Ülkemiz kadınlarının ne yazık ki çoğunluğunca benimsenen bir düşünce ve duygu var: SAHİPLENİLMEK ! Yani birileri ki genelde '' kocaları '' kendilerini sahiplensin, ola ki bir yanlış ve hata yaparsa sorumluluğunun büyük oranda onun üzerine atıp kendisi mağdur olmuş kişi rolüne sığınsın. Bu davranış şekli daha çok '' cahil ve bilinçsiz insan tutumu''. Hemen burada '' cahillik ve bilinç '' kavramlarının geçmişe göre değişerek zamanımızda geldiği noktaya bakalım:
Benim yaşın 80'e yaklaştı. Bundan 40 - 50 yıl ve öncelerinde '' cahil '' okuma yazma bilmeyenlere denirdi. Zamanla okuma yazma seferberliği uygulandı, okuma yazma bilmeyenlerin oranı oldukça azaldı. Görüldü ki okuma yazma bilmek cahilliği tam yok etmiyor. Son 20 - 30 yılda da bir kaç üniversite ve fakülte bitirenlerin çoğunluğu zamanın kültürel gelişmesi dikkate alındığında cahillik sınırlarını aşamıyor. Yani okullarda yüklenen bilgiler, gelişmenin ilk adımıdır. Gerçek gelişme okullar sürecinde ve daha sonraki dönemde seviyeli, kaliteli edebi, ilmi, tarihi, sosyal, güncel konuları ele alan en az 20 - 30 kitabı baştan sona ilgi duyarak dikkatle okumadıkça ve bunun yanında güncel basında inceleme, araştırma ve güncel meseleleri tahlil eden makaleler, fikir yazıları okumadıkça '' gelişmiş insan '' kategorisine ulaşıp cehalet eşiğini aşamıyor. Zamanımız insanı ne kadar yoğun çalışma ve meşguliyet yükü altında olsa da, her gün en az yarım saat - bir saat okuma alışkanlığını edinmez ve sürdürmezse, yani okumaya ara verirse, zihni, ruhu gelişme süreci durgunluk ve kısa süre sonra da hemen gerileme dönemini giriyor.
Şimdi gelelim bilinç ve bilinçlenme konusuna: Bilinç; gerek okullarda gerekse yaşamın diğer süreçlerinde okuyarak ,duyarak, görerek, deneyleyerek edinilen bilgilerin özümlenmesi yaşamına, zihnine, ruhuna, kişiliğine, gelişmesine rehber edinilmesidir... Bilinçlenme kişiliğe özel yetenektir. Doğrudan okul diplomaları ile bağlı değildir. Ama diplomalar bu yeteneğe sahip kişilere olumlu katkı sağlayabilir. Anadolu'muzda hiç okul yüzü görmemiş, yaşadığı ortamın dışına dahi hiç çıkmamış öyle bilge kadın ve erkek kişilikler vardır ki, yaşamının tamamını kendine okul ve öğrenme ortamı yapmış, yaşadığı olayları tahlil etmiş, gelişmesi ve bilinçlenmesi yolunda -- belki de bilinçsiz olarak -- malzeme haline getirmiştir. rahmetli AŞIK VEYSEL örneğinde olduğu gibi. Ve ülkemizde böyle kişilikler oldukça fazladır.
Şimdi gelelim yazımızın konusu SAHİPLENİLME DUYGUSUNA: Bazı önemli ulusal TV kanallarında gündüz kuşakları yayınlarında '' Esra Erolda '' programı benzeri programlar var. Toplum, aile gibi ortamlardaki yaşayan insanlar arasındaki ilişkileri ve bunlardan doğan sorunlar ele alınıyor. Bazı ülkemiz insanları bu programların toplumda kötü örnek olarak görüyor ve karşı çıkıyor. Kaldırılmasını istiyor. Ben ise -- her ne kadar magazinel yaklaşımlar ve reyting endişeleri gibi sıkıntılar -- öne çıksa da -- kötü ve olumsuz örneklerin tanınması ve bilinmesinin toplumun gelişmesine olumlu katkıda bulunduğunu, toplumuzun ve aile kurumunun içinde olduğu aksaklıkların , yanlışların bilinmesi, tanınmasına aracı olduğunu düşünüyorum. SAHİPLENİLME duygusunun ülkemizin de içinde bulunduğu orta doğu kültürünün kadınlarının yaklaşık genelinde görülen olmazsa olmaz bir olgusudur. Bu kültürün genelinde kadınlar erkeğin egemen olduğu bir yaşamın bir devamı olarak, evliliği kocası tarafından sahiplenilme aracı olarak görürler. Böyle bir ortamda doğmuş, yaşamış ve bu güne gelmişlerdir. Bu duygu, bilindiği gibi vahşi hayvanlar dahil bazı hayvanlarda vardır. Sahibi insana kayıtsız, itirazsız bağlanırlar. Eski kölelik kültürünün yaygın olduğu zamanlarda savaş vs. ortamlarda veya herhangi şekilde tüm insani duyguları yok sayılarak köle haline getirilmiş ve herhangi bir mal gibi alınıp satılan meta haline getirilmiştir. Köle efendisin malıdır, her türlü hürriyeti ve insani hakları elinden alınmıştır.
İşte kölelik budur. Kadınların bunu kabullenmesi, her ne kadar eski kültürün uzantısı bir duygu olsa da doğru değildir, yanlıştır...Kadınların bilinçlenip bunu reddetmeleri gerekir. Herhalde zaman içinde bu da gerçekleşir... Esra Erol ve benzeri TV programlarında bu duygunun kadınlarda yoğun halde devam ettiğini görüyoruz. Bazı kadınlar evlilik kurumuna yeterince sahip çıkmıyorlar, 3 - 4 çocukları dahi olsa, çocuklarını ve eşini boşanmadan terk edip başka bir erkeğe nikahsız sığınıyorlar... İhanetin gerekçesi alarak da kocalarını akıllarınca suçluyorlar ve KOCAM BANA SAHİP ÇIKMADI !... Söylemine başvuruyorlar...
Halbuki, kadın veya erkek tüm insanlar, öncelikle KENDİLERİNE SAHİP ÇIKACAKLAR, KENDİ DAVRANIŞLARININ ÖNÜNÜ ARKASINI HESAPLAYARAK YAŞAYACAKLARDIR. Toplum gelenekleri, kanunlar ve tüm ahlak kuralları bu doğrultudadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder