19 Ocak 2018 Cuma

Hadis uydurma sebepleri ...




















Bu güne kadar çeşitli yazılarımızda hadislerin dinimizin yumuşak karnı olduğunu, 

Hristiyanlık ve Yahudilikteki gibi bizim dinimizi de bozma niyet ve teşebbüslerinin Kur’an’da gerçekleştirilemeyince hadis ve sünnet adı altında bunun yapıldığını bir takım gelenek ve hurafelerin dinimize sokulduğunu belirtmeye çalışmıştık.
Dinimize müdahale en çok hadis denen rivayetler ile olmuştur.
Aşağıda bu oluşumun sebeplerini göreceğiz.

1 - Dini bozmak ve dejenere etmek için uydurmalar: 

Din düşmanları dinimizi yaşanmaz bir şekle sokmak ve saçma gösterip yıpratmak için bir çok hadis uydurmuşlardır. Daha sonra kendileri ve kendilerinden sonra gelen bir çok dinsiz de dini yıkma uğraşlarında bu sahte hadisleri kullanmışlardır.

2 – Siyasi ayrılıklardan dolayı uydurmalar :
Peygamberimizin vefatı üzerinden 40 yıl bile geçmeden Hz. Ali ve Muaviye arasında çatışmalar başlamıştır. Bu dönemden itibaren İslam geriye dönüşü olmayacak bir şekilde siyasi ayrılıkların içine girmiştir. Birbirine muhalif siyasi gruplar ise birbirleri ile bir çok alanda çelişmeyi hüner saymışlar, kendi siyasi düşüncelerini destekleyecek hadisler uydurmuşlar, kendi siyasi görüşlerini Allah’ın bir farzı olarak sunma gayretine düşmüşlerdir.
Halili Şiilerin Hz. Ali hakkında 300 bin hadis uydurduğunu itiraf etmektedir.

3- Dini eksik zannedip, kendince dini kurtaranların uydurmaları:
Bir çok sözde dindarın hadis uydurduğu hadisçiler tarafından da itiraf edilmektedir. Bunların arasında, en önemli iki hadisçiden biri olan Müslim’de vardır.

4 – Dini sevdirmek için uydurmalar:
Bu tiplerdeki esas kaygı, dini sevdirmek ve ibadetleri sevimli göstermek kaygılarıdır. Aşırı dindar olan bu kişiler, bu davranışları ile dine en çok zarar veren kişiler haline gelmişlerdir.

5 – Mezheplerini, fikirlerini doğru çıkarmak için hadis uyduranlar:
Allah’ın saf dini olarak Kur’an’a dayalı bir İslam modelinden uzaklaşılıp, insan sözlerinin Allah’ın hükmü olarak takdim edildiği, hadise dayalı bir gelenekçi modelin kuvvetlendiği ortamda, insanlar dini farklı farklı olarak anlamaya başlamışlardı. Bu durum. İslamı anlama ve yaşamada birbirleri ile uzlaşamayan, dini konularda ayrılığa düşen farklı düşünce kamplaşmalarının yani mezheplerin doğmasına sebep oldu. İnsanlar Kur’an savunuculuğundan uzaklaşıp, mezhep savunuculuğuna başladılar. Bunu yaparken de kendi düşüncelerinin haklılığını ispat etmek, halkı etkileyebilmek ve kendi mezheplerine çekebilmek için, Peygamberin dilinden kendi mezheplerini öven, öteki mezhepleri aşağılayan uydurma hadislere dayanma ihtiyacına yöneldiler.
Örnek:

‘’ Ümmetimde İmam Şafii adında biri ortaya çıkacaktır ki, şeytandan daha zararlı olacaktır. Ve yine ümmetimden Ebu Hanife denecek biri gelecektir ki o ümmetimin ışığıdır ‘’

6 – Zorlama altında uyduranlar :
Hadis toplama hareketinin başlangıç yıllarında Emevi halifelerinin zorlama, tehdit ve işkenceleri önemli yer tutar.

7 – Maddi çıkar sağlamak için uyduranlar :
Müşterilerin isteği üzerine sipariş üzerine hadis üretenler de çıkmıştı. Bir çok tüccar sattıkları mallara karşı halkın ilgisini arttırabilmek için, ilgili malların yararlarını anlatan hadisleri para karşılığında hadis simsarlarına uydurtmuşlardır. Örnek olarak, koku satıcılarının güzel kokular kullanmanın faziletleri hakkındaki uydurttukları hadisler.

8 – Manevi çıkar sağlamak için uyduranlar:
Halkın nazarında kendisine nam, şöhret ve prestij sağlamak için de güzel konuşma yapma ve bu konuşmada dini konulardan faydalanmak için de hadis uyduranlar olmuştur.

9 – Gelenek ve görenekleri dinselleştirmek için hadis uyduranlar:
Kur’an insanların bazı davranışlarına yön vermiş, açıklama getirmediği bazı konular için de insanların kendi tercihlerini ön görmüştür. İşte bu kural konulmayan hususlarda gelenek ve görenekler insanları yönlendirmektedir. İşte Kur’an dışı bu gelenek ve görenekler birileri tarafından hadis kılıfına sokularak din hükmü haline getirilmiştir. Örnek olarak, yemeğin nasıl yeneceği, kadın ve erkeklerin kıyafetleri, erkeklerin küçük abdestlerini oturarak yapmaları gibi konulardaki hadis söylentilerini gösterebiliriz.

10 – Diğer dinlerdeki uydurmaların dinimize taşınmasıyla oluşan hadis uydurmaları:
Bu tür uydurmalar da iki bölümde ele alınabilir. Birincisi İslamı dejenere etmek, mantıksızlaştırmak, kendi inançlarına benzetmek için yapılan kasıtlı uydurmalar. İkincisi diğer dinlerden İslam’ geçmelerine rağmen vazgeçemedikleri kendi alışkanlık, örf ve adetlerini dinimize taşımak için yapılan uydurmalar.

Not: Bu yazının hazıtrlanmasında Ozan Yayıncılık tarafından yayınlanan '' UYDURULAN DİN VE KUR'AN'DAAKİ DİN '' adlı eserden faydalanılmıştır





























UYDURMA HADİSLER



İslam alemindeki çeşitli cereyanlar, kendi ideolojilerini, öğretilerini güçlendirmek için Kur'an'da dahi dayanak aramış ve bazı ayetleri kendi ideolojilerini güçlendirecek biçimde tefsir etmişlerdir. Böyle bir faaliyette yeterli ve geniş hareket alanı bulamayınca hadis alanına yönelmişlerdir. Bunun sonucunda da Kur'an ve hadis hükümlerine tamamen aykırı bir çok söz ortaya çıkmıştır. 

Bunlara genel olarak zayıf hadis denilmektedir. Zayıf hadislerin en aşağı derecesi Apokprif ( Uydurma ) olanlardır. Peygamberimizin açık ihtarlarına rağmen, kendisine dayandırılan bir çok yalan yani uydurma hadis ortaya çıkmıştır. Bazen kötü ve feci olaylara sebep olmalarından dolayı, bu tür hadisler İslam alemi için çok zararlı olmuştur. 





Bu şekilde Müslümanlar arasına bir çok fitne ve fesat girmiş, bilhassa bazı hurâfeler ve kurallar da aralarına sokulmuştur. 
Aslında yalan olduğu bilinen bir bir hadise uyularak hareket etmek doğru olmadığı gibi, bu çeşit hadisleri rivayet etmek dahi haramdır. Ancak uydurma olduklarını açıkça belirtmek şartıyla bunlar zikredilebilir. 

Bir hadisin içeriği uydurma ise veya zayıf bir hadis ise bunları güçlendirmek için onlara sahih bir dayanak yakıştırılır. 

Bir hadisin uydurma olduğu aşağıdaki hallerden daha ilk bakışta belli olur.

1- Kur'an'a ve Peygamberimizin sünnetine aykırılıkları, . 

Örnek: '' Muhammed veya Ahmed isimleriyle adlandırılanlar cehenneme girmezler. '' 

2- Ahlak ve edep kurallarına aykırılığı,  

3- Akla ve tabiat kanunlarına aykırılığı,  

4 - İçeriğinde komik ve maskaraca sözlerin bulunması,  

5 - Manen ve söz olarak eğriliği bulunması,  

Örnek : '' Pirinç insan olsaydı halîm olurdu '' 

6 - Sözde ölçüsüzlük 

Yukarıda sözü edilen hallerden birine bir hadiste tesadüf ettiğimiz zaman, başka tetkiklere girişmeden bunun Peygamber'imiz tarafından söylenmediğine hükmedebiliriz. 

Bazı eski filozofların ve düşünürlerin veciz sözleri Peygamber'imize atfedilerek hadis kılıfına büründürülmüştür. Örnek olarak, müşrik Arap hekimlerinden Hâris İbn Kelede ve Malik İbn Dînar'ın bazı sözleri , Peygamber'imize atfedilmiştir. Eski 

Yunan Filozoflarından Eflatun'un bazı tıbbî sözleri de hadis olarak gösterilmiştir. Nihayet Benû İsrail Peygamberlerine atfedilen sözler ile Hristiyan kutsal kitaplarından çıkarılan bir takım ibareler de Hz. Muhammed'e nisbet edilmiştir. 

İçeriği bakımından uydurma olan hadisler iki çeşittir:

* İslamiyete karşı fikir ve bilgileri içerenler. 

* İslami kurallara aykırı olmayıp güzel ve faydalı bilgi ve fikirleri olanlar 

Uydurma Hadislerin Oluşumunda Dış Etkiler:

Yahudi ve Hıristiyan Kutsal kitaplarından çıkarılan bir takım sözlerin hadis şeklinde ortaya atıldığı bilinmektedir. Bunun dışında Yahudilik ve Hıristiyanlıktan dönenlerin de bu konuda önemli rolleri olmuştur. Bu gibi hadislerin çoğu kaynakları itibariyle muhaddislerce belirlenmiştir. 

Örnek: '' Münafık istediği zaman ağlamak için iki göze sahiptir. '' uydurma hadisi için Şevkânî '' Sabit değil fakat Tevratta geçmektedir '' demektedir. 

Ayrıca Gazâlî'nin İhyâu Ulûmi'd-Dîn'inde geçen '' Yerlerim göklerim beni ihata edemedi; fakat mümin kulumun kalbi beni ihata etti '' kutsî hadisi hakkında el-Irâkî: '' Aslını görmedim '' , İbn Teymiyye ise ''İsrâîliyyatta zikredilmiştir, yoksa 

Peygamber'imizden bilinen bir dayanağı yoktur. '' demişlerdir. 

Diğer örnekler: 

1- Dr.Ignaz Goldziher bu konu üzerinde önemle durmuştur. eserlerinde bazı hadislerin İncil'de benzerleri bulunduğu konusunu işlemiştir. Bunlardan bazıları ; hadis şekline girmiş bir hıristiyan duası ki - Hıristiyanların Fatihası hükmündedir. Bu dua dört İncilden ikisinde yer almaktadır. İşte bu dua hadis şeklinde Ebû Davûd ve et-Tirmizi'nin '' Es-Sünen'' lerinde , Ahmed İbn Hanbel'in '' el-Müsned '' inde , ez- Zehebî , el-Muttakî, el-Hindî, İbn Teymiyye ve el-Kilânî tarafından eserlerinde nakledilmektedir. 

2- '' Domuzların ağızlarına inci atmayınız '' uydurma hadisi İbn Mâce'nin es-Sünen'inde yer almaktadır. Matta İncil'i VII . nci babın 6. maddesi şudur: '' Mukaddes olanı köpeklere vermeyiniz ve incileri domuzların önüne atmayınız. '' 

3 - '' Onlara haklarını verin, kendi hakkınızı da Allah'tan isteyin '' hadisi de metin olarak Matta İbcil'indeki şu cümleye benzemektedir : '' Kayser'in şeylerini Kayser'e ve Allah'ın şeylerini Allah'a ödeyin '' 

4 - el-Bağavî'nin '' Mesâbîhu's-Sünne' sinde '' Ümmetimin arasında ashabımın durumu yemekteki tuz gibidir. Yemek ancak tuzla iyi olur. '' hadisi Matta İncil'i V. babındaki 13. cü cümleye benzemektedir: '' Dünyanın tuzu sizsiniz, fakat tuz tatsız olmuşsa o ne ile tuzlanır ? Artık dışarıya atılıp insanların ayağı altında ezilmekten başka bir işe yaramaz. '' 

5 - '' Güvercinler gibi ebleh yani safdil olunuz '' hadisine karşı Matta İncil'inde '' İşte sizi kurtların arasına koyunlar gibi gönderiyorum. Şimdi yılanlar gibi akıllı ve güvercinler gibi saf olun '' ibaresi vardır. 

6 - Goldziher, '' Fakirliğin zenginliğe tercih edilmesini '' bildiren hadis ie '' Sadakanın gizli olarak verilmesi '' ile ilgili hadisin İncil'den alındığını iddia etmiştir. Bu iddialar İslam din adamları ile muhaddisleri tarafından kabul görmemiştir. 

7 - Goldziher ayrıca Hz Muhammed'in yaratılış bakımından önceliği ile ilgili aşağıdaki ve benzeri hadislerin de gerçek olmadığını ve dış etkilerden kaynaklandığını iddia etmiştir. 

’ Ben yaradılış bakımından ilk ve görevlendirme bakımından son Peygamber oldum ‘’
‘’Âdem, henüz ruh ile ceset arasında iken, ben Peygamber idim ‘’
‘’ Âdem, henüz su ile çamur arasında iken, ben Peygamber idim ‘’
‘’ Âdem, su ve çamur yok iken, ben Peygamber idim ‘’

‘’ Yaratılan ilk ve görevlendirilen son insan benim ‘’
Dikkat edildiğinde görüleceği gibi, bu sözlerin içeriklerinde de farklılıklar vardır. Goldziher’in bu itirazı sünnilerce kabul edilmiş, fakat şiilerce reddedilmiştir. 

Bazı uydurma hadisler İslamiyete aykırı görüş ve fikirleri yansıtır. Aşağıdaki iki örnek gibi:

‘’Halk, hükümdarların dinine tabi olur. ‘’ 

‘’ Halkın dilleri Cenab-ı Hakk’ın kalemleridir ''. Diğer tabirle : Halk ne söylerse , Allah’da onu onaylayıp yazdırır. 

Fakat öyle uydurma hadisler vardır ki; halk tarafından benimsenmiş ve halk arasında cami kürsülerinde sık sık söylenmektedir. Bunlar mana itibariyle de İslâm öğretilerine tamamen uygundur. 

Örnekler: 

‘’ Çin'de bile olsa ilmi arayınız ‘’ 

‘’ Vatan sevgisi imandandır ‘’ 

‘’ Eğer sen olmasaydın felekleri yaratmazdım ‘’ 

‘’ Nefsini bilen Rabbini bilir ‘’ 

‘’ Sana karşı olan muhabbeti arttırmak için aralıklı ziyaret yap ‘’ 

Unvan ve üniforma arkasına '' sığınanlar '' !...



Kişilerin maddi durumu yani fakir veya zengin oluşu, iş hayatındaki mevkii, patron veya işçi oluşu, ünvanı; genel müdür, müdür, şef veya sıradan bir çalışan olması,
Tüm bunlar toplumda, sosyal çevre içindeki konumunu, itibarını ve saygınlığını belirler. Bir de kişiliği...
Bir insan zengin- fakir, patron- işçi, ünvanlı veya ünvansız olabilir ama kişiliği ile de toplumda bir yer edinebilir.

İnsanın iki türlü sosyal çevresi ve kişiliği vardır:
Çalışma hayatındaki çevresi ve kişiliği ile işi dışında ve özel hayatındaki çevresi ve kişiliği. Bunların her ikisinde de saygınlığı elde etmiş bir kişi toplumda özel bir yer edinir, özel bir konumda olur.

Yalnızca çalışma hayatındaki konumu ve mevkii ile belirli bir iş çevresinde zorunlu statü kazanmış bir kişi, özel hayatında fazla çevresi olmayan, aranmayan hatta bazen selam verilmeyen bir pozisyonda olabilir.

Ahlaklı ve dürüst ve tüm insani değerler açısından olumlu özelliklere sahip; çalışma hayatında unvan ve benzer üst bir konumu olmayan bir insan; ekonomik konumu; görev ve unvanı ile çalışma hayatında üst konumda olan kişilere oranla özel hayatında daha saygın, aranan dostluğu ve arkadaşlığı istenen bir kişi olabilir.

İş hayatında hasbel kader bir unvanı ve mevkii olan kişiler, iş hayatın dışında gerçek kişiliği ile aynı saygınlığı ve statüyü devam ettiremediklerini fark ederlerse, yine çalışma hayatındaki unvanı ve görev üniformasının getirdiği artılar devam ettirmek isterler. Yani üniforma veya unvanlarının arkasına sığınırlar.

Örnek verelim. Adam polistir. Görevi dışında sivil kıyafeti ile gezmesi daha normaldir. Ama mesaisi bittiğinde resmi üniformasını çıkarmaz, polislik görevinin küçük artlarını özel hayatında da sürdürmek ister.

Başka bir örnek:
Beyefendi Albay rütbesinde iken beş yıl önce emekli olmuştur. Ama hala Albay rütbesini kullanmaktadır. Bir kuruma arkadaşını ziyarete gider. Danışmada görevliye kimlik olarak Albay................ olarak bilgi verir. Danışma görevlisi aranan kişiye telefon eder. ‘’ Efendim sizi Albay ............ arıyor, görüşmek istiyor ‘’ der – Halbuki bu unvanı 5 sene önce bitmiştir- .

Diğer bir örnek:
Adam bir üniversitemizde öğrenim görevlisidir ve ünvanı Prof. Dr. dur. Evinin kapısındaki isim tabelasında Prof.Dr. .................. yazar. - Bu uünvanı çalışma hayatı ve akademik çevresinde geçerli ve önemlidir. –
Blogcu camiamızdan da bir örnek vereyim. Tıp doktoru olan blogcu arkadaşlarımız var. Tam sayısını bilmiyorum. Birkaç kişi olabilirler. Bunlar tıbbi bir konuda yazı yazarlarken, yazı içinde doktor olduklarını belirtmeleri olağandır. Ama bir tanesini biliyorum, Kendi ismi ile yazıyor. Sayfasının başında da ‘’ Dr. ......................’’ ibaresi var.

Bir kişi çalışma hayatında müdür, genel müdür, şef, .... yardımcısı olabilir. Çalışma odasının kapısında, masasının üzerindeki isimlikte bu unvanları yazabilir, bu çok olağandır. Ama özel hayatında yani çalışma hayatı dışında kişi, kendi kişilik kimliği ile görünmeli, böyle bir kimlik edinmeğe çalışmalı, çalışma hayatının ve emeklilikten önceki statüsünün arkasına sığınmamalıdır.