10 Nisan 2018 Salı

ŞEKER PANCARI ÜRETİCİSİ NE YAPACAK ?...



Ülkemizin gündeminde son günlerde devletin işlettiği şeker fabrikalarının özelleştirilmesi konusu var. Kıyamet kopuyor. Bilen, bilmeyen herkes konuşuyor, yazıyor:

Pancar üreticileri ne yapacak ?

Pancar üretimi yasaklanıyor mu ?

Halkımız nişasta bazlı şekere mahkum mu ediliyor ?

Konuyla ilgili olan, olmayan. Bilen, bilmeyen herkes muhalefet ediyor.

Pancar üreticisi ne yapacak ? Görünürde pancar üretimi yasaklanmıyor. Yalnızca şeker üretimi yine pancarla yapılacak. Mevcut fabrikalar pancar işleyerek şeker üretimi için dizayn edilmiş.

Ola ki yasaklandı diyelim. Çiftçi başka ürüne geçecek. Toprağa ne ekersen onu biçersin. Değişimin maliyetinde devlet elbette çiftçiye yardım edecek.

Bu değişimi ben çevremde 3. kez tanık oluyorum. 11 yaşıma kadar Afyon ili Emirdağ ilçesinde idim. Bazı illerle birlikte Afyon ve ilçelerinde mahalli halkın Haşhaş  adını verdiği Afyon ekiliyordu. Bilindiği gibi afyon bitkisinin iki ürünü var. Kozalaklarından ağrı kesici ve uyuşturucu '' afyon sakızı  '' elde edilir. Tohumlarında yemeklik yağ yapılır. HAŞHAŞ YAĞI.

Yazları belli zamanlarında afyon sakızı üreten çiftçiler, ilçe merkezinde bu ürünü toplama yetkisi olan bazı bakkallara getirir. Tartılarak rayicinden satılırdı. Afyon sakızı uyuşturucu olarak da dünyada çok popülerdi. Ama İslam dininin etkisiyle, Doğu Asya ve Çinde halkın büyük bölümü uyuşturucu belasına saplandığı halde, bizim ülkemizde bu problem o günlerde olmadı. Batı ülkelerinin baskısı ile afyon üretimi ülkemizde yasaklandı. Afyon ekicisi köylüler battı mı ? Tabii ki hayır. Başka ürün üretimine geçtiler...

Aynı yasaklama tütün üreticilerinin de başına geldi. 20 - 25 yıl önce. Yine  tütün ekicileri başka ürüne geçtiler...Hatırladığıma göre gerekçe de ülkemizde üretilen tütünleri oldukça kalitesiz oluşu idi. Bilindiği gibi yerli sigara fabrikaları da bu  sebepten kapatıldı...

Şimdi gelelim nişasta bazlı şeker üretimine. Bu tür üretim şeker üreten her ülkede söz konusu imiş. Vee, kotaya bağlı imiş. Genelde de ülke üretiminin %5 i ile %10 arasında her   ülke kota koymuş. Ülkemizde bu kota %10 imiş. Nişasta bazlı üretim bu kota miktarını aşamazmış.

İşte kulaktan dolma bilgilerle gaza gelen veryansın feryat ediyor. Genç arkadaşlarımdan daha bilinçli davranmalarını bekliyorum....Bu bilgi ve İnternet çağında inceleme ve araştırma yapmak o kadar kolay ki...


















9 Nisan 2018 Pazartesi

Peygamberimiz Kâbe'deki putları kırmış, bizler 1500 yıl sonra evlerimizdeki putları kıramıyoruz !...



Peygamberimiz ne kadar cesur ve kahraman bir adammış. Yaklaşık 1500 yıl önce, o zamana göre büyük bir şehir olan Mekke'nin, tamamı Allah'a ortak koşan insanlarını karşısına almış ve Kâbe'deki putları kırmış. bizler yani 21. yüzyıl insanları evlerimizdeki putları kırmayı beceremiyoruz.

Evlerimizde put ne gezer demeyin. İşte yukarıda resmini gördüğünüz nazar boncuğu bu putlardan biri. İnsanları, evimizi, yöremizi  kötü bakışlardan, nazarlardan koruyacağına inanılan ve bu inançları iman haline gelen nesnelerden biri. Daha bir çok çeşidi var, örneğin at nalı, bir ipe dizilmiş 7 adet minik fil heykeli gibi.

Bunlar hurafe inançların ürünü. Binlerce sene önceki ŞAMANİZM inancının kalıntıları...

Bu hurafe şirk inançlarını özellikle kadınlarımızın aklından ruhundan silemezsiniz. Siz evde tartışma ve nizayı göze alır yok edersiniz. Kısa bir süre sonra bir bakarsınız ne yapıp etmişler, sayılarını da arttırmışlar, yuvanızı şirk çukuru haline getirmişlerdir.

Onları insanı, mallarını ve evlerini ancak Allah'ın koruyabileceğine, bu korumayı Allah'tan istemek gerektiğine ikna edemezsiniz. 

Allah bu şirk belasından kurtulmamıza yardım etsin !...

8 Nisan 2018 Pazar

CEHENNEM AZABI '' DÜNYADA '' BAŞLIYOR !...



Cehennem azabının ahirette olacağını biliriz değil mi ? 

Kur'an'da bu bilgimizi aşan 2 ayet  var ve bunlarda  cehennem azabının henüz dünyada iken başladığı bildiriliyor:

ANKEBUT Suresi 54. ayeti: Cehennem azabını hemen getirmen için, Sana baskı yapmakta olanlar bilsinler ki, Cehennem daha dünyada iken azap vermek üzere onları çepeçevre kuşatmaya başlamıştır bile.

55. ayet: Kıyamet gününde ise gerçek azap, üstlerinden, ayaklarının altından onları kuşatacak ve onlara  ''  İşlemiş olduğunuz olumsuz amellerininizin ( davranışlarınızın 
) karşılığı olarak asıl cezanızı çekin ''  denilecektir.

Bu meal Nörolog Prof. Dr. Gazi Özdemir'in SON DAVET KUR'AN isimli tefsirli meal eserinden alınmıştır. Bu ayetlerini yorumunu  Gazi Hoca'mız şöyle yapmaktadır:

''  Demek ki Cehennem azabı bir nevi şiddetli pişmanlık ve vicdan azabı, başarısızlığı anlamanın ve hazmedememenin çırpınışları, mutsuzluk içinde kıvranma da  demektir. Ve bu durumlar daha dünyada iken başlamaktadır  ''












5 Nisan 2018 Perşembe

BUNLARI BİLMİYORSUNUZ !...




Kaynağını yazımın sonunda vereceğim bir eserde insan bedeni hakkında verilen bilgilerin ve sayısal verilerin muhtemelen büyük çoğunluğunu bilmiyorsunuz ! Benim ilgimi çekti ve sizlerle paylaşmak istedim.
***
Bir insan vücudunda yaklaşık 100 trilyon hücre bulunmakta imiş.
***
İnsan vücudunda bulunan 100 trilyon hücreden bir tekindeki DNA molekülü üzerindeki bilgiler tercüme edilse, her biri 500 sayfadan oluşan 1000 ciltlik bir ansiklopedi meydana gelir. Her hücrede bu DNA'nın bir kopyası mevcuttur.
***
Vücudumuzdaki sinirlerin toplam uzunluğu 65 kilometredir.
***
Yetişkin bir insan vücudundaki kan damarlarının uzunluğı kılcal damarlarla birlikte 100 000 kilometredir. Yani yaklaşık dünya çevresinin 2 buçuk katı.
***
***


İnsan beyni 14 milyar hücreden meydana gelmektedir.
***
İnsan vücudunun % 80' i su, % 20' si kuru maddeden meydana gelmektedir Kuru maddenin % 85' i proteinden oluşur.
***
İnsan vücudunda 5 milyon kıl bulunmaktadır. Bunun yalnızca 100 - 150 bini saçlardadır.***
***
İnsan derisinin 1 santimetre karesinde, yaklaşık 3 milyon adet hücre, 1 metre uzunluğunda kılcal damar, 80 civarında ter bezi bulunmaktadır.
***
İnsanlar normal olarak bir günde 60 bin '' düşünce '' düşünmekte imiş, bunun % 95 ' i bir önceki günle aynı imiş.




NOT: Bu yazını hazırlanmasında Venüs Yayınları'ndan Recep Kahraman'ın '' BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ ? İlginç Hesaplamalar, Şaşırtıcı Sonuçlar '' isimli eserinden yararlanılmıştır.

3 Nisan 2018 Salı

ALEMLERİN RABBİ



Kur’an’da ALLAH kelimesi 2704 defa geçmektedir. Bunun 2699 adedi ALLAH ve LİLLAHİ şeklinde 5 adedi de ‘’ Allaümme: EY ALLAHIM ‘’ şeklindedir. Allah’ın isimlerinden ikinci olarak en çok 970 defa RABB ismi kullanılmıştır. Rabb ismi çoğunlukla yalın olarak kullanılmakta, 80 defa da aşağıdaki listede görüldüğü gibi terkip halindedir. Terkiplerden en çok geçeni toplam 38 defa ile ‘’ ALEMLERİN RABBİ ‘’ terkibidir.

Şimdi bu terkipteki iki kelimenin yani ALEM ve RABB kelimelerinin anlamlarını görelim:

Bütün müfessirler ALEM kelimesini ‘’ Allah’ın bilinmesine yarayan canlı ve cansız bütün varlıklardır. 

Çok geniş kullanım ve anlam kapsamlı bir kelimedir.

Tüm evren bir alemdir. Her galaksi bir alemdir. Burada hemen hatırlatalım. Evrende Samanyolu Galaksimiz gibi yaklaşık 300 milyar galaksi olduğu; her galakside de Güneş’imiz gibi ısı ve ışık kaynağı 300 milyar yıldız olduğu tahmin edilmektedir. Devam edelim. 9-10 gezegeni bulunan Güneş Sistemimiz uyduları ile birlikte bir alemdir. Dünyamız bir alemdir. Dünyadaki insanlar, hayvanlar ve bitkiler ayrı arı birer alemdir.

Tek bir örneği olmayan her insan bir alemdir. İnsan vücudunda kalple birlikte yaklaşık 100 bin kilometre uzunluğundaki damardan oluşan dolaşım sistemi ayrı bir alemdir.

Hayvanlar topluca bir alem olduğu gibi her tür hayvan da bir alemdir. Örnek olarak milyonda bir insanın dahi görmediği Peygamber Böceği diye isimlendirilen böceğin 18 bin türü olduğu belirlenmiştir. İşte Peygamber Böcekleri Alemi gibi. Bu listeyi uzatıp gitmek mümkündür.

Şimdi gelelim RABB kelimesine Rabb; sahip, yetiştiren düzenleyen, terbiye eden anlamlarını taşımaktadır.

RABB deyince de, milyarlarca farklı alemi, düzenleyen, terbiye eden ve geliştiren anlamı karşımıza çıkmaktadır.
Şimdi RABB kelimesi il yapılan terkipleri ve anlamlarını görelim:


Sıra No: ......T ER K İ P................................A N L A M I...................................KAÇ YERDE GEÇTİĞİ

1...................Rabb Allah....................................RABBİMIZ ALLAHTIR...................................10
2...................Rabbu’s-semâvâi ve’l-ard............GÖKLERİN VE YERİN RABBİ.........................5
3...................Rabbu’s-semâvât va’l ard vamâ beynehümâ
...............................GÖKLERİN, YERİN VE İKİSİ ARASINDA OLANLARIN RABBİ................5
4.................. .Rabbu-kum ve Rabb-u abâ’ikum el-evvelîn
..........................................................................SİZİN VE ÖNCEKİ ATALARINIZIN RABBİ......3
5....................Rabbu’l-‘Arşil-‘l Azîm...................YÜCE ARŞIN RABBİ........................................2
6....................Rabbu’l-‘arş................................ARŞIN RABBİ....................................................2
7....................Rabb-u kulli şey.........................HER ŞEYİN RABBİ.............................................1
8....................Rabbu’l- meşârîk.......................DOĞULARIN RABBİ...........................................1
9....................Rabbu’l maşrik va’l-mağrib.......DOĞULARIN VE BATILARIN RABBİ..................1
10..................Rabb-u hâzihi’l-belde.................BU BELDENİN RABBİ........................................1
11..................Rabb. Gafûr...............................BAĞIŞLAYAN RABB...........................................1
12..................Rabb Rahîm..............................RAHMET VE İHSAN SAHİBİ RABB....................1
13..................Rabbu’l’izze...............................İZZET VE KUDRETİN RABBİ..............................1
14..................Rabbu’s-semâvât......................GÖKLERİN RABBİ...............................................1
15..................Rabbu’l-ard................................YERİN RABBİ.......................................................1
16..................Rabbu’s-semâ’va’l-ard...............GÖĞÜN VE YERİN RABBİ...................................1
17..................Rabbu’s-semâvâtis-seb’............YEDİ GÖĞÜN RABBİ............................................1
18..................Rabbu’l-‘Arşi’l-kerîm...................ŞEREFLİ ARŞIN RABBİ.......................................1
19................. Rabbu’l- meşârik va’l megârib....DOĞULARIN VE BATILARIN RABBİ..................1
20..................Rabbu’l-felâk..............................SABAHIN RABBİ..................................................1
21..................Rabbu’n-nâs................................İNSANLARIN RABBİ...........................................1



Kur’an’da örneği verilen dualarda Allah’a hitap Rabb İsmi İle olmaktadır

Kur’an’da çokça dua örnekleri vardır. Bunlarda Allah’a hitap daha çok Rabb ismi ile olmuştur.

Ey Rabbimiz !, Rabbimiz ! Hitabı 63 ayette 71 defa

Ey Rabbim !, Rabbim ! Hitabı 61 ayette 61 defa olmak üzere Rabb ismi toplam 132 defa kullanılmıştır.Ey Allahım ! Şeklinde seslenme ise yalnızca 5 defa geçmektedir.

Örnek:
" İbrahim’in, İsmail’le birlikte, Beytullah’ın ana duvarlarını yükselterek şöyle yakardıkları zamanı da an: ‘ Rabbimiz, bizden gelen niyazları kabul buyur; sen, evet sen , Semî’sin, her şeyi çok iyi duyarsın; Alîm’sin her şeyi çok iyi bilirsin. ‘ " ( 2 / 127 )

IŞIK HIZI aşıldı: KUANTUM ÇAĞI başlıyor !...



İki fiziki alem var. Birincisi bildiğimiz içinde yaşadığımız ortamı oluşturan, gözlerimizle gördüğümüz, ellerimizle dokunduğumuz alem. FİZİKİ alem. Bu aleme insanların cismin bölünebilen en küçük parçası olarak bildiği ATOM'da dahil. İkincisini de de,  atomun da altında daha küçük parçacıklar oluşturuyor.  ATOM ALTI PARÇACIKLAR denilen bunlar. Kuark' lar, Nötrino' lar ve düşünce enerjisini oluşturan Foton' lardan meydana geliyor ki, fizik kurallarının geçerli olmadığı bu aleme FİZİK ÖTESİ ( Metafizik ) denilebilir. Kuantum fiziği işte bunları konu olarak ele alıyor

Atom dahil, atoma kadar FİZİKİ ALEM'e insan bilgisi  büyük ölçüde ulaşabilmiş. Ve bu aleme hükmedebiliyor. Labaratuarda inceleyebiliyor. Şekil verebiliyor. Sebep ve sonuçlarını bilimsel kurallara bağlayabiliyor. Ama Metafizik aleme ise insan henüz ilk adımı atmış durumda. İşte bu aleme insan bilgisi ve beyni hükmedemiyor. Bu alemin olguları ve sonuçları büyük ölçüde '' belirsizlik  '' sınırları içinde. Bir sistematiği yok. Örnek olarak insan düşüncesini oluşturan enerji parçacıkları olan fotonlar aynı anda binlerce kilometre ötede ve yine aynı anda her yerde etkili olabiliyor.

İşte insan için fizik kurallar ile açıklanamayan '' mucizeler '', zaman boyutu, cinler, melekler gibi varlıklar ve kavramlar ve paralel evrenler bu alem kapsamı içinde diyebiliriz.

2011 yılında önemli bir haber patladı dünya medyasında '' IŞIK HIZI AŞILDI '' ve haberle birlikte, ışık hızının aşılamayacağı  doğrultusundaki Einstein'ın İzafiyet Teorisi geçersiz mi sorusu gündeme geldi.
Bu konu ile ilgili olarak 24/09/2011 gazetelerde  yayınlanan şu haberi inceleyin:

'' Bilim dünyasında şok: Einstein yanıldı. Işık hızının saltanatı yıkıldı

Bilim dünyası, İsviçre’deki Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) laboratuarından gelen haberle sarsıldı: Albert Einstein’ın izafiyet teorisine göre evrenin hız sınırı olan ışık hızı, nötrinolar adı verilen çok küçük kütleli parçacıklar tarafından geçildi. Nötrinolar, CERN’in Cenevre yakınlarında bulunan merkezi ile İtalya’nın başkenti Roma’nın doğusundaki Gran Sasso laboratuarı arasındaki 730 kilometrelik mesafeyi ışıktan yaklaşık altı kilometre daha hızlı bir şekilde kat etti. Işık hızı saniyede 299 bin 792 kilometre 458 metreye tekabül ederken, nötrinoların hızını saniyede 299 bin 798 kilometre ve 454 metre olarak belirleyen fizikçiler hâlâ ölçüm aletlerine inanmakta güçlük çekiyor. CERN araştırmacıları arasında “Hiç beklemiyorduk”, “Şaşırtıcı” gibi bol ünlemli ifadeler hakim... OPERA adı verilen deneyin koordinatörü Antonio Ereditato “Alınan sonuç bizi hayrete düşürdü. Ancak bu sonuç doğrulanıncaya kadar bir keşif olarak kabul edilmeyecek. Böyle bir sonuç aldığınızda hata yapmak istemezsiniz. Aylardan beri hiçbir sorun yaşamadan testler yapıyoruz ve şu ana kadar bir hata bulamadık” dedi. Deneyin ölçümlerinden sorumlu olan Lyon Nükleer Fizik Enstitüsü araştırmacısı Dario Autiero nötrinoların ışık hızının pabucunu dama atmasını şöyle açıklıyor: “Bir başka değişle, eğer nötrinolar bir ışınla yeryüzünde 730 kilometrelik bir ‘sprint koşusunda’ yarışıyor olsalardı, varış çizgisini ışına 20 metrelik bir fark atarak aşacaklardı.” Yani nötrinolar fotofinişe bile gerek kalmadan ipi göğüsleyecekti.  ''

Benim fizik bilgim lise öğrenimindeki fizik dersleri ile sınırlı. Ama bu bilginin yani atom altı parçacıkların hızının, ışık hızını aşması, daha da önemlisi insan oğlunun atom altı parçacıklara hükmederek onlarla deney yapabilmesi ile  insanlığın FİZİK çağını aşarak, METAFİZİK  çağına girdiğini düşünüyorum. Bir başka deyişle KUANTUM ÇAĞI'na. 

Bu çağda neler oluyor ve neler olabilecek ?

=== Milyar yıllar öncesi başlayan evrenin başlangıç anı olan BİGBANG olayı artık labaratuarda incelenebiliyor.

=== Işık hızı da aşılabildiğine göre insanoğlu  en büyük gizemi oluşturan zaman boyutunun sırlarına ulaşabilecek.

=== Işıkhızı şimdilik az bir farkla aşılabilmiş. Bu oluşum geliştirilebilirse artık uzayın  '' binlerce yıllık ışık hızı  '' mesafeleri aşılabilecek, uzayın erişilmez diye bilinen boyutlarındaki  gizemler, alemler insan bilgisine dahil olacak.

=== Kuantum düşünce tekniği ile insan  '' insani yaklaşım bakımından  '' yüzlerce, belki de binlerce yıllık mesafeyi kısa süre içinde alacak. Belki de  gerçek huzurun yolu keşfedilecek.

=== Yani kısaca Kuantum çağı başlıyor.

Efendim, bunlar benim bilimsel bilgi ve düşünceye dayanan öngörülerim değil.

SEZGİLERİM.

1 Nisan 2018 Pazar

Bir büyük ham hayal: E Ş İ T L İ K



EŞİTLİK, eline kalemi alanın, mikrofon karşısına geçenin, kendisini düşünür konumunda görenin ve de siyaset adamlarının en çok kullandığı kelimelerden biri. Bu kelimenin cazibesine kapılmamak mümkün değil.

Hangi alanda eşitlik ?

Daha çok insan ile ilgili her alanda. Yani sosyal alanlarda.

Gelir dağılımında eşitlik.

Kanunlar karşısında eşitlik.

Kadın erkek eşitliği... v.s, v.s....

Zannediliyor ki bu ütopik kavram insan hayatına girerse insanlar mutlu olacak.

Özellikle siyaset alanındaki söylem ve sloganlarda karşımıza çıkıyor bu kavram. Bu kelimeyi ismine almış iki siyasi partimiz de var.

Hak ve Eşitlik Partisi ( HEPAR )

Eşitlik ve Demokrasi Partisi ( EDP )

Bir sağ, diğeri sol tandanslı bu partilerimiz.

Eşitliği temel hedef almışlar.

Eşitliğe gerçekten ulaşabilir mi insanlar ?

Ulaştıklarında da mutlu olabilirler mi ?

Ben eşitliğin tam olarak gerçekleşebileceğine ve gerçekleşse dahi insanları mutlu edemeyeceğine inanıyorum.
Çünkü yaratılışta dahi eşitlik yok. Başta insanlar olamak üzere tüm canlıların tıpa tıpa eşiti ve hatta benzeri yok. 

Bilindiği gibi parmak izleri dahi her insanda farklı.
Bu gün hayatta olan 6 milyar insanın ve dünya kurulduğundan beri dünyaya geldiği var sayılanm toplam sayısı 100 milyar insanın.

Bir eşiti ve benzeri yok.

Kimi uzun kimi kısa.

Kimi şişman kimi zayıf.

Kimi güzel kimi çirkin

Veee... Kimi fakir kimi zengin....


Bir toplumdaki tüm insanlar maddi bakımdan zengin olsa, zenginliğin bir anlamı kalır mı ?

Binaları inşa edecek, çöpleri toplayacak, tarımsal çalışmaları yaparak insanların karınlarını doyuracak insan bulabilir misiniz ?

Yaratılışta düzen böyle kurulmuş. Böyle olmuş. Böyle de olması gerekli imiş demek ki.

Ki, insanların çalışmaya üretmeye bir şeyler yapmaya isteği olacak.

Dünyanın düzeni ve insanların mutluluğu eşitisizlikte efendim...

Bir de ülkemizde isimlendirmelerden ben huylanıyorum.

Konulan isimlerin tam karşıtı uygulamalar karşımıza çıkıyor sonradan.

Rahmetli Bülent Ecevit. Demokrasi kelimesini en çok kullananlardan idi. CHP’den koptuktan sonra kurduğu partinin ismi bildiğiniz gibi DEMOKRATİK SOL PARTİ . Ama uygulamada partisinde Demokrasinin D’ sinin bile yeri olmadı.

Şu anda isminde ‘’ Demokrasi ‘’ kelimesi olan 4-5 siyasi partimiz daha var. Barış ve Demokrasi Partisi örneğindeki gibi. Bu Partimizinde Demokrasi ve özellikle Barış konularındaki hassasiyet ve uygulamalarını devamlı izliyoruz.

PKK’nın şehir yapılanması olan KCK’ya katkılarını...

31 Mart 2018 Cumartesi

160 etnik grubu bulunan imparatorluk: R U S Y A



Kafkas krizi ile 15 -20 sene uyuyan dev uyandı.

Dünya siyaset sahnesine de aniden fırladı.

Dünya siyasetinde tek başına oynayan, cirit atan ABD’ yi daha fazla yalnız bırakmak istemedi. Meydana çıkmak ‘’ BEN DE VARIM ‘’ demek için fırsat kolluyordu. Bu fırsatı, Gürcistan’ın dirayetsiz başkanı Saakaşvili verdi.

Bir insan, nasıl ki bulunduğu muhiti ve içindeki dostunu düşmanını tanımak istiyorsa, aynı ihtiyaçlar ülkeler için de 
geçerlidir.

Biz de dünya sahnesinin uzun olmayan bir süre önce, davetsiz olarak,  baş rollere soyunmuş oyuncusunu biraz tanıyalım.
Rusya, daha doğrusu yeni ismi ile Rusya Federasyonu çok ilginç yapıda ve özellikte bir ülke.

*** 160 farklı etnik grup,

*** 49 bölge,

*** 21 cumhuriyet,

*** 10 özerk bölge,

*** 6 yurt,

*** 2 federal şehir

*** 1 özerk bölge’ den oluşan BİR İMPARATORLUK

Nüfusu ülkemiz nüfusunun yaklaşık 2 katı kadar, 150 - 160 milyon, fakat yüz ölçümü 17 000 000 milyon kilometre kare olarak ülkemizin 22 katı.

Çok karmaşık bir siyasi yapısı ve 160 kadar etnik grubu olmasına karşılık,

Nüfusunun büyük çoğunluğu ( % 80 i ) Rus

Parçalanma sürecinde bağımsızlığını kazanarak ayrılan ülkelerde de toplam 25 milyon kadar Rus var.
14 ülkeye de komşu

İhracatının % 65 i petrol ve doğalgaz.

İki dev ülke yani ABD ve Rusya arasında kalan ülkemizin konumu önemli ve büyük, fakat aynı oranda da çok zor...


Not: Bu yazının hazırlanmasında - Allnet – Ülkeler Rehberi, Rusya sayfası
- www. Rusyadayız Biz ve Rusya Ofisi.com. İnternet sitelerinden faydalanılmıştır.

MEDYA TOPLUMU NEREYE GÖTÜRÜYOR ?.. ( Yeni yazı )

Bildiğiniz gibi bir süre önce CNBC-E  isimli  bir TV kanalı vardı  Bu kanalda  21 Haziran 2008 Cumartesi günü öğle saatlerinde bir dizi yayınlanıyor veya tekrarı veriliyor. Dizi sıradan bir komedi fakat konu ve diyaloglar baştan sona uyuşturucu kullanımı üzerine.

Öyle ki uyuşturucu maddeler sanki günlük hayatın sıradan bir parçası. Tüm espriler uyuşturucu üzerine. İzlerken insan şok geçiriyor. Bırakın gülmeyi, her cümle ile bir soğuk duş alıyorsunuz ve ürperiyorsunuz.

Batı’dan gelen her şeyi hiç seçici olmadan, bizim bünyemize uyup uymadığını irdelemeden almak zorunda mıyız. 
Çağdaşlık, çağdaş yaşam buysa, kalsın biz almayalım ! Aynı medya uyuşturucu alma ve denemelerinin 13-14 yaşlara kadar indiğini feryat figan ilan ediyor. 

Öbür taraftan da, farkında olup olmadan özendirici yayınlara son hızla devam ediyor.

Kadın cinselliği yazılı ve görsel medyanın en önemli reyting sermayesi. Bazı kadınlar alabildiğine açılıyor. Medyanın önemli bir bölümü de onların her hareketini adım adım takip ediyor. Resimlerini çarşaf çarşaf  yayınlıyor. Bazı hasta ve sapık ruhlu, kendi  dürtülerini denetlemekten aciz kişiler de bu yayınlardan aşırı etkileniyor ve tahrik ediliyor. Sonra gelsin tacizler, tecavüzler.  Devamında da  aynı yayın organlarında bu sebep oldukları olaylar için şikayet, sızlanmalar...

Bir de şiddet gösterileri ve özendirmeleri:  Bazı sinema filmlerinde  ( Kısa süre sonra da Tv  ekranlarında gösteriliyor ) ve TV dizilerinde aksiyon ve özellikle şiddet sahneleri... Bir bitiyor hemen arkasında diğerleri başlıyor. Devamlı, hır gür, kavga, silahlar  patlıyor. İnsan cesetlerinden tarlalar. Sonra en ufak bir anlaşmazlıkta insanlar birbirini katlediyor..

Anormallikler kısa zamanda önüne geçilmezse, normal olarak algılanmaya başlanıyor. Toplumda kendine yer ediniyor.

RTÜK denen kuruluşumuz acaba böyle şeylerle ilgilenmiyor mu ?
Medya kuruluşları patron ve yöneticileri ana baba değiller mi ?
Bu toplumun insanları değiller mi ?

Para ve reyting uğruna tüm temel değerlerimizi aşındırıp yok ettikten sonra yaşanacak çöküntünün altında onlar da kalmayacaklar mı ?
Medyanın sorumsuzluğu, nereye kadar ? ...

Medyamız reyting uğruna toplumu nereye götürüyor ?











İslam KOLAYLIK DİNİDİR. ZORLAŞTIRAN insanlardır !...



Evet, din kolaylıktır. Ama onu zorlaştıran insanlardır.
Bakalım Kur’an’daki şu mesajlara:
*** Allah size dinde bir güçlük koymadı ( 22/78)
*** Allah size kolaylık ister, güçlük istemez ( 2/185 )
*** Allah size dinde bir güçlük koymak istemiyor. ( 5/6 ) ( 7/2 ) ( 24/6 ) ( 48/17 )
*** Her güçlükle beraber bir kolaylık vardır ( 94/5-8 )
*** Allah bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır. ( 65/7 )
*** Allah’tan korkana Allah işinde kolaylık sağlar ( 65/4 )
*** Allah infak edenlere ( fakire yardım ) cennete girmeyi kolaylaştıracaktır. ( 92/5-7 )


Allah’ın dinde gösterdiği kolaylıklara örnek mi istiyorsunuz?
Buyurun size örneklere:

Allah;
*** ‘’ Biz Kur’an’ı kolaylaştırdık ‘’ der. (19/97 ) ( 44/58 ) ( 3/65 ) ( 23/80 ) 37/138 )
*** ‘’ Ayetlerin anlamlarının açık seçik olduğunu ‘’ ( 2/99 ) ( 3/86 – ve 60 kadar ayette ) belirtir.

Sonra birileri Peygamberimizin ağzından hadis de uydurarak. ‘’ Kur’an’ın anlaşılmaz bir kitap olduğunu ‘’ beyinlere işlemeğe çalışır.

Allah;
*** ‘’ Namazda kolayına geleni oku ‘’ der ( 73/20 )
Sonra birileri namazlarının sünnetler de dahil hangi rekatında hangi duaların okunacağı ayrıntıları ile, namaz kılmayı detaylara boğar ve zorlaştırır.

Allah;
‘’Kazaya kalan oruçların mazeret kalktıktan sonra birebir tutulmasını’’ emreder. ( 2/185 )
Birileri de Allah adına ‘’ 61 gün cezası ‘’ koyar. İbadeti çok zorlaştırır.

Allah;

*** ‘’ Seferi hallerde namazların kısaltılmasını ‘’ ( 4/101-103 ) ister.

Birileri de farz namazlarının iki rekat, sünnetlerin ise tam kılınmasını ilmihal kitaplarına kural olarak koyar.

Peygamberimiz ‘’ Kur’an’la karışmasın diye sözlerinin yazılmasını yasaklar.’’ Tam iki yüz sene sonra birileri onun azından büyük çoğunluğu sahte ve uydurma yüz binlerce ‘’ Hadis ‘’ yazarlar. Ve bu sözleri neredeyse Kur’an’ın da önüne geçirirler

Özet olarak, dostlar; yine Kur’an’ın ifadesi ile:,
*** ‘’ İSLAM KOLAYLIK DİNİDİR ‘’ ( 87/18 )

Onu zorlaştıran insanlardır.

25 Mart 2018 Pazar

KORK, ALLAH'TAN KORKMAYANDAN !...


Allah korkusu ile ilgili bir yazıma bazı arkadaşlarım  '' Ben Allah’ı seviyorum, Allah’tan korkma konusunun işlenmesine ne gerek var  '' şeklinde özetlenebilecek yorumlarda bulundular. İlk bakışta haklı gibi görünebilirler. Ama konuyu detaylı düşündüğümüzde, Allah korkusunun işlenmesinde ve hatırlatılmasına gerek olduğu kabul edilecektir.
Şöyle ki:
Kur’an her tür ve seviyedeki insan gruplarına hitabeden bir kitaptır. Cahil ve Alim. Sabırlı-sabırsız. Sakin karakterli- ruhunda fırtınalar kopan kaprisli. Şeytana kanmayan- Şeytanın hükmünden kendini kurtaramayan.

İşte tüm bu farklı davranıştaki insanları tek bir duygu disiplin altına alabilir: Korku.
İnsanların büyük çoğunluğu toplum içinde kendini az veya çok kontrol eder. Göstermelik yani vitrinlik bir maske il dolaşır. Öz benliğini dışarı vurmaz. Ama yalnız kaldığında, devamlı frenlediği kontrol ettiği duyguları kendini gösterir. Yanlış işler, hatalar yapar, suç işler. Örnek olarak, hırsızlık yapabilir, cinsellikle ilgili yanlış davranışlarda bulunabilir.

İşte böyle kişinin toplum kontrolünden çıktığı yani, Allah’la baş başa kaldığı anda iç disiplini sağlayan, kendini kontrol etme yeteneğini harekete geçiren tek duygu vardır: ALLAH KORKUSU.

Şeytan her insanı her an çepeçevre kuşatır ve ona hükmedeceği zayıf anını kollar. İşte Allah korkusu Şeytana bu imkanı vermeye engel olur.

Bazı hallerde, bazı kişilerde, Allah Korkusu dahi, özünde mevcut sapkın eğilimlerinin dışa vurmasını engelleyemez. Örnek olarak yakın bir zaman önce dini makaleler yazan güya dindar bir yazarın, sapkın davranışını hatırlayacaksınız.

Allah korkusu güya taşıyanların dahi yanlış yapabildiği bir ortamda birde bu duyguyu hiç taşımayanı düşünün. Eskiden yaşlı olgun kişiler tarafından sıkça söylenen bir söz vardı:

"  KORK ALLAH’TAN KORKMAYANDAN  "

24 Mart 2018 Cumartesi

Ahkaf Suresinde '' DİNİ OLGUNLUK YAŞI '' ile ilgili çok ilginç iki ayet var !... ( Yeni yazı )






Kur'an'ın  46 sırasında bulunan AHKÂF Suresinde  DİNİ OLGUNLUK ÇAĞI' nı açıklayan  iki önemli ayet var: 15. ve 16. ayetler.

Bu ayetleri Nörolog Prof. Dr. Gazi Özdemir'in  ''  SON DAVET:  KUR'AN  '' isimli tefsirli mealinden aşağıda veriyorum:

AHKÂF / 15:  Biz, insana anne ve babasına iyilik etmesini tavsiye ettik ve ediyoruz. Annesi oku karnında zahmetle taşımakta ve zahmetle de doğurmakta. Ana karnında taşıması ile sütten kesilmes 30 ay kadar sürmekte.  Nihayet o kişi. cinsel ergenliği geçip irade ve mantığın en güçlü olacağı  40 yaşına gelince de;  ''   Rabbim  bana, anneme ve babama verdiğin nimetlere karşılık olarak teşekkür etmem ( şükretmem ) ve bu amaçla da Senin hoşnu olacağın yararlı işler yapmam için desteğini esirgeme ve nasip et. Benim soyumu da salih ameller gerçekleştirenlerden kıl. Ben işlemiş olduğum tüm suçlarım için tevbe edip, sana teslim olanlardanım '' demelidir.

AHKÂF / 16:  İşte böyle söyleyen ve içtenlikle davrananın olumlu amellerini, daha önceki yıllarda inancı ne olursa olsun  o yaşa gelinceye kadar fazlası ile değerlendireceğiz ve yaptıkları kötülüklerin de aşırı olmayanlarını, tevbe etmiş oldukları takdirde GÖRMEZLİKTEN  GELECEĞİZ. 

Dolayısı ile bu kimselerin çoğu Cennet halkı arasında olacaklardır. Cennet sözü de, şüpheniz olmasın ki, sözleren BİZLERİN GERÇEK BİR SÖZÜDÜR / VAADİDİR.

Bu iki ayetinde verdiği mesaj görüldüğü gibi çok açık:

Yüce Allah, insanların olgunluğa yani kemale erme yaşını 40 olarak belirliyor. Bu yaşa eriştiğinde gerçekten aklı başına gelip dini açıdan olgunlaşarın olgunlaşanların, yani kendisini tanıyıp gerçek mümin olanların  -- tevbe etmeleri kaydı ile  --  o zamana kadar, büyük olmayan günahlarını affedeceğini ve cennete aday haline getireceğini vaat ediyor.

Nasıl tevbe edecekleri örneğini de 15, ayetin sonunda veriyor...

Hemen hatırlayalım Kur'an'da ismi geçen  peygamberlerden Hz. İsa hariç peygamberimiz Hz. Muhammed'le birlikle hepsine peygamberlik görevi 40 yaşında verilmiştir 

23 Mart 2018 Cuma

Şeker fabrikaları özelleştirilmesinde geç bile kalındı !... ( Yeni yazı )



Bu yazımın başlığını okuyunca bazı okuyucular ve arkadaşlar bana kızacaklar.

Evet, şeker fabrikaları özelleştirilmesinde geç bile kalındı. Çok daha önce yapılmalıydı.

Neden ?

Devletin tüketim maddeleri ürünleri üretiminden çekilmesi gerekir. Bu  fabrikalar Cumhuriyetin ilk yıllarında devlet tarafından yapılmıştı. Çünkü o zaman diliminde ülkemizde özel sektör ve sermaye birikimi yoktu. Ülke yönetiminde DEVLETÇİLİK zorunlu idi.
Ama artık günümüzde buna ihitiyaç kalmadı.

Bir kere daha soralım: Neden ?

Çünkü günümüz ekonomi ve yönetim tekniğinde artık devletçilik son komünist  ilkelerde dahi gündemden düştü.

Çünkü,  DEVLET İŞLETMELERİ dünyanın her yerinde devlet  mal ve hizmet üretiminde çok verimsiz çalışıyor. Özel sektörde bir kişinin yaptığı  işi devlet sektöründe en az 3 - 4 kişi yapıyor...

Çünkü; devlet yönetiminin her yerinde siyaset burnunu soktu. Adam kayırma,torpil bütün hızıyla sürüyor. Ben 1963 yılında şef teknisyen yardımcısı olarak işe başladım. 9 ay sonra bir bölgeden ve işçi - memur toplam 100 personelden sorumlu şef teknisyen olarak atandım.2009 yılında emekli oluncaya kadar 45 sene 7 ay süre içinde bir gün dahi düz memurluk yapmadım. Bu süreçte bir kamu iktisadi kuruluşu fabrikasının kuruluşunda etkin görev aldım

1970 yılına kadar kamuda her şey düzenli ve hakkaniyetli idi. Tüm atamalar LİYAKAT esasına göre yapılırdı. Nasıl ki 1970 yılında Süleyman Demirel hükümeti iş başına geldi. Kamu yönetimi tamamen politize oldu. Öyleki görevinde büyük ihmal yaptığı için müfettiş tarafından  '' görevi yapamaz '' raporu verilen kişi o işin müfettişliğine atandı.

En az 40 - 45 yıldır, Kamu yönetiminin cılkı çıktı. Ehil olmayan kişiler, müdür, baş müdür yapıldı. Memurların çalışma şevki ve motivasyonu kalmadı.

Mesala kuruluşunda personel ve idari işleri müdürü olarak görev aldığım,o zaman teknolojisine göre  son sistem otomatik ve elektronik Demiryolu Sivas Beton Travers Fabrikasının atanan ilk müdürü inşaat mühendisi idi. Fabrikanın kuruşu tamamlanıp   deneme üretimine geçtiğinde müdür görevden alındı. Yerinee getirilen de yine inşaat mühendisi. idi. Fakat fabrikanın elekrik, elekronin veya en azından makına mühendisi tarafından yönetilmesi gerekiyordu. Fabrika açıldıktan bir sene sonra dahi  Deneme üretimini aşıp bir türlü normal üretime geçemiyorduk.. Proje sahibi olup fabrikayı kuran Alman mühendisler Sivas'a fabrikamızı denetlemeye geldiler. Ben birazcık Almanca bildiğim için Fabrika müdürümüz  Almanları ağırlama ve denetimlerini gerçekleştirme sürecinde bir bahane ile kaçtı. Bu denetim sürecini bana bıraktı. Almanlar saçını başını yoldu...

Eski düzenin aksak ve hantal yönetminii düzeltmek çok zordur. Bu bakımdan o ağır işleyen devletçilik sisteminin zannımca son örneklerinden olan Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi çok isabetlidir.

Bu işe karşı çıkanlar duygusal ve ideolojik yaklaşıyorlar. Devlet ve milletin menfaatinin ve artık yeni dünya  düzenin ekonomik ve teknik şartlarının gereği devletin savunma sanayii gibi çok stratejik öneme sahip alanlar dışında ÜRETİMDEN EL ÇEKMESİ GEREKİR...






21 Mart 2018 Çarşamba

Müslümanların çoğunluğu akıllarınca '' kurnazlık '' ediyorlar !...



Ülkemiz insanlarının yüzde doksanbeşten fazlası Müslüman'dır.  Kutsal kitapları Kur'an'ı  severler, saygı duyarlar. Onu güzel kılıflar içinde muhafaza ederler. Evlerinde yüksekçe bir yere asarlar.

Ona saygı duyarlar. Temizlenmeden, abdest almadan ona dokunmazlar.

Onunla ibadet ederler.

Onu okurlar.

Ne zaman ?

Yakınlarının ölüm anlarında baş uçlarında okurlar.

Ölülerinin arkasından okurlar.

Evlerinde Cuma, dini bayramlar gibi belirli günlerinde okurlar.

Doğum, ölüm, kutlama gibi vesilelerle yaptıkları '' Mevlit  '' törenlerinde okuturlar.

Ama nasıl ? ...

İbadet amacıyla ve orijinal lisanı olan Arapça...

Ama Kur'an '' onunla ibadet edilmesi  '' için indirilmemiştir.

Allah'ın insanlara bir mesajıdır. Mesajı anlaşılsın öğüt alınsın diye indirilmiştir.  ( Bakara / 231 )

Arapça indirilmiştir. Çünkü Arap  bir topluma ve Arap bir Peygambere indirildiği için Arapçadır. ( Yusuf / 12 ve 10 kadar ayette )

Ama Müslüman halkımız ve diğer Arap olmayan  Müslüman milletler, toplumlar, Onu '' anlamadan Arapça okumaya  '' devam ederler.

Allah'ın amacının zıttına inatla ve israrla.

Sonucu olarak da Müslüman uluslar genellikle  ekonomik ve sosyal olarak dünyanın en geri  toplumları olurlar ve böyle kalmaya devam ederler.

Bunun gerekçesi ne olabilir ?

Müslümanların kendi kıt akıllarınca '' kurnazlığı ''

İki yönlü bir kurnazlık bu: Kendilerine ve Allah'a karşı.

Anlayarak okumak işlerine gelmez.

Anlayarak okurlarsa;

Eski alışkanlıklarından vaz geçmeleri gerekecektir.

Nefslerinin hoşlarına giden uygulamaları bırakmaları gerekecektir.

Bir takım yükümlülükler ve sorumluluklardan yüklenmek zorunda kalacaklardır.

Bu işlerine gelmez. Sıkıntıya düşmeden, fedakarlığa katlanmadan, kuru bir kutsal kitap saygısı ile vaziyeti geçiştirmek, bir 
ölçüde de [ Hâşâ ] Allah'ı kandırmak.

Bilinçli ve bilinçsizce.

###  Allah'ım bak sana iman ettim. Kitabına iman ettim. Görüyorsun ona derin saygı gösteriyorum  ###

APTALLAR -- ŞİZOFRENLR -- CAHİLLER

    ================================== APTALLAR .:: Aptal Olduğunu ŞİZOFRENLAR ::  Şizofren Olduğunu C A H İ L L E R  :::: C a h i ...