ALLAH'TAN MESAJ ALMAK !...
Böyle bir şey olabilir mi?
Yüce Allah insanı muhatap edinip ona mesaj gönderebilir mi?
Bildiğimiz ve günlük hayatımıza cep telefonlarının girmesi ile yaşantımızda yoğun ve önemli bir olay haline gelen mesaj, Allah ile kul arasında olabilir mi?
İnsanların duaları Allah'a bir mesaj ve O'ndan isteklerini içerir. Örnekleri çoktur ve olağandır. Ama Allah'tan insanlara bildiğimiz ve örneklerini gördüğümüz anlamda bir mesaj gönderilmesi söz konusu olamaz.
Ama Allah'tan insanlara bir mesaj olabilir:
Allah'a yoğunlaşan gönüllere, kalbe doğma ( vahiy ) , ilham ve çok özel bazı rüyalar ile.
Ben böyle bir olay yaşadım. Anlatayım. Mesaj olup olmadığına siz karar verin:
Yıl 1982 Bir kamu kurumunun Afyon'daki fabrikasında personel ve idari işler müdürüyüm. Fabrikanın personel yemekhanesi görevim gereği bana bağlı. Yemekhanede Şükrü adında eski hükümlü kontenjanından çalışmakta olan bir işçimiz var.
Burada bir parantez açayım. İş Kanunu gereği işçi sayısı belli bir sayıya ulaşan işyerleri, belirli bir oranda '' eski hükümlü '' yani bir suçtan hapis cezası almış, cezasını tamamlamış kişileri ve '' özürlü '' kişileri işe almak ve çalıştırmakla yükümlüdürler.
Bizim Şükrü, cinayet işlemiş. cezasını çekmiş ve fabrikada bu kontenjandan işe alınmış. Cinayet sözünü okuyunca birden irkilmiş olabilirsiniz. Ama Şükrü, hani derler ya, pırlanta gibi bir kalbi olan pamuk gibi şeker bir insan. Saf. Çoğumuzda bulunan ön yargı, içten pazarlık gibi olumsuzluklar onda yok. İçi dışı bir. Sevdi mi ölümüne seven kişilikte. Aramızda kısa zamanda bir gönül bağı oluştu. Hissediyorum ki benim ona gösterdiğim sevgi ve ilgi oranının çok üstünde bir duygu ile beni sevip sayıyor.
Tam o sıralar, yani 1982 yılında, 36 yaşındayım. Gönlüme namaza başlama ilhamı, duygusu doğdu. Önceleri az, sonra gittikçe artan bir yoğunlukta namazı düşünmeye başladım.
-- Namaz kılmaya başlamam gerekli.
-- Kılmaya başlayayım mı ?
-- Başlarsam devam etmem gerekli, bunu başarabilir miyim ?
Anlatılması zor bir yoğunlukta bir iç hesaplaşma. Kendimle başbaşa kaldığım günün her anı bu duygu ve düşüncelerdeyim. Çalışırken, yürürken, yatarken.
-- Başlamam lazım, başlarsam acaba sürdürmeyi başarabilir miyim.
Namazla ilgil kitaplar aldım. Bilmediğim duaları ezberliyorum.
Ama o ilk adımı atamıyorum...
Başlayamıyorum...
Ve bu düşünce ve duygu fırtınamı en yakınlarım dahil kimse ile paylaşmıyorum.
Tam o sıralarda. Bir gün sabah işime yani büroma geldim. Bürodaki ilk dakikalarım.
Kapı çalındı:
-- Gelin.
Karşımda Şükrü:
-- Müdürüm sana bir şey söylemek istiyorum.
-- Söyle Şükrü.
-- ..........................
-- Söyle Şükrü
Şükrü sıkılıyor, çekiniyor, konuşmakta zorlanıyor.
-- Müdürüm, dün gece seni rüyamda gördüm.
-- Eeee...........
-- İşte böyle, bu günkü gibi sana bir şey söylemek için yanına geldim. Sana hitap ettim. Beni dinlemedin. Yerinden fırladın. -- Şükrü dur, biraz bekle namaz kılayım geleyim de o zaman söyle dedin.
Birden irkidim. Şok oldum. Tüylerim diken diken oldu!... Kararsızlığım, iç hesaplaşmam bitmişti...
Çünkü, günlerdir kendime sorduğum sorunun cevabı gelmişti!...
O gün hemen namaza başladım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder