Evet, kutsallaştırma ve bu eylemini daha ileri bir boyuta götürüp kutsallaştırdığı canlı veya cansız nesneyi putlaştırma eğilimi insanın hamurunda var. İnsanın genlerine işlenen Yaratıcı yani Allah kavramının insanda yerini bulmamasından ve sapmasından kaynaklanıyor. Aradan yüz yıllar ve hatta binlerce yıl geçse durum değişmiyor.
Hatırlanacaktır, Kur’an ve onun getirdiği yeni din İslamiyet putlara tapıldığı ve insanlığın inanç açısından gittikçe sapkınlığa düştüğü bir ortamda gelmişti. Aslında Allah bilinci vardı İslamiyetin doğduğu Ortadoğu ortamında, çünkü son peygamber Hz. Muhammed’den önce bir çok peygamber gelmiş, hatta çoğunluğu o coğrafyadan çıkmıştı.
Bilinen hiçbir canlı ve cansız varlığa benzemeyen Allah inancı anlaşılıyor ki insanları tatmin etmiyor. Kendilerini ve her şeyi Yaratan’ı illa bildikleri cisimleşmiş bir varlıkla özdeşleştirmek istiyorlar. Ya Hıristiyanlar gibi peygamberi ilahlaştırıyorlar, yani Allahlık vasfı veriyorlar, veya kendi elleri ile yaptıkları cansız heykellere tapıyorlar, yani putları Allah’a ortak koşuyorlar. Allah’a onlar aracılığı ile ulaşmaya çalışıyorlardı.
Aradan 1450 yıl geçti. Ama insanlığın tutumunda pek değişen bir şey yok. Dünyanın uzak yakın bölgelerinde insanların büyük çoğunluğu çeşitli putlara tapıyor. Hristiyanlık güya Allah’ı tanıyan semavi dinler grubunda ama Hz. İsa tamamen Allahlaştırılmış, annesi Hz.Meryem’ de yarı ilah durumunda. Kiliselerde onların heykelleri ve tasvirleri önünde ibadet yapıyorlar
En son ve en mükemmel dininin mensupları yani Müslümanların durumu ne?
1450 yıl öncesine göre pek farklı değil onların durumları. Sözle ve görünüşte şirk yani Allah’a ortak koşma eylemi şiddetle reddediliyor ama uygulamada bütün hızıyla devam ediyor bu davranış şekli. Geçmişe göre biraz farklı bir şekilde
Kendi elleri ile yaptıkları heykel ve tasvirlerle Allah’a ortak koşmuyor artık Müslümanlar. Ama Camilerde Allah ve Muhammed isimleri aynı yükseklikte ve yan yana levhalar halinde asılıyor.
Mezarlar kutsallaştırılıyor, türbecilik – dinde hiçbir şekilde yeri olmadığı halde – gittikçe artan bir hızla gelişiyor, devam ediyor.
Peygamberin sakal ve saç kılları, hırkası, ayak izleri v.s kutsanıyor. Kutsal emanetler adı altında ziyaretler düzenleniyor. Önlerinde belirli zamanlarda kutsama törenleri yapılıyor.
Peygamberin sözleri, Allah’ın sözleri yani Kur’an ile eş değer hale getiriliyor. Gerçek ve doğru olup olmadıklarına bakılmaksızın hadis adı altında ve bazı hallerde Kur’an’ın önüne dahi geçiriliyor.
Hristiyanlar peygamberlerinin doğum günün bayram haline getirip kutlarlar da Müslümanlar geri kalır mı ? Kutlu doğum günü şeklinde küçük çapta başlatılan kutlamalar, büyütülüp, ‘’ Kutlu Doğum Haftası ‘’ halinde genişletilip ilerletiliyor.
Sonra:
Kur’an’ın bölünme, parçalanma diye vasıflandırdığı Mezhepçilik ve Tarikatçılık uygulamaları insanları yani tarikat ve mezhep imamlarını şeyhlerini putlaştırma eylemlerine dönüştürülüyor. Örnek olarak, Bediüzzaman ve Fethullah Gülen ve diğer bazı hoca efendiler kutsallaştırılıyor. Bediüzzaman Saidi Nursi’nin kitaplarındaki metinler kutsal kabul edilip ‘’ mübarek ‘’ vasfı verilip, bugünkü yaşayan dile çevrilip anlaşılır hale getirilmekten kaçınılıyor.
Daha sonra;
Şeytanı bile putlaştırdılar, Satanistler
Bir takım pop şarkıcıları ilahlaştırılıyor, fanatik hayranları konserlerinde transa girip kendilerinden geçiyorlar. Bizde de bir süre önce kimileri de kendilerini jiletle doğruyordu.
Sinema ve futbol yıldızlarının putlaştırılması ise her devirde olağan artık.
Siyaset adamları putlaştırılıyor. Marks, Lenin, Hitler gibilerinin, geçmişteki tüm melanetlerine rağmen, bu günlerde de hala sevenleri ve hayranları bulunabiliyor.
Başka;
Sloganlar putlaştırılıyor: Geçmişte bir ‘’ TEK YOL DEVRİM ‘’ sloganı vardı. 15-20 yıl egemenliğini sürdürdü. Daha taşa milyonlarca defa yazıldı. Binlerce ve on binlerce cana mal oldu.
Tek yol yıkmak, devirmek, yok etmek.
Sonra ... ?
NOT: Bu yazım ilk defa 20 Aralık 2018 tarihinde bu blog
( günlük ) sitemde yayınlandı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder