14 Aralık 2019 Cumartesi
'' ANLAMADAN OKUNULMASINA '' KUR'AN NE DİYOR ?...
''ANLAMADAN OKUNULMASINA ''
KUR'AN NE DİYOR ?...
Kur'an Anlaşılmadan okunmasını doğru bulmuyor, çeşitli ayetlerde eleştiriyor:
1 -- Anlamadan okumak, KUR'AN'DAN uzaklaşmaktır. ( Müzzemil/ 1 - 5 --- Furkan/ 30 -- Nisa/ 82 -- 119 )
2 -- Suya ulaşmışken içemrden dönmektir.. ( Ra'd/ 14 )
3 -- Yaşamı boşa harcamaktır. ( Taha/ 127 )
4 -- Anlamadan Kur'anokuyan, ne taşıdığını bilmeden yük taşıyan eşek gibidir. ( Cumua/ 5 )
12 Aralık 2019 Perşembe
KUR'AN'DAN EN İYİ ŞEKİLDE YARARLANMAK İÇİN 2 YÖNTEM
İnsanlığa rahmet olarak gelmiş olan hidayet yani doğru yol rehberi olan Kur’an’ın anlaşılması için, indiği dönemden beri kütüphaneleri dolduracak miktarda on binlerce ve belki de milyonlarca cilt eser kaleme alınmıştır. Bu eserlerin büyük bir bölümü kısaca Allah’ın muradını anlama ve keşfetme yolu diye niteleyebileceğimiz ‘’ tefsir ‘’ adı verilen eserledir.
Son 30 – 40 yıl öncesine göre tefsir deyince Kur’an’ı mevcut hali ile yani Sure ve ayetlerin Kur’an’da yer alış sıraları ile açıklayan, her biri 5, 10 veya daha fazla sayıda cilt tutan eserler bilinirdi. Bu tür tefsire artık ‘’ klasik tefsir ‘’ denilmektedir.
Bilindiği gibi yüce Kitabımız, ;
*** Bildiğimiz ve örneklerini gördüğümüz diğer kitaplara benzemez. Belirli bir konu bölüm, fasıl ve başlık gibi unsurları içermez.
*** 22 sene 2 ay 22 gün sürede ve parça parça nazil olmuş yani Allah katından inmiştir.
*** Bir tespite göre 212 parça halinde inmiştir. Bu günkü haline Peygamber’imiz tarafından Allah’tan gelen vahiyle yapılan düzenleme sonucu ulaşmıştır. Yani Sure ve Ayetlerin iniş sırası başka, Kur’an’da yer alış sıraları başkadır.
*** Konuların yer almasında dağınık bir görüntü vardır. Bildiğimiz alıştığımız anlamda bir sistem yoktur. Kur’an ele aldığı konuları tüm detayları ile incelediği halde, bir konuya ilişkin bütün hükümler bir arada olmadığı ve tüm Kur’an’a dağıldığı için klasik tefsir yöntemi, Kur’an’ın anlaşılmasında ve gereğince değerlendirilmesinde yetersiz kalmaktadır.
Binlerce sayfa tutarındaki bir eseri okumak için çok geniş zamana ihtiyaç olmakta ve bu geniş zaman içinde incelenip değerlendirilirken anlam bütünlüğünü yakalamak ve sürdürmek çok zor olmaktadır.
Binlerce sayfa tutarındaki bir eseri okumak için çok geniş zamana ihtiyaç olmakta ve bu geniş zaman içinde incelenip değerlendirilirken anlam bütünlüğünü yakalamak ve sürdürmek çok zor olmaktadır.
Bir eser kendi özelliklerini dikkate alınarak incelenir ve değerlendirilirse, o eserden amaçlanan sonuca ulaşmak ve daha gerçek doğru bir şekilde değerlendirmek mümkün olmaktadır.
İşte Kur’an’ı yukarıda belirttiğimiz özelliklerine göre değerlendirebilmek için ‘’ KONULU TEFSİR ‘’ metodu daha uygun olmaktadır.
Bu tür tefsir metodunda bir konu ile ilgili tüm mesajları içeren ayetler bir sistem içinde bir kitapta yer almaktadır. Sonuçta da ele alınan konuya ilişkin bütün ayetler bir arda görülmekte daha genel ve gerçekçi bir değerlendirme mümkün olmaktadır.
Konulu tefsirin ana hatları:
1 – Konulu tefsir ele aldığı konuyu, Kur’an’ın bütünlüğü içinde değerlendirir.
2- İnceleme sadece bir konu ile sınırlıdır.
3 – Araştırılan konu hakkında Kur’an’ın görüşünün ortaya konulması öngörülür.
4 – Araştırma için seçilen konunun düşünsel, toplumsal veya evrensel bir konu veya Kur’an’ın bir yönü veya anlatım metotlarından birini içermesi gerekmelidir.
5 – Seçilen konun anlam ve hüküm yönü ile birlikte Kur’an’ın hedeflediği örnek kişileri ve toplumu yetiştirmek için öncelikle onu en iyi şekilde anlamamız gerekmektedir. Tefsir usulleri bu ihtiyaçtan doğmuştur. İndiği günden itibaren yaklaşık 1400 yıl klasik diye isimlendireceğimiz metodla bu ihtiyaca cevap verilmeye çalışılmıştır.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, bir konuyla ilgili olup Kur’an’ın farklı yerlerine dağılmış ayetleri bir araya getirip sistematik bir şekilde inceleyerek sonuca ulaşmak şeklinde karşımıza çıkan ‘’ Konulu Tefsirler ‘’ Kur’an’ı anlamaya yönelik en uygun yöntem olarak bulunmuştur.
Kur’an ele aldığı konuları ‘’ giriş ‘’, ‘’ gelişme ‘’ ve sonuç’’ u olan günümüz alışılagelmiş, bilimsel ve edebi yapıtlar gibi işlemez. Kur’an’da yer alan bir konuyu özel kurallarla bir çatı altında değerlendirmek konulu tefsirin alanına girer.
Konulu tefsirler iki tür olarak karşımıza çıkmaktadır.
Birinci tür; KUR’AN’DA ELE ALINAN BİR KONUYU İŞLEYEN TEFSİRLER.
Örnekler:
*** KUR’AN-I KERİM ALLAH’I NASIL TANITIYOR - Dr. Veli Ulutürk – Çağlayan A.Ş. Yayını – İzmir.1985 – 326 sayfa
** KUR’AN’DA HZ: MUHAMMED’İN ÖZELLİKLERİ – Hamdi Gündoğar – Ravza Yayınları – İstanbul.1999 – 182 sayfa
*** TEVHİD AYETLERİ – Ümit Şimşek – Zafer Yayınları - İstanbul.2006 – 122 sayfa
*** KUR’AN’A GÖRE İNANÇSIZLIK - Yrd.Doç.Dr. Yunus Keskin – Işık Yayınları – İstanbul 2001 - 280 sayfa
*** KUR’AN KUR’AN’I TANIMLIYOR – Yrd. Doç Dr. Muhammed Çelik - Şûle Yayınları – İzmir.1995 – 345 sayfa
*** KUR’AN’DA ŞER PROBLEMİ – Dr. Lütfullah Cebeci – Akçağ yayınları – Ankara.1985 – 320 sayfa
*** KUR’AN’I KERİMDE YARATMA KAVRAMI – Dr. Veli Ulutürk – İnsan Yayınları – İstanbul.1995 – 168 sayfa
*** KUR’AN’DA İBADET KAVRAMI – Dr. İsmail Karagöz – Şûle Yayınları – İstanbul.1997 – 107 sayfa
İkinci tür : KUR’ANIN ANLATIM METODLARINI KONU ALAN TEFSİRLER
Örnekler:
*** KUR’AN’IN İKNA ÖZELLİĞİ – Yrd.oç.Dr. Muhammed Çelik – Çağlayan Yayınları – İzmir.1996 – 402 sayfa
*** KUR’AN’DA SEMBOLİK ANLATIMLAR – Necmettin Şahinler – Beyan Yayınları – İstanbul.1995 – 343 sayfa
*** KUR’AN’DA ÖLÇÜ VE AHENK – Abdürrezzak Nevfel - Inkılâb Yayınları – İstanbul.1988 – 192 sayfa
*** KUR’AN’DA TEŞBİH VE TEMSİLLER – Doç Dr. Sadi Eren – Işık Yayınları – İstanbul.2002 – 240 sayfa
*** KUR’AN HİÇ TÜKENMEYEN MUCİZE - Komisyon – İstanbul Yayınları – İstanbul 2007 – 453 sayfa
*** KUR’ANIN ÜSLÛBU VE TEKRARLAR - Erdoğan Baş - Pınar Yayınları – İstanbul.2003 – 280 sayfa
Görüldüğü gibi konulu tefsirler Kur’an’ı anlamak ve tanımak için çok iyi bir çözüm Kur’an’da yer alan her konu için ayrı bir eser yani kitap gerekiyor. Kur’an’da’da yüzlerce konunun ele alındığını düşünürsek çok geniş kapsamlı bir olay. Konuya bu kadar geniş olarak odaklanmayı düşünmeyen veya buna imkanı olmayanlar için. Daha yüzeysel ve daha pratik olarak bir çözüm daha var:
KONULARINA GÖRE DÜZENLENMİŞ KUR'AN FİHRİSTLERİ ( KONU DİZİMİ SÖZLÜKLERİ )
Bunlardan da iki örnek vereyim:
*** KONULARINA GÖRE KUR'AN AYETLERİ ALFABETİK KONU DİZİMİ -- Prof. Dr. GAZİ ÖZDEMİR -- Büyğk boy -- Lüks baskı -- 1260 sayfa
*** KONULARINA GÖRE KUR’AN-ı KERİM FİHRİSTİ – Nevzat Yüksel – Muvahhid Yayınları - Trabzon – 416 sayfa
*** KELİME VE KONULARINA GÖRE ALFABATİK KUR’AN FİHRİSTİ – Recep Akyan – Pınar Yayınları – İstanbul.2002 – 1036 sayfa
--- Son kitap konusunda çok mükemmel. Hangi konuyu ararsanız, kaç yönlü olursa olsun tüm ilgili ayetlere özet olarak ulaşıyor ve topluca bir arada görebiliyorsunuz.
--- Lisredeki 1. sıradaki kitap çok kapsamlıdır. Hem fihrist halinde konu başlıklarını, hem de ilgili ayetlerin tefsirlerini içermektedir. Çok faydalı bir esedir...
Kutsal kitabımızı anlama ve tanıma yolunda Yüce Allah yardımcınız olsun
9 Aralık 2019 Pazartesi
KUR'AN'IN ANLATIMINDAKİ DAĞINIK GÖRÜNTÜ NEDENİ...
KUR'AN'IN ANLATIMINDAKİ
DAĞINIK GÖRÜNTÜ NEDENİ...
Kur’an 22 ylıdan fazla bir sürede yani 22 yıl 2 ay 22 gün devam eden sürede parça parça inmiştir. Sure ve ayetlerin dizilişi bu iniş sırasına göre değil, Peygamberimiz tarafından yine vahiyle yapılan bir düzenlemeye göredir. Kur’an’da bu gün art arda bulunan sure ve ayetlerin aralarında, iniş süreleri bakımından birkaç , hatta birkaç senelik zaman farkı olanlar vardır.
Kur’an mevcut düzeni bakımından, insanlığın bildiği tanıdığı tüm kitap örneklerine aykırı bir özelliktedir.* Kur’an’ın diğer kitaplar gibi bir ön sözü yoktur. *
* Ve yine diğer kitaplarda olduğu gibi, sınırlı konuları içeren bir bölümlenme ve konu başlıkları yoktur. *
* Farklı konulu ve amaçlı ayetlerin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuştur* Öğüt ayetlerinden sonra mücadele ve savaşa ( cihad ) çağrı ayetleri, ondan sonrada hukuk kuralları ile ilgili bir ayet, daha sonra da herhangi bir peygamberin hikayesi ( kıssa ) gelebilmektedir.
Bu ve benzeri özellikler ile de alışılmış yazı kurallarına ve bilinen tertip şekillerine uymamaktadır. Örnek olarak Kur’an’ın 10. sırasında yer alan YUNUS suresi inceleyelim:
Bu surede, 1. ve 36. sureler arasında toplam 36 ayetle inkarcıların Kur’an hakkındaki şüpheleri ve bunlara verilen cevaplar ile şüphelerin iptali konusu işlenirken, 37. ayette inanmayanlara Kur’anla meydan okumaya geçilmekte ve bu anlatım 20 ayetle devam etmektedir.
" De ki : ‘ Sizin ortak koştuklarınızdan yaratmayı önce yapacak, öldükten sonra da çevirip tekrar yapacak var mı ‘ ? De ki : ‘ Allah, mahlukatı ( yarattıklarını ) önce yaratır, sonra çevirir yine yaratır. Artık nasıl saptırılırsınız ? ‘ " ( 10 / 34 )
" De ki : ‘ Sizin ortak koştuklarınızdan hakka hidayet eden var mı ? ‘ De ki : ‘ Allah hakka hidayet eder. O halde hakka hidayet eden mi uyulmaya daha layıktır, yoksa hidayet olunmadıkça kendi kendine hakka yönelemeyen mi ? O halde ne oluyorsunuz, nasıl hükmediyorsunuz ? ‘ " ( 10 / 35 )
" Onların çoğu yalnızca bu zan altında gider ; fakat zan, haktan hiçbir şey ifade etmez. Şüphesiz Allah onların be yaptıklarını bilip duruyor. " ( 10 / 36 )
" Bu Kur’an Allah’tan başkasına isnat edilecek ( dayandırılacak ) bir kitap değildir. Fakat o kendinden öncekinin bir onayı ve kitabın açıklamasıdır. Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. Bunda şüphe yoktur. " ( 10 / 37 )
" Onu uydurdu mu diyorlar. De ki : ‘ Öyle ise, haydi onun bir misli sure getirin ve Allah’tan başka kime gücünüz yeterse çağırın, eğer sözünüzde sadıksanız bunu yapın. ‘ " ( 10 / 38 )
İnanmayanlara Kur’an’la meydan okuma 56 ayetle sone ermekte ve 57. ayetle özendirme ve kokutma yoluyla inkarcıların Kur’an’ı onaylamasına çağrı başlamaktadır:
" Ey insanlar ! İşte size Rabbi'nizden bir öğüt ve gönüller derdine bir şifa ve müminler için bir hidayet ve rahmet geldi. " ( 10 / 57 )
" De ki : ‘ Allah’ın lütfuyla, rahmetiyle, ancak O’ nunla artık ferahlanın. O onların toplayıp durduklarından hayırlıdır. ‘ " ( 10 / 58 )
" De ki : ‘ Baksanıza Allah sizin için rızık olarak neler indirdi de siz onlardan bir haram bir helal yaptınız ! ‘ De ki : ‘ Size Allah mı izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz. ‘ " ( 10 / 59 )
Kur’an’ın bu dağınık anlatım görüntüsü ile ilgili olarak şunları hatırlamamızda yarar vardır. Kur’an’ın 22 seneden fazla bir süre devam eden nüzulünün ( inişinin) çeşitli bölümleri, İslam davetinin kademelerindeki çeşitli ihtiyaçlara göre oldu. Bu sebeple böyle bir kitapta, diğer sıradan kitaplar ve din kitaplarındaki bir anlatım bütünlüğü aranmamalıdır. Çeşitli bölümlerin indiği dönemde küçük yazılı metinler halinde yayınlanmak üzere değil, ihtiyaca göre açık hitabeler ( söylevler ) halinde sunulmak üzere gönderilmiş olduğu ve bu amaca uygun bir şekilde yayılmıştır.
İşte bu özellikleri dikkate alarak Kur’an’ı incelediğimizde bu anlatım şeklinin amacına uygun olduğu görülecektir.
DAĞINIK GÖRÜNTÜ NEDENİ...
Kur’an 22 ylıdan fazla bir sürede yani 22 yıl 2 ay 22 gün devam eden sürede parça parça inmiştir. Sure ve ayetlerin dizilişi bu iniş sırasına göre değil, Peygamberimiz tarafından yine vahiyle yapılan bir düzenlemeye göredir. Kur’an’da bu gün art arda bulunan sure ve ayetlerin aralarında, iniş süreleri bakımından birkaç , hatta birkaç senelik zaman farkı olanlar vardır.
Kur’an mevcut düzeni bakımından, insanlığın bildiği tanıdığı tüm kitap örneklerine aykırı bir özelliktedir.* Kur’an’ın diğer kitaplar gibi bir ön sözü yoktur. *
* Ve yine diğer kitaplarda olduğu gibi, sınırlı konuları içeren bir bölümlenme ve konu başlıkları yoktur. *
* Farklı konulu ve amaçlı ayetlerin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuştur* Öğüt ayetlerinden sonra mücadele ve savaşa ( cihad ) çağrı ayetleri, ondan sonrada hukuk kuralları ile ilgili bir ayet, daha sonra da herhangi bir peygamberin hikayesi ( kıssa ) gelebilmektedir.
Bu ve benzeri özellikler ile de alışılmış yazı kurallarına ve bilinen tertip şekillerine uymamaktadır. Örnek olarak Kur’an’ın 10. sırasında yer alan YUNUS suresi inceleyelim:
Bu surede, 1. ve 36. sureler arasında toplam 36 ayetle inkarcıların Kur’an hakkındaki şüpheleri ve bunlara verilen cevaplar ile şüphelerin iptali konusu işlenirken, 37. ayette inanmayanlara Kur’anla meydan okumaya geçilmekte ve bu anlatım 20 ayetle devam etmektedir.
" De ki : ‘ Sizin ortak koştuklarınızdan yaratmayı önce yapacak, öldükten sonra da çevirip tekrar yapacak var mı ‘ ? De ki : ‘ Allah, mahlukatı ( yarattıklarını ) önce yaratır, sonra çevirir yine yaratır. Artık nasıl saptırılırsınız ? ‘ " ( 10 / 34 )
" De ki : ‘ Sizin ortak koştuklarınızdan hakka hidayet eden var mı ? ‘ De ki : ‘ Allah hakka hidayet eder. O halde hakka hidayet eden mi uyulmaya daha layıktır, yoksa hidayet olunmadıkça kendi kendine hakka yönelemeyen mi ? O halde ne oluyorsunuz, nasıl hükmediyorsunuz ? ‘ " ( 10 / 35 )
" Onların çoğu yalnızca bu zan altında gider ; fakat zan, haktan hiçbir şey ifade etmez. Şüphesiz Allah onların be yaptıklarını bilip duruyor. " ( 10 / 36 )
" Bu Kur’an Allah’tan başkasına isnat edilecek ( dayandırılacak ) bir kitap değildir. Fakat o kendinden öncekinin bir onayı ve kitabın açıklamasıdır. Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. Bunda şüphe yoktur. " ( 10 / 37 )
" Onu uydurdu mu diyorlar. De ki : ‘ Öyle ise, haydi onun bir misli sure getirin ve Allah’tan başka kime gücünüz yeterse çağırın, eğer sözünüzde sadıksanız bunu yapın. ‘ " ( 10 / 38 )
İnanmayanlara Kur’an’la meydan okuma 56 ayetle sone ermekte ve 57. ayetle özendirme ve kokutma yoluyla inkarcıların Kur’an’ı onaylamasına çağrı başlamaktadır:
" Ey insanlar ! İşte size Rabbi'nizden bir öğüt ve gönüller derdine bir şifa ve müminler için bir hidayet ve rahmet geldi. " ( 10 / 57 )
" De ki : ‘ Allah’ın lütfuyla, rahmetiyle, ancak O’ nunla artık ferahlanın. O onların toplayıp durduklarından hayırlıdır. ‘ " ( 10 / 58 )
" De ki : ‘ Baksanıza Allah sizin için rızık olarak neler indirdi de siz onlardan bir haram bir helal yaptınız ! ‘ De ki : ‘ Size Allah mı izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz. ‘ " ( 10 / 59 )
Kur’an’ın bu dağınık anlatım görüntüsü ile ilgili olarak şunları hatırlamamızda yarar vardır. Kur’an’ın 22 seneden fazla bir süre devam eden nüzulünün ( inişinin) çeşitli bölümleri, İslam davetinin kademelerindeki çeşitli ihtiyaçlara göre oldu. Bu sebeple böyle bir kitapta, diğer sıradan kitaplar ve din kitaplarındaki bir anlatım bütünlüğü aranmamalıdır. Çeşitli bölümlerin indiği dönemde küçük yazılı metinler halinde yayınlanmak üzere değil, ihtiyaca göre açık hitabeler ( söylevler ) halinde sunulmak üzere gönderilmiş olduğu ve bu amaca uygun bir şekilde yayılmıştır.
İşte bu özellikleri dikkate alarak Kur’an’ı incelediğimizde bu anlatım şeklinin amacına uygun olduğu görülecektir.
8 Aralık 2019 Pazar
Geleneksel İslam'ın ölüler kitabı yaptığı YASİN SURESİ' NDE NE VAR ?...
İslam Dini'nin kutsal Kur'an toplam 114 sure ve 6236 ayetten ibarettir. Tüm sureleri ve ayetleri Allah'ın sözleri olması itibariyle aynı öneme ve değere sahiptir. Fakat tüm İslam ülkelerinde ve ülkemizde egemen olan '' Geleneksel İslam '' inanış ve kabullerinde Kur'an'ın 36. sırasında yer alan toplam 83 ayetten oluşan YASİN Suresi özel bir önem verilerek öne çıkarılmıştır. Yazıma eklediğim resimde görülen '' Yasin Suresi Kur'an'ın kalbidir '' kabulü buna bir örnektir.
Bu öne çıkarmada Kur'an'da en küçük bir işaret olmadığı halde TÜM DELİLLER HADİS RİVAYETLERİ'NE DAYANDIRILMAKTADIR. İşte o rivayetlerden bazıları:
Bu öne çıkarmada Kur'an'da en küçük bir işaret olmadığı halde TÜM DELİLLER HADİS RİVAYETLERİ'NE DAYANDIRILMAKTADIR. İşte o rivayetlerden bazıları:
== Yâsîn, Kur'an-ı Kerimin kalbidir. Muhakkak o bütün dertlere şifadır. ( Hakîm, Tırmizî )
== Her kim Cuma günü annesinin, babasının veya bunlardan birinin kabrini ziyaret eder de baş ucunda Yasin Suresi'ni okursa, okuduğu her harfi adedince onlar bağışlanır. ( Sa'lebî )
== Ölmek üzere olan bir hastanın yanında Yasin suresi okunursa, okunan her harfi için, onar melek iner. İnen melekler, ölmek üzere olan kimsenin önünde sıra sıra dizilip onun bağışlanmasını isterler. Ölüm anındaki bir müminin yanında Yasin suresi okunursa, Cennet Rıdvan'ı ona cennet şerabı içirmedikçe Azrail onun ruhunu almaz. ( Sefer-i Âhiret Risâlesi )
Bunun yanında da bazı din büyüklerininin sözleri hadisler gibi genel kabul görmüş, benimsenmiştir. Buna da bir örnek:
== Yâsîn sûre-i şerîfesini okumanın on faydası vardır:
1) Aç olan tok olur, yani ummadığı yerden rızık gelir.
2) Susuz kalan kanıncaya dek su bulur.
3) Elbesi olmayan elbise bulur.
4) Eceli gelmeyen hasta şifa bulur.
5) Eceli gelen hasta ölüm acısı duymaz.
6) ÖMlürken cennet melekleri gelip görünür.
7) İnsan korktuğundan emin olur.
8) Misafir ve garib yardımcı bulur.
9) Bekarın evlenmesi kolay olur.
10) Kaybolan şey bulunur.
2) Susuz kalan kanıncaya dek su bulur.
3) Elbesi olmayan elbise bulur.
4) Eceli gelmeyen hasta şifa bulur.
5) Eceli gelen hasta ölüm acısı duymaz.
6) ÖMlürken cennet melekleri gelip görünür.
7) İnsan korktuğundan emin olur.
8) Misafir ve garib yardımcı bulur.
9) Bekarın evlenmesi kolay olur.
10) Kaybolan şey bulunur.
Fakat bunları niyet ederek ve inanarak okumak lazımdır. ( Seyyid Abdülhakîm Arvasî )
Dikkat edelim son cümlede ne deniyor:
'' Fakat bunları inanarak ve niyet ederek OKUMAK LAZIMDIR ''
Evet yüzlerce yıldır öyle yapılıyor. Yasin Suresi;
---- Ölüm anında ölülerin başında,
---- Öldükten sonra mezarı başında
---- Ölümün 7. 40, ve 52. günlerinde, ayrıca Cuma günleri ve Mevlit törenlerinde okunuyor.
---- Belirli sayılarda örneğin 40 defa okunup ölünün ruhuna bağışlanıyor.
---- Ölüm anında ölülerin başında,
---- Öldükten sonra mezarı başında
---- Ölümün 7. 40, ve 52. günlerinde, ayrıca Cuma günleri ve Mevlit törenlerinde okunuyor.
---- Belirli sayılarda örneğin 40 defa okunup ölünün ruhuna bağışlanıyor.
Vee nasıl okunuyor ?
ARPAÇA ORİJİNAİNDEN VE '' A N L A M A Y A R A K '' !...
Ve genelde de Müslümanlar yahu bu sureyi ölülerin arkasında okuyoruz ama bu surenin içinde ölüler hakkında ne var diye merak edip kendi dilinden mealini okuyup ANLAMINI MERAK ETMİYOR.
Ben bu surenin mealini okudum. Ölüler hakkında ve ayrıcalık tanınarak diğer surelerin önüne çıkarılmasına sebep olacak bir şey bulamadım.
Ve genelde de Müslümanlar yahu bu sureyi ölülerin arkasında okuyoruz ama bu surenin içinde ölüler hakkında ne var diye merak edip kendi dilinden mealini okuyup ANLAMINI MERAK ETMİYOR.
Ben bu surenin mealini okudum. Ölüler hakkında ve ayrıcalık tanınarak diğer surelerin önüne çıkarılmasına sebep olacak bir şey bulamadım.
Kitaplığımdaki kaynak eserlere müracaat ettim. İşte sonucu:
Akademi Yayınları'ndan Prof. Dr. Abdülmute'âl es-Sa'îdî'nin Prof Dr. Hüseyin Elmalı tarafından Türkçe'ye çevrilen EDEBÎ MESAJ KUR'ÂN isimli eserin 439. ve 442. sayfalarındaki YÂSÎN SURESİ bölümü:
'' Surenin amacı ve tertibi:
Bu surenin amacı peygamberliğin ispatı ve ona ihtiyacın beyanıdır. Bu ihtiyaç da Peygamber'den önce uyarılmamış olup, gaflet ve ahlaksızlıkları sebebiyle üzerlerine azabın inmesi hak olan Arapların uyarılmasıdır. Bu suredeki üslup, Allah'ın buna kadir olduğuna örnekler ve ayetlerin zikri üzerinde dönüp dolaşmaktadır. Bundan önceki sure ( Fatır ) insanların o azapla uyarılması ile ve ne göklerde ne de yerde bulunan hiç bir şeyin Allah'ı onları cezalandırmaktan aciz bırakmayacağı uyarıyla son bulmuştur. İşte bu nedenle Yasin Suresi de, Allah'ın buna kudretinin yeteceğini o örnekler ve ayetlerle ispat amacıyla o surenin ardından gelmiştir.
Bu surenin amacı peygamberliğin ispatı ve ona ihtiyacın beyanıdır. Bu ihtiyaç da Peygamber'den önce uyarılmamış olup, gaflet ve ahlaksızlıkları sebebiyle üzerlerine azabın inmesi hak olan Arapların uyarılmasıdır. Bu suredeki üslup, Allah'ın buna kadir olduğuna örnekler ve ayetlerin zikri üzerinde dönüp dolaşmaktadır. Bundan önceki sure ( Fatır ) insanların o azapla uyarılması ile ve ne göklerde ne de yerde bulunan hiç bir şeyin Allah'ı onları cezalandırmaktan aciz bırakmayacağı uyarıyla son bulmuştur. İşte bu nedenle Yasin Suresi de, Allah'ın buna kudretinin yeteceğini o örnekler ve ayetlerle ispat amacıyla o surenin ardından gelmiştir.
1. -- 12. ayetlerde ' İnsanların Uyarılmaları İçin Bir Peygambere muhtaç olmaları ' konusu işlenmektedir.
13. -- 83. ayetlerde ise ' Allah'ın İnkarcılara Azap Etme Kudreti ispat edilmektedir. ''
Görüldüğü gibi Yasin Suresinin onu diğer surelerden farklı kılacak bir özelliği yok.
Yasin suresini diğer sureler önünde olmasını gerektirecek ölümle ilgili bir bir hüküm yok.
Ya bu sure ile ilgili Hadisler ne oluyor. Bilindiği gibi hadislerin sahih yani gerçek olarak kabul edilmebilmesi için Kur'an'ın lafzına ve ruhuna uygun olması gerekiyor. Yani din hükmü koymaması, gaipten haber vermemesi '' Okunan her harfi için onar melek '' gibi satırlar ve cennet vaadleri içermemesi gerekiyor.
VEE, LÜTFEN SURENİN surenin 69. ve 70. ayetlerinine bir bakın:
69. -- Biz ona şiir öğretmedik, bize yaraşmaz da; o sadece bir zikir ve parlak bir Kur'an'dır.
70. -- DİRİ OLANLARI UYANDIRMAK, nankörlere de o azap sözünün hak olması için...
70. -- DİRİ OLANLARI UYANDIRMAK, nankörlere de o azap sözünün hak olması için...
70. ayet ne diyor DİKKAT EDİN:
DİRİ OLANLARI UYANDIRMAK, yani UYARMAK için indirilmiş YÜCE KUR'AN.
Ne büyük ironi değil mi ?
ÖLÜLERE OKUNMAK İÇİN DEĞERLENDİRİLEN YASİN SURESİNDE
KUR'AN'IN DİRİLER İÇİN İNDİRİLDİĞİ, ONLARI UYANDIRMAK VE UYARMAK İÇİN GÖNDERİLDİĞİ yani tüm diğer sureleri gibi kör hafız gibi ANLAŞILMADAN DEĞİL, ANLAYARAK OKUNMASI GEREKTİĞİ VURGULANIYOR...
Sonuç:
Kur'an'ın bu suresini ve KUR'AN'I ÖLÜLER KİTABI OLARAK DEĞERLENDİRMEMEK gerekir yani bu konudaki hadis iddiasındaki sözler SAHİH ( Doğru ) değildir.
7 Aralık 2019 Cumartesi
Kur'an'da 3 ayette ismi geçen gizemli dini topluluk: SABİİLER
Benim bloglarım ve yazılarımla ilgilenenlerce bilindiği gibi son 35 yılımda Kur'an'ı anlam yönünden inceleme ve araştırma özel merakım ve kendime ayırdığım zamanlarındaki çalışma alanımdır. Bu süre içinde İnternet ortamında da çeşitli blog ( günlük ) sitelerimde ve Twitter ce Facebook gibi sosyal medya alanlarında bu güne kadar yayınladığım en az 40 kitap hacmindeki 3000 civarındaki yazımın en yaklaşık % 75 'i Kur'an üzerinedir.
Kur'an benim özel sevdam ve vazgeçilemez tutkumdur. Kur'an'ı incelemelerimde sık sık bir kavim ve topluluğun ismi geçiyor ve ilgimi çekiyordu SABİİLER. Evet yalnız ismi geçiyor, Semavi dinlerden olan yani Allah'a inanan Yahudi ve Hristiyanlarla beraber anılıyor ve başka bilgi verilmiyordu. Başkaca günlük hayatımız ve okumalarımda karşıma çıkmadığı için tarihte gelmiş geçmiş ve halen yaşamayan bir dini grup olduğunu düşünüyordum.
Böyle aklıma takılıp kalan çözemediğim konuları inceleyip araştırmadan aklımdan silip atamam ve eninde sonunda araştırmam ve incelem gerekir. Nitekim öyle yaptım. Son bir ay içinde bu konuyu araştıracağım bir yeterli kaynak aradım ve buldum:
Diyanet İşleri Başkanlığı yayınlarından Prof. Dr. Şinasi Gündüz'ün 2016 yılında 4. Baslısı yapılan YAŞAYAN DÜNYA DİNLERİ isimli eseri. Bu eserin 13. bölümünde 472.den 491. sayfalar arası 20 sayfa bu konuya ayrılmış. Bu gün size bir dini grup olduğın öğrendiğim bu grup hakkında özet bilgiler vereceğim.
Sabiiler Allah'a inanıyorlar ve bir kitapları da var: GİNZA. Ama peygamberleri yok yani dinleri vahiyle oluşmamış. SABİİLİK, Felsefe ve akıl yürütme ile oluşan GNOSTİK bir inanç. Ve onlara '' Son Gnostikler '' deniyor.
Kur'an'da Sabillerden söz eden ayetler: Bakara / 62 --- Maide / 69 --- Hacc / 17
Sabiiler günümüzde bütün inanç ve ritüelleri ile yaşayan, toplam sayılari bir kaç yüz bini geçmeyen Güney Irak'ta, İran'da ve bazı batı ülkelerinde cemaatleri bulunuyor.
Yahudilik gibi dışardan inaçlı alınmayan, içine kapalı gizli bir inanç grubu Zebur okudukları, meleklere taptıkları şeklinde yaygın rivayetler varsa da doğru olmadığı anlaşılmıştır. Bunun sebebi pazı pagan grupların bulundukları toplumda tepki çekmemek için Sabbi olduklarını iddia etmeleridir.
En belirgin bir ritüelleri '' Üç türlü akan suda, yan nehirde boy abdesti almak '' şeklinde dir ve duadır. İnaçlarında Işık ve Nur Alemi ( Yüce Hayat -- Kudretli Ruh ) ile diğer tarafta Karanlık Alemi gibi düalizm ( ikilem ) vardır..
Ayrıca inanç sistemlerinde sırlı yazılar, hastalık ve büyülere karşı muskalar ve sihirli metinler vardır. Dinlerinin Hz. Ademle başlaysan ilk dinlerden olduğuna inanıyorlar. İbadetlerinde ayin yemekleri önemli bir yutar. Kuzeye dönerek günde beş kez dua ayinleri vardır
Her Sabii'nin biri dünyalık, diğeri gizli dini iki ismi varmış. Beyaz boydan kıyafetler ( Rasta ) dini zorunlu kıyafetleri iimiş.
.
5 Aralık 2019 Perşembe
KURTULUŞA ERMEK !...Ne demek ?...
'' Kurtuluşa ermek ‘’ sık sık karşılaştığımız ve ilgimi çeken bir deyimdi.
Bazı insanların kurtulmak, bazılarının ise kendilerini dahi nasıl kurtaracağı konusunda bir fikri ve formülü olmasa bile, bir grup insanı veya tüm insanları kurtarmak, kurtarıcı rolüne soyunmak, geçmişte de olduğu gibi günümüzde en önemli isteği olagelmişti.
Siyasi hayatımızda da son 15-20 yıl içinde isimlerinde '' Kurtuluş '' kelimesi bulunan bir kaç siyasi parti faaliyete geçmişti. Bu kuruluşların İnsanları neden, kimlerden ve nasıl kurtaracaklarını da merak etmişimdir.
Müslümanlığın başlangıcından bu güne kadar Kur'an'da bir dayanağı olmadığı halde, yahudi ve Hristiyanların Mesih inancına özenerek sahte Peygamber sözlerine ( hadislere ) dayanarak belkide binlerce meczup kendisini Mehdi yani kurtarıcı olarak ilan etmiştir. Halen de bu akıl tutulmasından kurtulamayan bir çok mehdilik meraklısı kişi piyasadadır.
Kur’an’da geçtiği yerleri buldum:‘
'’ Ey kavmim bu ne hal ? Ben sizi , ‘’ kurtuluşa çağırıyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz. '' ( 40/41 )
Şimdi şu soruların cevabını arayalım:
Kurtuluşa ermek ne demektir ?
Kimden veya neden kurtulunacaktır ?
Bu sorunun cevabı da Kur’an’da var:
‘’ Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı aldatıcı metadan başka bir şey değildir. ‘’ ( 3/185 )
‘’ O günün azabı kimden savuşturulursa, gerçekten ( Allah ) ona acımıştır. İşte bu apaçık kurtuluştur ( 6/16 )
Demek ki, '’ Kurtuluş ‘’ Cehenneme girmemektir.
Kurtuluş için en kestirme yol:
-- ‘’ Allah’a karşı gelmemek ‘’ tir.
-- O’ nu tanımak.
-- O’ na boyun eğmek,
-- O’nun gösterdiği yoldan sapmamak,
-- Emirlerini yerine getirmek;
-- YANİ, BİLİNÇLİ, YAKIN VE UZAK ÇEVRESİNE KATKIDA YANİ YARDIMDA BULUNAN, İYİ AHLAKLI '' OLUMLU '' KİŞİLİKTE BİR İNSAN OLMAKTIR....
3 Aralık 2019 Salı
İNSAN '' FITRATINI DEĞİŞTİRME '' NİYETİNDEKİ KÜRESELCİLER ALLAH'A '' MEYDAN OKUYORLAR '' !...
Allah'ın bilgisi, gücü ve fıtratı yani doğuştan oluşturduğu yaratılış özellikleri ile insan baş edebilirmi ?... Tabii ki edemez. yeni veya dünyada mevcut canlı varlıklardan herhangi birini dahi yaratamaz ve hatta Bakara suresi 26. ayette vurgulandırılddığı küçücük bir varlık olan sivrisineği oluşturup can veremez.
Bu böyle olduğu halde son zamanlarda ülkemiz stratejistlerince gündeme getirilen Küreselcilerin insan fıtratının değiştirme, bu doğrultuda kadın, erkek cinselliğine müdahale edip eşcinselliği arttırarak ve insanları robotlarla evlendirerek üremesini önleyip dünya nüfusunu çok azaltma gibi planları olduğu konusundaki çalışmalarını artık gizlemeğe de gerek duymadan '' teknolojik ilerleme '' maskesi altında ilan ederek yürütür hale geldiler.
Bu ilerlemeyi de DİJİTAL DÜNYA adı altında insanlara bilgisayar yazılımları, akıllı telefonlar, internet aracılığı ile benimsetip, bağımlılar haline getirip, insan hayatını kolaylaştırma aldatmacası ile teknolojik cihazların kölesi yapma yolunda oldukça ilerlediler. Bunun devamımda insanlara çip takıp sağlını ve davranışlarıını uzaktan kontrol edip, robotlaştırma doğrultusunda alt yapıyı da büyük ölçüde başardılar.
İşte insanlar yeni bir modeli çıkan '' marka '' bir akıllı telefonu yüksek fiyatlarla almak için koşar ve yarışır hale getirdiler. Böylece insanlar '' maddi olarak gönüllü soyulanlar '' haline geldi. Ayrıca çeşitli TV ve oyun programları ile çocuklarından başlamak üzere insanların düşünme, algılama, yeteneklerini körleştirip konuşma ve yazmadan simgelerle anlaşan yani bir çeşit moronlaşan insansı tipler haline geldiler.
Ne yazık ki tüm insanlar bu şeytani plan ve tuzağın gönüllü oyuncuları ve uygulayıcıları oldular. Kısaca ALLAH'IN TEK AKIL NİMETİ İLE DONATILMIŞ VARLIĞI OLAN İNSANIN, diğer canlılardan farklı özelliği olan aklını kullanmasını sınırlamaya başladılar...
Bu böyle gitmeyecektir, insanın aklını bir süre ilaç verilmiş gibi uyuşturabilirler. Ama sarhoş ve uyuşturulmuş aklı bir süre sonra kendine gelir, uyanır. Nitekim, bir ölçüde dünya ve sonra ülkemizde insanlarınımız stratejistler yardımı ile uyanmaya başlamıştır.
Yaratıcımız olan Yüce Varlığın fiziki ve manevi kanunları değişmez, değiştirilemez. İNSANIN BUNA GÜCÜ YETMEZ.. Fıtratta bu kanunlardan biridir. İçgüdüler de buna dahil. İnsan çeşitli dış etkenlerle bir süre için yolunu şaşırabilir. Yani eşcinsel olup sapkınlığa düşebilir. Ama binlerce yıllık dünya tarhinde görüldüğü gibi, sapkınlık bir yörede yaygın bir hale geldiğininde oranın insanları deprem, yanardağ patlaması, büyük sel felaketleri gibi olaylarla helak yani topluca yok edilerek cezalandırılır.
Küreselci denen aşırı çok maddi güçle şımaran ve azan ve ALLAH'A VE ONUN KANUNLARINA MEYDAN OKUMA CESARETİNİ GÖSTERENLERİ ALLAH BİR SÜRE BEKLER, AZGINLIK UÇ NOKTASINA GELDİĞİNDE VARLIĞINI ONLARA GÖSTERİR VE HELAK EDER...
Bu şımarık Küreselci azgınların da akılları başlarına getirilir, fakat iş işten geçmiş olur...BİR NOKTADAN BİR PATLAMAYLA SOZSUZ BÜYÜKLÜKTE OLUP DEVAMLI GENİŞLEYEN VE BÜYÜYEN EVRENİ YARATANIN, ŞEYTANLAŞAN İNSANLARA GÜCÜ YETMEZ Mİ ?...
2 Aralık 2019 Pazartesi
İNSANIN -- Kur'an'da ele alınan -- SOSYAL ZAAFLARI
Allah, insanı yeryüzünde halife olarak seçmesi sebebiyle çok değişik ve çok boyutlu ruhsal niteliklerle donatmıştır. Canlılar içinde hayvanların oluşturduğu bazı küçük gruplar dışında insan gibi toplum oluşturan başka varlıklar bulunmamaktadır. Toplum oluşturmak ise , büyük oranda insanın doğasından gelen bir ihtiyaçtır. Çünkü her insan yalnız başına ihtiyaçlarını gidermede, bir çok zorluklarla karşılaşmasının yanında, psikolojik olarak da dertlerine ortak olan, sevinçlerini paylaşan bir hemcinsine muhtaçtır. Bu gibi biyolojik ve psikolojik ihtiyaçlar, insanın sosyal bir varlık olmasını zorunlu kılmıştır. Bu yaradılış özelliği sebebiyle yaşamı boyunca diğer insanlarla bir arada bulunmak, onlarla iletişim içinde olmak zorundadır.
İşte bu sosyal birliktelik onu hiçbir yaratıkta görülmeyen biçimde çok boyutlu ve karmaşık davranışlara sahip kılmıştır.
Böylece yaradılış zorunluluğu olarak kurduğu toplum da kendisi gibi karmaşık bir özellik arz etmekte ve geniş bir ilişki ağı halinde karşımıza çıkmaktadır. Bu iş birliği ve alışveriş hem maddi ve hem de manevi alanda olmaktadır. Bu sebepten insan yaşadığı topluma sıkıca bağlanmakta, toplumun tüm norm ve değerleri kendisini etkilemektedir. Dinini, dilini, giyimini, kuşamını,estetik anlayışını, ahlak kurallarını, zevklerini büyük oranda içinde yaşadığı toplumun norm ve değerleri tayin etmektedir. Zaten bu günkü ilimde , insanın davranışlarını etkileyen unsur olarak genetik yani kalıtımdan sonra çevreyi etkin olarak kabul etmektedir.
Davranışlarımızın temelinde, birer itici güç olarak, toplum aracılığı ile oluşan taklit, telkin, örf-adet ve şartlanmanın büyük oranda etkisi bulunmaktadır. İnsanın alışık olmadığı kendisine yakın bulmadığı şeyler kabul etmesi doğal olarak adeta imkansızdır. Fert alışık olmadığı şeyleri kabul etse de , toplum tarafından yadırganmak suretiyle mahkum edilerek yalnızlığa itilmektedir. Buna örnek olarak peygamberlerin getirdikleri hak mesajları toplumlarının yadırgaması ve kabulde direnç göstermelerini verebiliriz. Bu konu Kur’an’da yoğun olarak işlenmektedir.
Şimdi bunların Kur’an’da ele alınış şeklini önce bir çizelgede ve özet halinde görelim:
Yaratılıştan Olan Sosyal Zaaflar
Sıra No:......K O N U.....................................................Kaç Defa Geçtiği
1................. MÜCADELE ETMEK.............................................12
2................ ZULÜM ETMEK......................................................10
3................ TAKLİT VE ATALARA TAPMA..................................7
4................ KAN DÖKMEK..........................................................6
5................ CEHALET..................................................................5
5......... TOPLAM ........................................................................40
TAKLİT, başkasının sözünün delilsiz olarak biri tarafından kabul edilmesidir.
İnsan doğasında taklide karşı bir eğilim bulunmaktadır. Bu sebepten hayatının ilk dönemlerinden itibaren taklit sayesinde davranışlarına yön verecek bilgileri çevresinden öğrenmektedir.
Her topluluk örf ve adetlerini, geleneklerini ve medeniyetini tamamıyla taklide borçludur.
Taklidin birer ürünü olan örf ve adetin ataları taklit etmek suretiyle oluştuğunu ve bunun insanların önemli zaaflarından biri olduğunu söyleyebiliriz. Atalar gibi davranmak bir çeşit kültür olmaktadır.
Kur’an bu etkiyi doğrular:
" Onlara ( müşriklere ) Allah’ın ,indirdiğine uyun dense, ‘ Hayır ! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuza uyarız ! ‘ derler. Peki ama, ataları bir şey düşünmeyen, doğru yolu bulamayan kimseler olsalarda mı ? " ( 2 / 170 )
İslâm literatüründe CEHALET kavramı ilmin zıttı olarak kullanılmıştır. Kur’an’da şu anlamları da içermektedir:
- Puta tapma eğilimi --- İlâhi emirlere karşı direnme, İlâhi emirlerle alay etme --- Homoseksüellik Şehvete eğilim --- Allah’ın azabını cesaretle isteme --- Egoizm ve neme lâzımcılık --- Müstehcen giyiniş ve davranı --- Ateşli bir milliyetçilik ve gurur --- Keyfe göre yaşayış ve buna dayandırılan hukuk sistemi
" Ey inananlar, size yoldan çıkmış bir adam, bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. (...) " ( 49 / 6 )
" Peygamberlerimiz onlara açık mucizelerle gelince, onlar kendilerindeki bilgiden dolayı şımardılar da alaya aldıkları şey kendilerini sarıverdi. " ( 40 / 83 )
ZULÜM dilimizde her hususta haksızlık etmek anlamına gelmektedir.
Ayrıca: Haktan yüz çevirerek bâtıla yönelmek -- Haddini tecavüz ederek bir şeyi bulunması gereken yere değil de, başka bir yere koymak --- Karanlık --- Küfür ---Şirk --- Kötülük --- Baskı --- işkence,
Anlamlarını da kapsamaktadır. Kur’an özellikle tevhid (Allah’ın Birliği ) gerçeğini parçalayan sebebi de zulüm kelimesi ile ifade etmektedir.
" Doğrusu şirk ( Allah’a ortak koşma ) büyük bir zulümdür. " ( 31 / 13 )
" Ancak şunlar aleyhine yol vardır ki, insanlara zulmederler ve yeryüzünde haksız yere saldırırlar. İşte böylelerine acı bir azap vardır. " ( 42 / 42 )
Birisini küçük düşürmek,utandırmak, ona galip gelmek, taşkınlık ederek söz ile aciz bırakmak anlamlarına gelen mücadele kavramı Kur’an’da; tavsiye edilen ve yerilen mücadele olmak üzere farklı iki alanda kullanılmaktadır. Ve Kur’an’ın bizzat kendisi inançsızları ikna etmeğe yönelik mücadelede bulunmaktadır
" Hikmetle ve güzel öğütle Rabbi’nin yoluna çağır ve onlarla güzel bir biçimde mücadele et. ( ... ) " ( 16 / 125 )
" Biz Resulleri, sadece müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kâfir ( inançsız ) olanlar ise , hakkı bâtıl ile ortadan kaldırmak için mücadele verirler. (... ) ( 18 / 56 )
Kur’an’da insanın kan dökücülük zaafı konusunda Şu anlatılmaktadır: Allah yeryüzünde bir halife yaratacağını meleklere bildirmişti. Ancak yaratılmadan önce insanın bu zaafını fark eden melekler Allah’a karşı şöyle söylemişlerdi:
" Hatırla ki Rabbin meleklere, ‘ Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım ‘ dedi. Onlar, ‘ Biz hamdinle seni tesbih ( anma ) ve takdis ( kutsama, ululama ) edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun ? ‘ dediler. Allah ‘ da onlara ‘ Sizin bilmeyeceğinizi herhalde ben bilirin ‘ dedi. " (2/30 )
Sonradan Edinilen Sosyal Zaaflar
Sıra No:.............................. K O N U..... ...................................Kaç Defa Geçtiği
1........................KİBİR ( Büyüklenme ).....................................................25
..............................Kibir ..................................................................13
...............................Başkalarını küçük görme, alaya alma ................6
...............................Kaş göz işaretlerinde bulunma, dil ile incitme ....3
...............................Başa kakma........................................................1
..............................Ayıplama ..............................................................1
...............................Kötü lakap takma ................................................1
2.......................RİYA ( İki yüzlülük )..............................................................19
...............................İtikadî riya : Münafıklık ( İnançta riya ) ..................17
..............................Amelî riya ( Davranışlarda riya ) ...............................2
3.............YALANCILIK.......................................................................................17
...............................Yalancılık.......................................................................11
..............................İftira .................................................................................3
..............................Yalan şahitlik ...................................................................2
..............................Koğuculuk ( Laf taşıma )..................................................1
4............ FİTNE......................................................................................................15
5............ HASET......................................................................................................7
6............ KABALIK..................................................................................................5
7............ AYIP ARAŞTIRMA....................................................................................5
8........... HAİNLİK.....................................................................................................3
9............ GIYBET.....................................................................................................3
10........... İÇKİ.........................................................................................................3
11........... AZGINLIK...............................................................................................2
12........... FESAT.....................................................................................................1
13...........KUMAR VE ŞANS OYUNLARI...............................................................1
13.......... TOPLAM...............................................................................................106
KİBİR;
- Küçüklüğün zıttı anlamındadır --- Büyüklük, ululuk taslamak --- Bir insanın yalnız kendisini beğenerek diğerlerinden üstün görmesi --- Yalnız kendisine ait olan meziyetleri takdir etmesidir
- Kur’an’da kibir üç şekilde ele alınmaktadır.
---- Allah’a karşı ;
" Rabbiniz dedi ki : Bana dua edip yalvarın ki kabul edip karşılık vereyim.
Doğrusu Bana kulluk etmeyi gururlarına yediremeyenler, zillete uğrayıp aşağılanarak Cehennem’e gireceklerdir. " ( 40 / 60 )
---- Resullere karşı ;
" Dediler ki : ‘ Bu Kur’an, iki şehirden bir büyük adama indirilse olmaz mıydı ? ‘ "( 43 / 31 )
--Kullara karşı;
" Çünkü onlar yeryüzünde büyüklük taslamak ve kötü tuzaklar kurmak istiyorlar. (...) " ( 35 / 43 )
BAŞKALARINI KÜÇÜK GÖRME;
* Başkasını hiçe saymak,hakaret etmek,
*Gülünecek tarzda birisinin noksanlıklarına ve ayıplarına dokundurmak,
*Maskaralığa almak, eğlenmek, anlamlarını kapsar
ALAYA ALMA ise: Gizli olarak küçük düşürmek gayesi ile birisine laf dokundurmak ---Taşlamak, alaya almak --- Gıyabında ( bulunmadığı yerde ) mizahta bulunmaktır.
" İşte siz onları ( müminleri ) alaya aldınız. Sonunda bu davranışınız size beni unutturdu; Çünkü siz onlara gülüyordunuz. " ( 23 / 110 )
AYIPLAMA, kınamak, bir mecliste ( toplulukta ) birisini kaş göz işaretleri ile küçük düşürmek, anlamında bir sözdür.
" Onlarla ( müminlerle ) karşılaştıklarında kaş göz hareketi ile alay ederlerdi. Yandaşlarına döndüklerinde inananlarla alay etmenin zevkini tadarlardı. " ( 83 / 30 )
KÖTÜ LAKAP TAKMA, kibrin göstergesi bir davranıştır. Toplumdaki fertlerin birbirlerine karşı nefret etmelerine ve düşmanca tavır almalarına sebep olur.
" (...) Kötü lakaplarla sataşıp atışmayın. İmandan sonra fâsıklık ( günahkarlık ) ne kötü addır. (...) ( 49 / 11 )
BAŞA KAKMA; birisine yapılan iyiliği ağırlaştırmak, başa kakmaktır.
Verdiğini iftihar ve kibir vasıtası yapmak suretiyle nefrete sevk etmek,İyiliği hiçe indirmektir.
" Ey iman edenler ! Sadakalarınızı, malını insanlara gösteriş için harcayan,Allah’a ve ahiret gününe inanmayan bir kimse gibi başa kakmak ve incitmek suretiyle heder etmeyin ( boşa çıkarmayın ) (...) " ( 2 / 264
YALAN; bir şeyin mevcut halinin aksine bir haber vermektir.
" (...) Siz zandan başka bir şeye uymuyor ve siz sadece yalan söylüyorsunuz. "( 6 / 148 )
" Onlar ki, yalan yere şahitlik etmezler (...) ( 25 / 72 )
İFTİRA , Toplumda büyük bela ve zararlara sebep olan, insanın şerefini ihlal eden suçlardan biri olması sebebiyle Kur’an, buna giden yolları kapatmak amacıyla günahkarların getirdikleri haberlerin iyice araştırılmasını tavsiye etmektedir.
" Ey iman edenler ! Eğer fâsıkın biri size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da sonra yaptığınıza pişman olursunuz ''
KOĞUCULUK,
-- Fesatlık yapmak,
-- Ara bozmaya gayret etmek amacıyla şahıslar arasında söz götürüp, getirmek,
-- Sözü yalanlarla süslemek, anlamındadır.
Fesat, bozulma ve bozgunculuk anlamlarında bir kelimedir.
Kur’an bu zaafımızın yaratılıştan olduğuna işaret etmektedir.
" Hatırla ki: Rabb’in meleklere, ‘ Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım ‘ dedi. Onlar, ‘ Biz hamdinle sana tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun ? ‘ dediler. Allah’da onlara ‘ sizin bilmeyeceğinizi herhalde ben bilirim ‘ dedi. "( 2 / 30 )
FİTNE, Zorluk ile karşı karşıya getirmemek anlamındaki bu söz Kur’an’da;
· Allah’ın ayetlerini engellemek,
· Sapıklığa götürmek,
· Günah işemek,
· Bela ve musibet sebep olacak davranışta bulunmak,,
· Cehennem ateşinde yanmak,
· Delilik gibi anlamlarda kullanılmıştır.
" (...) Fitne çıkarmak adam öldürmekten daha kötüdür. (...) " ( 2 / 191 )
" Hatırla ki: Rabb’in meleklere, ‘ Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım ‘ dedi. Onlar, ‘ Biz hamdinle sana tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun ? ‘ dediler. Allah’da onlara ‘ sizin bilmeyeceğinizi herhalde ben bilirim ‘ dedi. " ( 2 / 30 )
" Önceden de fitne çıkarmak istediler ve sana nice işleri ters çevirdiler. " ( 9 / 48 )
HASET; Allah’ın şahıslara verdiği bazı üstün vasıflar ve nimetlere tahammül etmeyerek o nimetin sahibi olan müminden, verilen şeylerin yok olması veya kendisine geçmesini isteme duygusudur.
............................
İnsan doğal olarak hemcinsine ( aynı cinsten olana ) karşı üstün olmak arzusuna sahip olduğundan bu duygunun insan tabiatından kaynaklandığını söylemek mümkündür. Çünkü bu duygu sayesinde insanlar hayırlarda da yarışabilirler. Bu sebepten hasedi ikiye ayırmak gerekir.
İmrenme ve iyilikte yarışma : Kişinin mümin kardeşine verilen nimetin onun elinden gitmesini istemeksizin bir benzerinin kendisine verilmesi isteğidir. Ayrıca kişinin üstün insanlara benzeme ve onların grubuna dahil olmak hususunda başkalarına zarar vermeksizin nefsiyle yaptığı mücadele de bu kapsama girer. Kur’an bu duyguyu yasaklamamış ve teşvik etmiştir.
" Yarışanlar yarışsınlar. " ( 83 / 26 )
ÇEKEMEMEZLİK: Haram olup, kınanan bir davranıştır.
" Size bir iyilik dokunsa onları tasalandırır. Size bir kötülük isabet etse onlar sevinirler. Eğer sabreder ve Allah’ta saygı ile korkarsanız, onların hilesi size hiç de zarar vermez. (...) " ( 2 / 105 )
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
APTALLAR -- ŞİZOFRENLR -- CAHİLLER
================================== APTALLAR .:: Aptal Olduğunu ŞİZOFRENLAR :: Şizofren Olduğunu C A H İ L L E R :::: C a h i ...

-
Kur'an'dan ilginç mesajlar ( 1 ):: '' KUR'AN BİR MESLEK KİTABI DEĞİL, TÜM İNSANLARA ÜCRETSİZ ANLATILMAL...
-
Yazımın başlığına koyduğum mesajımın, söylemimin gerekçesini açıklamam gerekiyor. Yaklaşık bir ay sonra 80. yaşımı dolduruyorum. Eşim ...
-
Son senelerde vefat edenin arkasından söylenen yazılan bir temenni söylemi türedi: '' Işıklar içinde uyu '' ve ...
-
Kur'an ilk insandan itibaren iki dinin, iki felsefenin, iki dünya görüşünün, kısaca iki farklı düşüncenin var olduğunu açıkça belirtiy...