11 Ekim 2017 Çarşamba

ALLAH'TAN MESAJ ALMAK !...

Böyle bir şey olabilir mi?

Yüce Allah insanı muhatap edinip ona mesaj gönderebilir mi?

Bildiğimiz ve günlük hayatımıza cep telefonlarının girmesi ile yaşantımızda yoğun ve önemli bir olay haline gelen mesaj, Allah ile kul arasında olabilir mi?

İnsanların duaları Allah'a bir mesaj ve O'ndan isteklerini içerir. Örnekleri çoktur ve olağandır. Ama Allah'tan insanlara bildiğimiz ve örneklerini gördüğümüz anlamda bir mesaj gönderilmesi söz konusu olamaz.

Ama Allah'tan insanlara bir mesaj olabilir:

Allah'a yoğunlaşan gönüllere, kalbe doğma ( vahiy ) , ilham ve çok özel bazı rüyalar ile.
Ben böyle bir olay yaşadım. Anlatayım. Mesaj olup olmadığına siz karar verin:

Yıl 1982 Bir kamu kurumunun Afyon'daki fabrikasında personel ve idari işler müdürüyüm. Fabrikanın personel yemekhanesi görevim gereği bana bağlı. Yemekhanede Şükrü adında eski hükümlü kontenjanından çalışmakta olan bir işçimiz var.

Burada bir parantez açayım. İş Kanunu gereği işçi sayısı belli bir sayıya ulaşan işyerleri, belirli bir oranda '' eski hükümlü '' yani bir suçtan hapis cezası almış, cezasını tamamlamış  kişileri  ve '' özürlü '' kişileri işe almak ve çalıştırmakla yükümlüdürler.

Bizim Şükrü, cinayet işlemiş. cezasını çekmiş ve fabrikada bu kontenjandan işe alınmış. Cinayet sözünü okuyunca birden irkilmiş olabilirsiniz. Ama Şükrü, hani derler ya, pırlanta gibi bir kalbi olan pamuk gibi şeker bir insan. Saf. Çoğumuzda bulunan ön yargı, içten pazarlık gibi olumsuzluklar onda yok. İçi dışı bir. Sevdi mi ölümüne seven kişilikte. Aramızda kısa zamanda bir gönül bağı oluştu. Hissediyorum ki benim ona gösterdiğim sevgi ve ilgi oranının çok üstünde bir duygu ile beni sevip sayıyor.

Tam o sıralar, yani 1982 yılında, 36 yaşındayım. Gönlüme namaza başlama ilhamı, duygusu doğdu. Önceleri az, sonra gittikçe artan bir yoğunlukta namazı düşünmeye başladım.

-- Namaz kılmaya başlamam gerekli.

-- Kılmaya başlayayım mı ?

-- Başlarsam devam etmem gerekli, bunu başarabilir miyim ?

Anlatılması zor bir yoğunlukta bir iç hesaplaşma. Kendimle başbaşa kaldığım günün her anı bu duygu ve düşüncelerdeyim. Çalışırken, yürürken, yatarken.

-- Başlamam lazım, başlarsam acaba sürdürmeyi başarabilir miyim.

Namazla ilgil kitaplar aldım. Bilmediğim duaları ezberliyorum.

Ama o ilk adımı atamıyorum...

Başlayamıyorum...

Ve bu düşünce ve duygu fırtınamı en yakınlarım dahil kimse ile paylaşmıyorum.

Tam o sıralarda. Bir gün sabah işime yani büroma geldim. Bürodaki ilk dakikalarım.

Kapı çalındı:

-- Gelin.

Karşımda Şükrü:

-- Müdürüm sana bir şey söylemek istiyorum.

-- Söyle Şükrü.

-- ..........................

-- Söyle Şükrü

Şükrü sıkılıyor, çekiniyor, konuşmakta zorlanıyor.

-- Müdürüm, dün gece seni rüyamda gördüm.

-- Eeee...........

-- İşte böyle, bu günkü gibi sana bir şey söylemek için yanına geldim. Sana hitap ettim. Beni dinlemedin. Yerinden fırladın. -- Şükrü dur, biraz bekle namaz kılayım geleyim de o zaman söyle dedin.

Birden irkidim. Şok oldum. Tüylerim diken diken oldu!... Kararsızlığım, iç hesaplaşmam bitmişti...

Çünkü, günlerdir kendime sorduğum sorunun cevabı gelmişti!...

O gün hemen namaza başladım...

37
senedir -- ufak tefek aksamalar dışında  Allah Kabul eder ve izin verirse -- devam ediyorum. 

Siz hiç ermiş kişi ( evliya ) gördünüz mü ?

Allah’ın sevdiği ‘’ veli kullarını ‘’ ( ermişleri )  görmek pek mümkün değil. Çünkü onlar sıra dışı insanlardır. Metafizik yani fizik ötesi boyuttadırlar. Ama aşağıda yaşadığım olayda ben böyle bir tereddüde düştüm.

Bundan 50 yıl kadar önce 20’li yaşlarımın başındayım. İzmir’deyim.

Bir gün akşam yemeğinden sonra Gaziler caddesinde berberim var. Tıraş olmaya gittim. Ben sıramı beklerken iki berber koltuğundan birinde traş olan benimle aynı yaşlarda olan genç bir kişi ile tanıştım. O berber koltuğunda ben misafir koltuğunda. Sohbete başladık. Konumuz metafizik olaylar. Hani derler ya. Kafalarımız sardı. Sonra traş sırası bana geldi. Sohbete devam ettik. Benim tıraşım da bitti. Fakat sohbet bitmedi.. Baktık olacak gibi değil, berberden çıktık, yakında, 24 saat açık sabahçı kahvesi var, orada devam ettik. Konularımız, ilginç ve tatlı sohbetimiz bitecek gibi değil.

Saatler nasıl geçiyor anlamıyoruz. Çaylar birbiri arkasına devam ediyor.

Vakit gece yarısını geçmişti herhalde, yakınımızdaki bir masada tek başına oturan yaşlıca bir amca ( bize göre o yaşta dedemiz yaşında biri ) seslendi:

- Yanınıza gelip, sohbetinize katılabilir miyim?

Hemen kalktık, buyur ettik geldi masamıza oturdu. Kısa boylu, tıknaz kaba yani kalın kumaştan bir elbisesi var. Temiz giyimli, sevimli bir ihtiyar.

Küçük bir kare masada olduk üç kişi. Sohbet devam ediyor ve gittikçe koyulaşıyor. Bir ara irkildim.

İhtiyar amca benim aklımdan geçen, fakat dillendirmediğim konularda bana, yanımızdaki üçüncü kişi anlamadan cevap veriyor.

Derken sabah yaklaştı. Dışarıda günün ilk ışıkları göründü.

Ne o? Sohbet ettiğimiz arkadaşla birlikte birden farkına vardık ki. Masamıza konuk olan amca yok olmuş! Küçük bir masa etrafında üç kişi idik aramızda 20-30 santim mesafe var veya yok. Amca sessizce yok olmuş, gittiğini hiç farketmemişiz

Hani masallarda söylenir ya...

Bir varmış, bir yokmuş.

Yanımıza gelirken, selam verdi. Kalktık buyur ettik. Ama giderken birden yok oldu.

İnsan, 20-30 santim yakınındaki kişinin kalkıp gittiğini görmez mi, hissetmez mi?

Görmedik, hissetmedik.

Biz böyle bir amcayı gördük mü, görmedik mi. Saatlerce sohbet ettik mi etmedik mi?

Tereddüt ettik, şaştık kaldık.

Derken belki de 12 saat süren o sohbet sonunda sabah oldu. Şimdiki gibi. Cep telefonu yok. Evdekiler, merak etmişler. Rahmetli babam hastane hastane beni aramış sabaha kadar. Meraktan perişan olmuşlar.

Gördük mü görmedik mi diye meraktan perişan olduk!

Biz iki yeni arkadaş tamam da bu amcaya ne oldu?

Acaba gördüğümüz kişi velî miydi *

Kur'an'ın açıklaması ve yorumu yalnızca din adamları ve ilahiyatçılara bırakılmayacak kadar önemlidir !...

Yazımın başlığında yanlışlık yok. 

Evet, tekrar ediyorum: Kur'an'ın açıklaması ve yorumu yalnızca din adamları ve ilahiyatçılara bırakılmayacak kadar önemlidir. Kimdir din adamları? Diyanet İşleri Başkanlığı personeli din görevlileri. Din konusunda özel bir eğitim almamış fakat özel ilgisi nedeniyle kendini yetiştirmiş toplumun bir kesimince din konusunda ehil olarak kabul edilmiş kişiler.
Sonra bir de ilahiyatçı hocalar var. Din merkezli eğitim yapmış ve  bu alanda Yrd. Doç. Doçent ve Prof. gibi ünvanlara ulaşmış akademisyenler. İşte Kur'an ayetlerinin açıklanması, yorumu yalnızca bu kişilere bırakılmamalıdır.

Neden?

Çünkü bu kişiler her türlü olaylara, oluşumlara, bilgilere tarafsız olamazlar. Yalnızca inanç penceresinden bakarlar. Bilimsel yaklaşımı gerçekleştiremezler. Bu durumları da Kur'an ayetlerinindeki gerçeklere ulaşmayı zorlaştırır.
Alim deyince dini çevreler de büyük oranla dini bilgilerde ilerleyenler kastedilir. Ama Kur'an'ın yaklaşımı bu doğrultuda değildir. Sık sık insanların etrafına, tabiat olaylarına, gökyüzüne bakmaları, incelemeleri, bu konularda araştırma yapmaları önerilir. Yani pozitif bilimlere  önem verilmesi istenir.

İşte örnek ayetler:
@  İbrahim Peygambere göklerin ve yerin ilmi öğretildiği, ( 6/75 ) belirtilir.
@  Bilim adamlarınhim peygambere yerlerin ve göklerin ilimlerinde öğretildiğiın üstünlüğü hakkındaki şu ayetlere dikkat:  3/7, 18, 4/162, 17/107, 22/54, 26/197, 29/43, 35/28, 39/9, 58/11
@  Bu misalleri ancak ilim sahipleri anlayabilirler  ( 29/43 )
@  İlmiyle amel etmek, yabi bigisini davranışlarına uygulama, hayata geçirmek  ( 2/214, 4/25, 5/105, 29/2-2, 10,   62/5 )
@  Bilgilerini hayata geçiremeyenler '' Kitap yüklü eşeğe  '' benzetilmiştir.  ( 62/5 )
@  Elbette onlara olan biten her şeyi ilimle anlatacağız.  ( 7/7 )

İşte dini konulara bilimsel bakış açısıyla yaklaşılamadığı için Kur'an'ın bazı önemli ayetlerinin açıklaması yapılamamış, Müslümanlar dinin ve hayatın gerçeklerine tam ulaşamamış ve 1500 yıla yakın bir zaman boşuna geçirilmiş ve geri kalmışlardır.

Son 30 - 40 yıldır bir uyanış hareketi başlamıştır. Müslümanların gerçek dine ulaşamayıp, gelenekleri dinleştirdiği, Kur'an yerine bazı din adamlarının  yorumunu ve neredeyse % 98-99 uydurma ve yalan olan peygamberimizin ağzından uydurulan hadis rivayetlerini Kur'an'ın'da önüne aldıkları farkedilmeye ve dile getirilmeye başlanmıştır.

Bu nasıl olmuştur ?

Ülkemizde bu açılım İlahiyatçı, fakat aynı zamanda felsefe  eğitimi de almış Yaşar Nuri Öztürk '' Kur'an'a dönüş '' hareketini başlatmış. Bu doğrultıdaki eserleri hem gelenekçi İslam taraftarlarından büyük tepki görmüş, hem de  halkın bir bölümü tarafından geniş ilgiyle karşılanmıştır. Yaşar Nuri Hoca'nın geniş ilgi görmesinin sebebi Kur'an'ın yorumuna bilimsel yaklaşması bunun sonucu olarak da insanları daha akla yakın, hurafelerden uzak İslam'la buluşturmasıdır.

Tabii ki, Kur'an'dan uzaklaşmanın ve bunun sonucu bin yılı aşan sürede oluşan dinde yozlaşmanın  getirdiği hasarı, zihinlerdeki ve gönüllerde oluşan tortuyu kısa zamanda yok etmek ve temizlemek kolay değildir.

Bunun yanında Kur'an'daki İslamı hedef edinen bu yolda çalışmalrda bulunan eserler veren çok değerli ilahiyatçı hocalar vardır.  Prof.Dr Süleyman Ateş, Mehmet Okuyan, Bayraktar Bayraklı gibi,  Bu sayın hocalarçok değerli hizmetler yapıyorlar fakat bazı ayetlerin tam anlamlarının açıklanması doğrultusunda keşiflere ulaşamıyorlar. Bunun sebebi de Kur'an'a ve ayetlere bilimsel yaklaşamamalarıdır.

Bunu bir örnekle açıklayayım. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi TIP fakültesi Nöroloji Bilim Başkanı Prof. Dr Gazi Özdemir.
Kendi alanında çok faal ve başarılı bir bilim adamı. Bunun yanında da öğrencilik yıllarından itibaren Kur'an'a yoğun ilgi duymuş ve son 50 yılındaki istirahat saatlerini Kur'an'ı incelemeye hasretmiş bir kişi.  

DİN VE BEYİN, İSLAM'IN ŞARTI SADECE 5 DEĞİL KUR'AN'DAKİ BÜTÜN MUHKEM/ KESİN HÜKÜMLERDİR, ALLAH'IN TEK DİNİ İSLAM'A SON DAVET KUR'AN, KUR'AN KADINI KORUYOR, MEVLANA'DAN GERİYE KALANLAR isimli eserleri yayınlanmış. Bir trafik kazasında kaybettiği eşi Prof. Dr. Necla Özdemir adına Kurduğu maddi imkanları az veya olmayan öğrencilere destek amaçlı bir vakıf kurmuş. Eserlerinin gelirlerini  bu vakfa hasretmiş bir bilim ve gönül adamı.
Bu hocamızı 4-5 yıl önce DİN VE BEYİN adlı eserinden tanıdım. Bu kitaptaki abdesti konu alan bilgilerden etkilenerek yazdığım '' Abdest almanın sebebi bilinenden farklı imiş '' başlıklı  yazım  bu blog sitemde 95 bin kadar okundu. Sonra da İSLAM'IN ŞARTI SADECE 5 DEĞİL isimli kitabını edindim. Bu kitaptaki, MUHKEM MÜTEŞABİH AYETLER iklilemine şimdiye kadar hiç bir din adamı ve akademisyenin erişemiyeceği keşfine ulaşarak  yorum ve açıklama getirdiğine şahit oldum. Hocamız bu eserinde yaklaşık 1450 yıldır gerçekleştirilemeyen bir keşfe ulaşıyor. İslam'ın esası olan muhkem yani kesin hükümlü ayetleri vahyedilme sıraları ile sure sure belirlemiş. Eşi emsali bulunmayan bir çalışma yapmış ve önemli bir kapıyı açan bir yorum getirmiş bu eserinde.

SON DAVET KUR'AN isimli tefsiri de alışılagelen tefsirlerden çok farklı. Anlatımlar bu günkü Türkçemizle  uyumlu net ve 
güzel.
İ
şte İslam'a yeni ufuk açan keşiflere din adamları değil de inançlı bilim adamlarının ulaşabildiğine çok önemli bir delil. 

Bu doğrultuda çalışmalar yapan iki bilim adamı akademisyenin ismini daha vereceğim:
Birincisi   Yıldık Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. CANER TASLAMAN.  İlgi alanları: Bilim, felsefe din ilişkisi  -- Küreselleşme ve İslam  -- Din Felsefesi, --  Bilim Felsefesi -- Fizik, Biyoloji Felsefesi. Çeşitli TV kanallarında ve özellikle Habertürk kanalında programları var.
Eserlerinden bazıları: KURAN VE BİLİMSEL ZİHNİN İNŞAASI -- TANRI PARÇACIĞI -- AHLAK, FELSEFE VE BİLİM -- AHLAK FELSEFE VE ALLAH -- KUANTUM TEORİSİ, FELSEFE VE TANRI  --  BİG BANG VE TANRI.
Bu eserlerini İnternet sitesine yüklemiş ve buradan ücretsiz olarak okumak mümkün. Ayrıca YOU TUBE' de tüm TV programlarının videolarına ulaşmak ve izlemekte mümkün
İkinci  akademesyen: Acıbadem Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç Dr.  EMRE DORMAN  İlgi alanları: FELSEFE -- DİN FELSEFESİ -- İSLAM FELSEFESİ -- DİN ve BİLİM İLİŞKİSİ
Bu hocanında Caner Taslaman gibi eserlerini PDF formatında İnternet'ten okumak mümkün ve YOU TUBE'de videoları var.
İşte gerçek ve bilimsel İslam'ı bu hocalarımızın eserlerinden tanımak mümkün.

Taraftar kazanma faaliyetleri olan cemaat ve tarikatların '' gizli ajandaları '' vardır !...

Taraftar kazanma ve sayılarını arttırma faaliyetleri cemaat ve tarikatların çoğunda belirgin bir şekilde görülür.  Bunu gerçekleştirmek için  kendilerine bağlı dernekler ve özel çalışma grupları oluştururlar. Bir siyasi parti gibi çalışırlar çünkü  '' gizli bir siyasi ajandaları ''  yani hedefleri vardır.

Nedir bu hedef ? 


Taraftarlarının sayısını arttırıp  kitlesel bir çoğunluğa ulaşmak ve kendi inançlarını ve taraftarlarını toplumda etkin bir konuma ulaştırmak. FETÖ örneğindeki gibi.

Bir biri ile bağdaşamayacak çok farklı iki toplumsal alanı yani  siyaset ve dini kendi  siyasi bir hedefleri uğruna kullanmak.

Yani DİNİ SİYASETE ALET ETMEK

Samimi ve bilinçli bir dindarın siyasi hedefi olamaz. Zira din maneviyat alanı, siyaset ise tamamen dünyevi ve nefsi istek ve hırsların etkin olduğu alandır.

Aslında cemaat ve tarikat oluşumları İslam Dininin anayasası olan Kur'an'da  '' bölünme ve parçalanma '' olarak nitelenmekte ve çok sayıda ayette yasaklanmaktadır. ( 6/159 -- 21/93 -- 23/53 -- 30/32 -- 42/13 )

==  Dinlerini parça parça edip, grup grup olanlar var ya, senin onlarla bir ilişkin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. ( 61/59 )

==  Dini doğru tutun ( ayakta tutun )  Allah'ın birliğine inanın ve O'nun hükümlerine teslim olun. Hurafeler karıştırıp dini bozmayın ve onda ayrılığa düşmeyin ( 42/13 )

10 Ekim 2017 Salı

BESMELE' NİN SIRRI


Kur’an bütünüyle bir mucizedir. Yüzde doksanı, belki de doksan beşi okuma yazma bilmeyen bir topluma inerken, ilk ayeti, ilk kelimesi ve ilk emrinin "OKU" (İkra) olması ile bilgilenmenin ve öğrenmenin önemine ve gereğine yüzlerce, binlerce yıl öncesinden değinerek damgasını vurması ile bir mucizedir. Edebi üslubu ile, tek bir ayetinin dahi taklit edilmesi imkansız ilahi seslenişi ile bir mucizedir. İnsan bilgisinin bu gün ancak ulaşabildiği uzay ve tabii bilimler konularındaki teknik bilgileri 1400 yıl öncesinden vermesi ile bir mucizedir. Kur’an’ın mucizevi yönlerinden biri de sayısal ve matematikseldir. 

BESMELE’ de şifrelenen Allah’ın İsmi 

Besmele bilindiği gibi Kur’an’ın toplam 114 olan suresinin 113 ünün başında bulunmaktadır. ( Tevbe isimli surenin başında yoktur. ) 

Türkçe okunuşu: BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİYM 

Burada duralım ve bir bilgiyi aktaralım: 

Kur’an’ın indiği dönemde Araplar rakam kullanmamakta ve alfabelerindeki 28 harfe verdikleri sayı değerlerini rakam yerine kullanmakta idiler. Bu sayı - harf sistemine EBCED adı verilmektedir. Arap rakamları Kur’an’ın Allah katından inmesinden 200 yıl sonra ihdas olunmuştur. Arapça konusunda bilgisi olanlar bilirler ki, Araplar harfleri sağdan sola doğru okur ve yazarken; rakamları diğer dünya ülkeleri gibi – daha sonra ihdas edildiği için – soldan sağa doğru okur ve yazarlar. 

Arap alfabesindeki harf sayısına takılan olabilir. Arap alfabesindeki gerçek harf sayısı 29 değil 28 dir. Lamelif harfi Kur’an yazımında kolaylık olması için sonradan Lam ve Elif harflerinin özel bir işarette birleştirilmesi ile oluşturulmuştur. 

İşte İbraniler ve Araplarda görülen bu sayı - harf sistemine EBCED adı verilmiştir. Bu sistemde her harfin bir sayı değeri vardır. 

Şimdi Besmele'nin yazılmasında kullanılan 19 arap harfini ve bunların ebced sistemindeki sayı değerlerin ve bu sayı değerlerinden sıfırların atılması ile oluşan mutlak sayı değerlerini bir çizelgede görelim. 

Sıra No: Harfin Adı.....Ebced Sayı Değeri .....Mutlak Sayı Değeri 

1............... Be............................2...............................2 

2............... Sin........................ 60................................6 

3............... Mim........................ 40...............................4 

4............... Elif............................1...............................1 

5............... Lam.........................30...............................3 

6............... Lam.........................30...............................3 

7............... He............................5................................5 

8................ Elif...........................1...............................1 

9................ Lam........................30................................3 

10............... Rı........................200................................2 

11............... Ha........................ .8.................................8 

12............... Mim......................40.................................4 

13............... Nun......................50..................................5 

14 ...............Elif.........................1..................................1 

15................Lam................... ..30..................................3 

16............... Rı.................... ..200..................................2 

17................ Ha....................... 8...................................8 

18................ Ye..................... 10....................................1 

19............. Mim.......................40...................................4 

TOPLAM : ...................................................................66 


Burada şimdi tekrar duralım ve ALLAH kelimesinin Arapça yazuılışına bakalım: Yukarıda çizelgede 4, 5, 6, ve 7. harflerle yazılmaktadır 

Bunların Ebced değerleride yukarıdada görüldüğü gibi sıra ile 1 + 30 + 30 + 5 dir Toplamları da 66 sonucunu vermektedir. 

Allah kelimesinin Kur’an’ın yazıldığı Arap harflerinden dördünün ebced sayı değerleri toplamı 66 sonucunu veriyor.
Besmele’nin yazılmasında kullanılan 19 Arap harfinin mutlak sayı değerleri toplamı da 66 

Kur'an'da yer alan fakat '' Tevrat ve İncil'de '' işlenmeyen konular...

Bilindiği gibi Allah'tan insanlara peygamberler aracılığı gönderilen dört ilahi kitap Zebur, Tevrat, İncil ve Kur'an'dır. Kur'an dışındaki 3 kitabın aslı yani orijinalleri yoktur. Mevcut Tevrat iddiasındaki metinler arasında tutarsızlık vardır. Çok çeşitli  İncillerin orijinal olmayıp çeşitli kişiler tarafından yazıldığı bilinmekte ve Hristiyanlar tarafından da kabul edilmektedir.
Aslında Allah'ın dini tekdir. Vahiy ve vahiyde ele alınan konularda aynıdır. Fakat Tevrat ve İncil'e insan eli değip tahrif edildikleri için, bir birleri arasında tutarsızlıkllar vardır. Ve hatta Tevrat olduğu iddia edilen kitaplar arasında ve İnciller arasında'da tutarsızlıklar söz konusudur.

Bu yazımda Kur'an'da ele alınan, fakat Tevrat ve İncil'de yer almayan konuları Ozan Yayınları'ndan Ömer Dedeoğlu'nun  ''  Tevrat, Zebur ve İnciller ve Kur'an açısından SOSYAL YAŞAM VE DİNİ KAVRAMLAR  '' isimli eserinde belirlenen bilgilerden konu başlıkları halinde aşağıda veriyorum:

Kur'an'da bulunan fakat Tevrat'ta yer almayan konular:
Boşanma
Cehennem
Dünya'nın sonu
Sağ - sol ayrımı

Kur'an'da işlenen fakat İncil'de yer almayan konular:

Dünyanın yaratılışı
İnsanın yaratılışı
Hz. Adem - Hz. Lut - Hz. İbrahim
Habil ile Kabil
Kurban
İçki
Savaşlar

Cennetin özellikleri konusu her iki kitapta da işlenmemiştir. ( Tevrat ve İncil )

Şunu da ilave edeyim:
Erkek çocuklarının  '' sünnet edilmesi  ''  konusu yalnız Tevrat'ta vardır. Kur'an ve İncil'de  yoktur.
Not: Zebur şiir şerklindedir. Eski İsrail'in  ilahi ve dua kitabıdır. Uzun bir süre içinde farklı yazarlar tarafından yazılmıştır. Bir Yahudi kitabı olmasına rağmen Hz. İsa tarafından da kullanılmış, İncil yazarları tarafından alıntılar yapılmıştır. Yüz yıllarca Hristiyanlar tarafından bir tapınma kitabı olarak başvurulmuştur.

Okumayana '' kitap '' hediye etmek !...

Okumayanlara kitap hediye etmek rahmetli Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel'in sık kullandığı bir deyimle ''abesle iştigal etmek'' tir.  Yani, boş ve gereksiz bir davranıştır.

Okuma alışkanlığı olmayana kitap hediye etmek ''israf '' tır.

Neden ?

Çünkü okunmayacaktır. 

Ya, varsa, göstermelik bir kitaplığa veya kütüphaneye konulacaktır. Orada öylece kapağı açılmadan yıllarca kalacaktır. Yani vitrin süsü olacaktır.

Ya da, atılacaktır.

Oysa Kitap okunmak içindir...

Böyle bir örneği anlatayım:

Başarılı bir tıp kariyerinin yanında, öğrenciliğinden itibaren son 50 yılını Kur'an'ı araştırma ve incelemeye adamış tıp alanındaki bir bilim adamı Nörolog Prof. Dr. Gazi Özdemir. Eskişehir'imizin 400 bin nüfuslu bir merkez ilçesi belediye başkanına Kur'an konulu  dört eserinden birini hediye etmiş. Bu kitap Eskişehir'de meşhur bir sahafta hiç okunmamış bir durumda değerinin beşte bir fiyat etiketi ile karşıma çıkmış ve sevinerek almıştım.

Eve geldiğimde kapağının altında Hocamızın kendi el yazısı ile yazdığı ismine ithafı ve imzasını gördüğümde çok şaşırmıştım.

Bu konuyu bugün neden söz konusu ediyorum ?

Aşağıdaki mesajlarımla vurgulamaya çalıştığım hatırlatmaları gündeme getirmek için:

Evet;  Kitap hediye etmeyiniz:

@@  Kitap okuma alışkanlığı olmayanlara,
@@  Dini konulardaki eserleri  '' dinsiz ve ateist  '' olduklarını bildiğiniz kişilere
@@  Sağ siyasal görüşlü olanlara sol tandanslı kitapları, sol siyasi görüşlü olanlara sağ tandanslı eserler
Çünkü okumayacaklardır.

Okuma alışkanlığı olayan çocuklarınız ile torunlarınıza da kitaplar hediye etmeden önce onlara okuma alışkanlığı ve zevki aşılamanın yollarını ve çarelerini araştırıp uygulayınız.



'' ALLAH'IN 99 İSMİ VARDIR '' meşhur hadisi sahih ( doğru ) değildir !...

.
Allah'ın isimleri konusunda çok meşhur bir hadis vardır:

'' Allah'ın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunlarsa sayarsa - ezberlerse - Cennet'e girer.  '' şeklinde girişten sonra başta Allah ismi ile birlikte 99 adet isim sayılıyor. Bu hadisle ilgili
birkaç açıklamayı kısaca belirteyim:

İsimlerin sayılması veya ezberlenmesi konusunda iki rivayet var. Bazı rivayetlerde '' ihsâ '' - saymak - bazılaında ise, '' men hafızahâ -  hafızaya alma, ezberleme  kelimesi geçiyor. Sahabiden Ebu Hüveyre'den  rivayetlerden bazılarında hadisin sonunda '' O tektir, tek olanı sever ''eklentisi bulunuyormuş.

Allah'ın isimleri ve O'nun bu isimlerle anılması konusuna Kur'an'da çok önem veriliyor. O'nu anmaya 2/152,198, 4/103, 8/2, 45, 43/13... ve 32 ayette, yani toplam 38 defa değiniliyor.

===  Allah'ın anmak en büyük ( şey-ibadet ) tir. ( 29/45 )

===  Allah'ı ananların ödülü...( 33/35 )

===  Allah'ı anmakla kalplerin yumuşaması ( tatmin olması ) ( 57/16-17 )

===  Allah'ı anmaya kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun !...( 39/22 )

===  Beni anın ki, bende sizi anayım. ( 2/152 )

Gelelim şimdi bu çok bilinen, tanınan hadisin neden gerçek olmadığı iddiama:

Efendim, Kur'an'a ilgim sebebiyle 30 seneden fazla bir süredir, onu inceliyor ve tanımaya çalışıyorum. Bu arada, uzun süreli bir çalışma ile aşağıda not olarak vereceğim kaynak eserlerin yardımı ile belirlediğim Allah'ın Kur'an'daki isimleri ve anlamlarını daha önce  '' KUR'AN'DAKİ ALLAH '' başlıklı yazımda verdim.

http://blog.milliyet.com.tr/kur-an-daki-----allah---/Blog/?BlogNo=485760 

Bu çalışmayı yaparken;  hadisle, Kur'an'daki isim ve sıfat verileri arasında bir tutarsızlık olduğunu farkettim. 

İşte bu ön bilgiler ışığında delillerim:

===  Hadis rivayetlerinde yukarıda belirttiğim gibi isimleri ''saymak '' veya '' ezberlemek ''konusunda farklı iki rivayet var. Sonuçları itibariyle iki anlam arasında büyük fark var.

===  İsimlerin toplam sayısı da çok farklı. Hadisteki 99 saysına karşı Kur'an'da 133 isim ve sıfat'ın mevcudiyeti söz konusu.

===  Hadisteki 99 ismin 86 adedi Kur'an'da yer alıyor. 13'ü yer almıyor. Bu konuda da ikisi arasında büyük tutarsızlık var.

===  Hadiste bu isimleri sayan ve ezberleyenlerin Cennet'e gireceği hükmü var. Bilindiği gibi Cennet'e veya Cehennem'e girme kararı ve hüküm verme yetkisi, ahiretteki yargılama sonucunda ve yalnızca Allah'a aittir.

Bu konuda; ''Hüküm Allah'ındır. Hüküm verme ( yetkisi ) Allah'a aittir '' hükümlerini içeren bir çok ayet vardır. ( 2/209, 220, 260, 7/89, 60/10..... ve 23 ayet, toplam 28 ayet )

===  Yine bu meyanda hadis rivayetinde mantık hatası vardır. Allah'ın isimlerini saymak veya ezberlemek Cennet'e girmek için tek başına yeterli bir sebep olabilir mi ? ( Ne yazık ki bu doğrultuda sevap-günah hükümlerini, Cennete veya Cehennem'e girme vaadlerini içeren Kur'an'ın metnine ve ruhuna aykırı binlerce uydurma hadis vardır. Ve toplumca kabullenilmiştir. ) Cennet ve cehenneme girme hükmü, yaratıcı tarafından insann yalnızca bir işlemi ve eylemi ile mi, yoksa tüm hayatı boyunca oluşan artı ve eksilerinin değerlendirilmesi sonucunda mı oluşturulucaktır ?

===  Gelelim bu hadis rivayetinin sahih yani gerçek olamayacağı konusundaki en önemli  delile: Kur'an'da Yaratıcımızın özel ismi olan ''ALLAH''kelimesi Allah ve Lillahi şeklinde  tam 2699 defa, Allahümme ! ( Ey Allahım ! ) şeklinde de 5 fefa olmak üzere toplam 2704 defa kullanılmaktadır. Yaratıcımızın bu isminden sonra Kur'an'da en çok tekrarlanan ismi  '' RABB '' ismi ( Kur'an toplam olarak tam 970 defa geçiyor ) ''Düzenleyen, çekip çeviren, terbiye eden'' anlamlarını içermekte, kullanılma ve anlam olarak Allah isminden sonra en çok önemi arzetmektedir. Kur'an'daki duaların büyük çoğunluğu bu Rabb ismi ile yapılmaktadır. İŞTE ALLAH'IN BU ÖNEMLİ İSMİ,  HADİS RİVAYETİNDE YOKTUR !...

Kur'an hükümlerini en iyi özümseyen kişi olarak, Kur'an'a aykırı bir söz söyleyemeyeceğine göre bu çok tanınan sözün Peygamberimize ait olamayacağını düşünüyorum.



NOT: Bu yazının hazırlanmasında faydalanılan eserler:

---  KUR'AN'DA ULÛHİYET - Prof.Dr. Suat YILDIRIM - Kayıhan Yayınları

---  KELİME VE KONULARINA GÖRE ALFABETİK KUR'AN FİHRİSTİ - Recep AYKAN  - Pınar Yayınları

---  MUALLİM CD'si

---  Bu yazımın konusu önceki  ''  Dikkat:    BU BİLGİ BAŞKA KAYNAKTA YOK. Allah'ın Kur'an'daki  '' İsim ve sıfatları, anlamları.  '' başlıklı yazım ile ilgilidir

9 Ekim 2017 Pazartesi

ABD'de Yahudi'den daha çok Yahudi olan Hıristiyanlar var: EVANJELİKLER ( Hıristiyan Siyonistler )

Yakın zamana kadar, ABD' nin Filistinlilere karşı İsraillilere karşılıksız desteğini anlamakta zorlanıyordum. Özellikle ticaret ve sanayi alanlarında, gıda ve giyecek eşyası konularında neredeyse en tanınmış markaları küresel anlamda tekelinde bulunduran, bu arada ABD'de ekonomik ve siyasi olarak ABD yönetimini lobileri ile etkilemesinin bu sonuca yol açtığını zannediyordum. 

Taa ki Haber Türk kanalında yaklaşık bir ay önce siyaset ve ekonomi alanlarında araştırma ve eserleri bulunan uzun yıllar ABD'de bulunmuş ve çalışmış akademisyen Prof. Dr Ramazan Kurtoğlu ile bir söyleşi programını izleyinceye kadar. Bu programda içinde bulunduğumuz son dönem ABD Ortadoğu siyasetini, ABD vatandaşlarının bir bölümü ile ile 1970 yılından bu güne tüm Başkanlarının inanç boyutundaki ortak özelliklerininin, yani Evanjelik ( Hristiyan Siyonist ) olmalarının etkili olduğunu anladım:

Evanjelizm Amerikan Ortadokslarının en tutucu bölümünü teşkil eden bir cemaat veya tarikatının inanç sistemine verilen isimdir. 1970' lerde Evanjelikler ABD nüfusunun %20 si civarında iken bugünlerde % 35 - 40' lara yükselmiştir. Bu oranda yaklaşık 100 -120 milyon insan demektir.

Bu arada hemen hatırlatayım  Avrupa insanında dindarlık oranı gittikçe azalırken, dinsizlik ve ateistlik artarken Kuruluşu Avrupalı göçmenlerden oluşan ABD'de kuruluşundan bu güne dindarlık önemli bir gerçektir. Bu durum ABD başkanlarının bir çoğunun, özellikle 1970 yılından bu yana tüm ABD başkanlarının dindar ve Evanjelik olması ABD'nin iç ve dış siyaseti ile dolayısı ile dünyanın siyasetini etkilemektedir. 

Evanjelik Protestanlar, Eski Ahit'in; ( Tevrat ) Yahudilerin Tanrı'nın seçilmiş halkı olduğu, Kutsal Toprak'ların Yahudilerin malı olduğu, Yahudilerin Mesihin gelişi ile birlikte dünya egemenliğine ulaşacakları gibi hüküm ve kehanetlerini tamamen kabul ederler. Bu nedenle de  bu konuda kendileri için en büyük misyonun, Yahudilerin egemenliğine destek olmak olduğunu düşünürler. Bu desteğin en pratik yöntemi, ABD'nin İsrail'e yaptığı her türlü '' 
karşılıksız yardımı '' desteklemektir.

Hristiyan Siyonistler olarak ta anılan, Hristiyan Evanjelikler; Kendilerini  '' Tanrı'nın seçilmiş halkı '' olaragören, diğer tüm ırklardan üstün olduklarını, onları yönetme hakkına sahip bulunduklarını ve Mesih'in gelişi ile birlikte bunu gerçeğe dönüştürüp bir dünya egemenliği elde edeceklerine inanan Yahudilerle tümüyle aynı inanca sahiptirler. Yahudilerin üstün olduklarını kabul etmekte, kendilerini ise onlara destek olmakla yükümlü kişiler olarak görmektedirler.

Evanjeliklerin görüşlerini açıklamaya devam edelim: Tanrı, tüm insanlara aynı şekilde bakmamaktadır. İnsanları iki kaegoriye ayırır; Yahudiler ve Yahudi olmayanlar. Tanrı'nın bir dünyevi bir de uhrevi olan iki planı vardır. Dünyevi olan Yahudiler içindir. Uhrevi olan ise  Evanjelik Protestanlar içindir. Öteki insanlar, örneğin Budistler, Müslümanlar ya da Evanjelik olmayan insanlar, Tanrı için önem taşımazlar.

Bu ilginç inanca göre, Yahudiler Tanrı'nın seçilmiş halkıdır ve onlar için, dünya egemenliğini öngören ilahi bir plan hazırlanmıştır. Evanjelikler bu plana destek olacaklar ve kendileri için gerçek kurtuluş ahirette gerçekleşecektir. Yahudiler için kurulmuş olan Evanjeliklerin  ''  ilahi '' sandıkları bu plan Yahudilerin Mesih inancından pek de farklı bir şey değildir. Mesih geldiğinde Yahudiler ve onlara destek olan Evanjelikler bir yanda, '' Yahudilerin düşmanları ''  Müslümanlar ve Katolikler diğer tarafta yer alacak, iki taraf arasında büyük bir savaş, ARMAGEDDON, yaşanacak ve Hz İsa dünyaya geri dönecek ve onun önderliğinde Yahudiler savaşı kazanarak bin yıl sürecek bir dünya egemenliği elde edilecektir.

Bu bilgiler ışığında Filistinlilerin işi çok zordur. Allah yardımcıları olsun. Dünyanın baş belası ülke ABD ve İsraildir.

Not: Bu yazının hazırlanmasında ''  Karakutu Yayınları'ndan İsmail Vural'ın  ''   EVANJELİZM -- BEYAZ SARAY'IN  GİZLİ DİNİ ''  ve Kim Yayınları'ndan Grace Hallselll'in  ''  TANRIYI KIYAMETE ZORLAMAK  '' isimli eserlerinden yararlanılmıştır.

Aslında - yüzde yüz - oranında '' ateist ve dinsiz '' insan yoktur !...

Yazımın başlığını yanlış okumadınız.

Evet, aslında  % 100  oranında Ateist veya dinsiz olan insan yoktur.

Yaşamının bir döneminde yaşam şartlarının etkisiyle veya bir ideolojinin saptırması ile böyle bir vehme kendini kaptırabilir.

Veya; sıradışı olmak için, kendini farklı bir kimlikle tanımlayarak toplumun dikkatini çekmek için, veya başkalarının etkisine kolayca giren bir kişilik yapısında ise bir arkadaşının ya da okuduğu bir yazarın etkisinde kalarak  böyle bir düşünce rüzgarına kapılabilir.

Allah yoktur ! ( haşa ) Ben bir yaratıcı olduğuna inanmıyorum, diyebilir. Böyle söyler ama kendi iç dünyasında tereddüt halindedir.  

Bunu nası anlarız ?

Bu söylemi çevresinde sık sık dile getirir.  Böylelikle etrafına bu söylemini, fikrini empoze etme ve ikna etme kamuflajı altında söylemine kendini inandırma çabası vardır.

Bu görüşüme delil olarak kendisini ateist ve dinsiz olarak empoze eden birkaç bloger arkadaşımızın yazılarına dikkat ederseniz din ve inanç konularına sık sık girerler. Hatta bir dindar olduğunu ikrar eden ben benim gibilerden çok din ve inanç konularında bir şeyler söylemek ihtiyacını hissederler..

Yazıma koyduğum resimdeki esprili yazıda görüldüğü gibi, ani bir hayati tehlike anında ellerinde olmadan ''  Allah'a sığınırlar  ''

Biraz önce ne söyledik ?

Aslında  % 100 oranında ateist veya dinsiz olan insan yoktur. 

Çünkü  Allah insanı yaratışında, bir Yaratıcı inancını genlerine işlemiştir. 

Ayrıca Secde Suresi 9. ayetinde yaratırken Allah'ın İnsan'a  '' Ruhundan üflediği  '' belirtilmektedir.

Yaşamının bir döneminde ateist olduğunu ilan edenlerin çoğunluğu ileri dönemlerinde bu inançtan vazgeçerler. Sinema, TV dizileri ve tiyatro oyuncusu Peker Açıkalın gibi...

Bazı ateistler de ateist inançdan geri dönerler ama söylemlerinden dönmeyi gurur meselesi yaparlarlar. Sözleri ile kendilerini bağlarlar.


  • Kişinin kendisini sözleri ile bağlamasına ve sınırlamasına kendi yaşamımdan bir örnek vereyim:

Küçüç çocukluk dönemlerinde bir gün geniş bir aile topluluğu ile beraberken '' tatlıların her türünü çok sevdiğim '' halde ikram edilen tahin helvasını yemeyi -- belki de nazlanmak amacıyla -- reddettim.  

--  Ben helva sevmem !

Sonraları bu davranışım benim kabusum oldu. Senelerce sözümle kendimi bağladığım için geri dönemedim. Helva yiyemedim...

Bir insanın '' Allah'a inanıyorum, fakat hiç bir dini de kabul etmiyorum demesi de geçerli değil. Çünkü bu inanış şekli de bir inanç sistemi yani dindir. '' Deizm '' adı verilir.

İnsanın gözü '' ALLAH '' ı idrak edemez. ( göremez ) !...

Yani insan gözleri ile Yaratıcısını göremez, onunla bir ortamda karşı karşıya gelemez !

Bu husus Kur’an’da açıkça belirtiliyor: Ve sebebi de açıklanıyor.

’ Gözler O’ nu idrak edemez, ama O gözleri idrak eder. O en gizli şeyleri bilendir, her şeyden hakkıyla haberdar olandır.  ( 6/103 )

Neden gözlerin Allah’ı idrak edemeyeceği, başka bir ayette güzel bir örnek verilerek açıklanıyor:

‘’ Musa belirlediğimiz yere ( Tur’a ) gelip Rabbi de ona konuşunca, ‘’ Rabbim ! Bana kendini göster, sana bakayım ‘’ dedi. Allah’da ‘’ Beni Dünyada katiyyen göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse, sen de beni görebilirsin. ‘’ dedi. Rabbi, dağa tecelli edince onu darmadağın ediverdi. Musa da baygın düştü. Ayılınca, ‘’ Seni noksanlıklardan tenzih ( uzak ) tutarım Allah’ın. Sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim dedi.  ''  ( 7/ 143 )

Allah'ı idrakte sert kayalardan oluşmuş koca bir dağ yetersiz kalınca, insan gözleri ne yapsın ?

‘’ Gözler O’ nu idrak edemez, ama O gözleri idrak eder. O en gizli şeyleri bilendir, her şeyden hakkıyla haberdar olandır. ''   ( 6 /103 )

İŞTE, ALLAH'LA İNSAN ARASINDA, İNSAN OLAN ARACI YANİ '' PEYGAMBER '' GEREĞİ BURADAN KAYNAKLANMAKTADIR

'' Allah Sevgisi '' nin insandaki belirtileri !...

Kur’an’da 90 a yakın ayette, Allah korkusu işlenmiştir. Aşağıdaki örnekler gibi: 

*** Ey iman edenler ! Allah’tan korkun ve doğrularla beraber olun.*** ( 9/119 ) 

*** Onların yalvarıp durduklarını, Rablerine hangi daha yakın diye vesile ararlar ve rahmetini umarlar, azabından korkarlar; çünkü Rabbinin azabı korkunçtur. *** ( 17/57 ) 

Allah sevgisinden ise yalnızca bir ayette bahsedilmektedir: 

*** İnsan arasında, Allah’ı bırakıp, O’na koştukları eşleri tanrı edinenler vardır. İman edenlerin Allah sevgisi ise daha kuvvetlidir. Zalimler azabı gördükleri zaman, bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Alah’ın azabının çok şiddetli olduğunu anlayacaklarını keşke bilselerdi. *** ( 2/265 ) 

'' Allah’tan korkun ! '' mesajı veren bir çok ayet olduğu halde '' Allah’ı sevin ! '' mesajı veren tek bir ayet dahi yoktur. Neden ? Çünkü. Hiç bir büyük, yüce ve ulu bir varlık beni sevin demek basitliğine düşmez ve böyle bir istek şanına yakışmaz. 

Allah sevgisi kendiliğinden gelir. Ve Allah sevgisinin başlangıcı ve ilk basamağı Allah korkusudur. Korku duygusu ile korktuğu yüce varlığı anlamayı ve tanımayı amaç edinir. Tanıdıkça, eserlerini, büyüklüğünü, büyük sanatkarlığını anladıkça, kavradıkça korku duygusu ikinci plana düşer. Hayranlık duygusu ve bunun paralelinde sevgi duygusu öne çıkmaya başlar. Başlangıçta Allah’ın azabından, korkusundan, cezasından çekinerek Allah’a saygı duyan kişi, Allah’ı tanıma yolunda önemli adımlar atabilmişse O’na olan sevgisi ön plana çıkmaya başlar. 

Başlangıçta Allah’a korku duygusu ile ibadet etmekte iken sonradan sevgi ve saygı ile ibadete ihtiyaç duyar. Yine başlangıçta Cehennem cezası ve Cennet ödülü; Allah ile ilişkisinde ön planda iken; Allah sevgisi yolunda önemli ilerleme kaydetmişse artık, sevgiliyi darıltmamak ; sevgilinin sevgisini, ilgisini yitirmemek duyugusu ön plana geçmektedir. 

Allah sevgisini üç aşama da gerçekleşir: 

*** Allah korkusu  

*** Allah sevgisi  

*** Allah aşkı  

Allah korkusunun temelinde dünya ve ahirette Allah’ın azabına yani cezasına uğramamak olduğunu biliyoruz. 

Allah sevgisinin işareti ise kişinin baktığı her şeyin, her büyük ve küçük şeyin Allah’ın eseri ve tasarımın sonucu olduğunu düşünmesi ve O’ nun sanatının büyüklüğünü hissetmesidir. 

Zaten büyük şeyleri görmek, bilmek, hissetmek; Allah’ın büyüklüğü duygusuna bilgisine bizi ulaştırır. Mesela evrenin büyüklüğü; bu büyüklüğün boyutlarının 300 milyar galaksi ve her galakside Güneş’imiz gibi ortalama 300 milyar yıldız olduğu bilgisine ulaşmak gibi. Fakat Allah sevgisi, ilk bakışta küçük ve önemsiz gibi görünen şeylerde de, Allah’ın yüceliği ve sanatının büyüklüğünü kavramaya götürür. Örnek olarak çok küçük bir böceği bir büyüteç altında incelediğimizde ondaki tasarımın güzelliği, sanatın inceliği ve büyüklüğünü görebiliyor ve düşünebiliyorsak ve onu incelerken Yaratıcısı ve Tasarımcısını hatırlıyor ve sanatına hayranlık duygusu benliğimizi sarıyorsa, Allah sevgisi duygusuna ulaşmış olan bahtiyarlardan olarak kendimizi görebiliririz. 

Evet, Allah sevgisinin belirtisi, insanın baktığı, gördüğü, kavrayabildiği her şeyde Allah’ı hatırlaması ve onu anmasıdır. Allah aşkı, yani ilahi aşk ise bu sevginin çok daha ileri bir boyuta ulaşmasıdır. Allah sevgisi artık kişinin tüm benliğini kuşatmıştır. Allah için yaşar, düşünür, çalışır ve Allah için sever. Kendi benliğinin ve dünya hayatının bir önemi kalmamıştır. Böyle bir sevgi çok az kişiye nasip olur. Onlar da her halde Allah’ın Velî kullarıdır. Ve bu velî kulları normal yani sıradan insanlar, bilemez, tanıyamaz, varlığını hissedemezler. 

ORKİDEYİ KORKUTMAK !...

Orkide bir çiçek, korkutulur muymuş demeyin. Yazımı izleyin:

Orkide nadide bir çiçek, hem nadide, hem nazenin. çünkü sık çiçek vermiyor.

Açtığı zamanda çok güzel ve estetik bir görüntü veren iri çiçekleri uzunca bir zaman, iki üç ay - taze  ve diri - kalıyor.
Orkide farklı ve özel bir çiçek. Saksısı ve toprağı da farklı. Saksısı dipten suyu kendisi alacak şekilde dizayn edilmiş. Toprağı da bildiğimiz toprak değil, toprakta beklemiş tamamen organik, bitki kök ve diğer artıkları.

Sık açmıyor derken, açtıktan sonra en erken bir sene daha açmıyor. Evimde iki orkide saksısı var. Benim deneyimim ve bilgim onlarla sınırlı. Farklı özellikte Orkideler var mı bilyorum. Orkidelerin çiçeklerinin güzelliği kadar yeşil, iri ve kalın 4-5 yaprağı da o ölçüde çirkin. Yani hiç bir estetik değeri yok.

Çiçekleri döküldüğü zaman  su ver, bakımını yap, aylarca, belki de yıllarca o sevimsiz yapraklara bak dur.

Hani emeklyim ya, kadınlara yönelik sabah televizyon programlarını biz emekli erkeklerde bazan izliyoruz. Bir gün bir uzman, açmayan orkideleri açmaya zorlamak için bir çare önerdi. 

Çiçeği korkutacaksın !

Nasıl olacak bu iş ?

Güneş ışığı almayan bir dolaba okideyi koyacaksınız. Üç gün üç gece dolabın kapısını hiç açmayacaksınız.  Üç günün sonunda dolaptan çıkaracasınız.  Çiçek üç gün güneş ışığı almadığından  '' kendini hayati tehlikede '' olarak algılayacak, acele açma formuna gircek.

Durur muyum, hemen uygulamaya giriştim. Evde torun var. Annesi çalıştığı için babanne olarak iş günleri  Demir'in bakımını eşim üstleniyor.  Şimdi iki buçuk yaşında, çok hareketli. Konuşmaya da başladı ve çok dillendi. ( Allah herkesin çocuk ve torunlarını bağışlasın ) O evde olduğu anda tüm evi allak bullak ediyor. Girip çıkmadığı yer, açmadığı kurcalamadığı dolap ve çekmece kalmıyor. 

Dolaplara koyamayacağım için ne yapacağım ?

Büyükçe bir karton koli buldum. İçine saksıları yerleştirdim. Üstünü de iki kat örtü ile örttüm Gözden uzak bir yere kaldırdım. Üç günün bitiminde   saksıları heyecanla çıkardım ve gözlemeye başladım. Hareket yok. 8-10 gün sonra iki çiçek dalı olan saksının  birinin dalında 2-3 milimetre boyunda çok küçük filiz belirdi. Öbür tek çiçek dalı olan saksıda tık yok. 

Derken, iki üç gün sonra, filiz veren saksının ikinci çiçek dalında da küçük filiz belirdi. Yine öbür saksıda tık yok... 
Heyecanla bekliyorum ve gözlüyorum. Her gün büyüteçle olmuş filizleri ve olacak filiz yeri dalları heyecanla inceliyorum.
Gelişme devam edecek mi yoksa duracak mı ?

Eğer olumsuz bir sonuçla karşılaşırsam ne yapacağımı merak edenlere hemen söyleyeyim efendim:

Bir veya ikisine de hücre hapsi cezasını son defa ve  bu kere 10 gün süreli olmak üzere uygulayacağım.

Yine sonuç alamaz isem çiçeklerimle helallaşacağım...

'' Din '' ALLAH'ındır

Bu yazımın başlığını görünce, 

--- Ne diyorsun sen arkadaşım, din tabii ki Allah'ındır. Yeni bir şey mi söylediğini zannediyorsun ? Bunu bilmeyen mi var ? diye düşünenler olabilir. Evet, bunu herkes biliyor ve bilmesi gerekiyor ama uygulamada dinin sahibinin yalnızca Allah olduğu unutuluyor veya dikkate alınmıyor.

Önce bu temel din hükmü ile ilgili Kur'an mesajlarını bir görelim:

'  Peki onlar, Allah'ın '   dininden başka bir din mi arıyorlar ?...... ''  ( 3/83 )

''  Dini Allah'a has kılarak ( O'na ) ibadet et !...  ''  (4/146, 6/a62-163, 22/31, 39/1-2, 11, 14, 98/5 )

'' Halis ( katışıksız, saf ) din yalnızca Allah'ındır. '' ( 39/3 )

'' Dinin yalnızca Allah'ın olması '' ne demek. ?

Din hükümlerini ve kurallarını yalnızca Allah koyar demek.

Bu hükmün yine Kur'an'da bir delili ve hatta isbatı var:  5. surenin 3. ayeti:

'' DİN TAMAMLANDI  ''

Kur'an'ın 22 sene 2 ay ve 22 günlük nüzul ( Allah'tan inme ) sürecinde son ayetlerden olması veya en son ayet olması kuvvetle muhtemel olan bu ayet, kendisi ile birlikte dinin tamamlandığını söylüyor. Yani Kur'an ve Kur'an'ın iniş süreci tamamlandı demiyor, DİN TAMAMLANDI  diyor.

Bu ne demektir, bu ayetten sonra DİN HÜKÜM VE KURALLARI konamayacağını ifade ediyor.

Ama ne yazık ki uygulama böyle olmuyor. Din kuralları konulmasına Kur'an'dan sonra da devam ediliyor: Ve hatta Peygamberimizin ölümünden sonra da:

Peygamberimizin ağzından sözler ( hadis ) uydurularak,

Bazı imamların ve din adamlarının görüş ve yorumları din kuralları haline getirilerek.

Sonra da bu günlere gelindiğinde bir bakıyoruz ki, yaşadığımız dinin ( İslam ) Kur'an'la indirilen gerçek dinle pek bağlantısı kalmamış ve tanınamaz hale gelmiş...


Ölüler için okunan Yasin Suresi'nin 70. ayeti çok ilginç !...



Kur'an'ın 36. sırasında yer alan Yâsîn Suresi bilindiği gibi yüzlerce yıldır ölülere okunma özelliği ile tanınır. Müslümanlara ölüm anında  başucunda daha çok o sure okunur. Mezar ziyaretlerinde mezarı başında, ölenleri yad etmek için düzenlenen anma mevlitlerinde, Cuma günleri evlerde ve çeşitli vesilelerle, yine aynı amaçla Kur'an'dan okunma için hep bu sure tercih edilir.

Bu eylemin gerekçesini hep merak ederim. Birkaç defa da mealini inceledim. Bu surenin ölümle ve ölülerle ilgisi çözemedim. Gerekçe olarak karşıma hep
Peygamberimizin olduğu öne sürülen oldukça yoğun hadis  rivayetleri çıktı.

Kısa bir süre önce ilahiyat hocası Yard. Doç Dr. Emre Dorman'ın bir videosunda  konu ile ilgili bir ayetin mevcudiyetini belirledim. İrkildim. Yâsîn Suresinin 70. ayetinde şu çok ilginç mesaj var:

''  [ O Kur'an ]  ''  diri olanları uyarmak ''  kâfirlere [ azap ] sözünün gerçekleşmesi için [ indirilen anlamı ] açık bir  Kur'an'dır.   ''  

Dikkat ettiniz mi Müslümanların zihinlerine  '' ölülere okunma '' şeklinde bir takım hadis rivayetleri ile nakşedilmiş bu surede  ''  KUR'AN'IN DİRİLERİ UYARMAK İÇİN İNDİRİLDİĞİ ''  mesajı var.

Çok ironik değil mi ?...

Demek ki, bu uygulama ve inanışın bir dayanağı yoktur. Delili de bu surenin 70. ayetidir. Diğer bir çok yanlış bilgi ve inanış gibi Peygamberimizin ağzından uydurulan hadis adı verilen sözlerle İslam'a monte edilmiş ve Müslümanlar yanıltılmıştır...


APTALLAR -- ŞİZOFRENLR -- CAHİLLER

    ================================== APTALLAR .:: Aptal Olduğunu ŞİZOFRENLAR ::  Şizofren Olduğunu C A H İ L L E R  :::: C a h i ...