMİ GEÇİYOR. Nedir Salih Amel ?



Kur'an'da tam 91 yerde '' salih ameller '' söylemi geçiyor.  Bu çok tekrarı ile de dikkati çekerek, önemi vurgulanıyor. Bu yazımda salih amel ne demektir ve salih ameller hangileridir sorularının cevabını bulmaya çalışacağız.
Önce Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları'ndan Dini Kavramlar Sözlüğü'nden bu söylemi oluşturan iki kelimenin Kur'an Literatüründeki anlamlarına bakalım:

SALİH kelimesi, ''   iyi, elverişli, yararlı, dürüst ahlaklı ve güzel anlamlarına gelmektedir. Kur'an'da  ' amelin '  ve insanın sıfatı olarak kullanılmıştır. '' 

AMEL kelimesi ise; ''  davranış, hareket, iş, çaba, emek, çalışma ve eylem anlamlarını içermekte. Din dilinde niyet ve iradeye bağlı olarak yapılan dünya ve ahirette ceza ve ödül konusu olan ( günah, sevap ) iş davranış ve bilinçli yapılan fiile denir. Her amel fiildir ama, her fiil amel değildir.

Kur'an'da ve İslami literatürde amel kavramı, iyi ve sevap olan eylemler ve davranışlar için kullanılır.
Şimdi gelelim '' SALİH AMEL '' söylemine: Bunun açıklamasını Osmangazi Üniversitesi, Nöroloji Bilim Dalında Görevli öğretim üyesi Prof. Dr. Gazi Özdemir Hoca'nın '' İSLAMIN ŞARTI SADECE 5 DEĞİL '' isimli eserinden alıyorum:

'' İmanı pekiştirecek ve ve imanın pratik uygulamaları demek olan Salih ameller, Kur'an'da serpiştirilmiş bilgiler halinde olan muhkem ( kesin )  hükümlere uygun olumlu işler ve mümin oluşu sağlayacak ahlaksal davranışlar demektir. İşte bu nedenle  Salih amellerin gerçekleşmesi için, Kur'an ayetlerinin Muhkem - Müteşabih ayrımını ve muhkem yani kesin hükümlerini çok iyi bilmek, anlamak, kişiliğe benimsetmek ve bunlara uygun yaşamak gerekir '' 


Başlığımızda ve yukarıda vurguladığımız gibi  '' Salih ameller '' söylemi Kur'an'da tam 91 yerde yerde geçmektedir. Bunun 52 sinde  ''  İman edenler ve salih ameller  işleyenler  '' şeklindedir.

@@  ''   İman edip, salih ameller işleyenlere gelince, işte onlar cennetliklerdir  ''  ( Bakara/ 82 )  örneğinde olduğu gibi.

Bu ayetlerin 34 ünde iman edip salih ameller işleyenlere '' Altlarından ırmaklar akan Cennetlere  konulmak '' ödülü olduğu bildirilmektedir:

@@   ''  İman edip, salih ameller işleyenlere ise müjdele !  Kendileri için altından ırmaklar akan cennetler var;.......  ''    ( Bakara / 25 )

Diğer ayetlerde de  '' ödül  '' olarak başka vaadlerde bulunulmaktadır.

@@   '' Erkek veya kadın, her kim mümin olarak  salih amel işlerse, biz ona mutlaka güzel bir hayat yaşatırız. Onların ödüllerini de yaptıklarının çok güzeli ile veririz  ''   ( Nahl / 97 )

@@   '' İman edip, salih amel işleyenlerin ve Rableri tarafından bir gerçek olarak Muhammed'e indirilen Kitaba inananların kötülüklerini Allah örter ve durumlarını düzeltir  ''    ( Muhammed / 2 )

@@   '' Allah, iman edip, salih amel işleyenlerin tevbesini kabul eder, onlara lütfundan daha fazlasını verir........  ''   ( Şûrâ / 26 )

@@   '' Yoksa Biz, iman edip salih amel işleyenleri yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız ? Yahut da Allah'tan korkanları, yoldan sapan günahkarlar gibi mi sayacağız ?  ''   ( Sâd/ 28 )
Örneklerinde olduğu gibi...

17 Nisan 2018 Salı

ÖLÜMLE BARIŞMAK GEREK !...



İnsanların korkuları olur. Çeşit çeşit ve her insanda farklı.

** Bazıları karanlıktan korkar, bazıları da fazla aydınlıktan, ve loş mekanlar arar

** Bazı kişiler yalnızlıktan korkar, bazıları da kalabalık içinde olmaktan…

** Bazı insanlar hastalık hastasıdır. Her an kendini dinler, iki saatte bir vücut ısısını ölçer.

** Kimilerinde yükseklik korkusu vardır. Kimileri de kapalı yerlerde kalamaz.

Bu listeyi uzatıp gidebiliriz. Belki de insan sayısı kadar korku çeşidi vardır. Fakat tüm insanlarda diye genelleyebileceğimiz bir korku çeşidi daha vardır, ÖLÜM KORKUSU. Ölüm korkusu da herkeste farklı sebeplere dayanır.

** Bazıları sevdiğinden veya sevdiklerinden ayrılacağı için,

** Bazı kişiler de dünya yaşantısına ve zevklerine doyamadıkları için ölümden korkarlar.

** Genellikle de ölümle yok olup gitmekten…

Evet, ölüm korkusu az veya çok herkes de vardır. Ama bazı kişilerde çok fazla… Öyle ki tüm yaşamlarını kavrar ve kapsar. Her an ve her dakika bu korkunun etkisindedir. Bu korkunun esiridirler. Kabussuz ve rahat bir uyku uyuyamazlar. Ölüm korkusundan kurtulmak yani ölümle barışmak için ben size bir ilaç ve bir reçete önereceğim. Bu korkunuz yok olacak. 

Daha huzurlu ve mutlu bir yaşamınız olacak.

Bu korkunun ilacı nedir, biliyor musunuz ? ALLAH SEVGİSİ Allah’ı severseniz, ama gerçekten severseniz. Gerçek gücünü sanatını, büyüklüğünü, adaletini ve tüm özelliklerini tanıyıp severseniz. Bu korkudan kortulacaksınız. Gerçek Allah sevgisine de ulaşmak öyle de kolay ki …

** Allah’ın tüm özellikleri Kur’an’da verilen isimleri ve sıfatlarında saklıdır. Her isim ve sıfatı tek tek ele alıp, anlamaya, kavramağa çalışacaksınız. Ve de bu isim ve sıfatlar ile Yüce Allah’ı anmaya… Ayrıca tüm canlı ve cansız yaratılmışları, yani eserlerini inceleyeceksiniz. Emsalsiz tabiat manzaralarını. Yani, büyülü güzellikleri …

İnceleyince Yaratıcımızın büyük sanatını, maddi ve manevi olarak büyük gücünü tanıyacaksınız, anlayacaksınız.
Her biri, bir tasarım harikası olan büyük, küçük hayvanları ve küçücük böcekleri ve de çiçekleri …
İnsanı unutmayın. Allah'ın özene bezene yarattığı ve ruhundan üflediği insanı

Evrende mevcut olan her şeyin bir yapanı ve tasarımcısı ve yaratıcısı vardır. Olaya böyle yaklaşınca Allah’ı daha yakınınızda hissetmiyor musunuz ?…

Evet, bu canlı varlıkların detaylı resimlerine, fotoğraflarına daha yakından ve bir daha bakın…Ve bir de milyonlarca türdeki gerçeklerini, canlılarını düşünün. Bu kadar büyük bir sanatkarı görmemezlikten gelebilir miyiz ? Bu sanatkarın yaptığının bir örneğini bırakın bir uçtan bir uca 50 milyar ışık yılı boyutunda olan evrendeki küçücük bir böceği dahi, herhangi bir insan, Einstein gibi bir bilgin de olsa yapabilir mi?

Güzellikleri görüp hissedebiliyoruz. Ve mutlu oluyoruz. Bu güzelliklerin tasarımcısını, yani yaratıcısını hissetmemek ve hayran olmamak mümkün mü ? İşte olay bu kadar basit ve kolay… Her gördüğümüz güzellikte, büyüklükte ve dahi küçüklükte yaratıcısını yani Allah’ı hissettik mi, gördük mü, Allah sevgisine ulaşmış oluyoruz. Bu noktaya geldikten sonra geri dönüş yok… Bu yol hep ve daima ileri gidiyor. ALLAH SEVGİSİ ile yaşantımız daha bir anlam kazanır, streslerimiz azalır, hatta yok olur. Büyük hayranlık duyduğumuz sevgilimizi darıltmamak isteriz. Artık her şeye bir başka gözle, yani onun gözüyle bakarız. Davranışlarımıza yani amellerimize daha bir çeki düzen veririz Sonra da…. Evet sonra da O’nu daha iyi ve daha çok tanımak isteriz. Bazı sırlar ve bilinmeyenler bize bilinenler olur. Bu arada, ölümün bir kaybolma ve yok olmak olmadığını kavrarız. Ruh insan bedeninden ayrılacaktır, sonsuzluk alemindeki boyutunda yerini alacaktır. Taa ne zamana kadar ? Kıymete kadar.

Kıyametin sözlük anlamı ayağa kalkmak ve yürümek demektir. Nereye yürümek ? Hesap vermek üzere yaratıcısına yürümek. Öyle kabir azabı da yoktur. Bu konuyu bir yazımızda ele almıştık. Ruh bedenden ayrılınca herhangi bir cansız cisimden farkı kalmayacaktır. Cansız bedenimiz toprak altında çürüyecektir. Mezarda hiçbir şey hissetmeyecektir. Orada bizim ölçümüzle binlerce, belki de milyonlarca yıl kalacaktır. Kıyamette diriltildiğinde sanki bir an kalmış gibi hissedecektir. 

Kur’an öyle söylüyor.

Ölüm bir yok oluş değildir. Mezara giren bedenimizin, ruhtan ayrıldığı için maddi ve manevi olarak bir değeri ve anlamı yoktur. Bu bilgiler ışığında da ölüm korkulacak bir olgu değildir. Korkulacak olan şey kıyametteki yargılanmadan yüz akıyla çıkıp çıkamayacağımızdır.

ÇOK ŞÜKÜR '' ZENGİN '' DEĞİLİM !...



Memleketimizde bir zamanlar zenginliğin işareti lüks Mercedes veya BMV marka arabalara sahip olmaktı. Şimdi trend değişti. Artık tuzu kuru vatandaşlarımızı bu lüks ve pahalı arabalar tatmin etmiyor. Bildiğiniz gibi Jeep modası var artık.
Yani dev arazi arabaları.Kırsal kesimde, engebeli ve zor arazi koşullarında seyahat için tasarlanmış dev Jeepler. Büyük şehirlerde, düzgün asfalt yollarda arazi arabaları cirit atıyor artık.

Allah’a şükür zengin değiliz...
Çünkü zenginlik de başa dert.
Ayağımızı yerden kesen, ikinci el 5-10 yaşında yerli arabaya bile sahip olabilmek bizi mutlu ediyor. – Ki o da yok şu anda
Zenginlerimizi ise lüks BMV ve Mercedesler bile kesmiyor.
Çok pahalı...
Dünyanın akaryakıtı en pahalı ülkesi olan memleketimizde yakıt sarfiyatı çok fazla dev jeepler ile piyasa yapıyorlar.

Dedim ya, zenginlik de bir dert.
Çok olan parayı, çok olarak sarf edecek yer bulmak gerek.
Al sana bir problem daha...
Çok şükür ki, öyle bir problemimiz yok.

İstanbul’da Fenerbahçe koyunda, deniz kenarında park ettikleri lüks arabalar içinde yanlarına of oflarını almış yüzlerce zengin çocuğunun, baba paralarını nasıl harcayacaklarını bilememekten bunalıma girdiklerini ve bunalımlarını bazı kimyasal maddeler ile aşma yollarını aradıklarını gördüm.
Bin bir güçlükle sahip olabildiğimiz küçük bir şey dahi bizi mutlu kılıyor.
Garip zenginlerimiz ise böyle bir şansa sahip değil.
Her şeyde vardır bir hayır...

Bundan 25 sene kadar Almanlarla bir fabrikanın montajında bir sene kadar beraber çalıştım. Onlarla sohbetlerimizde, o zamanki koşullarda orta halli işçi ve memur bir çalışanın, küçük taksitlerle bir Mercedes araba sahibi olma imkanının olduğunu, fakat hiç birinin hem pahalı ve hem de yakıt masrafı yüksek lüks araba almayı düşünmeyeceğini anlatıyorlardı. Bizim orada işçi olarak çalışan, köyünden ayrılırken bir eşeği dahi olmayan ve Almanın en ağır işlerini yapan vatandaşlarımızın ise orada ilk hedefi bir Mercedese sahip olmaktı.
Almanya’daki Alman zengininin, kendi memleketinde şehir içinde jeeple dolaştığını zannetmiyorum.

Ve bir şeye akıl erdiremiyorum.
Bu jeep modası zengin şımarıklığı mıdır ?
Yoksa görgüsüzlüğü mü ?

Kur'an'ı ve hükümlerini anlamada yeni ve etkili bir yöntem: KONULU TEFSİR



İnsanlığa rahmet olarak gelmiş olan hidayet yani doğru yol rehberi olan Kur’an’ın anlaşılması için, indiği dönemden beri kütüphaneleri dolduracak miktarda on binlerce ve belki de milyonlarca cilt eser kaleme alınmıştır. Bu eserlerin büyük bir bölümü kısaca Allah’ın muradını anlama ve keşfetme diye niteleyebileceğimiz ‘’ tefsir ‘’ adı verilen eserledir. 

Son 30 – 40 yıl öncesine göre tefsir deyince Kur’an’ı mevcut hali ile yani Sure ve ayetlerin Kur’an’da yer alış sıraları ile açıklayan, her biri 5, 10 veya daha fazla sayıda cilt tutan eserler bilinirdi. Bu tür tefsire artık ‘’ klasik tefsir ‘’ denilmektedir. 

Bilindiği gibi yüce Kitabımız, ; 

*** Bildiğimiz ve örneklerini gördüğümüz diğer kitaplara benzemez. Belirli bir konu bölüm, fasıl ve başlık gibi unsurları içermez. 

*** 22 sene 2 ay 22 gün sürede ve parça parça nazil olmuş yani Allah katından inmiştir. 

*** Bir tespite göre 212 parça halinde inmiştir. Bu günkü haline Peygamber’imiz tarafından Allah’tan gelen vahiyle yapılan düzenleme sonucu ulaşmıştır. Yani Sure ve Ayetlerin iniş sırası başka, Kur’an’da yer alış sıraları başkadır. 

*** Konuların yer almasında dağınık bir görüntü vardır. Bildiğimiz alıştığımız anlamda bir sistem yoktur. Kur’an ele aldığı konuları tüm detayları ile incelediği halde, bir konuya ilişkin bütün hükümler bir arada olmadığı ve tüm Kur’an’a dağıldığı için klasik tefsir yöntemi, Kur’an’ın anlaşılmasında ve gereğince değerlendirilmesinde yetersiz kalmaktadır.
Binlerce sayfa tutarındaki bir eseri okumak için çok geniş zamana ihtiyaç olmakta ve bu geniş zaman içinde incelenip değerlendirilirken anlam bütünlüğünü yakalamak ve sürdürmek çok zor olmaktadır. 

Bir eser kendi özelliklerini dikkate alınarak incelenir ve değerlendirilirse, o eserden amaçlanan sonuca ulaşmak ve daha gerçek doğru bir şekilde değerlendirmek mümkün olmaktadır. 

İşte Kur’an’ı yukarıda belirttiğimiz özelliklerine göre değerlendirebilmek için ‘’ KONULU TEFSİR ‘’ metodu daha uygun olmaktadır. 

Bu tür tefsir metodunda bir konu ile ilgili tüm mesajları içeren ayetler bir sistem içinde bir kitapta yer almaktadır. Sonuçta da ele alınan konuya ilişkin bütün ayetler bir arda görülmekte daha genel ve gerçekçi bir değerlendirme mümkün olmaktadır. 

Konulu tefsirin ana hatları:
1 – Konulu tefsir ele aldığı konuyu, Kur’an’ın bütünlüğü içinde değerlendirir. 
2- İnceleme sadece bir konu ile sınırlıdır. 
3 – Araştırılan konu hakkında Kur’an’ın görüşünün ortaya konulması öngörülür. 
4 – Araştırma için seçilen konunun düşünsel, toplumsal veya evrensel bir konu veya Kur’an’ın bir yönü veya anlatım metotlarından birini içermesi gerekmelidir. 
5 – Seçilen konun anlam ve hüküm yönü ile birlikte Kur’an’ın hedeflediği örnek kişileri ve toplumu yetiştirmek için öncelikle onu en iyi şekilde anlamamız gerekmektedir. Tefsir usulleri bu ihtiyaçtan doğmuştur. İndiği günden itibaren yaklaşık 1400 yıl klasik diye isimlendireceğimiz metodla bu ihtiyaca cevap verilmeye çalışılmıştır. 

Daha önce de belirttiğimiz gibi, bir konuyla ilgili olup Kur’an’ın farklı yerlerine dağılmış ayetleri bir araya getirip sistematik bir şekilde inceleyerek sonuca ulaşmak şeklinde karşımıza çıkan  ‘’ Konulu Tefsirler ‘’ Kur’an’ı anlamaya yönelik en uygun yöntem olarak bulunmuştur. 

Kur’an ele aldığı konuları ‘’ giriş ‘’, ‘’ gelişme ‘’ ve sonuç’’ u olan günümüz alışılagelmiş, bilimsel ve edebi yapıtlar gibi işlemez. Kur’an’da yer alan bir konuyu özel kurallarla bir çatı altında değerlendirmek konulu tefsirin alanına girer. 

Konulu tefsirler iki tür olarak karşımıza çıkmaktadır.

Birinci tür; KUR’AN’DA ELE ALINAN BİR KONUYU İŞLEYEN TEFSİRLER. 

Örnekler: 

*** KUR’AN-I KERİM ALLAH’I NASIL TANITIYOR - Dr. Veli Ulutürk – Çağlayan A.Ş. Yayını – İzmir.1985 – 326 sayfa 

** KUR’AN’DA HZ: MUHAMMED’İN ÖZELLİKLERİ – Hamdi Gündoğar – Ravza Yayınları – İstanbul.1999 – 182 sayfa 
*** TEVHİD AYETLERİ – Ümit Şimşek – Zafer Yayınları - İstanbul.2006 – 122 sayfa 
*** KUR’AN’A GÖRE İNANÇSIZLIK - Yrd.Doç.Dr. Yunus Keskin – Işık Yayınları – İstanbul 2001 - 280 sayfa 

*** KUR’AN KUR’AN’I TANIMLIYOR – Yrd. Doç Dr. Muhammed Çelik - Şûle Yayınları – İzmir.1995 – 345 sayfa 
*** KUR’AN’DA ŞER PROBLEMİ – Dr. Lütfullah Cebeci – Akçağ yayınları – Ankara.1985 – 320 sayfa 

*** KUR’AN’I KERİMDE YARATMA KAVRAMI – Dr. Veli Ulutürk – İnsan Yayınları – İstanbul.1995 – 168 sayfa 
*** KUR’AN’DA İBADET KAVRAMI – Dr. İsmail Karagöz – Şûle Yayınları – İstanbul.1997 – 107 sayfa 

İkinci tür : KUR’ANIN ANLATIM METODLARINI KONU ALAN TEFSİRLER 

Örnekler: 

*** KUR’AN’IN İKNA ÖZELLİĞİ – Yrd.oç.Dr. Muhammed Çelik – Çağlayan Yayınları – İzmir.1996 – 402 sayfa 
*** KUR’AN’DA SEMBOLİK ANLATIMLAR – Necmettin Şahinler – Beyan Yayınları – İstanbul.1995 – 343 sayfa 

*** KUR’AN’DA ÖLÇÜ VE AHENK – Abdürrezzak Nevfel - Inkılâb Yayınları – İstanbul.1988 – 192 sayfa 
*** KUR’AN’DA TEŞBİH VE TEMSİLLER – Doç Dr. Sadi Eren – Işık Yayınları – İstanbul.2002 – 240 sayfa 

*** KUR’AN HİÇ TÜKENMEYEN MUCİZE - Komisyon – İstanbul Yayınları – İstanbul 2007 – 453 sayfa 
*** KUR’ANIN ÜSLÛBU VE TEKRARLAR - Erdoğan Baş - Pınar Yayınları – İstanbul.2003 – 280 sayfa 
Görüldüğü gibi konulu tefsirler Kur’an’ı anlamak ve tanımak için çok iyi bir çözüm Kur’an’da yer alan her konu için ayrı bir eser yani kitap gerekiyor. Kur’an’da’da yüzlerce konunun ele alındığını düşünürsek çok geniş kapsamlı bir olay. Konuya bu kadar geniş olarak odaklanmayı düşünmeyen veya buna imkanı olmayanlar için. Daha yüzeysel ve daha pratik olarak bir çözüm daha var: 

F İ H R İ S T L E R

Bunlardan da iki örnek vereyim: 

*** KONULARINA GÖRE KUR’AN-ı KERİM FİHRİSTİ – Nevzat Yüksel – Muvahhid Yayınları - Trabzon – 416 sayfa 
*** KELİME VE KONULARINA GÖRE ALFABATİK KUR’AN FİHRİSTİ – Recep Akyan – Pınar Yayınları – İstanbul.2002 – 1036 sayfa 
Son kitap konusunda çok mükemmel. Hangi konuyu ararsanız, kaç yönlü olursa olsun tüm ilgili ayetlere özet olarak ulaşıyor ve topluca bir arada görebiliyorsunuz. 
Kutsal kitabımızı anlama ve tanıma yolunda Yüce Allah yardımcınız olsun ! 


NOT: Bu yazının hazırlannmasında Nil Yayınları’ndan Dr.A. Cüneyt Eren’in ‘’ KUR’AN-I KERİM’İN ANLAŞILMASINDA YENİ BİR YAKLAŞIM: KONULU TEFSİR METDODU isimli eserinden yararlanılmıştır.


İLK '' OPERA '' SERÜVENİM !...


İLK  '' OPERA ''   SERÜVENİM !...

Yıl l962. Ankara’da bir kamu kurumu özel meslek lisesi olan Demiryolu Meslek Lisesinin ikinci sınıfında yatılı öğrenciyim. Ankara’nın kültürel açıdan olağan üstü özelliği var o yıllarda, Devlet Tiyatroları yalnızca orada. Sonra 4-5 Anadolu şehrinde daha sahne açtılar biliyorsunuz. Ankara’da da 3-4 sahnesi var o yıllarda. Büyük tiyatro, Küçük tiyatro ve Yeni Sahne. Ben o yıllarda en geçerli eğlence kaynağı olan sinema meraklısıyım. Bunun yanında da Devlet tiyatroları müdavimiyim, ayarttığım iki  arkadaşımla beraber. 

Ankara’da da o yıllarda tek bir özel tiyatro var ‘’ Halk Oyuncuları ‘’

Neyse efendim. Devrem ve şu anda Facebook'da arkadaşım olan Habibullah Köstekli ve yanılmıyorsam  aynı sınıftaki arkadaşım  Yaşar Büyükyörük ile ( onunla irtibatım koptu ) 3 arkadaş   bir opera gösterisi izleyelim, ne menem bir şeymiş tanıyalım dedik. Bir ay öncesinden biletimizi alıp, opera sahnesi mevcut bulunan Büyük Tiyatro salonunda yerimizi ayırttık. En önlerden paşa paşa izleyeceğiz. Haa biletler tam 3.5 0 Lira, öğrenci 2 Lira. Zaten sinemalar da 1.50 – 1.75 Lira. Oldukça ucuz bir kültür ve eğlence ortamı bizim için.
Ankara Büyük Tiyatro’da. Ankara’lılar bilir, Büyük Tiyatro sahnesi özeldir ve operalar da orada sergilenir. Büyük bir salon büyüklüğünde döner bir sahne. Çok özel sahne ve ses düzeni. Sahne önünde çukur içinde orkestra bölümü.




Günü geldi. Tiyatroda yerimizi aldık. Sahne ve orkestra burnumuzun dibinde.

Eser Şekspir’in: Kral Lear'ı

Opera baştan aşağı bir beste ve sahne gösterisi. Bir buçuk iki saat uzunluğunda. Tabii ki sözler genellikle İtalyanca. 

Opera’nın bir özelliği var. Konusunu bilerek gidiyorsunuz. Orada yalnızca gösteriyi ve müziği izliyorsunuz. Tabii ki biz bu özelliği bilmiyoruz. Konudan ve özelliklerinden haberimiz yok o anda. İlk gidişimiz.

Bizim o zamanki algılamamızla. Müzik türü yabancı. Alabildiğine bağıran anlamadığımız bir dilden şarkı söyleyen sanatçılar. Seyirciler Ankara’nın elit tabakası ve gösteriyi büyük bir keyifle ve huşu içinde izliyorlar.
Bizim için ise bir işkence...

Opera çok büyük ve olağanüstü bir sahne olayı. Her anı bestelenmiş uzun bir müzik ve tiyatro eseri. Çok farklı bir kültür olayı.
Kulaklarımızın ve gönlümüzün alışık olmadığı bir kültür ürünü.
Her şeyi ile bize yabancı.
Çok sesli müzik türü eseri.
Çok sesli müzik olağan üstü güzel ve kaliteli bir müzik ziyafeti
Ama beste ve ezgiler biraz bizden olabilirse.
İzlenmesi inanılmaz keyifli olacak...

Neyse efendim.
İki saatlik süreyi zor tamamladık.
Bu gösteriden bir şey anlamadık ve keyif almadık.
Biz  böyle olacağını tahmin ediyorduk. Zaten olayı tanımak için gitmiştik...

Sonra yerli birkaç opera eserimiz oldu. Onlara rastlarsam, gitmek istiyorum.
Bu defa işin keyif kısmını da tatmak için.

Yine derken efendim. Benim için opera serüveni son olmadı. Sanat olaylarında öncü Eskişehir Büyük Şehir Belediyemizin de sanat olaylarında faal olduğu malum. Bundan 8 sene kadar önce Belediye bir opera festivali düzenledi. Ben de bir Japon opera grubunun sergilediği gösteriyi izledim. 

Sahne tekniğinde zamanın teknolojisine uygun gelişmeler olduğunu da gördüm. Sahnenin bir kenarında dijital küçük bir bantta açıklayıcı bilgiler verildi.

Bir şeyin ilk ve son olması için kesin karar vermemek gerekiyor. Yabancı da olsa her olaydan biraz tatmak gerekiyor....


Not: Yazımdaki  resimler Kral Lear'ın  ülkemizde çeşitli zamanlardaki gösteriminden sahneler.







10 Nisan 2018 Salı

ŞEKER PANCARI ÜRETİCİSİ NE YAPACAK ?...



Ülkemizin gündeminde son günlerde devletin işlettiği şeker fabrikalarının özelleştirilmesi konusu var. Kıyamet kopuyor. Bilen, bilmeyen herkes konuşuyor, yazıyor:

Pancar üreticileri ne yapacak ?

Pancar üretimi yasaklanıyor mu ?

Halkımız nişasta bazlı şekere mahkum mu ediliyor ?

Konuyla ilgili olan, olmayan. Bilen, bilmeyen herkes muhalefet ediyor.

Pancar üreticisi ne yapacak ? Görünürde pancar üretimi yasaklanmıyor. Yalnızca şeker üretimi yine pancarla yapılacak. Mevcut fabrikalar pancar işleyerek şeker üretimi için dizayn edilmiş.

Ola ki yasaklandı diyelim. Çiftçi başka ürüne geçecek. Toprağa ne ekersen onu biçersin. Değişimin maliyetinde devlet elbette çiftçiye yardım edecek.

Bu değişimi ben çevremde 3. kez tanık oluyorum. 11 yaşıma kadar Afyon ili Emirdağ ilçesinde idim. Bazı illerle birlikte Afyon ve ilçelerinde mahalli halkın Haşhaş  adını verdiği Afyon ekiliyordu. Bilindiği gibi afyon bitkisinin iki ürünü var. Kozalaklarından ağrı kesici ve uyuşturucu '' afyon sakızı  '' elde edilir. Tohumlarında yemeklik yağ yapılır. HAŞHAŞ YAĞI.

Yazları belli zamanlarında afyon sakızı üreten çiftçiler, ilçe merkezinde bu ürünü toplama yetkisi olan bazı bakkallara getirir. Tartılarak rayicinden satılırdı. Afyon sakızı uyuşturucu olarak da dünyada çok popülerdi. Ama İslam dininin etkisiyle, Doğu Asya ve Çinde halkın büyük bölümü uyuşturucu belasına saplandığı halde, bizim ülkemizde bu problem o günlerde olmadı. Batı ülkelerinin baskısı ile afyon üretimi ülkemizde yasaklandı. Afyon ekicisi köylüler battı mı ? Tabii ki hayır. Başka ürün üretimine geçtiler...

Aynı yasaklama tütün üreticilerinin de başına geldi. 20 - 25 yıl önce. Yine  tütün ekicileri başka ürüne geçtiler...Hatırladığıma göre gerekçe de ülkemizde üretilen tütünleri oldukça kalitesiz oluşu idi. Bilindiği gibi yerli sigara fabrikaları da bu  sebepten kapatıldı...

Şimdi gelelim nişasta bazlı şeker üretimine. Bu tür üretim şeker üreten her ülkede söz konusu imiş. Vee, kotaya bağlı imiş. Genelde de ülke üretiminin %5 i ile %10 arasında her   ülke kota koymuş. Ülkemizde bu kota %10 imiş. Nişasta bazlı üretim bu kota miktarını aşamazmış.

İşte kulaktan dolma bilgilerle gaza gelen veryansın feryat ediyor. Genç arkadaşlarımdan daha bilinçli davranmalarını bekliyorum....Bu bilgi ve İnternet çağında inceleme ve araştırma yapmak o kadar kolay ki...


















9 Nisan 2018 Pazartesi

Peygamberimiz Kâbe'deki putları kırmış, bizler 1500 yıl sonra evlerimizdeki putları kıramıyoruz !...



Peygamberimiz ne kadar cesur ve kahraman bir adammış. Yaklaşık 1500 yıl önce, o zamana göre büyük bir şehir olan Mekke'nin, tamamı Allah'a ortak koşan insanlarını karşısına almış ve Kâbe'deki putları kırmış. bizler yani 21. yüzyıl insanları evlerimizdeki putları kırmayı beceremiyoruz.

Evlerimizde put ne gezer demeyin. İşte yukarıda resmini gördüğünüz nazar boncuğu bu putlardan biri. İnsanları, evimizi, yöremizi  kötü bakışlardan, nazarlardan koruyacağına inanılan ve bu inançları iman haline gelen nesnelerden biri. Daha bir çok çeşidi var, örneğin at nalı, bir ipe dizilmiş 7 adet minik fil heykeli gibi.

Bunlar hurafe inançların ürünü. Binlerce sene önceki ŞAMANİZM inancının kalıntıları...

Bu hurafe şirk inançlarını özellikle kadınlarımızın aklından ruhundan silemezsiniz. Siz evde tartışma ve nizayı göze alır yok edersiniz. Kısa bir süre sonra bir bakarsınız ne yapıp etmişler, sayılarını da arttırmışlar, yuvanızı şirk çukuru haline getirmişlerdir.

Onları insanı, mallarını ve evlerini ancak Allah'ın koruyabileceğine, bu korumayı Allah'tan istemek gerektiğine ikna edemezsiniz. 

Allah bu şirk belasından kurtulmamıza yardım etsin !...