Neredeyse bütün ilmihallerde, Kur'an meallerinde, tefsirlerde '' ayakları yıkamak '' abdestin farzı olarak belirtilir. Fakat gerçekte Kur'an'ın abdest ile ilgili Maide / 6 ayetinde ayakları yıkamaktan bahsetmiyor, MESH azası olarak gösteriyor.
Bahsi geçen ayetin abdesti tarif eden bölümlerini kelime meali olarak incelediğimizde bunu açık olarak görüyoruz:
'' Yâ eyyühellezine amenü [ Ey iman edenler ]
İzâ kumtüm [ kalktığınız zaman ]
ilâssalâti [ Namaz kılmaya ]
fâ'silû [ YIKAYIN ]
vücûheküm [ yüzlerinizi ]
ve eydiyeküm [ ve ellerinizi ]
ilel merafiki [ dirseklere kadar ]
vemsehû [ MESHEDİN ]
birûsiküm [ başlarınızı ]
ve ercileküm [ ve ayaklarınızı ]
ilel ke'beyn [ iki topuğa kadar ]
Hemen bilmeyen için açıklayalım:
MESHETMEK; ISLAK ELLERİNİZLE BAŞINIZI VE AYAKLARINIZI SIVAZLAMAKTIR
Şimdi koyu harfler ile yazılan Arapça kelimelerin Türkçe anlamlarını yanyana getirelim ve anlama derli toplu bakalım:
'' Ey iman edenler, kalktığınız zaman namaz kılmaya, yıkayın yüzünüzü ve ellerinizi, dirseklere kadar. Meshedin başlarınızı ve ayaklarınızı topuklara kadar '' .......... ( Maide / 6 )
Türkçemizin aksine Arapça ve bir çok dillerde cümlede kelime diziminde önce fiil geliyor.
Ayet abdest alınmasını tarif eden kısmı iki bölüm halinde:
'' Yıkayın yüzünüzü ve ellerinizi, dirseklere kadar;
Meshedin başınızı ve ayaklarınızı, topuklara kadar ''
Yıkayın emrinden sonra yüz ve eller geliyor. Meshedin emrinden sonra baş ve ayaklar geliyor.
Ayrıntı olarak da ellerin dirseklere kadar yıkanacağı, ayakların da topuklara kadar meshedileceği belirtiliyor.
Kur'an'ın bu açık hükmüne rağmen, birileri tarafından ilmuhallere, meallere ve tefsirlere inatla '' ayakların yıkanması '' gerektiğini sokuluyor.
Sonra ne oluyor ?
Müslümanlara eziyet oluyor.
Evlerimizdeki bu günkü düzene göre ayaklar nerede yıkanacak ?
Tabii ki lavaboda. Lavaboda abdest alanlar bilir: Lavaboların yüksekliği ellere göredir, ayakları lavaboda yıkamak bırakın yaşlıları, gençler için dahi biraz zordur. Nasıl bir sıkıntıya uğranıldığı herkesce bilinir.
Başka bir örnek daha; Diyelim ki Anadolu insanısınız İstanbul'a ziyarete gittiniz. Süleymaniye veya Sultanahmet camilerinden birini ziyaret ettiniz. Tabii ki hiç olmazsa iki rekat namaz kılmadan olmaz. Abdestiniz yok, alacaksınız. Açık veya kapalı şadırvanda abdest alacaksınız. Tabii ki yanınınzda, cebinizde havlu taşımıyorsunuz. Mevsim de kış ( yaz olsada pek farketmez ) Çoraplarınızı çıkardınız ve ayaklarınızı yıkayacaksınız. Tekrar ayaklarınızı kurulamadan çoraplarınızı giyeceksiniz. Bu durumlarda düşeceğiniz sıkıntıları tahmin edebiliyor musunuz ?
Hele bir de yaşlı iseniz ve bedeniniz ve azalarınızda hareket kısıtlamaları varsa. ( Genellikle de vardır ) Örnek olarak ben 70 yaşımı aştım. Bir kaç senedir çoraplarımı giymek ve çıkarmakta dahi oldukça zorlanıyorum...
İşte herşeyi bilen Yüce Yaratıcı insanları zora koşmamak için böyle bir kolaylık lütfetmiş ve ayakları yıkamak zorunluluğu koymamış. Fakat evinizdesiniz her hal ve durumda müsaitsiniz -- Bedeninizde kısıtlamallar da yok, ayaklarınızı yıkamanıza hiç bir engel yok !...
NOT: Meal için kaynak: Aktif Dağıtımın '' Arapça Hat, Satır Arası Kelime Mealli KUR'AN-I KERÎM VE MEALİ '' isimli eseri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder