15 Ocak 2018 Pazartesi

Kur'an'ın ŞİİRSELLİĞİ !...




Türkçe’mizde  şiir deyince akla mısranın son kelimesinin sonundaki ses uyumu gelir. Bilindiği gibi buna ‘’ kafiye  ‘’ ( uyak ) denir. Gerçi modern zamanların şiirlerinde kafiye önemsenmez ve aranmaz oldu ama genel bakışta, şiiri şiir yapan, zenginleştiren işte bu ses uyumu yani kafiyedir. Bu ses uyumu tek harfle olursa ‘’ yarım kafiye ‘’, iki harfle olursa ‘’ tam kafiye ‘’, üç veya daha fazla harfle oluşturulursa ‘’  zengin kafiye ‘’ ismi alır.

Kur’an Arap bir kavme ve Arap asıllı bir Peygambere inmiştir ve Arapça’dır. Arap şiirinin özelliklerini ver kurallarını bilmiyorum. Kur’an ayetlerinin son kelimelerinin neredeyse tamamında kafiye bulunduğu görüldüğünde tahmin ediyorum  ki Arap şiirinde de kafiye vardır.

Evet, Kur’an ayetleri orijinal Arapça metni şiir değildir ama, şiir gibidir ve ayetler kafiye ile sona ermektedir. Bu özelliği onu orijinal metnini Arapça bilmeyenler dahi okusa ilginç kılmakta, okuyana ve dinleyene keyif, huşu ve musiki tadı vermektedir.

Kur’an ayetlerini yukarıda belirttiğim gibi nedeyse tamamında bu kafiye söz özelliği mevcuttur. Şimdi rasgele Kur’an surelerini ele alarak bu özelliği görelim.

Aşağıda Bakara suresi ilk 50 ayetinin ayetlerin numarası ve son kelimelerini ve bu son kelimelerin tire çizgisi ile ayırdığım son kafiye harflerini  görelim:

2.sure BAKARA

1- m-iym 2- müttek-ıyn  3- Yünfiku-ûn 4- yûkin-ûn 5- müflih-ûn 6- yü’min-ûn 7-  az-ıym 8-bimü’min-iyn 9- yeş’ur-ûn 10- yekzib-ûn  11-  muslih-un  12-  yeş’ur-un  13- ya’lem-ûn   14 – müstehzi-un 15 – ya’meh-un 16 – mühted-iyn  17- yubsir-un  18-  yerci-une 19-  kâfir-iyn  20-  kad-iyr   21- tettek-une  22 – ta’lem-un  23 – sadık-iyn 24 – lilkâfir-iyn  25 – halid-ûn  26-  fasik-ıyn  27-  hümülhasi-un  28- turce-un  29- al-iym   30 – ta’lem-un  31 – sadık-ıyn  32 – hak-iym  33- tektum-un 34- kâfir-iyn  35 -  zalim-iyn 36- h-ıyn  37 – rah-ıym   38 – yahzen-un  39 – halid-un 40 -  ferheb-une  41-  fetek-un 42 – ta’lem-un 43 – ma’arraki-ıyn  44 – Ta’kıl-un  45 – haşi-ıyne 46 – raci-un  47 – alem-iyn  48 – yunsar-ûn  49 – az-ıym  50 tenzur-un

Bu surede  üç tür  kafiyeye esas ses yani  harf türü olduğunu görüyoruz:
İym(1) ıyn-iyne (2) unune (3)    

25. sure FURKAN

Bu sure ayetleri tümüyle tek ses uyumuyla ( â ) yarım kafiye şeklinde ve  düz kafiye türünde devam sonlanmaktadır..

1 – neziyr- â  2 – takdiyr- â  3 – nüşûr- â  4 – vezûr- â  5 – asıyl - â  6 -  rahiym-  â 7 – neziyr – â  8 – meshûr- â  9 – sebiyl- â  10- kusur – â  11 – sa’ıyr- â  12 – zefiyr-â  13-  sübûr- â  14 – kesiyr- â  15 -  masıyr- â  16 – mes’ûl- â  17 – sebiyl- â  18 – bûr- â  19- kebiyr- â  20 – basıyr-â  21 – kebiyr-â  22 – cûr- â 23- mensuûr- â  24 – makıyl- â 25 - tenziyl- â  26 -  asiyr- â 27 – sebiyl- â  … 42 – sebiyl- â  43 – vekiyl- â  44 – sakin- â……75 – selâm- â   76 – mukaâm- â  77 – lizâm- â

55. sure RAHMAN

Bu surenin ayetlerinin tamamı da iki ses uyumuyla ( ân)  -- 10 ve 11. ve 78.ayetlerin sonundaki ( âm ) sesleri hariç --  tam kafiye şeklinde ve yine düz kafiye türünde sona ermektedir. İşte ayetlerin son kelimeleri:

1-  errahm- ân  2-  Kur’- ân  3- ins- ân  4- bey- ân  5- bihusb- ân  6- yescüd- ân 7- miyz- ân  8- miyz- ân  9- miyz- ân  10- lil’en- âm  11-  ekm- âm  12- reyh- ân  13-  tükezzib- ân……….35- tentesır- ân  36- tükezzib- ân………. 51- tükezzib- ân  52- zevc- ân  53- tükezzib- ân……….76-  his- ân  77-  tükezzib- ân  78 – ikr- âm91.sure ŞEMS91.sure 

ŞEMS suresinin tamamı 15 adet olan ayetleri 3 harf uyumu ile  ( âhâ ) bitmektedir. Düz kafiye türündendir.
İşte bu surenin Arapça metninin okunuşu:

1-  veşşemsi ve duh- âhâ  2 – velkameri izâ  tel- âhâ  3- vennehâri izâ  cell- âhâ  4-  velleyli izâ yagş- âhâ  5- vessemai ve mâ ben- âhâ  6- vel’ardı ve mâ tah- âhâ  7- ne nefsin ve mâ  sevv- âhâ  8- fe’elhemehâ fücurehâ ve  takv- âhâ  9-  kad efleha men zekk- âhâ  10-  ve kad hâbe  men dess- âhâ  11-  kezzebet sermûdü bitagv- âhâ  12- izinbe’ase eşka- âhâ  13- fekeâle lehüm resûullahi nâkatallahi ve suky- âha  14- fekezzebûhü fe’akarûhâ fedemdeme aleyhim rabbühüm bizenbihim fesevv- âha   15- ve lâ yehâfü ukb- âha 

Çağımızda gittikçe azalan bir duygu: UTANMA !...



Bu yazımda, çağımızda gittikçe azalan ve kaybolan haya yani ‘’ UTANMA ‘’ duygusu üzerine felsefi yorumlar ve açıklamalar yapacak değilim.
Amacım bu duyguya ilişkin Kur’an hükümlerini belirtmek ve hatırlatmak.

Bu konu ile ilgili özet mesajlar ve mesajların verildiği sure ve ayet numaraları halinde şöyle:

*** Şeytan, hayasızlığı / edepsizliği emreder ( 2/169 )

*** Gizli ve açık hayasızlık / kötülük haramdır ( 7/33 )

*** Peygamberimizin haya duygusu ( utangaçlığı ) ( 33/53 )

*** Mümin ( inançlı ) erkek ve mümin kadınların hayası ( 24/30-31, )

Bu son ayetin mealini de verelim:
‘’ **** Mümin erkeklere söyle: Gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını ( apışlarını ) korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir. <ı>Şüphe yok ki Allah onların ne yaptıklarından haberdardır. ‘’ (24/30 )

’ **** Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, kendiliğinden görünenler dışında ziynetlerini açmasınlar ve baş örtülerini yakalarının üzerine vursunlar.
Ziynetlerini açmasınlar; ancak kendi kocalarına, yahut kendi babalarına, yahut kocalarının babalarına, yahut kendi oğullarına, yahut kocalarının oğullarına, yahut kendi kardeşlerine, yahut kendi kardeşlerinin oğullarına, yahut kendi kadınlarının, yahut kendi ellerindeki cariyelerine, yahut ihtiyacı olmayan erkeklere, yahut kadınların avretlerine (cinselliklerine ) haberi olmayan çocuklara müstesna. Gizledikleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Ey müminler ! Hepiniz Allah’a tövbe edin ki kurtuluşa eresiniz. ( 24/31 )










AYDINLANMAMIŞ AYDIN !...



Aydın deyince sağlıklı düşünebilen, iyiyi ve doğruyu, kötü ve yanlıştan ayırabilen insan akla geliyor. Aydınlanma tabii ki ışıkla mümkün olur. Beynin ışığı ise bilindiği gibi bilgidir. Gerçek, doğru ve tarafsız bilgi.

Büyükçe bir oda düşünelim. Yalnızca bir köşeyi aydınlatalım. Bu oda yeterince aydınlanabilir mi. Tam aydınlanmayı sağlayabilmek için diğer köşelere de ışık kaynağı koymak veya üste ortaya büyükçe lamba yerleştirmek gerekir.

Burada vurgulamak istediğim, konu ve olaylara tarafsız bakabilmektir. Taraflı bakmak örneğini verdiğimiz büyük odanın aydınlanabilmiş bir köşesini ve bölümünü görmektir. Diğer bölümler karanlıkta kaldığı için, o oda hakkında yeterli ve doğru bilgiye ulaşamayız.

İnsan yüzde yüz tarafsız olamaz. Bu insanın yaratılışına aykırıdır. Ama olabildiğince, gündeme gelen konu ve olay hakkında geniş çerçeveden ve yukarıdan, yani objektif olarak bakmak ve değerlendirmeye çalışmak gerekir. Yani sağ görüşlü ise, sol görüşün; ateist ise dindarın aynı konuyu nasıl gördüğünü anlamaya çalışmalıdır.

Memleketimiz de biraz okumuş olan kendini aydın kabul eder. Hayata bakışında belirli bir görüş açısı vardır. Onun için doğru yalnızca kendi doğru ve kabulleridir. Karşı görüş ve bakış açılarına kapalıdır. Bu tür düşünme, yeterli ve sağlıklı düşünme türü olmadığı için kişi yeterince aydın değildir. Çünkü belirli bir çerçevenin dışına çıkamaz. Konuları sağlıklı olarak değerlendiremez. Hoş görülü olamaz. Ama insanlarımızın çoğunluğu ne yazık ki böyledir. Kendini aydın kabul etmektedir. Ama yeterince aydınlıkta değildir.

Çünkü belirli bir bakış açısı ve ön kabullerle düşünmek ve değerlendirmek bir tür bağnazlıktır. Ama böyle kişiler için doğrular, yalnızca kendi doğruları olduğu için bağnazlığı da kabullenemezler. Fanatiklik derecesinde bir fikre ve inanışa bağlı olanlarda aydın olarak kabul edilemezler.

Sözün kısası gerçekten aydın olabilmenin ölçüsü yeterli bilgi ve özellikle tarafsızlıktır.











13 Ocak 2018 Cumartesi

EŞCİNSELLİĞE KUR'ANIN BAKIŞI



Kur'an'da eşcinsellik nasıl ele alınıyor ?

Eşcinsellik konusu geniş olarak ele alınmıştır. Bu problem, 15 surede 21 defa ele alınmış ve toplam 118 ayet bu konuya ayrılmıştır. Bu rakamları, Kur'an'da konuya ne kadar önem verildiğinin anlaşılması için aktardım.

Eşcinsellik konusu Hz.Lut Peygamber kıssasında ele alınmaktadır:

Lut Peygamber, İbrahim Peygamberle aynı dönemde yaşamıştır. Hz.Lut, Hz İbrahim'e komşu kavimlerden birine elçi olarak gönderilmişti. Bu kavim Kur'an'da belirtildiğine göre, o güne kadar dünya üzerinde görülmemiş bir sapıklığı yani eşcinselliği uyguluyordu. Hz Lut, onlara bu sapıklıktan vazgeçmelerini söylediğinde ve onlara Allah'ın mesajını bildirdiğinde onu yalanladılar, Peygamberliğini kabul etmediler ve sapkınlıklarına devam ettiler. Bunun sonucunda da kavim, korkunç bir felaketle helak edildi. ( yok edildi )

Hz. Lut'un yaşadığı bu şehrin, Eski Ahitte ( İncil'in ilk bölümü, ilk 39 kitaba verilen isim ) geçen ismi Sodom'dur. Kızıldeniz'in kuzeyinde kurulmuş olan bu kavmin aynı Kur'an'da yazılanlara uygun bir şekilde yok edildiği anlaşılmıştır. Yapılan arkeolojik çalışmalardan çıkan sonuca göre şehir, İsrail - Ürdün sınırı boyunca uzanan Tuz Gölü'nün ( Ölü Deniz) yakınlarında bulunmaktadır. Olayın her boyutunu ve tüm ayetlerini vermek hacim olarak günlük boyutlarını aşacağından çeşitli safhalarına ait ayetleri örnek olarak veriyorum. Hz. Lut'un kavmine yaptığı uyarı ve kavminin cevabı:

''Lut (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı. Hani onlara kardeşleri Lut: ' Sakınmaz mısınız ? ' demişti. ' Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Allah'tan korkup sakının ve bana itaat edin. Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca Alemlerin Rabbi'ne aittir.
Siz insanlardan erkeklere mi gidiyorsunuz ? Rabbinizin sizler için yaratmış olduğu eşlerinizi bırakıyorsunuz. Hayır, siz sınırı çiğneyen bir kavimsiniz.
Dediler ki ' Ey Lut (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten buradan sürülüp çıkarılanlardan olacaksın ' De ki: Gerçekten ben, sizin bu yaptığınıza öfke ile karşı olanlardanım. '' ( Şuara Suresi, 160-168 )

Aynı olayın diğer bazı ayetlerde anlatılışı da şöyle:

'' Hani Lut'da Kavmi'ne şöyle demişti: ' Sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı hayasız-çirkinliği mi yapıyorsunuz ? Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi yaklaşıyorsunuz ? Doğrusu siz ölçüyü aşan bir kavimsiniz. Kavimlerinin cevabı: ' Yurdunuzdan sürüp çıkarın bunları, çünkü bunlar çokça temizlenen insanlarmış ? ' demekten başka olmadı. (A'raf Suresi, 80-82)

Lut'da; hani kavmine demişti: ' Siz gerçekten, sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı ' çirkin bir utanmazlığı yapıyorsunuz. Siz (yine de) erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve bir araya gelişlerinizde çirkinlikler yapacak mısınız ? ' Bunun üzerine kavminin cevabı yalnızca ' Eğer doğru söylüyor isen, bize Allah'ın gazabını getir. ' demek oldu. ( Ankebut Suresi, 28-29 )

Kavminden bu cevabı alan Hz Lut, Allah'tan yardım istedi:

'' Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar. '' (Şuara Suresi, 169 )

Kur'an olayın ayrıntılarını da anlatıyor, onlara girmiyoruz. Ve sona geliyoruz:

'' Derken, tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları (o korkunç ve dayanılmaz) çığlık yakalayıverdi. Anında (yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık. Elbete bunda derin bir kavrayışa sahip olanlar için ayetler (ibretler) vardır. O (şehir) gerçekten bir yol üstünde (hâlâ) durmaktadır. ( Hicr Suresi, 73-76 )

Kavim helak (yok) olurken Hz.Lut ve çok az sayıda iman edenler kurtarılır. İman etmediği için de kutarılanların arasında Lut'un karısı yoktur:

'' Bunun üzerine biz , karısı dışında onu ve ailesini kurtardık; o (karısı) ise geride kalanlardandı. Ve onların üzerine bir (azap) sağanağı yağdırdık. Suçlu-günahkarların uğradığı sona bir bak işte. ( A'raf Suresi, 83-84 )

Olayın MÖ 1800 yıllarında geçtiği tahmin edilmektedir. Lut Gölü dünyanın en alçak noktasıdır. Çünkü deniz seviyesinden 400 metre aşağıdadır. Lut Kavmi'nin uğradığı felaketin teknik yönü, jeologların araştırmalarından anlaşılmıştır. Bu alçak seviye, burada bir zamanlar büyük bir jeolojik olayın yani çöküntünün meydana geldiğinin önemli delillerindendir.

Evet, gördüğümüz gibi Eşcinsellik olayı ve Kur'an'ın yani Yüce Allah'ın olaya yaklaşması böyle. Uzun uzun tefsire açıklamaya gerek yok

Anlaşıldığı gibi eşcinsellik, tedavi edilmesi gereken masum bir hastalık değil, her türlü pisliğe ve sapıklıklara da meyledebilen insan nefsinin bir çarpıklığı ve düştüğü bir çukurdur.

Bu insanları başkalarının doğru yola getirmesi pek olası görülmüyor. Ama dernekleşme, toplumu ve genç nesilleri de etkileyeyip, yaygınlaşarak normal bir davranış olarak algılanma çabalarına engel olunmalıdır.


Not: Faydalanılan eserler:
- Kelime Ve Konularına Göre Alfabetik Kur'an Fihristi - Recep Aykan
- Konularına Göre Kur'an-ı Kerim Fihristi - Nevzat Yüksel

Gelin bir oyun oynayalım !...



Gelin basit bir oyun oynayalım. 8-10 sene önce Televizyon kanallarının birinde bir eğlence programında oynanıyordu

Altı yetişkin kişi olalım. Yan yana oturalım. İlk beş kişi, dış çevreden hiçbir şey duymayacak şekilde kulaklarına tıkaçlar koysun.

Altıncı kişi en başa geçsin. yanındakinin kulağına tıkacını alarak diğerleri duymayacak şekilde, 10-15 kelimeden oluşan bir olayı veya bir fikri içeren yazılı bir metni okusun. Bu beşinci kişi de anladığını, hafızasında kaldığı şekilde sıradaki dördüncü kişinin kulağındaki tıkacı alarak aktarsın.

Böylece sonuncu kişiye kadar devam edelim.

Sonuncu kişinin söylediğini bir yere not edelim. Ve elimizdeki yazılı orijinal metin ile karşılaştıralım.

Muhtemelen göreceğiz ki, bahsi geçen sözler aktarıla aktarıla oldukça farklı bir özelliğe ulaşmıştır.

Bazı kelimeler değişmiştir.

Bazı kelimeler tamamen yok olmuştur.

Ve hatta aslında olmayan bazı ilaveler olmuştur.

Sonuçta da belki de olay veya fikir tanınamayacak farklılığa ulaşmıştır.

Ne dersiniz, böyle olmaz mı ?...

Olmaz derseniz lütfen bir deneme yapın ! ...

Değerli okurlar. Böyle bir oyunda yani denemede. Arada zaman mefhumu yoktur.

Her şey birkaç dakikada olup bitmiştir.

Kulaktan kulağa söz aktarımında araya zaman girdiğini varsayalım.

Her aktarma arasında birkaç ay.
Hatta birkaç sene...
Sonuç ne olabilir dersiniz ?
Buradan nereye geleceğim.

Hadislere.

Hadis Arapça’da ‘’ söz ‘’ kelimesi karşılığıdır.

Bilindiği gibi Kur’an vahyolunmuş. Allah tarafından peygamberimizin hafızasına yani ezberine alınmış. Peygamberimizin vahyi ile beraber, vahiy katipleri tarafından kayda alınmış ve ayrıca çok kişi tarafından ezberlenmiştir.
Günümüze kadar bir tek kelime ve harfi dahi değişmeden korunarak gelmiştir.
Ve bu koruma Allah’ın Hicr Suresi ( 15. Sure ) 9. Ayeti ile garantisi altına alınmıştır.

‘’ Onu biz indirdik, koruyacak olan da biziz ‘’

Daha önceki yazılarımda da defalarca belirttiğim gibi. Peygamberimiz kendisinin sözlerinin yani hadislerinin yazılmasını yasaklamıştır. Kur’an’la karışmaması için. O’ nun vefatından sonra 4 halife döneminde de bu yasağa uyulmuş, yani yazılmasına izin verilmemiş, ve hatta yazılanlar da imha edilmiştir. 4 halife devri yaklaşık 30 yıl sürmüştür. 4 halifeden sonra da bu yasağa uyulmuş ve takriben Peygamberimizin vefatından 80 yıl sonra hadis yazımına başlanmıştır.

Şimdi burda lütfen dikkat buyurun !

Yukarıda oyun adı verdiğimiz denemede sözlerin aktarımı birkaç dakika sürdüğü halde olacak değişimi düşünün, bir de aradan birkaç nesil geçtikten sonra bu aktarılan sözlerin sıhhatini ve doğruluğunu tasavvur edin.

Durun daha bitmedi !

Gerçek ve sağlıklı hadis yazımı çabası, sahih ( doğru ) ve zayıf hadis ayrımı Buhari ile başlar. Buhari’ nin ölüm tarihi Hicri 256 dır. Buradan 10 yıl Hicretten sonra Peygamberimizin ölümüne kadar geçen süreyi, takriben de 46 yıl da Buhar’nin bu işle uğraş verdiği süreyi düşelim. Sonuçta Allah Resulünün vefatından tam iki yüz sene sonra ciddi hadis yazma ve derleme faaliyetleri başlamıştır.

Diğer tanınmış Hadisçilerin ölüm tarihleri de şöyledir :

Hicri sene hesabı ile Müslim 261, Tirmizi 279, Ebu Davut 275, Nesei 303, İbni Mace 275.
Yazımın yasaklandığı bir 80 yıl sonra, gerçek anlamda da 200 yıl sonra başlayan söz yazımının sağlığı nasıl düşünülebilir.
Peygamberimizin sevilip sayıldığına hem fikiriz. Kimse itiraz edemez. Peygamberimizin böyle bir yasağı olduğu tüm hadis yazarları tarafından da kabul edilmektedir. Bu yasağa uymanın gerektiğinin de bir hikmeti yok mudur ?
Bu konunun en tuhaf ve vahim tarafı da hadislerin, Kur’an’la birlikte din kaynağı kabul edilmesidir. Burada henüz sahte ve uydurma hadisler gerçeğini yok kabul ediyoruz ve sadece Peygamberimizin gerçek sözlerinin aktarıldığını varsayıyoruz – ki hadis diye günümüze gelen sözlerin en az % 90 ı uydurma ve sahtedir.

Ne dersiniz ?

Bir tarafta Allah’ın iner inmez kayda alınan sözleri, yani Kur’an.

Diğer taraftan kulaktan duyularak yüzlerce yıl sonra aktarılan insan sözleri yani hadisler ve her ikisinde aynı derecede din kaynağı kabul edilmesi.

Bu işteki tersliği hala görmeyecek miyiz  ? ...





BİLGİSİZLİĞİN SARHOŞLUĞU !...



Birçok olağanüstü güzel benzetmeler ve ifadeler gibi yazımın başlığındaki '' Bilgisizliği sarhoşluğu  '' ifadesi de Kur’an’da geçiyor.

Durun daha bitmedi. Şimdi benzetmenin tamamını vereyim:

‘’ Bilgisizliğin sarhoşluğunda boğulanlar ‘’

Nasıl ilginç bir benzetme değil mi? Sarhoş insan, nasıl tam bilinçli davranamaz ve aklını kullanamazsa, bilgisiz insan da aynen öyle davranır.
Maddi ve manevi olarak, sarhoş gibin yalpalarlar ve yanlışlık yaparlar.
Bilgisiz insan bir de zan ve tahminde bulunursa.....
Ayet bu davranışın sonucunu veriyor: Boğulma.

Şimdi bu ilginç ayetin tam mealini verelim:

‘’ Kahrolsun, o zan ve tahminle yalan söyleyenler. Onlar bilgisizliğin sarhoşluğunda boğulan kimselerdir. ‘’ ( 51/10-11 )

Gerçek bilgiye ve ilmi gerçeklere dayanmadan sadece tahmin ve kıyaslara dayanan fikir beyan etme ahmaklığı, ancak bu kadar kısa ve öz olarak tanımlanabilir.


Not: Bu yazının hazırlanılmasında Beyan Yayınları’ndan Necmettin Şahinler’in KUR’AN’DA SEMBOLİK ANLATIMLAR isimli eserinden faydalanılmıştır.

DÜNYADA '' RAHAT '' YOKTUR !...



Kur'an'ın 90. sırasında bulunan BELED suresinde ilginç ayet var. 4. ayet:

Nörolog Prof. Dr. Gazi Özdemir'in  '' Allah'ın Tek Dini İslam'a Son Davet: Kur'an ''  isimli  tefsirli meali şöyle:

''  Gerçek şu ki, biz insanı, zorlukların üstesinden gelecek şekilde ve  ' üstesinden gelsin ' diye yarattık ''

Ayetin anlam kapsamı çok geniş ben bunların yalnızca bir tanesini bu yazımda ele alacağım. İnsanın her türlü gelişimi için zorlanması gerekiyor. İnsan bedenindeki adalelerin işlevlerini tam anlamı ile yerine getirebilmesi için çalışması ve hatta zorlanarak çalışması gerekiyor. İşte spor aktivitesi ve spor salonları bunun için var. Spor yapan kişi daha zinde ve daha sağlıklı oluyor.

Hele sporda başarılar zorlu antrenmanlar, derecelere girme ve rekorlar ancak uzun süreleri, sistemli ve de  çok zorlanarak yapılan çalışmalar sonucu elde edilebiliniyor.

İnsan beyni de öyle, çok çalışırsa gelişiyor, enginlere açılıyor. Çoğunlukla basit sade ve zihinsel aktiviteleri az, kültürsün insanlarda görülüyor, bunama  çeşitleri ve Alzheirmer. İstisnalar dışında  bilim adamları ile devlet adamlarında ileri yaşlarında dahi bunama  görülmüyor.

Toplumun genel seviyesinini üzerinde yer edinen düşünürler, bilim adamları şeklinde görülen gelişmiş kişilikler ve bunların keşifleri icatları ve eserleri, bir konuya, bir alana çok ilgi duyup yoğunlaşanlar tarafından çok ve zahmetli çalışmalar sonucu gerçekleştirilebiliniyor.

İnsanın gelişmesi de böyle: Mevlana'nın '' Hamdım, yandım, piştim '' deyişinde çok güzel özetlendiği gibi, inişli çıkışlı, dalgalı bir yaşantı sonucu olabiliyor. Yaşantısında, sürekli tuzu kuru bir hayat sürmüş, zor, zahmet, çile çekmemiş kişiler, gelişemiyor. Ufak bir aksaklık ve zorda uyum sağlayamıyor, çöküntüye uğruyorlar.

İnsanlarının çoğunun hayatının dümdüz olmaması, zahmetler, güçlükler, belalar hastalıklar yaşaması, gelişmesine, olgunlaşmasına bir aracı oluyor. 

Maddi açıdan çok zengin olup, her istediğine rahatça ulaşanlar, yaşantılarına tatmine ulaşamıyor ve bunalıma girebiliyorlar.

Yani dostlar insanlar hayatının anlam kazanması, yaşamaktan tat alınması için zahmetler, zorluklar, hastalıklarda bir ölçüde gerekli...













9 Ocak 2018 Salı

BEN' i anın ki, BEN DE sizi anayım !...



Kalpler ne zaman tatmin olur ?
Yani yumuşar ve huzura erer.
Bu sorunun cevabı Kur’an’da şöyle:
‘’........ İyi bilin ki ancak Allah’ı anmakla kalpler tatmin olur. ‘’   ( 13/28 )

Aynı doğrultuda bir ayet daha var:
‘’ Ya iman edenlere zamanı gelmedi ki  kalpleri Allah’ın zikrine  ( anılmasına )  ve inen hak aşkına huşu ile çoşsun   ve bundan önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçip de kalpleri katılaşmış ve çoğu fıska ( bozgunculuğa ) dalmış bulunanlar gibi olmasınlar ? ‘’   ( 57/16-17 )

Allah’ı anmakla yumuşayan ve huzura eren kalpler, anma olmayınca veya anmayı bırakınca, unutunca tabii ki katılaşır:

‘’ .... Allah’ı anmaya karşı kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun ! ‘’     ( 39/22 )


Allah’ı anmayan kalpler katılaşıyor, Allah’ı unutmanın başka ne gibi sonuçları oluyor ?

‘’ Bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimseden yüz çevir ! ‘’

‘’ ..... Kim Rabbini anmaktan vazgeçerse, gittikçe artan ağır azaba çarptırılır. ‘’   ( 72/17 )
’ .... Ama kim beni anmaktan yüz çevirirse, onun için de dar bir geçim vardır. Kıyamet günü onu kör olarak yüce divana süreriz........’’   ( 20/124-125 )

Allah’ı ne zaman ve nasıl anacağız ?

‘’ .... Namazı bitirdiğiniz zaman, oturarak ve yan yatarken Allah’ı anın. ‘’   ( 3/191 )

‘’.... Atalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla Allah’ı anın. ‘’   ( 2/200 )

‘’ .... Rabbini içinden yalvararak, ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam an. Gafillerden olma. ‘’   ( 7/205 )

Allah’ı anmanın özelliği:

‘’ Allah’ı anmak en büyük ibadettir. ‘’   ( 29/45 )

Allah’ı anmanın sonucu:

‘’ ... Beni anın ki ben de sizi anayım. ‘’   ( 2/152 )
Bu sonucu, bu ödülü açıklamaya, yorumlamaya ihtiyaç var mı ?

’ BENİ ANIN Kİ,  BEN DE SİZİ ANAYIM ‘’

Not: Bu yazının hazırlanmasında, Pınar Yayınları’ndan Recep Aykan’ın KELİME VE KONULARINA GÖRE ALFABETİK KUR’AN FİHRİSTİ isimli eserinden yararlanılmıştır.

Namaz VAKİTLERİ ve REKAT SAYILARI Kur'an'da net değil !... Neden ?



Kur'an'da namaz vakitleri ve rekat sayıları net değil. Neden ?...

Kur'an'da namaz vakitleri ile ilgili olarak aşağıda Prof.Dr. Sülyman Ateş'in tefsirindeki mealleri ile 10 kadar ayetin varlığı söz konusu ediliyor. Süleyman Ateş Hoca bunlardan yalnızca ikisinin namaz vakitlerine işaret ettiğini, diğerlerinin ise namaz dışındaki Allah'ı anma, tesbih ve zikir ile ilgili olduğunu ifade ediyor.

Önce; geçmiş dönemler bazı  Kur'an yorumcularının namaz vakitlerine işaret ettiğine inandığı fakat bilimin vardığı son gelişmelerin ışığında Kur'an'ı tefsir eden son zamanlar bazı tefsircilerince de namaz vakitlerine değil, Allah'ı zikir ve tesbih etmeye işaret ettiği düşünülen ayetleri ele alalım:

20/130 - Onların dediklerine sabret, güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbi'ni överek tesbih; gece saatlerinin bir kısmında ve gündüzün taraflarında da tesbih et ki memnun olasın.

Bu ayetin beş vakit namaza işaret edildiği ileri sürülse de bu şeklindeki yorum S.Ateş Hocamız tarafından '' zorlama '' olarak kabul edilmekte ve Allah'ı  zikir ve tesbihe işaret ettiği ileri sürülmektedir.

Diğer zikir ve tesbihe işaret eden ayetler:

30/17 - Öğle ve akşama girdiğiniz zaman da, sabaha erdiğiniz zaman da tesbih Allah'ındır.

30/18 - Göklerde  ( melekler ) ve yerde, günün sonunda da, öğleye erdiğiniz zaman da hamd, O'na mahsustur.

50/39 - Onların dediklerine sabret ve Rabbi'ni  övgü ile an; güneş doğmadana önce, batmadan önce.

50/40 -  Gecenin bir kısmında ve secde arkalarında O'nu tesbih et.

52/48 - Rabbi'nin hükmüne sabret, çünkü sen, gözlerimizin önündesin ( korumamız altındasın )Kalktığın zaman Rabbi'ni övgü ile an.

52/49 - Gecenin bir kısmında ve yıldızların ardından da O'nu tesbih et.

76/26 - Gecenin bir bölümünde O'na secde et ve geceleyin uzun zaman O'nu tesbih eyle

Son ayet, 5 vakit namaz dışında özellikle Peygamberimizden beklenen, biraz uyuyup kalktıktan sonra kılınacak teheccüd  '' gece  '' namazını işaret etmektedir.

Şimdi gelelim. namaz vakitlerine işaret eden iki ayete:

2/238 -  Namazları ve orta  ( İkindi  veya öğle  ) namazı   koruyun, gönülden bağlılık ve saygı ile Allah'ın huzuruna durun.

11/114 - Gündüzün iki tarafında ( sabah  ve akşam namazı ) ve geceye yakın saatlerde ( yatsı namazı ) namaz kıl; çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu ibret alanlara bir öğüttür.

Orta namazdan kasdın ne olduğu tam olarak bilinmemektedir. Öğle veya, ikindi namazlarından birine işaret etmektedir. Hz. Ali'nin ikindi namazına işaret ettiğini beyan ettiği söylentisi vardır.

Görüldüğü gibi bir ayette sabah ve akşam namazları ile yatsı namazına, diğerinde ise, sabah ve akşam namazları ile orta namaza işaret edilmekte ve bu orta kelimesinin öğle veya ikindi mi olduğu konusunda bir netlik bulunmamaktadır:

Ve bu iki ayetten de tam ''beş vakit '' çıkmamaktadır.

Ayrıca namazın beş vakit olduğunu ve bu vakitlerin neler olduğunu ifade eden bir ayet yoktur.

Şimdi denebilir ki, bu konuda Kur'an'da namazın nasıl kılınacağı dahil bir netlik bulunmasa da biz Peygamberimizin uygulamasını esas alıyoruz ve namazı böylece beş vakit olarak kılıyoruz.

Buna itirazım yok, benim bu yazımda vurgulamak istediğim bu konuda Kur'an'da bir netlik ve derli toplu bir ayet bulunmayışıdır.

Namazların nasıl kılınacağı ve her namazın kaç rekat olduğunun açıkça belirlenmeyişi gibi.

Özet olarak ifade edersek temel ibadet konusunda  Kur'an'da net kurallar bulunmuyor.

Neden ?

Yüce Allah'ın, Kur'an'daki mesajları - tamamı 6236 adet olan ayetin, 200 kadar gizemli olanının dışında - net ve açıktır. Gizemli ( müteşabih ) ayetlerin de sırrı bilim ve teknolojinin ilerlemesi ile zamanla birer birer çözülmektedir. Hatta önem verilen mesajların bazıları, net ve açık olduğu halde, bir de defalarca tekrar edillmekte, vurgulanmaktadır.

Gerçek hikmetini kendi bilir ama, Yüce Allah temel ibadet olan namaz konusunda kullarını bazı katı sayısal kurallar ile zorlamak ve sınırlamak istememektedir. Namazın '' devamlı '' olmasını ( 23/9 ) istemekte fakat namaz vakitleri ve namazların kaç rekat olması konusunda  rakam sınırları koymamaktadır

Namaz hakkında ' BİLİNMEYENLER ' ...



Namaz ibadetine ilk adım abdest ile başlıyor bilindiği gibi. Bu konuda önemli bir yanlış bilgilendirme var. Abdestin farzları içinde ayakları topuklara kadar yıkamak farzdır diye bir bilgi ve yanlış uygulama var. Ama abdest ile ilgili ayet Mâide Suresi 6. Ayetidir. Bu ayetinin doğru tercümesinde başın ve ayakların aşık kemiklerine kadar meshedileceği belirtilmektedir. Ama bazı meal ve tercümelere orijinalinde olmayan topuklara kadar yıkanma ilavesi yapılmıştır. Tabii ki zaman ve imkan yeterli ise yıkamak faydalıdır. Daha bir temizliktir. Ama şehirde, çarşıda hareket halindesiniz, yani geziyorsunuz. Abdestiniz yok alacaksınız. Varsayalım ki kış ayı ve çok soğuk bir hava var, ve tabii ki insanlar gezerken yanlarında havlu taşımayacaklardır. Bu durumda yıkama zorunluluğu külfet oluyor, sıkıntılarla karşılaşma söz konusu. Ama Allah’ın farz kıldığı, üstten çoraptan dahi meshetmektir.

Bir başka yanlış bilgilenme, kaza namazları ile ilgilidir. Burada Kur’an ruhuna uygun uygulamalar şöyle olmalıdır:
Kaza namazı gün içinde geçerlidir. Bir gün sonra veya günler sonra kaza namazı söz konusu değildir.
Gün içinde de bir namazın kazaya kalabilmesi için zorunlu sebep varlığı geçerlidir. Elde olmayan sebeplerle vaktinde kılamadığınız namazı o gün tamamlamadan kaza edebilirsiniz. Ertesi gün ve günler için kaza söz konusu değildir. Vakit namazlarının farziyeti gün ve zamanla sınırlıdır.
 Vakit ve imkan olduğu halde, ağırdan aldınız, yorgunluk hissettiniz, yani üşendiniz, vaktinde kılmadınız. Böyle bir namazın kazası söz konusu değildir.
 Kazaya kalmanın şartı tekrar belirtelim, zorunluluk halleridir.

5 vakit namaz kılmaya ilk defa başlayacaksanız. Geçmiş namazları tamamlamak ve kaza etmek gibi bir zorunluluğunuz yoktur. Temiz ve beyaz bir sayfa açtınız. Aksatmadan ve muntazaman kılmaya devam ederseniz ve geçmiş için Allah’a sığınıp bağışlanma dilerseniz, bağışlaması bol Rabb’imiz bağışlayabilir.

Önemli bir hatalı uygulamada seferi namazlarda söz konusu. Seferi hallerde ve korku hallerinde farz namazlarının kısaltılma emri var Kur’an’da. Dikkat edin, yetkisi değil, emri diyorum. Nisâ Suresi 101-103 ayetlerde. Yani 4 rekat farz namazlarını yarıya yani 2 rekata indireceksiniz. Burada sünnetlerin anlamı ve yeri yok. Namaz Allah için kılınır. Böyle bir durumda Yüce Allah kullarına kolaylığı öngörmüş ve emir buyurmuş. Birileri de çoğunlukla Peygamber’imizin ağzından dini ve ibadetleri zorlaştırmak ve ağırlaştırmak için ne gerekiyorsa yapmış.

Değerli okurlar bu yazdıklarım, benim yorumum ve uydurduğum şeyler değil, haşa buna ehil değilim ve yetkim de yok. Zamanımız din bilginlerinin, yani Kur’an’ı Arapça orijinalinden tefsire ehil ve yetkin din adamlarımızın yorumları.

Kim bunlar ? Prof.Dr. Süleyman Ateş, Prof.Dr. Y.Nuri Öztürk ve Prof.Dr. Bayraktar Bayraklı, Hüseyin Atay, Mehmet Okuyan  ve akademisyen olmayan fakat en az onlar kadar yetkin Mustafa İslamoğlu ve Kur'an'daki İslamı gündeme getirme mücadelesi veren diğer hocalarımız.

8 Ocak 2018 Pazartesi

Müslümanlar 1400 yıllık kış uykusundan uyanıyor !...



