30 Aralık 2020 Çarşamba
29 Aralık 2020 Salı
Kitap Tanıtımı : KUR'AN'IN AÇIKLANMAMIŞ GİZEMLERİ
28 Aralık 2020 Pazartesi
Ayetlerde HAYATIN OLUŞUMUNDA güneşin yanında AY'IN ROLÜ
Nahl / 16 -- Onların içinde Ayı bir nur kılmış, Güneşi de bir kandil yapmıştır.
Bilim ilerlemeden önce insanlar Ayın sadece geceleri Dünyayı aydınlatan bir lamba görevi yaptığını sanıyorlardı. Bu bilgiyi öğrenmeden önce bazı insanlar '' Ay olmasa da olur '' diye düşünüyorlardı. Ancak bu gün bilim, Ay olmasa Dünyada hayatın olmayacağını söylüyor. Ayet açıkça, ''Güneşi ve Ayı hizmetinize verdi '' diyerek yani Güneşi ve Ayı yan yana yazarak Ayın da Güneş kadar önemli olduğunu bildiriyor.
Dünyanın ekseni 23,5 derecelik bir eğim gösterir. Bu eğim sayesinde Dünyada mevsimler meydana gelit. İşte bu eğimimin büyük sapmalar yapmasını ayın çekim gücü önler. Ay olmasa mevsimler olmaz ve Dünyanın ekseni sıfır dereceden, 60 dereceye kadar büyük sapmalar yapardı. Dünyada yaşam olmazdı. Halen 24 saat olan günler ancak bir kaç saat olurdu. Çünkü Dünyanın dönüş hızını Ayın çekim gücü yavaşlatarak günleri uzatır. '' (*)
(*) M. Ferda Yamanoğlu -- KUR'AN'IN AÇIKLANMAMIŞ GİZEMLERİ -- Allah Dünyayı Güneşten uzaklaştırdı ve yerçekimini arttırdı -- Dorlion Yayınevi -- 2010 -- say. 61 -62
26 Aralık 2020 Cumartesi
:::::::::: ZİNA :: TEKRAR :::: SUÇ ::::: SAYILMALI :::::::
Doğduğu anda yok sayılıp, nüfus kaydına dahil edilemeyip vatandaş dahi sayılmadığı için için hiç bir hakka sahip olamayan ve hayatları kararan gayri meşru çocuklar...
Hiç bir hak ve sorumluluk getirmeyen yani hukuki hiç bir değeri olmayan dini nikahla kendini ve çevresini evli diye kandırma mücadelesi veren ve bu günkü geçerli hukuki düzende yine hayatı kararmış biçare zavallı kadınlar...
Toplumda nikah ve evlilik kurumlarını temelden sarsan, ahlak dışı beraberliklerin çığ gibi artması, çok kadınlı, yani kumalı sözde evlilikler... Bu gayri meşrulukların giderek olağan hale gelmesi ve hak kabul edilmesi gibi yanlış ve çarpık inanış ve uygulamalar.
Dini ve ya resmi nikahlı evlilikten olan az veya çok sayıda çocuklarını ve eşlerini terk edip başka kişilerle gayi meşru beraberliğe başlayan 15-17 yaşındaki genç kızlar, genç ve orta yaşlı kadınlar ile erkekler...
Dış siyasette ve savunma sanayiinde önemli başarılar kazanılmasına rağmen içteki ahlaki çöküntünün ve bunun ülkemizin geleceğini olumsuz yönde etkileyeceğinin fark edilmesindeki gecikmeden, ülkesini ve milletini seven samimi vatandaşların duydukları endişenin gittikçe artması...
LÜTFEN ARTIK GECİKMEDEN, İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİ FESHEDİLİP, ZİNA NIN TEKRAR SUÇ SAYILMASININ SAĞLANMASINI BEKLİYORUZ !...
::::::: A K I L ::: T U T U L M A S I ::::::::::::
:::: A K I L :::T U T U L M A S I ::::::::
'' Ay'ın Dünya ile Güneş arasına girmesine GÜNEŞ TUTULMASI denir.
Allah ile insan arasına ŞEYTANİ ZİHİN girerse bu da AKIL TUTULMASIDIR. Akıl tutulmasının diğer adı da Gaflettir.
GAFLET, zihninizin Şeytan tarafından ele geçirilmesidir. '' (*)
(*) UYARIŞ - Mahmut Şişmanyazıcı - MDE Yayınevi - 2018
18 Aralık 2020 Cuma
((( B E N ))) D İ N İ
'''' B E N '''' D İ N İ...
'' Bugün dünyanın en büyük dini '' B E N '' dinidir. Sahibi de şeytandır. Ateistlerin, Yahudilerin, Hristiyanların, Hinduların, Budistlerin ve de Müslümanım diye kendilerini isimlendirenlerin çoğunluğunun artık yeni bir dini var, adı da '' BEN '' dini.
Şeytani zihinle düşünenler bu '' BEN '' dinine çok yakındırlar. Allah, ilk insadan beri insanlara dünyada güzel yaşamaları için ve sonsuz yaşama geçebilmeleri için peygamberleri ile '' DİN '' göndermiştir. Fakat insanlar her seferinde gönderilen dini ''BEN'' dinine çevirmiştir. Bu günümüze kadar böyle devam etmiştir. Din hakkında konuşulanlara bakın, bir cümlede '' bence '' veya '' bana göre '' geçiyorsa onlar kesinlikle '' BEN '' dininin mensubudur.
Ülkemizde son yıllarda '' BEN '' dininin hızla yayıldığını görüyoruz. Ateistler de dahil olmak üzere, çoğunluğu ' bence ' veya ' bana göre ' cümleleriyle başlayan - söylemleri - ile bu yeni '' BEN '' dinine inanıyor.
Kelime-i Tevhid'den ayrıldığınızda düşeceğiniz yer '' BEN '' dinidir. '' BEN '' dinine baktığımızda en çok -- parçalanmayı -- bu yeni '' BEN '' dininde görüyoruz. Bu '' BEN '' dini çok değişik bir din, inançsız olmanız, başka bir dinden olmanız, bu dinden olmanıza engel değil. Bu dinde ne kadar insan varsa o kadar tanrı ve bir o kadar da inanç var. Çünkü bu dini zihninizde şeytan kurguluyor.
Allah hepimize gerçek kendi dini olan İslam'ı hidayetiyle nasip etsin... '' (*)
(*) Alıntı -- MDE Yayınevi, Mahmut Şişmanyazıcı, UYARIŞ say.7
17 Aralık 2020 Perşembe
Olağan üstü ilginç bir eseri tanıtıyorum: U Y A R I Ş ...
Kısa bir süre önce Eskişehir'de bir sahafta elime geçen ve çok etkilendiğim ve çok ilgi çekici bulduğum bir eseri tanıtmak istiyorum sizlere bu gün:
Adı: U Y A R I Ş . Yazarı: MAHMUT ŞİŞMAN YAZICI Yayınevi ve yılı : MDE -- 2018 -- İstanbul
400 sayfa hacmindeki bu eserin önce arka kapağındaki tanıtım yazısını vereceğim, sonra da kendi görüşümü belirteceğim:
'' Beninizin, şeytanınızın sesini duymak istiyorsanız zihninizi dinleyin. Düşmanınız en bulamayacağınız yerde saklanır. Şeytani zihninizin en korktuğu şey açığa çıkmak, fark edilmektir. Şeytanın zihninizi ne kadar ele geçirdiği çektiğiniz acılarla doğru orantılıdır. Siz şeytani zihninizle ne kadar özdeşleşmişseniz o kadar acı çekersiniz. Bu acıdan kurtulmak için şimdiye, şimdiki zamana, geniş zamana dönmeniz gerekir. Çünkü şeytani zihinden kurtulup özgürleşirsiniz özünüze dönersiniz. Bütün doğa ile evren bir olduğunuzu anlar, tevhidin de gerçek manasını yavaş yavaş anlamaya başlarsınız.
Bu yeniden doğuştur, uyanıştır, var olmaktır ... ''
Yaşamımın son 35 yılında başta Kur'an olmak üzere ilgi duyduğum konularda inceleme ve araştırma yapıyorum. Öğrendiklerimi ve bulgularımı 10 yıl kadar milliyet gazetesi blog sitesinde olmak üzere, çeşitli blog siteleri ve son 2 senedir de Blogger'de ( blogspot.com ) ve Twitter, Facebook gibi sosyal medya ortamlarında yayınlıyorum. 22 sene kadar önce de KUR'AN'IN SIRRI isimli kitabımı yayınladım.
Bunları neden anlatıyorum ?
Bu eseri çok güzel ve ilginç buldum. Şöyle ki ;
Bu bu eserin yazarı Mahmut Şişmanyazıcı'yı bu eseri ile tanıdım: Bu güne kadar okuduğum incelediğim ve 400 civar özel bir kitaplık oluşturduğum Kur'an konulu eserlerden çok farklı, insanı saran, sarmalayan bir üslubu yani anlatım şekli var yazarın. Tüm anlatımları farklı açılara sahip ve ele aldığı konuları Kur'an çerçevesinde çok güzel, geniş ve derin olarak inceliyor. Eser Kur'an ve din alanında ufkunuzu açıyor, bakış açınızı geliştiriyor.
Yazarın yayınlanmış üç eseri daha olduğunu öğrendim. Kısa süre içinde İnternet kitap dağıtım sitelerinden temin etmeyi düşünüyorum..
2 Aralık 2020 Çarşamba
Bir bilim adamı gözüyle KUR'AN *** Nörolog Prof. Dr. GAZİ ÖZDEMİR
30 Kasım 2020 Pazartesi
13 Kasım 2020 Cuma
10 Kasım 2020 Salı
YUMURTA -- BİLGİ ve KONFÜÇYÜS
9 Kasım 2020 Pazartesi
日本人はトルコ人のような立派な国です!...
私は75歳のトルコ人ですが、日本人が私たちのような非常に名誉ある国であることを知った過去40年間に、彼らの国に投下された爆弾に対する復讐はいつかかるのでしょうか。 私は期待しています...もちろん、原子爆弾の使用は人類に対する犯罪です。 それは環境災害につながります。 日本が進んでいる技術技術開発の時代には、ほとんど原子爆弾を破壊することができ、環境災害を引き起こさない武器があります。 しかし、すべての人々の利益のために米国に立ち寄ってください! それは言う時間です...
7 Kasım 2020 Cumartesi
ŞANLI KURTULUŞ SAVAŞI' MIZ '' CÜRETKARLIK '' MIDIR ?...
Yılmaz Özdil'in son kitabı '' SON CÜRET '' piyasaya çıktığında ismi dikkatimi çekti. Kitabı alıp okumadım ama tanıtım yazılarından Kurtuluş Savaşı'mızı anlattığını öğrendiğimden beri de şanlı kurtuluş mücadelemizin '' CÜRET '' olarak nitelendirilerek isimlendirilmesi beni tedirgin etti.
Batı ülkelerinden ileri gelen bazılarının ülkemiz topraklarını işgali sonrası başlatmak zorunda kaldığımız ve maşa olarak üzerimize saldırma görevi verdikleri ve maddi ve manevi olarak da destekledikleri Yunanlılara karşı verdiğimiz TOPRAKLARIMIZ SAVUNMA ve İŞGALDEN KURTULMA MÜCADELEMİZ bir '' C Ü R E T '' ETME eylemi midir ? ..
Lütfen bir düşünün ve cevap verin, aradan geçen bir asırdır, bu savaşımıza, yani zorunlu olarak girişmek zorunda kaldığımız canımızı, topraklarımızı, namusumuzu savunma, kurtuluş ve onur mücadelemizin bu güne kadar '' CÜRET ETME '' ismi ve eylemi olarak olarak içte ve dışta isimlendirildiğine TANIK OLDUNUZ MU ?
Sömürgeci batıya karşı mazlum uluslara örnek olan ve cesaret veren bu NEFSİ MÜDAFA mücadelemiz, cüret diye isimlendirilebilir mi ?
Nedir CÜRET ETME eylemi ?...
Çok zor ama NEFSİ MÜDAFAA amaçlı bir savunma ve korunma eylemi CÜRET olabilir mi ?
CÜRET kelimesinde HADDİ VE HAKKI OLMADAN EYLEME GİRİŞME anlamı yok mu ?
DEĞERLİ OKURLAR LÜTFEN İNTERNET'TEN DERLEDİĞİM CÜRET KELİMESİNİN KULLANILDIĞI YER İLE ÖRNEK GÖRSELLERİ İNCELEYİN VE BU '' KİTABA VERİLEN '' SON CÜRET '' İSMİNE NEDEN TAKILDIĞIMI GÖRÜN !...
2 Kasım 2020 Pazartesi
Neden Kıbrıs Türklerinin Yarısı ''' ASİMİLE OLDU '' -- RUMLAŞTI ???...
22 Ekim 2020 Perşembe
K o n u m u z : DÜŞÜNME ** Görelim bakaım KİM NE DEMİŞ ? -- 1
*** İnsanların düşünme zahmetinden kurtulmak için yapamayacakları hiç bir şey yoktur. *** Edison
*** Düşünmeyen tutucudur.
--- Düşünemeyen aptal,
--- Düşünmediğine aldırmayan ise köle *** William Drummond
*** Bir insanının üniversiteyi bitirmesine yardımcı olabilirsiniz, fakat istemezse ona düşünmeyi öğretemezsiniz *** Henry Ford
*** Düşünceleriniz hareketlerinizi,
--- Hareketleriniz alışkanlıklarınızı,
--- Alışkanlıklarınız huylarınızı,
--- Huylarınız da karakterlerinizi meydana getirir,
--- Karakteriniz de karakterinizi etkiler *** Nüvit Osmay
*** Size kafanız hükmediyorsa kralsınız,
--- Vücudunuz hükmediyorsa Köle *** Cato
*** Düşünmeksizin söylenen söz,
--- Nişan almaksızın tüfek atan avcıya benzer *** Türk Atasözü
*** Düşünceleriniz ne ise hayatınız da odur.
--- Hayatınızın gidişatını değiştirmek istiyorsanız düşüncelerinizi değiştiriniz. *** Marcus Aurelius
*** Kişi zengin olsun, yoksul olsun, hastalığı iyileştiren de, mutsuzluğu mutlulğa çeviren de zihnidir *** Edmund Spenser
*** Gerçekliğinizi tanımlama biçiminiz gerçekliğniz haline gelir ***
Roz Townsend
*** Düşünmek ruhun kendisi ile konuşmasıdır *** T. Bernarrd
17 Ekim 2020 Cumartesi
Önce göze ESTETİK ZEVK -- Sonra ağıza LEZZET !...
Bütün ürün veren bitkilerde görülür ya !...
Önce göze hitap eden ESTETİK GÜZELLİK ZEVKİ...
Sonra ağıza LEZZET VEREN MEYVESİ !...
Yani Yaratıcının bir hediyesi ....
Bilin bakalım bu ne bitkisi ?...
15 Ekim 2020 Perşembe
2 Ekim 2020 Cuma
HAÇLI RUHU' nun elinde artık RUHU ve HAÇ' I kaldı. ASKERİ YOK !...
Hristiyan Batı'nı 1400 yıllık HAÇLI RUHU sizlere ömür.
Elinde yalnızca HAÇ ve RUH kaldı,
İnancı yani Haç'ı ve hatta vatanı uğruna canını fedaya hazır ASKERİ DE KALMADI.
İnsanları artık manevi olarak tüm değerlerin yitirdi, bencillik ve maddeye tapma yolunda zirvede artık.
Haçlı ruhu insanı artık kendi vatanı ve insanı için savaşmıyor, hedef aldığı ülkelerin insanlarını tüm değerlerini dejenere ederek çökertme, teknolojik ve ekonomik üstünlüğünü kullanarak ele geçirdiği sosyal medya ve iletişim araçları yardımı ile düşman olarak hedefine aldığı Müslüman ve diğer gelişmemiş ülkelerin insanlarını terör amacına hazırlayıp yönlendirerek birbirleri kırdırmalarını sağlama veya başka yöntemlerle ve siyasi emelleri yolunda kullanma, tüm yer altı ve üstü zenginliklerin ele geçirip ekonomik olarak sömürme ve yoksullaştırıyorlar.
Menfaatleri yolunda hedefe koydukları ülkelerin insanlarını ve yöneticilerini tehdit edip menfaat doğrultusunda kullanıp amacına ulaşma projeleri yapıyorlar. Manevi alanda da inançlarını manipüle edip manen ve ekonomik ekonomik olarak çökertiyorlar. Bu doğrultuda tüm ahlak kurallarını çiğneyerek insanları hiç bir manevi değeri kalmayan robotlar haline getirmek, köle gibi kullanmak gibi amaçları uğrunda sistemli çalışıyorlar. Milyonlarca insanı savaşıp, savatırıp katlediyorlar.
Haçlı ruhunun maddi ve teknolojik üstünlüğünden başka silahı kalmadı. Bu üstünlüğünü kullanacak değerlendirebilecek manevi değerleri yani inancı sağlam insanı olmayınca, savaşmak için gerekli istek moral değerler de yok hükmünde oluyor. BATINN MEDENİYET DENİLEBİLECEK sürecinin de sonuna geldiği görülüyor.
29 Eylül 2020 Salı
ATEİST' İM diyenlerden bir ricam var !...
Yazımın başına koyduğum evimizin balkonunda saksıdaki kadife çiçeklerinden birini gösteren bu fotoğrafı kısa bir süre önce tabletimin kamerası ile çektim. Fotoğraf çekmeyi seviyorum. çünkü güzel şeylerin güzelliğini en iyi görme olanağı veriyor.
Kimsenin inancını sorgulamak, eleştirmek yine hiç kimsenin haddi değil. Peygamberlere de Kur'an' da verildiği belirtilen '' tebliğ '' görevi oldukça sınırlı:
'' Sen yalnızca tebliğ et, zorlama, insanları inancında serbest bırak '' deniliyor.
Şimdi ben kendilerini Ateist olarak tanımlayan arkadaşlardan ricam şu:
Lütfen bu fotoğraftaki çiçeği dikkatle, inceleyin. Aşağıdaki bir kaç soruma, bana yazılı olarak cevap verme zorunluluğunda kalmadan, samimi düşünmeniz sonucu oluşan fikrinizi belirleyin !...
Sorularım şu:
--- Bu çiçek, estetik ve simetri açılarından da mükemmel ve çok güzel değil mi ?
--- Renklerin uyumu ve tasarımı her çiçek yaprağında aynı zerafette değil mi ?Öyle ki usta ve gerçek sanatçı özelliğinde bir ressam bu bir tek çiçeğin resmini aynı güzellikte ve canlılıkta bakarak dahi çizip boyaması bile zor olmaz mı ?
Bir saksıda başlangıçta böyle aynı özellikte 30 kadar kadife çiçeği açıyor. Sonra bu açılmalar bir süre tekrarlanıp duruyor, toplamda 50 - 60 adete kadar devam ediyor. Her birindeki özellikler, güzellikler hiç bir farklılık olmadan sürüp gidiyor.
Uzaktan baktığımızda bu şaşmaz güzellik ve düzeni ilk bakışta pek fark etmesek de yakından bakınca ve böyle biraz ayrıntılı olarak gördüğümüzde, dikkat ettiğimizde görüyor ve farkına varıyoruz.
Kadife çiçeği renkler ve uyumu açısından tek tür. Dünyamızdaki canlı cansız mevcut olan varlıklardan yalnızca biri. Başka çiçeklerin gül örneğindeki gibi çeşitli renklerdeki versiyonları da var.
--- Uyum, düzen, simetri ve estetik alanlarda böyle bir çiçek, birilerinin ileri sürdüğü gibi, tesadüfen ve kendi kendine oluşabilir mi ? Evet derseniz, yalnızca bir tek örnek olsun gösterebilir misiniz ?
--- Bu özellikler arkasında bir akıl ve tasarımın olduğunu göstermiyor mu ?
--- Güzel ve usta bir ressamın ellerinden çıkmış güzel bir yağlı boya resim gördüğümüzde takdir ederiz ve akılımıza ilk gelen soru, --- Bu kimin eseri'dir.
Yanlış mı düşünüyorum ?
28 Eylül 2020 Pazartesi
Resme konu ATV' de rezil olayı ele alan programa TEPKİNİN YÖNÜ YANLIŞ !!!...
ATV' deki ESRA EROL'ün günlük programında ele alınan '' 28 yaşında genç bir kadının kendisinden 28 yaş büyük babası yaşındaki bir adamla ilişkisi ve ondan eşinden habersiz bir çocuğu peydahlamasını konu alan, kadın, kocası ve yaşlı adamın program stüdyosunda bir araya gelmesi ile oluşan olaylar, kadının ve komşu adamın her türlü ahlak kurallarını hiçe sayan ilişkileri ve bunun lehinde davranmaları ve konuşmaları bir kaç gün devam etmişti. Tabii ki de toplumda büyük bir infiale ve sebep olmuştu. Yazılı basın ve İnternet'te görülen tepkinin yönü büyük çoğunlukla ATV kanalı ve Esra Erol'ün programı idi:
'' Böyle rezil olaylar ve kişiler neden toplumda sergileniyor ? Toplum bundan olumsuz yönde etkileniyor '' Doğrultusundaki eleştiriler doğru muydu ?
Şimdi ard arda akla gelen soruları sıralayayım:
*** Önemli olan böyle bir çirkin bir olay gözler önüne gelmesin, benzerleri ile sürüp gitsin mi ? Yoksa toplumdaki ahlaki dejenerasyonun artışı, ve ülkemizin geleceğini etkileyecek, ahlaki çürümenin görülüp farkına varılarak, toplumun ve onları idare edenlerin dikkati çekilerek tedbirler alınması ve gündeme gelebilmesinin yolu açılma mı ?
*** Toplumda insanlar arasındaki ilişkilerdeki ahlaki ve hukuki yanlışlar sergilense mi, yoksa gizli kalıp, gözlerden uzak olup, büyüyerek sürüp gitse mi, topluma daha faydalı olur ?
Gelelim ahlaki çürümenin gelişip büyüyüp, ülkemizin geleceğini tehlikeye atacak boyuta gelmesinin sebebine:
İnsanların ahlak konusunda geçmişimizde, bu günümüzde ve geleceğimizdeki en büyük problemlerinin ana konusu kadın - erkek, dolasıyla evlilikte eşler arasındaki ilişkilerdir. Bunun için medeni kanun, ceza kanunu gibi kanunlar oluşturulmuş, bir düzen getirilmeye çalışılmıştır. Başta İlahi yani Allah'tan gelen dinler olmak üzere tüm dinler ve toplumsal yasaların, geleneklerin temel konusu AHLAKTIR.
Ahlak kuralları zayıflayan toplumlar çökmeye yok olmaya mahkumdur.
Ahlak kurallarının en başında ZİNA'nı yanlışlığı gelir. Yani yasal evlilik dışında kadın ve erkeğin cinsel ilişkisi. Bu yüzden bazı batı toplumları dışında tüm toplum ve medeniyetlerde ve ilahi dinlerde ZİNA yasaklanmıştır. Hukuk ve din kurallarında genelde yasaktır. Uyulmaması halinde ceza gerektirir.
Çoğunluğu Müslüman olan ülkemizde dinin ana yasası olan Kur'an'da da yasaktır. Buna paralel olarak ta hukuk kurallarımızda son 15 - 20 yıl öncesine kadar ZİNA yasak ve cezayı gerektiren bir davranış olarak mevcut iken ne yazık ki, AB toplumuna girme sevdamız yüzünden ülkemiz yöneticileri AB'nin baskısı ile hukuk kurallarımızda özellikle Türk Ceza Kanunda ZİNA' yı suç olmaktan çıkarmış, Kadın erkek ilişkilerinde en önemli yanlışlığa yol açılmış ZİNA SERBEST HALE GELMİŞTİR...
Medeni Kanunumuzda Zina bir kusur ve boşanma sebebi iken, Ceza Kanunumuzda suç olmama gibi tuhaf hukuki çelişkiler oluşmuştur.
Bu böyle iken ülkemizde evlilikler, azalmış, evli çiftler arasındaki anlaşmazlıklar ve boşanmalar artmış, ahlaki dejenerasyon bir fırtına gibi artmaya başlamıştır.
Sonuç olarak, Esra Erol gibi TV programlarını yasaklayarak ahlaki dejenerasyonu toplumun gözünden uzak tutmak bu tür ahlaksız ilişkilerin çığ gibi büyümesi sonucunu getirecektir. Kınanacak olan böyle programlar değil, AHLAKİ ÇÖKÜNTÜNÜN ÖNLENMESİ YANi ZİNANIN TEKRAR SUÇ SAYILMASI KONUSUNDA TOPLUMUN TEPKİ VERMESİ DOĞAL VE DAHA FAYDALI VE GEREKLİDİR....
27 Eylül 2020 Pazar
ÇEKTİĞİM FOTOĞRAFLARDAN SEÇTİĞİM KÜÇÜK BİR ESKİŞEHİR ALBÜMÜNÜ BURAYA BIRAKIYORUM ...
.ESKİŞEHİRLİ OLANLARA OLMAYANLARA,
ESKİŞEHİR'İ SEVENLERE
BURAYA;
TABLETİMİN KAMERASI İLE ÇEKTİĞİM
KÜÇÜK BİR ESKİŞEHİR ALBÜMÜ BIRAKIYORUM !...
NOT : Fotoları büyüterek izleyin
=======================
E S K İ Ş E H İ R
===============
26 Eylül 2020 Cumartesi
ZİNA' nın yasak olmadığı ülkelerde İLAHİ DİNLER -- yok -- hükmündedir !...
Yazımın başında fotoğrafını verdiğim ayet metninde dikkat edilirse '' Zina yapmayın '' denmiyor. ZİNAYA YAKLAŞMAYIN deniyor. Yani uzaktan yakından zina atmosferi veya ortamı olabilecek yerlerden dahi uzakta kalın deniyor... Bu söylemle Allah'ın dininde zinanın ne kadar çirkin ve kötü bir bir olay olduğu vurgulanmış oluyor.
İlahi dinlerin yani Allah'tan gelen dinlerin -- ki aslında tek dindir -- Musevilik, İsevilik ve Müslümanlık. İnsanların müdahelesi ile Tevrat ve İncil'in asılları yok edilerek Musevilik Yahudiliğe, İsevilik, Hristiyanlığa dönüştürülmüştür. Ülkemizde ise Allah'ın Kur'an'daki taahhüdü ile Kur'an'a müdahale edilip bozulamamış, ama hurafeler ve peygamber ağzından uydurulan sahte sözlerle ( hadislerle ) İslam Dini de ne yazık ki tanınamaz hale getirilmiştir.
İslam Din'in indiği ilk yıllarda Kâbe sayesinde Mekke'de hatırı sayılı zenginler türemişti. Günümüzde olduğu gibi zengin ve fakir arasında büyük uçurumlar oluşmuştu. Herkes zengin olmak istiyordu. Fakat ticaret ve ziraat yapmak için faizle bor almak zorunda kalıyorlar ve borçlarının faizlerini bile ödeyemiyorlardı. Fakat faiz oranları çok fazla yüksek ve hatta misli ile idi. Mekke'nin zenginleri faiz sistemini kurmuş, kim ticaret yaparsa yapsın aslında onlar kazanıyorlardı. Hz. Muhammed aracılılığı ile gelen dini devrimle Faiz yasaklanmış faiz zenginlerinin işi bitmişti.
Bu günkü ekonomik sistemini hatırlayınca aradan yüzlerce yıl geçmesine rağmen aynı pek bir farklılık olmadığını görüyoruz. Müslümanlıkla beraber bir süre faiz sistemi etkisini yitirse bile tamamen gizlice ve açıkça yok edilebildiğini söyleyemiyoruz. Günümüzde FAİZ ARTIK TÜM DÜNYA EKONOMİSİNE HAKİM TEMEL BİR SİSTEM durumundadır. '' Para Ekonomisi '' tüm çirkinliği ile geçerlidir. Dünyada toplam 200 civarında ülke ve hepsinin başında demokratik olsun olmasın yöneticiler vardır. Fakat hepsinde üstünde adı konulmamış yüzlerce yıllık faiz ekonomisinin zenginleştirdiği KAPİTALİST ve KÜRESECİ diye genel isimlendirilen tüm dünya ekonomisini yönlendiren tüm büyük kurumlara ve zengin fakir tüm devletlere borç veren ve istediği doğrultuda siyasi olarak da yönlendiren ve hükmeden sayılı bir kaç aile vardır. Son bir kaç yüzyılda Kapitalist sistemin hakimiyeti altındaki dünyada son yarım yüzyılda da Küreselci para babalarının etkisi ağır basmaya başlamıştır.
Küreselci sistemin tüm insanları köle haline getirecek projeleri olduğu ve bu amaçlarını başlangıçta gizli yürütürken son 20 - 25 senedir, her türlü çirkin emellerini açıkça uygulamaya TÜM DÜNYA İNSANLARINI ESARETLERİ ALTINA ALMAYA VE DE CANLI CANSIZ HER ŞEYİ YARATAN ALLAH'A ADETA KAFA TUTUP, KENDİLERİNİ İLAHLAŞTIRIP, FITRATI YANİ YARATILIŞ KANUNLARINI DEĞİŞTİRMEĞE PERVASIZCA GİRİŞMİŞLERDİR...
5 - 6 aydır tüm dünyayı esareti altına alan Korona Virüsü salgını da bu küreselcilerin marifet olduğuna neredeyse tüm dünya insanları inanmışlardır. Yeterli bilgim yok ama insanların labaratuar ortamında istedikleri özellikte hastalık yapan bir virüsü insanların yapabileceğine pek inanasım gelmiyor. Ama belki mevcut bir virüsün DNA'sını etkileyebilir mi diye düşünüyorum...
Bu küreselci çetenin insanları köleleştirmek için uzunca bir süredir çalıştıkları projede;
*** İnsanları ahlaken çökertmek ,bunun için ahlak ve din kurallarının en temel konusu kadın erkek ilişkilerini dejenere etmek, zinayı suç olmaktan çıkarmak.
*** İlahi dinleri dejenere edip, insanlar üzerindeki olumlu etkisini yok etmek.
*** Dünya milletleri birbirlerine kırdırarak, 8 milyar insanı 500 bine indirmek.
*** İnsanları teknolojik ürünlere ve sosyal medyaya bağımlı hale getirip sömürmek, kendilerince öngörülen yanlış davranışlara yönlendirmek.
*** Sinema filmleri ile TV yayınları ise herkesin bildiği ve genellikle şikayet ettiği fakat umursamadığı seviyesizlikte...
Gibi bir çok niyetleri ve bunlara bağlı projeleri var. Bunların teknolojik alt yapıları genelde başarı ile tamamlanmak üzere...
Sistemin son zamanlarındaki uygulamalarında, karşılarındaki en büyük engel olarak gördükleri Allah inancı yani Din ve dinin en önemli hedefi erkek kadın ilişkilerinde ahlak kurallarını yok etmek. Yani ZİNAYI SUÇ OLMAKTAN ÇIKARMAK.
Bu konuda ne yazık ki, ülkemizde çok büyük başarı elde ettiler: İslam aleminin görüntüdeki önderi olan ülkemizde zina artık hukuk sistemimizde suç olmaktan çıktı. Bunun sonuçlarını, medyanın magazin haberlerinde ve Esra Erol TV programındaki gündeme gelen olaylarda görüyoruz. Ülkemiz insanında ahlak çöküntüsü hızla ilerliyor. Aile kurumunun değeri toplumumuz nezdinde gittikçe düşüyor. Sapık ve dejenere olmuş insan ilişkileri, aklı başında ve ahlaklı insanlarımızı şoktan şoka sokuyor... Bunlar uğradığımız felaket yalnızca bir kaçı...
14 Eylül 2020 Pazartesi
Kur'an'ın bir konu hakkındaki hükümlerini hemen nasıl öğrenebiliriz ?
Önce bildiğimiz tüm diğer kitaplardan farklı bir kitap olan Kur'an'ı tanıyalım:
İnsanlığa rahmet olarak gelmiş olan hidayet yani doğru yol rehberi olan Kur’an’ın anlaşılması için, indiği dönemden beri kütüphaneleri dolduracak miktarda on binlerce ve belki de milyonlarca cilt eser kaleme alınmıştır. Bu eserlerin büyük bir bölümü kısaca Allah’ın muradını anlama ve keşfetme yolu diye niteleyebileceğimiz ‘’ tefsir ‘’ adı verilen eserlerdir.
Son 30 – 40 yıl öncesine göre tefsir deyince Kur’an’ı mevcut hali ile yani Sure ve ayetlerin Kur’an’da yer alış sıraları ile açıklayan, her biri 5, 10 veya daha fazla sayıda ve hatta 30 cilt tutan eserler bilinirdi. Bu tür tefsire artık ‘’ klasik tefsir ‘’ denilmektedir.
Binlerce sayfa tutarındaki bir eseri okumak için çok geniş zamana ihtiyaç olmakta ve bu geniş zaman içinde incelenip değerlendirilirken anlam bütünlüğünü yakalamak ve sürdürmek çok zor olmaktadır.
'' KONULARINA GÖRE KUR'AN AYETLERİ ALFABETİK KONU DİZİMİ -- Sözlük '' ( Fihrist )
*** KELİME VE KONULARINA GÖRE ALFABETİK KUR’AN FİHRİSTİ – Recep Aykan – Pınar Yayınları – İstanbul.2002 – Büyük boy 1036 sayfa
*** *** KONULARINA GÖRE KUR’AN-ı KERİM FİHRİSTİ – Nevzat Yüksel – Muvahhid Yayınları - Trabzon – Normal boy 416 sayfa
Önce ilim kelimesinin geçtiği tüm ayetlerin adresleri topluca listeleniyor, sonrada bu ayetler alfabetik sırayla ve Kur'an'daki sure ve ayet sıra numarasını içeren adresleri ve meallerdeki konuya ilişkin mesaj özetleri ile veriliyor.
Gazi Özdemir'in fihristinde ise meallerdeki konuya ilişkin mesajların özetleri değil, ilgili ayetlerin tamamının Kur'an'daki yerlerinin sure isimler ve ayetlerin sıra numaraları içeren liste başlangıç listeleniyor ve sonra bu ayetlerin tamamının mealleri veriliyor.
Şimdi anlattıklarımın iyi anlaşılabilmesi için örnek sayfaların fotoğraflarını aşağıda veriyorum;
FOTOĞRAFLARI TABİİ Kİ BÜYÜTEREK İZLEYECEKSİNİZ !...
Şimdi, OKU ! -- KONULARINA GÖRE KUR'AN AYETLERİ ALFABETİK KONU DİZİMİ -- Sözlük adındaki eserin yazarı Prof. Dr. GAZİ ÖZDEMİR hakkında bilgi vereyim:
İlahiyatçı değil, bir pozitif bilim dalının (TIP) NÖROLOJİ alanında akademisyen hocasıdır. Bu dalda ülkemiz çapında çalışmalar yapmış olup eserleri vardır. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesinde uzun yıllar çalışmış ve emekli olmuştur.
Arap asıllı ve ana dili Arapça olu Hatay 1945 doğumludur. Kur'an'a öğrencilik yıllarından itibaren geniş ilgi duymuş araştırma ve incelemeler yapmıştır. Kur'an ile ilgili 9 eseri yayınlanmıştır. Bunlardan 6 tanesinin ve Hoca'mızın fotoğrafı:
Kur'an'a bir ilahiyatçı değil bir bilim adamı gözüyle ve titizliği ile yaklaştığı için Kur'an ve mesajları konusunda çok ilginçve farklı görüşleri ve tesbitleri vardır. Ben 75 yaşındayım ve son 35 yılımdaki sevdam Kur'an olduğu için bu güne kadar incelediğim Kur'an kaynaklı 400 civarındaki kaynak eserlerden en çok ilgi ve dikkate değer bulduğum Gazi Hoca'nın kitaplarıdır.
Bu değerli insan, Kur'an'ın ve dinin tebliği ve eğitimin ücretsiz yapılması konusundaki Kur'an emrini esas alarak, mesleki çalışmaları yanında tüm ömrünü adadığı Kur'an hakkındaki kitaplarının gelirini , bir trafik kazasında ölen eşi Prof. Dr. Necla Özdemir adına yine akademisyen olan çocukları ile birlikte kurduğu Maddi durumu zayıf tıp öğrencilerine yardım ve destek amaçlı NÖVAK VAKFINA bağışlamaktadır. Kitaplarınnın her bir uzun seneler çalışmalarının ürünüdür.
Resimde bu yazımda söz ettiğim OKU isimli kitapla beraber çok değerli bir eser olan SON DAVET KUR'AN isimli meali ve diğer eserleri vardır. Bu Hoca' nın eserleri beni son 15 yılımdaki Kur'an yolculuğumun en önemli kaynaklarıdır.
Kur'an konusuna yönelmek ve doğru bilgi ve yorumlara ulaşmak isteyenlere SON DAVET KUR'AN isimli meali ve OKU ! isimli Fihristi tavsiye ederim. Her iki kitap toplam ciltli 2100 sayfa civarındadır. Kitapların son fiyatlarını bilmiyorum ama, Mealin 60 - 70 Tl, Fihristin ise 80 - 100 TL civarında olacağını tahmin ediyorum. Kitapları tüm büyük kitabevlerinde bulabilirsiniz ama ben ödeyeceğiniz ücretin tamamının da bir hayır işine dönüşebilmesi bakımından vakfın aşağıda vereceğim adresinden talep edilmesini öneriyorum:
https://novak.org.tr/index.asp?hpr=1
SON DAVET KUR'AN isimli meal kısa tefsirlidir, büyük boy 900 sayfa
APTALLAR -- ŞİZOFRENLR -- CAHİLLER
================================== APTALLAR .:: Aptal Olduğunu ŞİZOFRENLAR :: Şizofren Olduğunu C A H İ L L E R :::: C a h i ...
-
Kur'an'dan ilginç mesajlar ( 1 ):: '' KUR'AN BİR MESLEK KİTABI DEĞİL, TÜM İNSANLARA ÜCRETSİZ ANLATILMAL...
-
Yazımın başlığına koyduğum mesajımın, söylemimin gerekçesini açıklamam gerekiyor. Yaklaşık bir ay sonra 80. yaşımı dolduruyorum. Eşim ...
-
Son senelerde vefat edenin arkasından söylenen yazılan bir temenni söylemi türedi: '' Işıklar içinde uyu '' ve ...
-
Kur'an ilk insandan itibaren iki dinin, iki felsefenin, iki dünya görüşünün, kısaca iki farklı düşüncenin var olduğunu açıkça belirtiy...