18 Ağustos 2021 Çarşamba

SAKSIDA KARPUZ VE DOMATES OLUR MU ?...




 

 Saksıda  Karpuz ve Domates olur mu ?

Bu soruyu kendime sordum ve denedim dostlar. Tabii ki oluyor. Eskişehir'deki 4 katlı binanın 4. katındaki evimizin arka bahçesine bakan küçük bir balkonu var. Orada geçen sene yaz aylarında balkabağı ve kapuz ve kavun çekirdekleri ile bir kaç deneme yaptım, baktım ki oluyor. Bu sene yaz başlangıcında  bir kaç domates fidesi aldım, iki saksıya diktim. Sonra da karpuz sezonunun başlaması ile 3 - 4 çekirdeği saksılara derin olmamak üzere gömdüm. Sulayarak beklemeye başladım.

Tabii ki, saksılarda toprağın bir derinliği yok, karpuz ve domates  yetiştirmek için uygun ve yeterli bir ortam değil. Ama resme eklediğim fotoğraflarda görüldüğü gibi, Yüce Allah'ın yaratıcılığını, gücünü ve eşsiz sanatını görmek, can vermenin ve canlının yaşamını sürdürmesini izlemek, yaşamak ve hatırlamak için bir sebep oluyor:

Heyecanla sulayıp bekleyerek, tohumun toprağı yırtarak canlılığı başlatışını, fidenin canlılığı programlandığı şekilde sürdürüp büyütüşünü -- an be an -- izleyip adeta bir ibadet coşkusu  yaşıyorsunuz. Önce  dallar yapraklar, sonra çiçekler oluşuyor. Sonunda da çiçekler meyveye dönüşüyor.

En küçük bir aksaklık olmadan...

Arada bir de, kendisini ve tüm canlı, cansız alemi yaratanı bazı insanların -- O'nun kendisine lütfettiği akıl cevherini kullanarak -- reddettiğini hatırlayarak, bu davranışlarına şaşıyor ve onlar adına üzülüyorsunuz..

Köyde yaşayan çiftçilikle uğraşan insanlar için bu olay sıradan gibi görünebilir. Ama benim gibi şehirde doğup yaşayanlardan bir tür ibadet hazzını tatmak isteyenlere öneririm...







 




3 Ağustos 2021 Salı

İNSANIN FABRİKA AYARLARI -- İ F A -- Prof. Dr. SİNAN CANAN



 

 Kendisini, 

-- '' Üç çocuk babası
 -- Biyoloji mezunu, 
--  Fizyoloji doktoru,  
--  Sinirbilim sevdalısı, 
-- kaotik ( herhangi bir düzene sisteme sahip olmayan ) ve 
-- fraktal ( iç içe geçmiş, birbirini sonsuz tekrarlayan ) olan, her şeye tutkun. 
-- bilgiye ve hikmete dair her öğrendiğini herkese anlatma takıntısından --- muzdarip; 
-- hayatın tek bir işle  uğraşmak için fazla uzun, 
-- insanın ise tek bir işle ömrünü tüketmek için fazla karmaşık olduğuna ikna olmuş; 
-- hikmet ve şahitlik peşinde, 
-- nefes alan, 
-- yemeyi içmeyi seven; 
-- zanları, hataları ve kusurları ile insanlardan bir insan ''
 
diye tanumlayan   Prof. Dr. SİNAN CANAN'ın 3 kitaptan oluşan, seri  çalışmasının  ismidir  '' İNSANIN FABRİKA AYARLARI '' -- İ F A --

Bu kitap serisinin kitaplarının ismi ise, sırası ile;
 
1. Kitap :  BEDEN
2. Kitap  : İLİŞKİLER VE STRES
3. Kitap  : SINIRLARI AŞMAK

Sinan Canan'ı ben İnternet'teki yoğun olarak katıldığı  programlarından tanıdım. Sonra KİMSENİNN BİLEMEYECEĞİ ŞEYLER isimli eserini ve sonra da yukarıda açıkaladığım üçlü kitap serisinin son kitabı olan  SINIRLARI AŞMAK'ı edindim ve okudum. Bu üçlü seri kitap birkaç sene önce yayınlandığı için, serinin ilk iki kitabı kitapçılarda şu an kalmamış. İlk fırsatta bulup, edinip  okumayı düşünüyorum: 

Kitapta, ÇOK İLGİNÇ KONULAR ELE ALINIYOR, ÇOK FARKLI YÖNLERİ İLE VE ÇARPICI BİR  ÜSLUPLA  insanın, insanı yani kendisini tanıması mümkün oluyor.

Bundan kısa bir süre önce de, bu blog sitemde, Sinan CANAN  hacayı ZAMANIMIZDA ÜLKEMİZİN BİLGESİ olarak nitelediğim bir yazı yayınlamıştım.

Bu bilgemizin  bilgi ve görüşlerinin enginliğine ve derinliğne ulaşmanın insana çok şeyler katacağını düşünüyor ve incelemenizi öneriyorum.

















24 Temmuz 2021 Cumartesi

Bu resimdeki iki kişiden biri Genel Başkan olursa CHP - ancak - İKTİDAR OLABİLİR !...



 


Bilindiği gibi  demokratik sistemde farklı  siyasal görüşlere sahip siyasi partiler ve onlara inanan,  ideolojilerini benimseyen, sempati duyan,  insanlar vardır.  Bu insanlar, taraftarı oldukları partilerin iktidara gelmesini ve kendi siyasi inanç ve görüşleri doğrultusunda ülkelerinin yönetilmesini beklerler ve umarlar. Uygulamada da genellikle böyle olur. İktidarlar, çok uzamayan süreler içinde el değiştirirler. 

Ülkemizde Cumhuriyetimizin kurulmasından sonra ''çok partili gerçek demokrasi ''  hemen başlayamamış, ilk 27 yıl sürede CHP'nin tek parti  iktidarı ile demokrasi sembolik düzeyde kalmıştır. Ancak 1950 yılında Demokrat Partinin İktidara gelmesi ile ülkemizde Demokratik yaşam hayata geçebilmiş  fakat ne yazık ki bu süreç 10 yıl sonra, 1960 yılında askeri  bir darbe ile kesintiye uğramıştır.

Bu olaydan sonra 2000'li yılların başına kadar geçen 40 yılı aşkın çok çalkantılı  süreçte dış müdahalelerin de etkisi ile darbeler, askeri muhtıralar ile yine demokrasimiz kesintilere uğramış, çirkin siyasi manevra ve etrikalarla örülü zorlu olaylar yaşanmış ve de özellikle koalisyonlarla da insanlarımız ve demokrasimiz yorulmuş ve yıpranmıştır.

2002 yılnda AK PARTİ'nin tek başına iktidara gelmesini takiben oluşan olumlu ekonomik ve siyasi ortam, toplumumuz tarafından benimsenmiş ve bu ortamın devamı için AK Parti'ye destek sürdürülmüştür.

Bilindiği gibi devet geleneğimizde Vali, Kaymakam gibi kritik idari görevlerde çalışanlar ile Yargı sistemimizde çalışan Savcılar,  Hakimler ve benzeri yargı görevlileri genellikle aynı görev ve görev mahallinde uzunca bir süre kalmalarına yozlaşma ve dejenerasyona uğrama sakıncası ile izin verimez, belirli sürelerle görev ve görev yerleri değiştirilir.

Aynı sakınca siyasi hayatta iktidar ve muhalefet dönemlerinin uzamasında da görülebililyor. Bir siyasi parti uzunca bir süre özellkle - tek başına iktidar olduğunda da - söz konusu olabiliyor. Başarı rehaveti ve dejenerasyonu veya başarısızlık stresi ve hırçınlığı, parti ileri gelenleri ve toplumdaki taraftarlarını olumsuz yönde etkiliyebiliyor, son yıllarda  ülkemizde görüldüğü gibi...

Şimdi gelelim yazımızın konusuna; AK Parti'nin tek başına iktidarda kalma ve CHP'nin ve diğer bir kaç muhalefet partimizin iktidara gelememe sürelerinin uzaması son bir kaç yıldır ülkemiz iç siyasetinde huzurszuğa ve gerginliğe sebep oldu. Özellikle CHP, 30 - 40 yıldır hep muhalefet rolü oynamaktan, yakın bir gelecekte de iktidar yüzü görme şansının oldukça zayıf olmasından bunaldı, sıkıldı ve HDP gibi marijinal uç partilerle ortaklıktan medet umar hale gelecek derecede savruldu. Agresif siyaset yapmaya başladı. Bu şekilde devam etmesi, AK Parti'yi alternatifsiz iktidar partisi yapması sonucunu getirir ki, bu da ülkemizin  siyasi iç huzurunu olumsuz yönde etkileyerek, iç barışın oluşmasına engel olacaktır. Bunun siyasi ve ekonomik  faturası ülkemize yüksek olacaktır.

Sözün kısası dostlar ana muhalefet partimiz CHP'nin bir an önce savrulduğu kanaldan çıkıp, iktidar olmaya aday bir düzeye gelmesi ülkemiz ve insanlarının hayrına olacaktır.

Bu nasıl olacaktır ?

Bundan sonraki düşüncelerim ve önerim kişiseldir, yani yalnız bana aittir. CHP'nin en önemli sorunu genel başkandır. Siyasi partiler genelde genel başkanları kişilikleri ve karizmaları ile tanınınırlar, olumlu veya olumsuz yönde yol alılar. Bugünkü genel başkanları ile CHP 9 seçim kaybetmiş ve hiç başarılı olamamıştır. Mutkaka ve mutlaka hemen değiştirilmelidir. Bugünkü mevzuat ve tüzük gibi engellerle  bu da pek olası görülmemektedir. Çünkü kendisine rey verecek delegeleri genel başkan kendisi belirlemiştir. Kendi istediği zamana kadar bu CHP'nin başkanlık makamında kalacaktır. CHP bu çıkmaz sokaktan çıkmak zorundadır. Çıkamaz ise  sıfırı tüketip meclise dahi giremeyecek derecede eriyip bitecektir... Bunun faturası da ülkemiz için çok ağır olacaktır.

Gelelim benim başkanlık için önerime:  Yazımın başlığında belirttiği gibi iki isim öneriyorum: Bu kişilerin geçmişi için isteyen İnternet'ten araştırma yapabilir.
Bu isimler her ikisi de sıkı Kemalist ve CHP'li:

Gazeteci  HULKİ CEVİZOĞLU ile CHP'nin siyasi anketçisi HAKAN BAYRAKÇI

Peki bu iki arkadaşın başka özellikleri nedir ?

Her ikisi de, memleketini, milletini samimi olarak seven, CHP'ye gönülden bağlı, donanımlı ve dürüst kişilerdir.

Benden söylemesi ...







 


 

APTALLAR -- ŞİZOFRENLR -- CAHİLLER

    ================================== APTALLAR .:: Aptal Olduğunu ŞİZOFRENLAR ::  Şizofren Olduğunu C A H İ L L E R  :::: C a h i ...