5 Ocak 2018 Cuma

İnsanın beyninden alacağı gerçek zevk, onu uyuşturmakta değil çalıştırmaktadır !...



Beyinden nasıl zevk alınır diye bir soru karşısında kalsak, çoğumuz ‘’ şöyle bir kafayı çeker, güzelleşiriz ‘’ diye cevap vermeyi düşünenler çıkabilir. Ama öyle midir ? Beyinden zevk almak, beyni ve onunla bağlantılı sinirleri uyuşturmak veya uyarmakla mı olur ?

Beyin tüm canlılarda vardır. Ama insan beyninin işlevi çok farklıdır, bilindiği gibi. Düşünme yeteneği ile donatılmıştır insan. Bu özelliği ile Dünyadaki en üstün varlıktır. Canlı ve cansız tüm varlıklara hakimdir ve onları kendi menfaatleri için kullanır ve yönetir. 
Bu böyle olunca ondan alınacak zevk, onu uyuşturarak ve bir süre için devre dışına çıkarmakla mı yoksa yaratılış amacına uygun olarak değerlendirmekle mi olacaktır ?

Beynin yeteneklerini değerlendirmeye yönelik aşağıda vereceğim örnekleri inceleyelim ve sonra karar verelim :
Bir mimar düşünelim; emsallerinden farklı özellikleri ve görüntüsü olan bir bina tasarlıyor. Onu kağıda döküyor. Tasarımı beğeniliyor. Uygulanmasına karar veriliyor. Kağıt üzerindeki plan ve proje hayata uygulanıyor. Yani bina projeye uygun olarak inşa ediliyor. Bulunduğu yörede benzeri olmayan hatları, çok farklı görünümü ve estetik güzelliği ile bir eser ortaya çıkıyor. Kentin o yöresine bir başkalık ve güzellik katıyor. Bu binayı, bu eseri her gören beğeniyor, dönüp tekrar tekrar bakmak ihtiyacını hissediyor.
Şimdi bu mimarın yerine koyun kendinizi. Onun duygularını, onun keyfini, onun coşkusunu biraz anlamaya çalışalım: Neler hissedecek ve düşünecektir dersiniz ?
Bu benim eserim, bu eseri, bu farklı güzelliği ben tasarladım, çok beğenildi.

Bir öğretmen düşünelim; iyi insan, sıra dışı farklı insan yetiştirmeyi ideal edinmiş. Her dersinin her dakikası için plan yapmış, senaryosunu hazırlamış ve uygulamış. İyi bir eğitim ve öğretim için eğitim biliminin ve tecrübelerinin gereği olan her şeyi yapıyor. Her gün bedenen ve beyinsel olarak çok yoruluyor. Bu yorgunluk onun için önemli değildir. Çünkü mesleğini seviyor, insanlar için iyi bir şey ve faydalı bir şey yapmış olma duygusu onu mutlu ediyor Yorgunluk da ona mutluluk veriyor. Bir çok öğrenci yetiştiriyor, mezun ediyor. Derken birkaç sene önce mezun olmuş ve hayata atılmış, çalışmakta olan öğrencilerinden birisinden bir mektup alıyor:

’ - Hocam, bize iyi bir eğitim vermek için kendinizden çok şey verdiniz. Her dersiniz için senaryo yazıp bize oynadınız. Mesleğime ve hayata dair her söylediğinizin gerçekleştiğini gördüm. Sözleriniz kulaklarımda ve devamlı olarak bana rehber oluyor. Bize çok faydalı oldunuz. Allah sizden razı olsun ! ‘’

Şimdi bu öğretmenin yerine koyun kendinizi. Onun duygularını, mutluluğunu, coşkusunu başka bir şeyden almak mümkün mü ?

Bir bilim adamı düşünelim; branşı olan bilim dalına kendisini adamış. Bilim adına o güne kadar çözülmemiş bir konuyu hedef almış veya bir icadın peşinde. İnceliyor, araştırıyor, yoğunlaşıyor. Çözmeden rahatlayamayacak. Gün oluyor 12 saat, gün oluyor 18 saat çalışıyor. Yorgunluğunu ve de açlığını hissetmiyor. Günler aylar sonra hedefine ulaşıyor. Bilimin o dalındaki, o konu hakkında, o güne kadar başka hiçbir insan aklının ulaşamadığı inceliklere ve çözüme ulaşıyor. Bu buluşu, icadı bilim dünyasında geniş ilgi uyandırıyor. Yurt içi ve dışındaki akademik çevrelerden tebrik ve teşekkürler yağıyor.

Şimdi bu bilim adamının duyacağı, keyfi, zevki, mutluluğu ve coşkuyu tahmin edebiliyor musunuz ?

Ya da ressamsınız yazımızdaki gibi farklı ve çok güzel bir resim yaptınız.
Kendiniz de beğeniyorsunuz. Her gören de...

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün: Güzel besteler yapan ve eserleri dillerden düşmeyen bir bestekarı, yaptığı filmler dış ülkelerde ödüller alan bir yönetmeni ve daha nicelerini örnek verebiliriz. Kim onların yerinde olmak istemez ki ?

İşte bütün bunlar insan beyninin ve dolayısı ile aklının ulaşabileceği güzellikler, zevkler, mutluluklar. 

Demek ki gerçek keyif ve mutluluk insanın beynini alkol ve diğer zehirli maddelerle uyuşturmak, bedenini zehirlemekle değil, onu Allah’ın yaratılış amaçlarına uygun olarak kullanmak ve değerlendirmekle oluyor.

Bu gün yaşantıma renk katan bir olayı aktararak yazımı bitireyim:

Bir torunum var 4 yaşını iki ay önce doldurdu. Adı Demir.  Annesi öğretmen. Doğduğundan beri bu seneye kadar haftada 5-6 gün annesinin çalışma saatlerinde babaannesi olan eşim bakımına yardımcı oldu ve bizde idi bu sene  kreşe verdiler, hafta sonlarında bir iki gün  evimizi ve yaşantımızı şenlendiriyor. Tabii ki her zamane çocuk gibi oldukça zeki.

Bu gün çarşıda dolaşırken 4-6 yaş arası çocuklar için çıkarılan bir dergi keşfettim. Eğitici, öğretici bilgi, resim ve oyunlar, bulmacalar içeriyor. Bir de zeka geliştirici  su doku eki var. 3x3= 9 gözlü  ve 3 er adetten oluşan 3 seyyar kalın karton resim var. Bunları verilen örneklere uygun olarak verilen şablondaki gözlerine yerleştiyorsunuz.

Bu su doku bulmacasına  ilk10 dakika uyum sağlamakta biraz zorlandı. Kavradıktan sonra da iki saat peşimi bırakmadı beni esir aldı. Defalarca farklı  bulmaca çözdü. Demek ki bu akıl oyunundan zevk aldı... 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder