17 Ekim 2017 Salı

Gönlüne '' NAMAZA BAŞLAMAK '' ilhamı düşenler, mutlaka başlarlar !...

Yüce Allah’ın insana yükümlü kıldığı, yani farz kıldığı her şeyin bir hikmeti ve özellikle insanın kendisine  faydası vardır. Bunların başında namaz ibadeti gelir. Bu yazıyı İNSANIN ALLAH’A EN YAKIN OLDUĞU AN başlıklı yazıma bir yorumla katkıda bulunan bir kardeşimin verdiği ilham sebebiyle yazıyorum.

Bu kardeşim namaza başlamaya niyetlenmiş ama, nefsini yenip bir türlü başlayamıyormuş.

Bu başlangıçta herkeste böyle oluyor:

Nefsiyle muhasebe ve mücadele:

Başlayayım mı, başlamayayım mı ?

Başladım mı sürdürmem lazım. Günde beş vakit. Abdest alacaksın ve namaz kılacaksın.

Bu işi becerebilir miyim ?  

Ya başaramazsam ?

Yarıda bırakırsam. Allah'a karşı mahcup olursam. Evet bu muhasebe herkes de böyle oluyor.

Bu konuda iç hesaplaşma girdabına düşenler mutlaka namaza başlarlar. Bu değerli kardeşim üzülmesin. Gönlüne namaz ilhamı düşenlerde bu iç hesaplaşma ne kadar uzun sürerse, sonuç da o kadar başarılı olur. Başlarlar ve namazı bir daha terk etmezler.

Namaza yeni başlayanlar ile ilgili olarak değerli Hocamız  Süleyman Ateş’in verdiği bir bilgiyi de burada arz ediyorum:

‘’ Namaza, hangi yaşta olursa olsunlar muntazaman kılmaya başlayanlar için, geçmiş kılmadıkları dönem için kaza mükellefiyetleri yoktur. Yeni ve beyaz bir sayfa açmışlardır. Onlar için geçmiş değil gelecek önemlidir. Muntazaman devam ettirmeye çalışacaklardır. ’’

Bakın bu başlangıç ile birlikte kişide ne gibi değişim ve gelişmeler olur:

Eksiklik ve suçluluk duygusu yok olur. Yaratanına karşı görevini yapmanın, sorumluluğunu yerine getirmenin huzuru tüm benliğini sarar. Suçluluk duygusundan ve tedirginlikten kurtulur. Hayatı bir başka anlam kazanır.

En önemli ibadet Allah’ı anmaktır. Namaz bu işlevi yerine getirmenin en önemli ve garantili yoludur. İnsan ruhu ancak Allah’ı anmakla gerçek huzuru  bulur, sükuna erer ve mutluluğa adım atar.

Allah’ı anmakla kişi nefsinin kirlerinden ve zulmünden kurtulur. Bu anma ne kadar sık olursa insan için o kadar faydalıdır.

Allah’ı anma periyodu ne kadar seyrekleşirse, insanın nefsinin ve şeytanın taaruzuna uğrama tehlikesi o ölçüde artar. Namaz bu işlem için en büyük ve önemli bir araçtır. Günlük yaşantı telaşı ve stresi  içinde insan, namaz kılmaz ise ne kadar istese de bu anma  işini ihmal edebilir, unutabilir, geciktirebilir.

Namaz ve öncesindeki abdest alma sürecinde insan, olabildiğince konsantre olması, güncel dünya işlerini bir kenara bırakmağa gayret etmesi gerekir. Bunu başarabilirse, bir gün içinde beş defa stresine, yorgunluğuna, telaşına beş defa teneffüs yani ara vermiş olur. Fiziki ve özellikle ruhen dinlenmiş olur.

Namaz kılan insan Allah ile fiilen ilişkiye girmiş olur. Kendini Allah’a daha yakın hisseder. Layıkı ile bu ibadeti yapabilmiş ise, tabii ki  Allah da o kişiye daha yakın olur. Yani bir ölçüde Allah’ı arkasına almış olur. Kendini daha güvencede ve daha güçlü hisseder.

Yüce Allah insanı kendisine dua etmesi ve kendisinden bir şeyler istemesi için yaratmıştır. Namaz da kişinin daha çok dua etmesi ve istekte bulunmasına sebep olur.

Namaz ve özellikle secde, kulluğun en önemli göstergesidir. Alnı ve burnu en alçak noktada ve yerdedir. Bu da nefsinin azmasına ve gurur, hırs gibi tuzaklara düşmesine engel olabilir.

Günlerimiz, haftalarımız, yıllarımız akıp gidiyor. Öyle de, böyle de akıp gidiyor. Ve kaçınılmaz sona doğru her geçen gün yaklaşıyoruz. Bu günümüzü ve geleceğimizi daha anlamlı kılmak bizim elimizde

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder