Dinimizin tek ve geçerli yasası, yani anayasası olan Kutsal Kitabı Kur'an'da kadın ve erkek beraberliğinin meşru yani hukuken geçerli olma şartı nikah işlemidir.
Nasıl bir nikah ?
Nikah tarafları olan kadın ve erkek ile onlardan doğacak çocukların toplum içinde haklarını koruyacak yani hukuki bir anlamı ve değeri olacak nikah.
Böyle bir nikah yetkisi günümüzde belediyelere ve onlar tarafından oluşturulan evlenme daireleri ve memurluklarına verilmiştir. Evlenecek çiftler bu memurluklara yazılı olarak müracaat ederler. Yetkililer hukuken bir sakınca olup olmadığı konusunda inceleme yaparlar, hukuki engel yoksa, evlenme dairesinde veya evlenecek çiftlerin isteği üzerine evlenme törenler yani düğünlerinin yapıldığı mekanda şahitler huzurunda kıyarlar evlenme akdi defteri taraflar ve şahitlerin ve evlenme akdini yapan nikah memuru imzalamaları ile tamamlanır. Evlenme memurluğu bu evliliği kadın ve erkeğin nüfus kayıtlarına işlenmesi için belgeleri nüfus müdürlüklerine gönderir. Bu işlemler sonucu evlilik yükümlülükleri ve hakları resmen sağlanmış olur. Sonucunda da çiftlere düzenlenmiş olan Evlenme Cüzdanı verilir.
Evlilik ve aile ile ilgili işlemleri düzenleyen Türk Medeni Kanunda geçerli olan işlem budur. Resmi kayıtlara ve nüfus kütüklerine işlendiği için HUKUKİ DEĞERİ olan NİKAH İŞLEMİ budur...
Dini nikah, yani halk dilindeki söylemi ile İMAM NİKAHI'nın bundan farkı nedir ? Din adamı kıyar ve sonunda bu beraberliğin hayırlı sonuçlar getirmesi için dua edilir, tek farkı budur. İmam nikahı işlemi resmi belgelere ve kütüklere kayıt edilerek yapılmadığı için hukuki bir değeri yoktur. Yani hak ve sorumluluk getirmez.
Günümüzde genelde resmi nikah sonrası çiftler, beraberlik akitlerinin manevi yani inanç yönünden de dua edilerek anlam kazanması için bir de bir din adamı yani lmam çağırarak dini nikah, İMAM NİKAH'ı da yaparlar.
Resmi nikah yapmadan yalnızca imam nikahı ile evlenme uygulaması ne demek oluyor ?...
HUKUKEN GEÇERLİĞİ OLMADAN, hiç bir hak ve sorumluluk getirmeyen bu kadın erkek beraberliği Medeni Kanunumuzda geçerli sayılmıyor ve gayri meşru yani ZİNA kapsamında değerlendiriliyor. ZİNA tüm kültürlerle beraber kültürümüzde, tüm ilahi dinlerde ve dinimizde yanlış bulunan ve lanetlenen bir eylemdir.
Zinanın Ceza Kanunumuzda suç olmaktan çıkarılması ZİNANIN SERBEST HALE GELMESİNE DAVETİYE ÇIKARMIŞTIR. SOSYAL HAYATIMIZDA YIKIMA, AHLAKİ ÇÖKÜNTÜYE YANİ TAHRİBATA SEBEP OLMUŞTUR.
Bu yanlışın 10 - 15 yıldır düzeltilememiş oluşundan da en büyük zararı geleceğimizi temeli, teminatı çocuklar, bu tür evliliklerde doğan çocuklar görmüştür. Nesep yani soy sop karışıklıkları, nüfus kütüğüne kaydedilemeyip vatandaş dahi olamayan, madden ve manen çöküntüye uğrayan, doğar doğmaz hayatları kararan çocuklar ve sonra da kadınlar görmüştür.
Bir taraftan son 10 - 15 senedir resmi din eğitimimizde İmam Hatip Okullarının ve ilahiyat Fakültelerinin sayısını 4 - 5 kat arttırılırken, öbür taraftan dinimizce yasaklanan, lanetlenen ZİNA'yı sebest bırakmak günümüz ve geleceğimize dinamit koymak sonucunu getirmiştir ki, zararlarını halen görürken geleceğimiz de olumsuz doğrultuda ipotek altına alınmıştır.
Benim anlayamadığım; muhafazakar görünümlü hükümetimizin, başta kadın dernekleri, din adamı ve akademisyenleri ve sosyal çevre kuruluşları olmak üzere tüm insanların bu oluşuma duyarsız kalmaları ve kabullenir görüntü vermeleridir.
Allah geleceğimizi hayreylesin !...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder