14 Şubat 2018 Çarşamba

GÜNÜMÜZÜN CARİYELERİ !...



Cariye kelimesi sözlüklerde;
- Eski dönemlerde savaşta düşmanlardan esir edilen kadın köle – hizmetçi – ve
- Genç ve iyi hizmet eden kadın, olarak tanımlanmaktadır.

Tarihin eski çağlardan beri yeryüzünde mevcut ve yaygın olan kölelik, İslamın öngördüğü ve teşvik ettiği bir durum değildir. Bilakis, Kur’an, İslam Dininin indiği dönemde sosyal bir gerçeklik olan bu olguyu kademe kademe tasfiye etmeyi planlamış, bu arada, kölelerin durumlarını iyileştirmeyi sağlayacak ön tedbirleri almış ve alt yapıyı kurmaya öncelik vermiştir.
Köleliğin ıslah ve zamanla tasfiyesi amacıyla Kur’an’da ve İslam’da, kölelerin eğitilmesi, hürriyete hazırlanarak faydalı bir kimse haline getirilmesi ve hür kılınması konusunda teşvik ve tedbirler getirilmiştir. Sürekli olarak ve çeşitli sebeplerle köle azat edilmesi tavsiye edilmiş, hatta keffaretlerde ( günahları kaldırma ) kusura karşılık bir ceza ve zorunluluk haline getirilmiştir.

Kölelik Kur’an’da yasaklanmamıştır. Çünkü kölelik insanlığın başlangıcından beri var olmuştur. Modern zamanlar denen günümüzde kölelik, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve bunun paralelindeki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde ve bu sözleşmeye imza koyan memleketlerin konu ili ilgili olarak çıkardaki kanunlarla yasaklanmıştır. Ama bu yasak fiilen uygulanabilmiş midir. Kölelik bu devirde de fiilen vardır. En azından ülkemiz örneğinde, tek bir kişinin dahi bir aylık karnını doyurmaya yetmeyecek tutar olan asgari ücretle çalışanlar, bir tür zamane kölesi değil midirler?

Kur’an’daki köleler ile ilgili hükümlere örnekler: - Ayet mealleri özetleri ile –
*** Kölelere iyilik etmek: ( 4/36 ) ( 16/71 )
*** Köle kurtarmak için fidye vermek: ( 2/177 )
*** Öldürülen mümine karşı köle azat etmek: ( 4/92 )

Kölelik olgusunun bir uzantısı olan cariyelik, yani kadın kölelik de Kur’an’da yasaklanmamıştır ve kademeli olarak ortadan kaldırılması için tedbirler öngörülmüştür.
İşte konu ile ilgi bazı ayet özetleri:
*** Cariye ile evlenmek veya onları evlendirmek: ( 4/25 ) ( 2/221 ) ( 24/32 )
*** Cariyelerinizi fuhşa zorlamayın: ( 24/33 )
*** Zina eden cariyelerin cezası: ( 4/25 )

Akla hemen ‘’ cariyelik Kur’an’da neden  yasaklanmamıştır sorusu gelebilir
Kur’an olaylara pratik olarak yaklaşır. İnsanı tasarlayıp yaratan ve ona nefis denen duyguyu veren Allah, ölü doğacak ve uygulanamayacak yasakları koymaz. Çünkü bazı şeyleri yasaklamakla fiilen yok etmek mümkün olmaz.
Evet, zamanımızda cariyelik diye bir kelime ve kavram yok.
Ama uygulamada fiilen var.
Şöyle ki;

- Zamanımızda hukuken kadına hiçbir hak doğurmayan ‘’ imam nikahı ile evlilik ‘’
- ‘’ Metreslik ‘’
- ‘’ Hayat kadınlığı ‘’ olguları
- ‘’ Hiç nikahsız beraberlikler ’’, birer cariyelik uygulamaları değil midir ?

Ve bu tür uygulamaların çoğunda kadınların isteyerek ve istemeyerek de olsa kabullenmeleri söz konusu oluyorsa cariyelik engellenebilir ve yok edilebilir mi ?

'' GİZLİ EL ''


’ Gizli El ‘’ terimini ilk önce, Kişisel Gelişim üstadımız, her kitabı yüzün üzerinde baskı yapan, Muhammed Bozdağ’ın eserlerinde görmüş ve dikkatimi çekmişti. Ara sıra bu deyimin anlamını düşündüm, sonra da kendi bilgi, deneyim ve gözlem dağarcığımla karşılaştırdım ve değerlendirdim.
Gizli El’ i üstad, kişisel gelişim açısından değerlendirmişti. Ben de konuyu diğer farklı boyutu içinde ele aldım ve kişisel değerlendirmem sonuçlarını sizinle paylaşmak istedim.

Evet, bir büyük ve kudretli Gizli El herkesin ve hepimizin hayatını çekip çeviriyor, yönlendiriyor.
Bu dünyadaki Kur’anî ifade ile ‘’ ameller ‘ imizin, yani iyi veya kötü davranışlarımızın sonuçlarının hesabını vereceğimizi ve bu hesabın Cennet veya Cehennem şeklindeki ödül veya cezasının kıyamet sonrası Ahirette görüleceğini bilir ve buna inanırız.

Ahirete iman da imanın temel esaslarından biridir.
Ne dersiniz, davranışlarımızın karşılığı yalnızca öbür dünyada mı göreceğiz? Amellerimizin bazılarının karşılığını, özellikle diğer insanlarla ilişkilerimizdeki iyi veya kötü hallerimizin sonuçlarını, ölmeden önce yani bu dünyada göreceğiz. Bunu geçmişi ve bu günü gözlemleyen, sebep ve sonuç ilişkisini değerlendirebilen herkes görebilir.

Bu noktada benim kişisel kanım, öbür dünyaya kalan hesaplar, insanların Allah’la ilişkilerindeki doğru ve yanlışlarıdır. 
Dünya yaşantısındaki canlı ve cansız tüm çevresi ile olan ilişkilerinin hesabı bu dünyada iken görülecektir.

Gizli El ile ilgili olarak aşağıda vereceğim hayattan alınan yaşanmış örnekleri incelerseniz bana hak vereceksiniz.
*** Bir devlet memuru düşünün, görevini layıkıyla yapıyor. Vatandaşların kendisi ile olan işlerini ‘’ Bu gün git, yarın gel ‘’ demeden neticelendiriyor. Hatta kendisine olan müracaatlarının dilekçesini kendisi yazıyor. Olabilecek her işi yorgunu yokuşa sürmeden, oldurma gayretini güdüyor. Çevresindeki herkesin yardımına koşuyor. Merhamet ve vicdan sahibi olarak, hak ve adaleti her an ve her işinde en önde tutuyor.
Bir gün geliyor, bu kişinin de, çevresindeki insanlarla bağlantılı problemleri oluyor. İşte o an ‘’ O GİZLİ EL ‘’ hemen devreye giriyor. Diğer insanlar hemen ona yardım ediyorlar. Örneğin; konu bir hastalık veya operasyonsa, herkesin ‘’ paraya tapıyor ‘’ diye bildiği operatör doktor onu veya hastasını özel himayesine alıyor. İhtimamla ameliyatını ve tedavisini yapıyor. Ve karşılığında da para falan istemiyor. Verilse de almıyor. Böyle şey olabilir mi, demeyin. Olmuştur.

Lafa devlet memuru ile başladık. Şimdi de aksine birkaç örnek olay.

*** Yine bir memur. Dürüst çalışmayı şiar edinmiş. Ama yakın planda beraber çalıştıkları iş arkadaşı ise tersine, yolsuzluğa meraklı. Gelsin de nereden ve nasıl gelirse gelsin, tutumunda menfaatine tutsak. Dürüst memur, dürüst olmayan mesai arkadaşlarının zorlaması ile ( Uymasa tüm çevresi ile ilişkileri kopacak ) şeytana uyuyor ve yolsuzluğa hiç istemediği halde bulaşıyor. Hemen bir trafik kazası, bindiği araç ters yüz olmuş , dünyayı tepesi üstü görmüştür. Ama bir iki sıyrıkla hafif atlatmıştır. Bu bir uyarı değil midir ?
*** Diğer bir örnekte ise memurumuz bilerek isteyerek bilinçli olarak yolsuzluğa bulaşmıştır. Onun başına gelen büyük felaketi ve uğradığı zararları tahmin dahi edemezsiniz...

Sonuç olarak bu dünya hayatımız iyi veya kötü her hareketimiz boşlukta kalmıyor. Gizli El tarafından, sonraki yaşantımızda olumlu veya olumsuz karşılık olarak karşımıza çıkarılıyor.

İşte Kur’an’dan delili:

‘’ Kim zerre kadar bir iyilik yapmışsa onu görür. Kim zerre kadar bir kötülük yapmışsa onu da görür. ‘’ ( 99/7-8 )

Gizli El’ in kimin eli olduğunu herhalde bildiniz!

Kur'an '' ZAYIF YÖNLERİ İLE İNSAN '' ı anlatıyor !...



KUR'AN'DA İNSANIN ZAAFLARI (Zayıf Tarafları)-

Kur’an ele aldığı konuları tüm incelikleri ve yönleri ile incelemiştir. İnsanın üstün yönler yanında da zaaflarını yani zayıf taraflarını da çok güzel ve ayrıntıları ile işlemiştir. Konu ile ilgili bir eser ışığında özet olarak inceleyelim.İnsan zaafları üç başlık halinde ele alınabilir.
*** Biyolojik zaaflar
*** Psikolojik zaaflar
*** Sosyal zaaflar

İnsanın Biyolojik Zaafları

" İnsan, ruh yönüyle diğer varlıklardan üstün olduğu gibi vücut özellikler itibariyle de, varlıkların en harikasıdır. Allah ilk insanın biyolojik cevherini, en faydalı madde olan topraktan yaratmıştır.
İnsanın yaratıldığı küçücük sperm denilen nutfede, kendi kişilik özellikleri bulunmaktadır.. Kişilik kromozomlar denilen şeritlerdeki DNA moleküllerinde gizli bir şekilde mevcuttur.
İnsanın bünyesinde, kalp mide v.s. isteği dışında çalışan otomatik sistemler mevcut olup, faaliyetleri kader denilen belli bir vakte kadar programlanmıştır.

Vücutta biyolojik olarak iç ve dış ortam değişikliklerinde otomatik olarak bünyenin uyumunu sağlayan bir sistem bulunmaktadır ki buna, nörovejetatif sinir sistemi adı verilmektedir; merkezi ise, ara beyinde yerleşik olan limbik sistemdir. İstem dışı çalışan bir sistem olduğundan, bu sisteme bağımsız anlamına gelen otonom sinir sistemi adı verilmiştir. Bu sistem , aldığı duyum ve uyarılar karşısında bir fertten diğer bir ferde farklılık gösteren bir takım reaksiyonlar ( tepkiler ) vermek suretiyle, fertlerin kişilik özelliklerini tayin etmektedir.
Bu sistemlerin faaliyetleri sonucu insan, sıcaklık etkisi ile terlemekte, soğukta da deri büzülmekte , titreme ile de enerji açığa çıkmakta ve vücut ısısı sabit bir değerde tutulmaktadır.

İşte Yüce Allah’ın, biyolojik yapının devamlılığını sağlamak amacıyla vücuda verdiği şehvet, öfke , uyku ve korku gibi çeşitli duygular hep bu sistemlerin birer sonucudur. Şehvet (güçlü istek ), organizmaya yarayışlı gıdaların alınmasını, ve neslinin devamın, öfke, hedefinden alıkoyacak tehlikelere karşı savunmasını, uyku, sonraki faaliyetler için enerjinin toplanmasını, korku, tehlikelere karşı organizmanın korunmasını sağlamaktadır.

Kur’an’ın temas ettiği biyolojik yapımızla ilgili duygulardan açlık, susuzluk, uyku ve cinsellik organizmayı çok güçlü bir şekilde etkilemektedirler. Bunların uzun süre doyurulmamaları halinde denge bozulmaktadır. Örneğin; açlık durumunda bedendeki denge bozulur, buna bağlı olarak beden besin ihtiyacı duyar. Bu da midedeki asidin artması, krampların baş göstermesi, kanda şekerin düşmesi sonucu çeşitli fizyolojik duyular ortaya çıkar. Bunun sonucunda da, organizma rahatsızlığını gidermeğe çalışarak besin aramaya başlar. Bunu temin ettiğinde vücuttaki denge yeniden kurulur. Diğer duygularda da aynı oluşumlar kendini gösterir. "

Şimdi bunları Kur’an’da ele alınış yoğunlukları ile bir çizelgede görelim ve örnek ayetlerle konuya yaklaşalım:

Biyolojik Zaaflar:

Sıra No:.....K O N U.............................................................Kaç Defa Geçtiği

1..............YEME İÇME VE UYKU.......................................................3
2...............CİNSELLİK VE CİNSELLİKLE İLGİLİ SAPMALAR.........25
...............................Cinsellik...............................................................9
...............................Zina...................................................................14
...............................Eşcinsellik............................................................2

T O P L A M......................................................................................28

“ Kadınlara, oğullara, yığın yığın altın ve gümüşe, salma atlara ve ekinlere karşı şehvet sevgisi size süslü gösterildi. “ ( 3 / 14 )

“ Sizin kendi nefsinizden ( cinsinizden ) kaynaşıp ısınmanız için eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi O’ nun delillerindendir. Doğrusu bunda iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır. “ ( 30 / 21 )

“ Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar, şehvetlerine uydular. Bu yüzden ilerde azgınlıklarının cezasını çekecekler. “ ( 19 / 59 )

“ Bu ( zina ) bir hayasızlıktır, iğrenç bir şeydir ve kötü bir yoldur. “ ( 4 7 22 )

“ Zinaya yaklaşmayınız. Çünkü o, açık bir kötülük, çok kötü bir yoldur.

Psikolojik Zaaflar

" Bilimsel yönden insan, Madde ve ruh karışımı psiko-şimik, fizyolojik ve psikolojik faliyetler göstern bir varlık olarak tanımlanmaktadır.
Ruhiyatçılar "Ruhu,
Lâtif,
Yalın,
Bölünmez,
Yer tutmaz,
Beş duyu ile algılanmaz,
Ölçülüp tartılmaz,
Boyutsuz,
Değişmez,
Manevi bir varlıktır. Diye tanımlamışlardır.

Ruhun bu bilinmezliği sağlıklı bir şekilde teşhisini engellemektedir. Sosyal münasebetlerimizde, kişilerin derin ruh alemiyle ilgili bilgilerine ulaşabilmemiz için, özel bir duyguya sahip değiliz. Biz ancak ruhu, iç alemimizin derinliklerinden; bazen 
kişilerin yüz hatlarındaki ifadelerden, bazen dil veya ellerinin hareketlerinin içeriklerinden anlarız.

Organik olayların ölçülebilir, sayılabilir ve çabucak belirlenebilir olmasına rağmen, ruhsal olayların pek azını ölçebilmekteyiz. Nitekim bir insanın derinlik yönünü oluşturan sevgi duygusunu ve yoğunluğunu ölçüp de, bu diğerinden fazladır veya noksandır şeklinde bir hükümde bulunamayız.
İnsan, ruh aracılığı ile gayb ve şahadet ( bilinmeyen ve bilinen ) alemin birleştiği bir varlık olmuştur. Bu yüzden diğer canlılardan üstündür. Ceset olarak hayvanlarla ortak olan insan, ruh yönüyle onlardan ayrılmaktadır.
Allah, insanı yaratırken " Ruhundan üflediğini " ( 15 / 29 , 38 / 72 ) belirterek meleklerden üstün tutmuştur. Melekler de ruh sayesinde insanın üstünlüğünü kabul ederek ululamışlardır.

İnsan, ruh aracılığı ile gayb ve şahadet ( bilinmeyen ve bilinen ) alemin birleştiği bir varlık olmuştur. Bu yüzden diğer canlılardan üstündür. Ceset olarak hayvanlarla ortak olan insan, ruh yönüyle onlardan ayrılmaktadır.
Bu gün artık ruhun olağanüstü özellikleri bir çok insan tarafından bilinmektedir. İslâm alimleri de, yer yer eserlerinde bu konuya değinmişlerdir. İslam mutasavvıfları ile velilerin bu konuda yaşamış oldukları olağanüstü deneyimler, kayda değerdir. Bu tarz özellikler, psikolojinin bir alt birimi olan para psikoloji tarafından araştırılmaya başlanmıştır.

Yukarıda izah edildiği gibi insanoğlu, bir avuç toprak ve ilâhi ruhtan bir nefes ile yaratılmıştır. Bu sebepten insanı iyi tanıyabilmek, ancak her iki yönünü de iyi bilmekle mümkün olabilmektedir. İnsanı ruhen tanımak da , hiç şüphesiz onun psikolojik zaaflarını tanımakla mümkün olmaktadır. "


NOT:Bu yazının hazırlanmasında Yrd.Doç.Dr. Hayati Aydın'ın Timaş Yayınlarından KUR'AN'DA İNSAN PSİKOLOJİSİ adlı eserinden yararlanılmıştır.

8 Şubat 2018 Perşembe

MADDİ VE ASKERİ GÜCÜ SEBEBİYLE '' ŞIMARAN VE AZAN '' ABD' Yİ KAHREYLE VE HELAK ( YOK ) EYLE ALLAHIM !...



  

Ulaştığı ekonomik ve askeri güç sebebiyle  ''  ŞIMARAN VE AZAN '' 

Tüm insani, ulvi, hukuki, ahlaki değerleri hiçe sayan ve verdiği sözleri, imzaladığı anlaşmaları yerine getirmeyen,

EŞKİYALAR GİBİ DAVRANAN VE ONLARLA İŞBİRLİĞİ YAPAN,

İnsanlığa zulmeden,

 Tüm dünya insanlarının başına bela olan,

ABD'yi ve onunla benzer davranışlar içinde bulunan batı ülkelerini, 

Kur'an'da örneklerini verdiğin ve nasıl helak ettiğini anlattığın toplumlar gibi '' Kahhar '' isminle KAHREYLE  ve HELAK ( yok )  EYLE  ALLAH'IM !...




27 Ocak 2018 Cumartesi

1 e 10 Karlı alışveriş !...



Böyle karlı bir iş, ve karlı bir alışveriş gördünüz mü ?
Bire On.
Bir birim iş yapacaksınız,
Yani bir iyilik yapacaksınız yaptığınız 10 katı iyilik kazanacaksınız.
Bir kolaylık göstereceksiniz.
On kolaylık göreceksiniz ?
Nasıl mı ?
Biraz sabır, beni izleyin.

Bir Kur’an ayeti:

‘’ Kim güzel bir işe aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim kötü bir işe aracılık ederse, ona da o kötülükten bir pay vardır. Allahın her şeye gücü yeter ‘’ ( 4/85 )

İyilik ve kötülük karşılıksız kalmayacakmış. Paydan bahsediliyor. Acaba ne kadar ?

‘’ Kötü işler yapmış olanlara gelince, bir kötülüğün cezası misliyledir ve onları bir zillet kaplayacaktır. Onları Allah’ın azabından koruyacak hiç kimse yoktur...... ‘’ ( 10/27 )

Kötülüğün karşılığı cezası belli oldu. Misliyledir deniyor. Yani bire bir.
Bir kötülüğü eş değeri bir ceza.
Ama yalnızca kötülüğün karşılığı açıklandı. İyiliğin karşılığı unutuldu mu ?
Unutulur mu ?...
İşte iyiliğin karşılığı:

‘’ Kim bir iyilik yaparsa, ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa, o da sadece kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez. ‘’ ( 6/160 )

Görüldüğü gibi iyiliğin karşılığı, yaptığınız iyiliğe denk on kat ödül.
Bire on.
Karlı bir alışveriş.
Böyle karlı bir işi başka bir yerde gördünüz mü, duydunuz mu ?

Görüp, duymuş olamazsınız. !
Çünkü böyle bir karlı hesap ancak Allah katında vardır.

ALLAH'TAN İSTEMENİN SIRLARI !...



Kişisel gelişim konusuna farklı bir boyut getiren bir düşünürümüz var: Muhammed Bozdağ. Toplumumuzun bir kesiminde hiç tanınmayan, fakat başka bir kesimde ise çok popüler bir kişisel gelişimcimizdir, Muhammed Bozdağ. Mevcut 4 eserinin her biri 100 ün üzerinde baskı yapmıştır.

Kişisel gelişime manevi bir boyut getirmiş, bu alanda çok farklı ve çok özel ufuklar açmıştır. Daha önce bu hocamızın iki eserini tanıtmıştım. Bu gün İSTEMENİN ESRARI, Türkçe açılımı ile ALLAH'TAN İSTEMENİN SIRLARI isimli eserini kısaca tanıtmaya çalışacağım. Bu eserde başka hiç bir eserde görülemeyecek fikirler ve öneriler var.

İşte bazı örnekler:

*** Geleceğimiz, yalvarışlarımızın büyüklüğü kadar yükselecektir.
*** İnsanlar iyilik istedikçe, daha çok iyilik isteyebilir hale getirilirler.

*** Hayatınızdaki en büyük zaferleriniz, göz yaşları ile yoğurduğunuz dualarınız olacaktır.
*** İstediğinizin ne kadarını alabilceğiniz, Allah'a ne kadar derin bir içtenlik sunduğunuz belirleyecek.

*** Her istediğimiz aynen kabul edilseydi, biz insanlar dünyayı şereften ve adaletten mahrum bırakırdık.
*** Nice insan, şimdi mahrum kaldıkları yüzünden, asırlar sonra sevinç çığlıkları koparacaktır.

*** Evrende rollerin üstünlüğü ve önemsizliği yoktur, rolleri iyi veya kötü oynamak vardır.
*** Dünya sonsuzluğa yürümeyi öğrenmek için içine gönderildiğimiz eğitim pistimizdir.

*** Yeryüzünde kimse kendini Evrenin Sınırsız Sahibine güvenenden daha güvende olamaz.
*** Gerçek anlamda dua eden ruhlar, acı çekebilir, ama kahredici karamsarlığa, boğucu streslere giremez.

*** Dua bizi, ölmeyen, unutulmayan, kudreti sınırsız, cömertliği engin, Kendini sevenleri daha çok seven bir Sultan'la tanıştırıyor.
*** Biz yemek için yaşamakla değil, yaşamak için yemekle görevliyiz.

*** Kaynaşıp duran istikrarsız bir kalbi, Sınırsız Kudretin yakınlığından başka hiç bir sebep sakinleştiremez.
*** Bir insan çekirdeğinden isyankar bir firavun da çıkabilir, yüce bir peygamber de yetişebilir.

*** Kalbinizi ruhsal enerjiye, ışığa, feyze ve nura açtığınız an, kalbinizden yüksek isteklerin geçtiği andır.
*** Madde de gördükleimiz, ruhta olanların kopyalarıdır.

*** İsteklerimizi almaya layık olmak istiyorsak, bize verilmiş olanları kaybetmeyi hak etmemiş olmalıyız.
*** Yalnızca kendimizle yarışmalıyız.

*** İnsan için zor veya kolay yoktur. Sadece Evrenin Sahibinin zorlaştırdığı ve kolaylaştırdığı vardır.
*** Görevlerimizi yerine getirmediğimizde doğanın çarklarını bozarız.

*** Yaratıcının bize sunduğu her değere her fırsatta teşekkür ederek insanlaşırız.
*** Hayatta en gerçek başarı, insanın öğrendiğini hayatına aktarabilmesidir.

*** Bildiklerimiz kadar değil, bildiklerimizi yaşadığımız kadar değerli olacağız.
*** Eser üretenler, çok bilenler değil, az da bilseler, bildiklerini yaşayanardır.

*** Aradığımızı elde edinceye kadar dualar dilimizden düşmüyor; ama, istediğimi verilince de unutuveriyoruz.
*** Tüm kötü istekler sadece ölümü unutan bilinçlerde tutunabiliyor.

*** En büyük başarısızlık, bir, insanın duayı ve şükrü unutması, Yaratıcısına olan ihtiyacını hissetmeyi terk etmesidir.
*** Yaratıcımız bir yolda yürümeyi bize zorlaştırarak, diğer yolda yürmemizi kolaylaştırmaktadır

25 Ocak 2018 Perşembe

ALLAH AKLINI KULLANMAYANLARA YARDIM ETMEZ !...



Sevdiğiniz birine bir ödül verdiniz.
Çok özel bir ödül. Başka hiç kimsede bulunmayan ve bulunamayacak bir ödül.
Ve ödüllendirdiğiniz kişinin o ödülü kullanmasını, değerlendirmesini istemez misiniz?
Ödül kullanılmıyor ve bir kenara atılmış duruyor.
Kızmaz mısınız? 

Canlıların çoğunda beyin vardır.





Ama insandaki beyin farklıdır. Yaratıcımız kendi ruhundan üflemiş, özelliklerinden bir kısmı ve özellikle akıl cevheri ile insanı donatmıştır.

Ama insan bu akıl cevherinden yeterince faydalanmıyor ve onu gereğince kullanmıyor. 
Kur’an’da akıl kelimesi 49 yerde geçmektedir. İsim şeklinde değil ‘’ akıl yürütmek – akıl erdirmek – aklı kullanmak ‘’ şeklinde ve fiil halinde:

‘’ Yine de akletmeyecek misiniz, aklınız ermiyor mu? ‘’  ( 3/65, 23/80, 37/138 )

‘’ Onların çoğu işitir ya da aklını kullanır mı sanıyorsun ?  ( 25/44 )

‘’ Bunda aklını kullanan bir toplum için ayetler ( deliller ) vardır ‘’   ( 13/4 ) 

Ayrıca 18 yerde ‘’ Akıl sahipleri ve Temiz akıl sahipleri ‘’ şeklinde hitaplar, uyarılar vardır:

‘’ Akıl sahipleri, eski milletlerin terk edilmiş harabe yurtlarına bakarak ibret alırlar. ‘’  ( 20/128 )

‘’ Ey temiz akıl sahipleri benden korkun! ‘’  ( 2/197 )

‘’ Temiz akıl sahipleri, kötülüğü iyilikle savarlar. ‘’  ( 13/22 )

Yüce Allah’ın akıl ile ilgili mesajlarına devam edelim:

‘’ Kur’an’ı akıl erdiresiniz diye, kendi dilinizde ( Arapça ) indirdik. ‘’  ( 12/2, 13/37 ve 9 ayette )

‘’ Biz o Kur’an’ı senin dilinde indirerek kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alsınlar diye ‘’ ( 44/58 ) 

Yukarıdaki iki ayette görüldüğü gibi Kur’an’ın Arapça dilinde indirilme sebebi Arap kavmine ve Arap bir peygambere indirilmesidir. İndirilme sebebi de düşünüp öğüt alınması içindir. Tüm bu mesajlara rağmen, Kur’an’ı öğrenme ile ilgili çabaların Kur’an’ı anlamaktan ziyade hala, Arapça orijinalinden anlamayarak okumaya yoğunlaştırılmasını anlamak mümkün mü ? 

Aklını kullanmayanlara Allah’ın ne gözle baktığını öğrenmek ister misiniz?
O halde buyurun:

‘’ ... Sen onlardan çoğunun söz dinleyip akıl ettiklerini sanıyor musun ? Oysa onlar hayvanlar gibidirler, hatta daha da sapıktırlar.
‘’ ( 7/179, 25/44 )

‘’ Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akıl erdiremezler ‘’  ( 2/171 )

Görüldüğü gibi aklını kullanmayanları Allah, sağır, kör, dilsiz, sapık ve hatta hayvan olarak değerlendiriyor ve kızıyor, ve cezasını açıklıyor:

‘’ Allah pisliği ( azabı ve rezilliği ) aklını kullanmayanlara verir. ‘’  ( 10/100 )
Bu sonuç ve hükümlerden sonra, kendisinin en büyük lütfunu değerlendiremeyen ve bu sebepten zor ve kötü durumlara düşen insana Allah yardım eder mi, onun isteklerini yerine getirir mi? 

KİTAP YÜKLÜ EŞEKLER !...



Kur'an'da mizah olur mu ? Neden olmasın. İşte bir örnek:

'' KİTAP YÜKLÜ EŞEKLER '' benzetmesi

Cuma suresi ve 5. ayeti 

'' Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu, derin anlamları, hikmet ve hükümleryle gereği gibi yüklenmemiş olanların durumu, koskoca kitap yükü taşiyan esegin durumu gibidir. Allah'in ayetlerini yalan saymakta olan kavmin durumu ne kadar kötüdür. Allah, zalim olan bir kavmi hidayete erdirmez. ''

Bu ayetle kendilerinin Allah'ın dostları, seçkin kavim olduklarını ifade eden yahudilerin davranışı kınanıyor. Evet, Allah onlara peygamber göndermiş, Kitap indirmiştir ama onlar o Kitabın buyruklarını gereği gibi uygulamamışlardır. Gittikleri yol Kitabın söylediklerine uymamaktadır. Bu halleriyle onlar, tıpkı sırtında kitap taşıyan eşeğe benzerler.




Peki okudukları veya okumadıkları kitapları sırtlarında taşıyan başka eşekler yok mudur ? Aşağıda verdiğim örnekler, yüce Kitabımızın verdiği örneğe sizce de benziyor mu ?

*** Okudukları kitapları özümsememiş, hani derler ya - Bir kulağından girmiş bir kulağından çıkmış - olanlar. Yani okumuş -cahil olanlar.

*** Kitapları okumuş ama kişiliğinde, adamlığında bir milimetre de olsun gelişme olmayanlar. Bencillik ve kıroluklarını terk edemeyenler.

*** Ders kitapları dışında başka hiç bir kitap okumayanlar.

*** Kitapları, ansiklopedi ciltlerini salonlarındaki vitrinlerine süs olsun, dekor olsun diye satın alanlar.

*** Sırf entel görünmek için, bulunduğu zaman dilimindeki tanınmış yazarların bir iki kitabını satın alıp, okumayıp , içinden toplumda kullanmak üzere bir kaç cümle ezberleyenler.

Veee;

*** Müslümanım deyip, Kur'an'ı alıp evlerinde süslü kılıflar içinde yüksekçe bir yere asıp, ona kuru kuru saygı göterip içindeki Allah'ın emir ve mesajlarından bihaber olanlar...v.b.

Ne dersiniz bunlar da bizim müslüman toplumlarındakii kitap yüklü e....ler değil midir. ?


22 Ocak 2018 Pazartesi

KUR'AN MEYDAN OKUYOR !...



Kur’an emsalsiz olduğuna ve benzerinin oluşturulamayacağına dair meydan okuyan bir kitaptır. Bu meydan okuma şu dört ayetle yapılmış ve kademe kademe gerçekleştirilmiştir. 
Önce inkarcılardan o zamana kadar inen kısmının benzerinin getirilmesini talep eder:

‘’ De ki: Bütün insanlar ve görünmeyen gizli varlıklar ( cinler ) bu Kur’an’ın bir benzerini ortaya koymak için bir araya gelselerdi ve bir birlerine bu konuda destek olmak için ellerinden ne geliyor ise yapsalardı, yine onun benzerini ortaya koyamazlardı. ‘’ ( İsra, 17/ 88 )

Bu meydan okuyuşuna inkarcılardan bir cevap gelmez. 

Sonra meydan okuyuşundaki isteği daraltır ve Kur’an’ın tamamından onun içindeki 10 sureye talebini indirir: 

‘’ Yoksa onu kendisi mi uydurdu diyorlar. ‘ De ki: Haydi siz yalan üzere uyduruşmuş olarak O’ nun benzeri 10 Sure getirin ve eğer doğru sözlüler iseniz Allah’tan başka güç alabileceğiniz herkesi de yardıma çağırın. ‘’ ( Hud, 11/13 )

Bu 10 Sure talebine de kimse cesaret edip cevap veremez, yani bir şeyler ortaya koyamaz. 
Son safhada meydan okumada talebini daha da indirir ve tek bir Sure getirmelerini ister. 

‘’ Eğer kulumuza indirdiğimiz Kur’an’ın Allah katından olduğundan şüpheniz varsa, O’ nu ( Muhammed ) uydurdu diyorsanız, haydi siz de bu Kur’an’ın herhangi bir Suresinin benzerini getirin. ‘’ ( Yunus, 10/38 )

İşte bu Mekke’de inen üç ayetle meydan okumasından bir sonuç alamayınca Medine’de inen bir ayetle, bu işin hiç bir zaman oluşturulamayacağının altını çizer:

‘’ Eğer kulumuza indirdiklerimizden şüpheye düşüyor iseniz Allah’tan başka tüm yardımcılarınızı da çağırın.
Ama bunu yapamazsınız, hiçbir zaman da yapamayacaksınız, o halde bundan vaz geçin, yakıtı insanlar ve taşlar olan o cehennem ateşinden sakının. Çünkü o ateş inkarcılar için hazırlanmıştır. ‘’ ( Bakara, 2/23-24 )

Bu ilahi sözler şimdiye kadar hiçbir benzerinin oluşturulamadığının ve kıyamete kadar da oluşturulamayacağını kesin bir dille belirtir. 

Bu demek değildir ki hiç kimse buna teşebbüs edemeyecektir. Bilakis bir çok insan bu güne kadar buna kalkışmıştır. Bu günden sonra da böyle haddini bilmezler olacaktır. 
Ama bunların hiç biri Kur’an’ın benzeri, misli ve dengi olmamıştır, olamaz da... 

UYDURULAN DİN' de neler var ?...


Yazılarım ile biraz ilgilenildiğinde görülecektir ki; ana hedefim Kur’an’ın ve Kur’an ile inen gerçek İslam’ın tanınması anlaşılmasıdır. Çünkü Dinimiz gerçek kaynağı Kur’an ekseninden; hurafeler, kişilerin katkıları ve peygamberimizin adı verilerek uydurulan ‘’ hadislerle  '' koparılarak ve uzaklaştırılarak tanınmaz hale getirilmiştir.

Özet olarak söylersek iki türlü din yani Müslümanlık vardır hayatımızda:
** Kur’an’la peygamberimiz aracılığı ile inen gerçek din yani Kur’an dini
*** Uydurma hadis, kişilerin katkıları ve hurafelerle tıka basa doldurulan uydurulan din.

Bu güne kadar ki yazılarımızda hep bu gerçeği vurgulamak istedik. Bundan sonra da yine delillerle bu gerçeğin açığa çıkmasına karınca kararınca katkıda bulunmaya çalışacağız.
Uydurulan din öyle geniş kapsamlıdır ki vereceğim bilgi ve örneklerle siz okuyucularımda şoktan şoka gireceksiniz.

Ozan Yayıncılık’ tarafından yayınlanan ve bir grup araştırmacı tarafından hazırlanan eserde dinimizin tek kaynağı Kur’an’da olmadığı halde din kuralı olarak hayata geçmiş konular tam 200 adet olarak belirlenmiş ve listelenmiştir.

Şimdi bunların bazılarını veriyorum. Daha sonraki yazılarımda bunları tek tek ele alarak yine Kur’an’daki delilleri ile birlikte bilgilerinize sunacağım:

*** Kur’an’ın tek başına yetersiz olduğu iddiası

*** Hadislerin dinin kaynağı olması

*** Mezhep alimlerinin fetvaları ile helal haram belirlenmesi

*** Mezhepleri dinle eşitlemek

*** Kur’an’ı musiki kitabı gibi anlamadan okumak, dinlemek.

*** Kur’an’ı ölüler için okunan bir kitaba çevirmek.

*** Peygamberin hadislerle Kur’an dışı hükümler oluşturması

*** Tüm kainatın Peygamberimiz için yaratılmış olması

*** Peygamberleri yarıştırma, Peygamberimizi en üstün peygamber ilan etme

*** Peygamberimizin, peygamberlik hayatından önceki yaşantısını bile taklide kalkışmak.

*** Bazı kimseleri evliya kabul edip cennetlik ilan etmek ve mezarlarında anormal saygı gösterileri yapmak.

*** Tarikat şeyhlerini ilahlaştırmak

*** Tarikatlardaki rabıta gibi saçma uygulamalar.

*** Yahudi ve Hıristiyanların hepsini cehennemlik ilan etmek.

*** Kur’an dışında peygamberin sünneti başlığı altında hükümler oluşturmak

*** Allah’tan başkasına secde edilseydi, kadının kocasına secde edeceği iddiası

*** Kadının Cuma namazını kılmaması

*** Kadınların çoğunun cehennemlik olması

*** Kadınların eksik akıllı olması

*** Erkeklerin altın takmasının haram olması

*** Erkeklerin ipekli giysiler giymesinin haram olması

*** Midye, karides gibi deniz ürünlerinin haramlaştırılması

*** Sakal bırakmanın sevaplığı

*** Yüzü koyun yatmanın şeytan işi olması

*** Kur’an’ı üfürük kitabı gibi kullanmak

*** Kıyamet alametleri

*** Kabir azabı

*** Peygamberimizin şefaatle yetkilendirilmesi

*** Mezhep ve tarikatlar

*** Teravih namazı, bayram namazı

*** Kadir gecesi hariç kutsal geceler   ( Diğer 4 kandil gecesi )

20 Ocak 2018 Cumartesi

ALLAHSIZ MÜSLÜMANLIK !...


Bu yazım ilk defa bundan 9 yıl önce 22 Aralık 2008 tarihinde o zaman üyesi olduğum, 10 yıl kadar önce 1600 adar yazım yayınlandığı ve bunların  toplam  3 milyon kere okunduğu,  bundan 6 ay önce ayrıldığım milliyet blog sitesindeki sayfamda yayınlanmıştı

Şimdi o yazıyı veriyorum. Yazımın sonunda da bu günkü konuya ilişkin görüşümü  açıklayacağım:

'' Bu yazımın başlığındaki ‘’ ALLAH’SIZ MÜSLÜMANLIK ‘’ sözleri bana ait değil.
Gazeteci Ömer Lütfi Mete’nin yakında yayınlanmış olan bir kitabının ismi.
Bu kitabı, kitapçı vitrinlerinde görmüş ilgimi çekmişti. Birkaç gün önce bir kitapçıda tekrar karşıma çıktı. Satın alarak okumaya başladım.

Başlangıç bölümlerinden anlayabildiğim kadarı ile Ömer Lütfi Mete bu eserinde, Müslümanlık gibi en son ve en mükemmel bir dinin mensuplarının, Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi aslından saptırılmış ve batıl hale gelmiş dinlerin mensupları yanında neden bu kadar geri kaldıklarını sorguluyor ve irdeliyor.

Bu yazımda bu kitabı anlatacak değilim. Çünkü henüz daha yüzde yirmilik bölümünü okudum. Yazarın varacağı sonuç hakkında tam bir fikir sahibi değilim. Bu ilginç eseri okumayı tamamladığımda ayrıca bir tanıtım yazısı yayınlayacağım.
Bu yazımın amacı ‘’ Allah’sız Müslümanlık ‘’ sözlerinin bana yaptığı çağrışımlar:
‘’ Allahsız ‘’ sözü ilk anda ateistlik, yani dinsizlik kavramını akla getiriyor. Ama değil.
‘’ Allah’ın geri plana itildiği Müslümanlık ‘’ anlamında kullanılmış.

Müslümanlıkta Allah geri plana atılabilir mi ?
Tabii ki mantıken böyle bir şey söz konusu edilemez.
Çünkü, DİN ALLAHIN’DIR.
Kurallarını Allah koyar.
Denetimini Allah yapar.
Ödül ve cezalarını Allah takdir eder.

*** Ama bir gün gelir de; evrendeki her şeyle birlikte insanı da yaratan ve onun mutluluğu için ona uygun Din’de indiren Allah, her şeyin ve dinin sahibi Allah, geri plana itilir ve, onun elçisi Peygamber, ön plana çıkarılır, o elçi adına milyonlarla ifade edilen sayıda sözler ( hadis ) uydurulursa;
Bu büyük çoğunluğu uydurma olan sözler, O’ nun indirdiği ve İslam dinini getiren Kitabın ( Kur’an ) önüne geçirilir ve tüm dini anlatımlara;
‘’ Peygamber efendimiz ( s.a.v. ) buyurmuştur ki : ‘’ şeklinde başlanırsa ve bu uydurma sözler dinin en önemli söylemleri haline getirilirse,

*** İnsanlar eski alışkanlıkla, Allah’a ortak koşma huylarından bir türlü vazgeçemeyerek, Peygamberleri, bir takım din adamları ile hoca efendileri ilahlaştırırlarsa,

*** Yine insanlar bu kutsallaştırdıkları kişilerin yanında onların giyim eşyaları, ayak izleri, hatta sakallarının kıllarını dahi kutsallaştırıp onlara saygı törenleri yaparsa, ve böylelikle en büyük günah olan şirke günlük yaşantılarının en önlerinde yer verirlerse,

*** Din adına kural koyma yetkisinin yalnızca dinin sahibi Allah’ta olmasına rağmen Peygamberin ağzından kurallar, haramlar, helallar, konursa.

*** Yine bu kural koyma yetkisi, yanlış ve yasak olduğu halde bir takım mezhep imamları ve din alimlerine ( ? ) tanınırsa.

*** Yine bir takım gelenekler din haline getirilir ve farzlaştırılırsa,

*** Dirilere inen ve böyle olduğu içinde defalarca zikredilen Kur’an ölüler arkasından okunur hale getirilirse,

*** Anlaşılmak için indirilen Kur’an’ın anlaşılması en arka plana itilerek, yalnızca ibadet kastıyla ve bir musiki eseri gibi , orijinal Arapça dilinden anlaşılmadan okunmasına öncelik verilirse,

*** Müslümanlık Dininin indirildiği Kur’an’da ‘’ bölünmeyin ‘’ diye kati emir bulunduğu halde, mezhep ve tarikat gibi bölünmeler gittikçe çoğalırsa,

*** Dinle uzaktan yakından ilgisi olmayan günlük yaşantı ile ilgili bir takım yanlış uygulamalar, din kuralı haline getirilirse,

*** Bunlar gibi daha yüzlerce sayıda yanlış uygulamalarla Allah’ın dini, içi boşaltılıp, tanınamayacak hale getirilirse, yani Allah merkezli ve esaslı Müslümanlığın hüviyeti tamamen değiştirilirse işte buna ‘’ Allah’sız Müslümanlık ‘’ diye isim konulabilir. ''

Bu eski yazıma bu gün de şunu eklemek istiyorum:

Sözünü yukarıda  ettiği Ömer Lütfü Mete  ALLAHSIZ MÜSLÜMANLIK tanımlamasında tamamen haklıdır. Yukarıda belirttiğim gibi, 10 yıl süre ile  2007 - 2017  yılları arasında üye olduğum milliyet blog   ( milliyet blog.com tr ) sitesinde toplam 1600  bloğum ( günlüğüm ) yayınlandı Bundan önceki yaklaşık yine 10 yıllık  blog yazarlığım sırasında da önce ( onpunto.com ) daha sonra  ( blogcu comdaki 3 ayrı blog sitemde ) yaklaşık  toplam 1000 kadar yazım yayındandı. Bu yazılarımın ana konusu Kur'an'daki gerçekİslam Dini ve Kur'an mesajları idi

İşte bu 20 senelik deneyimimde Peygamber sevgisinin aşırı  topluma ŞİRK  OLACAK düzeyde empoze edildiğini  ve ülkemiz ve tüm dünya müslümanlarının dinin gerçek ve tek kaynağı olan Kur'andan koparıldığını belirledim.

Şöyle ki;

Yine Kur'an'a dayalı olarak  ele aldığım ALLAH ve KUR'AN KONULU yazılarım ilgi görmedi.
Buna karşılık Peygamber yani Hz. Muhammed'i  tanıtan anlatan yazılarım çok ilgi gördü ve 5-10 kat daha fazla okundu.

Yani;

Kur'an'ın deyimi ile  ALLAH'IN OLAN İSLAM DİNİ adeta Peygamberin dini haline getirildi. Hristiyanların bulaştığa şirke  müzlümanlar yoğun olarak bulaştırıldı.

19 Ocak 2018 Cuma

Hadis uydurma sebepleri ...




















Bu güne kadar çeşitli yazılarımızda hadislerin dinimizin yumuşak karnı olduğunu, 

Hristiyanlık ve Yahudilikteki gibi bizim dinimizi de bozma niyet ve teşebbüslerinin Kur’an’da gerçekleştirilemeyince hadis ve sünnet adı altında bunun yapıldığını bir takım gelenek ve hurafelerin dinimize sokulduğunu belirtmeye çalışmıştık.
Dinimize müdahale en çok hadis denen rivayetler ile olmuştur.
Aşağıda bu oluşumun sebeplerini göreceğiz.

1 - Dini bozmak ve dejenere etmek için uydurmalar: 

Din düşmanları dinimizi yaşanmaz bir şekle sokmak ve saçma gösterip yıpratmak için bir çok hadis uydurmuşlardır. Daha sonra kendileri ve kendilerinden sonra gelen bir çok dinsiz de dini yıkma uğraşlarında bu sahte hadisleri kullanmışlardır.

2 – Siyasi ayrılıklardan dolayı uydurmalar :
Peygamberimizin vefatı üzerinden 40 yıl bile geçmeden Hz. Ali ve Muaviye arasında çatışmalar başlamıştır. Bu dönemden itibaren İslam geriye dönüşü olmayacak bir şekilde siyasi ayrılıkların içine girmiştir. Birbirine muhalif siyasi gruplar ise birbirleri ile bir çok alanda çelişmeyi hüner saymışlar, kendi siyasi düşüncelerini destekleyecek hadisler uydurmuşlar, kendi siyasi görüşlerini Allah’ın bir farzı olarak sunma gayretine düşmüşlerdir.
Halili Şiilerin Hz. Ali hakkında 300 bin hadis uydurduğunu itiraf etmektedir.

3- Dini eksik zannedip, kendince dini kurtaranların uydurmaları:
Bir çok sözde dindarın hadis uydurduğu hadisçiler tarafından da itiraf edilmektedir. Bunların arasında, en önemli iki hadisçiden biri olan Müslim’de vardır.

4 – Dini sevdirmek için uydurmalar:
Bu tiplerdeki esas kaygı, dini sevdirmek ve ibadetleri sevimli göstermek kaygılarıdır. Aşırı dindar olan bu kişiler, bu davranışları ile dine en çok zarar veren kişiler haline gelmişlerdir.

5 – Mezheplerini, fikirlerini doğru çıkarmak için hadis uyduranlar:
Allah’ın saf dini olarak Kur’an’a dayalı bir İslam modelinden uzaklaşılıp, insan sözlerinin Allah’ın hükmü olarak takdim edildiği, hadise dayalı bir gelenekçi modelin kuvvetlendiği ortamda, insanlar dini farklı farklı olarak anlamaya başlamışlardı. Bu durum. İslamı anlama ve yaşamada birbirleri ile uzlaşamayan, dini konularda ayrılığa düşen farklı düşünce kamplaşmalarının yani mezheplerin doğmasına sebep oldu. İnsanlar Kur’an savunuculuğundan uzaklaşıp, mezhep savunuculuğuna başladılar. Bunu yaparken de kendi düşüncelerinin haklılığını ispat etmek, halkı etkileyebilmek ve kendi mezheplerine çekebilmek için, Peygamberin dilinden kendi mezheplerini öven, öteki mezhepleri aşağılayan uydurma hadislere dayanma ihtiyacına yöneldiler.
Örnek:

‘’ Ümmetimde İmam Şafii adında biri ortaya çıkacaktır ki, şeytandan daha zararlı olacaktır. Ve yine ümmetimden Ebu Hanife denecek biri gelecektir ki o ümmetimin ışığıdır ‘’

6 – Zorlama altında uyduranlar :
Hadis toplama hareketinin başlangıç yıllarında Emevi halifelerinin zorlama, tehdit ve işkenceleri önemli yer tutar.

7 – Maddi çıkar sağlamak için uyduranlar :
Müşterilerin isteği üzerine sipariş üzerine hadis üretenler de çıkmıştı. Bir çok tüccar sattıkları mallara karşı halkın ilgisini arttırabilmek için, ilgili malların yararlarını anlatan hadisleri para karşılığında hadis simsarlarına uydurtmuşlardır. Örnek olarak, koku satıcılarının güzel kokular kullanmanın faziletleri hakkındaki uydurttukları hadisler.

8 – Manevi çıkar sağlamak için uyduranlar:
Halkın nazarında kendisine nam, şöhret ve prestij sağlamak için de güzel konuşma yapma ve bu konuşmada dini konulardan faydalanmak için de hadis uyduranlar olmuştur.

9 – Gelenek ve görenekleri dinselleştirmek için hadis uyduranlar:
Kur’an insanların bazı davranışlarına yön vermiş, açıklama getirmediği bazı konular için de insanların kendi tercihlerini ön görmüştür. İşte bu kural konulmayan hususlarda gelenek ve görenekler insanları yönlendirmektedir. İşte Kur’an dışı bu gelenek ve görenekler birileri tarafından hadis kılıfına sokularak din hükmü haline getirilmiştir. Örnek olarak, yemeğin nasıl yeneceği, kadın ve erkeklerin kıyafetleri, erkeklerin küçük abdestlerini oturarak yapmaları gibi konulardaki hadis söylentilerini gösterebiliriz.

10 – Diğer dinlerdeki uydurmaların dinimize taşınmasıyla oluşan hadis uydurmaları:
Bu tür uydurmalar da iki bölümde ele alınabilir. Birincisi İslamı dejenere etmek, mantıksızlaştırmak, kendi inançlarına benzetmek için yapılan kasıtlı uydurmalar. İkincisi diğer dinlerden İslam’ geçmelerine rağmen vazgeçemedikleri kendi alışkanlık, örf ve adetlerini dinimize taşımak için yapılan uydurmalar.

Not: Bu yazının hazıtrlanmasında Ozan Yayıncılık tarafından yayınlanan '' UYDURULAN DİN VE KUR'AN'DAAKİ DİN '' adlı eserden faydalanılmıştır





























UYDURMA HADİSLER



İslam alemindeki çeşitli cereyanlar, kendi ideolojilerini, öğretilerini güçlendirmek için Kur'an'da dahi dayanak aramış ve bazı ayetleri kendi ideolojilerini güçlendirecek biçimde tefsir etmişlerdir. Böyle bir faaliyette yeterli ve geniş hareket alanı bulamayınca hadis alanına yönelmişlerdir. Bunun sonucunda da Kur'an ve hadis hükümlerine tamamen aykırı bir çok söz ortaya çıkmıştır. 

Bunlara genel olarak zayıf hadis denilmektedir. Zayıf hadislerin en aşağı derecesi Apokprif ( Uydurma ) olanlardır. Peygamberimizin açık ihtarlarına rağmen, kendisine dayandırılan bir çok yalan yani uydurma hadis ortaya çıkmıştır. Bazen kötü ve feci olaylara sebep olmalarından dolayı, bu tür hadisler İslam alemi için çok zararlı olmuştur. 





Bu şekilde Müslümanlar arasına bir çok fitne ve fesat girmiş, bilhassa bazı hurâfeler ve kurallar da aralarına sokulmuştur. 
Aslında yalan olduğu bilinen bir bir hadise uyularak hareket etmek doğru olmadığı gibi, bu çeşit hadisleri rivayet etmek dahi haramdır. Ancak uydurma olduklarını açıkça belirtmek şartıyla bunlar zikredilebilir. 

Bir hadisin içeriği uydurma ise veya zayıf bir hadis ise bunları güçlendirmek için onlara sahih bir dayanak yakıştırılır. 

Bir hadisin uydurma olduğu aşağıdaki hallerden daha ilk bakışta belli olur.

1- Kur'an'a ve Peygamberimizin sünnetine aykırılıkları, . 

Örnek: '' Muhammed veya Ahmed isimleriyle adlandırılanlar cehenneme girmezler. '' 

2- Ahlak ve edep kurallarına aykırılığı,  

3- Akla ve tabiat kanunlarına aykırılığı,  

4 - İçeriğinde komik ve maskaraca sözlerin bulunması,  

5 - Manen ve söz olarak eğriliği bulunması,  

Örnek : '' Pirinç insan olsaydı halîm olurdu '' 

6 - Sözde ölçüsüzlük 

Yukarıda sözü edilen hallerden birine bir hadiste tesadüf ettiğimiz zaman, başka tetkiklere girişmeden bunun Peygamber'imiz tarafından söylenmediğine hükmedebiliriz. 

Bazı eski filozofların ve düşünürlerin veciz sözleri Peygamber'imize atfedilerek hadis kılıfına büründürülmüştür. Örnek olarak, müşrik Arap hekimlerinden Hâris İbn Kelede ve Malik İbn Dînar'ın bazı sözleri , Peygamber'imize atfedilmiştir. Eski 

Yunan Filozoflarından Eflatun'un bazı tıbbî sözleri de hadis olarak gösterilmiştir. Nihayet Benû İsrail Peygamberlerine atfedilen sözler ile Hristiyan kutsal kitaplarından çıkarılan bir takım ibareler de Hz. Muhammed'e nisbet edilmiştir. 

İçeriği bakımından uydurma olan hadisler iki çeşittir:

* İslamiyete karşı fikir ve bilgileri içerenler. 

* İslami kurallara aykırı olmayıp güzel ve faydalı bilgi ve fikirleri olanlar 

Uydurma Hadislerin Oluşumunda Dış Etkiler:

Yahudi ve Hıristiyan Kutsal kitaplarından çıkarılan bir takım sözlerin hadis şeklinde ortaya atıldığı bilinmektedir. Bunun dışında Yahudilik ve Hıristiyanlıktan dönenlerin de bu konuda önemli rolleri olmuştur. Bu gibi hadislerin çoğu kaynakları itibariyle muhaddislerce belirlenmiştir. 

Örnek: '' Münafık istediği zaman ağlamak için iki göze sahiptir. '' uydurma hadisi için Şevkânî '' Sabit değil fakat Tevratta geçmektedir '' demektedir. 

Ayrıca Gazâlî'nin İhyâu Ulûmi'd-Dîn'inde geçen '' Yerlerim göklerim beni ihata edemedi; fakat mümin kulumun kalbi beni ihata etti '' kutsî hadisi hakkında el-Irâkî: '' Aslını görmedim '' , İbn Teymiyye ise ''İsrâîliyyatta zikredilmiştir, yoksa 

Peygamber'imizden bilinen bir dayanağı yoktur. '' demişlerdir. 

Diğer örnekler: 

1- Dr.Ignaz Goldziher bu konu üzerinde önemle durmuştur. eserlerinde bazı hadislerin İncil'de benzerleri bulunduğu konusunu işlemiştir. Bunlardan bazıları ; hadis şekline girmiş bir hıristiyan duası ki - Hıristiyanların Fatihası hükmündedir. Bu dua dört İncilden ikisinde yer almaktadır. İşte bu dua hadis şeklinde Ebû Davûd ve et-Tirmizi'nin '' Es-Sünen'' lerinde , Ahmed İbn Hanbel'in '' el-Müsned '' inde , ez- Zehebî , el-Muttakî, el-Hindî, İbn Teymiyye ve el-Kilânî tarafından eserlerinde nakledilmektedir. 

2- '' Domuzların ağızlarına inci atmayınız '' uydurma hadisi İbn Mâce'nin es-Sünen'inde yer almaktadır. Matta İncil'i VII . nci babın 6. maddesi şudur: '' Mukaddes olanı köpeklere vermeyiniz ve incileri domuzların önüne atmayınız. '' 

3 - '' Onlara haklarını verin, kendi hakkınızı da Allah'tan isteyin '' hadisi de metin olarak Matta İbcil'indeki şu cümleye benzemektedir : '' Kayser'in şeylerini Kayser'e ve Allah'ın şeylerini Allah'a ödeyin '' 

4 - el-Bağavî'nin '' Mesâbîhu's-Sünne' sinde '' Ümmetimin arasında ashabımın durumu yemekteki tuz gibidir. Yemek ancak tuzla iyi olur. '' hadisi Matta İncil'i V. babındaki 13. cü cümleye benzemektedir: '' Dünyanın tuzu sizsiniz, fakat tuz tatsız olmuşsa o ne ile tuzlanır ? Artık dışarıya atılıp insanların ayağı altında ezilmekten başka bir işe yaramaz. '' 

5 - '' Güvercinler gibi ebleh yani safdil olunuz '' hadisine karşı Matta İncil'inde '' İşte sizi kurtların arasına koyunlar gibi gönderiyorum. Şimdi yılanlar gibi akıllı ve güvercinler gibi saf olun '' ibaresi vardır. 

6 - Goldziher, '' Fakirliğin zenginliğe tercih edilmesini '' bildiren hadis ie '' Sadakanın gizli olarak verilmesi '' ile ilgili hadisin İncil'den alındığını iddia etmiştir. Bu iddialar İslam din adamları ile muhaddisleri tarafından kabul görmemiştir. 

7 - Goldziher ayrıca Hz Muhammed'in yaratılış bakımından önceliği ile ilgili aşağıdaki ve benzeri hadislerin de gerçek olmadığını ve dış etkilerden kaynaklandığını iddia etmiştir. 

’ Ben yaradılış bakımından ilk ve görevlendirme bakımından son Peygamber oldum ‘’
‘’Âdem, henüz ruh ile ceset arasında iken, ben Peygamber idim ‘’
‘’ Âdem, henüz su ile çamur arasında iken, ben Peygamber idim ‘’
‘’ Âdem, su ve çamur yok iken, ben Peygamber idim ‘’

‘’ Yaratılan ilk ve görevlendirilen son insan benim ‘’
Dikkat edildiğinde görüleceği gibi, bu sözlerin içeriklerinde de farklılıklar vardır. Goldziher’in bu itirazı sünnilerce kabul edilmiş, fakat şiilerce reddedilmiştir. 

Bazı uydurma hadisler İslamiyete aykırı görüş ve fikirleri yansıtır. Aşağıdaki iki örnek gibi:

‘’Halk, hükümdarların dinine tabi olur. ‘’ 

‘’ Halkın dilleri Cenab-ı Hakk’ın kalemleridir ''. Diğer tabirle : Halk ne söylerse , Allah’da onu onaylayıp yazdırır. 

Fakat öyle uydurma hadisler vardır ki; halk tarafından benimsenmiş ve halk arasında cami kürsülerinde sık sık söylenmektedir. Bunlar mana itibariyle de İslâm öğretilerine tamamen uygundur. 

Örnekler: 

‘’ Çin'de bile olsa ilmi arayınız ‘’ 

‘’ Vatan sevgisi imandandır ‘’ 

‘’ Eğer sen olmasaydın felekleri yaratmazdım ‘’ 

‘’ Nefsini bilen Rabbini bilir ‘’ 

‘’ Sana karşı olan muhabbeti arttırmak için aralıklı ziyaret yap ‘’ 

APTALLAR -- ŞİZOFRENLR -- CAHİLLER

    ================================== APTALLAR .:: Aptal Olduğunu ŞİZOFRENLAR ::  Şizofren Olduğunu C A H İ L L E R  :::: C a h i ...