27 Ağustos 2020 Perşembe





ESKİŞEHİR  İLİNİN  İKİ EFSANEVİ MARKA İSMİ VARDIR:

Dededen, atadan miras ve Büyükşehrin yönetim kapsamına giren
KALABAK SUYU ve.. 

Son 21 senedeki 5 yerel seçimde üst üste Büyük Şehir Belediye Başkanlığına seçilen ve halen bu görevini sürdüren, Anadolu Üniversitesi eski Rektörü YILMAZ BÜYÜKERŞEN...

Bu iki isim Eskişehir'in içinde ve dışında en önemli ve tanınan iki marka ismidir. Kalabak, suyu şehrin son seksen yılında tek içme suyudur.  Şehirli  bu suyla doğmuş, büyümüş ve başkada  alternatif olmadığı ve şehir suyu da içilemediği için şehir insanı için adeta lezzetine bağımlı hale gelmiştir. At arabasına yüklenen  büyükçe su tankları ile dağıtımdan bu günkü damacanalar ve kamyonetler ile dağıtılan sisteme gelinmiştir. Bu 21 sene zarfında Kalabak suyu Yılmaz Büyükerşen zamanında modern el değmeden dolum ve anbalajlanma tesislerine kavuşmuştır.

Tekrar Yılmaz Bey'e gelelim. Seçildiği ilk 3 yerel yönetim zamanında Büyükerşen şehrin merkezini  sıradan bir Anadolu şehri görüntüsünden çıkarmış, modern bir şehir atmosferine getirmiş toplam 700 dönüm büyüklüğünde iki modern  Parkla süslemiştir.

Yılmaz Bey 1937 doğumlu olup bu gün 83 yaşındadır. Doğal olarak yaşlanmış ve enejisi tükenmiştir. Hatırladığım kadarı ile 4. dönem yerel seçimde siyasete devama pek istekli olmamış ama CHP'nin şehirde alternatif güçlü ismi olmadığı için baskıyla tekrar  aday yapılmış ve tekrar seçilmiştir. 5. dönem yerel yönetim seçimlerinde de aynı film tekrarlanmış, aday olmak istememiş yine partisinin direnmesi ile tekrar aday olmuş ve seçilmiştir.  Ama sayın Büyükerşen'in yorulduğu yıprandığı göz ardı edildiği için, ilk 3 yerel seçim döneminde yaptığı icraatlara 4. ve 5. son dönemlerde  önemli bir ilavesi olamamıştır...

Vee, işte bu son bir iki aydır, Kalabak suyu skandalı baş göstermiştir. Ülkemiz genelinde  su damacanaları 19 litre hacmindedir. Ama şehrin dağıtım sistemine uymadığı için taşınma ve dağıtımı daha kolay 12 litrelik bir form şehrimize uygun görülmüş ve başlangıçtan itibaren üretici tek bir firma  üretimi yüklenmiştir.

Bundan bir kaç hafta önce 5 sene kullanım süreli plastik damacanaların  5 - 10 sendir kullanımdan çekilmediği ve dağıtımda kullanılmaya devam edildiği  şehir sakini bazı vatandaşlar tarafından fark edilmiş muhtemelen Kalabak yönetimine yapılan uyarılar dikkate alınmadığı için sağlık bakanlığı ilgililerine şikayette bulunulmuştur. Bakanlık ilgilileri yaptıklar ani baskın teftişte, kullanımda olan 400 bin damacananın yarısının kullanım ömrü bittiği halde  5  ve 10 senedir kullanımına devam edildiği ve şehir halkının sağlığının tehlikeye atıldığı belirlenerek  kullanımı yasaklanmış ve Büyükşehir Belidiyesine uyarı yapılmış , para cezası uygulanmıştır.

Böylece şehrin iki önemli markası çökmüş ve şehirli her gün  yapılan dağıtımdan yoksun günlerce sucu beklemek zorunda  kaldığı ve üretim firmasının üretimi kapasitesi çok sınırlı olduğu için 200 bin damacanın yenilenmesi aylar sürebileceği anlaşılmıştır.

 Eskişehir halkının  son yerel seçimde yaşı 80 - 81 olan sayın Büyükerşen'i tekrar seçme hatası zorunluluğunda kalması sonucunda uğradığı sıkıntı kolay aşılamayacak bir durumu şehirlinin karşısına getirmiştir...

İşçiye 50 - 55'li, memura da 65 yaşında emekli olma zorunluğu getirildiği ülkemiz ortamında  siyaset hayatında yaşlanma sınırı getirilmeyince  özellikle yerel yönetimlerde böyle sürpriz sıkıntılar ortaya çıkabilmektedir.

Şimdi gelelim sorumluluğun kimlerde olduğunda:

Öncelikle CHP üst yönetimi sırf siyasi getirisi nedeniyle Sayın Büyükerşen'in  ve şehir halkının sağlığını risk altına sokmuştur. Birinci derecede parti yönetimi hatalıdır. Sayın Hoca'mız'a da 80 yaşını geçmesine rağmen çalışmaya zorlanarak zulüm yapılmıştır. Tabii ki sayın hocamızın'da siyasi endişe ve nedenle bu baskıya direnemeyerek siyasi hayata devam etmesi yanlışı vardır. Çok başarılı geçen ve efsaneye dönen isminin böyle olaylara karışması ve üzülmesi sonucuna katlanması gerekmiştir... 

Eskişehirli de artık seçeceği kişinin partisi ve kişiliğinin yanında  yaş gibi başka etkenleri de dikkate alması gerektiğini öğrenmiş olmalıdır....









25 Ağustos 2020 Salı

KIYAMET '' ANİDEN '' GELECEKTİR -- ALAMETİ YOKTUR !...





Kıyamet konusu insanların çok ilgisi çekmiş, bu konuda binlerce kitap yazılmıştır. Bunların neredeyse tamamı KIYAMET  ALAMETLERi yani işaretleri --  belirtileri üzerinedir.

Dinin tek ve gerçek kaynağı Kur'an'da ise, ''Kıyametin aniden geleceği ve herhangi  bir işareti, belirtisi olmadığı, olamayacağı tam 9 ayette israrla vurgulanmıştır:

En'am / 31 -- A'raf / 187 -- YUSUF / 197 -- NAH/ 77 -- ENBİYA /40 --HACC/ 55 -- AHZAB / 63 -- ZUHRUF / 66 -- MUHAMMED / 18 

##  O size ansızın gelecektir, sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar.  ( A'raf /187 - Yusuf / 107 )

Kur'an'ın iniş sürecinde kıyametin ne zaman geleceği  konusunda Müslümanların sık sık Peygambere sorular sordukları Kur'an'da ifade edilir:

##  Sana Kıyametin saatinden soruyorlar  '' gelip, çatması ne zaman '' diye  ( A'raf / 187 -- Naziat / 42 )

##  Sen nerede onun vaktini söylemek nerede ? ( Naziat / 43 )

##  Kıyamet saatinin bilgisi şüphesiz Allah yanındadır.  ( Lokman ( 34 )

##  De k,, onun bilgisi Rabbi'ne aittir.  ( A'raf / 187 -- Naziat / 44 )

Yazımın başına koyduğum resimde görüldüğü gibi Kıyamet Alametleri konusu yalnızca hadis iddiasındaki sahte sözlerde var olup HURAFELER KAPSAMINDADIR.

Kur'an'da aksi belirtilmesine rağmen  bu tür uydurma yani sahte hadisler geniş kabul görmüştür. Bu güne kadarda Müslümanların çoğunluğu tarafında inanılmıştır. NE YAZIK Kİ DİYANET BAŞKANLIĞIMIZ DA  bu tür sahte sözleri kabul etmeye direnenler arasındadır.

İşte bu sebepten İslam dini konusunda iki tür inanç akımı ortaya çıkmıştır:

---  KUR'AN'I  DİNİN  TEK KAYNAĞI OLARAK KABUL EDENLER, Yani doğru bilginin yanında olanlar.

--  KUR'ANIN YANINA MEZHEPLER VE BAZI DİN ADAMLARININ GÖRÜŞÜNÜ ESAS ALIP,  BİR ÖLÇÜDE ŞİRKE BULAŞIP, SAHTE OLUP OLMADIĞINA BAKILMAKSIZIN  TÜM HADİS İDDİASINDAKİ SÖZLERİ  GERÇEK KABUL EDİP DİN KAYNAĞI OLDUĞUNA İNANANLAR  Kİ -- Bunlara  EHLİ SÜNNET grubu denir. Bu inanlar grubu bir ölçüde Peygambere Uluhiyyet  vehmederler...



23 Ağustos 2020 Pazar

MÜNAFIKLAR GÜNÜMÜZDEKİ '' AGNOSTİKLER '' DİR...

















MÜNAFIKLAR, GÜNÜMÜZDEKİ  '' AGNOSTİKLER '' DİR !...


''  Münafıklığın günümüzdeki adı  Agnostlik 'tir... 


--  Allah'ın varlığı da yokluğu da  bilinemez  -- derler. İnanmadıkları 

halde inananların arasında inanmış göründükleri için kısaca şüpheciler 

diye isimlendirilebilirler. Kur'an'ın 63. sırasındaki  MÜNAFİKUN Suresi 

onları geniş olarak ele alır. Bu surede onların şüphe içinde olduklarını 

ve yalan söylemeyi alışkanlık haline getirdiklerini vurgulanır.


NİSA / 145' de bu özellikleri ile Ateistlerden beter oldukları  ve

Cehennem'in en alt katında azap görecekleri belirtilir.


NİSA / 146 'da ise onlara tevbe kapısı açık bırakılır... ''   ( * )


Münfikun Suresi'nin ilk 11 ayeti ile 14. ile 22. ayeler arasındaki 9 ayeti 

Münafıkları tanımlar ve anlatır... 




(*) ---   Dorlion Yayınları -- M.Ferda Yamanoğlu --  Sayfa 329 - 332 

19 Ağustos 2020 Çarşamba

KUR'AN'DA KÜRTAJ



KUR'AN'DA  KÜRTAJ

İlgili ayetlerle Kur'an'ın Kürtaja bakışını görelim sonra karar verelim:

İSRA / 31 :
Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın. Biz, onların da sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur.

EN'AM / 140 :
Bilgisizlikleri yüzünden   öz evlatlarını akılsızca katledenler; Allah'a iftira ederek, Allah'ın kendilerine verdiği rızıkları haram  haram kılanlar, manen iflas etmişlerdir.  Onlar gerçekten sapıtmışlardır ve doğru yolu da bulacak değillerdir.

EN'AM / 151:
De ki ; '' Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiç bir şeyi ortak koşmayınız; anne babaya iyilik ediniz, fakirlik korkusu ile ''  çocuklarınızı öldürmeyiniz !  Sizin de onlarında rızkını biz veririz  Ve Allah' ın  yasakladığı cana haksız yere kıymayınız !.. İşte, aklınızı kullanasınız diye Allah size bunları emretti  '' 

İşte görüldüğü gibi KÜRTAJ  Kur'an'a göre BÜYÜK GÜNAHLARDANDIR.
KENDİ ÇOCUKLARINI ÖLDÜRMEKTİR... (*)


( * ) Dorlion Yayınları -- M. Ferda Yamanoğlu -- KKUR'AN'IN GİZEMLERİ sayfa/ 351






















KUR'AN'IN HEDEFLERİ



KUR'ANIN  HEDEFLERİ

Bu  Yazımda faydaladığım kaynak yukarıda kapak resmini koyduğum eser  değil, eski Diyanet İşler Başkanımız, ülkemizde görev yapan gerçek din aydınlarının yani '' Kur'an'daki İslam '' ekolunun ilk önderlerinden Prof. Dr. SÜLEYMAN ATEŞ  Hocamızın  İSLAM'DA ĞÜNCEL TARTIŞMALAR  isimli eseridir.

Kitabının 201 sayfasında başlayan açıklama ve görüşlerinde  KUR'AN'IN  HEDEDFLERİ'nin sayısını 8 olarak belirlemektedir. Bugün bunların ana başlıklarını vereceğim, sonra da herbini sırasıyla  Hoca'mızın bilgi ve görüşleri eşliğinde ele alacağım.

İşte Kur'an'ın 8 hedefi:

1 --  Dinin üç temeli;

**  Allah'a iman 
**  Ahirete İman 
**  Salih Ameller (olumlu ve iyi davranışlar ) dir.

2 -- Peygamberlik görevini öğretmek

3 -- İslam'ın insan yaratılışına uygun, akla hikmete, ilme dayalı tek din  olduğunu belirtmek.

4 -- Sosyal ve siyasi birlik ile adaleti sağlamak.

5 --  Malı korumak.

6 --  İnsanlar arasında barışı esas kılıp, savaşta saldırganlığı önlemek 

7 -- Kadınlara her türkü medeni ve sosya hakları sağlamak.
savaşta  saldırganlığı önlemek.

8 -- İnsanları kölelik boyunduruğundan kurtarmak' tır


17 Ağustos 2020 Pazartesi

DÜNYA İNSANLARININ EN BÜYÜK SORUNU BU RESİMDEKİLER DEĞİLDİR !...




İNSANLARIN EN BÜYÜK SORUNLARI 
***************ÜSTTEKİ RESİMDEKİLER DEĞİLDİR !...

Bu resimdekiler geçicidir, çareleri vardır.

Aşağıdaki resim ile sembolize ettiğim insanın en büyük sorunu kendisini bitmez tükenmez istekler ve kışkırtacağı vehim ve şüpheleri ile şeytanın oyuncağı  olma tehlikesine salan  N E F S İ ' dir.



Dünya insanların en büyük sorunları şunlardır:

''  ##  ALLAH'I  inkar etmek, şüphe etmek.

##  İmanı olduğu halde, imanı için çalışmayarak büyük günahlardan uzak durmamak ve salih amellerde ( iyi ve ahlaklı davranışlarda ) bulunmamak yani hayırlı işler yapmamak.

##  Allah'ın yerine tanrı'ya inanarak kitaplarını ve dinini inkar etmek.

##  Baba, oğul ve kutsal ruh diyerek Allah'a ortak koşmak.

##  Uydurma tanrılara, putlara tapmak.

##  Mürşid, hoca efendi sandığını Allah'ın yerine koyarak onun Kur'an'a uymayan sözlerini onaylatıp kendşne Rabb edinmek veya ayna rabıtası yaparak mürşidinden aldığı nurla günahlarından arınmak.

##  Ancak Allah'ın gerçeleştirebildiği işlere '' Tabiat Olayları '' demek.

##  İstekleri için türbelere gitmek, ahireti inkar etmektir.  ''  (*)


(*) Dorlion yayınları tarafından yayınlanan M. Ferda Yamanoğu'nun  
'' KUR'AN'IN AÇIKLANMAMIŞ GİZEMLERİ  '' isimli eserinin  kapak arka sayfası...





























11 Ağustos 2020 Salı

'' İSLAM '' kelimesi ile başlayan dini yazıları, bildirimleri, sözleri DİKKATE ALMAYIN !...



''  İSLAM ''  kelimesi ile başlayan yada içinde İslam kelimesi geçen DİNİ  BİLDİRİM, AÇIKLAMA, NASİHAT İÇEREN  YAZLARI, SÖZLERİ OKUMAYIN, DİNLEMEYİN  VE  DİKKATE ALMAYIN !!!...

Bu iddiamın gerçekliğini sizlere ispat ederek yazıma başlıyorum:

Şimdi lütfen fotoğrafını yazımın başına koyduğum bir YouTube kanalındaki dini sitenin başlığındaki fotoğraftaki, sözde din adamının sözlerini okur musunuz !  Ne yazıyor !...

---  İSLAM  ÖZ  KIZINIZLA  EVLENEBİLİRSİNİZ DİYOR !..

Şok oldunuz değil mi.

Şimdi bir de Kur'an'ın  bu konuda ne dediğini gösteren ayetin metnini okuyun:

NİSA/23 :  
''  Ayrıca size şunlarla evlenme haram kılındı  ( yasaklandı ) : Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşinizin kızları, kız kardeşinizin kızları, süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, eşlerinizin anneleri, kendileri ile gerdeğe girdiğiniz eşlerinizden olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız - eğer anneleri ile gerdeğe girmeden boşanmışsanız -  kızlarıyla evlenebilirsiniz, öz oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi bir arada almanız.....  ''

Kendilerine din adamı, hoca, tarikatçı görüntüsü veren bazı rezil sapkınların yaptığını, dine nasıl zarar verip insanları saptırma gayretini görüyor musunuz ?

Bu ahlaksız müptezel, bu iddiasını nasıl savunacak dersiniz ? 

Cümlesinin başındaki İSLAM sözcüğü bu sorumun cevabının ipucunu veriyor. 

Kur'an'ın İslam Dini'nin ilk ve tek kaynağı olduğu, Peygamberimizin İslam Dinini yalnızca Kur'an'dan öğrenerek tebliğ ettiği gerçeğini bir tarafa itip, kendi kafalarına göre uydurdukları Kur'an dışı sahte dine İSLAM DİNİ KAPSAMINDA OLDUĞU görüntüsü vermek için, iddia ve sözlerinin başına ve içine İSLAM kelimesi ekleyip din kapsamında gösterme hilesini yapıyorlar.

İşte Kur'an'ın mesajlarından biraz dahi haberi olanlar bu hileyi fark eder ve Din konusunda  yalnızca Kur'an'ı kaynak gösteren sözlere itibar ederler.

Bu konuda sahte ve sapkın din adamlarının tahribatları  o kadar büyük boyuta ulaşmış ve İslam dini  Kur'an'daki ekseninden neredeyse yüzde seksen koparılmıştır, saptırılmıştır.  Ülkemiz ve diğer Müslüman ülkeleri insanları KUR'AN'DAKİ  GERÇEK  DİNİ DEĞİL, İNSANLARIN UYDURDUKLARI  SAHTE DİNİ YAŞAR HALE GELMİŞTİR.

Kur'an evlenme konusundaki tüm detayları içeren hükümleri içeriyor, rezil sahtekarlar, güya dini sitenin fotoğrafında görüldüğü gibi ALLAH'I AÇIK EMRİNİ YOK SAYIP  '' ÖZ KIZIYLA EVLENME SAPKINLIĞI '' İslam dini hükmü olarak gösteriyor.

İşin en acı tarafı da dine sahip olması ve koruması gereken Diyanet Teşkilatımız,  din görevlileri yönetimi, hac ve umre planlamaları dışında başka şeylere karışmıyor, dindeki bu karmaşa ve dejenerasyona  ilahiyat Fakülteleri dahil din eğitimi kurumlarımız ses çıkarmıyor.  Sözde  dini internet siteleri de denetimsiz çoğalıyor,  zararlı faaliyetleri alabildiğin artıyor ... 



















10 Ağustos 2020 Pazartesi

İSLAM BİRLİĞİ SAĞLANDIKTAN SONRA SEÇİMLE HALİFE OLUNMALI !...



İSLAM BİRLİĞİ SAĞLANDIKTAN SONRA  HALİFELİĞİN  GÜNDEME GÜNDEME GELMESİ  GEREKİRDİ...




Halifelik  bilindiği gibi  dini olmaktan ziyade siyasi bir ünvan ve kültürdür.  İslam  ülkelerinin bir bölümünün kabile kültürünü henüz aşamadığı, demokrasi bilincine varamadıkları gibi  en az 20 - 30 yıl daha varamayacakları, krallık, emirlik gibi çağ dışı yönetim şekillerini aşamayacakları ve hatta bazılarının '' millet  '' olma şuurundan dahi uzak oldukları  gerçeğini dikkate alarak ve bu güne kadar İSLAM BİRLİĞİ sağlanamadığını ve yakın zamanda da sağlanamayacağını hatırlayarak davranılması ve buna göre yol haritası oluşturulması gerektiği çok açıktır.

Ayrıca bu yaşadığımız 21. yüzyılda halifelik birilerinin, bazı grupların veya  devletlerin ilan etmeleri ile değil, Müslüman ülkelerin bir araya gelip toplanarak, seçimle ve çoğunluk kararı ile halife seçmeleri çok daha doğru ve gerçekçi olacaktır...

Bir dini heyecan ve bu gerçeklerin göz ardı edilmesi ile oluşturulacak halifelik, ülkemiz ve sayın Cumhurbaşkanımız için iç ve dış fitne odaklarının faaliyetleri ile sıkıntılara sebep olacaktır... 

Dış siyasette düşmanlarımızın oranı dostlarımıza kıyasla bir kaç kat daha fazla olduğu bu ortamda dikkatli olunmalı, siyasi ve ekonomik sıkıntılarımızın büyümemesi için temkinli olunması gerektiği düşüncesindeyim.










CENNET İSTENEREK ULAŞILACAK DEĞİL ....

















C  E  N  N  E  T

BİRİLERİNİNİN VAADİ İLE VE

İSTEMEKLE ULAŞILACAK 

BİR YER  DEĞİL,

HAK EDİLEREK,

YARATICININ UYGUN GÖRMESİ İLE

VARILARACAK BİR YERDİR... 













21 Temmuz 2020 Salı

ATEİST' İM DİYENLERE !... VAN MİNÜT !...





*** ATEİST' İM  DİYENLERE !  VAN  MİNÜT !...  ********

Kusurumu bağışlayın, İngilizce bilmediğim için ve duyduğum şekli ile ve kendi  lisanım ile yazdım.

Sapkın  olmamak kaydıyla  inançlara  saygılıyım. Bugün burada katiyetle Ateist  olanları kınamak ve eleştirmek niyetiyle bulunmuyorum. Yalnızca bir konuda düşüncenizi öğrenmeyi merak ediyorum:

Etrafımızdaki canlı, cansız tüm varlıklarda ahenkli bir düzen var, veya ben öyle düşünüyorum. Yalnızca insan ile tüm hayvanları ele alalım:

Fiziki olarak dünyaya geliş, yaşamak, içgüdüsel davranışlar olarak aynı özellikleri gösteriyorlar. Erkek - dişi, beslenme, kan dolaşımı, sindirim, üreme gibi canlılık belirtilerinde aynı özelliklerle  donanmış olduklarını  görüyoruz. Bunlara sistemler diyoruz. Sistemden söz edebilmek için, bir bütünlük, tekdüzelik ( yeknesaklık ) ve de aynı akıl ve tasarım ürünü olmaları gerekliliği yok sayılabilir mi ?

Kendiliğinden veya tesadüfen bu özellikler tüm canlılarda bir arada nasıl olabiliyor ? 

Gelişmiş insan aklı ve bilimi bu güne kadar tek bir farklı veya düzen içindeki  mevcut canlılardan yalnızca birini yaratabildi mi ? Yani canlılık oluşturabildi mi ?

Ustalık veya sanat ürünü bir şeyi görüp hayran olduğumuzda, onun sahibi ustayı veya sanatkarını merak ederiz.  Siz de merak ediyor musunuz ?

Bu konulardaki samimi düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum...







18 Temmuz 2020 Cumartesi

GÜZELLİK Bakanın Bakış Açısında Gizlidir !...


GÜZELLİK, BAKANIN  ''BAKIŞ AÇISINDA!''  GİZLİDİR !...

Efendim, ben fotoğraf çekme ttkınıyum. Çevremdeki, gezdiğim yerlerdeki güzelliklerin  fotoğraflarını çekmeyi seviyorum.  Yazılarımda ve Facebook ve Twitter gibi sosyal medya sayfalarımda bunları  bunları sergiliyorum.

Bu vesile ile GÜZELLİK kavramı hakkındaki görüşlerimi de belirteyim:

Allah'ın yarattığı bu alemde canlı, cansız her varlık güzeldir. İnsanı da özellikle özene bezene ve çok güzel olarak yarattığını Allah Kur'an'ında ifade etmiştir.

Bazı güzellikler resimdeki ceylan gibi  adeta  '' BEN GÜZELİM '' diye yüksek sesle bağırır. Ona hangi ışıkla ve hangi açıyla baksanız da güzeldir. Bu gibi güzellerin dışındaki büyük çoğunlukta varlıkların en güzel  göründüğü yeri ve anı, güzeli arayan bakış açısıyla arayıp bulmak gerekir.  Zira güzeli değil de kusuru, çirkinliği arayan gözler güzellikleri kolay keşfedemez, göremez...

Güzellik biraz da bakan gözlerin sahibinin duyguları ile bağlantılıdır. Olumlu duygularla ve sevgi ile bakan, baktığında önce güzel  tarafı görür. Genel de de güzellikleri çabuk  keşfeder.

Manevi alemde de bu  böyledir. Tüm güzelleri ve güzellikleri yaratana çok yakın olan, çok seven de her yaratılandaki güzellikleri, tümler gözden önce o fark eder, o görür. Hak aşıkları, Yunus Emre ve Aşık Veysel örneklerindeki gibi. Aşık Veysel  bu anlattığımı şu dizelerlerle nasıl da çok duru, sade ve güzel anlatımla formülleştirmiştir:

'' GÜZELLİĞİN ON PARA ETMEZ BU BENDEKİ AŞK OLMASA 
EĞLENECEK YER BULAMAN, GÖNLÜMDEKİ KÖŞK OLMASA !..  ''

Şimdi de fotoğraf sanatının en temel bilgilerini  hatırlayalım:

Fotoğrafı çekilecek konu; -- alt, üst, sağ, sol olarak -- her yönden ortalanmalıdır. Çekimin yapıldığı çevre  dikkate alınmalı.  Resmin konusu  canlı, cansız varlık veya çevre mi olduğuna göre görüntünün çerçevesi oluşturulmalıdır

Kamera ışığı arkasına almalıdır.  Güneş ışığı gibi çok yüksek ışık altında resim çekilmemeli, ortam çok da az ışık almamalıdır. 

Fotoğrafı çekilecek obje kameraya çok uzak olmamalı özellikle insan ve diğer canlı varlıkların fotoğrafları yakın plan olursa daha iyi sonuç verir.

Gelelim ışık ve çekim açısına;   Bunlar çok iyi ayarlanmalıdır. Bu  özelliği tayin etmek yeni başlayanlarda  kolay olmaz, tecrübe gerekir.  Fotoğraf en iyi ve güzeli gösterecek göz yani kamera açısıyla çekilmelidir. Tabii ki bu aramakla olur. Kamera yani bakış açısı  tam karşıdan mı, sağ - sol - yukarı veya aşağıdan mı çekim yasa daha iyi olur, araştırıp, denenip karar verilmelidir.

Fotoğrafın çekileceği, yani deklanşöre basılacağı an da resmi çekilecek nesneler ve kamera bir kaç saniye sabit kalmalı, hareket etmemelidir. Tabii ki, konu insan veya canlı ise onların pozisyonlarını da dikkatle tasarlanmalı ve çekim anında korunmalıdır.

Şimdi de dostlar sıra, kendi kameramla çektiğim bazı fotoğrafları sunarak yazımı tamamlamaya geldi:





































































13 Temmuz 2020 Pazartesi

::: B E R E K E T ::::: S I R R I :::



Geçmişte insanlarımızın çok bilinen, çok uygulanan, saygı ve özen gösterilen, bazı inançlarımız, davranışlarımız, geleneklerimiz vardı. Bunların çoğu unutuldu, yaşamımızdan çıktı. 50 - 60 yaşlarından küçük olan insanlarımız tarafından, bilinemez, az bilinse de umursanmaz oldu. Bunun sonucunda da adeta birer sır oldular

Bu gün sizler bunlardan birini anlatacağımı, hatırlatacağım:

BEREKET SIRRI nı:

Bir esnafın dükkanına girdiniz,  alış veriş yapıp ödemeyi yaptığınız anın hemen sonrasında;

-- ALLAH BEREKET  VERSİN ! 

Sözlerini duyardınız. Ve adeta istisnasız.
Şimdilerde artık bu sözcüklerin anlamını çocuklar, gençler, orta yaşlılar bilmiyorlar,  az buçuk bilenler ve bilen yaşlılar da önemini, önemsemiyorlar.

Ve de çok az duyuyoruz...

Bu deyim için İnternet'e müracaat etseniz, sözlüğe baksanız genellikle karşınıza anlam olarak bolluk  kelimesi çıkacaktır ve hatta zenginlik kelimesine atıflar yapan açıklamalar çıkacaktır. 

Bunlar yanlıştır efendim. Bereket kelimesinin anlamı bolluk, zenginlik değildir.

Pekiyi nedir ?

Sınırlı veya normal maddi imkanları olanlardan bazılarının, adeta sihirli bir dokunuşla  bolluk içinde ve zenginmiş gibi geniş ve rahat harcama, tüketme, sıkıntısız yaşama imkanına kavuşması ve bunun kişinin şartları davranışları yani ahlaki durumu değişmedikçe bu imkanlarının devam edebilmesidir...

Böyle bir şey olabilir mi ?  Demeyin.  Olur, oluyor, denenmiştir efendim...

İşte bu Allah'ın bazı kişilere lütfettiği güzelliktir, bir sırdır.

Konunun  dahi iyi anlaşılabilmesi için bir kaç örnek vereceğim:

İki aile var birbirlerini tanıyor. Ailevi durumları, evli ve çocuk sayısı gibi birbirlerine denk ve gelirleri de adeta aynı.Bu ailelerden birisi sürekli geçim sıkıntısı çekiyor, kredi kartı borç batağından kurtulamıyor, bunalımda. İcra takipleri ile boğuşuyor...

Diğeri ise rahat ve huzur içinde geçimlerini sağlamakta zorlanmıyorlar,  her ihtiyaçlarını anında karşılıyorlar. Daha mutlular ve yaşamlarından memnunlar.

İki aile arasından fark: İŞTE  BEREKET SIRRI...Bu ailenin kazançlarında ve harcamalarında ALLAH'IN ÖDÜL OLARAK LÜTFETTİĞİ  BEREKET  VAR.

Demek ki BEREKET; az yani sınırlı bir gelirle normal üstü bir yaşama ve harcamaya kavuşmak. Harcama derken, bazı zenginler gibi saçıp savurmamak, hesabını bilmek, israf etmemek.

Bereket lütfuna erişmiş Ailenin fertleri dindar olmasalar dahi ahlaklı davranışlarda bulunurlar, başkalarına zarar vermeden yaşarlar, şükür bilincinde olurlar ve en önemlisi çevrelerindeki ve yakınlarındaki insanlara, canlılara gerektiğinde maddi manevi destek olurlar, maddi ve manevi hırstan uzaktırlar yani hasetlik yapmazlar, nefslerinin kölesi olma yanlışlığından sıyrılmışlardır.

Bir başka örnek: Bir kamu kurumunda 45 yıldan fazla bir süre çeşitli hizmet türlerinde, şef teknisyen, müdür yardımcısı ve müdürlük gibi görevlerde 45 yıldan fazla bir süre çalıştıktan sonra emekli oldum.  Ankara'daki Genel Müdürlüğümüzde Makina mühendisi olan bir ağabeyimiz  bir teknik dairenin başkan yardımcısı görevinde idi.  Kendi branşında bilgi ve deneyim  açısından en ileri seviyede idi. Süper bir çalışma enerjisi vardı. Bir gün aniden emekli olduğunu duydum.  Şok oldum. Kendisi ile telefon görüşmemde sebebini sordum.  Bir kızı vardı, iyi bir üniversite tahsili var, Ankara'da kamu kurumlarında üst bir görevde çalışıyordu. Aynı  yeti ve özelliklere sahip bir beyle evli idi. İşte  bu evli çift gelirlerine göre davranmamışlar, hesapsız bir harcama ile kar koca borca batmışlar. Adamcağız emekli olup, ikramiyesi ile onların borçlarını ödemek istemişti.

Buraya kadar yazdığım her şey  kendi deneyimim ve gözlemlerim ile tecrübelerimin sonuçlarıdır. Alıntı yoktur. Aynı gelirle zengin gibi yaşamak bazı dostların zihin ve mantığına sığmaz ama bu sihir değil bir gerçektir. Tabii ki Bereket sırrında fiziken paranın ve imkanların artışı söz konusu değildir. Yüce Allah dindar olmasa dahi kendi istediği gibi yaşayan kullarına bir  sihre benzer ayrıcalık tanımaktadır. Ama tabii ki her imkanın, güzelliğin de kişilerin bizzat ödemeleri gereken  faturaları vardır: AHLAKLI BİR YAŞAM...












APTALLAR -- ŞİZOFRENLR -- CAHİLLER

    ================================== APTALLAR .:: Aptal Olduğunu ŞİZOFRENLAR ::  Şizofren Olduğunu C A H İ L L E R  :::: C a h i ...