27 Mayıs 2018 Pazar

HAFIZLIK YANİ KUR'AN'IN ARAPÇA METNİNİ '' EZBERLEMEK '' BU GÜN İÇİN GEREKLİ Mİ ?...



Hafızlık bilindiği gibi Kur'an'ın Arapça orijinal metnini ezberlemektir. Arap olmayan ülkemiz insanları gibi müslümanların çoğunlukta bulunduğu sayısı 55 civarındaki ülkedeki müslümanlar için bu çaba oldukça zor ve zahmetli bir iştir.
Kur'an'ın 12/2 ve 13/37. ayetleri ve bir çok ayette;
##  ''  Biz onu kendi dilinizde Arapça bir Kur'an olarak indirdik ki anlayasınız !...''  Şeklinde mesajlarr vardır.
Yani, Kur'an Allah'ın insanlara bir mesajıdır ve ANLAŞILMAK  İÇİN İNDİRİLMİŞTİR.
Ama  ne yazık ki, uygulamada Arap asıllı olmayan müslümanlar da, Araplar gibi orijinal Arapça metninden okumakta israr etmektedirler. Araplar okudukları kitabı anlamaktadırlar, fakat Arap olmayanlar anlamadıkları bir dilden okumakta israr ederek içindeki Allah mesajlarından haberleri olmamakta ve okumalarından bir fayda elde edememektedirler.
Yani Kur'an'ın mesajını değil metnini önemsemekte ve bu okumakla ibadet ettiklerini ve Kur'an' ı kutsayarak saygı gösterdiklerini zannetmektedirler. Bu okuyuşta müslümanlara hiç bir fayda sağlamamakta ve maddi ve sonuçta maddi ve manevi olarak tüm müslümanlar dünyanın en geri ve ahlakta da zayıf  insanları olarak olarak kalmakta, müslüman olmayan diğer dinlerdeki insanların ayakları altında ezilmektedirler.
Durun daha bitmedi...
Bir de müslümanlar Arap olsun veya olmasın 604 sayfa hacmindeki Kur'an'ı yukarıda ifade ettiğim gibi ezberleme yoluna gitmektedirler.
Bu günkü basın, yayın, görsel medya ve zengin iletişim ortamında Kur'an'ı anlamadan okuma yanında anlamadığı yabancı bir metni anlamadan ezberleme  çabasına girmektedirler.
Ülkemizde Diyanet İşleri Başkanlığı da bu zamana göre faydasız bu çabaya önderlik etmekte son 40 yılı aşkın sürede yazıma aldığım resimde görüldüğü gibi kendince rekorlar kırmakta 120 bini aşkın hafız yetiştirmekle övünmektedir.
KUR'AN'IN  ORİJİNAL ARAPÇA METNİNİN EZBERLENMESİ NE ZAMAN GEREKLİ VE FAYDLI İDİ ?
Kur'an'ın Allah katından indiği  yaklaşık 1450 yıl önce...
Çünkü okuyanın ve yazanın çok az olduğu, basın, yayın, yazmak, kaydetmek olanaklarının bu günlere kıyasla hiç olmadığı o günkü nesillere ve gelecekteki insanlara aktarıp iletebilmek için ve de tahrifattan korumak için EZBERLEMEK yani insanların hafızalarına kaydetmek en pratik ve gerekli bir çözümdü... Peygamberimiz'de öyle yaptı. Bir taraftan bu güne göre çok ilkel imkanlarla  22 sene 2 ay 22 gün sürede, parça parça Allah'tan inen Kur'an'ı ilk müslümanlar içinden görevlendirdiği vahiy  katiplerine yazdırarak kayıt altına alınmasını sağladı. Diğer taraftan da ve bazı ilk inançlıların hafızalarına kaydedilmesi yani ezberlenmesi için gereken tedbirleri aldı. Diğer Alhlah'tan inen  kitapların  orijinallerine ulaşmak ve tahrif edilmeden gelecekteki insanlara ulaştırmak mümkün olmadığı halde Kur'an'ın yüzlerce ve binlerce yıl tahrife yani bozulmaya uğramadan günümüze kadar gelmesi ve korunması bu şekilde mümkün oldu.
Yani Kur'an'ın mesajlarını layıkı ile bilenlerin anlayabildiği bir gerçek olarak, Bu gün için Kur'an kitabını ve her dilde meallerini ele geçirerek ve okumanın çok kolay ve zahmetsiz olduğu günümüzde bu '' hafızlık '' yani tüm Kur'an'ı ezberlemek çabalarının ve bu doğrultudaki emeklerin pek bir anlamı kalmamıştır. Ama Kur'an'daki gerçek İslamı değilde çoğunlukla hurafelere dayalı, geleneklerin dinleştirildiği, gelenek dini ( ki buna Kur'an '' Atalar Dini '' diyor) nde bu tür inançları insanlara gerekli imiş gibi empoze edilmektedir.
120 bini aşkın hafız mevcudiyeti yalnızca diyanetin  40 yıllık faalietleri sonucunda ulaşılan bir rakamdır. Bunun dışında  cemaatlerin ve tarikatlerin de yoğun çalışmaları vardır. Muhtemelen hafız sayısı toplamı diyanetten çok daha fazladır. 
İslam dini,  bu tür pratikte  ve gerçek dinle ilgisiz uygulama   çabaları  aşıldığında ancak,  gerçek zeminine oturabilecek ve müslümanlar dini doğru bir şekilde uygulama ve yaşama yolundaki engelleri daha kolay aşabileceklerdir..

OTOMATİK MÜSLÜMANLAR



'' OTOMATİK  MÜLÜMANLAR  '' deyimi de nereden çıktı diye düşünenler olabilir. Hemen açıklayayım. Daha önce böyle bir söz duymuş veya okumuş olamazsınız, çünkü bu sözler benden çıktı.
Ülkemizde;
Müslüman bir çevrede,
Müslüman ana babadan doğmuş,
Aklı erdiği andan itibaren kendini müslüman bilmiş,
İnsanlarımızın sen, ben, biz  yani hepimiz diyecek kadar büyük çoğunluğu otomatik müslümanız.
Neden ?
Çünkü  benimsediğimiz bu dini hazır bulduk, araştırmadık, diğer dinlerlle karşılaştırmadık. Aklımızla, irademizle biz seçmedik. Hazıra konduk. 
Sonuçta ne oldu ?
Dinimiz İslam'ın tek ve gerçek kaynağı Kur'an'ın ifadesi ile '' ATALAR DİNİ  '' mensubu olduk.
Bu din ile ilgili sınırlı, yetersiz ve çoğunlukla gerçek kaynağı Kur'an'dan kopuk bilgileri  bazı aile büyüklerimizin, bazı hoca efendilerin şifahi söylemlerinden öğrendik.
Doğru olup olmadıklarını hiç merak etmedik, Kur'an'ı kuru bir saygı ile evlerimizde kolay erişilemeyecek yüksek yerlere, süslü kılıflar içinde astık.
Kur'an diriler için indirildiğini defalarca bildirdiği halde onu ölülerimize okuyup hediye ettik. Halbuki özelliklere ölülere okuduğumuz Yasin suresinin 70. ayetinde diriler için indirildiği vurgulandığı halde.
Kur'an kendisinin apaçık bir mesaj olduğunu defaatle bildirdiği, ve kitapları anlamadan okuyanları '' kitap yüklü eşeklere '' benzettiği halde, inatla ve israrla anlamadan ibadet etme kasdıyla Arapça orijinalinden okumaya devam ettik. Onun makamla musiki lezzeti tatmak için dinlemeyi ibadet zannettik.
Tekrar soralım; '' neden atalar dini '' mensubuyuz. ?
Kur'an'ın Allah'tan kullarına emir ve mesajlarını ileten ve salih bir kul yani iyi ahlaklı bir insan olma hükümlerini bir kenara iterek, yüzlerce yıl önce yaşamış ve zamanın  bilgi ve düşünce ortamına uygun olarak iyi bir şeyler yapma gayretinde olmuş din adamları ve mezhep imamlarının -- zamanımız teknolıojik gelişme ve düşünce ortamına uymayan --  yorumlarını kutsallaştırdık ve tartışılamaz din hükmü haiine getirdik. 
Kur'an'daki '' DİN ALLAH'INDIR ve PEYGAMBERLER DAHİ DİN HÜKMÜ KOYAMAZ '' şeklindeki temel hükümlere rağmen bazı kerameti kendilerinden menkul hoce efendi ve din adamlarının düşünce ve yorumlarını Allah'ın dinine monte etme çabasında olduk.
Peygamberimize izafe edilen % 99'u ve belki de binde 999'u sahte ve uydurma sözleri Kur'an hükümlerine eşdeğer hale getirip HADİS adı altında din kaynağı ve ilim yaptık. Uygulamada da Kur'an'ın önüne dahi geçirdik.
Bütün bu çabalar sonucu Kur'an'ın yerdiği atalar dini bugün artık ülkemizde ve bir çok İslam ülkesinde  '' Geleneksel İslam '' diye isimlendirebileceğimiz şekliyle ve hakimiyetiyle ne yazık ki hükmünü icra ediyor.
Şimdi de Kur'an'ın atalar dini diye isimlendirdiği bu günkü Geleneksel İslam  tanımına uygun, Kur'anda olmayan fakat dinleştirilmiş bazı gelenekleri hatırlayalım:
@@ --  Kur'an'da tek kutsal gece olarak '' Kadir Gecesi '' kabul edilmiştir. KANDİL deyimi de yoktur. Fakat Kadir gecesi ile birlikte toplan 5 kandil -- KUTSAL GECE --  ihdas edilmiştir.
@@ --  Kur'an'da insanlar öldükten sonra Kıyamette sorgulanmak üzere diriltilecekleri apaçık beyan edildiği halde, kabirde de bir sorgu ve azap inancı insanlara benimsetimiştir.
@@ -- Yine Kur'an'da Kıyametin beklenmedik bir anda ve ansızın geleceği ifade edildiği halde bir KIYAMET ALAMETLERİ -- İŞARETLERİ edebiyatı oluşturulmuş ve bu konuda yüzlerce, binlerce kitap yazılmıştır, yazılmaktadır.
@@ -- Kur'anda şefaat yani yardım Allah'ın iznine tabi olduğu belirtildiği halde  Peygamberimize bu izin verilmiş gibi, peygamberimizin müslümanların kusurlarını bağışlatacağı inancı müslümanlara benimsetilmiş ve insanlar günahlarının peygamberleri tarafından Allah'ın indinde bağışlatılacağı beklentisine sokulmuştur.
@@ -- Al-i İmran Suresi 7. ayetinde Kur'an ayetlerinin muhkem ( sağlam- temel - ana - ahlaki ) hükümler ve müteşabih ( zaman ve ortama uygun olarak değişebilen ) hükümler olmak üzere iki türlü olduğu belirtilmekte ve ahlaki temel hükümleri içeren muhkem ayetlerin getirdiği 400 farklı ahlak kuralı İslam Dininin esası olduğu halde, Geleneksel İslam öğretisinde  -- İslam'ın şartı sadece 5'e indirgenmekte ve temel ahlaki hükümler tamamen öğreti dışında tutulmaktadır. Ve işte bunun sonucu İslam ülkeleri Kur'an'ın gerçek hükümlerinden koparılarak bugünkü ahlaki zafiyetin ön planda olduğu insanlar topluluğu haline getirilmiştir.
Kur'an'da yer almadığı halde dinleştirilen uygulamaların yukarıda bir kaç tanesinini örnek olarak verdim. Bu liste 200 adede kadar çıkıyor.
SONUÇTA İSLAM DİNİ Geleneksel İslam öğretisi ve uygulamaları ile 400 civarındak ahlaki kuralların bilinmediği ve bir kaç temel inanç ve yine bir kaç  namaz, hac gibi ibadet ritüelinin öne çıkarıldığı gerçeğindem tamamen koparılmış bir inanç toplamı haline gelmiştir.
Bir tarafta dinin gerçek  dayanağı Kur'an diğer tarafta ondan bihaber, atalarından öğrendiği sadece bir kaç temel bilgi ile Müslüman olduğunu sanan ve gerektiğinde gerine gerine ''Elhamdülillah Müslümanım'' diyen ve gerçek müslümanlıktan bihaber ve ilgisiz bilgisiz insanlar...

22 Nisan 2018 Pazar

Müslümanlara din kaynağı olarak niçin SADECE KUR'AN ?...




Bu güne kadar çeşitli yazılarımda;

*** Kur’an’ın İslam dininin tek kaynağı olduğunu,

*** Çünkü Allah katından iner inmez ezberlenip kayda alındığını yani yazıldığını,

*** Kur’an’ın tahrif edilemediğini ve Hicr /9 ayeti ile korunmasının Allah’ın güvencesi altına alındığı için tahrif edilemeyeceğini

*** İnsanların Tevrat ve İncil gibi kitaplarda yaptıkları tahrifatı Kur’an’da gerçekleştiremeyince, sünnet ve özellikle hadis adı altında çoğunluğu uydurma rivayetlerle ( söylenti ) İslamı bozmayı başardıklarını; vurgulamaya çalıştım.


***  Kur’an Allah sözüdür, ondan iner inmez kayıt altına alınmıştır.  Hadisler rivayettirler,  Peygamberimizden olduğu iddia edilmektedir. Söylendikten itibaren 200 – 300 sene sonra yazılmaya başlanmıştır.

Bu gün de Dinimizin tek kaynağının Kur’an olduğu doğrultusundaki yüzlerce ayetten bazılarını bilgilerinize sunacak ve hatırlatacağım.



*** Din Allah’ındır. Buna itiraz edilebilir mi ? Tabii ki hayır.
............Allah’ın dinini uygulama hususunda acıyacağınız tutmasın. ‘’ ( Nûr /2 )

*** Kur’an kendi dışında tüm hadisleri ( sözleri ) reddeder.  
‘’ -  Allah’ın ayetlerine inanmayanları Allah doğru yola iletmez.  ‘’  ( Nahl / 106 )
‘’ -  Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve şereftir. Ondan hesaba çekileceksiniz.  ‘’   ( Zuhruf /44 )

*** Şimdi aşağıya bir ayet alıyoruz ve onun yorumunu yine diğer başka ayetler ile yapıyoruz.
"Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin, böylelikle korunabilirsiniz." ( Şûrâ /10 )

*** Rabbe kulluk etmek, hükmü Allah’a havale etmektir.
Anlaşmazlığa düştüğünüz her hangi bir şey hakkında hüküm Allah’a aittir. ‘’ İşte o Allah benim Rabbim ! Ben O’na dayanmaktayım ve hep O’na sığınırım. ‘’ ( Şûrâ /10 )

*** Hükmü Allah’a ait kılmak, detaylı olarak indirilmiş, doğrulukça ve adaletçe tastamam ve tahrif edilmesi mümkün olmayan Kitabı, tek hakem ( hüküm kaynağı ) edinmektir.
 ‘’ - De ki ‘ şimdi Allah size her şeyi inceden inceye açıklayan Kitap indirmiş iken ben Allah’tan başkasını mı hakem isteyeceğim........... ‘’ ( En’am /114 )

*** İşte başka bir ayet ve Kur’an’ın yine Kur’an’la yorumu:
‘’  -  Sizin ilahınız tek bir ilahtır.  Rahmandır, Rahimdir. ‘’  ( Bakara /163-164 )

 *** İlah, hüküm koyucu otorite demektir. Allah’ı tek ilah edinmek, hükmü Allah’a ait kılmaktır. Ancak bu şekilde, O, tek ilah kabul edilip, O’na kulluk edilmiş olur. Hükmü Allah’tan başkalarına ait kılmak, O’ ndan başkalarını ilah edinmek ve onlara kulluk etmek demekti
‘’ - Sizin O’ ndan başka taptıklarınız bir takım kuru isimden ibarettir ki onları siz ve atalarınız takmışsınızdır, yoksa Allah onlara başka bir saltanat indirmemiştir. Hüküm ancak Allah’ındır. O size kendisinden başkasına tapmamanızı emretti; doğru ve sabit din budur ve fakat insanların çoğu bunları bilmezler. ‘’ ( Yusuf 40 )

*** Hükmü sadece Allah’a ait kılmak, sadece kitabı ( hüküm kaynağı ) edinerek Allah’ı hakem ( hüküm veren ) edinmektir.
 ‘’ - De ki: ‘ Şimdi Allah size her şeyi inceden inceye açıklayan Kitap indirmiş iken ben Allah’tan başkasını hakem mi isteyeceğim. ‘ Kendilerine kitap verdiklerimiz de bilirler ki o tamamiyle hak olarak senin Rabbinden indirilmiştir. Sakın şüphelenenlerden olma. ‘’ ( En’am /114 )

*** Kitap hükmü dışında hükümler koyan ve bunları Allah’a ve dine mal eden kimseler,
‘’ -  Gördün mü o , ilahını canının istediğini edineni ? Artık ona sen mi vekil olacaksın ? ‘’ ( Furkan /43 )

*** Bir bilginin Allah katından olabilmesi için, bu bilginin Kitaptan olması gerekmektedir. Kitaptan olmayan bilgi, Allah katındandır dense de, bu gerçeği ifade etmeyecektir. Aktardığı bilgiyi Kitap ile ilişkili göstermek için dilini Kitaba doğru eğip bükenlerin olacağı bildiriliyor. Bu kişiler eğer, kitaptan olmayan bir bilgiyi ortaya koyacaklarsa, öncelikle bunu Kitaptanmış gibi göstermek için , bazı ayetlerin anlamlarını tahrif ederek bunu sokuşturmaya çalışacaklardır. Kur’an bilgisine sahip olan şuurlu Müslüman, derhal bu tuzağın farkına varacaktır. Önce, tahrif etmeye çalıştıkları ayetin anlamını diğer Kur’an ayetleri ile ortaya koyacak, daha sonra Allah ve Resulünün sözü olan Kur’an’a çağıracaktır.
‘’ - De ki: Şimdi Allah size her şeyi inceden inceye açıklayan Kitap indirmiş iken ben Allah’tan başkasını mi  hakem isteyeceğim ? ........ ‘’ ( En’am /115 ) 115 ).
‘’ - Rabbinin kelimesi doğrulukça da, adaletçe de tam kemalindedir’ dur. ‘’ ( En’am /115 )
‘’ - ( Firavun ) dedi ki: ‘ yemin ederim ki, eğer benden başka bir ilah tutarsan, seni mutlaka zindandakilerden ederim ‘ ( 26/29 )sahte bir ilahtır. kendi istek ve arzularını ilah edinen kişilerdir.  ‘’  ( Câsiye /6 )
‘’ - Şüphesiz sana, hak olarak kitabı indirdik. O halde sen, dini Allah’a ait kılarak O’na kulluk et. ‘’ (39/2 )
‘’ - İşte bunlar Allah’ın ayetleridir. Bunları sana hak olarak okuyoruz. Öyleyse onlar, Allah’tan ve O’nun ayetlerinden başka hangi hadise ( söze ) inanıyorlar ? Yazıklar olsun tüm iftiracı, günahkarlara  ‘’  ( Câsiye /6-7 )
‘’ -  Rabbinizden size indirilene uyun, ondan başka rehberlere uymayın. Ne de az düşünüyorsunuz ?  ‘’   ( A’raf /3 )
‘’ - Hiç şüphesiz benim rehberim Kitabı indiren Allah’tır.  ‘’   ( A’raf /196 )
‘’ -  Allah Resulü kıyamet gününde der ki: Rabbim, benim ümmetim bu Kur’anı ilgiden uzak tutulmuş bıraktılar.  ‘’  ( Furkan  /30 )
‘’ - Allah kitabı detaylı olarak indirmişken, ben, O’ndan başka hakem mi ararım. ? Rabbinin sözü, doğruluk ve adaletçe tastamamdır. O’nun sözlerini tahrif edebilecek olan yoktur. ‘’   ( En’am /115-116 )
‘’ - Rabbinin Kitabından vahyedileni oku. O’nun sözlerini tahrif edebilecek kimse yoktur. O’nun dışında bir sığınak bulamazsın. ‘’  ( Kehf  /27 )

***Değerli okurlar, bu ayetlerin sayısı çok fazla. Son bir ayet ve bu ayetin Kur’anla yorumu ile bu yazımı noktalıyorum:
‘’ - Onlardan öyleleri vardır ki, siz, aktardıklarını kitaptan sanasınız diye dilerini Kitap’a doğru eğip bükerler. Oysa, aktardıkları Kitaptan değildir. Bu Allah’ın katındandır derler. Oysa o, Allah katından değildir. Kendileri de bildikleri halde, Allah’a karşı yalan söylerler. ‘’ ( Al-i İmran  /78 )


Not: Bu yazının hazırlanmasında Gösterge Yayınları’ndan İslami Araştırmalar Birliğinden bir ekip tarafından yazılan İSLAM DİNİNDE NİÇİN YALNIZ KUR’AN isimli eserden yararlanılmıştır.

19 Nisan 2018 Perşembe

ALLAH'A ŞÜKRÜNÜZ aktif mi, pasif mi ?





Çoğumuz bir kişiden iyilik gördüğümüzde kuru bir teşekkür ile yetinmez, hemen ona içimizden minnet duyar, halkın deyimi ile ona karşı  '' gebe kalma '' durumuna düşeriz. En basitinden ondan ve yaptığı iyilikten sitayişkar sözlerle bahsederiz. Minnet borcumuzun karşılığı olarak biz de en kısa zamanda ve fırsatta ona bir iyilik yapmak isteriz veya en azından ona bir küçükte olsa bir hediye vermek, katkıda bulunmak isteriz.
Bizlere dünyada yaşama ve arınma fırsatı vermesi yanında biz insanlara yararlanalım diye hava, su ve toprak dışında canlı ve cansız nimetler verdiği için Allah'a da minnet duymak durumundayız. İşte Allahın verdiklerine karşılık olarak duyduğumuz minnet borcumuzu ödeme gayretimize ''şükretme'' faaliyeti diyoruz.
Biz insanların şükretme faaliyeti çoğunlukla  sözde kalmakta sadece kuru bir '' çok şükür,   sana şükürler olsun Allah'ım''  sözleri ile yetinilmektedir. Bize yardımı ve faydası dokunan her hangi bir insana minnet duygumuzu sözle teşekkür yanında maddi veya manevi bir katkı sunarak karşılamakta iken bizi sayısız nimet ve güzelliklerle donatan Yaratıcımıza minnet karşılığımızda da aynı hassasiyeti göstermek durumundayız.
İşte bu ön açıklamamızdan sonra şükretme duygumuzu yerine getirmede iki aşamalı bir faaliyet karşımıza çıkmaktadır:
1  --  Pasif şükretme veya düşünsel ve/veya sözel şükretme,
2  --  Aktif  şükrertme  veya  ameli şükretme,
Pasif veya sözel şükretme konusunu yukrıda açıkladık. Aktif şükretmede bize faydası veya iyiliği dokunanlara sözel teşekkür yanında minnet duygumuz karşılığı olarak  maddi veya manevi bir katkı isteğimiz, yüce yaratıcımız için söz konusu olamayacağından, O'nun yarattığı canlı ve cansız varlıklara katkı şeklinde olabilecektir.
Bu anlattığımızı vurgulayan iki Kur'an ayeti vardır:
Sebe / 13 ayeti:  Şükür olarak iş üretin, hizmet sergileyin. Ancak kullarım arasında şükreden azdır.
Duhan / 11 ayeti:  Ve Rabbi'nin nimetini söz ve fiillerinle dile getir / yansıt.
Aktif şükretmede Allah'a olan minnet borcumuzu yerine getirmek de maddi ve manevi aktiviteler olarak iki şekilde mümkün olabilecektir.
Aktif şükretmenin manevi olanları:
#  Vücudumuz ve duygusal dengemizle ilgili olmak üzere;
Bedenimizi aşırı üzüntülerden uzak tutma, duygusal yapımıza olumlu katkı sağlayıcı etki gösterecek güzel sanatlar, müzik ve eğlenceden uzak tutmama,
##  Yakınlarımız başta olmak üzere diğer canlılara yönelik olumlu katkı olarak;
-----  Başkasının gönlünü almak,
-----  Moral destek vermek,
-----  Hak ettiği iltifatı esirgememek,
-----  Sevindirmek,
-----  Bilgimiz varsa bilgilendirmek, öğretmek,
-----  Onun hakkında olumlu düşünmek,
-----  Onun için dua etmeyi esirgememek,
Ayrıca;
------  Bitkilere, hayvanlara zarar vermemek ve sevgi ile yaklaşmak, bu tip şükretmeye katkı örnekleridir.
Aktif şükretme maddi  katkıları olarak şu örnekleri verebiliriz:
---  Kişi veya bir yardım kurumuna para veya yararlanacağı eşya, kitap vermek, bağışta bulunmak.
---  Hayvan beslemek veya doyurmak, şefkat göstermek,
---  Çiçek bakmak veya sulamak,
---  Çalışıp yararlı şeyler üretmek,
Allah, şükretme işleminin kendisine yapılmasından başka, ayrıca anne ve babaya da yapılmasını istemektedir:
Lokman / 14. ayeti:  Bana ve anne - babana şükret. Dönüşün yalnız banadır.
Gerek pasif, gerekse aktif şükretmede Allah'a teşekkür etmeye yönelik hareket etme yanında, ayrıca Allah'ın bizden olan beklentilerine uygun olmaya çalışmak, olumlu şeyler yapmak ve mesajlarına uygun bir yaşantıda olmaya gayret etmek ve sabretmek de ŞÜKRETMEK DEMEKTİR.
 Not: Bu yazının hazırlanmasında Nörolog Prof. Dr. Gazi Özdemir'in '' DİN VE BEYİN  '' isimli eserinden ( say. 282 )  yararlanılmıştır.









18 Nisan 2018 Çarşamba

CHP' nin Cumhurbaşkanı adayı yapmayı düşündüğü Büyükerşen 81 yaşında !...



Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan kararını bildirdi ve milletvekili ve C.Başkanı seçimleri için erken seçim kararını açıkladı ve tarih 24 Haziran olarak belirlendi.

Partilerin Cumhurbaşkan adayları hakkındaki uzun süredir kulis yaptıkları malum. CHP adayı olarak ta bir kaç aydır çeşitli isimlerin adı geçti. Bir iki gündür, CHP'nin Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı olan Yılmaz Büyükerşen üzerinde durulduğu söylentisi gündemde.

Eski Anadolu Üniversitesi rektörü ve son üç dönemdir de Büyükşehir Belediye Başkanı olan Yılmaz Hoca flaş bir isim. Demokratik Sol Parti üyesi olarak siyaset arenasına çıktı. Sonra da CHP transfer etti.

Büyükerşen Eskişehir'i  taşra kenti iken devraldı. İlk 2 dönemde de modern ve örnek bir şehir görünümüne soktu.  Şehire hizmetleri ve katkısı çok büyük. Önemli bir konuda eksiği  oldu. Bütün şehir trafiğinin 3-4 ana caddeye sıkıştığı milyonluk Eskişehir'de altyapı yatırımlarına girmedi, giremedi. Sabah akşam, hafta sonu ve yağışlı hava trafiğinde şehir içinde trafik felç oluyor, adeta durma noktasına geliyor.

Çözüm olarak İstanbul ve Ankara'da uygulanan kavşak noktalarında alt ve üst geçitler yapılması idi. Fakat Yılmaz Hoca bu konuya girmedi, giremedi...Çünkü son dönem hizmetinde yaşlı ve yorgun idi.


Son dönem mahalli idareler seçimlerinde tekrar aday olmak istemedi. CHP'nin büyük israrı ve baskısı ile kabul etmek zorunda bırakıldı.


Neden istemedi ?


Yılmaz Hoca 1937 doğumlu, seçim esnasında 77-78 yaşında idi. Doğal olarak, faal görev olan belediye başkanlığı için oldukça yaşlı idi. Çok faal olarak çalışmış ve normal olarak ta yorulmuş idi.


Eskişehirli, milletvekili ve bakanlarla  istese biraz çaba ile görüşebilir. Ama Belediye Başkanı ile mümkün değil. Son 10 sene içinde ben iki defa şehir sorunları için görüşmek istedim. İlk defasında iki ay bekledim. Özel kalem müdürüne dahi ulaşamadım.  Çünkü enerjisi, görevinin zorunlu gereklerine dahi yetmediği için halkla görüşmüyor ve görüşemiyordu.


Şimdi Cumhurbaşkanlığı için CHP teklifini kabul etmeyeceğini düşünüyorum. Zira artık BAŞKANLIK SİSTEMİNE geçen ülkemizde, bilindiği gibi Cumhurbaşkanı aynı zamanda Başbakanlık da yapacak ve çok zinde ve faal olmak zorunda.


81 yaşında bir kimsenin çapını çok aşan bir görev artık başkanlık...
















ALLAH KORKUSU -- SEVGİSİ -- AŞKI ....

Kur’an’da 90 a yakın ayette, Allah korkusu işlenmiştir. Aşağıdaki örnekler gibi: 

Ey iman edenler ! Allah’tan korkun ve doğrularla beraber olun.***   ( 9/119 ) 

Onların yalvarıp durduklarını, Rablerine hangi daha yakın diye vesile ararlar ve rahmetini umarlar, azabından korkarlar; çünkü Rabbinin azabı korkunçtur. ***   ( 17/57 ) 

Allah sevgisi' nden ise yalnızca bir ayette bahsedilmektedir: 

İnsan arasında, Allah’ı bırakıp, O’na koştukları eşleri tanrı edinenler vardır. İman edenlerin Allah sevgisi ise daha kuvvetlidir. Zalimler azabı gördükleri zaman, bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Alah’ın azabının çok şiddetli olduğunu anlayacaklarını keşke bilselerdi. ***   ( 2/265 ) 

'' Allah’tan korkun ! '' mesajı veren bir çok ayet olduğu halde '' Allah’ı sevin ! '' mesajı veren tek bir ayet dahi yoktur. Neden ? Çünkü. Hiç bir büyük, yüce ve ulu bir varlık beni sevin demek basitliğine düşmez ve böyle bir istek şanına yakışmaz. 

Allah sevgisi kendiliğinden gelir. Ve Allah sevgisinin başlangıcı ve ilk basamağı Allah korkusudur. Korku duygusu ile korktuğu yüce varlığı anlamayı ve tanımayı amaç edinir. Tanıdıkça, eserlerini, büyüklüğünü, büyük sanatkarlığını anladıkça, kavradıkça korku duygusu ikinci plana düşer. Hayranlık duygusu ve bunun paralelinde sevgi duygusu öne çıkmağa başlar. Başlangıçta Allah’ın azabından, korkusundan, cezasından çekinerek Allah’a saygı duyan kişi, Allah’ı tanıma yolunda önemli adımlar atabilmişse O’na olan sevgisi ön plana çıkmaya başlar. 

Başlangıçta Allah’a korku duygusu ile ibadet etmekte iken sonradan sevgi ve saygı ile ibadete ihtiyaç duyar. Yine başlangıçta Cehennem cezası ve Cennet ödülü; Allah ile ilişkisinde ön planda iken; Allah sevgisi yolunda önemli ilerleme kaydetmişse artık, sevgiliyi darıltmamak ; sevgilinin sevgisini, ilgisini yitirmemek duyugusu ön plana geçmektedir. 

Allah sevgisini üç aşama da gerçekleşir: 

Allah korkusu  

Allah sevgisi  

Allah aşkı  

Allah korkusunun temelinde dünya ve ahirette Allah’ın azabına yani cezasına uğramamak olduğunu biliyoruz. 

Allah sevgisinin işareti ise kişinin baktığı her şeyin, her büyük ve küçük şeyin Allah’ın eseri ve tasarımın sonucu olduğunu düşünmesi ve O’ nun sanatının büyüklüğünü hissetmesidir. 

Zaten büyük şeyleri ve yaratılıştaki muhteşem düzeni ve güzelliği  görmek, bilmek, hissetmek; Allah’ın büyüklüğü duygusuna bilgisine bizi ulaştırır. Mesela evrenin büyüklüğü; bu büyüklüğün boyutlarının 300 milyar galaksi ve her galakside Güneş’imiz gibi ortalama 300 milyar yıldız olduğu bilgisine ulaşmak gibi. Fakat Allah sevgisi, ilk bakışta küçük ve önemsiz gibi görünen şeylerde de, Allah’ın yüceliği ve sanatının büyüklüğünü kavramaya götürür. Örnek olarak çok küçük bir böceği bir büyüteç altında incelediğimizde ondaki tasarımın güzelliği, sanatın inceliği ve büyüklüğünü görebiliyor ve düşünebiliyorsak ve onu incelerken Yaratıcısı ve Tasarımcısını hatırlıyor ve sanatına hayranlık duygusu benliğimizi sarıyorsa, Allah sevgisi duygusuna ulaşmış olan bahtiyarlardan olarak kendimizi görebiliririz. 

Evet, Allah sevgisinin işareti, insanın baktığı, gördüğü, kavrayabildiği her şeyde Allah’ı hatırlaması ve onu anmasıdır. Allah aşkıyani ilahi aşk ise bu sevginin çok daha ileri bir boyuta ulaşmasıdır. Allah sevgisi artık kişinin tüm benliğini kuşatmıştır. Allah için yaşar, düşünür, çalışır ve Allah için sever. Kendi benliğinin ve dünya hayatının bir önemi kalmamıştır. Böyle bir sevgi çok az kişiye nasip olur. Onlar da her halde Allah’ın Velî kullarıdır. Ve bu velî kulları normal yani sıradan insanlar, bilemez, tanıyamaz, varlığını hissedemezler

KUR'AN'DA 91 DEFA '' Salih Amel '' DEYİMİ GEÇİYOR. Nedir Salih Amel ?



Kur'an'da tam 91 yerde '' salih ameller '' söylemi geçiyor.  Bu çok tekrarı ile de dikkati çekerek, önemi vurgulanıyor. Bu yazımda salih amel ne demektir ve salih ameller hangileridir sorularının cevabını bulmaya çalışacağız.
Önce Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları'ndan Dini Kavramlar Sözlüğü'nden bu söylemi oluşturan iki kelimenin Kur'an Literatüründeki anlamlarına bakalım:

SALİH kelimesi, ''   iyi, elverişli, yararlı, dürüst ahlaklı ve güzel anlamlarına gelmektedir. Kur'an'da  ' amelin '  ve insanın sıfatı olarak kullanılmıştır. '' 

AMEL kelimesi ise; ''  davranış, hareket, iş, çaba, emek, çalışma ve eylem anlamlarını içermekte. Din dilinde niyet ve iradeye bağlı olarak yapılan dünya ve ahirette ceza ve ödül konusu olan ( günah, sevap ) iş davranış ve bilinçli yapılan fiile denir. Her amel fiildir ama, her fiil amel değildir.

Kur'an'da ve İslami literatürde amel kavramı, iyi ve sevap olan eylemler ve davranışlar için kullanılır.
Şimdi gelelim '' SALİH AMEL '' söylemine: Bunun açıklamasını Osmangazi Üniversitesi, Nöroloji Bilim Dalında Görevli öğretim üyesi Prof. Dr. Gazi Özdemir Hoca'nın '' İSLAMIN ŞARTI SADECE 5 DEĞİL '' isimli eserinden alıyorum:

'' İmanı pekiştirecek ve ve imanın pratik uygulamaları demek olan Salih ameller, Kur'an'da serpiştirilmiş bilgiler halinde olan muhkem ( kesin )  hükümlere uygun olumlu işler ve mümin oluşu sağlayacak ahlaksal davranışlar demektir. İşte bu nedenle  Salih amellerin gerçekleşmesi için, Kur'an ayetlerinin Muhkem - Müteşabih ayrımını ve muhkem yani kesin hükümlerini çok iyi bilmek, anlamak, kişiliğe benimsetmek ve bunlara uygun yaşamak gerekir '' 


Başlığımızda ve yukarıda vurguladığımız gibi  '' Salih ameller '' söylemi Kur'an'da tam 91 yerde yerde geçmektedir. Bunun 52 sinde  ''  İman edenler ve salih ameller  işleyenler  '' şeklindedir.

@@  ''   İman edip, salih ameller işleyenlere gelince, işte onlar cennetliklerdir  ''  ( Bakara/ 82 )  örneğinde olduğu gibi.

Bu ayetlerin 34 ünde iman edip salih ameller işleyenlere '' Altlarından ırmaklar akan Cennetlere  konulmak '' ödülü olduğu bildirilmektedir:

@@   ''  İman edip, salih ameller işleyenlere ise müjdele !  Kendileri için altından ırmaklar akan cennetler var;.......  ''    ( Bakara / 25 )

Diğer ayetlerde de  '' ödül  '' olarak başka vaadlerde bulunulmaktadır.

@@   '' Erkek veya kadın, her kim mümin olarak  salih amel işlerse, biz ona mutlaka güzel bir hayat yaşatırız. Onların ödüllerini de yaptıklarının çok güzeli ile veririz  ''   ( Nahl / 97 )

@@   '' İman edip, salih amel işleyenlerin ve Rableri tarafından bir gerçek olarak Muhammed'e indirilen Kitaba inananların kötülüklerini Allah örter ve durumlarını düzeltir  ''    ( Muhammed / 2 )

@@   '' Allah, iman edip, salih amel işleyenlerin tevbesini kabul eder, onlara lütfundan daha fazlasını verir........  ''   ( Şûrâ / 26 )

@@   '' Yoksa Biz, iman edip salih amel işleyenleri yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız ? Yahut da Allah'tan korkanları, yoldan sapan günahkarlar gibi mi sayacağız ?  ''   ( Sâd/ 28 )
Örneklerinde olduğu gibi...

17 Nisan 2018 Salı

ÖLÜMLE BARIŞMAK GEREK !...



İnsanların korkuları olur. Çeşit çeşit ve her insanda farklı.

** Bazıları karanlıktan korkar, bazıları da fazla aydınlıktan, ve loş mekanlar arar

** Bazı kişiler yalnızlıktan korkar, bazıları da kalabalık içinde olmaktan…

** Bazı insanlar hastalık hastasıdır. Her an kendini dinler, iki saatte bir vücut ısısını ölçer.

** Kimilerinde yükseklik korkusu vardır. Kimileri de kapalı yerlerde kalamaz.

Bu listeyi uzatıp gidebiliriz. Belki de insan sayısı kadar korku çeşidi vardır. Fakat tüm insanlarda diye genelleyebileceğimiz bir korku çeşidi daha vardır, ÖLÜM KORKUSU. Ölüm korkusu da herkeste farklı sebeplere dayanır.

** Bazıları sevdiğinden veya sevdiklerinden ayrılacağı için,

** Bazı kişiler de dünya yaşantısına ve zevklerine doyamadıkları için ölümden korkarlar.

** Genellikle de ölümle yok olup gitmekten…

Evet, ölüm korkusu az veya çok herkes de vardır. Ama bazı kişilerde çok fazla… Öyle ki tüm yaşamlarını kavrar ve kapsar. Her an ve her dakika bu korkunun etkisindedir. Bu korkunun esiridirler. Kabussuz ve rahat bir uyku uyuyamazlar. Ölüm korkusundan kurtulmak yani ölümle barışmak için ben size bir ilaç ve bir reçete önereceğim. Bu korkunuz yok olacak. 

Daha huzurlu ve mutlu bir yaşamınız olacak.

Bu korkunun ilacı nedir, biliyor musunuz ? ALLAH SEVGİSİ Allah’ı severseniz, ama gerçekten severseniz. Gerçek gücünü sanatını, büyüklüğünü, adaletini ve tüm özelliklerini tanıyıp severseniz. Bu korkudan kortulacaksınız. Gerçek Allah sevgisine de ulaşmak öyle de kolay ki …

** Allah’ın tüm özellikleri Kur’an’da verilen isimleri ve sıfatlarında saklıdır. Her isim ve sıfatı tek tek ele alıp, anlamaya, kavramağa çalışacaksınız. Ve de bu isim ve sıfatlar ile Yüce Allah’ı anmaya… Ayrıca tüm canlı ve cansız yaratılmışları, yani eserlerini inceleyeceksiniz. Emsalsiz tabiat manzaralarını. Yani, büyülü güzellikleri …

İnceleyince Yaratıcımızın büyük sanatını, maddi ve manevi olarak büyük gücünü tanıyacaksınız, anlayacaksınız.
Her biri, bir tasarım harikası olan büyük, küçük hayvanları ve küçücük böcekleri ve de çiçekleri …
İnsanı unutmayın. Allah'ın özene bezene yarattığı ve ruhundan üflediği insanı

Evrende mevcut olan her şeyin bir yapanı ve tasarımcısı ve yaratıcısı vardır. Olaya böyle yaklaşınca Allah’ı daha yakınınızda hissetmiyor musunuz ?…

Evet, bu canlı varlıkların detaylı resimlerine, fotoğraflarına daha yakından ve bir daha bakın…Ve bir de milyonlarca türdeki gerçeklerini, canlılarını düşünün. Bu kadar büyük bir sanatkarı görmemezlikten gelebilir miyiz ? Bu sanatkarın yaptığının bir örneğini bırakın bir uçtan bir uca 50 milyar ışık yılı boyutunda olan evrendeki küçücük bir böceği dahi, herhangi bir insan, Einstein gibi bir bilgin de olsa yapabilir mi?

Güzellikleri görüp hissedebiliyoruz. Ve mutlu oluyoruz. Bu güzelliklerin tasarımcısını, yani yaratıcısını hissetmemek ve hayran olmamak mümkün mü ? İşte olay bu kadar basit ve kolay… Her gördüğümüz güzellikte, büyüklükte ve dahi küçüklükte yaratıcısını yani Allah’ı hissettik mi, gördük mü, Allah sevgisine ulaşmış oluyoruz. Bu noktaya geldikten sonra geri dönüş yok… Bu yol hep ve daima ileri gidiyor. ALLAH SEVGİSİ ile yaşantımız daha bir anlam kazanır, streslerimiz azalır, hatta yok olur. Büyük hayranlık duyduğumuz sevgilimizi darıltmamak isteriz. Artık her şeye bir başka gözle, yani onun gözüyle bakarız. Davranışlarımıza yani amellerimize daha bir çeki düzen veririz Sonra da…. Evet sonra da O’nu daha iyi ve daha çok tanımak isteriz. Bazı sırlar ve bilinmeyenler bize bilinenler olur. Bu arada, ölümün bir kaybolma ve yok olmak olmadığını kavrarız. Ruh insan bedeninden ayrılacaktır, sonsuzluk alemindeki boyutunda yerini alacaktır. Taa ne zamana kadar ? Kıymete kadar.

Kıyametin sözlük anlamı ayağa kalkmak ve yürümek demektir. Nereye yürümek ? Hesap vermek üzere yaratıcısına yürümek. Öyle kabir azabı da yoktur. Bu konuyu bir yazımızda ele almıştık. Ruh bedenden ayrılınca herhangi bir cansız cisimden farkı kalmayacaktır. Cansız bedenimiz toprak altında çürüyecektir. Mezarda hiçbir şey hissetmeyecektir. Orada bizim ölçümüzle binlerce, belki de milyonlarca yıl kalacaktır. Kıyamette diriltildiğinde sanki bir an kalmış gibi hissedecektir. 

Kur’an öyle söylüyor.

Ölüm bir yok oluş değildir. Mezara giren bedenimizin, ruhtan ayrıldığı için maddi ve manevi olarak bir değeri ve anlamı yoktur. Bu bilgiler ışığında da ölüm korkulacak bir olgu değildir. Korkulacak olan şey kıyametteki yargılanmadan yüz akıyla çıkıp çıkamayacağımızdır.

ÇOK ŞÜKÜR '' ZENGİN '' DEĞİLİM !...



Memleketimizde bir zamanlar zenginliğin işareti lüks Mercedes veya BMV marka arabalara sahip olmaktı. Şimdi trend değişti. Artık tuzu kuru vatandaşlarımızı bu lüks ve pahalı arabalar tatmin etmiyor. Bildiğiniz gibi Jeep modası var artık.
Yani dev arazi arabaları.Kırsal kesimde, engebeli ve zor arazi koşullarında seyahat için tasarlanmış dev Jeepler. Büyük şehirlerde, düzgün asfalt yollarda arazi arabaları cirit atıyor artık.

Allah’a şükür zengin değiliz...
Çünkü zenginlik de başa dert.
Ayağımızı yerden kesen, ikinci el 5-10 yaşında yerli arabaya bile sahip olabilmek bizi mutlu ediyor. – Ki o da yok şu anda
Zenginlerimizi ise lüks BMV ve Mercedesler bile kesmiyor.
Çok pahalı...
Dünyanın akaryakıtı en pahalı ülkesi olan memleketimizde yakıt sarfiyatı çok fazla dev jeepler ile piyasa yapıyorlar.

Dedim ya, zenginlik de bir dert.
Çok olan parayı, çok olarak sarf edecek yer bulmak gerek.
Al sana bir problem daha...
Çok şükür ki, öyle bir problemimiz yok.

İstanbul’da Fenerbahçe koyunda, deniz kenarında park ettikleri lüks arabalar içinde yanlarına of oflarını almış yüzlerce zengin çocuğunun, baba paralarını nasıl harcayacaklarını bilememekten bunalıma girdiklerini ve bunalımlarını bazı kimyasal maddeler ile aşma yollarını aradıklarını gördüm.
Bin bir güçlükle sahip olabildiğimiz küçük bir şey dahi bizi mutlu kılıyor.
Garip zenginlerimiz ise böyle bir şansa sahip değil.
Her şeyde vardır bir hayır...

Bundan 25 sene kadar Almanlarla bir fabrikanın montajında bir sene kadar beraber çalıştım. Onlarla sohbetlerimizde, o zamanki koşullarda orta halli işçi ve memur bir çalışanın, küçük taksitlerle bir Mercedes araba sahibi olma imkanının olduğunu, fakat hiç birinin hem pahalı ve hem de yakıt masrafı yüksek lüks araba almayı düşünmeyeceğini anlatıyorlardı. Bizim orada işçi olarak çalışan, köyünden ayrılırken bir eşeği dahi olmayan ve Almanın en ağır işlerini yapan vatandaşlarımızın ise orada ilk hedefi bir Mercedese sahip olmaktı.
Almanya’daki Alman zengininin, kendi memleketinde şehir içinde jeeple dolaştığını zannetmiyorum.

Ve bir şeye akıl erdiremiyorum.
Bu jeep modası zengin şımarıklığı mıdır ?
Yoksa görgüsüzlüğü mü ?

APTALLAR -- ŞİZOFRENLR -- CAHİLLER

    ================================== APTALLAR .:: Aptal Olduğunu ŞİZOFRENLAR ::  Şizofren Olduğunu C A H İ L L E R  :::: C a h i ...