20 Mart 2018 Salı

Allah'a '' kul '' olmaya insanın ihtiyacı vardır !...




Allah’a kulluk, Allah’ın Kur’an’da belirtilen bir emridir. Kur’an’’da bu aşağıda örneklerdeki gibi, çeşitli şekillerde elliden fazla yerde vurgulanır.

** Allah’a ibadet ( kulluk ) edin. ( 4/36, 15/99, 17/23 ...... )

** Sizi yaratan Rabbinize kulluk edin. ( 2/21 )

** Bütün peygamberler ‘’ Ey Kavmim ! Allah’ a kulluk edin ‘’ dediler ( 7/59, 11/50, 21/25.... )

** Herkes Allah’a kul olarak varacaktır. ( 19/93 )

** Furkan’ı ( Kur’an’ı ) kuluna indirmiş olan ( Allah ) ne yücedir ! ( 25/1 )
Kul kelimesi köle kelimesi kökünden gelmektedir. Yaklaşık olarak aynı anlamları içerir. Bilindiği gibi kölelik ve kulluk deyince bir de köle ve kulun sahibi ‘’ efendi ‘’ nin mevcudiyeti söz konusudur. Kulun efendisi de Yüce Allah’tır.

Konu ile ilgili uzun psikolojik ve felsefi tahliller yapacak değilim. Bu tür ifadeler çok geniş yazı boyutu gerektirmekte olup ve böyle bir blog yazsı çapını çok aşacaktır. Basite indirgeyerek ele alalım:

Kulluk iki yönlü bir kavramdır. Efendi ve köle yani kul.

Olayı önce efendi yani Allah yönünden ele alalım:

Allah, neden bana kulluk ediniz diyor?

Büyük bir üstad sanatkar düşünelim. Sanatının gücünün, mükemmelliğinin anlaşılabilmesi için, onu idrak ve takdir edecek bilinçli varlıkların da mevcudiyeti gerekir. Güzel eserlerin güzelliği bilinmedik ve takdir edilmedikten sonra güzelliğin fazla bir anlamı kalmaz onları yaratan için. İnsan idrakinin çok ötesindeki büyüklükteki ve güzellikteki evreni ve içindekileri yaratanın, yarattıklarını ve önemini kavrayacak bilinçli varlıklar olarak Dünya adlı gezegenimizde insan ve cinleri, belki de başka gezegenlerde başka bilinçli varlıkları yaratmıştır. Tabii haklı olarak da onlar tarafından kendisinin bilinmesini saygı gösterilmesini istemektedir. 
Bunun ip ucu aşağıdaki ayet de olabilir:

** Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. ( 51/56-57, 72/16-17 )
Şu ayet de bunu bir örnekle anlatmaktadır:

** Size kendilerinden bir misal verdi. Hiç size kısmet ettiğimiz şeyde ellerinizin altındaki kölelerinizden ortaklarınız bulunur da onlarla siz eşit olur, kendilerinizi saydığınız gibi onları da sayar mısınız ? İşte düşünecek kavim için ayetleri böyle ayırt ediyoruz. ( 30/28 )

Gelelim konunun, insan yönüne:

Yüce yaratıcı insanı iki yönlü yaratmıştır. İnsan iyi yönü ile, öyle yüceliklere sahip olablir ki Allah’a meleklerden daha yakın bir konuma gelebilir. Kötü yönü ile de insan, yaratılışında mevcut olan nefsine sahip olup dengeleyemez ise, en aşağı varlıklardan daha aşağı bir konuma iner, yırtıcı bir hayvandan daha vahşi, kendine ve çevresine zararlı bir yaratık haline gelebilir.

İşte bu zayıf yönleri ile insanın, kendisine koruyup gözetecek, himaye edecek, sığınabileceği bir güçlü varlığa yani ‘’ arka ‘’ ya ihtiyacı vardır. İşte böyle ulu ve güçlü varlığa teslimiyetle kendisini daha emin, güçlü ve güvende hisseder. Nefsinin azgın ve kötü tarafını bastırabilmek için sığındığı güçlü varlığın gücünü ve önemini hatırlaması yani onu sık sık anması ve gücüne teslim olduğunu kendisine ve efendisine ispat etmesi gerekir. İşte Allah’ı anma ve ona kulluk etme ihtiyacı bundan doğar. 
İbadet ve kulluğun en güzel ifade şekli olan namazın burada önemi ortaya çıkar. Namaz, Allah ile iletişime girmek ve onu anmaktır. Günde 5 defa, Allah huzuruna çıkmak, insanı kendisini kaptırdığı günlük hayatın yorucu ve yıpratıcı streslerinden uzaklaştırır. Devamlı devamlı dalgalanan gönül ve ruhun endişelerine teneffüs imkanı verir. Öfke, şiddet ve şehvet duygularını yine bir an için terk ederek doğruyu görme, kendine gelme imkanı tanır.

Secdeye varan alnı ve secdede zemine değen burnu, yaratıcı yanında kendi konumunu ona hatırlatır. O’na sürekli muhtaç olduğu bilinci tazelenir.

Yani dostlar, kulluk ve ibadete insanın ihtiyacı vardır. 
Gün içinde Allah’ı anarak, kendini toparlama, güçsüzlükleri ile baş başa kalmayarak, kendini yaratan büyük sanatkara sığınarak kendine olan güvenini tazeleme olanağı sağlar. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder