22 Ekim 2017 Pazar

Ateist ve dinsiz bir yaşamın insan üzerindeki tahribatları !...








Din ahlakını yaşamayan insanların Allah'a güvenip teslim olmamaları, hayatlarını sürekli üzüntü sıkıntı ve stres içinde geçirmelerine sebep olur. Bu yüzden psikolojik kökenli pek çok hastalığa yakalanırlar. Bedenleri çok hızlı yıpranır, kısa sürede yaşlanıp çökerler. Yaşadıkları ruhsal sıkıntının etkisi  bedenlerinin her noktasında kendisini gösterir.

En sağlıklı, gösterişli, genç ve güzel bir insan bile bu etkiler sebebi ile kısa bir müddet sonra tanınmayacak hale gelebilir. Genç yaşlarda, yaşıtları olan inançlılarda görülmeyen fiziksel bozukluklar onlarda belirmeye başlar, gözleri donuk ve cansız olur, saçları çok dökülür, mat ve seyrek olur, erkeklerde kellik daha sık görülür. Psikolojik durumlarının bir sonucu olarak derileri kalınlaşır ve sertleşir, esnekliğini kısa sürede kaybeder.

Tabii ki din deyince, Kur'an dışında, Kur'an'ı anlamadan okuyan, Kur'an'ın mesajlarını değil, alfabesini önemseyen, kişilerin katkısının, yorumlarının etkisinde kalmış, Kur'an'ın ruhuna ve mesajlarına aykırı '' büyük çoğunluğu uydurulmuş sahte hadislerle, hurafelerle dolu ''  Geleneksel İslam'ın benimsendiği uygulandığı dinden bahsetmiyorum. Kur'an mesajlarını ve bu mesajların getirdiği Kur'an ahlakını esas alan dindir benim bu yazımın konusu.

Müminler yani inananlar ise psikolojik yönden sağlıklı oldukları, hiçbir zaman. strese, üzüntüye,, ümitsizliğe kapılmadıkları için bedenen de sağlıklı ve dinç kalırlar. Allah'a tevekkül etmelerinin  yani sığınmalarının, güvenip dayanmalarının, herşeye hayır gözüyle bakmalarının, Allah'ın kendilerine olan güzel vaat ve müjdelerinin süreklli sevincini içinde taşımanın olumlu etkisi tüm fiziksel özelliklerine de yansır.

Ellbette Kur'an'ın getirdiği gerçek dini yaşayanlar da hastalanırlar, doğal olarak yaşlanırlar, ancak diğerleri gibi psikolojik kaynaklı çöküntü şeklinde değildir bu. Hastalık, yaşlanma ve ölüm kuşkusuz bütün insanlar için geçerlidir. Fakat tüm bunların hızlı, yoğun ve yıkıcı olması din ahlakından uzak yaşam yaşam ve düşünce tarzının kazandırdığı olumsuz psikoloji ile doğrudan ilgilidir.

Bütün yaşamını Allah'a dayanarak, güvenerek ve her olayda bir hayır arayarak, sınav  gözüyle bakan, huzurlu ve mutlu geçiren insan üzüntü ve sıkıntılardan uzak olacağı için bedeninin göreceği zararlar da doğal olarak daha az olacaktır.

Din ahlakını yaşamayan bir toplum, manevi açıdan dinin sunduğu rahatı ver huzuru bir tütlü elde edememeye, hem psikolojik hem de fiziksel olarak bir takım zorluklarla karşılaşmaya mahkumdur. Toplum bunun örnekleri ile doludur.

Günümüzde çağın hastalıkları olarak isimlendirilen iki olgu vardır: Stres ve depresyon. Bu iki hastalık kişiye yalnızca psikolojik olarak zarar vermekle kalmayıp, bedeninde de fiziksel olarak çeşitli etkilerle kendisini göstermektedir.

Stres ve depresyona bağlı olarak meydana gelen rahatsızlıkların başlıcaları, bazı akıl hastalıkları, uyuşturucu madde bağımlılıkları, uykusuzluk, deri, mide, tansiyon hastalıkları, nezle, migren, kemiklerle ilgili bir takım hastalıklar, böbrek dengesizliği, solunum bozuklukları, alerjiler, kalp krizi, beyinde büyüme meydana gelmesi gibi sorunlardır. Tabii ki bu hastalıkların oluşma sebebi, her zaman stres ve depresyon olmayabilir. Fakat bilimsel olarak da  ispatlandığı gibi bunların çıkış noktası çoğu kez psikolojik kaynaklıdır.

Kur'an ahlakının hakim olduğu bir hayat ise beraberinde, tevekkülü Allah'ın her an arkasında bulunduğu inancını getirdiği için kişi rahat olur, her şeyde yalnızca Allah'ı vekil tutar, olaylar karşısında yapması gereken en hayırlı şeyi, Allah'ın en çok beğendiği ve razı olduğu davranışı sergiler. Bunun sonucu artık ne olursa olsun elinden gelenin en güzelini yapmış olmanın vicdani rahatlığı içindedir. En olumsuz sonuçla karşılaşmış olsa bile bunun Allah'tan gelen bir deneme olduğunu ve Kur'an'da tarif edildiği şekilde tepki vermesi, değerlendirmesi gerektiğini bilir. Hiçbir ümitsizliğe, üzüntüye ve strese kapılmaz. Çünkü gerçek hedefi  ahirettir ve önemli olan da sonsuz ahiret ödülünü kazanmak için gerektiği gibi hareket etmiş olmasıdır. Allkah'a olan güçlü inancından dolayı, hiçbir olaydan, hiçbir olumsuzluktan etkilenip güçsüzleşmez. Daima rahat ve huzurludur. Dolayısı ile bu ruhsal ve psikolojik sağlığı, bedensel sağlığına da olumlu bir etki olarak yansır.

Allah insanı, din ahlakını yaşamak üzere yaratmıştır. Kur'an ahlakının yaşandığı bir sisteme göre ayarlamış, buna uygun özelliklerle donatmıştır. Ve bu beden yaratılışına aykırı olarak kullanıldığında, maddi ve manevi olarak bozulmaya ve çökmeye mahkumdur.

Nitekim insan ruhuyla ve bedeni aslında  birbiri ile çok yakından bağlantılıdır. ikisini de Allah yaratmıştır ve ikisinin de yaratılışlarına uygun kullanılmaları şarttır.

NOT. Bu yazının hazırlanmasında Naci Eyüpoğu'nun Depresyon, Şiddet ve İnançsızlık isimli eserinde yararlanılmıştır.


Yahudi mistisizmi '' KABALA' nın Tanrı yaklaşımı !...








Yahudileri ve Yahudiliği anlayabilmek,  onların dine yaklaşımlarını ve inançlarının temel kabullerini tanımakla mümkün. Yahudi şeriatı ve mistisizminin temellerinden olan Kabala'da bunun ipuçları var:

Yahudi mistikleri Yahudi ile Tanrıyı bir tutuyor. İşte Kabala'daki Tanrı yaklaşımına örnek  Tanrının  yüceliğine ve aşkınlığına ters düşen ifadeler:
@@  Yeryüzünde Tanrı, Yahudinin yüz hatlarında kendini aşikar kılar.
@@  Yahudi, yaşayan ve şahıslaşmış Tanrı'dır.
@@  Ha hamların sözleri, '' canlı  '' Tanrı'nın sözleridir.
@@  Hahamlar, Tanrı'nın hükümranlığına sahiptirler ve Tanrı onların isteklerini yerine getirmeye mecburdur.  [ * ]

[ * ]   Ozan Yayıncılık, Murat Hakan Yıldırım, '' YAHUDİ VE HIRİSTİYAN KAYNAKLARINDA TANRI İMGESİ '' Sayfa: 160

YASİN SURESİ '' KUR'AN'IN KALBİ MİDİR '' ACABA ? ( Bu surede NE VAR ? )






İslam Dini'nin kutsal Kur'an toplam 114 sure ve 6236 ayetten ibarettir. Tüm sureleri ve ayetleri Allah'ın sözleri olması itibariyle aynı öneme ve değere sahiptir. Fakat tüm İslam ülkelerinde ve ülkemizde egemen olan '' Geleneksel İslam '' inanış ve kabullerinde Kur'an'ın 36. sırasında yer alan toplam 83 ayetten oluşan YASİN Suresi özel bir önem verilerek öne çıkarılmıştır. Yazıma eklediğim resimde görülen '' Yasin Suresi Kur'an'ın kalbidir '' kabulü buna bir örnektir. 

Bu öne çıkarmada Kur'an'da en küçük bir işaret olmadığı halde TÜM DELİLLER HADİS RİVAYETLERİ'NE DAYANDIRILMAKTADIR. İşte o rivayetlerden bazıları:

==  Yâsîn, Kur'an-ı Kerimin kalbidir. Muhakkak o bütün dertlere şifadır. ( Hakîm, Tırmizî )
==  Her kim Cuma günü annesinin, babasının veya bunlardan birinin kabrini ziyaret eder de baş ucunda Yasin Suresi'ni okursa, okuduğu her harfi adedince onlar bağışlanır. ( Sa'lebî )
==  Ölmek üzere olan bir hastanın yanında Yasin suresi okunursa, okunan her harfi için, onar melek iner. İnen melekler, ölmek üzere olan kimsenin önünde sıra sıra dizilip onun bağışlanmasını isterler. Ölüm anındaki bir müminin yanında Yasin suresi okunursa, Cennet Rıdvan'ı ona  cennet şerabı içirmedikçe Azrail onun ruhunu almaz. ( Sefer-i Âhiret Risâlesi )

Bunun yanında da bazı din büyüklerininin sözleri hadisler gibi genel kabul görmüş, benimsenmiştir. Buna da bir örnek:

==  Yâsîn sûre-i şerîfesini okumanın on faydası vardır:
1)  Aç olan tok olur, yani ummadığı yerden rızık gelir.
2)  Susuz kalan kanıncaya dek su bulur.
3)  Elbesi olmayan elbise bulur.
4)  Eceli gelmeyen hasta şifa bulur.
5)  Eceli gelen hasta ölüm acısı duymaz.
6)  ÖMlürken cennet melekleri gelip görünür.
7)  İnsan korktuğundan emin olur.
8)  Misafir ve garib yardımcı bulur.
9)  Bekarın evlenmesi kolay olur.
10) Kaybolan şey bulunur.
Fakat bunları niyet ederek ve inanarak  okumak lazımdır. ( Seyyid Abdülhakîm Arvasî )

Dikkat edelim son cümlede ne deniyor:
'' Fakat bunları inanarak ve niyet ederek OKUMAK LAZIMDIR  ''
Evet yüzlerce yıldır öyle yapılıyor. Yasin Suresi;
----  Ölüm anında ölülerin başında,
----  Öldükten sonra mezarı başında
----  Ölümün 7. 40, ve 52. günlerinde, ayrıca Cuma günleri ve Mevlit törenlerinde  okunuyor.
----  Belirli sayılarda örneğin 40 defa okunup ölünün ruhuna bağışlanıyor.
Vee nasıl okunuyor ?
ARPAÇA ORİJİNAİNDEN VE   '' A N L A M A Y A  R A K  ''  !...

Ve genelde de Müslümanlar yahu bu sureyi ölülerin arkasından okuyoruz ama bu surenin içinde ölüler hakkında ne var diye merak edip kendi dilinden mealini  okuyup ANLAMINI MERAK ETMİYOR.

Ben bu surenin mealini bir kaç kere okudum, güvenilir tefsirlerde araştırdım. Ölüler hakkında ve ayrıcalık tanınarak diğer surelerin önüne çıkarılmasına sebep olacak bir şey bulamadım.

Kitaplığımdaki kaynak eserlere müracaat ettim. İşte sonucu:
Akademi Yayınları'ndan Prof. Dr. Abdülmute'âl es-Sa'îdî'nin Prof Dr. Hüseyin Elmalı tarafından Türkçe'ye çevrilen  EDEBÎ MESAJ KUR'ÂN isimli eserin 439. ve 442. sayfalarındaki YÂSÎN SURESİ  bölümü:

'' Surenin amacı ve tertibi:
Bu surenin amacı peygamberliğin ispatı ve ona ihtiyacın beyanıdır. Bu ihtiyaç da Peygamber'den önce uyarılmamış olup, gaflet ve ahlaksızlıkları sebebiyle üzerlerine azabın inmesi hak olan Arapların uyarılmasıdır. Bu suredeki üslup, Allah'ın buna kadir olduğuna örnekler ve ayetlerin zikri üzerinde dönüp dolaşmaktadır. Bundan önceki sure ( Fatır ) insanların o azapla uyarılması ile ve ne göklerde ne de yerde bulunan hiç bir şeyin Allah'ı onları cezalandırmaktan aciz bırakmayacağı uyarıyla son bulmuştur. İşte bu nedenle Yasin Suresi de, Allah'ın buna kudretinin yeteceğini o örnekler ve ayetlerle ispat amacıyla o surenin ardından gelmiştir.

1. -- 12.  ayetlerde  ' İnsanların Uyarılmaları İçin Bir Peygambere muhtaç olmaları '  konusu işlenmektedir.
13. -- 83. ayetlerde ise  '  Allah'ın  İnkarcılara Azap Etme Kudreti ispat edilmektedir.  ''

Görüldüğü gibi Yasin Suresinin onu diğer surelerden farklı kılacak bir özelliği yok.

Yasin suresini diğer sureler önünde olmasını gerektirecek ölümle ilgili bir bir hüküm yok.

Ya bu sure ile ilgili Hadisler ne oluyor. Bilindiği gibi hadislerin sahih yani gerçek olarak kabul edileebilmesi için Kur'an'ın lafzına ve ruhuna uygun olması gerekiyor. Yani din hükmü koymaması, gaipten haber vermemesi '' Okunan her harfi için onar melek '' gibi satırlar ve cennet vaadleri içermemesi gerekiyor.

VEE,  LÜTFEN SURENİN surenin 69. ve 70. ayetlerine bir bakın:
69.  -- Biz ona şiir öğretmedik, bize yaraşmaz da; o sadece bir zikir ve parlak bir Kur'an'dır.
70.  -- DİRİ OLANLARI UYANDIRMAK, nankörlere de o azap sözünün hak olması için... 

70. ayet ne diyor DİKKAT EDİN:
DİRİ OLANLARI UYANDIRMAK, yani UYARMAK için indirilmiş YÜCE KUR'AN.

Ne büyük ironi değil mi ?
ÖLÜLERE OKUNMAK İÇİN DEĞERLENDİRİLEN YASİN SURESİNDE
KUR'AN'IN DİRİLER İÇİN İNDİRİLDİĞİ, ONLARI UYANDIRMAK VE UYARMAK İÇİN GÖNDERİLDİĞİ yani tüm diğer sureleri gibi kör hafız gibi ANLAŞILMADAN DEĞİL, ANLAYARAK OKUNMASI GEREKTİĞİ VURGULANIYOR...

Sonuç:

Kur'an'ın bu suresini ve KUR'AN'I ÖLÜLER KİTABI OLARAK DEĞERLENDİRMEMEK gerekir yani bu konudaki hadis iddiasındaki sözler SAHİH ( Doğru ) değildir.

Evleri dışında '' beslenenler '' bu yazıyı 2 defa okusun !...






Eskişehir'de şehir merkezinde Taşbaşı adı verilen  gıda maddeleri alışverişinin yapıldığı çarşıda gezinirken Yemeklik yağ ağırlıklı hem toptan hem de perakende satış yapılan bir dükkanın vitrininde Frita markalı 18 litrelik ambalajlarda yemeklik yağ olduğu anlaşılan yağ tenekeleri dikkatimi çekti. Bir kaç defa vitrine yaklaştım baktım ayçiçek, zeytinyağı gibi ne yağı olduğunu anlamaya çalıştım. Tenekelerin üzerinde de bu konuda bir bilgi yoktu. Yalnızca Tava yağı, pasta börek yağı, baklavalık yağ ve iki çeşit de kızartma yağı türleri vardı.  Sonunda merakıma yenildim  dün dükkana girdim ve patronlarına danıştım. Yağın cinsi hakkında net bir bilgi veremediler. Bitkisel yağ olduğunu söylediler, menşeini onlarda bilmiyorlardı. Danıştığım esnaf, yağların özel bir yağ olduğunu, yüksek ısıya dayanıklı olduğunu,  kızartmalarda defalarca kullanılabildiğini belirtti.  Benim evime alma niyeti ile sorguladığımı zannedip;

''  --  Evinizde kullanmanızı tavsiye etmem  ''  dedi.

Sonra İnternet'te küçük bir araştırma yaptım:

Bunlar, lokanta,  pastahane, tatlıcı, fast food esnafına ve maliyet düşürmeye yönelik özel yağlardı. Genellikle hidrojenize, margarin türünden, sağlığa zararlı olduğu bilimsel olarak kabul edilen trans türü yağlardandı.

Bunlardan kızartmada kullanılan yağların en fazla 6-7 defa kullanıldıktan sonra atılması gerekiyordu.

Ama bu nasıl sağlanacak ve nasıl denetlenebilecek ?

Bir esnafın aynı yağı değiştirmeden dört aydır kullandığını bir İnternet forum sitesinden öğrendim:

''  http://forum.donanimhaber.com/m_34143540/tm.htm  ( 1 Eylül 2009 )

'' İstanbul taksimde oldukça işlek bir cafede mutfakta çalışıyorum. bizim mutfakta fritöze koyduğumuz yağı 4 aydır hiç değiştirmedik. eksildikçe azar azar koyuyoruz. yağ o kadar karardı ki zift gibi oldu resmen. katılaştı. acaba ne kadar sürede bir değiştirmek gerekir bu yağı. bizde yiyoruz o fritözde kızaran şeylerden. sakata gelmiyelim.  ''
Bunun yanında, alışveriş merkezlerindeki gıda ürünleri satışı yapılan firmalarda küçük bir araştırma yaptığınızda göreceksiniz ki, lokantalara ve Fast Food ürünlere uygun, sucuk ve mayonez gibi sosların ve ürünlerin büyük ambalajlarda ve daha ucuza satılan, genelde BÜFE diye adlandırılan ( büfe sucuk gibi, mayonez )  türleri olduğunu göreceksiniz.

Ayrıca, tavuk ve dana etinden olduğu  iddia edilen etlerin hileli etler olduğunu ileri süren söylentiler de söz konusu.

Ben derim ki; evleri dışında beslenen insanlar sağlık açısından büyük risk altındadırlar. Onları bu yazımı  iki defa okusunlar diye başlığı ile uyardım ama evleri dışında beslenenler bundan sonra bu türlü beslenmeye devam etmek için  beş defa düşünsünler.

Peki günlük yaşam içinde başka seçenekleri yoksa ne yapsınlar. Pide, lahmacun, kebap, döner gibi ürünleri beslenme seçeneklerinden çıkarsınlar. Evlerinde hafif de olsa kendileri bir şeyler yapmaya, pişirmeye zaman ve imkan bulmaya çalışarak beslenme alışkanlıklarını değiştirsinler. Gerekirse, peynir, zeytin, yumurta ekmek yemeye, hafif kızartmalar yapmaya yönelsinler. Aksi halde damar ve kalp hastalıkları ile ve de kansere çok daha fazla merhaba demeye aday olduklarını hesaba katsınlar !...