4 Şubat 2024 Pazar

HER BABA '' ÖVÜNÜLECEK BABA ''' O L A M I Y O R !...



Babalar ve anneler çocuklarının  çalışmaları ile başarılı olmalarını  görmek ve onlar ile gurur duyup övünmek isterler. 

Çocukların da babaları ve anneleri  ile gurur duymak ve övünmek en tabii  hakları ve beklentileridir.

***  Bazı  evlatlar, kişilikleri, çalışmaları ve başarıları ile  babalarını  annelerini mutlu kılar, yüceltirler. Bazıları da bırakın başarıyı, davranışları, yaşantıları, hataları  ile üzer,  onları zor duruma düşürürler, mutsuz ederler.

*** Bazı babalar, anneler evlatlarının başarılarına yardım ederler, destek verirler,  onların hayatta başarılı  olmaları için çaba gösterirler, işlerinde daha ileri gitmelerini sağlamak için ellerinden gelen  her  şeyi  yaparlar... 

***  Bazıları da Hafize Gaye hanımefendi gibi kendi  çabası ile  çok genç yaşta çalışma hayatında üstün başarıyı sağlar, babası çok bencil davranışları ve hataları ile  kızlarını mahcup eder, zor duruma düşürür, İlerlemelerine destek değil köstek olurlar !

Hayat işte bu her zaman beklentilerle, elde edinilenler uyumlu olamıyor ne yazık ki !...


28 Ocak 2024 Pazar

Ş İ İ R İ - Ö L D Ü R D Ü L E R -- İntikamını alacağım !./// 1 ///



'' Güzelliğin on para etmez
Bu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa  ''

Bu çok bilinen dörtlüğün  büyük halk ozanı Veysel'e  ait  olduğunu  biliyorsunuz tabii.  Sevginin, aşkın göreceli, ne kadar özel ve güzel bir duygu olduğunu , bu kadar sade ve  kısa, anlamlı sözlerle  anlatacak  bir başka düşünür, yazar, filozof tanımadım bu güne kadar...Sizleri bilmem. Yüzlerce sayfa süren başka türlü anlatımla bu güzel, hikmetli anlatım  başka üslup ve  sözlerle gerçekleşemezdi... 

Durun henüz bitmedi:

'' KARA  TOPRAK'

Dost, dost diye nicesine sarıldım
Benim sadık yarim kara topraktır
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sadık yarim kara topraktır ''

İnsan yaşamını,  bu kadar ihtişamlı sözlerle  ifadeyi, Veysel'den başkasında  bulamazdınız:
 
'' Nice güzellere bağlandım kaldım 
Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum
Her türlü isteğim topraktan aldım
Benim sadık yarim kara topraktır ''

Her türlü yaratılışın, canlı, cansız varlığın esasının toprak olduğu, topraktan gelip, toprağa dönüşümüz gibi  dini ve ilmi gerçeğin  böyle net  ve eşsiz üslupla açıklanması ancak Aşık  Veysel ve onun çapında  bir ozan tarafından yapılabilirdi.  

Sıra   CIMBIZLI   ŞİİR' de:

'' Ne atom bombası,
Ne Londra Konferans'ı,
Bir elinde cımbız,
Bir elinde ayna;
Umurunda mı dünya ! ''

Sadece beş kısa satırla, on dört sözcükle ciltler dolusu  binlerce sayfa ve kelimeler  ile anlatılamayacak bir yaşam felsefesi...

İşte bir başka zamanımız ve ortamımızın süper zeki, dahi bir ozanımız daha: ORHAN VEKLİ   KANIK... Ülkemiz edebiyatında şiiri ile sade  özlü ve esprili anlatım ustasıdır.  Orhan Veli , Aşık Veysel gibi kırsal bir yöremizin değil, kentsel yaşamımızın insanı: 

Ne anlatıyor ?  
Erkeğin karşı cinsi olan
KADIN  ve onun dünyasını.
Hepsinin mi ?
Elbette değil,  çoğunluğun ....

Dostlar bir kaç gündür  bir üzüntü bir öfke sardı benliğimi.
İçim içime sığmıyor, gelen ilham fırtınası beni rahat bırakmıyor.
Söylemem lazım derdimi..
Yoksa  uyuyamam bu gece...

Evet canlar  seksen yaşıma girdim bu yılın başında.
Çocukluk ve gençlik yıllarıma, 
Anlam ve heyecan katan bir şeyleri yitirdiğimi fark ettim 
Aynı zamanda...
Nedir derseniz? 

ŞİİRİ KATLETTİLER , 
Şiir arıyorum, bulamıyorum.
Kitapçılarda şiir kitapları yok artık.
Olsa da eski tat ve lezzet, deha yok onlarda
Yalnızca   tek tük sahaflarda tek tük...

Bizim zamanımızda çocukluk ve gençliğimizin 
Olmaz ise olmazı idi şiirler.
Şiir yazmayı beceremezdim pek.      
Az da olsa tek tük denemelerim olurdu.
Okuyunca beğendiğim şiirleri bir deftere yazar, biriktirirdim.

Yaşadığımız çağ, yani bu zaman, olanlar oldu,
Her tür güzelliğe el attılar,
Değiştirdiler her şeyi ve de bozdular, 
Tat tuz kalmadı hayatta.
Tüm latif, ince güzellikler, zevkler 
Ya yok oldu 
Ya da içine ettiler.     
İşte bu arada şiiri de öldürdüler, 
Yazan da kalmadı, okuyan da. 

Bu gece başladık, Orhan Veli de kaldık.
PİRELİ   ŞİRİNİ  sunacaktım  size 
Sonra da sırada vardı  ELE GÜNE KARŞI 
Kaldı yarına....

Şikayetim, derdim ağır bastı bu gece dostlar 
Bağışlayın beni !...
Ama  kolay pes etmem ha
Devam edecek  şiir için
Bu ŞiIRSEL ANLATIM denemem
ŞİİRİ  tekrar tanıtacağım sizlere
Şairler ve onlardan örneklerle, ve de
Tatlar, lezzetler, manevi hazlarla birlikte
ÖLDÜRÜLEN   ŞİİRİN   İNTİKAMINI DA   ALACAĞI!M   


NOT:  Şiirler,  BİLGİ YAYINEVİ tarafıdan 2018'de  18. baskısı   yayınlanan  İLHAN  SOYSAL'ın  ''  20. YÜZYL   TÜRK   ŞİİRİ   ANTOLOJİSİ 'sinden alınmıştır.                                                                                                                                                                                                      





 

27 Ocak 2024 Cumartesi

'' HADİSLER '' DİN KAYNAĞI MI - DEĞİL Mİ ?

 

Kur'an ayetleri hükümlerini peygamberimizin  açıklayacağı ve yorumlayacağı doğrultusunda hiç bir söz ve hüküm KUR'AN'DA  YER  ALMAMIŞTIR. Peygamberimize verilen görev sadece ELÇİLİK'tir.  ELÇİNİN  GÖREVİ ise SADECE OLDUĞU GİBİ  ( Allah'tan indiği gibi )  TEBLİĞ ETMEK yani  İNSANLARA  DUYURMAK' tır.  Bazı meallerde yer alan Peygamberimiz Kur'an'ı AÇIKLAMA, YORUM ve  ÖĞRETME doğrultusunda yetkisi olduğu sözler ve imalar yer almıştır. Hepsi yanlış yorum içermektedir, Kur'an'ın ruhuna  ve Peygamberin  elçilik görevindeki i yetkisine aykırıdır.    80 yaşındayım, Kur'an' tutkunuyum. Yaşamımın son 40 senesinde -- kendime ayırdığım zamanların çoğunluğunu  Kur'an'ı tanıma,  ayet ve hükümlerinin EN DOĞRU ANLAMLARINA ULAŞMA yolunda harcadım...İnternetteki blog - günlük sitelerimde yayınladım... ÇÜNKÜ, YORUMLAMA ve AÇIKLAMA  GİBİ  KAVRAMLAR işin içine girdiğinde, konuşanların, yazanların, anlatanların kendi   fikri  ve yorumunun ALLAH'IN SÖZLERİNE  girmesi, yanlışlılara, karışıklıklara sebep olacaktır. KUR'AN.hükümlerinin  anlam kaymaları yani  dejenerasyonu  kaçınılmaz olmaktadır...

21 Ocak 2024 Pazar

Dear gentlemen, are you comfortable?

 



May God protect you and your family. 80 days. 45 years old. It's all over the place. Between 5 and 6 days before the end of the day, we will continue to do so. This is also the case. Her durakta yolcu sayısı arttığı için oobüsün içinde oluşan izdiham sebebi ile ayakta durmak dahi imkansız. There is no need for anything else to do so. This is between 20 and 22 days old. Elindeki akıllı phonena yoğunlaşmış. You can't get your phone back. Arkadaki kalabalık baskılıyor, one doğru, öndeki kalabalık group arkaya doğru baskılıyor. I'm sorry...you'll be able to find out what's next to me, I'll use the old phone, I won't be able to do it, I'll send it to you. I'm sorry and I'm sorry:

-- What's wrong with you, what's the matter with you? Diye... I can't wait to see what's going on. Duraksadı ne yapacağını bilemez durumda bocaladı and yerinden kalkmak zorunda kaldı. Ben of the world... Why don't I talk about it? Dünyanın bugünkü halini biliyorsunuz: By the way, the technology you ask the person you donanımı ile dünyanı tek egemen devleti olma and hükümranlık kurma amacında, her türlü insani, siyasi, ahlaki, dini değerleri ve kuralları rezil and şımarıkç Yes, it may be damaged. More than anything; This is the day when you have the right thing to do when it comes to the next day. He will protect you from the work of your siyasi hedefine uydurarak, but what kind of top will you see in your ideoloji uyd? urup, sozde büyük devletin sıık siyasi emellerine paralel haline getiren, ve bu yoldaki gücüne sığınan ve bu gücün This is why you are in the right place, you are welcome to use it when you get it, you will be able to install it... Diğer tarafta; 1948 I was born in the sapkını devlet tarafından topraklarına zorbalıkla adım adım %80 oranında el konulan and soy kırım yapılarak yok edilmesi hedeflenen, devlet olma yolunda çelmeler There is a lot of Islam millet... Yes, I am happy to see you, I will be happy to have a democratization of my life, but I will be happy to have a good time, with the help of others... What is the reason why Muslims do not want anything? How can I be sure of what kind of protest is going to do? Most of the people are unable to do so, either. As for Muslims, they often talk and feel comfortable... This can be found online: Dear gentlemen, are you comfortable? What kind of feeling do you have in your yard?

20 Ocak 2024 Cumartesi

::: R A H A T I N I Z::::Y E R İ N D E::M İ::? ? ?



Yazıma bir anımı anlatarak başlıyorum. 80 yaşındayım. 45 yıldan fazla devlet hizmeti ile 14 yıl önce emekli oldum. Ülkemin bir büyük şehrinde yaşıyorum. Bundan 5 - 6 yıl önce yağmurlu, puslu ve soğuk bir günde  belediye otobüsüne bindim. Çok kalabalık bir ortam var. Her durakta yolcu sayısı arttığı için otobüsün içinde oluşan izdiham sebebi ile ayakta durmak dahi imkansız. Bir an baktım ortadaki boş yürüme alanın ortasındayım. Önümde bir koltuk, koltukta 20 - 22 yaşlarında bir genç kız. Elindeki akıllı telefona yoğunlaşmış. Başını kaldırmadan telefona bakıyor. Arkadaki kalabalık baskılıyor, öne doğru, öndeki kalabalık grup arkaya doğru baskılıyor. Bunaldım...Önümde koltukta oturan küçük hanım kız  halinden memnun, özellikle başını telefondan kaldırmıyor, etrafına  bakmıyor, rahatı bozulmasın diye. Birden sinirlendim  ve genç kıza seslendim:

--  Kızım rahat mısın, yardıma ihtiyacın var mı ? Diye...

Birden şaşırdı, başını önünden kaldırmak zahmetinde bulundu. Duraksadı ne yapacağını bilemez durumda bocaladı ve yerinden kalkmak zorunda kaldı. Ben de oturabildim...

Eee, bunu  niye anlattım ?

Dünyanın   bugünkü halini biliyorsunuz:
 
Bir yanda ekonomik, teknik ve askeri gücü ve donanımı ile dünyanı tek egemen devleti olma ve hükümranlık kurma amacında, her türlü insani, siyasi, ahlaki, dini değerleri ve kuralları  rezil ve şımarıkça yıkan, umursamayan sözde bir büyük devlet.

Diğer yanda; Tevrat'ta dayanak gösterdiği  hükümleri tamamen kendi sapıkça dünya egemenliği kurma hedefinde  çarpıtıp değiştirerek ve  kendi siyasi hedefine uydurarak, yalnız kendi toplumu lehine yeni bir din  ve ideoloji uydurup, sözde büyük devletin sapık siyasi emellerine paralel haline getiren,  ve bu yoldaki gücüne sığınan ve bu gücün desteği ile tüm insanlık, ahlak ve siyasi değerlerini  yok hükmüne getiren sapık, şımarık çılgın bir rezil devlet...

Diğer tarafta; 1948 yılından beri bu din sapkını devlet tarafından topraklarına zorbalıkla adım adım % 80 oranında el konulan ve soy kırım yapılarak yok edilmesi hedeflenen, devlet olma yolunda çelmeler takılan mazlum   Müslüman millet ...
Vee, bütün dünya insanları tarafından, zulmün durdurulması ve önlenmesi için demokratik yolla isyan edilmesi,  bu doğrultuda kitleler  halinde gösteriler, mitingler düzenlenmesi...

Fakaat diğer Müslüman ülkeler ne yapıyor ? Böyle kanlı şiddetli zulüme karşı protesto gösterileri yeterli oluyor mu ? Müslüman ülkelerin halkları da kaynıyor, yanıyor. Amaa Müslüman ülkeler yöneticileri sessiz ve derinden izliyor...

İşte bu yazımın başlığı  onlara:

Sayın beyler RAHATINIZ  YERİNDE  Mİ ??? 
Rahatınız ve konforunuz için yardıma ihtiyaç var mı ???



29 Aralık 2023 Cuma

KUR'AN'IN ÖZET TARİHİ -- KİTAP HALİNE GELMESİ

 

KUR'AN'IN ÖZET TARİHİ



Ayetlerin vahyolunmaya başlaması Miladi 610 yılındadır. Hicrete kadar ( MS 621 ) Mekke’de Bundan sonra Medine’de inmiştir. Mekke’de vahyolunanlar Mekki Ayet, Medine’de vahyolunanlar ise Medeni Ayet diye isimlendirilmektedir. Ayetlerin yaklaşık 2/3 ü Mekki, kalanı Medenidir. Mekki ayetler kısadır, sert ifadeler ve ihtarlar taşır. Medeni sure ve ayetler uzundur, düşündürücüdür ve yumuşak üsluptadır.

Peygamberimiz, Cebrail isimli meleğin tebliğ ettiği vahyi ezberliyor, sonra vahiy katiplerinden birini çağırarak, gelen kısmı, ait olduğu yeri de tayin ederek yazdırıyordu. O devirde Kur'’n metni tabaklanmış deri, hurma dalları, yassı taşlar, tahta levhalar, deve ve koyunların kürek kemikleri gibi civarda bulunan çeşitli malzemeler üzerine yazılıyordu. Hz. Muhammed olası bir yanlışlığı önlemek için gelen vahyi yazdırdıktan sonra katipten okumasını istiyordu. Doğruluğu denetlenmiş olan bu metin kendisine teslim ediliyor ve evinde korunuyordu. Vahiy ara ara ve parça parça geldiğinden, surenin bitmesi bekleniyor, bitince de daha uygun tarzda sayfalara geçiriliyordu.

Peygamberimiz, yeni inen her vahiy metnini önce erkekler, sonra da kadınlar cemaatine okuyup tebliğ ederdi. Kur’an metnini yazanlar da parçayı hem ezberliyor hem de yazılı olarak evlerinde bulunduruyorlardı. O zamanki ortam ve imkanda hafıza yani bellek daha yaygın bir araç ve çözümdü. Müslümanlar namazda okumak, ibadet etmek, okuyup hayatlarında uygulamak gibi amaçlarla ve büyük bir istekle Peygamberimizden veya onun öğretip de yetkili kıldığı ashabından, ( yakın çevresindeki kişilerden ) Kur’an parçalarını öğrenip ezberliyorlardı.

Her Ramazan ayında Hz. Muhammed, o zamana kadar vahyedilmiş Kur’an metninin tamamını Cebrail’e, Cebrail de kendisine okur, böylece mukabele ederlerdi. ( karşılaştırırlardı ) Ramazan aylarındaki mukabele geleneği buradan kalmıştır.
Peygamber efendimiz hayatta olduğu sürece vahiy devam ettiğinden, Kur’an metni iki kap arasında bir kitap haline getirilemezdi. Böyle yapılmış olsaydı, düzeninde sık sık değişiklik yapmak, araya giren birkaç ayeti yerleştirmek için, ikide bir, çok sayıda metni yok etmek veya yeniden yazmak gerekecekti. Peygamberimizden sonra gelen halifelerin bunu gerçekleştirmeleri zorunluluk haline gelmişti.

Hz.Ebu Bekir, vahiy katiplerinden Zeyd İbn Sabit’i Kur’an’ı bir kitap haline getirmekle görevlendirdi. Kendisinde Kur’an’da yazılı parça bulunan herkesin Zeyd’e getirmesini şehirde ilan etti. Zeyd, Kur’an ezberinde olduğu halde, diğer hafızlarla karşılaştırdı ve ayrıca her ayet için yazılı iki tanık arayarak bu görevi titizlikle gerçekleştirdi.
Hz. Ebu Bekir tarafından bir araya getirilen bu kitaba ( El Mushaf = sayfalar ) denilmiştir. Bu metin sonra Hz.Ömer’e devir olunmuş, , vefat edince de kızı ve Peygamber’imizin eşi olan Hafza’ya kalmıştır.

Hz. Osman’ın halifeliği zamanında bir heyet teşkil etmiş, Kureyş lehçesi ve imlası ile yeniden yazdımıştır. Beş veya yedi nüsha olarak çoğalarak büyük islam merkezlerine göndemiş, ellerindeki Kur’an nüshalarının buna göre düzeltilmesini emrederek yeknesaklığı sağlamıştır. Kendisinde de bir nüsha kalmıştır. Bu nüshaya ‘’ İmam ‘’ denilmektedir.
Yüce Kitabımız, bu güne kadar hiçbir ayeti, kelimesi ve harfi değişmeyerek ve kaybolmayarak bize ulaşmıştır. Çünkü, O Allah’ın koruması ve garantisi altındadır:

İşte Kur’an’ın 15 sırasında bulunan Hicr Suresi ve 9. ayeti :

¨ Hiç kuşkusuz o Zikr’i biz indirdik, biz. Ve herhalde onun koruyucusu da biziz. ¨

23 Aralık 2023 Cumartesi

Emeklilierİ enflasyona ezdirmiyoruz !... MU ACABA ???

 




Ülkemizin ekonomi alanında ENFLASYON,  son 30 - 40 yıldan beri  bir türlü bir türlü içinden  çıkamadığı, adeta yaşamımızın olmazsa olmaz '' olağan '' olgusu haline geldi. Bu ortama ne zaman girdik ve  ne zaman çıkacağız konusunda bir bilgimiz ve umudumuz da kalmadı. Yalnızca biraz şiddetinin azalması dahi bizi sevindiriyor, mutlu oluyoruz. Ak Parti iktidara geldiğinde bu ortamın hafiflemesi için  yoğun çaba harcadı, bir ölçüde başarılı oldu ve paramızdan üç sıfır atılmasını sağladı. Enflasyonun şiddetini azalttı ama  tam başarıya ulaşamadı. Kamu personelinin aylık ücretlerine 6 ayda bir enflasyon farkı zammı uygulamasına devam  zorunluluğunda kalındı. Ta ki son bir yıl öncesine kadar.. 

Mayıs / 2023 tarihindeki genel seçim ortamına girilmesi  ve bu arada bir de güneydeki on, onbir ilimizi etkileyen şiddetli deprem felaketinin  etkisi ile ve de  iktidarın seçim kaybetme fobisi ile hesaplar şaştı, giderler arttı. Bunu sonucu  ile enflasyon  tekrar hızlanmaya başladı. Ekonomimiz olumsuz '' enflasyon hızı artması sarmanılına '' tekrar girdi. Bunun sonucu olanları ve yaşanılacakları biliyorsunuz artık.

Bu arada kendimden biraz bahsedeyim: 45 yıl 7 ay memuriyet hizmet toplamı ile 2009 yılında emekli oldum. 5434 sayılı Emekli Sandığı mevzuatına tabi memur statüsündeyim. Memuriyet yaşamım Temmuz 1963 yılında başladı. Temmuz/2009 yılında sona erdi. 5434 sayılı kanunun;  2898 sayılı kanunun 3. maddesi ile değişen 41 maddesi -- b -- bendine göre EMEKLİLİK MAAŞINDA memuriyet toplam hizmetimin   25 yılı aşan bölümün her yılına  %1  oranında artış öngörüldüğü için, son maaşımın  % 95 i oranında emeklilik maaşı bağlanmıştı.. Bu hak edişim oranında emekli maaşımı  en az memur maaşına % 80 -- memur emeklilerine % 25 oranında FARKLI ENFLASYON FARKI  ödemesi kararı uygulanınca alt  tüm hakkaniyet dengesi alt üst oldu...

Yarım asra yakın memuriyet hizmeti ile emekli olan benim maaşım // 18.500 TL  // bu tarihten itibaren en düşük memurunun maaşının // 22.000  TL  // altında kaldı... 5 - 6 aydır bekliyorum. Düzeltilir mi acaba diye....OYALAMA  DEVAM EDİYOR... HİÇ BİR ÜMİT IŞIĞI DA  GÖRÜLMÜYOR !..: Bir de üstelik  EMEKLİYİ   ENFLASYONA EZDİRMEYECEĞİZ YALANI ben ve benim gibi haksızlığa uğrayanlara  küfre uğramış etkisi yapıyor...

100. yılını  idrak ettiğimiz Cumhuriyetimizin  79 yılını şerefiyle yaşamış bir memur emeklisi olarak uğradığım HAKSIZLIĞI kabullenemiyorum. İsminin başında  ADALET kelimesi olan partinin adaletten en çok uzaklaşma ---  Emekli millet vekilleri maaşına  sessiz sedasız bir anda % 30 zam yapılması --- gibi  uygulamalarla, geleceğe dair umutlarımız da yok oluyor...

Bu anlattıklarımla ben yarım asra yakın bürokrasi tecrübelerimle siyasi yönetimin bunalım ve bocalama halinde olduğunu görüyorum. Ülkemiz bürokrasinde zafiyet var. Nedenini açıklayayım: Bakan, genel müdür , gibi üst kademe  yönetim  görevlerinde bulunanlar, işlerin nasıl yürüdüğü  mevzuat , işlemler ve ayrıntıları konusunda yeterli donanıma sahip  değillerdir, bilemezler... Alt kademelerdeki görevliler Müdür, müdür yardımcıları, şefler bilirler ve işleri onlar yürütürler. UZMANLAR, DANIŞMANLAR çok sayıda var ama görülüyor ki, ve de  onla da yetersizler ki, bir hazine bakanı ve diğer bakanlar, EMEKLİLERİ  ENFLASYONA EZDİRMİYECEĞİZ -- EZDİRMİYORUZ !!!. yalanına ortak oluyorlar ve böyle sözleri gerine gerine rahatça söyleyebiliyorlar



APTALLAR -- ŞİZOFRENLR -- CAHİLLER

    ================================== APTALLAR .:: Aptal Olduğunu ŞİZOFRENLAR ::  Şizofren Olduğunu C A H İ L L E R  :::: C a h i ...