15 Ocak 2018 Pazartesi

Kur'an'ın ŞİİRSELLİĞİ !...




Türkçe’mizde  şiir deyince akla mısranın son kelimesinin sonundaki ses uyumu gelir. Bilindiği gibi buna ‘’ kafiye  ‘’ ( uyak ) denir. Gerçi modern zamanların şiirlerinde kafiye önemsenmez ve aranmaz oldu ama genel bakışta, şiiri şiir yapan, zenginleştiren işte bu ses uyumu yani kafiyedir. Bu ses uyumu tek harfle olursa ‘’ yarım kafiye ‘’, iki harfle olursa ‘’ tam kafiye ‘’, üç veya daha fazla harfle oluşturulursa ‘’  zengin kafiye ‘’ ismi alır.

Kur’an Arap bir kavme ve Arap asıllı bir Peygambere inmiştir ve Arapça’dır. Arap şiirinin özelliklerini ver kurallarını bilmiyorum. Kur’an ayetlerinin son kelimelerinin neredeyse tamamında kafiye bulunduğu görüldüğünde tahmin ediyorum  ki Arap şiirinde de kafiye vardır.

Evet, Kur’an ayetleri orijinal Arapça metni şiir değildir ama, şiir gibidir ve ayetler kafiye ile sona ermektedir. Bu özelliği onu orijinal metnini Arapça bilmeyenler dahi okusa ilginç kılmakta, okuyana ve dinleyene keyif, huşu ve musiki tadı vermektedir.

Kur’an ayetlerini yukarıda belirttiğim gibi nedeyse tamamında bu kafiye söz özelliği mevcuttur. Şimdi rasgele Kur’an surelerini ele alarak bu özelliği görelim.

Aşağıda Bakara suresi ilk 50 ayetinin ayetlerin numarası ve son kelimelerini ve bu son kelimelerin tire çizgisi ile ayırdığım son kafiye harflerini  görelim:

2.sure BAKARA

1- m-iym 2- müttek-ıyn  3- Yünfiku-ûn 4- yûkin-ûn 5- müflih-ûn 6- yü’min-ûn 7-  az-ıym 8-bimü’min-iyn 9- yeş’ur-ûn 10- yekzib-ûn  11-  muslih-un  12-  yeş’ur-un  13- ya’lem-ûn   14 – müstehzi-un 15 – ya’meh-un 16 – mühted-iyn  17- yubsir-un  18-  yerci-une 19-  kâfir-iyn  20-  kad-iyr   21- tettek-une  22 – ta’lem-un  23 – sadık-iyn 24 – lilkâfir-iyn  25 – halid-ûn  26-  fasik-ıyn  27-  hümülhasi-un  28- turce-un  29- al-iym   30 – ta’lem-un  31 – sadık-ıyn  32 – hak-iym  33- tektum-un 34- kâfir-iyn  35 -  zalim-iyn 36- h-ıyn  37 – rah-ıym   38 – yahzen-un  39 – halid-un 40 -  ferheb-une  41-  fetek-un 42 – ta’lem-un 43 – ma’arraki-ıyn  44 – Ta’kıl-un  45 – haşi-ıyne 46 – raci-un  47 – alem-iyn  48 – yunsar-ûn  49 – az-ıym  50 tenzur-un

Bu surede  üç tür  kafiyeye esas ses yani  harf türü olduğunu görüyoruz:
İym(1) ıyn-iyne (2) unune (3)    

25. sure FURKAN

Bu sure ayetleri tümüyle tek ses uyumuyla ( â ) yarım kafiye şeklinde ve  düz kafiye türünde devam sonlanmaktadır..

1 – neziyr- â  2 – takdiyr- â  3 – nüşûr- â  4 – vezûr- â  5 – asıyl - â  6 -  rahiym-  â 7 – neziyr – â  8 – meshûr- â  9 – sebiyl- â  10- kusur – â  11 – sa’ıyr- â  12 – zefiyr-â  13-  sübûr- â  14 – kesiyr- â  15 -  masıyr- â  16 – mes’ûl- â  17 – sebiyl- â  18 – bûr- â  19- kebiyr- â  20 – basıyr-â  21 – kebiyr-â  22 – cûr- â 23- mensuûr- â  24 – makıyl- â 25 - tenziyl- â  26 -  asiyr- â 27 – sebiyl- â  … 42 – sebiyl- â  43 – vekiyl- â  44 – sakin- â……75 – selâm- â   76 – mukaâm- â  77 – lizâm- â

55. sure RAHMAN

Bu surenin ayetlerinin tamamı da iki ses uyumuyla ( ân)  -- 10 ve 11. ve 78.ayetlerin sonundaki ( âm ) sesleri hariç --  tam kafiye şeklinde ve yine düz kafiye türünde sona ermektedir. İşte ayetlerin son kelimeleri:

1-  errahm- ân  2-  Kur’- ân  3- ins- ân  4- bey- ân  5- bihusb- ân  6- yescüd- ân 7- miyz- ân  8- miyz- ân  9- miyz- ân  10- lil’en- âm  11-  ekm- âm  12- reyh- ân  13-  tükezzib- ân……….35- tentesır- ân  36- tükezzib- ân………. 51- tükezzib- ân  52- zevc- ân  53- tükezzib- ân……….76-  his- ân  77-  tükezzib- ân  78 – ikr- âm91.sure ŞEMS91.sure 

ŞEMS suresinin tamamı 15 adet olan ayetleri 3 harf uyumu ile  ( âhâ ) bitmektedir. Düz kafiye türündendir.
İşte bu surenin Arapça metninin okunuşu:

1-  veşşemsi ve duh- âhâ  2 – velkameri izâ  tel- âhâ  3- vennehâri izâ  cell- âhâ  4-  velleyli izâ yagş- âhâ  5- vessemai ve mâ ben- âhâ  6- vel’ardı ve mâ tah- âhâ  7- ne nefsin ve mâ  sevv- âhâ  8- fe’elhemehâ fücurehâ ve  takv- âhâ  9-  kad efleha men zekk- âhâ  10-  ve kad hâbe  men dess- âhâ  11-  kezzebet sermûdü bitagv- âhâ  12- izinbe’ase eşka- âhâ  13- fekeâle lehüm resûullahi nâkatallahi ve suky- âha  14- fekezzebûhü fe’akarûhâ fedemdeme aleyhim rabbühüm bizenbihim fesevv- âha   15- ve lâ yehâfü ukb- âha 

Çağımızda gittikçe azalan bir duygu: UTANMA !...



Bu yazımda, çağımızda gittikçe azalan ve kaybolan haya yani ‘’ UTANMA ‘’ duygusu üzerine felsefi yorumlar ve açıklamalar yapacak değilim.
Amacım bu duyguya ilişkin Kur’an hükümlerini belirtmek ve hatırlatmak.

Bu konu ile ilgili özet mesajlar ve mesajların verildiği sure ve ayet numaraları halinde şöyle:

*** Şeytan, hayasızlığı / edepsizliği emreder ( 2/169 )

*** Gizli ve açık hayasızlık / kötülük haramdır ( 7/33 )

*** Peygamberimizin haya duygusu ( utangaçlığı ) ( 33/53 )

*** Mümin ( inançlı ) erkek ve mümin kadınların hayası ( 24/30-31, )

Bu son ayetin mealini de verelim:
‘’ **** Mümin erkeklere söyle: Gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını ( apışlarını ) korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir. <ı>Şüphe yok ki Allah onların ne yaptıklarından haberdardır. ‘’ (24/30 )

’ **** Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, kendiliğinden görünenler dışında ziynetlerini açmasınlar ve baş örtülerini yakalarının üzerine vursunlar.
Ziynetlerini açmasınlar; ancak kendi kocalarına, yahut kendi babalarına, yahut kocalarının babalarına, yahut kendi oğullarına, yahut kocalarının oğullarına, yahut kendi kardeşlerine, yahut kendi kardeşlerinin oğullarına, yahut kendi kadınlarının, yahut kendi ellerindeki cariyelerine, yahut ihtiyacı olmayan erkeklere, yahut kadınların avretlerine (cinselliklerine ) haberi olmayan çocuklara müstesna. Gizledikleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Ey müminler ! Hepiniz Allah’a tövbe edin ki kurtuluşa eresiniz. ( 24/31 )










AYDINLANMAMIŞ AYDIN !...



Aydın deyince sağlıklı düşünebilen, iyiyi ve doğruyu, kötü ve yanlıştan ayırabilen insan akla geliyor. Aydınlanma tabii ki ışıkla mümkün olur. Beynin ışığı ise bilindiği gibi bilgidir. Gerçek, doğru ve tarafsız bilgi.

Büyükçe bir oda düşünelim. Yalnızca bir köşeyi aydınlatalım. Bu oda yeterince aydınlanabilir mi. Tam aydınlanmayı sağlayabilmek için diğer köşelere de ışık kaynağı koymak veya üste ortaya büyükçe lamba yerleştirmek gerekir.

Burada vurgulamak istediğim, konu ve olaylara tarafsız bakabilmektir. Taraflı bakmak örneğini verdiğimiz büyük odanın aydınlanabilmiş bir köşesini ve bölümünü görmektir. Diğer bölümler karanlıkta kaldığı için, o oda hakkında yeterli ve doğru bilgiye ulaşamayız.

İnsan yüzde yüz tarafsız olamaz. Bu insanın yaratılışına aykırıdır. Ama olabildiğince, gündeme gelen konu ve olay hakkında geniş çerçeveden ve yukarıdan, yani objektif olarak bakmak ve değerlendirmeye çalışmak gerekir. Yani sağ görüşlü ise, sol görüşün; ateist ise dindarın aynı konuyu nasıl gördüğünü anlamaya çalışmalıdır.

Memleketimiz de biraz okumuş olan kendini aydın kabul eder. Hayata bakışında belirli bir görüş açısı vardır. Onun için doğru yalnızca kendi doğru ve kabulleridir. Karşı görüş ve bakış açılarına kapalıdır. Bu tür düşünme, yeterli ve sağlıklı düşünme türü olmadığı için kişi yeterince aydın değildir. Çünkü belirli bir çerçevenin dışına çıkamaz. Konuları sağlıklı olarak değerlendiremez. Hoş görülü olamaz. Ama insanlarımızın çoğunluğu ne yazık ki böyledir. Kendini aydın kabul etmektedir. Ama yeterince aydınlıkta değildir.

Çünkü belirli bir bakış açısı ve ön kabullerle düşünmek ve değerlendirmek bir tür bağnazlıktır. Ama böyle kişiler için doğrular, yalnızca kendi doğruları olduğu için bağnazlığı da kabullenemezler. Fanatiklik derecesinde bir fikre ve inanışa bağlı olanlarda aydın olarak kabul edilemezler.

Sözün kısası gerçekten aydın olabilmenin ölçüsü yeterli bilgi ve özellikle tarafsızlıktır.