Ülkemiz insanları bilindiği gibi büyük çoğunlukla Müslüman. Sayıları 60'a yaklaşan İslam ülkeleri ile birlikte Türkiye'mizde iki tür İslam versiyonu, daha doğrusu yorumu ve uygulanması söz konusu: 

###  Birincisi GELENEKSEL İSLAM ki -- Gelenek Dini de deniliyor. -- Kur'an'da  '' Atalar Dini '' olarak isimlendiriliyor. Rahmetli Yaşar Nuri Hoca bazı eserlerinde '' Emevi Dini '' de diyordu.
İslam dininin bu uygulamasında neler var bir hatırlayalım:

Kur'an'da; Peygamberler, yalnızca kendilerine vahyedilen ayetlere uyarlar

-- Kendi kafalarından hüküm koyamazlar

-- Yalnızca Allah'ın indirdikleri ile hükmederler

-- Kendilerinden bir şeyler getiremezler

-- Kendi kafalarından haram helal tayin edemezler

-- Kendilerine taptırmazlar, kulluk istemezler hükümlerinin her biri farklı ayetlerde defalarca tekrar edildiği halde, tam tersi yapılmış, Peygamberimiz ağzından uydurulan  sayıları milyonlara varan '' Hadis  '' idiasındaki sahte sözlerle cennetlik ve cehennemlikler, haramlar helaller belirlenmiş, Kur'an'da Allah için sarfedilen Evrenin ( Kainatın ) efendisi sıfatı, peygamberimize de atfedilerek şirke konu edilmiştir. Bu sahte hadisler Kur'an'ın da önüne geçirilerek, yine Kur'an'da ve dinde yeri olmayan, Hırıstiyan ve Yahudilier'den devşirilen Kıyametten önce Hz. İsanın yer yüzüne ineceği, Deccal, Mehdi geleceği inançları dine monte edilmiş ve ne yazık ki büyük ilgi görerek '' Temel Kabuller '' haline getirilmiştir.
İslam'da ayinin yeri olmadığı ve kutsallık ölçüsü yalnızca Yüce Yaratıcı ve vahiyle sınırlı olduğu halde, Süleyman Çelebi'nin Peygamberimizi yücelten şiir halindeki Mevlit'i kutsal bir metin haline getirilmiş ve özel bir beste ile okunması ile ibadet kategorisinde toplantılar düzenlenir hale gelmiştir.

Başka ?

Kutsal kitabımız  Kur'an'da kendisinin insanlara mesajı olduğu, anlaşılmak üzere indirildiği, apaçık belirtildiği halde Arap olmayanlar tarafındanda 1400 yıldır, israrla anlaşılmadan Arapça metni  ibadet kasdıyla okunmaya devam edilmiştir.
Yine Kur'an'ın ölenlerin arkasından okunmak için değil değil, diriler için indirildiği kendisi tarafından ifade edildiği halde ve özellikle ölüler için okunan Yasin Suresi'nin 70. ayetindeki  Kur'an'ın diriler için indirildiği şeklindeki mesajı göz ardı edilerek bu sure  ölüler için okunmaya devam edilegelmiştir. 

Ölenlerin ancak kıyamette diriltilerek yargılanacağı ve hakkında hüküm verileceği hükmü açıkça belirtildiği halde  yine sahte hadis söylentileri ile ölenlerin önce kabirde yargılanacağı ve sonucunda azap göreceği doğrultusunda inananlar nezdinde bir inanç oluşturulmuş ve kabir hayatı, kabir azabı gibi Kur'an'dışı yanlış  bir inanışın toplumda geniş kabul görmesine sebep olunmuştur. Kur'an'da şefaat yetkisinin Allah'ın nezdinde bulunduğu konulu hükümlere rağmen Peygamberimizin ağzından Peygamberimize  şefaat yetkisi verilmiş gibi  Yine Peygamberimiz adına uydurulmuş sahte hadislerle ve Kur'an'da Allah'ın Peygamberimize şefaat yetkisi verdiğine dair bir hüküm olmadığı halde, Peygamberimizin Müslümanlara şefaati yani günanahlarının Allah nezdinde bağışlanmasına yardım vaadi haberi uydurulmuş ve  tüm Müslümanlarda şefaat beklentisi oluşturulmuştur.

Yine Kur'an'da kıyametin aniden geleceği bilgisi defalarca verildiği halde, sahte hadislerle '' Kıyamet Alametleri '' haberleri literatürü oluşturulmuş ve müslümanlar alamet, işaret beklentisi ve arayışına itilmiştir.
Buraya kadar verdiğim gelenek dininin İslam'a Kur'an dışı katkılarının örnekleri en fazla dikkati çekenlerden bir kaç tanesidir. Kur'an Araştırma Grubu yayınlarından olan '' Kur'an'daki Din Ve Uydurulan Din '' isimli eserde bu katkılar listelenmekte ve sayıları 200 e varmaktadır.

###  Ülkemizdeki diğer İslam Dini yorumu versiyonu ve uygulanışı  da bu hareketi etkin ve aktif olarak olarak başlatan ve öncülüğünü yapan rahmetli Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk'ün isimlendirmesi ile ''  Kur'an'daki İslam '' dır. Kısaca Kur'an Dini, Vahiy Dini diye de isimlendirimektedir.

Vahiy Dini'nde   tek kaynak vahiydir. Yani Allah'ın Peygamberimiz Hz. Muhammed'e insanlara tebliğ etmesi için vahyettiği ve 22 sene 2 ay 22 gün sürede parça parça indirdiği Kur'an'dır. Din Allah'ındır. Allah'ın Kur'anla bildirdiği hükümlerden başka Peygambe de dahil hiç kimse din hükmü koyamaz. Çünkü Peygamber de Allah'ın insanlık için uygun gördüğü İslam Dini'ni Kur'an'dan öğrenmiş ve insanlara tebliğ etmiştir. Bu düşünce ve inanış akımı daha önceleri diğer İslam ülkeleri ile Ülkemiz'de yüzlerce yıl önceleri başlamış, fakat bu günkü gelişmiş medya ortamı olmadığı için yaygınlaşamamış ve cılız bireysel hareketler halinde kalmış ve etkili olamamıştır.

Evet, İslamdaki bu uyanış ve dirilişi  Ülkemizde aktif olarak başlatan Yaşar Nuri Hocamızdır. Fakat daha önce, Diyanet İşleri Başkanlığı da yapan Prof. Dr. Süleyman Ateş Hoca İslam'ın üzerindeki örtüyü ilk kaldıran isimlerden olmuştur. Yaşı ve kişiliği gereği ve de zamanının İnternet ortamının bu günlerdeki kadar gelişip yaygınlaşamamış olmasının etkisi ile  medyada Yaşar Nuri Öztürk kadar faal ve etkin olamamıştır. Ülkemizdeki bu hareketin öncülerinden  diğer iki akademisyen 
Prof. Dr. hocalar Bayraktar Bayraklı ve Abdülaziz Bayındır'dır.

Gelelim günümüze; Kur'an'daki İslam hareketinin toplumda geniş ilgi ve kabul görererek yaygın olarak benimsenmesinde,
yani İslam Dini'nin üstündeki 1400 yıllık karanlık örtünün kaldırılmasında ve uyanışın başlamasında çok geniş ve yaygın medya ortamını kullanarak ve çok aktif çalışarak etkin olan Üçü akademisyen bir diğeri de akademisyen olmayan fakat, en az akademisyen arkadaşları kadar ehil, yetkin, etkin ve faal olan İlahiyatçı Hoca Mustafa İslamoğlu vardır. 

Akademisyen  İlahiyatçılar;  Prof. Dr. Mehmet Okuyan, felsefe ve İslam Felsefesi dalında uzman Prof. Dr. Caner Taslaman ile Yrd. Doç. Dr. Emre Dorman'dır. Bu dört hocanın TV kanallarında konuya ilişkin çok faal çalışmaları, buradaki konferans ve  tartışma programları ile ilgili internet ortamında YouTube kanalında çok sayıda ve  yaygın videoları vardır. Bunlar artık toplumda çok genişilgi görmekte ve izlenmektedir. Ayrıca çok faal olarak kitaplar yayınlamaktadırlar. Caner Taslaman ve Emre Dorman kitaplarından telif ücret almamakta, kitaplarını cüzi fiyatla  satışa sunmakta ve İnternet ortamındaki özel sitelerinde bu kitapları pdf formatında ücretsiz okunmasını sağlamaktadırlar.

Bu düşünce inanç akımının ilk faal öncüsü Yaşar Nuri Öztürk, konuşmalarında ve kitap halindeki eserlerinde kullandığı dil biraz akademik olduğu için, toplumda ancak belirli bir kültür seviyesindeki kişiler nezdinde etkili olmuş, diğer dört isim bu akademik lisanı bir ölçüde aştıkları,  halkın genel kültür seviyesine hitap etmekte başarılı oldukları ve de özellikle İnternet ortamını çok yaygın ve etkin kullandıkları için, Kur'an İslamı'nın  geniş kitlelere ulaşmasını ve benimsenmesini sağlamışlar, Kur'an'ın ve  Yalnızca Kur'an'da yer alan gerçek  İslam'ın anlaşılması önündeki 1400 yıllık hurafeler, yanlış yorumlar, Allah'ın Dini'ne bazı kişilerin katkıları şeklinden '' engel duvarlar'' yıkılmış ve din gerçek kimliğine ulaşabilmiştir. Fakat bu konudaki ilk öncü Yaşar Nuri Hoca, büyük hakaretlere, baskılara, dışlanmalara maruz kalmış, bilgi ve beyinsel olarak en faal yaşında kansere yakalanmış ve kısa bir süre önce bu hastalığı sebebiyle vefat etmiştir.

Bundan 25 -30 sene önce Gelenek Dini, temsilcileri ülkemizde çok etkin idi ve medyada Vahiy Dini  hakkındaki bir söyleme ve yazıya büyük tepkiler geliyor ve görüş sahibi  yazara şiddetli hakaretler ediliyor ve dışlanıyordu. Şimdi ise ortam, bu cesur ve değerli kişilerin katkıları ile  tam tersi bir konuma geldi. Artık medyada gelenek dini temsilcilerinin yorum ve fikirleri kabul görmediği gibi Kur'an İslamı inançlıları tarafından şiddetle tepki görüyor, ilgi görmüyor ve reddediliyorlar.
Yani yazımın başlığında belirttiğim gibi Vahiy İslamı, yani Kur'an İslamı aşısı tuttu, toplumca benimsendi. İslamın Kur'an'daki gerçek yorumu ve uygulanışına kapılar ardına kadar açıldı. Bu silkiniş ve uyanış olumsuzluklara rağmen ancak  İslam'ın en güzel uygulanış alanı olan ülkemizde başlayabilirdi ve başladı. Diğer İslam ülkelerinde de bu yöndeki cılız kıpırdanmalar artık cesaret bulacak ve ülkemiz öncülüğünde bir buçuk milyarlık İslam aleminin uyanışı başlayacak ve ilerleyecektir. Bu hareketin  kitlelere ulaşması 20, 30 belki de 50 seneyi bulacak fakat nasıl ki güneş ışığının aydınlatma etkisi önlenemediği gibi, İslam'ın bu aydınlanması da önlenemeyecektir.

Ben artık, müslümanların geleceğinden ümit varım, endişe duymuyorum. Müslümanlar manen ve madden bu geri kalmışlık olgusunu ülkemiz rehberliğinde aşacaklar ve perişan durumdan kurtulacaklardır.
GÜNLERİMİZ GÖNÜLLERİMİZ AYDIN OLSUN !...

NOT: @ --  Yazımda Kur'an mesajlarının geçtiği ayetlerinin adreslerini --  her mesajın defalarca tekrarlanması sebebiyle  --  yazımın hacmini daha da büyütmemek amacıyla vermedim. İlgi duyan ve bir yorumla soranlara verebilirim.
@@ --  Yazıma koyduğum resimde ki bu akımın öncülerinden en yetkin ve etkin çalışmaları olanları yazımda konu ettim ve İsimlerini verdim.

7 Ocak 2018 Pazar

Ezan ve Kamet'in anlamı...



Ezan'ın Arapça sözleri ve  kısa mealleri şöyle:
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
==  Allah-u Ekber ( 4 defa )
==  Allah en Yücedir

==  Eşhedi en lâ ilahe illAllah  ( 2 defa )
==  Şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur

==  Eşhedi enne Muhammeden Resulullah  ( 2 defa )
==  Şahitlik ederimki Muhammed Allah'ın elçisidir.

==  Hayya ale's-salâh  ( 2 defa )
==  Haydi namaza

==  Hayya ale'l-felâh  ( 2 defa ) 
==  Haydi kurtuluşa
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
==  As-salatu hayrun mine'n nevm  ( 2 defa ) ..... YALNIZ SABAH NAMAZLARINDA
==  Namaz uykudan hayırlıdır
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
==  Kad Kameti's-Salâh...( 2 defa )...YALNIZ ERKEKLER FARZ NAMAZLARINDAN ÖNCE
==  Namaz başladı
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
==  Allah-u Ekber  ( 2 defa )
==  Allah en yücedir

==  Lâ ilâhe illAllah  ( 1 kere )
==  Allah'tan başka ilah yoktur


























Kur'an'daki SECDE AYETLERİ ve Furkan Suresi ...



Secde Ayetleri ve Furkan Suresi ile ilgili aşağıdaki bulgular bana aittir. 20 sene önce yayınlanan '' Kur'an'ın Sırrı '' isimli kitabımda yer almış. Sonra da bugüne kadar başka yerde yayınlanmamıştır.

Genelde sayılara ve bu tür bağlantılara ilgi duymayanların  devamını okumaktan vazgeçmesini öneririm. Sayılar ve bağlantılar arasında sıkılacaklardır.

Sabredip yazımın sonuna kadar anlayarak okumayı başaranlar bu konunun benim hayatımdaki mucizevi yerini ve önemini de öğrenmiş olacaklardır.

Sayısal mucizevi bağlantıların anlaşılabilmesi için mümkün olduğunca anlaşılır izahlar yapmaya çalıştım. Böyle bir konuya ilk defa girenler için anlatımlara konsantre biraz zor olabilir.

Secde, namazın en önemli bölümüdür. Secde, el, diz, burun ve alının yere değmesi ile yapılır. Secde sâdece namazda değil namaz dışında da yapılır. Beklediğiniz bir sevinçle karşılaştığınızda, çok hoşunuza giden bir işinizin gerçekleşmesinde secde edilebilir. Bu tür secdeye  '' Şükür Secdesi '' denir.

Bunun dışında namazda bir hata yapıldığında yapılan bir secde tür daha vardır buna da '' sehiv ( hata ) secdesi '' adı verilir.
Bunların dışında bir secde türü daha var. O da '' Tilavet Secdesi '' yani ''okuma secdesi '' dir. Bu secde Kur'an'daki Allah'a secde etmekten bahseden '' Secde Ayetleri '' okunduğunda ve duyulduğunda yapılan secdedir. Niyet ettikten sonra  tekbir getirmek ve doğrudan secdeye kapanmak şeklinde yapılır.

Secde ayetlerine örnekler:
'' Kuşkusuz Rabbin katındakiler, O'na kulluk etmekten kibirlenmezler. O'nu tesbbih eder ve yalnız O'na secde ederler. ''  ( 7/206 )
'' Göklerde bulunanlar, yerdeki canlılar ve bütün melekler, büyüklük taslamadan Allah'a secde ederler ''  ( 16/49 )
''  Haydi Allah'a secde edip O'na kulluk edin !   ''   ( 41/37 )
Kur'an'da 14 adet Secde Ayeti vardır. Şimdi bunları bir çizelgede görelim:

Sıra No:...Sure No:..SURENİN ADI... Secde Ayeti No:

1.................. 7...........A'raf..............................206
2.................13...........Ra'd................................15
3.................16...........Nahl................................49
4.................17...........İsrâ................................107
5.................19...........Meryem...........................58
6.................22...........Hac.................................18
7.................25...........Furkan............................60

.................119...........................................................TOPLAM

8.................27...........Neml................................25
9................32............Secde..............................15
10..............38............Sad..................................24
11..............41............Fussilet...........................37
12..............53............Necm...............................62
13..............84............İnşikak.............................21
14..............96............Alâk.................................19

14............371..................................................490........G E N E L T O P L A M.

Yukarıda görüldüğü gibi Kur'an'ın 32. Suresi ''Secde '' ismini almıştır ve bu surenin 15. ayeti de Secde ayetidir
Secde Ayetleri'ni bulunduran sure sayısı olan 14 sayısı bilindiği gibi 7 sayısının iki katıdır: 14/7 = 2
İşte bu 14 secde ayetinin 7 sayısı ile ilginç ve mucizevi bir ilişkisi var:

1 - Secde ayetlerinin ilki olan A'raf Suresi Kur'an'ın 7. suresidir.
Kur'an'ın orijinal Arapça yazılımında  herbiri l5 satırdan oluşan karakteristik ve klasik bir sayfa yazılımı vardır. Bu yazılım genelde her zaman ve her yerde uygulanmıştır.

2 - İşte bu yazılımda 7. Sure Kur'an'ın 175. sayfasındadır. Bu sayfa sayısını gösteren rakam, 7 sayısının 25 katıdır:    175 / 7 = 25

3 - Yukarıdaki çizelgede bu 14 Secde Ayetinin bulunduğu surelerin ilk 7' lik bölümünün sayısal toplamının 119 sonucunu verdiğini görüyoruz. Bu sayı da 7 sayısının 17 katıdır:  119 / 7 = 17

=== İkinci 7' lik bölümde 371 olarak aynı şekilde 7 saysının katı olarak,  paralel sonucu vermektedir.  371 / 7 = 53

=== Ve genel toplamın da  7 sayısının karesinin 10 katı olarak 490 saonucunu verdiğini belirliyoruz: 490 = 7 x 7 x 10

4 - Çizelgede görüldüğü gibi, Secde Ayetlerinin 7. sini  bulunduran sure Kur'an'ın 25 sırasında bulunan  Furkan Suresidir.

=== Furkan Suresi Kur'an'ın 25 sırasındadır fakat vahyolunma sırası, yani Allah'tan inme sırası 42 dir:   42 sayısı  7 sayısının 6 katıdır:  42 / 7 = 6

=== Furkan Suresi tam 77 ayetten oluşmaktadır :  77 / 7 = 11

=== Furkan Suresinin Kur'an'da yer alma sırası da dolaylı da olsa 7 sayısı ile bağlantılıdır. 25 sayısı oluşturan 2 ve 7  sayılarının toplamı da 7 sonucunu vermektedir:  2 + 5 = 7

=== Secde Ayetleri'nin 7. ni bulunduran Furkan Surenin ismi olan Furkan kelimesi '' İyiyi kötüden ayırdeden  '' anlamında olup Aynı zamanda  bu kelime Kur'an'da  '' Kur'an  '' anlamında kullanılan 4 önemli isimden biridir. Ve Furkan kelimesi Kur'an'da tam tam 7 defa geçmektedir:  2/53 - 185, 3/4, 8/29 - 41, 21/48, 25/1
Furkan kelimesi Furkan Suresinin ilk ayetinde geçmektedir. Ve sebepten bu sureye isim olmuştur.
Furkan Kelimesi Arapça 7 harf ile yazılmaktadır. Bu harfler, bu harflerin Ebced sayı-harf sistemindeki sayı değerleri ile  ebced değerlerinin  - sıfırlarının atılmasından sonra kalan - mutlak sayı değerleri şöyledir:
Harf Sıra No:... Harfin Adı... Ebced Değeri... Mutlak Sayı Değeri
1........................Elif............................1.........................1
2........................Lam........................30.........................3
3........................Fe...........................80.........................8
4........................Rı.........................200.........................2
5........................Kaf.......................100..........................1
6........................Elif...........................1..........................1
7......................Nun..........................50..........................5

7.............TOPLAM.........................462.........................21

===  Surenin isminin yazılmasında kullanılan 7 Arap harfinin Ebced sayı-harf değerleri toplamı yukarıdaki çizelgede görüldüğü gibi 462 sayısal sonucu vermektedir. Ve bu sayı da 7 sayısının 66 katıdır:  462 / 7 = 66

===  Ayrıca bu harflerin mutlak sayı değerleride 7 sayısının 3 katıdır:  21 / 7 = 3

===  Şimdi de  harflerin mutlak sayı değerlerini oluşturan  7 sayıyı yan yan getirelim ve 7  haneli bir sayı oluşturalım: 1382115

Bu sayı da  7 sayısına bölünen bir sayıdır.
1382115 / 7 = 197445

Kur'an'da bazı surelerin başında Elif, Lam, Mim - Ha, Mim, Ya, Sin gibi bu güne kadar anlamı tam çözülmeyen tek ''gizemli '' harfler --  Hurufu Mukatta - Başlangıç harfleri --  vardır. Bu harfler 29 surenin başında bulunmaktadır. 14 farklı harf kullenılmıştır ve bu harfler  Birli, ikili...Üçlü  tertipler halinde  olmak üzere 14 farklı şekilde düzenlenmiştir.

5 - İşte Secde ayeti bulunan 14 sureden 7 ' si BAŞLANGIÇ HARFLİ SURELER' dendir.
İşte bu başlangıç harfli sureler, başlangıç harfleri ve bu harflerin sayısı

Sıra No:... Sure No:... Surenin Adı... Başlangıç Harfleri... Harf Sayısı

1....................7.............A'raf................Elif-Lam-Mim-Sad.........4
2..................13.............Ra'd................Elif-Lam-Mim-Rı............4
3..................19............Meeryem.........Kef-He-Ye-Ayn-Sad.......5
4..................27............Neml...............Tı-Sin.............................2
5..................32............Secde..............Elif-Lam-Mim................3
6..................38............Sad.................Sad................................1
7..................41............Fussilet............Ha-Mim.........................2

7...............T O P L A M............................................................21


6 - Yukarıdaki çizelgede görüldüğü gibi Secde ayeti bulunan bu 7 başlangıç harfli surenin başındaki başlangıç harflerinin toplamı 21 olup, bu sayı 7 saysının 3 katıdır:  21 / 7 = 3

7 - Furkan Suresi  başında başlangıç harfi bulunmayan surelerin 14.südür:  14 / 7 = 2

Bu başında başlangıç harfi bulunmayan Furkan Suresi ile sonlanan l4 sureyi ve ayet sayılarını bir çizelgede görelim:

Sıra No:...Sure No:...Surenin Adı...Ayet Sayısı

1.....................1...........Fatiha.......................7
2.....................4...........Nisa......................176
3.....................5..........Mâide....................120
4....................6...........En'am....................165
5....................8...........Enfal........................75
6....................9...........Tevbe.....................129
7..................16...........Nahl.......................128
8...................17..........İsrâ.........................111
9...................18..........Kehif.......................110
10.................21..........Enbiya....................112
11.................22..........Hac...........................78
12.................23..........Mü'minûn................118
13.............. ..24..........Nur............................64
14.................25..........Furkan......................77

14.........TOPLAM......................................1470


8 - Furkan Suresi ile sonlanan başında '' Başlangıç harfi olmayan ilk 14 surenin '' ayetlerinin toplamı yukarıda görüldüğü gibi  1470 sonucunu vermektetedir.  Bu sayı da 7 sayısına iki defa bölünebilmektedir:  1470 / 7 = 210  ----  210 / 7 = 30 Yani 7 sayısının karesinin 30 katıdır.

Ö N E M L İ...  N O T

1 -- Buraya kadar sabrederek okuduğunuz için teşekkür ederim. Bu yazımın  '' !4 Secde ayeti bu ayetlerin 7.sini bulunduran Furkan Suresi'nin '' 7 sayısı ile mucizevi bağlantısını anlamış olduğunuzu ümit ederim.

2 -- : EBCED sayı-harf sistemi hakkında bir açıklama yapayım: Kur'an'ın indiği dönemde Araplar yazımda rakam  kullanmıyorlar. Rakamları harfler ile ifade ediyorlardı. Bazı harfler Elif (1), Vav (6), Ha(8) gibi tek haneli sayıları, bazı harflerfler, Lam(30, Kef(20, Fe(80) gibi iki haneli sayıları, bazı harfler, Kaf(100), Rı(200), Te(400) gibi üç haneli sayıları, ve Ğayın harfi de 1000 tek 4 haneli sayıyı ifade ediyordu. Bu açıdan değerlendirince her Kur'an harfinin de bir sayı değeri vardır.

APTALLAR -- ŞİZOFRENLR -- CAHİLLER

    ================================== APTALLAR .:: Aptal Olduğunu ŞİZOFRENLAR ::  Şizofren Olduğunu C A H İ L L E R  :::: C a h i ...