28 Eylül 2020 Pazartesi

Resme konu ATV' de rezil olayı ele alan programa TEPKİNİN YÖNÜ YANLIŞ !!!...


 

ATV' deki ESRA EROL'ün  günlük programında ele alınan '' 28 yaşında genç bir kadının kendisinden 28 yaş büyük babası yaşındaki bir adamla ilişkisi ve ondan eşinden habersiz bir çocuğu peydahlamasını konu alan, kadın, kocası ve yaşlı adamın program stüdyosunda bir araya gelmesi ile oluşan olaylar, kadının ve komşu adamın her türlü ahlak kurallarını hiçe sayan ilişkileri ve bunun lehinde davranmaları ve konuşmaları bir kaç gün devam etmişti. Tabii ki de toplumda büyük bir infiale ve sebep olmuştu. Yazılı basın ve İnternet'te görülen tepkinin yönü büyük çoğunlukla ATV kanalı ve Esra Erol'ün programı idi:

 ''  Böyle rezil olaylar ve kişiler neden toplumda sergileniyor ?  Toplum bundan olumsuz yönde etkileniyor ''  Doğrultusundaki eleştiriler doğru muydu ?

Şimdi ard arda akla gelen soruları sıralayayım:

***  Önemli olan böyle bir çirkin bir olay gözler önüne gelmesin, benzerleri ile sürüp gitsin mi ?  Yoksa toplumdaki ahlaki dejenerasyonun artışı, ve  ülkemizin geleceğini etkileyecek, ahlaki çürümenin görülüp farkına varılarak, toplumun ve onları idare edenlerin dikkati çekilerek tedbirler alınması  ve  gündeme  gelebilmesinin yolu açılma mı ?

***  Toplumda insanlar arasındaki ilişkilerdeki ahlaki ve hukuki yanlışlar sergilense mi, yoksa gizli kalıp, gözlerden uzak olup, büyüyerek sürüp gitse mi, topluma daha faydalı olur ?

 Gelelim  ahlaki çürümenin gelişip büyüyüp, ülkemizin geleceğini tehlikeye atacak boyuta gelmesinin sebebine:

İnsanların ahlak konusunda geçmişimizde, bu günümüzde ve geleceğimizdeki en büyük problemlerinin ana konusu kadın - erkek, dolasıyla evlilikte eşler arasındaki ilişkilerdir. Bunun için medeni kanun, ceza kanunu gibi kanunlar oluşturulmuş, bir düzen getirilmeye çalışılmıştır.  Başta İlahi yani Allah'tan gelen dinler olmak üzere tüm dinler ve toplumsal yasaların, geleneklerin temel konusu AHLAKTIR.

Ahlak kuralları zayıflayan toplumlar çökmeye yok olmaya mahkumdur.

Ahlak kurallarının en başında ZİNA'nı yanlışlığı gelir. Yani yasal evlilik dışında kadın ve erkeğin cinsel ilişkisi. Bu yüzden bazı batı toplumları dışında tüm toplum ve medeniyetlerde ve  ilahi dinlerde  ZİNA yasaklanmıştır. Hukuk ve din kurallarında genelde yasaktır. Uyulmaması halinde ceza gerektirir.

Çoğunluğu Müslüman olan  ülkemizde dinin ana yasası olan Kur'an'da da yasaktır. Buna paralel olarak ta hukuk kurallarımızda son 15 - 20 yıl öncesine kadar ZİNA yasak ve cezayı gerektiren bir davranış olarak mevcut iken ne yazık ki, AB toplumuna girme  sevdamız yüzünden ülkemiz yöneticileri AB'nin baskısı ile hukuk kurallarımızda  özellikle Türk Ceza Kanunda ZİNA' yı suç olmaktan çıkarmış, Kadın erkek ilişkilerinde en önemli yanlışlığa yol açılmış ZİNA SERBEST HALE GELMİŞTİR...

Medeni Kanunumuzda Zina bir kusur ve boşanma sebebi iken, Ceza Kanunumuzda suç olmama gibi tuhaf  hukuki çelişkiler oluşmuştur.

Bu böyle iken ülkemizde evlilikler, azalmış, evli çiftler arasındaki anlaşmazlıklar ve boşanmalar artmış, ahlaki dejenerasyon bir fırtına gibi artmaya başlamıştır. 

Sonuç olarak, Esra Erol gibi TV programlarını yasaklayarak ahlaki dejenerasyonu toplumun gözünden uzak tutmak bu tür ahlaksız ilişkilerin çığ gibi büyümesi sonucunu getirecektir. Kınanacak olan böyle programlar değil, AHLAKİ ÇÖKÜNTÜNÜN ÖNLENMESİ YANi ZİNANIN TEKRAR SUÇ SAYILMASI KONUSUNDA TOPLUMUN  TEPKİ VERMESİ DOĞAL VE DAHA FAYDALI VE GEREKLİDİR....




27 Eylül 2020 Pazar

ÇEKTİĞİM FOTOĞRAFLARDAN SEÇTİĞİM KÜÇÜK BİR ESKİŞEHİR ALBÜMÜNÜ BURAYA BIRAKIYORUM ...

 

.ESKİŞEHİRLİ  OLANLARA  OLMAYANLARA,

ESKİŞEHİR'İ  SEVENLERE

BURAYA;

TABLETİMİN  KAMERASI İLE ÇEKTİĞİM

KÜÇÜK BİR ESKİŞEHİR ALBÜMÜ BIRAKIYORUM  !...


NOT : Fotoları büyüterek izleyin 


=======================

E  S  K  İ  Ş  E  H  İ  R

===============














26 Eylül 2020 Cumartesi

Dayak, Başörtüsü, Namaz! Kuran-ı Kerim'i Yanlış Tercüme Ettiler! Ünlü Pr...

ZİNA' nın yasak olmadığı ülkelerde İLAHİ DİNLER -- yok -- hükmündedir !...

 

Yazımın başında fotoğrafını verdiğim ayet metninde dikkat edilirse '' Zina yapmayın '' denmiyor. ZİNAYA YAKLAŞMAYIN  deniyor. Yani uzaktan yakından zina atmosferi veya ortamı olabilecek yerlerden dahi uzakta kalın deniyor... Bu söylemle Allah'ın dininde zinanın ne kadar çirkin ve kötü bir bir olay olduğu vurgulanmış oluyor.

İlahi dinlerin yani Allah'tan gelen dinlerin -- ki aslında tek dindir -- Musevilik, İsevilik ve Müslümanlık. İnsanların müdahelesi ile Tevrat ve İncil'in asılları yok edilerek Musevilik Yahudiliğe, İsevilik, Hristiyanlığa dönüştürülmüştür. Ülkemizde ise Allah'ın Kur'an'daki taahhüdü ile Kur'an'a müdahale edilip bozulamamış, ama hurafeler ve peygamber ağzından uydurulan sahte sözlerle ( hadislerle ) İslam Dini de ne yazık ki tanınamaz hale getirilmiştir.

İslam Din'in indiği ilk yıllarda Kâbe sayesinde Mekke'de hatırı sayılı zenginler türemişti. Günümüzde olduğu gibi zengin ve fakir arasında büyük uçurumlar oluşmuştu. Herkes zengin olmak istiyordu. Fakat ticaret ve ziraat yapmak için faizle bor almak zorunda kalıyorlar ve borçlarının faizlerini bile ödeyemiyorlardı. Fakat faiz oranları çok fazla yüksek ve  hatta misli ile idi. Mekke'nin zenginleri faiz sistemini kurmuş, kim ticaret yaparsa yapsın aslında onlar kazanıyorlardı. Hz. Muhammed aracılılığı ile gelen dini devrimle  Faiz yasaklanmış faiz zenginlerinin işi bitmişti. 

Bu günkü ekonomik sistemini hatırlayınca aradan yüzlerce yıl geçmesine rağmen aynı pek bir farklılık olmadığını görüyoruz.  Müslümanlıkla beraber bir süre faiz sistemi etkisini yitirse bile tamamen gizlice ve açıkça  yok edilebildiğini söyleyemiyoruz. Günümüzde FAİZ ARTIK TÜM DÜNYA EKONOMİSİNE  HAKİM TEMEL BİR SİSTEM durumundadır. '' Para Ekonomisi '' tüm çirkinliği ile geçerlidir. Dünyada toplam 200 civarında ülke ve hepsinin başında demokratik olsun olmasın yöneticiler vardır. Fakat hepsinde üstünde adı konulmamış yüzlerce yıllık faiz ekonomisinin zenginleştirdiği KAPİTALİST ve KÜRESECİ diye genel isimlendirilen tüm dünya ekonomisini  yönlendiren  tüm büyük kurumlara ve  zengin fakir tüm devletlere borç veren ve istediği doğrultuda siyasi olarak da yönlendiren ve hükmeden sayılı bir kaç aile vardır.  Son bir kaç yüzyılda Kapitalist sistemin  hakimiyeti altındaki dünyada  son  yarım yüzyılda da Küreselci para babalarının etkisi ağır basmaya başlamıştır.

Küreselci sistemin tüm insanları köle haline getirecek projeleri olduğu ve bu amaçlarını başlangıçta gizli yürütürken son 20 - 25 senedir, her türlü çirkin emellerini açıkça uygulamaya TÜM DÜNYA İNSANLARINI ESARETLERİ ALTINA ALMAYA VE DE CANLI CANSIZ HER ŞEYİ YARATAN ALLAH'A ADETA KAFA TUTUP, KENDİLERİNİ  İLAHLAŞTIRIP, FITRATI  YANİ YARATILIŞ KANUNLARINI DEĞİŞTİRMEĞE PERVASIZCA GİRİŞMİŞLERDİR...

5 - 6 aydır tüm dünyayı esareti altına alan Korona Virüsü salgını da bu küreselcilerin marifet olduğuna neredeyse tüm dünya insanları inanmışlardır.  Yeterli bilgim yok ama insanların labaratuar ortamında istedikleri özellikte hastalık yapan bir virüsü insanların yapabileceğine pek inanasım gelmiyor. Ama belki mevcut bir virüsün DNA'sını etkileyebilir mi diye düşünüyorum...

Bu küreselci çetenin insanları köleleştirmek için uzunca bir süredir çalıştıkları projede; 

***  İnsanları ahlaken çökertmek ,bunun için ahlak ve din kurallarının en temel konusu kadın erkek ilişkilerini dejenere etmek, zinayı suç olmaktan çıkarmak.

***  İlahi dinleri dejenere edip, insanlar üzerindeki olumlu etkisini yok etmek.

***  Dünya milletleri birbirlerine kırdırarak, 8 milyar insanı 500 bine indirmek.

***   İnsanları teknolojik ürünlere ve  sosyal medyaya bağımlı hale getirip sömürmek, kendilerince öngörülen yanlış davranışlara yönlendirmek.

***  Sinema filmleri ile TV yayınları ise herkesin bildiği ve genellikle şikayet ettiği fakat umursamadığı seviyesizlikte...

Gibi bir çok niyetleri ve bunlara bağlı projeleri var. Bunların teknolojik alt yapıları genelde  başarı ile tamamlanmak üzere...

Sistemin  son zamanlarındaki uygulamalarında, karşılarındaki en büyük engel olarak gördükleri Allah inancı yani Din ve dinin en önemli hedefi erkek kadın ilişkilerinde ahlak kurallarını yok etmek. Yani ZİNAYI SUÇ OLMAKTAN ÇIKARMAK. 

Bu konuda ne yazık ki, ülkemizde çok büyük başarı elde ettiler: İslam aleminin görüntüdeki önderi olan ülkemizde zina artık  hukuk sistemimizde suç olmaktan çıktı. Bunun sonuçlarını, medyanın magazin haberlerinde ve Esra Erol TV programındaki  gündeme gelen olaylarda görüyoruz. Ülkemiz insanında ahlak çöküntüsü hızla ilerliyor. Aile kurumunun değeri  toplumumuz nezdinde gittikçe düşüyor. Sapık ve dejenere olmuş insan ilişkileri, aklı başında ve ahlaklı insanlarımızı şoktan şoka sokuyor... Bunlar uğradığımız felaket yalnızca bir kaçı...











14 Eylül 2020 Pazartesi

Kur'an'ın bir konu hakkındaki hükümlerini hemen nasıl öğrenebiliriz ?



























Önce bildiğimiz tüm diğer kitaplardan farklı bir kitap olan Kur'an'ı tanıyalım:

İnsanlığa rahmet olarak gelmiş olan hidayet yani doğru yol rehberi olan Kur’an’ın anlaşılması için, indiği dönemden beri kütüphaneleri dolduracak miktarda on binlerce ve belki de milyonlarca cilt eser kaleme alınmıştır. Bu eserlerin büyük bir bölümü kısaca Allah’ın muradını anlama ve keşfetme yolu diye niteleyebileceğimiz ‘’ tefsir ‘’ adı verilen eserlerdir. 
Son 30 – 40 yıl öncesine göre tefsir deyince Kur’an’ı mevcut hali ile yani Sure ve ayetlerin Kur’an’da yer alış sıraları ile açıklayan, her biri 5, 10 veya daha fazla sayıda ve hatta  30 cilt tutan eserler bilinirdi. Bu tür tefsire artık ‘’ klasik tefsir ‘’ denilmektedir. 


Bilindiği gibi yüce Kitabımız, ; 

*** Bildiğimiz ve örneklerini gördüğümüz diğer kitaplara benzemez. Belirli bir konu bölüm, fasıl ve başlık gibi unsurları içermez. 

*** 22 sene 2 ay 22 gün sürede ve parça parça nazil olmuş yani Allah katından inmiştir. 

*** Bir tespite göre 212 parça halinde inmiştir. Bu günkü haline Peygamber’imiz tarafından Allah’tan gelen vahiyle yapılan düzenleme sonucu ulaşmıştır. Yani Sure ve Ayetlerin iniş sırası başka, Kur’an’da yer alış sıraları başkadır. 

*** Konuların yer almasında dağınık bir görüntü vardır. Bildiğimiz alıştığımız anlamda bir sistem yoktur. Kur’an ele aldığı konuları tüm detayları ile incelediği halde, bir konuya ilişkin bütün hükümler bir arada olmadığı ve tüm Kur’an’a dağıldığı için klasik tefsir yöntemi, Kur’an’ın anlaşılmasında ve gereğince değerlendirilmesinde yetersiz kalmaktadır.
Binlerce sayfa tutarındaki bir eseri okumak için çok geniş zamana ihtiyaç olmakta ve bu geniş zaman içinde incelenip değerlendirilirken anlam bütünlüğünü yakalamak ve sürdürmek çok zor olmaktadır. 

Bir eser kendi özelliklerini dikkate alınarak incelenir ve değerlendirilirse, o eserden amaçlanan sonuca ulaşmak ve daha gerçek doğru bir şekilde değerlendirmek mümkün olmaktadır. 

İşte Kur’an’ı yukarıda belirttiğimiz özelliklerine göre değerlendirebilmek için ‘’ KONULU TEFSİR ‘’ metodu daha uygun olmaktadır. 

Bu tür tefsir metodunda bir konu ile ilgili tüm mesajları içeren ayetler bir sistem içinde bir kitapta yer almaktadır. Sonuçta da ele alınan konuya ilişkin bütün ayetler bir arda görülmekte daha genel ve gerçekçi bir değerlendirme mümkün olmaktadır. 

Konulu tefsirler teorik olarak çok yararlıdır, fakat pratikte ilgilendiğimiz konu hakkındaki  tüm ayetleri içeren eseri istediğimiz veya gerektiği anda bulup incelemek çok zordur. Çünkü bunlar farklı zamanlarda, farklı yayın evleri tarafından yayınlanmış eserlerdir. Bunlara kolayca ve kısa zaman içinde ulaşmak zor ve bazı hallerde de olanaksızdır. 

Bu durumda son daha önceleri örnekleri az olan fakat son 25 - 30 yıldır  gündeme gelen bir ağılıklı ve öncelikli bir yer edinen;

'' KONULARINA GÖRE KUR'AN AYETLERİ ALFABETİK KONU DİZİMİ  -- Sözlük ''  ( Fihrist ) 

Şeklinde  tanımlanabilinecek  eserler  öne çıkmaya başlamıştır

Kur'an'la yoğun olarak ilgilenip inceleme ve araştırmaya başladığım son 35  senede, yaklaşık 400 eserden oluşan KUR'AN KAYNAK ESERLERİ kitaplığımda, bu süre zarfında yayınlanan 3 eser belirledim ve  kitaplığıma kattım:

Bunlar;

KONULARINA  GÖRE DÜZENLENMİŞ  KUR'AN  FİHRİSTLERİ     ( KONU DİZİMİ SÖZLÜKLERİ  )
---  Listedeki 1. sıradaki kitap  çok kapsamlıdır. Hem fihrist halinde konu başlıklarını, hem de  ilgili ayetlerin meallerini ve kısa tefsirlerini içermektedir. Çok faydalı  bir esedir... Ayrıca kendisi bir fihrist  niteliğindeki 1264 sayfa hacmindeki bu eserin  özet başlıklar halinde özeti yani fihristi kitabın sonunda 143 sayfa toplamında aranan bilgiye kolay ulaşmak amacıyla eklenmiştir. Birinci hamur lüks kağıda, kaliteli baskı ve lüks ciltli haldedir.


Ben  Recep Aykan'ın eserini yaklaşık 20 sene önce edindim son 8-10 sene öncesine kadar başucu kaynak kitabı olarak yararlandım. Ama son 7-8 senedir, daha kullanışlı ve faydalı olduğu için Gazi Hoca'nın kitabından daha çok yararlanıyorum. Ama bazı hallerde  Recep Aykan'ın ayetleri özetler halinde  bir arada vere

*** KONULARINA GÖRE KUR'AN AYETLERİ ALFABETİK KONU DİZİMİ  --  Nörolog Prof. Dr.   Gazi Özdemir --  Büyük boy -- Lüks baskı -- 1260  sayfa

*** KELİME VE KONULARINA GÖRE ALFABETİK KUR’AN FİHRİSTİ – Recep Aykan – Pınar Yayınları – İstanbul.2002 – Büyük boy 1036 sayfa

***  *** KONULARINA GÖRE KUR’AN-ı KERİM FİHRİSTİ – Nevzat Yüksel – Muvahhid Yayınları - Trabzon – Normal boy 416 sayfa


---  2. sırada  sıradaki kitap konusunda oldukça başarılı ve faydalı. Hangi konuyu ararsanız, kaç yönlü olursa olsun tüm ilgili ayetlere özet olarak ulaşıyor ve topluca bir arada görebiliyorsunuz.



Şimdi fotoğraflar ile bu iki eseri   tanıtıyorum:




Yukarıda Recep Aykan'ın fihristindeki bir örnek konunun başlangıç sayfasını görüyorsununuz: İLİM

Önce ilim kelimesinin geçtiği tüm ayetlerin adresleri topluca listeleniyor, sonrada bu ayetler alfabetik sırayla ve Kur'an'daki sure ve ayet sıra numarasını içeren adresleri ve meallerdeki konuya ilişkin mesaj özetleri ile veriliyor.

Gazi Özdemir'in fihristinde ise  meallerdeki konuya ilişkin mesajların özetleri değil,  ilgili ayetlerin tamamının Kur'an'daki yerlerinin sure isimler ve ayetlerin sıra numaraları içeren liste başlangıç listeleniyor ve sonra bu ayetlerin  tamamının mealleri veriliyor.

Şimdi anlattıklarımın iyi anlaşılabilmesi için örnek sayfaların fotoğraflarını aşağıda veriyorum;


















FOTOĞRAFLARI TABİİ Kİ BÜYÜTEREK İZLEYECEKSİNİZ !...

Şimdi, OKU ! -- KONULARINA GÖRE KUR'AN AYETLERİ ALFABETİK KONU DİZİMİ -- Sözlük adındaki eserin yazarı Prof. Dr. GAZİ ÖZDEMİR hakkında bilgi vereyim:

İlahiyatçı değil, bir pozitif bilim dalının (TIP) NÖROLOJİ  alanında akademisyen hocasıdır. Bu dalda ülkemiz çapında çalışmalar yapmış olup eserleri vardır. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi  Tıp Fakültesinde uzun yıllar çalışmış ve emekli olmuştur.


Arap asıllı ve ana dili Arapça olu Hatay 1945 doğumludur. Kur'an'a öğrencilik yıllarından itibaren geniş ilgi duymuş araştırma ve incelemeler yapmıştır. Kur'an ile ilgili 9 eseri yayınlanmıştır. Bunlardan 6 tanesinin ve Hoca'mızın  fotoğrafı:



















Kur'an'a bir ilahiyatçı değil bir bilim adamı gözüyle ve titizliği ile yaklaştığı için Kur'an ve mesajları konusunda çok ilginçve farklı görüşleri ve tesbitleri vardır. Ben 75 yaşındayım ve son 35 yılımdaki sevdam Kur'an olduğu için bu güne kadar incelediğim Kur'an kaynaklı 400 civarındaki kaynak eserlerden en çok ilgi ve dikkate değer bulduğum Gazi Hoca'nın kitaplarıdır.

Bu değerli insan, Kur'an'ın ve dinin  tebliği ve eğitimin ücretsiz yapılması konusundaki Kur'an emrini esas alarak, mesleki çalışmaları yanında tüm ömrünü adadığı Kur'an hakkındaki  kitaplarının gelirini , bir trafik kazasında ölen eşi Prof. Dr. Necla Özdemir adına  yine akademisyen olan çocukları ile birlikte kurduğu Maddi durumu zayıf tıp öğrencilerine yardım ve destek amaçlı NÖVAK VAKFINA bağışlamaktadır.  Kitaplarınnın her bir uzun seneler çalışmalarının ürünüdür.

Resimde bu yazımda söz ettiğim OKU isimli kitapla beraber  çok değerli bir eser olan  SON DAVET KUR'AN isimli meali  ve diğer eserleri vardır.  Bu Hoca' nın eserleri beni son 15 yılımdaki Kur'an yolculuğumun en önemli kaynaklarıdır.

Kur'an konusuna yönelmek ve doğru bilgi ve yorumlara ulaşmak isteyenlere  SON DAVET KUR'AN isimli meali ve  OKU ! isimli  Fihristi tavsiye ederim. Her iki kitap toplam ciltli 2100 sayfa civarındadır. Kitapların son fiyatlarını bilmiyorum ama, Mealin 60 - 70 Tl, Fihristin ise 80 - 100 TL civarında olacağını tahmin ediyorum. Kitapları tüm büyük kitabevlerinde bulabilirsiniz ama ben  ödeyeceğiniz ücretin tamamının da bir hayır işine dönüşebilmesi bakımından vakfın aşağıda vereceğim adresinden talep edilmesini öneriyorum:

https://novak.org.tr/index.asp?hpr=1

SON DAVET KUR'AN  isimli meal kısa tefsirlidir,  büyük boy 900 sayfa







9 Eylül 2020 Çarşamba

Ateizm'in hızla yayılmasının en önemli sebebi : TARİKATLAR !...



Ülkemizde Ateizm'in hızla yayıldığı artık herkesce gözlemleniyor. Bunun iki önemli sebebi var:

***  Dini tarikatlar ve cemaatlerin günümüzdeki dejenerasyonu ve şirk yuvaları haline gelmesi,
***  Resmi  eğitim dahil, din eğitiminin  yanlış  eksene oturtularak yürütülmesinde ısrar edilmesi

Bu yazımda cemaat ve tarikatların bu yayılmadaki rolünü ele alacağım:

Bilindiği gibi Cemaat ve Tarikatlar mezhepler, insanların din eksenli fırkalaşmaları yani gruplaşmalarıdır.  İslam Dini'nin anayasası olan Kur'an bunu hoş görmez, 
'' dinde bölünme '' olarak nitelendirir ve yasaklar. Bu yola gidenlerin azaba uğratılacağını net olarak şu ayetlerle ifade eder: EN'AM / 65 -- AL-İ İMRAN / 105

AL-İ İMRAN / 105: Sakın, kendilerine ( Tevrat ve İncil ile )  apaçık bilgiler -uyarılar gelmiş olduğu halde anlaşmazlıkları bahane edip gruplara ayrılmış olanlar ( Musevi ve Hristiyanlar ) gibi olmayın. Bu şekilde dini görüşlerdeki farklılıklara dayanarak, birbirine düşman farklı gruplar ( tarikatlar,  mezhepler ) oluşturanlara büyük bir azap söz konusudur.

En'am / 65. ayette  gruplaşarak bölünmenin  doğal bir afet gibi azap aracı oldu vurgulanmıştır.

Ayrıca; En'am / 159 -- Rum / 32 -- Cin /11 ve Mü'minun / 53. ayetlerde de konuya değinilmiştir.

Bilindiği gibi Tarikat  '' yol '' demektir.  Dini anlamda da bu kelime  '' ALLAH'A ULAŞTIRAN YOL ''  anlamında kullanılmaktadır. Yukarıda belirttiğim gibi Kur'an din konusunda kendi hükümlerinin tek kaynak olduğunu defalarca vurgular ve DİNDE ARACI KOYMAYI  Fatiha / 5 -- İnşirah / 8 -- Enbiya / 90  .... ile beraber toplam 14 ayette noktayı koyar ve son hükmünü verir: 

DİNDE ARACI YASAKTIR...

Tasavvuf bilindiği gibi başlangıcı yüzlerce yıl öncesine dayanan bir dini yorumlama akımıdır. Cemaat ve tarikatlarda bu akımın uzantılarıdır. Yüzlerce yıl öncesinin Yunus Emre gibi gerçekten hak aşığı kişilerin yetişmesi  yaşadığımız modern çağın özellikleri ve bazı rezilce davranışların olağan hale gelmesi sebebi ile artık mümkün olamamaktadır. İnsanların nefslerin kontrolü çok zor ve hatta imkansız hale gelmektedir. Zaptedilmesi zor olan ve bazen de kontrol edilemeyecek derece azan insan nefsi bu tasavvufi akımda  kendini olumsuz yönde  göstermekte ve ilahlaşma iddiasında olan kişilerle beraber, onları ilahlaştırmaktan kendini alamayan müritler türemekte, sapkın kişiler ve davranışlar oluşmakta ve genellikle bu günkü hali ile tarikatlar şirk bataklığına saplanan insan grupları haline dönüşmektedir.

Dinimizin ana yasası olan Kur'an hala bazı çevrelerde anlamını bilmeden -- ibadet ediyorum -- zannı ile okunmaya direnilmekte, güzel bir güfte ve müzik bestesi işlemine tabi tutularak aslı görevi insanları eğitmek ve iyi ahlaklı insan olarak yetiştirmek olan kutsal kitabımızın hükümleri, kuralları, öğütleri bilinmeden, müslüman olduğunu zanneden ama gerçekten müslümanlıkla ilişkisi olmayan insan yığınları oluşmakta ve varlığını  sürdürmektedir. Kur'an -- kendisi sevilen ama yeterince okunup mesajları iyi anlaşılmadığı için gittikçe uzaklaşılan bir tuhaf kutsal kitap haline getirilmiş olmaktadır.

İşte bu tuhaf ilkel ve yanlış tutumu körükleyen resmi veya özel din eğitimi  ile her şeyi görsel olarak tanımlama, okumadan, konuşmadan ilkel çağlardaki gibi sembollerle anlaşmaya zorlanan, düşünmeyen robotik insanlar oluşturma yolundaki küreselci hedeflere, onların kontrolünde ve güdümündeki SOSYAL MEDYA  araçlarının da başarılı etkisi ile, kendini dindar zanneden ama din ile ilgisi, bilgisi olmayan, Kur'an cahili olduğu için neyin dinden, neyin din dışı olduğunu bilmeyen, ayıramayan insanlar, ilginç ve farklı dini  ritüellerin de etkisi ile tarikatlara merak saiki ile giriyor,  bilinçsiz bir sosyal  ve din yaşamı oluşturuyorlar. Sonuçta da, kendilerine, ailelerine ve içinde bulundukları topluma yabancı, yozlaşmış ve bazende sapkın emellere bulaşmış, insan grupları haline dönüşüyorlar. 

Çağımızda insan ilişkileri ve iletişimi çok gelişmiştir. Öyle ki her kişinin cep telefon sahibi olması her yerde ve her an, her olumlu veya olumsuz davranışın olayın fotoğraflanması ve haber kanallarına anında ulaştırılması mümkün olmakta, bunun sonucu olarak da, güzel veya çirkin her olay, kişi, grup, kendi ülkesi ile beraber dünya insanının karşısına anında çıkabilmektedir. Yani;

GÜZEL VEYA ÇİRKİN OLAN HİÇ BİR ŞEY GİZLİ KALMAMAKTADIR...

Sıradan insanlar bunun bilincinde değildir. Göz önündeki defalarca  tekrar eden kötü örneklere rağmen, iyi veya cazip bir şey yapıyorum zannı ile bir tarikata girebilmektedir.

Ne  diyorsun arkadaşım, hepsi mi kötü diyen ve itiraz eden okurum, iyi bildiği 
'' iyi '' örneği net ismi ve adresi ile açıklamalıdır. Bazende çevre ve arkadaş etkisi tarikat batağına saplanılmakta, kendilerinin, aile fertlerinin mağduriyetlerine yol açılmaktadır. 

İşte din konusunda olumsuz düşünceleri olan kişiler genellikle din gerçeğini tüm yönleri ile bilmediklerinden, İslam dini diye  hep  medyada kötü din uygulamaları örnekleri Tarikat ve Cemaat olguları ile hep olumsuz yönde karşısına geldiğinden ilgisini çeken grupların gerçek dini temsil edip etmediklerini   düşünüp, araştırma  bilincinden de yoksun olduklarından, DİN KONUSUNDA OLUMSUZ YÖNDE ETKİLENMEKTE, EN KOLAY YOLU SEÇMEKTE  --  KAÇMAKTA -- YANİ ATEİZM'E VE DEİZM'E YÖNELMEKTEDİRLER. 






7 Eylül 2020 Pazartesi

CEMAATLER - TARİKATLAR VE ONLARIN YURTLARI KAPATILMALI !...





Cemaatlar - Tarikatlar ve Onların Öğrenci Yurtları KAPATILMALI !...

Fetö olayından sonra Cemaat ve Tarikat gibi dini grupların ülkemizde sinsi kötü siyasi ve sosyal olaylara sebep olduğu net anlaşıldı, fakat ne yazık ki onların sıkı bir denetimi ile zabtı rapt altına alınması yolun gidilmedi.

Artık görülüyor ki Diyanet İşleri Başkanlığımızın bu işi gerçekleştirmesi artık pek mümkün görülmüyor.

Neden ?

Denetim yapacak kurumun bu konuda  '' tarafsız '' olması gerekir ki, böyle bir işlemi adil ve doğru olarak gerçekleştirebilsin.  Ama böyle olduğunu söyleyebilmek ülkemiz için olumlu bir ışık olabilirdi ama ne yazık ki bunu söylemek ve savunmak mümkün değil...

Bu durumda da bu tür faaliyetlerin acilen kapatılması ve yasaklanması gerekir.

--- Efendim hepsi aynı şekilde kötü amaçlı değil ki diye bir itiraz olacaktır.

Ülkemizde bütün cemaat ve tarikatların  siyasi ve sosyal bir amacı vardır. Çünkü hepsi birer masonik gruplar haline dönüşmüştür.  Bunu hangi delil ve gerekçe ile söylediğime gelince;

Tüm cemaat ve tarikatlar Müslüman olmanın temeli olan '' DİN KARDEŞLİĞİ'ni  değil, masonların en önemli hedefi CEMAAT VE TARİKAT KARDEŞLİĞİ' ni hedef almakta bu doğrultuda çalışmalar yapıp, siyasi ve ekonomik alanda ÜYE SAYISINI ARTTIRIP, SAYICA ÇOĞALIP KENDİ YÖRELERİNDE VE ÜLKE ÇAPINDA   '' ETKİN '' KONUMA GELME HEDEFİNİ GÜTMEKTEDİRLER. Aynı grupta olmayı  avantajlı bir duruma getirmek için bilindiği gibi maddi ve manevi alanlarda  -- dinin temeli olan -- hak ve haklı olma inancını bir tarafa iterek BİRBİRLERİNİ DESTEKLEMEKTEDİRLER. Bu davranışın sonuçları olarak geçmişte resmi toplu sınavlardaki atraksiyonlarını bilmeyen anlamayan kalmadı.

Ayrıca artık herkes tarafından bilindiği gibi dini açıdan da  Kur'an'daki temel ve saf  Allah'ın dinini ve - tekliğini - değil, hurafelerle ve ne idiğü belirsiz hoca efendilerin  fikir, yorumları, ritüelleri ve  bilgiler ile  donanmış öğretileri temel almış, genelde İslam'ın temel kabullerine aykırı -- sapkın -- özel öğretilerinin toplumca yaygın olarak kabulü doğrultusunda çaba göstermektedirler.

Ayrıca  tarikat ve cemaatlerin özel gazete, dergi tv  yayınları ile sürekli propaganda faaliyetleri, ticari şirketleşme ve hatta holdingleşmeler ile bunların birbirlerini  maddi, manevi destekleme ve  üyelerini kollama, derneklerine yardım toplama çalışmaları artık gözler önünde sürüp gitmektedir.  Ayrıca Kur'an ve din eğitimleri de denetimsiz bir şekilde devam etmektedir.


Ben kişisel olarak kanatım şudur ki  ''  ülkemizde siyasi amaç gütmeyen '' cemaat ve tarikat yoktur. DİN VE İNANÇ KONULARI SİYASİ AMAÇLARLA BİR ARAYA GELDİĞİNDE HER İKİSİ  DE YOZLAŞMAKTADIR...

Özellikle tarikat olayında sözde dini eğitime alınan  küçük çocuklara karşı işlenen sapkın cinsel suçlar  ve yurt yangınları gibi yönetim hataları artık bu olayın  rezalet boyutuna varmasına ve sıradan normal dindar vatandaşların dahi tepkisine sebep olmuştur.  CEMAAT VE TARİKAT OLUŞUMLARINA OLUMLU BAKAN VATANDAŞ DA ARTIK KALMAMIŞTIR. Fetö olayının da etkisi ile İnsanlarımız  nezdinde cemaat ve tarikatların tamamının  güvenilirliği ve itibarları yok olmuştur.

Ben bu konuda ilk yazımda bu olayın  ikinci derecedeki boyutlarını ele aldım. Ülkemizin iç ve dış güvenliği konuları,  dine verilen zararlar, toplumun ahlaki dejenerasyonuna etkilerini sonraki yazılarımda ele almak  düşüncesiyle, dini gruplaşmanın  boyutlarını, tehlike ve önemini göstermek üzere YouTube'den alıntıladığım çizelgeleri bilgilerinize sunuyorum:

LÜTFEN BÜYÜTEREK İZLEYİN !...






































6 Eylül 2020 Pazar

ALLAH'A BORÇ VERMEK !...


*******  ALLAH'A  BORÇ  VERMEK !...  *******



Allah,yukarıda resimdeki ayette görüldüğü gibi kendine iman edip kulluk görevlerini  Kur'an'da belirttiği doğrultuda takvalı (samimi ve titiz imanlı ) davranıp, salih (olumlu) amellerde ( davranışlarda ) bulunanlar ile canlı cansız tüm yaratılanlara katkıları olanların, yaptıkları her olumlu işi kendisine borç verilmiş gibi kabul etmekte ve karşılığını kat kat fazlası ile vereceğini çeşitli ayetlerle belirtmektedir.  

İşte bu ayetlerden bazıları:

Müzzemil / 20 :  ''..........  Bu nedenle vaktiniz elverdikçe ve zorlanmayacak şekilde, fırsat buldukça Kur'an'ı anlayarak düşüne düşüne okuyun, salatı uygulayın, zekatı verin, böylece bu iyi ve güzel davranışlarınızla  Allah'a da borç vermiş olun. Ve bilin ki, ve yaptığınız  her  iyi davranışınızı kendinize yapmış olacaksınız. Allah bun u kendisine verimiş bir borç olarak değerlendirecek ve mutlaka karşılık olarak fazlasıyla ödüllendirecektir ( size ödeyecektir ).......... ''

Hadid / 11 : Kim ki, Allah'ın rızasını hedefleyerek muhtaçlara ( insan, hayvan, bitki tabiat ortamı )  yardım ederse, Allah'a bir borç vermiş demektir ve Allah'da mutlaka en güzel bir şekilde borcunu öder ve ve böylelerine ayrıca bereketli / mutluluk verici ödülleri olacaktır. 

Tegabun / 16 :  Bu arada da Allah'a karşı takva ( samimi ve titiz bağlılık ) içinde olun, bildirdiklerini dinleyip önemseyin ve bunlara göre uygun yaşayın. Kendi yararınız için mümkün olduğu kadar infak ( muhtaçlara yardım ) içinde olup ihtiyaçlarını giderin. Şunu da iyice bilin ki, her kim nefsinin bencillik ve cimriliğine mağlup olmazsa, işte onlara refah ve mutluluğa erişmişlerden olacaklardır.

Tegabun / 17 :  İşte bu şekilde içten davranır ve Allah'a güzel bir borç sunarsanız, Allah onu fazlası ile geri öder ve hatalarınızı bağışlar. Çünkü Allah,  yarattıklarımıza yapacağınız her hangi bir katkınızı, O'na yapılmış sayan, takdir eden ve teşekkür niyetiyle hemen karşılığını veren ve şefkatli olandır.



27 Ağustos 2020 Perşembe





ESKİŞEHİR  İLİNİN  İKİ EFSANEVİ MARKA İSMİ VARDIR:

Dededen, atadan miras ve Büyükşehrin yönetim kapsamına giren
KALABAK SUYU ve.. 

Son 21 senedeki 5 yerel seçimde üst üste Büyük Şehir Belediye Başkanlığına seçilen ve halen bu görevini sürdüren, Anadolu Üniversitesi eski Rektörü YILMAZ BÜYÜKERŞEN...

Bu iki isim Eskişehir'in içinde ve dışında en önemli ve tanınan iki marka ismidir. Kalabak, suyu şehrin son seksen yılında tek içme suyudur.  Şehirli  bu suyla doğmuş, büyümüş ve başkada  alternatif olmadığı ve şehir suyu da içilemediği için şehir insanı için adeta lezzetine bağımlı hale gelmiştir. At arabasına yüklenen  büyükçe su tankları ile dağıtımdan bu günkü damacanalar ve kamyonetler ile dağıtılan sisteme gelinmiştir. Bu 21 sene zarfında Kalabak suyu Yılmaz Büyükerşen zamanında modern el değmeden dolum ve anbalajlanma tesislerine kavuşmuştır.

Tekrar Yılmaz Bey'e gelelim. Seçildiği ilk 3 yerel yönetim zamanında Büyükerşen şehrin merkezini  sıradan bir Anadolu şehri görüntüsünden çıkarmış, modern bir şehir atmosferine getirmiş toplam 700 dönüm büyüklüğünde iki modern  Parkla süslemiştir.

Yılmaz Bey 1937 doğumlu olup bu gün 83 yaşındadır. Doğal olarak yaşlanmış ve enejisi tükenmiştir. Hatırladığım kadarı ile 4. dönem yerel seçimde siyasete devama pek istekli olmamış ama CHP'nin şehirde alternatif güçlü ismi olmadığı için baskıyla tekrar  aday yapılmış ve tekrar seçilmiştir. 5. dönem yerel yönetim seçimlerinde de aynı film tekrarlanmış, aday olmak istememiş yine partisinin direnmesi ile tekrar aday olmuş ve seçilmiştir.  Ama sayın Büyükerşen'in yorulduğu yıprandığı göz ardı edildiği için, ilk 3 yerel seçim döneminde yaptığı icraatlara 4. ve 5. son dönemlerde  önemli bir ilavesi olamamıştır...

Vee, işte bu son bir iki aydır, Kalabak suyu skandalı baş göstermiştir. Ülkemiz genelinde  su damacanaları 19 litre hacmindedir. Ama şehrin dağıtım sistemine uymadığı için taşınma ve dağıtımı daha kolay 12 litrelik bir form şehrimize uygun görülmüş ve başlangıçtan itibaren üretici tek bir firma  üretimi yüklenmiştir.

Bundan bir kaç hafta önce 5 sene kullanım süreli plastik damacanaların  5 - 10 sendir kullanımdan çekilmediği ve dağıtımda kullanılmaya devam edildiği  şehir sakini bazı vatandaşlar tarafından fark edilmiş muhtemelen Kalabak yönetimine yapılan uyarılar dikkate alınmadığı için sağlık bakanlığı ilgililerine şikayette bulunulmuştur. Bakanlık ilgilileri yaptıklar ani baskın teftişte, kullanımda olan 400 bin damacananın yarısının kullanım ömrü bittiği halde  5  ve 10 senedir kullanımına devam edildiği ve şehir halkının sağlığının tehlikeye atıldığı belirlenerek  kullanımı yasaklanmış ve Büyükşehir Belidiyesine uyarı yapılmış , para cezası uygulanmıştır.

Böylece şehrin iki önemli markası çökmüş ve şehirli her gün  yapılan dağıtımdan yoksun günlerce sucu beklemek zorunda  kaldığı ve üretim firmasının üretimi kapasitesi çok sınırlı olduğu için 200 bin damacanın yenilenmesi aylar sürebileceği anlaşılmıştır.

 Eskişehir halkının  son yerel seçimde yaşı 80 - 81 olan sayın Büyükerşen'i tekrar seçme hatası zorunluluğunda kalması sonucunda uğradığı sıkıntı kolay aşılamayacak bir durumu şehirlinin karşısına getirmiştir...

İşçiye 50 - 55'li, memura da 65 yaşında emekli olma zorunluğu getirildiği ülkemiz ortamında  siyaset hayatında yaşlanma sınırı getirilmeyince  özellikle yerel yönetimlerde böyle sürpriz sıkıntılar ortaya çıkabilmektedir.

Şimdi gelelim sorumluluğun kimlerde olduğunda:

Öncelikle CHP üst yönetimi sırf siyasi getirisi nedeniyle Sayın Büyükerşen'in  ve şehir halkının sağlığını risk altına sokmuştur. Birinci derecede parti yönetimi hatalıdır. Sayın Hoca'mız'a da 80 yaşını geçmesine rağmen çalışmaya zorlanarak zulüm yapılmıştır. Tabii ki sayın hocamızın'da siyasi endişe ve nedenle bu baskıya direnemeyerek siyasi hayata devam etmesi yanlışı vardır. Çok başarılı geçen ve efsaneye dönen isminin böyle olaylara karışması ve üzülmesi sonucuna katlanması gerekmiştir... 

Eskişehirli de artık seçeceği kişinin partisi ve kişiliğinin yanında  yaş gibi başka etkenleri de dikkate alması gerektiğini öğrenmiş olmalıdır....









25 Ağustos 2020 Salı

KIYAMET '' ANİDEN '' GELECEKTİR -- ALAMETİ YOKTUR !...





Kıyamet konusu insanların çok ilgisi çekmiş, bu konuda binlerce kitap yazılmıştır. Bunların neredeyse tamamı KIYAMET  ALAMETLERi yani işaretleri --  belirtileri üzerinedir.

Dinin tek ve gerçek kaynağı Kur'an'da ise, ''Kıyametin aniden geleceği ve herhangi  bir işareti, belirtisi olmadığı, olamayacağı tam 9 ayette israrla vurgulanmıştır:

En'am / 31 -- A'raf / 187 -- YUSUF / 197 -- NAH/ 77 -- ENBİYA /40 --HACC/ 55 -- AHZAB / 63 -- ZUHRUF / 66 -- MUHAMMED / 18 

##  O size ansızın gelecektir, sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar.  ( A'raf /187 - Yusuf / 107 )

Kur'an'ın iniş sürecinde kıyametin ne zaman geleceği  konusunda Müslümanların sık sık Peygambere sorular sordukları Kur'an'da ifade edilir:

##  Sana Kıyametin saatinden soruyorlar  '' gelip, çatması ne zaman '' diye  ( A'raf / 187 -- Naziat / 42 )

##  Sen nerede onun vaktini söylemek nerede ? ( Naziat / 43 )

##  Kıyamet saatinin bilgisi şüphesiz Allah yanındadır.  ( Lokman ( 34 )

##  De k,, onun bilgisi Rabbi'ne aittir.  ( A'raf / 187 -- Naziat / 44 )

Yazımın başına koyduğum resimde görüldüğü gibi Kıyamet Alametleri konusu yalnızca hadis iddiasındaki sahte sözlerde var olup HURAFELER KAPSAMINDADIR.

Kur'an'da aksi belirtilmesine rağmen  bu tür uydurma yani sahte hadisler geniş kabul görmüştür. Bu güne kadarda Müslümanların çoğunluğu tarafında inanılmıştır. NE YAZIK Kİ DİYANET BAŞKANLIĞIMIZ DA  bu tür sahte sözleri kabul etmeye direnenler arasındadır.

İşte bu sebepten İslam dini konusunda iki tür inanç akımı ortaya çıkmıştır:

---  KUR'AN'I  DİNİN  TEK KAYNAĞI OLARAK KABUL EDENLER, Yani doğru bilginin yanında olanlar.

--  KUR'ANIN YANINA MEZHEPLER VE BAZI DİN ADAMLARININ GÖRÜŞÜNÜ ESAS ALIP,  BİR ÖLÇÜDE ŞİRKE BULAŞIP, SAHTE OLUP OLMADIĞINA BAKILMAKSIZIN  TÜM HADİS İDDİASINDAKİ SÖZLERİ  GERÇEK KABUL EDİP DİN KAYNAĞI OLDUĞUNA İNANANLAR  Kİ -- Bunlara  EHLİ SÜNNET grubu denir. Bu inanlar grubu bir ölçüde Peygambere Uluhiyyet  vehmederler...



23 Ağustos 2020 Pazar

MÜNAFIKLAR GÜNÜMÜZDEKİ '' AGNOSTİKLER '' DİR...

















MÜNAFIKLAR, GÜNÜMÜZDEKİ  '' AGNOSTİKLER '' DİR !...


''  Münafıklığın günümüzdeki adı  Agnostlik 'tir... 


--  Allah'ın varlığı da yokluğu da  bilinemez  -- derler. İnanmadıkları 

halde inananların arasında inanmış göründükleri için kısaca şüpheciler 

diye isimlendirilebilirler. Kur'an'ın 63. sırasındaki  MÜNAFİKUN Suresi 

onları geniş olarak ele alır. Bu surede onların şüphe içinde olduklarını 

ve yalan söylemeyi alışkanlık haline getirdiklerini vurgulanır.


NİSA / 145' de bu özellikleri ile Ateistlerden beter oldukları  ve

Cehennem'in en alt katında azap görecekleri belirtilir.


NİSA / 146 'da ise onlara tevbe kapısı açık bırakılır... ''   ( * )


Münfikun Suresi'nin ilk 11 ayeti ile 14. ile 22. ayeler arasındaki 9 ayeti 

Münafıkları tanımlar ve anlatır... 




(*) ---   Dorlion Yayınları -- M.Ferda Yamanoğlu --  Sayfa 329 - 332 

19 Ağustos 2020 Çarşamba

KUR'AN'DA KÜRTAJ



KUR'AN'DA  KÜRTAJ

İlgili ayetlerle Kur'an'ın Kürtaja bakışını görelim sonra karar verelim:

İSRA / 31 :
Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın. Biz, onların da sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur.

EN'AM / 140 :
Bilgisizlikleri yüzünden   öz evlatlarını akılsızca katledenler; Allah'a iftira ederek, Allah'ın kendilerine verdiği rızıkları haram  haram kılanlar, manen iflas etmişlerdir.  Onlar gerçekten sapıtmışlardır ve doğru yolu da bulacak değillerdir.

EN'AM / 151:
De ki ; '' Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiç bir şeyi ortak koşmayınız; anne babaya iyilik ediniz, fakirlik korkusu ile ''  çocuklarınızı öldürmeyiniz !  Sizin de onlarında rızkını biz veririz  Ve Allah' ın  yasakladığı cana haksız yere kıymayınız !.. İşte, aklınızı kullanasınız diye Allah size bunları emretti  '' 

İşte görüldüğü gibi KÜRTAJ  Kur'an'a göre BÜYÜK GÜNAHLARDANDIR.
KENDİ ÇOCUKLARINI ÖLDÜRMEKTİR... (*)


( * ) Dorlion Yayınları -- M. Ferda Yamanoğlu -- KKUR'AN'IN GİZEMLERİ sayfa/ 351






















KUR'AN'IN HEDEFLERİ



KUR'ANIN  HEDEFLERİ

Bu  Yazımda faydaladığım kaynak yukarıda kapak resmini koyduğum eser  değil, eski Diyanet İşler Başkanımız, ülkemizde görev yapan gerçek din aydınlarının yani '' Kur'an'daki İslam '' ekolunun ilk önderlerinden Prof. Dr. SÜLEYMAN ATEŞ  Hocamızın  İSLAM'DA ĞÜNCEL TARTIŞMALAR  isimli eseridir.

Kitabının 201 sayfasında başlayan açıklama ve görüşlerinde  KUR'AN'IN  HEDEDFLERİ'nin sayısını 8 olarak belirlemektedir. Bugün bunların ana başlıklarını vereceğim, sonra da herbini sırasıyla  Hoca'mızın bilgi ve görüşleri eşliğinde ele alacağım.

İşte Kur'an'ın 8 hedefi:

1 --  Dinin üç temeli;

**  Allah'a iman 
**  Ahirete İman 
**  Salih Ameller (olumlu ve iyi davranışlar ) dir.

2 -- Peygamberlik görevini öğretmek

3 -- İslam'ın insan yaratılışına uygun, akla hikmete, ilme dayalı tek din  olduğunu belirtmek.

4 -- Sosyal ve siyasi birlik ile adaleti sağlamak.

5 --  Malı korumak.

6 --  İnsanlar arasında barışı esas kılıp, savaşta saldırganlığı önlemek 

7 -- Kadınlara her türkü medeni ve sosya hakları sağlamak.
savaşta  saldırganlığı önlemek.

8 -- İnsanları kölelik boyunduruğundan kurtarmak' tır


APTALLAR -- ŞİZOFRENLR -- CAHİLLER

    ================================== APTALLAR .:: Aptal Olduğunu ŞİZOFRENLAR ::  Şizofren Olduğunu C A H İ L L E R  :::: C a h i ...