28 Şubat 2018 Çarşamba

Rahmetli '' çok zeki '' Çetin Altan'ın İki oğlu Mehmet ve Ahmet Altan'ın Fetö'cü olmalarını anlamakta çok zorlanıyorum !...



73 yaşındayım. Rahmetli  Çetin Altan bizim kuşağın süper entelektüeli,  benim  ölçülerime göre de en zeki ve renkli kişilerindendi. Birazcık da tuzu kuru solcularındandı, Elinde viski kadehiyle sohbetlerinde solculuk yaptığı, yazdığı söylenirdi. Hatırladığım kadarı ile ( yanılmış da olabilirim )  50 yıl ve öncesinde Akşam gazetesinde sonra da Milliyet gazetesinde yıllarca köşesi vardı, yazardı. Vefatından  önce de  yine Milliyet gazetesinde idi.

Siyasi olan ve olmayan yazılarını, sol fikirlerle bağımın koptuğu son 40 yılımda dahi keyifle ve zevkle okudum ve takip ettim. Zeki insan deyince hala aklıma ilk gelen kişilerdendir.

Her ikisi de entelektüel görüntüsü veren oğulları Mehmet ve Altan kardeşlerin isimlerinin Fetöcüler arasında anılmasına ilk önceleri pek inanamadım, kabullenemedim.  birisi Prof. ünvanlı bilim adamı olan, kültürlü olması gerekli iki adamın böylesine insanlık, din ve Kur'an cahili bir kişinin peşine düşmesi, oyuncağı olması  anlaşılması zor bir  yaşam sürprizi ve Allah'ın bizlere bir sınavı olmalı.... 






22 Şubat 2018 Perşembe

BU ÇILGIN '' İSRAF KAMPANYASI '' ÖNLENMELİDİR




Ülkemizde tanınmış bir beyaz eşya  ve TV üretim markası var: VESTEL

Kısa bir süre önce çok farklı ve çılgın bir satış reklamı kampanyası başlattı:

BELİRLİ TAKSİT TUTARINI  SÜREKLİ  ÖDÜYORSUNUZ,, 

KARŞILIĞINDA HER İKİ SENEDE BİR SİZE YENİ BİR TV  VERİYOR !.

Çalışıp çalışmadığına, yani arızası olup olmadığına bakılmaksızın.

TV' nizi yenilemiş oluyorsunuz !

İlk renkli TV'mizi aynı firmadan aldık.

TAM 30 SENE KULLANDIK !.

Bundan 5 sene önce aldığımız son TV miz de bu firmadan.

Ses arızası oldu, yani ses gitti. Yetkili servisi eve çağırdık baktılar. TV'nizi biraz indirimli bir fiata yenileyelim dediler. 50 TL servis ücreti aldılar. Bir kaç gün sonra endüstri mühendisi oğlum eve ziyarete geldi.  Benim bilgisayarımın 100 TL kıymetindeki ikili sterio hoparlörünü  TV 'nin arkasınadaki girişine bağladı. Ses problemi bitti. Servis arızaya yanlış teşhis koydu ve bizi yeni bir TV alarak zarara sokmaya yönlendirdi. Arızayı kendimiz giderdik. Alınan 50 TL karşılığında bana hiç bir hizmet yapılmadı. TV firmasının genel merkezine durumu yazılı olarak bildirdiğim halde benden haksız olarak tahsil edilen 50 TL iade edilmedi. Vee, firmanın Eskişehir'deki yetkili servisi  hakkında da  3 aydır bir işlem yapılmadı.

Şu anda  problemini kendimiz giderdiğimiz TV gayet güzel çalışıyor ve işimizi görüyor.

Gelelim  bu emsali görülmemiş kampanyaya:

BU  NE BÜYÜK İSRAF ÇILGINLIĞIDIR.

Böylesi, ekonomi, görgü, toplum kurallarında da  kabul edilemez ve hoş görülmez.

Ayrıca Kur'an'da 10 - 15 kadar ayette de İSRAF YASAKLANIYOR. Yani din kruallarına da aykırı...

Sağlam malı çöpe at, yenisini al !...

BU KAMPANYA  YASAKLANMALIDIR !...

19 Şubat 2018 Pazartesi

FACEBOOK''DA PAYLAŞTIĞIM YAZILARIM HAKKINDA AÇIKLAMA




4 - 5  aydır  Yazılarımı Facebook'daki sayfamda paylaşıyorum. ilk 2-3 ay  bu yazılarım Face, Twitter ve Google genelinde ve Blogspot. com. blog sitesindeki sayfamda okundu, fakat Facebook arkadaş çevremde  ilgi görmedi yani okunmadı. Sabırla yayınlamaya devam ettim. Son bir iki aydır da biraz ilgi çekmeye ve okunmaya başladı.

Ben Kur'an sevdalısıyım. 2009 da emekli olmadan önce 20 - 22 sene, emekli olduktan sonra da 9 senedir, tüm boş vakitlerimi Kur'an'ı anlamaya ve incelemeye ve bilgilerimi çeşitli blog sitelerinde paylaşmaya ayırdım. Önce bazı surelerin başında Elif - Lam - Mim ve HA - Mim gibi gizemli harflere çok ilgi duyarak Kur'an'a yöneldim. Bu konuda 1998 yılında bir kitabım yayınlandı. Sonra da Kur'an'ın anlam yönünün cazibesine kapıldım ve içine girdim. Bu  konuda ilgi alanım dışındaki klasik tefsirler hariç, Kur'an'ı teknik yönden inceleyen eserler, KONULU TEFSİRLER ve zamanımız pozitif ilimler ışığında Kur'an'a yaklaşan ve inceleyen ilahiyatçı akademisyen ve hocaların eserlerini topladım, inceledim. Ve toplam 300 civarındaki eserden oluşan bir Kur'an kitaplığım oluştu.

Son 20 senedir bu konudaki birikimlerimi çeşitli blog sitelerinde paylaştım. Şimdi bu  '' blog '' sözcüğü çoğunuza  yabancı gelebilir. Son 30 senedir dünyada ve 20 senedir de ülkemizde  İnternet yayın hayatında  blog siteleri var. Blog kelimesi  '' günlük anlamında. Bu sitelerden birine üye oluyorsunuz, size İnternet ortamında ücretsiz bir sayfa veriyorlar. Orada adeta bir gazete köşe yazarı gibi, çeşitli konularda ve güncel konularda bilgi birikimi ve görüşlerinizi paylaşıyorsunuz. Yazılarınız önce blog sitesi üyeleri tarafından okunuyor, Sosyal medya sitelerinde paylaşıyorsunuz. Eğer yazılarınız çok ilgi görür ve okunursa Google ve diğer arama motorlarına da giriyor ve daha çok okuyucuya ulaşıyorsunuz.

Ben işte 20 senedir blog ortamındayım.  Yazım yayına çıktığı anda tüm dünyada yayına giriyor ve okunuyor. Blog sitelerinde okuyucunun yorum köşeleri var. Okuyucu  isterse yazınızın altında  '' yorum yapabiliyor '' bu yorumdan anında sizin haberiniz oluyor ve gerek görürseniz yorumun altında cevap veriyorsunuz.

İlk 10 sene çeşitli blog sitelerinde başta temel ilgi alanım olan Kur'an olmak üzere istediğim her konuda görüş ve düşüncelerimi paylaştım. Sonra Milliyet gazetesi blog sitesine geçtim. Bu sitenin özelliği her isteyeni üye kaydetmiyorlar ve yazılarda belirli bir kaliteyi tutturanları üye kabul ediyorlar. Yayınlanacak yazılar editör denetiminden geçiyor.Ülkemizde de bu blog sitesi en çok ilgi görmektedir ve üye sayısı 10 bini aşmıştı. 

Milliyet blog da tam 10 sene yazdım ve 1600 yazım yayınlandı. Bu yazılarım toplam 3 milyonu aşkın okundu. Bundan 5- 6 ay önce  Site yönetiminin  bana yaptıkları bir yanlışa kızdım ve buradan ayrıldım. Günde ortalama en 1000 defa okunan tüm yazılarımı sildirdim. Şimdi de yukarıda belirttiğim gibi 4-5 aydır BLOGSPOT:COM sitesinde köşem var, orada yazıyorum. SÜLEYMAN SIRRI'DAN köşe başlığı altında ve ( ADRESİ --  6236sss.blogspot.com.tr ) Buradaki yazılarımın linkini Twitter,  Facebook  Google +  sosyal medya ortamına veriyorum buralarda okunuyor. Şu ana kadarda burada yayınlanan 139 yazım toplam 25 bin defa okundu.

Facebook  milliyet blogda yayınlanan bazı yazılarımın bilgisini ve linkini veriyor. Bu yazılarıma isteğimle silindiği için ulaşılamıyor. Ancak ben koruma zırhını aşarak ulaşabiliyorum.

Geçmişteki bu yazılarım Kur'An ağırlıklıdır ve çoğunlukla uzun ve yoğun araştırma ve inceleme sonucu  oluşturulmuşlardır. Bu 30 senelik Kur'an ilgim ve incelemem sonucu vardığım sonuç ve Kur'an'ın kendi ayet hükümleri ile açıklandığı üzere İSLAM DİNİNİN TEK KAYNAĞI KUR'AN'DIR. SÖYLENDİĞİ İDDİA EDİLDİĞİ ANDAN --  TAM  200  SENE SONRA KAYDA GEÇİRİLEN --  HADİSLERİN EN AZ % 99'U  SAHİH ( GERÇEK ) DEĞİLDİR VE OLAMAZ. KUR'AN  ALLAH'TAN İNDİĞİ ANDA ÇEŞİTLİ KATİPLERCE EZBERLENMİŞ VE KISA SÜRE SONRA KAYDA YANİ YAZIYA GEÇİRİLMİŞLERDİR. Ayrıca Kur'an'da DİN KONUSUNDA  kendi sözlerinin dışındaki sözleri yasaklamıştır.

Benim  DİN konulu yazılarımın tek  kaynağı da Kur'andır. Burada bildirdiğim her hükmün ilgili ayetini de açıklıyorum.  PEYGAMBERLER DAHİL HİÇ KİMSENİN DİN HÜKMÜ KOYMA YETKİSİ YOKTUR

Burada yayınlanan yazılarımın bir kısmı daha önce milliyet blogdaki yazılarımdır.  Bazıları da yeni yazılarımdır. Çünkü benim Kur'an ilgim ve faaliyetim Allah izin verirse ölünceye kadar devam edecektir.

Yazılarımın bazılarının tekrar yayınlandığı dikkatinizi çekecektir. Sosyal medyada tekrar linkini verdiğim yazı her defasnda en az 15-20 yeni okuyucuya ulaşmaktadır

Son bir aydır çoğunluğu  Demiryolu Meslek Lisemizden öğrenci arkadaşlarım olanların yazılarıma ilgisi artmaya başladı. BU DA BENİ OLDUKÇA MUTLU ETMEKTEDİR...

Yazılarımı okuyan arkadaşlarıma ve okuyucularıma selam ve sevgilerimle...


















14 Şubat 2018 Çarşamba

GÜNÜMÜZÜN CARİYELERİ !...



Cariye kelimesi sözlüklerde;
- Eski dönemlerde savaşta düşmanlardan esir edilen kadın köle – hizmetçi – ve
- Genç ve iyi hizmet eden kadın, olarak tanımlanmaktadır.

Tarihin eski çağlardan beri yeryüzünde mevcut ve yaygın olan kölelik, İslamın öngördüğü ve teşvik ettiği bir durum değildir. Bilakis, Kur’an, İslam Dininin indiği dönemde sosyal bir gerçeklik olan bu olguyu kademe kademe tasfiye etmeyi planlamış, bu arada, kölelerin durumlarını iyileştirmeyi sağlayacak ön tedbirleri almış ve alt yapıyı kurmaya öncelik vermiştir.
Köleliğin ıslah ve zamanla tasfiyesi amacıyla Kur’an’da ve İslam’da, kölelerin eğitilmesi, hürriyete hazırlanarak faydalı bir kimse haline getirilmesi ve hür kılınması konusunda teşvik ve tedbirler getirilmiştir. Sürekli olarak ve çeşitli sebeplerle köle azat edilmesi tavsiye edilmiş, hatta keffaretlerde ( günahları kaldırma ) kusura karşılık bir ceza ve zorunluluk haline getirilmiştir.

Kölelik Kur’an’da yasaklanmamıştır. Çünkü kölelik insanlığın başlangıcından beri var olmuştur. Modern zamanlar denen günümüzde kölelik, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve bunun paralelindeki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde ve bu sözleşmeye imza koyan memleketlerin konu ili ilgili olarak çıkardaki kanunlarla yasaklanmıştır. Ama bu yasak fiilen uygulanabilmiş midir. Kölelik bu devirde de fiilen vardır. En azından ülkemiz örneğinde, tek bir kişinin dahi bir aylık karnını doyurmaya yetmeyecek tutar olan asgari ücretle çalışanlar, bir tür zamane kölesi değil midirler?

Kur’an’daki köleler ile ilgili hükümlere örnekler: - Ayet mealleri özetleri ile –
*** Kölelere iyilik etmek: ( 4/36 ) ( 16/71 )
*** Köle kurtarmak için fidye vermek: ( 2/177 )
*** Öldürülen mümine karşı köle azat etmek: ( 4/92 )

Kölelik olgusunun bir uzantısı olan cariyelik, yani kadın kölelik de Kur’an’da yasaklanmamıştır ve kademeli olarak ortadan kaldırılması için tedbirler öngörülmüştür.
İşte konu ile ilgi bazı ayet özetleri:
*** Cariye ile evlenmek veya onları evlendirmek: ( 4/25 ) ( 2/221 ) ( 24/32 )
*** Cariyelerinizi fuhşa zorlamayın: ( 24/33 )
*** Zina eden cariyelerin cezası: ( 4/25 )

Akla hemen ‘’ cariyelik Kur’an’da neden  yasaklanmamıştır sorusu gelebilir
Kur’an olaylara pratik olarak yaklaşır. İnsanı tasarlayıp yaratan ve ona nefis denen duyguyu veren Allah, ölü doğacak ve uygulanamayacak yasakları koymaz. Çünkü bazı şeyleri yasaklamakla fiilen yok etmek mümkün olmaz.
Evet, zamanımızda cariyelik diye bir kelime ve kavram yok.
Ama uygulamada fiilen var.
Şöyle ki;

- Zamanımızda hukuken kadına hiçbir hak doğurmayan ‘’ imam nikahı ile evlilik ‘’
- ‘’ Metreslik ‘’
- ‘’ Hayat kadınlığı ‘’ olguları
- ‘’ Hiç nikahsız beraberlikler ’’, birer cariyelik uygulamaları değil midir ?

Ve bu tür uygulamaların çoğunda kadınların isteyerek ve istemeyerek de olsa kabullenmeleri söz konusu oluyorsa cariyelik engellenebilir ve yok edilebilir mi ?

'' GİZLİ EL ''


’ Gizli El ‘’ terimini ilk önce, Kişisel Gelişim üstadımız, her kitabı yüzün üzerinde baskı yapan, Muhammed Bozdağ’ın eserlerinde görmüş ve dikkatimi çekmişti. Ara sıra bu deyimin anlamını düşündüm, sonra da kendi bilgi, deneyim ve gözlem dağarcığımla karşılaştırdım ve değerlendirdim.
Gizli El’ i üstad, kişisel gelişim açısından değerlendirmişti. Ben de konuyu diğer farklı boyutu içinde ele aldım ve kişisel değerlendirmem sonuçlarını sizinle paylaşmak istedim.

Evet, bir büyük ve kudretli Gizli El herkesin ve hepimizin hayatını çekip çeviriyor, yönlendiriyor.
Bu dünyadaki Kur’anî ifade ile ‘’ ameller ‘ imizin, yani iyi veya kötü davranışlarımızın sonuçlarının hesabını vereceğimizi ve bu hesabın Cennet veya Cehennem şeklindeki ödül veya cezasının kıyamet sonrası Ahirette görüleceğini bilir ve buna inanırız.

Ahirete iman da imanın temel esaslarından biridir.
Ne dersiniz, davranışlarımızın karşılığı yalnızca öbür dünyada mı göreceğiz? Amellerimizin bazılarının karşılığını, özellikle diğer insanlarla ilişkilerimizdeki iyi veya kötü hallerimizin sonuçlarını, ölmeden önce yani bu dünyada göreceğiz. Bunu geçmişi ve bu günü gözlemleyen, sebep ve sonuç ilişkisini değerlendirebilen herkes görebilir.

Bu noktada benim kişisel kanım, öbür dünyaya kalan hesaplar, insanların Allah’la ilişkilerindeki doğru ve yanlışlarıdır. 
Dünya yaşantısındaki canlı ve cansız tüm çevresi ile olan ilişkilerinin hesabı bu dünyada iken görülecektir.

Gizli El ile ilgili olarak aşağıda vereceğim hayattan alınan yaşanmış örnekleri incelerseniz bana hak vereceksiniz.
*** Bir devlet memuru düşünün, görevini layıkıyla yapıyor. Vatandaşların kendisi ile olan işlerini ‘’ Bu gün git, yarın gel ‘’ demeden neticelendiriyor. Hatta kendisine olan müracaatlarının dilekçesini kendisi yazıyor. Olabilecek her işi yorgunu yokuşa sürmeden, oldurma gayretini güdüyor. Çevresindeki herkesin yardımına koşuyor. Merhamet ve vicdan sahibi olarak, hak ve adaleti her an ve her işinde en önde tutuyor.
Bir gün geliyor, bu kişinin de, çevresindeki insanlarla bağlantılı problemleri oluyor. İşte o an ‘’ O GİZLİ EL ‘’ hemen devreye giriyor. Diğer insanlar hemen ona yardım ediyorlar. Örneğin; konu bir hastalık veya operasyonsa, herkesin ‘’ paraya tapıyor ‘’ diye bildiği operatör doktor onu veya hastasını özel himayesine alıyor. İhtimamla ameliyatını ve tedavisini yapıyor. Ve karşılığında da para falan istemiyor. Verilse de almıyor. Böyle şey olabilir mi, demeyin. Olmuştur.

Lafa devlet memuru ile başladık. Şimdi de aksine birkaç örnek olay.

*** Yine bir memur. Dürüst çalışmayı şiar edinmiş. Ama yakın planda beraber çalıştıkları iş arkadaşı ise tersine, yolsuzluğa meraklı. Gelsin de nereden ve nasıl gelirse gelsin, tutumunda menfaatine tutsak. Dürüst memur, dürüst olmayan mesai arkadaşlarının zorlaması ile ( Uymasa tüm çevresi ile ilişkileri kopacak ) şeytana uyuyor ve yolsuzluğa hiç istemediği halde bulaşıyor. Hemen bir trafik kazası, bindiği araç ters yüz olmuş , dünyayı tepesi üstü görmüştür. Ama bir iki sıyrıkla hafif atlatmıştır. Bu bir uyarı değil midir ?
*** Diğer bir örnekte ise memurumuz bilerek isteyerek bilinçli olarak yolsuzluğa bulaşmıştır. Onun başına gelen büyük felaketi ve uğradığı zararları tahmin dahi edemezsiniz...

Sonuç olarak bu dünya hayatımız iyi veya kötü her hareketimiz boşlukta kalmıyor. Gizli El tarafından, sonraki yaşantımızda olumlu veya olumsuz karşılık olarak karşımıza çıkarılıyor.

İşte Kur’an’dan delili:

‘’ Kim zerre kadar bir iyilik yapmışsa onu görür. Kim zerre kadar bir kötülük yapmışsa onu da görür. ‘’ ( 99/7-8 )

Gizli El’ in kimin eli olduğunu herhalde bildiniz!

Kur'an '' ZAYIF YÖNLERİ İLE İNSAN '' ı anlatıyor !...



KUR'AN'DA İNSANIN ZAAFLARI (Zayıf Tarafları)-

Kur’an ele aldığı konuları tüm incelikleri ve yönleri ile incelemiştir. İnsanın üstün yönler yanında da zaaflarını yani zayıf taraflarını da çok güzel ve ayrıntıları ile işlemiştir. Konu ile ilgili bir eser ışığında özet olarak inceleyelim.İnsan zaafları üç başlık halinde ele alınabilir.
*** Biyolojik zaaflar
*** Psikolojik zaaflar
*** Sosyal zaaflar

İnsanın Biyolojik Zaafları

" İnsan, ruh yönüyle diğer varlıklardan üstün olduğu gibi vücut özellikler itibariyle de, varlıkların en harikasıdır. Allah ilk insanın biyolojik cevherini, en faydalı madde olan topraktan yaratmıştır.
İnsanın yaratıldığı küçücük sperm denilen nutfede, kendi kişilik özellikleri bulunmaktadır.. Kişilik kromozomlar denilen şeritlerdeki DNA moleküllerinde gizli bir şekilde mevcuttur.
İnsanın bünyesinde, kalp mide v.s. isteği dışında çalışan otomatik sistemler mevcut olup, faaliyetleri kader denilen belli bir vakte kadar programlanmıştır.

Vücutta biyolojik olarak iç ve dış ortam değişikliklerinde otomatik olarak bünyenin uyumunu sağlayan bir sistem bulunmaktadır ki buna, nörovejetatif sinir sistemi adı verilmektedir; merkezi ise, ara beyinde yerleşik olan limbik sistemdir. İstem dışı çalışan bir sistem olduğundan, bu sisteme bağımsız anlamına gelen otonom sinir sistemi adı verilmiştir. Bu sistem , aldığı duyum ve uyarılar karşısında bir fertten diğer bir ferde farklılık gösteren bir takım reaksiyonlar ( tepkiler ) vermek suretiyle, fertlerin kişilik özelliklerini tayin etmektedir.
Bu sistemlerin faaliyetleri sonucu insan, sıcaklık etkisi ile terlemekte, soğukta da deri büzülmekte , titreme ile de enerji açığa çıkmakta ve vücut ısısı sabit bir değerde tutulmaktadır.

İşte Yüce Allah’ın, biyolojik yapının devamlılığını sağlamak amacıyla vücuda verdiği şehvet, öfke , uyku ve korku gibi çeşitli duygular hep bu sistemlerin birer sonucudur. Şehvet (güçlü istek ), organizmaya yarayışlı gıdaların alınmasını, ve neslinin devamın, öfke, hedefinden alıkoyacak tehlikelere karşı savunmasını, uyku, sonraki faaliyetler için enerjinin toplanmasını, korku, tehlikelere karşı organizmanın korunmasını sağlamaktadır.

Kur’an’ın temas ettiği biyolojik yapımızla ilgili duygulardan açlık, susuzluk, uyku ve cinsellik organizmayı çok güçlü bir şekilde etkilemektedirler. Bunların uzun süre doyurulmamaları halinde denge bozulmaktadır. Örneğin; açlık durumunda bedendeki denge bozulur, buna bağlı olarak beden besin ihtiyacı duyar. Bu da midedeki asidin artması, krampların baş göstermesi, kanda şekerin düşmesi sonucu çeşitli fizyolojik duyular ortaya çıkar. Bunun sonucunda da, organizma rahatsızlığını gidermeğe çalışarak besin aramaya başlar. Bunu temin ettiğinde vücuttaki denge yeniden kurulur. Diğer duygularda da aynı oluşumlar kendini gösterir. "

Şimdi bunları Kur’an’da ele alınış yoğunlukları ile bir çizelgede görelim ve örnek ayetlerle konuya yaklaşalım:

Biyolojik Zaaflar:

Sıra No:.....K O N U.............................................................Kaç Defa Geçtiği

1..............YEME İÇME VE UYKU.......................................................3
2...............CİNSELLİK VE CİNSELLİKLE İLGİLİ SAPMALAR.........25
...............................Cinsellik...............................................................9
...............................Zina...................................................................14
...............................Eşcinsellik............................................................2

T O P L A M......................................................................................28

“ Kadınlara, oğullara, yığın yığın altın ve gümüşe, salma atlara ve ekinlere karşı şehvet sevgisi size süslü gösterildi. “ ( 3 / 14 )

“ Sizin kendi nefsinizden ( cinsinizden ) kaynaşıp ısınmanız için eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi O’ nun delillerindendir. Doğrusu bunda iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır. “ ( 30 / 21 )

“ Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar, şehvetlerine uydular. Bu yüzden ilerde azgınlıklarının cezasını çekecekler. “ ( 19 / 59 )

“ Bu ( zina ) bir hayasızlıktır, iğrenç bir şeydir ve kötü bir yoldur. “ ( 4 7 22 )

“ Zinaya yaklaşmayınız. Çünkü o, açık bir kötülük, çok kötü bir yoldur.

Psikolojik Zaaflar

" Bilimsel yönden insan, Madde ve ruh karışımı psiko-şimik, fizyolojik ve psikolojik faliyetler göstern bir varlık olarak tanımlanmaktadır.
Ruhiyatçılar "Ruhu,
Lâtif,
Yalın,
Bölünmez,
Yer tutmaz,
Beş duyu ile algılanmaz,
Ölçülüp tartılmaz,
Boyutsuz,
Değişmez,
Manevi bir varlıktır. Diye tanımlamışlardır.

Ruhun bu bilinmezliği sağlıklı bir şekilde teşhisini engellemektedir. Sosyal münasebetlerimizde, kişilerin derin ruh alemiyle ilgili bilgilerine ulaşabilmemiz için, özel bir duyguya sahip değiliz. Biz ancak ruhu, iç alemimizin derinliklerinden; bazen 
kişilerin yüz hatlarındaki ifadelerden, bazen dil veya ellerinin hareketlerinin içeriklerinden anlarız.

Organik olayların ölçülebilir, sayılabilir ve çabucak belirlenebilir olmasına rağmen, ruhsal olayların pek azını ölçebilmekteyiz. Nitekim bir insanın derinlik yönünü oluşturan sevgi duygusunu ve yoğunluğunu ölçüp de, bu diğerinden fazladır veya noksandır şeklinde bir hükümde bulunamayız.
İnsan, ruh aracılığı ile gayb ve şahadet ( bilinmeyen ve bilinen ) alemin birleştiği bir varlık olmuştur. Bu yüzden diğer canlılardan üstündür. Ceset olarak hayvanlarla ortak olan insan, ruh yönüyle onlardan ayrılmaktadır.
Allah, insanı yaratırken " Ruhundan üflediğini " ( 15 / 29 , 38 / 72 ) belirterek meleklerden üstün tutmuştur. Melekler de ruh sayesinde insanın üstünlüğünü kabul ederek ululamışlardır.

İnsan, ruh aracılığı ile gayb ve şahadet ( bilinmeyen ve bilinen ) alemin birleştiği bir varlık olmuştur. Bu yüzden diğer canlılardan üstündür. Ceset olarak hayvanlarla ortak olan insan, ruh yönüyle onlardan ayrılmaktadır.
Bu gün artık ruhun olağanüstü özellikleri bir çok insan tarafından bilinmektedir. İslâm alimleri de, yer yer eserlerinde bu konuya değinmişlerdir. İslam mutasavvıfları ile velilerin bu konuda yaşamış oldukları olağanüstü deneyimler, kayda değerdir. Bu tarz özellikler, psikolojinin bir alt birimi olan para psikoloji tarafından araştırılmaya başlanmıştır.

Yukarıda izah edildiği gibi insanoğlu, bir avuç toprak ve ilâhi ruhtan bir nefes ile yaratılmıştır. Bu sebepten insanı iyi tanıyabilmek, ancak her iki yönünü de iyi bilmekle mümkün olabilmektedir. İnsanı ruhen tanımak da , hiç şüphesiz onun psikolojik zaaflarını tanımakla mümkün olmaktadır. "


NOT:Bu yazının hazırlanmasında Yrd.Doç.Dr. Hayati Aydın'ın Timaş Yayınlarından KUR'AN'DA İNSAN PSİKOLOJİSİ adlı eserinden yararlanılmıştır.

8 Şubat 2018 Perşembe

MADDİ VE ASKERİ GÜCÜ SEBEBİYLE '' ŞIMARAN VE AZAN '' ABD' Yİ KAHREYLE VE HELAK ( YOK ) EYLE ALLAHIM !...



  

Ulaştığı ekonomik ve askeri güç sebebiyle  ''  ŞIMARAN VE AZAN '' 

Tüm insani, ulvi, hukuki, ahlaki değerleri hiçe sayan ve verdiği sözleri, imzaladığı anlaşmaları yerine getirmeyen,

EŞKİYALAR GİBİ DAVRANAN VE ONLARLA İŞBİRLİĞİ YAPAN,

İnsanlığa zulmeden,

 Tüm dünya insanlarının başına bela olan,

ABD'yi ve onunla benzer davranışlar içinde bulunan batı ülkelerini, 

Kur'an'da örneklerini verdiğin ve nasıl helak ettiğini anlattığın toplumlar gibi '' Kahhar '' isminle KAHREYLE  ve HELAK ( yok )  EYLE  ALLAH'IM !...